18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 TEMMUZ 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA DİZİ Kentin diğer yakasındaki Bayrampaşa Cezaevi’nde, insanı dehşete düşüren bir gerçek, hayat buluyordu. Siyasi tutuklu ve hükümlülerin tutulduğu C bloğun 1 numaralı koğuşunda yatan 27 kadın, iliklerine dek cehennemi yaşıyordu. En çılgın ressamların iflahını kesen kan rengiyle boyanmıştı el kadar koğuş. 11 Ya Benimsin Ya Toprağın... Aile içi şiddet geçmişte de bu denli fazla mıydı? Yoksa o zaman insanların sesi çıkmayıp bu işler aile içinde mi kalıyordu? Basına bu derece yansımıyor muydu? Aile büyükleri, hatırı geçenler bazen araya girip “koca” denilen bu garip adamların kulağını mı çekiyordu? Yoksa kadınlar, çocuklar bu şiddete katlanıp sessiz sessiz oturuyorlar mıydı? Ve acaba şu an bildiklerimizin, cinayete dönüşen felaketlerin dışında ne çok olay yaşanıyor? Kadın dernekleri yıllardan beri tehlikenin altını çiziyor, yasalar değiştirilmeye çalışılıyor, güya koruma önlemleri alınıyor ama yine ne töre cinayetlerinin ne de aile içi şiddetin önü alınamıyor. Sahiplenme, “ya benim olursun ya toprağın” mantığı, kız çocuklarının hâlâ ailenin, kadınların hâlâ kocanın “malı” gibi görülmesi öyle kolay aşılacak bir şey değil. Bu konuda olup bitenlerin sosyal boyutunu, rollerin değişiminin, göçlerle, yeni toplumsal ilişkilerle değişen kadınerkek ilişkisinin, evliliğin getirdiği sorunları, ekonomik sıkıntıların etkisini belki sosyologların çalışmaları bir anlamda açıklayabilir. Yasalar yeniden değiştirilip özellikle töre cinayeti, namus cinayeti adı altındaki şiddete çok ağır cezalar da getirilebilir. Ama bütün bunlardan önce psikiyatrların, toplumdaki bu derin sahiplenme anlayışına karşı bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyorum. Şu, “beni yak kendini yak” anlayışının, hâlâ modern pop parçalarında bile açıkça görülen saplantıların, bir başkası üzerine kurulmuş hayatların nasıl felaketler getirdiğini, birey olmanın ve önce kendi ayakları üzerinde durup sonra bir ilişki kurmanın önemini anlamadan bu sorunlardan kurtulmak zor. Kadın ya da erkek bireylerin şu ya da bu bağla kurulmuş bir ilişkide, karşısındaki üzerinde sonsuz bir hak görmesi gibi çağdışı bir anlayışın ortadan kalkması için psikiyatri bilimine acil ihtiyacımız var. Ölüm orucu eylemini sonlandırmaktı iddiaları ve saçma sapan bir ironi ile operasyonun adını “Hayata Dönüş” koydular. Mahkumları “ölü ele geçirdiler...” Ciğerlerin söküldüğü an Tam 83 saat sürdü operasyon. Dile kolay... Komando birlikleri, polisler, infaz koruma memurları... ş makineleri, greyderler, dozerler, ambulanslar, itfaiye araçları... Sıvı yağ ve kolonya ile kendilerini yakanlar... Ateşe verilen yataklar... Barikatlar, ranza demirinden çubuklar, dolap kapağından kalkanlar... Delinen tavanlar, yıkılan duvarlar... Ağır silahlar, hafif silahlar, çeşit çeşit silahlar… Havada uçuşan helikopterler, askeri marşlar ve psikolojik savaş teknikleri... Köpük ve su... Ateş ve kurşun... Yanma, yaralanma, boğulma, zehirlenme, ölme... Müdahale, müdahale, müdahale... Baskınların başlama saati 05.00 olarak belirlenmişti. Eşzamanlı operasyon, 3 bin 951 siyasi, 11 bin 276 adli tutuklu ve hükümlünün bulunduğu toplam 20 cezaevine yönelikti. “Hayata Dönüş” müdahalesinde 191’i subay, 432’si astsubay, 392’si uzman jandarma, 281’i uzman erbaş ve 7 bin 80’i er ve erbaş olmak üzere toplam 8 bin 385 personel görev aldı. Tam 8 jandarma komando taburu ve 37 bölük asker... Bu sayıya, polisler ve infaz koruma memurları dahil değildi. Kanlı operasyon için duvarlar yıkıldı, tavanlar delindi... Tutuklu ve hükümlülerin beslediği güvercinler yaşananların geride kalan tanıklarıydı. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün “Sevk yok” sözlerinin aksine operasyonda yaralanan yüzlerce tutuklu ve hükümlü tedavileri yapılmadan F tipi cezaevlerine dolduruldular. kanıtlarcasına sert bir şekilde müdahale ettiler Bayrampaşa’ya.. YARIN: KANLA BOYANAN KOĞUŞLAR C MY B C MY B amluların ucunda, ateş altında, korun içinmilyar lira talep etti. Dönemin Adalet Bakanı Hikde ikisi asker 32 can yitip gitti, yüzlerce met Sami Türk’ün “Sevk yok” sözlerinin aksine kişi yaralandı, çok sayıda tutuklu ve hüoperasyonda yaralanan yüzlerce tutuklu ve hükümkümlü ise şarapnel parçaları nedeniyle gözünü, parlü tedavileri tam anlamıyla yapılmadan F tipi cezamaklarını ve diğer uzuvlarını kaybetti. Bu, Türkiye evlerine dolduruldular. Sonrası medyayı “uslu çocezaevleri tarihinin en büyük baskınıydı. Ölüm orucuklara döndüler” diye heyecanlandıran eşek tıracu eylemini sonlandırmaktı iddiaları ve saçma saşı, hiç dinmeyen işkence ve copla tecavüz iddialapan bir ironi ile operasyonun adını “Hayata Dörı... ışarıda koyu bir sessizlik nüş” koydular. Mahkumları “ölü ele geçirdiler”... Ölüm orucu eylemine katılım sayısı ise operasyoSağlıklı bir haber almak mümkün değildi, Baskınların başlama saati 05.00 olarak belirlenna ve tecride yönelik tepki nedeniyle 290’dan gelen bilgilerin kaynağı ise malumdu. Toplummişti. Eşzamanlı operasyon, 3 bin 951 siyasi, 11 495’e yükseldi. Hayata Dönüş’ün “baskın” bölüsal muhalefet susmuş, hükümet ve medya tek bin 276 adli tutuklu ve hükümlünün bulunduğu topmü bitmiş, bu kez daha da çok can alacak “tecrit” ses olmuştu. İçeride akıl almaz bir yıkım vardı, lam 20 cezaevine yönelikti. “Hayata Dönüş” mübölümü başlamıştı. Dünyada ilk kez bir açlık dışarıda ise koyu bir sessizlik. dahalesinde, 191’i subay, 432’si grevi eyleminde tutuklu yakınları Tam 83 saat sürdü operasyon. Dile kolay... astsubay, 392’si uzman da destek amacıyla Ciğerlerin söküldüğü andı... Sarmıştı her yanı jandarma, 281’i ölüme yattı. Kayangın yalazı... Komando birlikleri, polisler, uzman erbaş dınlar, erinfaz koruma memurları... İş makineleri, greyve 7 bin 80’i kekler, derler, dozerler, ambulanslar, itfaiye araçları... er ve erbaş gençler, Sıvı yağ ve kolonya ile kendilerini yakanlar... olmak üzere yaşlılar Ateşe verilen yataklar... Barikatlar, ranza demitoplam 8 bin açlık rinden çubuklar, dolap ka385 personel grevinpağından kalkanlar... Degörev aldı. Tam deydi... linen tavanlar, yıkılan 8 jandarma koTürkiye’nin duvarlar... Ağır silahlar, mando taburu ve dört bir yahafif silahlar, çeşit çeşit 37 bölük asker... nında eylem silahlar… Havada uçuşan Bu sayıya, polisler evleri açıldı. F helikopterler, askeri ve infaz koruma tipi cezaevlerinmarşlar ve psikolojik savaş memurları dade tecrit ve baskı Manşetlerde operasyonu alkışlayan teknikleri... Köpük ve hil değildi. İtuygulandığı iddiagazeteler şimdi katliamı dillendiriyor. su... Ateş ve kurfaiye erleri, sağları ise hiç bitmedi, şun... Göz yaşartıcı lık personeli ve diğer görevliler de katısık sık hastaneye kaldırılan eylemcilere “zorla mübomba, sinir gazı, lınca Hayata Dönüş’ün büyüklüğü gözdahalede” bulunulduğu öne sürüldü. Diyanet de kimyasal sıvılar... ler önüne seriliyordu. Kıbrıs’tan sonra boş durmadı, fetva verdi; müdahale edilsin diye... Yanma, yaralanen çok askerin kullanıldığı baskının Ölüm rutinleşti, ölüm istatistik oldu ve ateş düşma, boğulma, adıydı Hayata Dönüş. Operasyon sıtüğü yeri yaktı. Açlığın girdabında hücre hücre erizehirlenme, ölrasında 1.5 trilyon liraya mal olan yerek yiten her can 5, 10, 15… 75. ölüm diye yanme... Müdaha20 bini aşkın envai çeşit bomba ve sıdı gazete köşelerine... Eylem sona ermediği gibi le, müdahale, ağır harp silahları kullanıldı. toplam sayısı 13’e ulaşan ölüm orucu ekipleri kumüdahale... Devlet kendi cezaevlerini yıktı, ruldu. Evet, Hayata Dönüş’ün ardından 90 can daha üstüne operasyon mağdurlarına gitti, ölüm orucunda ve diğer eylemlerde. Kanımca, Çelik yelekli, dürbünlü ve gaz maskeli özel timler, dava açıldı. Yetmedi, Hazine Hayata Dönüş, ölüm orucunun sonlandığı 2007’de dönemin çişleri Bakanı geldi, “devleti zarara uğrattısona erdi ve gerçek bilanço: 122 ölüm, yüzlerce yaSadettin Tantan’ın nız” diye sadece Ümraniye ralıydı. Ayrıca beş yüzden fazla insan da Wernicke“Operasyon için bir yıldır Cezaevi sanıklarından 398 Korsakoff’a yakalandı, hafızalarını yitirdi. hazırlanıyorduk” sözünü ayata Dönüş Operasyonu’nun üzerinden neredeyse 11 yıl geçti, görevli askerlerden “yanana benzinli battaniye” gibi kan donduran itirafların gelmesiyle birlikte başta medya olmak üzere o günlerde baskına destek olanlar veya suskun kalanların vicdanı rahatsız olmaya başladı; “Devlet girdi!” ve “Sahte Oruç Kanlı İftar” gibi manşetlerle operasyonu alkışlayanlar, bir katliamı dillendiriyor artık. Hayata Dönüş ve sonrasında 2007’ye dek süren ölüm orucu eylemiyle ilgili “Sessizliğe Karşı” adında bir kitap yazabildiysem şayet, bunu baskılara karşın her koşulda tarafsız duran gazetem Cumhuriyet’e borçluyum, hiç kuşkusuz. Cesetlerde işkence izi var dedik, operasyonlarda kimyasal silahlar kullanıldığını söyledik. Yazdığımız her haber kullanıldı. Evet, hiç unutmuyorum, 18 Aralık 2000’de cezaevleri ve ölüm orucuyla ilgili haberi yazmış, geç vakitte gazeteden çıkmıştım. Yolda Alemdağ, Buca, Ümraniye, Diyarbakır ve Ulucanlar cezaevlerine yönelik baskınları düşünüyordum, kaygılıydım, görüşmeler tıkanmıştı, devlet kararlıydı, operasyon bekleniyordu artık. Yine de 12 yaşamın solduğu 1996 ölüm orucu ve açlık grevi eyleminde olduğu gibi bir son dakika anlaşması da bekliyordum. İşte bir umut... Sabaha karşıydı, acı acı çaldı telefon, arayan kimdi hatırlamıyorum, önemi de yoktu, 20 cezaevine yönelik eşzamanlı kanlı operasyon başlamıştı. Apar topar gazeteye giderken, bana ilk ulaşan tutuklu ve hükümlü yakınlarıydı. Evlatlarını soruyorlardı, telaşlı ve ağlamaklıydılar. H BARIŞ PAKSOY’UN PROJES Ateş düştüğü yeri yaktı N TÜB TAK rencide etmek istememiş İstanbul Haber Servisi İstanbul Erkek Lisesi 12. sınıf öğrencisi Barış Paksoy’un TÜBİTAK’ın “Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması”na gönderdiği projenin “seviye üstü” bulunarak reddedilmesine ilişkin kurumdan açıklama yapıldı. TÜBİTAK, projede bir makaleden kaynak göstermeksizin alıntı yapıldığını, proje planı içinde araştırma konusu, hipotez geliştirilmesi, süreçler başlıkları altında bahsedilen konuların tutarlı olmadığını, proje özetini hazırlayan kişi ile proje planını hazırlayan kişinin farklı olduğunun belirlendiğini, ancak öğrencinin rencide olmaması ve bilime olan şevkinin kırılmaması için bu tespitleri açıklamak yerine “seviye üstü” nitelemesinin yapıldığını bildirdi. TÜBİTAK İletişim Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, haberlerde adı geçen öğrencinin başvurusunun İstanbul Avrupa bölgesine yapıldığı, projesinin Yıldız Teknik Üniversitesi’nde görevli öğretim üyelerinin yer aldığı jüri tarafından değerlendirildiği anlatıldı. D ATAŞEH R BELED YES ‘Cami değil baraka yıktık’ İstanbul Haber Servisi Ataşehir Belediyesi, ilçede “kaçak caminin yıkıldığına” ilişkin bilgilerin gerçeği yansıtmadığını, sadece ibadet yapmaya uygun olmayan “çadır barakanın” kaldırıldığını açıkladı. Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi, “Ortada ne cami var ne mescit. İbadet yapmaya uygun olmayan kaçak çadır barakanın kaldırılması söz konusu” dedi. Ataşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada, ilçedeki Flora Evleri Sitesi önündeki alana hiçbir kurumdan izin almadan kurulan çadır barakanın cami olduğunu öne süren Yeryüzü Halkları Dostluk Vakfı yetkililerinin de medyaya “Ataşehir Belediyesi cami yıktı” bilgilerini vererek kamuoyu oluşturmaya çalışmasına tepki gösterildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle