17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 27 HAZ RAN 2011 PAZARTES 6 HABERLER BDP’li bağımsızlar, Erdoğan ve Gül’ün “yeni anayasa çağrısını” çözüm için inandırıcı bulmadı Nasrettin Hoca’lı yanıt KCK TUTUKLULARI AYŞE SAYIN Cumhuriyet, Okurlar, Medya Kartal Belediyesi’nin düzenlediği Kitap Fuarı’nda, çoğu Cumhuriyet okuru aydınlık insanlarla bir araya geldik. Geçen iktidar döneminde ve seçim sürecinde yaşadıklarımızdan yola çıkarak, yeni iktidar döneminde olası beklentiler üzerine bir ufuk turu yaptık... Cumhuriyet gazetemiz üzerine sorular yönelttiler. Cumhuriyet okuru her yerde sorar! Bir okur gazete pahalı, çok satması için fiyatının düşürülmesi gerekir dedi. Evet ucuz değil Cumhuriyet, ayda 30 lira.. Ama bu göreceli bir konu. Dar bütçeli okurlar, bu toplamın yarısını başka harcamalardan minik tasarruflarla karşılamayı deneyebilir. Ben içlerindeki emeği hesap ettiğimde, gazeteleri ucuz bulurum. Gazetenin yaşamının bütünüyle ilanlara bağlı olması da özgürlük zorlukları çıkartır. Bunu her gazete bir şekilde yaşar... Cumhuriyet dahil! (*) Bir okur, Cumhuriyet’i yeteri kadar muhalif bulmadı... İki aydır çok sevdiğim gazetemi bıraktım bile dedi. Bir başkası, “Kemalist olmayan, gazetede yazar olamaz” sert çıkışını yaptı! “Onu niye çıkarttınız, bunu niye aldınız” diyen de... Arkadaşlar bunlar yönetimin meselesi, onlara sorun, kestirme yanıtıyla işin içinden sıyrılmak da mümkün değil... Bunlar Cumhuriyet Okuru! Türkiye’nin Kurtuluş, Kuruluş’unun taşıyıcıları. Cumhuriyetin yetiştirdiği parlak insanlar, özellikle kadınlar! Birçok şeyin yanı sıra, şu noktalara değindim: Beğenmediğiniz kişi veya yaklaşımlar olabilir, eleştirebilirsiniz. Okur olarak sizlerle pek çok şeyi paylaşabilirim. Ancak herkes gazete satın almamak için bir bahane bulsa, gazetenin kepenklerini indirmek gerekir. Cumhuriyet, bilime, özgürlüğe, insan ve bütün canlıların haklarına, üstelik gezegenin haklarına saygılı, laik, sosyal bir hukuk devletinin, bir ülkenin savunucusudur... Kurtuluş ve arkasından Kuruluş’un, Atatürk’ün savunucudur ve iz sürücüsüdür. Kazanımların ve bütün gerçeklerin savunucusudur... Cumhuriyet, geçmişle gelecek arasındaki bağdır. Bu bağı her gün tazeleyen bir kurumdur; Cumhuriyet Atatürk’ün geleceğe bıraktığı mesajlardan biridir; bu mesajı her gün yayımlanarak sürdürmektedir! Okurlar ve çalışanlar olarak, bize düşen en önemli görev, bu “mesajı”, çok daha kaliteli, bizden sonraki kuşaklara devretmektir... Sanki Atatürk Yunus Nadi’ye değil de bizlere “Git çocuk Cumhuriyet’i kur..” demiş gibi. O kurdu, biz Cumhuriyet’i her gün daha büyük kitlelere mal ederek büyütmek zorundayız... İşte böyle... esnellik ve iyi habercilik kaka (*) Basın Özgürlüğü zorda ve çıkmazda: Holding gazetelerinde, patronun mal varlığı, ticari ve siyasi ilişkileri, devletle ilişkileri, yatırımları, bağımlılıkları vb. işin içine girer. Yöneticileri duruma göre de kendilerine balans ayarı yapmak durumunda kalır. Medyası olan patronlar, eğer özgür basın gibi bir dertleri varsa, iktidarın maliye polislerine sıfır fırsat verecek kadar saydam olmalıdır. Medya üzerinde iktidar baskısının ayyuka çıktığını bütün dünya biliyor. Başlıca sorunu demokratik sakatlık olan bir sayın Muktedir karşısında, en düzgün patronlar bile kendilerine durup dururken çekidüzen vermek zorunda kalabiliyor... Şu günlerde, NTV’de bazı programların “yaz tatili” bahanesiyle erkenden kaldırıldığı söyleniyor. Basın Odası, Can Dündar’ın başarılı akşam haberleri, en masumundan, “hele durumu görelim bir..” düşüncesiyle kaldırılmış olabilir... Veya, iktidar bunlardan kesin hoşlanmaz, düşüncesi mi artık egemen oldu?.. Nesnellik ve iyi habercilik bile tehlikeli sayılacak bir düzleme ulaştıysa, basın özgürlüğü diye hiçbir şey kalmamıştır ortada... Hapishanelere tıkılan gazeteciler, Odatv, Şık ve Şener rezaletleri, medya özgürlüğünün sıfır noktasında olduğunun okkalı belgeleridir. Bu örneklerden “ders” mi alınıyor? Olgular zaten bu amaçla yaratıldı: Dikkat et, yakarım seni de! İktidar ortaklarının, kurdukları kumpas ve tuzaklar, basın tarihimizin bugüne kadar rastlanmamış en karanlık dönemidir. Meslektaşlarımızın başına örülen çorapların geçmişi, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki hukuksuzluklar, keyfilikler, adaletsizlikler ve sahteciliklere uzanır. Oralarda yaptıkları provaları, medyayı dize getirmek ve değerli meslektaşları susturmak için kullanmaya yöneldiler... İktidarın mottosu: Satın aldığını al, alamadığını sustur, susturamadığını engelle, engelleyemediğini en azından tarafsız gibi yap... Daha nereye kadar? 2 vekile daha ret kararı MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Tahliyeleri önceki gün reddedilen 4 bağımsız milletvekilinin ardından, dün de Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Mardin milletvekili Gülser Yıldırım ile Şanlıurfa milletvekili İbrahim Ayhan’ın tahliye taleplerini reddetti. Her iki mahkemenin gerekçesinde de, KCK davalarında sanıkların Kürtçe savunma ısrarının etken olması dikkat çekti. KCK Türkiye Meclisi Davası tutukluları Hatip Dicle, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız ve Kemal Aktaş’ın Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce tahliye taleplerinin reddedilmesinden sonra, dün de Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Şanlıurfa milletvekili Ayhan ve Mardin milletvekili Yıldırım’ın tahliye talepleri, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildi. Ret kararında, sanıkların duruşmalarda Kürtçe savunma ısrarları üzerine heyetin izin vermemesi nedeniyle savunma yapılmadığından delillerin okunmamış olmasının etkili olduğu belirtildi. Tutuklu milletvekillerinin pazartesi, bir üst mahkeme olan 4 ve 6. Ağır Ceza Mahkemeleri’ne itiraz edeceği öğrenildi. ANKARA Yüksek Seçim Kurulu’nun Hatip Dicle kararı nedeniyle Meclis’i “boykot” kararı alan BDP’li bağımsız milletvekilleri, çözüm için “Meclis’e gelin, yeni anayasa yapalım” çağrısı yapan Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü, “ikna edici ve inandırıcı” bulmadı. Bağımsız Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, bu çağrıyı “borcunu ödemek için koyunların yününün bahçesindeki çalılara takılmasını” bekleyen Nasreddin Hoca fıkrasına benzetti. Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk, ortada “acil çözüm” bekleyen bir sorun olduğuna, oysa bir ayda yeni anayasa hazırlanamayacağına dikkat çekti. Bu sözlere Kürtlerin artık güvenmediğini, somut adım atılması gerektiğini belirten Tuğluk, “Bu siyasi bir mesele, yargı kararı da siyasi. İstenirse, 1 günde, 1 haftada çözüm bulunur” dedi. Milletvekilleriyle ilgili verilen karar karşısında Kürtlerin “boyun BDP destekli bağımsız milletvekilleri, Hatip Dicle sorunu ve KCK’den tutuklu milletvekillerinin sorununa çözüm için “sıfır kilometre anayasa” önerisinde bulunan Başbakan Erdoğan’ı “ipe un sermekle” suçlarken bu çağrının Meclis’i “boykot” tavırlarını etkilemeyeceğine dikkat çekti. eğmeyeceğini” kaydeden Tuğluk, kararı, Kürtleri “isyana teşvik eden bir tuzak” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin bu tuzağın “arkasından mı geçerek, yoksa demokrasiyi mi tercih ederek” geçeceğini, AKP’nin tutumunun ortaya koyacağını kaydeden Tuğluk, “Bu AKP eliyle yapılmış bir operasyondur, YSK, Türkiye’yi bu kadar sıkıntıya sokacak bir kararı kendi başına veremez. Ancak Başbakan’ın açıklamalarından da verilen kararlardan da bir çözüm iradesi, barış mesajı göremiyoruz. Tam aksine kaos planı devrededir” diye konuştu. Yaşanan sürecin hiçbir şekilde “tesadüfi” olmadığını, tam tersine son derece planlı olduğuna işaret eden Tuğluk, geçmişte Kürtlerin “öfkesi”nin toplum tarafından görüldüğünü, kaos planı uygulanmaya devam ederse Erdoğan’ı “güçlü iktidarı”nın bile kurtaramayacağını ileri sürdü. ‘Boş bir çağrı’ Hasip Kaplan, Erdoğan’dan ve Gül’den gelen “yeni anayasa çağrısı”nı, Nasreddin Hoca’nın “borç ödeme” fıkrasına benzetti. Hoca’nın borcu olan komşusuna, ödeme için “koyunlar gelecek, şu çalılara takılacak, yünleri toplayacağım, ip yapıp satacağım, sonra da borcumu ödeyeceğim” dediği fıkrasını anımsatan Kaplan, “Şu anda acil çözülmesi gereken bir durum var” dedi. Erdoğan ve Gül’ün yaklaşımını “boş bir çağrı, hiçbir şeyin önünü açmıyor” diye değerlendiren Kaplan, kendisinin referandum sü recinde “sıfır anayasa yapalım” diye gırtlağını yırttığını, hükümetten ses gelmediğini ifade etti. Kaplan, bu kapsamda Meclis’e gelmeleri için yapılacak “acil” düzenlemelerin ilkini ise Hatip Dicle hakkındaki YSK kararını “yok sayıp”, mazbatasının iadesine ilişkin yasal düzenleme yapılması olarak açıkladı. Dicle’nin sorununa çözüm olarak gösterilen “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru” yolunun hiçbir anlam ifade etmediğini kaydeden Kaplan, YSK kararları “kesin” olduğu için bireysel başvurudan sonuç alınamayacağını belirtti. asal değişiklik gerekli’ Kaplan, “Ama yasal bir değişiklikle, nasıl ki YAŞ kararlarına yargı yolu açıldıysa, aynı şekilde YSK kararlarına da yargı yolu açarlar o zaman Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir” dedi. Kaplan, tutukluluk sürelerinin aşağıya çekilmesiyle milletvekillerinin serbest bırakılabileceğini ifade etti. ‘Y Polis, ‘Vekiller provoke etti’ dedi. (UĞUD DEMİR/ AFP) ÖCALAN’DAN Y NE TEHD T ‘50 değil 500 bin kişi ölür’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’dan boykot kararına destek geldi. Pratik adım olmazsa TBMM’ye gitmenin de gereği olmadığını öne süren Öcalan, 15 Temmuz’a kadar devlet yetkililerinin kendisiyle yeniden görüşeceğini belirterek “Bu görüşmede pratik adımları hayata geçiremeyeceklerini beyan ederlerse ondan sonrası devrimci halk savaşı devreye girer” sözleriyle tehdit etti. Terör örgütü lideri Öcalan’ın avukatlarıyla cuma günü yaptığı görüşmenin ayrıntıları ANF’de yayımlandı. YSK’nin Hatip Dicle’ye ilişkin kararını “AKP’nin de içinde olduğu büyük karanlık bir komplo” olarak değerlendiren Öcalan, “Diyarbakır’ın yarısı toprağın altına da girse kendisine dayatılan bu siyasi fahişeliği asla kabul etmez. 5 milyon kişi de ölse biz bu teslimiyeti asla kabul etmeyiz” dedi. Blokun Meclis’i boykot kararına saygı duyduğunu belirten Öcalan “Meclis’e gitmelerine gerek yoktur. Kendi halkının içinde mücadelelerini yürütebilirler. Bu kararları oldukça haklı ve onurludur, demokratiktir, hukukidir” diye konuştu. Öcalan, Meclis’e gitmeyen milletvekillerini ve yerel yönetimleri, bölgelerinde öz savunmalarını oluşturmaya çağırdı. Başbakan’ın kendi Kürtlerini acımasızca tasfiye etmeye çalışmakla suçlayan Öcalan, bunun bir oyun olduğunu belirterek Erdoğan’ın da Saddam gibi tuzağa düşeceğini ileri sürdü. 15 Temmuz sonrasında demokratik anayasal çözüm ile devrimci halk savaşı gibi iki yol olduğunu kaydeden Öcalan, “Çözüm gelişmezse devrimci halk savaşı başlar. O zaman devlet de 3 bin kişi değil 300 bin kişi tutuklar. 50 bin kişi değil de 500 bin kişi ölür” ifadelerini kullandı. Polisten ter kontrollü müdahale İstanbul Haber Servisi YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle ve milletvekili seçilmelerine karşın tahliye talepleri reddedilen KCK davasından tutuklu bulunanlara destek vermek için Şişli’den Taksim’e yürümek isteyen gruba polis müdahale etti. Polisin müdahalesi sırasında İstanbul bağımsız milletvekilli Sebahat Tuncel yere düştüğü sırada darp edildi, milletvekillerinin bulunduğu otobüse gaz bombası atıldı. Vekiller, yaşananları “devlet terörü” diye nitelendirdi. Polis ise olayları milletvekillerinin provoke ettiğini öne sürdü. Dün öğle saatlerinde bağımsız milletvekilleri Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel ile BDP, EMEK Partisi ve SODAP üyelerinden oluşan yaklaşık 1500 kişilik grup, Şişli Meydanı’nda toplandı. “YSK: Yasalarla seçmen katliamı. Hatip Dicle yoksa biz de yokuz. Kelepçeyle aldınız, YSK ile bağladınız” pankart ve dövizleri açan gruptakiler Taksim’e doğru yürümek istedi. bu muameleyi eclis’iniz batsın. Bize Önder: M e neler yapacaksınız? reva görenler Meclis’t tında mı uzlaşacağız? al Kürkçü: Gaz bombaları et terörü yaşadık. devl Tüzel: Açık bir şekilde N rovokasyon olabilir’ Göstericilerin önü çevik kuvvet ekipleri ve panzerlerle kesildi. Bunun üzerine emniyet yetkilileri ile milletvekilleri arasında görüşme yapıldı. İl Emniyet Müdürü Yardımcısı Mehmet Altınok grubun içinde yüzleri maskeli ve provokasyon yaratacak olan gruplar olduğu gerekçesiyle izin verilmeyeceğini söyledi. Önder ise kitlenin sorumluluğunun kendilerinde olduğunu belirterek yürümek istediklerini belirtti. Tüm çabalara rağmen polis, gruba izin vermeyerek dağılmalarını istedi. Göstericiler anonsu dikkat almayınca polis, gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahale etti. Polisin attığı gaz bombalarından ‘P çok sayıda yurttaş etkilenirken onlarca kişi ambulanslarla hastanelere kaldırıldı. Gazetemizin bulunduğu Nurettin Mazhar Öktel Sokak’ın girişini tutan polisler, şüphelendikleri genç erkeklerin kimliklerine bakıp ellerini giysilerinin içine sokarak terlerini kontrol etti. Bazılarını tekme tokatla dövdükten sonra serbest bıraktı. Polis, aynı zamanda özel bir hastanenin de bulunduğu sokakta çok sayıda gaz bombası attı. Polisin müdahalesinin ardından gazetecilere açıklama yapan vekiller yaşananları devlet te rörü olarak niteledi. İl Emniyet Müdür Yardımcısı Altınok ise olayları milletvekillerinin provoke ettiğini öne sürdü. Altınok “Orantılı bir şekilde güç kullanılarak göstericiler dağıtıldı” dedi. Altınok, olayların ardından 40 kişinin gözaltına alındığını, 2’si ağır 9 polisin yaralandığını söyledi. Polisin sert müdahalesi sonucu rahatsızlanan Tuncel ve Önder Taksim İlkyardım Hastanesi’ne kaldırıldı. Bir süre müşade altında tutulan Tuncel ve Önder daha sonra taburcu edildi. Dicle için AYM formülü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hatip Dicle’nin avukatları, Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesiyle ilgili YSK kararını Anayasa Mahkemesi’ne götürme kararı aldı. Dicle, Anayasa Mahkemesi’ne ya anayasanın 85. maddesi kapsamında başvuracak ya da son anayasa değişikliğiyle kabul edilen “bireysel başvuru” hakkından faydalanacak. Fırat Haber Ajansı’nın haberine göre, Dicle’nin avukatlarından Cihan Aydın, Anayasa Mahkemesi’ne baş vurmak için hazırlık yaptıklarını belirterek bugün ya da en geç yarın başvuru yapacaklarını söyledi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, daha önce Artvin gezisinde Dicle krizine ilişkin “Bir iki gün daha bekleyelim. Bizim de söyleyeceklerimiz olabilir” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Kılıç’ın sözleri yorumlanırken iki senaryo üzerinde durulmuştu. Başvurunun anayasanın 85. maddesi kapsamında olmasıydı. Madde, vekilliğin düşmesine karşı Anayasa Mahkemesi’ne 7 gün içinde yapılacak iptal istemini düzenliyor. “Milletvekilliği düşürme yetkisi Meclis’e ait. YSK verdiği kararla Meclis’in yetkisini gasp etmiştir” muhtemel gerekçesiyle bugün ya da yarın yapılacak iptal başvurusu yemin krizini daha da alevlendirecek. Maddeye göre yüksek mahkemenin iptal başvurusunun ardından 15 gün içinde karar vermesi gerekiyor. Diğer bir yorum ise Dicle’nin YSK kararını “bireysel başvuru” yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne taşıyabileceği yönünde olmuştu. ‘Bizden çalınan vekillik iade edilsin’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali, Gül ve Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların yaşanan sorunun çözümüne dair tek bir cümlenin olmadığını belirtti. Açıklamaların Meclis’e gitmeme kararlarını değiştirecek düzeyde olmadığını belirten Filiz Koçali, “Bizden çalınan milletvekilliğinin iade edilmesi gerekiyor. Bunun iadesi yeni anayasa yapmaktan daha kolay. Öncelikle bu adımı atmaları gerekiyor” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle