19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 26 MAYIS 2011 PERŞEMBE 14 HABERLER A&G’den Adil Gür, KONDA’dan Tarhan Erdem ve Metropoll’den Prof. Dr. Özer Sencar partilerin performanslarını değerlendirdi ‘CHP Doğu’da sürpriz yapar’ sorusuna çarpıcı bir yanıt verdi. Seçimin en önemli sürprizinin bu bölgelerde yaşanacağını savunan Gür, ANKARA A&G Araştırma’nın sahibi Adil Gür, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin bazı illerde yüzde 1000’lere varan oranlarda oy arttıracağını söyledi. KONDA’nın sahibi Tarhan Erdem, ard arda düzenlediği Hakkâri mitingleriyle gündeme gelen “Doğu ve Güneydoğu’da dengeler değişiyor mu” seçmenin yüzde 85’inin oy vereceği partinin çok önceden FIRAT KOZOK belli olduğunu, liderlerin yüzde 15’lik kararsız kitleyi etkilemeye çalıştığını belirtirken, Metropoll’ün sahibi Prof. Dr. Özer Sencar da kaset tartışmalarının MHP’nin baraj sorununu ortadan kaldırdığını vurguladı. Her seçim öncesi yaptıkları tahminlerle gündem belirleyen 3 araştırma şirketi; A&G, KONDA ve Metropoll’ün sahipleri liderlerin meydan performanslarından, MHP’deki kaset tartışmalarına; Güneydoğu’daki AKPCHP yarışından, partilerin reklam kampanyalarına kadar gündemdeki konuları Cumhuriyet’e değerlendirdi. ÖZER SENCAR (Metropoll) Kasetler baraj riskini kaldırdı Metropoll Araştırma Şirketi’nin sahibi Prof. Dr. Özer Sencar kaset tartışmalarınnın MHP’yi “mağdur” konumuna düşürdüğünü belirtti. Sencar, Başbakan Erdoğan’ın meydanlarda konuyu eleştirirken “bunlar özel değil, genel” demesinin ciddi bir hata olduğunu vurguladı. Sencar, şöyle konuştu: “Partinin mağdur duruma düşmesi ülkücü, eskiden MHP’li olup şimdi CHP ve AK Parti’ye yönelen insanları geri çekebilir. Bizim henüz üzerindeki çalışmaları bitirmediğimiz bir araştırmamıza göre partinin oyları mayıs ayı başına oranla 1 puan yükseldi. Bu araştırma 6 kişinin istifasından sonra yapıldı. Ben, yeni gelişmeler olmazsa bugüne kadar Bahçeli’nin üslubu nedeniyle partiden uzaklaşan insanların bir kısmının geri döneceğini düşünüyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim; ben MHP’nin baraj riskini atlattığını düşünüyorum. 6 aydır baraj sorununu dile getirdim ama bu riskin neredeyse kalmadığını düşünüyorum.” Kılıçdaroğlu’nun kullandığı dilin vatandaşı etkileyeceğini ancak, AKP söylemlerinin daha etkili olduğunu ifade eden Sencar, “AK Parti geleceğe yönelik beklentiler oluşturma ve yaptıklarını sunmada daha başarılı. Kılıçdaroğlu’nun söylemleri güzel ancak biraz abartılı. Eğer vaatlerde ölçüyü kaçırırsanız kaybedersiniz. Ben böyle bir risk görüyorum” dedi. Sencar, Bahçeli’nin ise başarısız bir süreç geçirdiğini belirterek, “Vücut dili çok fakir, çok öfkeli bir üslubu var” diye konuştu. Sencar CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’da oy arttıracağını kendisinin de öngördüğünü anlattı. Liderler yüzde 15’in peşinde 12 Eylül referandum sonuçlarını en yakın tahmin eden KONDA Araştırma’nın sahibi Tarhan Erdem de, liderlerin sert üsluplarının halktan prim almadığını vurguladı. Erdem, “1953’ten bu yana siyasi hayatı takip ediyorum. O günden beri gözlemlediğim şey, halkın sertlikten hoşlanmadığı, bunu hoş karşılamadığıdır” dedi. Kaset konusunun MHP’ye oy getirmeyeceği gibi oy da kaybettirmeyeceğine inandığını anlatan Erdem, “Tabii ki köy kahvelerinde, sağda solda konuşuluyordur ama bunun kimsenin hayatında bir değişiklik yarattığını sanmıyorum. nsanların fikirlerinde etkili olacağını düşünmüyorum” diye konuştu. Bir partinin baraj altında kalmasının 23 aylık bir sürecin etkisi olamayacağını anlatan Erdem, “Bu yüzden geriye bakmak lazım, 2008’de, 2009’da, 2010’da neler olmuş, neler söylenmiş, hangi tercihlerde bulunulmuş. Kaset bazı insanlar üzerinde etkili olabilir ama, yüzde 1516’lardan gelen bir partinin 4 puan kaybetmesi demek, 1.5 milyon seçmenini kaybetmesi demektir. Bu yorum bence kolaya kaçmaktır” görüşünü dile getirdi. Kılıçdaroğlu’nun söylemlerinin CHP’yi bir noktaya taşıdığını ancak bunun iktidar olmak için yeterli olmadığını anlatan Erdem, Türkiye’de seçmenin yüzde 85’inin kanaatinin zaten belli olduğunu, liderlerin geri kalan yüzde 15’i kendi saflarına çekmek için çabaladığını vurguladı. Erdem, şöyle dedi: “Bu seçim farklı, 2007’de de kutuplaşma vardı ama bu sefer daha farklı bir seçim, kutuplaşmanın tesiri altında halkın bütün algı duyguları kapalı. Dolayısıyla sözler fazla etkileyecek gibi görünmüyor. Seçmenin hemen hemen 8590’ı belli bir insanın söylediğini doğru kabul ediyor. Öbürü etmiyor. Liderler yüzde 15’lik bir kesimin fikrini değiştirmeye çalışıyor.” CHP bazı illerde rekor kıracak 2009 yerel seçim sonuçlarını yüzde 100’e yakın bir oranla doğru tahmin eden Adil Gür, MHP’deki kaset tartışmalarına ilginç bir örnekle değindi. Türkiye’de çok reyting alan dizilerde, kasetlerdeki görüntülerin çok daha ilerisinde sahnelerin yayımlandığına dikkat çeken Gür, “Belki burada halkı etkileyen şey, kadın erkek ilişkisinden çok, konuşulan sözler olabilir. Bu görüntüler hakkında kınayarak konuşan da vardır, ‘ne ahlaksız şeyler’ diyen de vardır, ‘helal olsun’ diyen de vardır. Bu konuda tek bir görüş olduğunu sanmıyorum” dedi. MHP’nin oylarının son 1 yıldır zaten ülke barajı sınırında gezdiğini belirten Gür, şöyle devam etti: “MHP’nin sıkıntısı aslında kasetlerle ilgili değil. Kasetlerin iki tip etkisi var; ‘partiyi hiç etkilemiyor’ demek doğru değil. Bu kasetlerden dolayı partinin mağdur olduğunu düşünüp partiyi bugüne kadar ikinci tercih olarak gören, başka partilere kayanların bir bölümü partiye sahip çıkabilir. İkincisi, bu partinin yöneticilerinin büyük bir bölümü şaibeli işlere karıştı diye kafalarında soru işareti belirip oy vermekten vazgeçenler olabilir. Ama ben, MHP’nin oylarının bu kaset AD L GÜR (A&G) lerden dolayı ne 34 puan düşeceğini, ne de 34 puan yükseleceğini sanmıyorum. MHP’nin alacağı oyu kasetler belirlemeyecek, Türkiye’nin sorunlarına dair yaklaşımları ve seçim kampanyasını yönetişi belirleyecek.” ‘AKP Doğu’da gerileyecek’ Kendisine göre seçimin en önemli sürprizinin Doğu ve Güneydoğu’dan çıkacağını vurgulayan Gür, CHP’nin bazı kentlerde oylarını rekor düzeyde arttıracağını ve hiç vekil çıkartamadığı illerden milletvekili çıkartacağını ifade etti. Gür, şunları kaydetti: “Değişen CHP’nin Kürt sorununa bakışındaki değişikliğin, çözüm önerileri çok net olmasa da etkili olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle daha önce oy alamadığı Batman, Diyarbakır, Muş, Van, Şırnak, Hakkâri gibi illerde önceki dönemde aldığı oylarda yüzde 300’ler, 500’ler hatta 1000’ler oranında oy alacağını düşünüyorum. Örneğin daha önce yüzde 2 oy aldığı bir yerden bu seçimlerde yüzde 20 alabilir. Bu seçimlerde bu bölgelerde hem BDP’nin hem CHP’nin oylarının artacağını, AK Parti’nin de bir ölçüde gerileyeceğini öngörüyorum.” Milli Selamet Partisi ve onun devamı olan Refah Partisi, çeşitli politik manevralarla güç kaybeder duruma girmişti 2000’lerde bayrak artık AKP’deydi 2000’li yıllarda ise orta sol ya da demokratik sol görüşçülüğü kısa bir süre öncülüğünü yapmış olan DSP’nin göçüşü ve klasik CHP’nin güçlenişi ile, ancak toplamda artık sadece çok düşük oy oranlarıyla yürümeye razı oluşlarıyla, kuvvetli bir yeni sağ çizgi kendini gösterdi. Toplamda yüzde 60’ın epey üzerinde değerlere varan bu çizgide AKP özellikle ilginç bir yer kapladı. MSP’nin ve onun devamcısı olan Refah Partisi’nin çeşitli politik manevralarla güç kaybeder duruma girdiği bir dönemde ise bayrağı artık AKP zaten almıştı. MHP ise sağ kesimin oy barajını aşabilen ikinci partisi olarak hâlâ Meclis’te yer bulabiliyor. 20022007 yılları ise AKP adına çok şanslı ama ülkedeki toplumsal gelişme adına çok talihsiz bir dönemi göstermiştir. 2002’de 31.5 milyon geçerli oyun yüzde 34.28’ini yani 10.8 milyon oyu alan bu parti seçim yasasındaki baraj kuralını alabildiğine şanslı biçimde kendi lehine çalışmasıyla tek başına iktidar koltuğuna oturdu. Süleyman Demirel geleneğinden bu yana epeyce kan kaybetmiş ama hâlâ mevcudiyetini belli ölçüde sürdüren bir DYP ve o dönemlerde ortalıkta zaten rahat dolaşan bir MHP, AKP’nin sağdaki doğal rakipleri olma durumundaydılar. Ancak her iki parti de az farkla yüzde 10 barajına takıldılar. Bu durum AKP’yi D’hondt yöntemi uygulamasından çok kârlı çıkardı ve hayal edemeyecekleri biçimde kendilerini iktidar koltuğunda buldular. Kendi iç hesaplaşmaları ve dengeleşmeleri tamamen Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlık ile parti başına gelişinden sonra ise kendileri de rahat bir dönem geçiren dünya güçlerinin büyük desteği ile çeşitli ekonomik açılımlar gerçekleştirdiler. Grafikte, geçmişte mevcut olup da günümüzde adı sanı bile unutulmuş partilerin politik rengi de hesaba katılarak “toplam sağ ve toplam sol+orta sol” oyların yüzde oranı olarak değişimine yer verilmiştir. Dış ekonomideki büyük borçlara ve cari açıklara karşın tüketim rüzgârları estirilmesi yoluyla iç piyasada hareket yaratmayı becerdiler. Tüketim tutkusuna çok kolay mağlup olan bir lumpencilik davranışı içindeki belli toplum kesimleri de üzerlerinde çeşitli ekonomik baskıları hissetseler bile AKP’yi desteklediler. Doğu ve Güneydoğu yörelerinde yaşayan yurttaşlar 2007 seçimine yaklaşırken ortaya çıkan talihsiz cumhurbaşkanlığı seçim kargaşası ve yazılı bir kuvvetli askeri ikaz oluşumlarının da etkisiyle AKP’nin tam destekçisi oldular. Böylece AKP 2007’de dramatik bir başarıya imza attı. kamlardan tahmini bir geriye dönüş ile AKP’nin 2010 Eylül’ündeki oylarının 17 milyon civarı, CHP’nin ise 11.5 milyon civarı olduğu düşünülebilir. Yerel seçimler çerçevesinde her seçim çevresinde ve toplam olarak bütün ülkede alınan İl Genel Meclisi seçimi oyları, genel seçimler arasındaki bir çeşit sınamayı gösterirler. 2009 yerel seçimlerinde de AKP’nin kendisini kuvvetli hissettiği bazı il merkezlerinde belediye başkanlığını kaybedişi, bu yerel seçimin kendileri için çok başarılı geçmediğinin bir göstergesiydi. Ülke toplamındaki İl Genel Meclisi oylarına bakıldığında ise AKP’nin 2007 Genel Seçimi’ne göre altı yüz bin mertebesinden eksik oy aldığı, buna karşılık CHP’nin oylarını 3 milyona yakın düzeyde arttırdığı izlenmişti. tamamlanmamış bulunduğundan, önceki dönemlerin CHP kırgınlarının sandık başına gitmemeyi hâlâ tercih ettikleri düşüncesine varılabilir. 2011 Eylül’ünden bu yana CHP’deki iç dengeleşme bu son dönem kırgınlarının belki biraz daha rahatlamasına yol açarak bu cepheden birkaç yüz bin mertebesinde yeni bir oy gelmesini sağlama ihtimalini düşündürtmektedir. Buna göre CHP’nin 2011 seçim kampanyasına girerken tasarlanabilecek eşdeğer oy miktarı 12 milyon dolaylarındadır. AKP ile aralarında gözüken 5 milyonluk farkı, iki aylık bir seçim kampanyası çok yoğun olarak sürdürülse bile kapatamayabilirdi. Ancak farkın yazının bir sonraki bölümünde açıklanacağı gibi belli bir miktar kapatılmasının bile anlam taşıyacağı düşünülmektedir. Sol birbirini yedi Metnin bu bölümünde özetlenen merkez solorta soldemokratik sol, yani orta çizginin bir biçimde ve bir miktar solunda kalan oyların, ülkemizde maalesef çok sınırlarda dolaşan daha ileri sol oylarla toplamının hiçbir zaman büyük çoğunluğu göstermediği dile getirilmiştir. Buna karşılık, dindar muhafazakârlıkla beslenmiş sağ ve ekonomik çıkarlardan nemalanan sağ ve politik rengi belli olmaksızın kuvvetliden yana olma dürtüsüyle hareket eden düz sağ görüş hepsi toplam olarak orta çizginin hafifçe solunda kalan politik düşünce dünyasının hep önünde gelmiştir. Buradaki açıklamaların sayısal bir özeti olarak ilişikteki grafik verilmektedir. Bu grafikte, geçmişte mevcut olup da günümüzde adı sanı bile unutulmuş partilerin politik rengi de hesaba katılarak “toplam sağ ve toplam sol+orta sol” oyların yüzde oranı olarak değişimine yer verilmiştir. Ülkemiz demokrasi tarihinde orta soldan daha solda olan tek oluşumun 1965’in yüzde 3.0 oy oranıyla 14 milletvekili çıkarmış olan Türkiye İşçi Partisi (TİP) olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bu diyagramda orta sol oyların 1980’lerden itibaren azalarak gittiği ve bunda birbirlerine yakın oluşumlar olmakla birlikte SHP ve CHP ile DSP’nin birbirlerinden oy yeyişmelerinin payı olduğu hatırlanmalıdır. Yerel’de AKP düşüşte CHP çıkışta Bu tüketim humması içinde belli tatminler sağlayarak yandaş yurttaş sayısını önemli bir miktar arttırmayı da becerdi. Bunun sonucu olarak 2007’de 35 milyon geçerli oydan 16.3 milyonunu alarak ve yüzde 46.5’lik bir oy oranına ulaşarak tek başına güçlü bir iktidarın sahibi oldu. Ancak 2009 yerel seçimlerinde yaklaşık 40 milyonluk bir geçerli oyun yüzde 38.3’üne tekabül eden 16 milyon gibi biraz daha düşük bir oy düzeyinde kalmıştı. 2010 Eylül Anayasa Referandumu’nda ise katılımın bir hayli düşük olduğu hatırlanmalıdır. Yurtdışında yaşayan seçmenlerle birlikte yaklaşık 52 milyonluk bir toplam seçmen sayısına ve yurtiçindeki 49.5 milyonluk seçmen sayısına oranla yüzde 74 ya da yüzde 78 gibi bir düşük katılımlı bir seçim yaşandı. “Evet” oylarının yüzde 57.9 hayır oylarının yüzde 42.1 olarak ortaya çıktığı bu seçim, 22 milyona yakın “Evet” oyu ile sonuçlanmıştır. Bu ra Kemal Kılıçdaroğlu etkisi İstanbul’da seçim kazanamasa bile başarılı bir kampanya yürütmüş olan CHP’nin belediye başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu da ilk kez bu seçimler sürecinde ülke kamuoyunun dikkatini çeken önemli bir politik figür haline gelmişti. Buna göre 2007 ile 2009 arasında bir duraklama, hatta biraz düşüş gösteren oylarını AKP 2010’da bir miktar yükseltmiş gibidir. CHP de 2007’den bu yana yakaladığı o yükseltme çizgisini sürdürmüştür. Aslında CHP’nin kendi gizli ve bazen aşikâr iç çekişmelerinin önüne geçilmesiyle ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi halkın diline yakın ve yatkın bir yeni liderin ortaya çıkmasıyla son bir buçuk senelik artışın biraz daha yüksek olması beklenebilirdi. Ancak anayasa referandumunda CHP’nin iç hesaplaşması TARHAN ERDEM (KONDA) SÜRECEK C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle