18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 29 TEMMUZ 2011 CUMA [email protected] 16 KÜLTÜR Son İstanbul Film Festivali’nin en çok ilgi çekmiş filmlerinden ‘Yaşamın Ritmi’ bugünden başlayarak gösterimde Müzikal polisiye komedi nnesi konser piyanisti, babası koro şefi, 4 yaşında keman çalmaya başlamış kardeşiyse ünlü bir orkestra şefi olan, ancak müzikle haşır neşir bir aileden gelmesine, çocukluğunun turnelerde geçmesine ve Amadeus adını taşımasına karşın, değil bir çalgı çalabilmek bir konsere bile sonuna dek dayanamayıp kimi zaman sağırlaşan (hatta müzikten nefret eden), müzik kulağı ve yeteneği doğuştan sıfır, hayatını sanatla uğraşmak yerine kötüleri yakalamaya adamış Amadeus Warnebring (Bengt Nilsson), orkestra yerine polis örgütündeki antiterör ekibini yöneten, duyma ve müzik özürlü bir başkomiser. Karşısında da modern şehir hayatının kanıksanmış gündelik kakofonisine karşı, düzene meydan okuyan performanslarıyla (yasadışı ve tehlikeli de olabilecek) çeşitli eylemler yapmaya kararlı, 6 kişilik, anarşist bir müzisyen çetesi var. Vurmalı çalgıların yanı sıra insan bedeni dahil tel zımbadan kâğıt giyotinine, tüpten boruya, klavye tuşlarından elektrik kablolarına dek çeşitli nesneleri (hatta inşaat dozer ve kepçelerini bile) ‘çalarak’ müzik icra edip toptan bir müzikal terör estirmeyi amaçlayan, kenti yozlaşmış müzikten arındırma iddiasındaki çeteyi, vaktiyle su sesine kafayı takıp kamu malına da zarar verdiği için müzik akademisinden kovulmuş, “Eylemimizin sonucunda, yasadışı da olsa şahane bir sanat eseri ortaya çıkacak” diyen, iddialı bir devrimci kadın (Sanna Persson) yönetiyor. Usta davulculardan oluşan, arkalarında imza yerine bir metronom bırakan bu ses teröristi çetenin, 1 kent ve 6 davulcu için yazılmış, 4 aşamalı bir besteyi icra etmeleriyle Amadeus’un çetenin suça giren bu delidolu, gürültü performanslarını engelleme çabala Yaşanamayan Bir Tarih için Ağıt... Bu yazın çevirilerden ve yazılardan arta kalan zamanlarını Abidin Dino ile geçiriyorum. Yazılarından Abidin Dino’yu önce 2000 yılında, Turgut Çeviker’in derlemesiyle Adam Yayınları arasında çıkan “Kültür, Sanat ve Politika Üstüne Yazılar” başlıklı kitaptan tanımıştım. Şimdi bütün bir yaza yayılan okuma şöleni ise, 2008 yılında M. Şehmus Güzel imzasıyla Kitap Yayınevi tarafından basılan dev bir Abidin Dino biyografisi. Toplamda, yaklaşık bin beş yüz sayfayı bulan üç cilt ve nefis bir baskı. Önümde, gerçek anlamda bir “sanatçı” biyografisi var. M. Şehmus Güzel çeşitli vurgulamalarında çok haklı. Abidin Dino, yaratıcılığı tek bir sanatın alanıyla sınırlandırılamayacak olan, doğrudan mayası sanatla yoğrulmuş ender kişilerden biri. Ressam olmasına ressam ama, aynı zamanda heykele, yazarlığa, şairliğe, oyun yazarlığına ve yönetmenliğine, sinemanın çeşitli dallarına kadar uzanan bir hayatın kurgulayıcısı. İlk okunuşlarda bu akıl almaz genişlikteki yelpaze insana tuhaf geliyor. Ama o yelpazenin, “sanat hep yaşamdan kaynaklanmalıdır” ilkesine ne kadar bağlı yaşadığı göz önünde tutulduğunda ortada tuhaflık değil, sadece doğallık kalıyor: Böyle “düşünen” biri, ancak böyle “yaratabilirdi” diyorsunuz. Tırnakları bilerek kullandım. Çünkü Abidin Dino, bu coğrafyada aynı zamanda düşünme temeline dayanmayan bir yaratma eyleminin olamayacağına inanmış ender kişilerden oluşma bir türün üyesi; örneğin resmini çıkış noktası alırsak, hep resim yaparak düşündüğünü, resim yaptıkça düşündüğünü, öte yandan düşündükçe ve düşünerek resim yaptığını yineliyor. Bu yönüyle “Sokrates Tarikatı”nın da üyelerinden. Yani bir başka ilkesi: Üzerinde düşünülmeyen bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir. Belki de bu yüzden, Abidin Dino hayatta gittiği ya da “savrulduğu” her yerde –büyük bir olasılıkla: “Madem hâlâ yaşıyorum…” diye söze başlayarak– hemen düşünmeye koyulan, ardından da hemen yaratmaya girişen biri. Bunun için boğaz kıyılarında ya da Çukurova sürgünlerinde yaşaması hiç fark etmiyor. M. Şehmus Güzel’in “Abidin Dino”su, her şeyden önce bu yüzden bir başyapıt. Çünkü böyle birini “böyle biri olarak” yazıp anlatmak, bence dünyanın en güç işlerinden. Karşımızda bir ressam var, o yüzden kolaylıkla onun yalnızca renkler, çizgiler ve biçimler dünyasına hapsolabiliriz. Ya da bir yazar, şair ve düşünür var; o zaman da belki kolaylıkla düşünce yanına aşırı ağırlık tanıyabiliriz. Ve elbet, o kişinin içinde yaşamış olduğu bir de “dönem” var. İhmal edildiği anda, ele alınan kişinin sanatının da çok eksik anlatılmasına neden olacak bir dönem. Evet. M. Şehmus Güzel’in “Abidin Dino”su, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihinde çok önemli bir dönemin öyküsü. 1923 ile başlayan görkemli bir yükselişin ve 1938’den hemen sonra belirtileri başlayan hazin bir çöküşün öyküsü. Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi, adına bugün büyük bir özlemle “Türk aydınlanması” dediğimiz bir dönem. Şimdi dönüp geriye baktığımızda, gerçekten çözümsüz gibi gözüken bir çelişkinin ayrıntılarının dökümü. 1938 1950 arasında, yetmişli yıllara kadarki uzantılarıyla birlikte, sanki yaşanamayan bir tarih yazılmış. Toplum bir yandan Abidin Dino’suyla, Arif Dino’suyla, Yaşar Kemal’iyle, Orhan Kemal’iyle, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyuboğlu’larıyla, Azra Erhat’ıyla, Vedat Günyol’uyla, Nâzım Hikmet’iyle, Hasan Âli Yücel’iyle, İsmail Hakkı Tonguç’uyla ve daha niceleriyle “aydın” ve “aydınlanmacı” yetiştirmekte sanki direnmiş. Ama öte yandan o topluma 1938 sonrasında egemen kılınan devlet anlayışı, bu aydınların üstüne sanki hep: “Hayır, aydınlatmayacaksınız!” diye varmış! Onların yarattıklarının parıltısını daha çok yaymak yerine, bu ateşi rastladığı yerde sürgünlerle, hapislerle, yasaklamalarla, türlü yıldırmalarla ve hatta öldürmelerle söndürmenin çaresini aramış. Bu, aslında uzun bir öykü. Ve sanırım aynı zamanda da: “Yaşanamayan Bir Tarih İçin Ağıt” şeklinde bir alt başlığın çok uygun düşeceği bir öykü! 14.15 16.45 19.15 21.45 (Cuma, C.tesi 24.15); Mecidiyeköy Cinebonus (Cevahir), 11.00 13.30 16.00 18.30 21.00; Nişantaşı Citylife (City’s AVM), 11.15 13.15 15.15 17.15 19.15 21.15 (Cuma, C.tesi 23.15); Ümraniye Cinebonus (Meydan), 11.00 13.45 16.30 19.15 22.00, 12.15 15.00 17.45 20.30 (Cuma, C.tesi 23.15). KARA BÜYÜ / Needle: Altunizade Capitol Spectrum 14, 11.00 13.10 15.15 17.30 19.45 22.00 23.15; Ataköy Cinebonus (Ataköy Plus), 11.00 13.00 15.00 17.00 19.00 21.00, 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00; Ataköy Galleria Prestige, 11.45 13.45 15.45 17.45 19.45 21.45 (Cuma, C.tesi 23.45), 12.45 14.45 16.45 18.45 20.45 (Cuma, C.tesi 22.45); Avcılar Pelican Mall Cinema Pink, 11.15 13.45 15.45 17.45 19.45 21.45; Bağcılar 212 İstanbul Power Cinemarine, 11.30 13.30 15.30 17.30 19.30 21.30; Bahçelievler Metroport Cine Vip, 11.30 13.30 15.30 17.30 19.30 21.30 (Cuma, C.tesi 23.30); Bakırköy Carousel Cinema Pink, 11.45 13.45 15.45 17.45 19.45 21.45; Bakırköy Cinebonus (Capacity), 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 (Cuma, C.tesi 24.00); Bakırköy Cinebonus (Marmara Forum), 11.15 13.15 15.15 17.15 19.15 21.15 (Cuma, C.tesi 23.15), 12.15 14.15 16.15 18.15 20.15 22.15; Bayrampaşa AFM Forum İstanbul, 12.00 14.30 16.50 19.10 21.40 (Cuma, C.tesi 23.50); Beylikdüzü AFM Migros, 12.00 14.30 17.00 19.30 22.00, 10.45 13.15 15.45 18.15 20.45 (Cuma, C.tesi 23.15); Beylikdüzü Perla Vista Cinema Pink, 11.45 13.45 15.45 17.45 19.45 21.45; Beyoğlu AFM Fitaş, 10.50 13.00 15.10 17.20 19.30 21.40 (Cuma, C.tesi 23.50); Beyoğlu Atlas, 12.00 14.15 16.30 19.00 21.30; Beyoğlu CineMajestic, 11.30 13.30 15.30 17.30 21.30; Fatih Cinebonus (Historia), 12.30 14.30 16.30 18.30 20.30, 11.30 13.30 15.30 17.30 19.30 21.30; Florya Cinebonus (Flyinn), 11.00 13.00 15.00 17.00 19.00 21.00, 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00; Güngören Cinebonus (Kale), 11.00 13.00 15.00 17.00 19.00 21.00, 12.00 14.00 16.00 18.00 20.00 22.00 A için canım, müziğin içine edeyim, öldür öldür ve elektrik aşkı gibi edepsizce adlandırılmış 4 bölümden bütünlenen “Yaşamın Ritmi”, çocuk yaşlarından beri arkadaş olup son 15 yıldır birlikte belgesel ve kısa filmler yapan, İsveçli Ola Simonsson ve Johannes Stjarne Nilsson yönetmen ikilisinin ilk uzun metrajları. Profesyonel S. Persson dışında amatörlerin oynadığı filmde, genelde farklı enerjile bir üzik özürlü Duyma ve m zene meydan ile dü başkomiser ist’ bir müzisyen rş rını, ilginç animasyon okuyan ‘ana ı karşıya. 95 sekanslarla hikâye ediçetesi karş tsel durum’ yor “Yaşamın Ritmi” ‘ken dakikalık bu e mekanik özetle. komedisind şrolde! Doktor doktor anüa süme gaz ver, para senin metronom b ri ve tuhaflıklarıyla bilinen bateristleri canlandıran gerçek davulcular (filmin müziklerine de imza atan Magnus Börjeson’la, Fredrik Myhr, Anders Vestergard, Johannes Björk Marcus Boij) hayli göz doldururken kahramanlarımızın özellikle basurundan şikâyetçi bir ünlünün bedenini ve tam donanımlı ameliyat odasındaki alet edevatı çaldıkları, etkileyici ilk bölüm akılda kalıyor. Yönetmen SimonssonNilsson ikilisinin, 10 yıl önce çağrıldıkları festivallerden pek çok ödül toplayan “1 Apartman ve 6 Davulcu İçin Müzik” adlı kısa filmlerinden yola çıkıp gerçek müzisyenleri oynatarak ve suç, soygun ya da müzikal gibi bildik türleri harmanlayarak çektikleri bu şenlikli şamatalı komedide mekanik metronom da başrolde! “Yaşamın Ritmi”, görüntü ve ritim duygusu üstüne, sıkça rastlamadığımız cinsten, akıcı, uçuk kaçık bir fantezi niteliğinde ve kuşkusuz görülmeyi hak eden bir müzikli polisiye denemesi sonuçta. Şu kavurucu yaz sıcağında kuzeyden gelen ve meraklısına serin serin, ilaç gibi gelebilecek, hayli esprili, ilginç, matrak bir seyir deneyimi sunan, 95 dakikalık bir kentsel durum komedisi olarak özetlenebilecek bu İskandinav esintisi filmi, o diyarlarda yıllarca yaşayıp müzik yapmış, en iyi vurmalı çalgı üstadı, Okay Temiz ustamız, hakkını vererek yorumlayıp değerlendirebilir kanımca. ‘MAYMUNLAR CEHENNEM : BAŞLANGIÇ’ 5 AĞUSTOS’TA GÖSTER ME G RECEK Evrimden devrime: Maymunların isyanı ASLI SELÇUK Bilimkurgu klasiği “Planet of the Apes” (Maymunlar Cehennemi/1968) 43 yıl sonra yeniden izleyiciyle buluşuyor. “Maymunlar Cehennemi” 21. yüzyılda insan türünü nasıl bir geleceğin beklediğini yansıtan kült bir seridir. Pierre Boulle’un 1963 tarihli romanından çekilen film (Franklin J.Schaffner) politik, sosyolojik bir yanılsama öyküsüdür. Fütürist bir ortamda gelişen olaylarda insanlarla maymunların etik değerleri zekice tartışılır. Bir Amerikan uzay gemisi maymunların egemen, insanların köle olduğu bilinmez bir gezegene düşer. Ekip başı astronot Taylor (Charlton Heston) insanın tüm canlılardan üstün olduğundan asla kuşku duymaz. Altmışlarda ABD’nin hükümet politikalarını doğrudan eleştiremeyen sinemacılar olayları geçmişte ya da gelecekte anlatarak görüşlerini yansıttılar. Taylor üstün varlık sandığı insanın dünyanın sonunu kendi elleriyle hazırladığını sarsıcı bir finalde anlar. Yüksek bütçeli yapım büyük başarı kazanınca 20th Century Fox devam niteliği taşıyan dört ayrı film yaptı. “Beneath the Planet of the Apes” (Maymunlar Gezegeninin Altında/1970, Ted Post) deniz kıyısında kuma gömülmüş Özgürlük Anıtı’yla başlar. Nükleer savaşın değişime uğrattığı insanlar telepatik güçleriyle maymunlara karşı dururlar. “Escape from the Planet of the Apes”te (Maymunlar Gezegeninden Kaçış/1971, Don Taylor) bilim maymunları Zira ile Cornelius, insanın yönettiği dünyaya zaman yolculuğu yaparlar, düşünen ve konuşan maymun insan için en büyük tehlikedir. “Conquest of the Planet of the Apes”te (Maymunlar Gezegenini İstila/1972, J.L. Thompson) dünyadaki evcil hayvanlar bir salgın sonucunda ölmüşlerdir. Bu kez insanlar maymunları hayvan gibi kullanıyorlardır. İnsanın sınır tanımayan acımasızlığına sonunda maymunlar isyan ederler. “Battle for the Planet of the Apes”te (Maymunlar Gezegeni Savaşı/1973, J.L. Thompson) Zira ile Cornelius’un oğulları Caesar’ın düşü gerçekleşir, maymunlar özgürlüklerine kavuşurlar. 20th Century Fox külte dönüşen bu seriyi 1993’te yeniden beyazperdeye taşır. Serinin fanatik hayranı Tim Burton altüst edilmiş dünya olgusundan yola çıkar, ilk filme göndermeler yapar. Bilgi sayarda yaratılmış dijital maymunlar yerine makyajlı oyuncularla çalışır. Serinin son versiyonu “Rise of the Planet of the Apes” (Maymunlar Cehennemi: Başlangıç/2011) 5 Ağustos’ta gösterimde. “Conquest of the Planet of the Apes”ten esinlenilen film devam niteliğinde olmayan özgün bir yapım. Will Rodman (James Franco) özel bir şirkette alzheimer tedavisi için maymunlar üstünde deney yapmaktadır. İlk denek Parlak Göz’ün üstün yetenekleri yavrusu Caesar’a (Andy Serkis) geçer. Laboratuvardan gizlice kurtardığı Caesar’ı evine götüren Will araştırmalarını sürdürür. Will’in alzheimer hastası babasını (John Lithgow) korumak isteyen Caesar, istemeden komşusunu yaralayınca maymun barınağına kapatılır. Caesar burada insanın acımasız yüzünü görür, hemcinslerini kurtarmaya girişir. Yönetmen Rupert Wyatt evrim, sömürülenlerin başkaldırısı olgularının onu projeye çektiğini be lirtiyor: “Bu çok dramatik, büyüleyici bir çekim. Mitolojinin kökenine değişik bir yaklaşım.” Caesar önyargısız, aydınlık, umut dolu bir dünyadan sinik, şiddet yüklü, merhametsiz bir dünyaya girer. Günümüzde geçen filmde maymun makyajlı oyuncular yerine dijital primatlar ve hareketi kapma tekniğiyle yorum yapan oyuncular var. İnsanlarla maymunlar arasındaki bağ kopunca nelerin olabileceğini, güven sarsılınca ihanetin başgösterdiğini anlatan Wyatt, Caesar’ı Fil Adam John Merrick’e benzetiyor: “John insanlara önyargısız, iyimser gözlerle bakıyor. Caesar’sa John’a göre daha karamsar, insanlıktan hiçbir umudu yok.” “Maymunlar Cehennemi: Başlangıç” bir babaoğul, aşk, ihanet, başkaldırı, hesaplaşma öyküsü, içinde dram, aksiyon var. Her şeyden önce insan türünü uyaran bir masal. Kült serinin hayranları kaçırmamalı. 14.10 16.40 19.10 21.40 (Cuma, C.tesi 23.50); Esentepe Cinebonus (Astoria), 12.00 14.30 17.00 19.30 22.00, 11.00 13.30 16.00 18.30 21.00; Etiler AFM Akmerkez, 11.20 13.45 16.15 19.00 21.30; İstinye AFM İstinyePark, 11.30 13.50 16.15 18.45 21.20 (Cuma, C.tesi 23.45); Kadıköy Cinebonus (Nautilus), 11.30 14.00 16.30 19.00 21.30 (Cuma, C.tesi 23.45); Kozyatağı Cinebonus (Palladium), 11.00 13.30 16.00 18.30 21.00 (Cuma, C.tesi 23.30); Levent Cinebonus (Kanyon), 11.45 HAFTANIN S NEMA Ç ZELGES YAŞAMIN R TM / Sound Of Noise: Caddebostan AFM Budak, 11.20 13.50 16.20 18.50 21.10 (Cuma, C.tesi 23.30); İstinye AFM İstinyePark, 11.45 14.00 16.30 18.50 21.15 (Cuma, C.tesi 23.50); Mecidiyeköy Cinebonus (Cevahir), 11.30 14.00 16.30 19.00 21.30. BL S / Exorcıimus: Altunizade Capitol Spectrum 14, 11.00 13.15 15.30 17.45 20.00 22.15; Ataköy Galleria Prestige, 11.15 13.15 15.15 17.15 19.15 21.15 (Cuma, C.tesi 23.15); Avcılar Pelican Mall Cinema Pink, 11.30 13.30 15.30 17.30 19.30 21.30; Bahçelievler Metroport Cine Vip, 11.45 13.45 15.45 17.45 19.45 21.45 (Cuma, C.tesi 23.30); Bakırköy Carousel Cinema Pink, 11.30 13.30 15.30 17.30 19.30 21.30; Bayrampaşa AFM Forum İstanbul, 12.00 14.40 17.00 19.30 21.50 (Cuma, C.tesi 24.00); Beyoğlu AFM Fitaş, 11.00 13.15 15.30 17.45 20.00 22.15 (Cuma, C.tesi 23.25); İstinye AFM İstinyePark, 11.00 13.00 15.15 17.30 19.45 22.00 (Cuma, C.tesi 24.10); Mecidiyeköy AFM Profilo, 11.00 13.20 15.40 17.50 20.00 22.05 (Cuma, C.tesi 24.15); Yeşilköy Airport, 11.45 14.00 16.15 19.00 21.00. ULTRA MEGA SÜPER KAHRAMAN / Griff the Invisible: İstinye AFM İstinyePark, 11.00 13.10 15.20 17.30 19.40 21.50 (Cuma, C.tesi 24.00). AŞKIN SESS ZL Ğ / Silence Of Love: Altunizade Capitol Spectrum 14, 11.45 14.15 16.45 19.20 21.40; Bahçelievler Metroport Cine Vip, 11.00 13.15 15.30 17.45 20.00 22.15; Bakırköy Carousel Cinema Pink, 12.00 14.15 16.30 18.45 21.00; Caddebostan AFM Budak, 11.40 Aşkın Sessizliği Ultra Mega Süper Kahraman C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle