17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 HAZ RAN 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA DİZİ 7 ‘Yeni’ CHP: Mit mi, Gerçek mi? Dr. Derya KÖMÜRCÜ Yıldız Teknik Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Sezgin Tanrıkulu: CHP, Kürt sorununun çözümü için yeniden adres Alternatif yarattık CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası süresince Özerklik Şartı çekincelerinin kaldırılması başta olmak üzere yaptığı açılımlara karşın bölgede beklenilen oya ulaşılamadı. Bunun üzerine, eski genel başkan Deniz Baykal başta olmak üzere parti içindeki çeşitli kesimler bu konulardaki eleştirilerini yüksek sesle dile getirmeye başladı. SEZG N TANRIKULU CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, “Kürt açılımı”nın Doğu ve Güneydoğu’da partiye oy getirmediği gibi, Batı’da kaybettirdiği eleştirilerine katılmıyor. Tanrıkulu, “Bayrağı, tabelası olmayan bir CHP’den, Türkiye’nin her yerinde olan bir CHP’ye geldik. CHP, Türkiye’nin partisidir, Türkiye’nin her yerindedir, her soruna çözüm üretir, çözümü ortaklaştırmaya çalışır, bu algıyı yaratmaya çalıştık. 45 ayda hemen sandığa yansımaz bu” dedi. Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyası süresince Özerklik Şartı çekincelerinin kaldırılması başta olmak üzere yaptığı açılımlara karşın bölgede beklenilen oya ulaşılamadı. Bunun üzerine, eski genel başkan Deniz Baykal başta olmak üzere parti içindeki çeşitli kesimler bu konulardaki eleştirilerini yüksek sesle dile getirmeye başladı. Sezgin Tanrıkulu, bu konudaki sorumuza “Deniz Bey’le polemiğe girmem. Bayrağı, tabelası olmayan bir CHP’den, Türkiye’nin her yerinde olan bir CHP’ye geldik. CHP, Türkiye’nin partisidir, Türkiye’nin her yerindedir, her soruna çözüm üretir, çözümü ortaklaştırmaya çalışır, bu algıyı yaratmaya çalıştık. İki kurultay yaşadı, genel başkan değişti, aralık ayında kurultay olmuş, üç ay içinde listeyi belirleyeceksiniz, seçim bildirgesi yapacaksınız. Bunlar kolay değil. 45 ayda hemen sandığa Sezgin Tanrıkulu yansımaz bu” yanıtını verdi. Güneydoğu’da politikalarını tam olarak anlatamadıklarını belirten Tanrıkulu, “CHP, Türkiye’nin partisidir, Türkiye’nin her yerindedir, her soruna çözüm üretir, çözümü ortaklaştırmaya çalışır, bu algıyı yaratmaya çalıştık. Politikalarımız birilerine az geldi, birilerine fazla geldi, eleştiri konusu oldu. Hem AKP, hem BDP tabanında eleştirildi. Biz bu politikalarımızı doğru anlatırsak bunun karşılığını göreceğiz. Politikalarımızın bize Batı’da oy kaybettirdiği düşüncesinde değilim. Kürt seçmenlerinin yaşadığı yerlerde sandık bazında araştırmasını yapacağız. Bu politikaların arada kalmış Kürt seçmen açısından alternatif yarattığını düşünüyorum. CHP, bu sorunun çözümünü isteyenler bakımından yeniden bir adres olarak görülmüştür. Hiçbir CHP’linin kaygılanmasına gerek yok. CHP’nin bu kadroları Türkiye’yi yeniden bütünleştirecektir, ortaklaştıracaktır” dedi. Yeni dönemde parlamentoda CHP grubunun homojen olmadığını, ideolojik ayrışma yaşanacağı yorumlarını anımsattığımızda da Tanrıkulu, “CHP, çoğulcu bir partidir, ancak partinin programı ve seçim bildirgesinde ortaya koyduğu değerler esastır. Seçim bildirgesinde ortaya koyduğumuz hedefler var, bu hedefler konusunda CHP geri adım atmaz” şeklinde konuştu. ÖRSAN K. ÖYMEN ERCAN KARAKAŞ CHP’de yeni olan bir şey yok Sol yenilenme zihniyet aynı tepeden olmaz E ski PM üyelerinden Doç. Dr. Örsan Öymen Kılıçdaroğlu ile parti yönetimini istifaya çağırdı. Öymen, sonuçları şöyle değerlendirdi: “Parti yönetimi, demokratik bir tüzük ile parti meclisi ve milletvekili adaylarını belirlemek yerine, Blok Liste ve Merkez Yoklaması ile, atama yapar gibi, yönetimini ve adaylarını belirlemiştir; böylece tabandan tepeye bir örgütlenme modeli yerine, tepeden inme bir örgütlenme modeli ile Örsan K. Öymen seçime gidilmiştir. Parti Meclisi ve milletvekili listeleri yapılırken, partinin kurumsal kimliği ve siyasi çizgisi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler, hatta bugüne kadar CHP’ye oy bile vermemiş olan kişiler, listelere alınmıştır. ‘Yeni CHP’ bir illüzyondan öte bir şey değildir; CHP’de yeni olan hiçbir şey yoktur, Baykal döneminde var olan eski zihniyet aynen devam etmiştir; kişiler değişmiştir, ancak zihniyet aynı zihniyettir, yönetimdekiler Baykal’ın başarılı öğrencileridir.” E PER HAN SARI Politikalar tabanda oluşturulmalı CHP PM üyelerinden Perihan Sarı, “seçime giren partilerin hedefi iktidar olmak olduğu için CHP’nin aldığı sonucun başarısızlık olarak nitelendirilebileceğini” söyledi. Seçim sürecinde belirlenen politikaların iktidar politikalarına alternatif oluşturamadığını kaydeden Sarı, şunları söyledi: “Sistematik bütünlük içinde bir politika oluşturup halka anlatmak yerine var olan sistemin işleyişindeki eksiklikleri giderecek projeler geliştirildi. Gerçekte aile sigortası da, bedelli askerlik de, taşeron işçilik de sonuçta parçalardan oluşan ve sistemi tamamlayıcı önerilerdi. Politikalar tabandan tepeye örgüte anlatılamadı. O nedenle örgütün harekete geçirilmesi de mümkün olamadı. Seçim öncesi birçok il örgütünün görevden alınması, olumsuz algı yarattı ve örgütün özgüven eksikliğine neden oldu. Örgütlere kaynak ayrılmazken, TV reklamları ile yetinildi. Parti içi demokrasi artık söylem olmaktan çıkmalı ve uygulamaya geçirilmeli. Parti politikalarının parti işleyişine, tüzük hükümlerine ve programına uygunluğunun gözden geçirilmesi gerekir. Politikalar tabanda oluşturulmalı.” Ercan Karakaş YARIN: ARAŞTIRMA Ş RKETLER SONUÇLAR Ç N NE D YOR? C MY B C MY B ski bakanlardan, partideki “yenilikçi sol” hareket temsilcilerinden Ercan Karakaş da sonucun başarı olarak ilan edilmesinden şaşkınlık ve üzüntü duyduğunu söyledi. Karakaş, “Kritik eşik yüzde 30’du, bunun altı başarısızlıktır. Bu sürecin samimiyetle sorgulanması gerekirdi. Sorgulamaya örgütlerden değil, genel merkezden başlamak gerekir” derken, şu değerlendirmeleri yaptı: “Seçimlerin stratejisini, aday belirleme yöntemini, adayları, sağdan aday gösterme stratejisini de tek başına genel merkez belirledi. Seçim bütçesini de onlar harcadı. Başarısız olan gider, diyen Genel Başkan’ın en azından bir kurultay toplayıp süreci değerlendirmesi, gerekirse güvenoyu istemesi ve yeni yönetim oluşturması gerekir. Genel başkan, hayır her şeyi doğru yaptık, aynen devam, diyorsa genel başkanlık sorunu da vardır. Benim için kurultay özellikle açık ve özgür biçimde seçim sürecinin muhasebesinin yapılması, gerekirse yönetimin yenilenmesidir. Solda bir partinin ideolojik çizgisini, programını yenilemek için ortaya bir taslak koyarsınız, aşağıdan yukarı CHP’liler tartışır, kurultayda da yeni program, tüzük, örgüt yapısı yenilenir. Program aynen duruyor, tüzük duruyor, örgüt duruyor ama Genel Başkan ile MYK üyeleri istiyor, diye yenilendik olmaz. Yenilenme yukarıdan olmaz, tabandan olur. Ayrıca hem yenilenmeden söz ediyorsunuz, hem sağcı isimleri liste başına koyuyorsunuz. Böyle sol yenilenme olamaz. Ortanın solu kavramı ortaya atıldığı zaman yıllarca tartışıldı, büyük kopmalara neden oldu.” Kemal Kılıçdaroğlu, genel başkan olurken partililere geride bırakılan 10 yılın CHP’sinden farklı bir parti yaratma sözü vermiş; hatta yalnızca CHP’yi yenilemeyi değil, onu iktidar yapmayı ve Türkiye’nin demokratikleşme, sosyal adalet ve yoksulluk gibi temel meselelerini çözmeyi de vaat etmişti. Bu doğrultuda CHP’nin öncelikleri, en azından söylem düzeyinde, belirgin bir biçimde değişti ve rejim/laiklik savunusunun yerini, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk sorunları ile emek ekseninde örülmüş sosyal adaletçi bir söylem aldı. Ancak kısa süre içinde CHP’deki yenilenme, önce 12 Eylül referandumu, ardından 12 Haziran seçimi sürecine girmiş olmanın getirdiği kısıtların da etkisiyle, son derece sınırlı bir çerçeveye hapsoldu. Liderlik tarzı, söylem ve politika önerilerindeki değişime karşın, ideolojik, örgütsel ve en önemlisi sosyolojik (toplumsal tabanseçmen tabanı) düzlemde bir yenilenme gerçekleşmedi. Özellikle parti içinde süregiden güç mücadelesi, Kılıçdaroğlu ekibinin siyaset yapma tarzı ve söylemin ötesinde parti politikalarında kayda değer bir açılım getirmesini olanaksız kıldı. Bu noktada en önemli engeli, partinin kemikleşmiş seçmen kitlesinin öncelikleriyle yenilenme arayışının öncelikleri arasındaki gerilim teşkil etti. Geleceğe yönelik olarak da bu engel devam etmektedir. Kılıçdaroğlu, partisinin Baykal döneminde iyice belirginleşen toplumsal tabanında kırılma yaratacak herhangi bir hamle yapmaktan özenle sakınmaktadır. Dolayısıyla, ideolojik bir yenilenme, Kemalist kökenden kopuş ya da Kürt meselesi gibi konularda geleneksel tutumu değiştirecek somut politika önerilerinin ortaya konması geride kalan dönemde mümkün olmamıştır. Kılıçdaroğlu, bir yıllık liderliği döneminde ideolojik bir yenilenme değil, CHP etrafında AKP karşıtı en geniş koalisyonu kurmayı hedeflemiştir. Bu yüzden potansiyel tek bir oyu bile kaybetmemeyi hedefleyen, herkesin içinden kendine uyan kısımlarını kullanmasına olanak veren eklektik bir söylem geliştirmiştir. Bu anlamda CHP, tam olarak bir merkez partisi pozisyonuna yerleşmeye çalışmaktadır. Baykal’ın 15 yıldır savunduğu bu merkez pozisyonun Kılıçdaroğlu liderliğindeki farkı, laiklik ve rejimi koruma önceliklerinin yerini sosyal devletin çöküşü, işsizlik, yolsuzluk ve AKP iktidarının otoriterleşme eğilimini hedef alan bir dilin almasıdır. Ayrıca partinin Baykal dönemindeki dışlayıcı, farklılıkları yok sayan, otoritermilliyetçi eğiliminin yerini daha kapsayıcı, geniş toplum kesimlerine seslenen ‘halkçı’ bir duruş almıştır. Öte yandan CHP’nin en temel sorunu, AKP’nin hegemonik projesi karşısında kendi alternatif projesini tüm boyutlarıyla ortaya koyamıyor olmasıdır. AKP’nin başarıyla uyguladığı neoliberal politikaları eleştirmekle birlikte CHP, neoliberal kapitalizmi sosyal liberal bir modelle yönetme vaadinin ötesine geçememekte, yeni bir bölüşüm vaadinde bulunamamaktadır. Dolayısıyla CHP, toplumsal güç ilişkileri düzleminde “kimin yanında” ve “kimin karşısında” olduğuna hâlâ karar verememiş durumdadır. Dahası, Kürt sorunu ve diğer kimlik meselelerini içine alan genel bir demokratikleşme perspektifini de tutarlı bir biçimde savunamamakta; ortaya son derece eklektik, seçim odaklı ve kendisini yalnızca AKP karşıtlığı üzerinden tanımlayan bir parti kimliği çıkmaktadır. Bu eklektik yapı, milletvekili aday listesi ve oluşan TBMM grubunda da açıkça gözlemlenebilmektedir. Oysa CHP içindeki başarıbaşarısızlık tartışmasının partiden kopuşlara yol açacak bir çatışmaya dönüşmesini engellemenin koşulu, partililere yeni bir ideolojik motivasyon sağlamakla; yani partiyi kendisine destek verenlerin dünyaya bakışlarını belirleyen bir siyasal/toplumsal hareket haline getirmekle mümkündür. CHP’lilerin son 15 yıldır ideolojik motivasyonu, şeriatla mücadele ve cumhuriyeti korumak olmuştur. Bugün CHP, halkla bütünleşmesini sağlayacak yeni bir ideolojik motivasyona ihtiyaç duymaktadır. Yeni stratejisini “eğitimli, kentli, laik orta sınıflarla varoşların ittifakı” olarak formüle eden CHP, seçim sürecinde bu ittifakın nasıl sağlanacağına dair bir yaklaşım ortaya koyamamıştır. Dahası, partinin tarihsel mirası ve son 10 yılda kemikleştirdiği toplumsal tabanında radikal bir kopuşa yol açmadan yeni bir ideolojik motivasyon sağlamak da pek mümkün görünmemektedir. Bugüne kadar Kılıçdaroğlu, CHP tabanına partideki “yeni”liğin sınırlı bir yenilik olduğunu, geçmişin mirasına sahip çıkarken AKP’yle rekabet edebilmek için gerekli yeni unsurların parti politikalarına eklendiği mesajını vermeye çalışmıştır. Ancak bugün gelinen noktada, yenilenme konusunda daha kararlı bir adım atılmaz ise CHP’nin yeniden Baykal çizgisinin etki alanına gireceği açıkça görülmektedir. CHP, iktidar alternatifi olabilmek için AKP’ye oy veren önemli bir seçmen kitlesini kendisine çekmeyi başarmak zorundadır. Eğer Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP kendisine yeni bir seçmen tabanı yaratacaksa, bunun koşulu, insanlara içinde yaşadıkları hayatı açıklayan ve daha iyisini bir hedef olarak önlerine koyan bir dil oluşturmaktır. Emekçilerle, kent yoksullarıyla, köylülerle, işsizlerle, kadınlarla, gençlerle bağ kurabilmek için partinin onlara yaşadıkları sorunlara yol açan düzeni görünür kılması ve onun alternatifini sunması gerekir. Bu da tek başına AKP karşıtlığı ya da “projecilik”le değil, “emek” ve “sermaye”, “halk” ve “halktan olmayanlar”, “ezilenler” ve “ezenler” türü bir kutupsallık üzerine kurulu yeni bir söylem ve onu taşıyan bir parti kimliği oluşturularak başarılabilir. Bunun örneklerini 1970’ler CHP’si ve kısmen 1980’ler SHP’sinde bulmak mümkündür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle