23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Meclis TV’de önce yayın süreleri azaltılacak ardından da kanal uydudan yayına başlayacak 5 görmezden geleceksin... Postmodern darbe olan 28 Şubat’ı topluma unutturacaksın. Kaç kez yazdım Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu’nun 1994 yılında hazırladığı Sus emri AKP’den FIRAT KOZOK ANKARA Meclis TV yayınlarını haftada 3 gün 5’er saatle kısıtlayan TRT ve TBMM’nin TRT Yasası’nda 2008’de yapılan değişikliği “göz ardı” ettiği ortaya çıktı. Yasada, yayınların düzenlenmesi için yeni bir protokol hazırlanması öngörülürken yayın süreleri 1995’teki protokole dayanılarak kısıtlandı. Yeni düzenleme TBMM ile TRT arasındaki uzlaşmanın sonucu olarak açıklanırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yayınların AKP’nin talimatıyla kısıtlandığını itiraf etti. Meclis TV yayınlarının haftada 3 gün 5’er saat yayın yapması yönündeki düzenlemede TRT Yasası’nda 2008’de ya TRT ve TBMM arasında varılan yeni uzlaşmayla TBMM TV’nin yayın süresi azaltıldı. TRT’nin bir sonraki adımı ise Meclis TV yayınlarının uydu üzerine alınması ve uydusu olmayan yurttaşların bu yayınları izleyememesi olacak. Başbakan Erdoğan da dün yaptığı açıklamada Meclis TV yayınlarındaki kısıtlamanın partisinin isteği ile gerçekleştiğini itiraf etti. pılan değişikliğin “göz ardı edildiği” ortaya çıktı. Yasanın “TBMM ve Açıköğretim Yayınları ile Eğitim ve Öğretim Amaçlı Yayınlar ve Diğer Yayınlar” başlıklı 21. Maddesi’nde TRT 3’ten TBMM TV aracılığıyla Meclis’in çalışmalarının yansıtılacağı belirtilirken şöyle deniliyor: “TBMM faaliyetlerinin hangi ölçüde yansıtılacağı hususu, TBMM Başkanlığı ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü’nce birlikte hazırlanacak protokolle belirlenir.” Bu hüküm uyarınca iki kurum arasında yeni bir protokol imzalanması gerekiyor. Yani 1995’te imzalanan protokol uyarınca yayınların kısılması yasal açıdan geçerlilik taşımıyor. 1995 tarihli protokolün, “Yayın süresinde değişiklik” başlıklı 5 maddesinde belirlenen yayın süresinin yansıtılan faaliyet için yeterli olmaması durumunda ve önemli hallerde durumun ayrıca değerlendirileceği belirtildi. Söz konusu özel haller için “Bütçe, hükümet programı, yabancı devlet adamlarının parlamentodaki konuşmaları gibi toplantılar” açıklaması yapıldı. Meclis’in sesinin kısıldığı iddialarına karşı çıkan TRT ise sorunun aynı frekanstan iki kanalın yayın yapmasında yattığını savunuyor. Yetkililer sorunun temelli çözümü için yeni dönemde yeni bir kanal kurulabileceğini belirtiyor. Ancak televizyonlara yönelik frekans planlaması yapılmadığı için yeni kurulan kanallara karasal yayın izni verilmiyor. Bu nedenle yeni kanalları izlemek için yurttaşların ya uydularının olması ya da diji tal televizyon platformlarından herhangi birine abone olmaları gerekiyor. Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili soru üzerine Meclis TV yayınlarının kısıtlanmasının AKP’nin talimatıyla yapıldığını itiraf etti. Muhalefetin TRT ile TBMM arasındaki protokolden haberi olmadığını savunan Erdoğan, “Bunlar bu anlaşmayı, bilmiş olsalar bizim iyi niyetimizi görürler. Biz geldiğimizde esneme olsun dedik baktık ki tamamen şov manzarası arz ediyor. Halkımızın da şikâyetlerini nazara alarak gerek TRT gerekse TBMM’ye grup başkanvekilliği olarak biz de ilettik. Bizim iktidarımızdan önceki protokol uygulamaya konulmuştur” dedi. Birlikte Yaşamak... Bazen bir deniz kıyısında olurum, bazen dağların yamaçlarında... Ay tutulması aklını karıştırır çiçeklerin... Işık kulelerinin olduğu yerde bir kırlangıç uçuşunu seyrederim... Rafael Alberti’nin savaşları, kıtlıkları, aile çatışmalarını anlattığı dizelerinde kendimi tanımlamaya çalışırım: “Bir gün gelir bir komut gibi olur yaşamak... Yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan...” Yine esintili bir İstanbul gecesinde düşünüyorum... Gündüzleri sıcak, akşamları esintili oluyor kent. Dünyayı, koca dünyayı düşünüyorum, Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da yaşananları, Afganistan cehennemini. Kesip sakladığım o fotoğraf... Şemdinli’de şehit düşen iki uzman çavuşumuz... İki askerin, bir sağlık memurunun kaçırılması... BDP’nin özerklik istemi... Diyarbakır kırsalında verdiğimiz 13 şehit. Şike savları, tutuklu insanlar... Savcılığın gizlilik kararına karşın kirli bilgi akışı... BDP’li Emine Ayna Roj TV’de konuşmuş: “Özerkliği ilan ettik... Size kabul etmek düşüyor...” Nasıl bir demokratik özerklik? Yerel yönetimler için mi yoksa ulus devletten kopup başka bir devlet kurmak için mi? Özerklik kavramı BDP’liler için eyalet kavramını mı içeriyor yoksa? Hangisi? Tarık Ziya Ekinci BDP’nin “çatı partisi” ve “demokratik özerklik” kavramlarını ağır bir dille eleştiriyor... Ekinci, Kemalist devrimcilerin BDP’ye sızdığını da vurguluyor... Gel de kafan karışmasın... Kafası iyice karışan gazeteciler... Yazılanlar çizilenler ilginç... Herkesin kendine özgü bir bakış açısı var... Elbet bu olağandır... Olağan olmayan şudur: “13 asker yanarak öldü... Komutanların kusuru var...” Böyle mantık olur mu? Ortada bir çatışma yok sanki... Yazık!.. Bu ülkede askere vuracaksın, ikide bir “derin devlet” diyeceksin ama şu Susurluk çetesinin uzantılarını görüp de raporu... Aradan 17 yıl geçmiş ve tüm hükümetler bu raporu Meclis Genel Kurulu’na indirip görüşmemiş. Türkiye laik demokratik bir hukuk devleti... Türkiye elbet gelişiyor gelişmesine de, ABD ve AB ülkeleri nasıl bakıyor Türkiye’ye? Üçüncü Dünya ülkesi olarak görüyor muhteremler! A LE ARTIK MUHALEFETTE Saadet’te Erbakan çatlağı Genel dare Kurulu’nda 10 kişilik kontenjan isteği kabul edilmeyen Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan parti yönetimi ile köprüleri attı. ERDEM GÜL Peki Kürt sorununun temelinde yatan gerçeği eski sosyalistlerin bazıları niçin görmek istemiyor? Neden sermayeemek çelişkisini vurgulamıyor? Töre cinayetlerini bir gün olsun gündeme getirmiyor, çokuluslu altın avcılarının Tunceli’yi nasıl kuşattığını anlatmıyor? Yurttaşlık bilincinin gelişmediği toplumlarda “sol hareket” için bulunan kılıf hazırdır: “Darbeler üzerimizden silindir gibi ezip geçti, hâlâ toparlanamadık, bölükpörçük olduk.” Şili ve Arjantin’e bakın o zaman... Darbeler silindir gibi mi geçmiş, yoksa buldozer gibi mi? Orada sol partiler nasıl derlenip toparlanmışlar, iktidara nasıl gelmişler, önce bunu öğrenelim... Daldan dala geçiyorum bugün... Balyoz davasını izliyor musunuz? Emekli Albay Kemal Dinçer bu davada yargılanıyor... 17 Haziran’daki duruşmada söz aldı ve şöyle dedi: “Bu kadar düzmece belge içinde gerçeğin ortaya çıkacağından endişeliyim. Bilip de susanlara soruyorum: Dilsiz şeytan olmaya değer miydi makam?” Yargıç Ali Efendi Peksak “Dilsiz şeytan kim” diye sordu Dinçer’e... Dinçer şu yanıtı verdi: “Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı, Genelkurmay Başkanı’nı kastediyorum. Bir şey biliyorlarsa gelip anlatsınlar... ” Onların hiçbirisi Silivri duruşmalarında ne tanık ne de sanık... Durum böyle olunca... En iyisi gözlerini kapayıp İda Dağları’nın yamaçlarına ya da Datça Mesudiye’ye kaçıp gitmek... CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, gazetecilerle kahvaltıda bir araya geldi. (Fotoğraf:AA) ANKARA Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan, geçen yıl Numan Kurtulmuş’un babasıyla yaşadığı sorunun bir benzerini bu kez SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak’la yaşayarak babasının partisinde muhalefete düştü. Fatih Erbakan, Genel İdare Kurulu (GİK) için 10 kişilik kontenjan istedi. Erbakan’ın istediği isimler parti yönetimince veto edildi. SP, geçen yıl uzun bir süre parti içi kavgalar yaşadıktan sonra Numan Kurtulmuş’un ayrılıp kendi partisini kurmasının ardından önce Necmettin Erbakan’ın, onun ölümünden sonra da Mustafa Kamalak’ın liderliğinde yola devam etti. Kurtulmuş’un partiden ayrılmasına neden olan Fatih Erbakan da parti yönetimine girdi. SP, Erbakan’ın ölümünden sonra girdiği 12 Haziran seçimlerinde yüzde 1.3 oranında oyla çıktı. Parti içinde seçim sonuçlarıyla ilgili Kamalak’a yönelik eleştirilerin seslendirilmesi üzerine SP, pazar günü kongreye gitti. Kongrede Kamalak tek aday olarak girdiği seçimlerde yeniden genel başkan seçildi ve GİK listesi de delinmeden seçildi. Ancak sorunsuz olarak görülen seçimlerin arkasında derin bir çatlak ortaya çıktı. Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan ve kızı Elif Erbakan GİK listesinde bulundukları halde kongreye katılmadı. Erbakanların kongreye katılmamalarının, parti yönetimiyle GİK listesinin oluşumu konusundaki anlaşmazlıktan kaynaklandığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre Fatih Erbakan’la Kamalak arasında geçen yıl Numan Kurtulmuş’la Erbakan arasındaki anlaşmazlığın aynısı yaşandı. Bu aşamada genel başkanlığı düşünmeyen Fatih Erbakan, Kamalak’ın genel başkanlığına destek olurken GİK listesinde 10 kişilik kontenjan istedi. Ancak Kamalak ve parti yönetimi, Fatih Erbakan’ın bu isteğini reddetti. Kamalak, Fatih Erbakan’a kontenjan veremeyeceğini, bunun yerine ancak Erbakan ailesinden isimleri alabileceğini söyledi. Bu nedenle Fatih Erbakan’la Kamalak arasında köprüler atıldı. Tekin: Sansürle mücadele ederiz ANKARA (Cumhuriyet Bü TRT vatandaşın vergileriyle ya ilgili bir soru üzerine “Arkadaşırosu) CHP Genel Başkan Yar yın yapan bir kuruluş. Başbakan mızın açıklaması bütün internet dımcısı Gürsel Tekin, dün sabah Yardımcısı Bülent Arınç, özel sitelerinde yayımlanmış. Öyle gazetecilerle kahvaltıda bir araya kanalların devreye gireceğini ‘sansür uygulanmış’ diye bir şey geldi ve gündemdeki konulara söylüyor. Baskı altında tutulan söz konusu değil” açıklamasını özel kanallar muhalefeti ne ka yaptı. “Açıklamanın altına imilişkin soruları yanıtladı. Tekin, Meclis TV yayınlarının dar verir? Bize akıl vermeyi bı zanızı atar mısınız? Bunlar partinin görüşleri mi” sosınırlanması kararıyla rusuna da Tekin, ilgili sorulara şu yanıtı Gürsel Tekin, Meclis TV yayınlarının “CHP’nin bu konudaki verdi: “Külfetmiş; biz TRT’nin Türkiye’ye sınırlandırılmasıyla ilgili olarak “Bu, ciddi bir sansür olur. görüşleri Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tanasıl bir külfet oldu11 milyon 500 bin seçmenin, bunların kendilerinin ğunu biliyoruz. Şu anödemiş oldukları paralarla sen sansür uygulayamazsın, rafından açıklandı” karşılığını verdi. da vatandaşla siyadava açarlar” dedi. Tekin, şike operasyosetçi arasında iletişim nuyla ilgili bir soru üzesağlayan sadece TRT 3 var. Onu da sansürlemek va raksınlar. TRT’de hak sahibi ol rine şu değerlendirmeleri yaptı: tandaşa ve siyasetçiye yapılabi duğumuz için söylüyoruz. Pa “Ne gariptir, Deniz Feneri ile Felecek en büyük sansürdür. İna rasını ödüyoruz. Aksi takdirde nerbahçe’ye eşanlı operasyon nıyorum ki Sayın Meclis Baş eylemsel olarak 11 milyon 500 yapıldı. Bu, size hiçbir şey ifade kanı bunu fark edecektir. Bun bin vatandaş dava açar ‘para etmiyor mu? Gün torbaya mı girmişti? Niye biri 10 gün önce, dan mutlaka dönülmesi gereki ödemem’ der.” Tekin, CHP Genel Başkan Yar 10 gün sonra değil de eşanlı? 5 yıl yor. Siyasi partilerin bu saatten sonra grup toplantısı yapması dımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun beklediniz de gün torbaya mı girnın bir anlamı kalmayacak. Ne terör konusunda yaptığı yazılı di ikisini aynı anda yapıyorsurede kendimizi ifade edeceğiz? açıklamaya “veto” haberleriyle nuz? Bunlar ayıp şeylerdir.” Şikâyetlerinden bir türlü sonuç alamazken savcıya hakaret ettiği gerekçesiyle ifade verdi Çiçek’e yargıdan çifte standart AL CAN ULUDAĞ Özal’ın ölümündeki şüphelere ilişkin kanıtlar savcılara verilmedi Soruşturma aileye takıldı AL CAN ULUDAĞ Erbakan ailesinden 4 isim Kamalak, Erbakan ailesinden Fatih Erbakan ile birlikte Elif Erbakan Altınöz ve eşi Orhan Altınöz’ü GİK listesine aldı. Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) listesine de Altınöz’ün kardeşi Mehmet Altınöz’ü alarak Erbakan ailesinden 4 ismi parti yönetimine seçtirdi. Ancak kontenjan talebi veto edilen Fatih Erbakan ile Elif Erbakan, GİK listesinde olmalarına karşın kongreye katılmayarak tavır gösterdi. Cuma günü kongrede oluşan GİK’in ilk toplantısı yapılacak. Erbakan ailesinden 4 ismin GİK’e katılıp katılmayacakları merak ediliyor. Fatih Erbakan’ın da önümüzdeki günlerde beraber çalıştığı isimlerle bir değerlendirme yaparak parti içinde “bayrak açıp açmayacağına” karar vermesi bekleniyor. Turgut Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğü yönünde açıklamalarda bulunan Semra Özal ve Ahmet Özal, ellerinde bulundurdukları saç teli ve ses kayıtlarını hâlâ savcılığa teslim etmedi. ANKARA Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada, eşi Semra Özal’ın Özal’a ait “saç tellerini”, oğlu Ahmet Özal’ın ise yine babasına ait “özel ses kayıtlarını” savcılığa teslim etmediği ortaya çıktı. Semra Özal ve Ahmet Özal, 17 Nisan 1993’te yaşamını yitiren Turgut Özal’ın “zehirlenerek öldürüldüğü” yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklamaların üzerine Özel Yetkili Ankara Başsavcı vekilliği Eylül 2010’da soruşturma başlatmıştı. Soruşturma kap samında, Semra Özal, Ahmet Özal, gazeteci Emin Çölaşan, ilk müdahaleyi yapan doktorlar ile bazı yetkililerin tanık sıfatıyla ifadeleri alınmıştı. Ahmet Özal, 8 Ekim’de yaptığı bir konuşmada, Turgut Özal’a ait ses kayıtlarını 4 5 ay sonra yayınlayacağını savunarak, “Ses kayıtları Türkiye ve milletimiz adına çok önemli. Ses kayıtlarının seçimi etkileyebileceği düşüncesi ile seçim sonrasına açıklamayı düşünüyorum” diye konuşmuştu. Babasına ait saç telinin bulunduğunu belirten Özal, “Yurtdışında muhafaza ediliyor. Savcılar talep ederse tes lim ederiz” demişti. Soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Başsavcı vekili Hüseyin Görüşen ve savcı Kemal Çetin de Semra Özal ve Ahmet Özal’dan saç telleri ve özel ses kayıtlarının durumunu sordu. Savcılar, “Babama ait çok özel ses kayıtlarını açıklayacağım. Deşifre edip hazırlanıyor” diyen Ahmet Özal’dan, “Ses kayıtlarını bulamıyorum” yanıtını aldı. Semra Özal’ın ise soruşturma kapsamında sakladığı saç tellerini savcılığa iletmediği kaydedildi. Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturmada 2 yıl içinde dava açmaya yeterli kanıt bulunmazsa takipsizlik kararı verilecek. ANKARA “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” davasında 30 Nisan 2010 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in bazı hâkim ve savcılar hakkında yaptığı şikâyetler, aradan geçen zamana karşın bir türlü sonuçlandırılmadı. Ancak bir Ergenekon savcısının şikâyeti anında işleme konuldu ve Çiçek’in ifadesi alındı. Balyoz davası kapsamında da tutuklanan Çiçek, “İrtica Planı” davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkeme si’ne tahliye talebi içeren bir dilekçe verdi. Dilekçede, “Kamu görevi kisvesi altında bazı kişiler bizlere işkence etmeye, tutuklamaya devam ediyor” ifadesini kullandı. Dilekçedeki bu cümle nedeniyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’in talebi ile Çiçek hakkında “hakaret suçu” gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Çiçek, geçen hafta ifade verdi. Savcıların talebiyle ilgili olarak anında işlem başlatılmasına karşın, Çiçek’in HSYK’ye yaptığı şikâyetler kaplumbağa hızında ilerliyor. Çiçek’in şikâyetinin üzerinden iki yıla yakın bir zaman geçti. Adalet Başmüfettişleri İbrahim Tufan Ataman ve Halit Kıvrıl ise bu şikâyeti soruşturmakla görevlendireli bir yıl oldu. Dosya bir türlü sonuçlandırılmadı. Hatta Ataman ve Kıvrıl, HSYK tarafından geçen aylarda Yargıtay üyeliklerine getirildi. EMN YETTE DEV R TESL M TÖREN ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü görevine atanan eski Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar dün düzenlenen törenle görevi İçişleri Bakanı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Bahrettin Demirer’den devraldı. Kılıçlar, törende yaptığı konuşmada, “Polisimizin suç ve suçlularla mücadelede demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti ilkelerinden taviz vermeyeceğinden herkes emin olmalıdır” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle