19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MAYIS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 OECD’ye göre, Türkiye açlık sınırında yaşayan yüzde 24.6 çocuk sayısıyla üçüncü sırada yer aldı Her 4 çocuktan biri aç Ekonomi Sevrisi İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) Türkiye’de açlık sınırında yaşayan çocuk sayısının yüzde 24.6 olduğunu belirtti. Bu oranla Türkiye 39 ülke arasında İsrail ve Meksika’nın ardından üçüncü sırada. İstatistiklere göre Türkiye’de her 4 çocuktan biri açlık sınırında yaşıyor. OECD ortalaması yüzde 12.7. Rapora göre açlık sınırında çocuk sayısının yüksekliği için, “Türkiye’deki kadın işgücünün büyük ölçüde azalması çocukların açlık oranının artması Aileler Değişiyor raporuna göre Türkiye’deki kadın işgücünün azalması çocukları açlığa itti. 1980’de yüzde 40’ı çalışan Türk kadınının 2009’da bu oranının yüzde 26.4’e düştüğü belirtildi. Türkiye çocuk ölüm oranında ilk sırada yer alıyor. na sebep oldu” tespitinde bulundu. OECD ilk kez aile değerleri üzerine hazırladığı “Aileler Değişiyor” başlıklı raporda 34 ülkedeki kadın işgücü, aile ferdi sayısı ve yoksulluğu ele aldı. OECD ülkeleri arasında yoksul aileden gelen çocuklar obez olurken Türkiye ve Rusya’daki çocuklarda aşırı kilo görülmemesine dikkat çekildi. Türkiye çocuk ölüm oranında ilk sırada yer alıyor. Her 1000 doğumda 21 ölüm yaşanıyor. OECD ortalaması her 1000 doğumda iki ile üç arasında değişiyor. Ortalama bir ailenin dört ferdi olduğu Türkiye, OECD ülkeleri arasında en kalabalık aile olarak zirveyi Meksika ve Şili ile paylaşıyor. OECD ortalaması 2.56. Evli olmadan aynı evde yaşayan çiftlerin en az olduğu ülke Türkiye, listedeki 34 ülke arasında sonuncu. Türkiye’de fertlerin yüzde 45’inin ailesiyle, yüzde 5’inin yalnız yaşadığı belirtildi. Doğum izninin en az olduğu ülkeler Türkiye, Yunanistan, İsviçre ve Slovenya. Doğum oranı 1995’te Türkiye’de 3 olarak belirlenirken bu oran 2009’da 2’ye indi. Türkiye, Şili, ABD ve Meksika ile birlikte genç doğum (19 yaşından önce anne olanlar) oranında üst sıralarda yer alıyor. Her 1000 doğumdan 35’ini genç anneler gerçekleştiriyor. 1980’de yüzde 40’ı çalışan Türk kadınının 2009’da bu oranının yüzde 26.4’e düştüğü belirtildi. Ana Haber Satır Arası Haberleri Okumak... Gerçekler ana haber satır arası haberler arasındaki ilişkilerin doğru kurulması, birlikte okunması ile ancak ortaya çıkarılabilir. Yoksa çoğu zaman gözümüzle görüp kulağımızla duyduğumuz, doğruluğundan kuşku duymadığımız olup bitenler bile yalan, sanal, yanıltıcı olabilir... CIA’nın başındaki kişinin bilinmeyen bir gündemle, gündemsizmiş gibi bilinmeyen bir programla Türkiye’ye gelişi, siyasi iktidar ve askerler adına en yetkin kişilerle görüşmesi, uzun kalışı aslında çok önemli bir gelişme iken satır arası haber olarak kaldı. Dostlarla konuştuk, “Türkiye, medya, toplumsal duyarlılığı, sorumluluğu olan örgütlenmeler, uzman sayılabilecek aydınlar nasıl duyarsız bir sürece girdi ki, kimseler tartışmadı, önemli haber gündeminin içine bile alınmadı, sorgulanmadı..” diye de hayıflandık. Satır arası haber gibi geçiştirilen bir başka önemli gelişme ise Türkiye’deki El Kaide hücre evlerine yönelik operasyondu. Öylesine gündem dışı kaldı ki, şüpheci bir gazeteci olarak, en abartılı değerlendirmemde “Amerikalıları, Avrupalıları ilgilendiren, onların istediği, onlara yönelik bir hücre operasyonu muydu acaba?”nın ötesinde bir önem katamadım... Sabah uyandığımda, ABD’nin büyük El Kaide operasyonu, Bin Ladin’in öldürüldüğü gerçeği ile yüzleştim... Elbette bütün haber gündemlerini rafa kaldıran, şok ana haberdi. ABD’deki kitleleri sokağa döken kutlama görüntüleri eşliğinde, aylar, yıllara yayılmış operasyon planlamaları, Obama iktidarı için büyük olumlu katkısı ayrıntıları ile aktarılıyordu. Haberin önemi, sabahın köründe çok sayıda uzman görüşü alınmasını da gerekli kılıyordu. Evden çıkma hazırlığı içinde, hangisinin söylediğini anımsayamıyorum, bana da çok mantıklı gelen bir uzman görüşünde, çoğunluğun birleştiği, tepki terör eylemlerinin beklenebileceği uyarısının altı çizildi. Türkiye’ye dönük önlemler çerçevesinde CIA’nın başının Türkiye görüşmelerinin gündeminde, Türkiye’de uyuyan hücre örgütlerinin operasyonlarının gerçekleştirilmiş olabileceği belirtildi... ABD’nin, operasyonun ardından cesedin denize atıldığını açıklamasının gerekçesi gömülecek İslam ülkesi bulunamadığı olsa da mantığı, yandaşları için moral güç yaratacak bir mezar yeri bırakmamak olabilir. Ancak birkaç saat sonra ölüsünün tek kare fotoğrafının gerçek değil montaj olduğunun kanıtlanmasının gerekçesini bulmak daha zor olabilir. Parçalanmış bir görüntü söz konusu ise bu mantıklı bir gerekçe olabilirse de, akıl değil kör inancın egemen kılındığı müritleri arasında şimdiden farklı efsaneler yaratılmasına gerekçe yaratabilir. Tartışılmayan tek ortak yargı, ABD ve Obama’nın iktidarına, Amerikalılara bu operasyonun büyük doping içeriğinde moral katkısı. Obama’nın iktidarının garanti edilmesi kadar, ABD’nin Afganistan’dan çekilme takviminin sorunsuz işletilmesine, hatta Taliban ile uzlaşılmasına yarayabileceğini varsayanlar çoğunlukta. Şimdiye kadar Taliban ile El Kaide bağlantısı nedeniyle uzlaşılamadığının da saptaması yapılıyor... Doğrusu Libya’ya yapılan bombardımanlardan birinde, sadece gün farkı ile Kaddafi’nin de içinde olduğu evin bombalandığı, oğlu ile torunlarının öldüğü haberlerinin pek çok boyutu karanlık kalsa da zamanlaması, yöntemi, CIA’nın öncülüğünde operasyonlar, projelerin, ABD askeri gücü ya da NATO şemsiyesindekilerin önüne çıktığını ortaya koyar içerikte... Satır arasında Türkiye’nin Libya Büyükelçiliği’ni kapatmak zorunda kalmasını da sorgulamak gerek... Çok da satır arasında kalamayan haberler, gelişmelerin öteki yüzünde ABD’nin dünyayı süper güç olarak yönetirken içine düştüğü ekonomik, siyasal, askeri güç sıkıntıları var... Güney Amerika ülkelerini avucunda tutmaktan vazgeçeli çok olduğu, getirisi yüksek olmayan ülkelere ilgisini çoktan yitirdiği vurgulandıktan sonra, Irak ve Afganistan’dan büyük işgalci askeri güç olarak çekilmenin zorunluluk haline geldiği belirtiliyor. Dünyanın çok hızlı değişen güçler dengesinde, ABD’nin yüksek maliyetli projelerden vazgeçmesi zorunluluğu ile halkının moral değerlerini yüksek tutma, dünyaya karşı gücünü gösterme.. zorunlulukları arasında sıkışıp kaldığı anlatılıyor... Tabii Irak’tan, Afganistan’dan çekilirken arkasında güvenli siyasi ittifaklar bırakmak durumunda olduğu da tartışılmaz. Ancak yine satır arası taze bir BBC haberi olduğu için gerçekliğinden de kuşku duyulmayacak gibi görülen haberi sizinle paylaşmak istiyorum. ABD ile işbirliği yapmış, ancak miadını doldurmuş, çok yıpranmış, çok kirlenmiş, vurgun vurmuş, halklarının dayanamadığı diktatörler, iktidarlar yerine, halklarını rahatlatacak yeni iktidarlar arayışlarında, İslam ülkeleri “Bahar sokak eylemlerinde” bizim algıladığımızın aksine, en çok çatışma, hatta kanlı sokak eylemleri toplamında rekor Irak’ta, üstelik ABD’nin kalesi sayılan Kürt bölgesindeymiş. ABD merkezli işgalle demokrasinin getirildiği varsayılan Irak, Kuzey Irak’ta ayrımcı, ırkaşiretcemaatmezhep eksenli kirli çıkar ilişkileri, yolsuzluk, vurgun düzeni diz boyu imiş... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle