18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 MAYIS 2011 ÇARŞAMBA [email protected] 16 KÜLTÜR Amerikalı ünlü indie rock ve postpunk grubu Interpol, 1 Haziran’da Küçükçiftlik Park’ta Interpol ilk kez stanbul’da ZÜLAL KALKANDELEN kinci Yeni Çağdaş şiirimiz içerdiği zenginliklerle bulunmaz deneyimler alanıdır. 1930’lardan 80’lere geçen elli yılda o denli değişmiş, zenginleşmiş; o denli bulunmaz ozanlar ve onların yaratıcı deneyleriyle karşılaşmıştır ki, üzerinde ne denli kafa yorulsa yeridir. İkinci Yeni, bu yenilik hareketleri içinde, etkileri günümüzde de süren en çarpıcı akımlardan biridir. Büyük çoğunluğu 1950’lerde şiir dünyasına giren ozanların tek tek ne denli parlak yetenekler oldukları daha ilk şiirlerinde belirgindir. Aslında her biri farklı farklı alanlarda “yeni bir şiir”i ararlarken, eleştirmenlerin onların tümünü tek bir torbaya koyup ortak bir adla mühürlemiş olmaları bu döneme ilişkin belki de temel yanlışlığı oluşturdu. Bu akımın önde gelen isimlerini düşünürsek; Edip Cansever’in, Turgut Uyar’ın, Cemal Süreya’nın, Ece Ayhan’ın ortak bir şiir yazdıkları söylenebilir mi? Her biri bambaşka şiir dünyaları kurdular ve kurdukları bu dünyayı da son derece tutarlı biçimde koruyup geliştirdiler. Yalnızca 1940’lardan gelen İlhan Berk ile Oktay Rifat, şiirde yeni bir anlayışın savunusuyla bu akıma “örnek” sayılabilecek ürünler verdiler. Onların bu akıma örnek olsun diye ortaya çıkardıkları yapıtlarının da kendi bireysel şiir dünyalarını yansıtmadığı söylenebilir mi? Bütün bu ozanların şiirimiz için ne denli değerli oldukları belki de asıl, İkinci Yeni’nin bir akım olma özelliğini yitirdiği 1960 sonrasındaki serüvenleri izlendiğinde görülür. 1960’larda yalnız ülkemizin havası değil, dünyanın da gidişi değişmişti. 1961 Anayasası, o güne dek görülmedik ölçüde geniş özgürlükler getiriyordu toplumumuza. Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) toplumumuzun değişme isteğinde önemli birer kaldıraç olmuşlardı. Devrimci Gençlik üniversitelerden yeni bir dünya isteğini seslendiriyordu. Dünyada 1950’lerin atom savaşı dengesine dayanan Soğuk Savaşın sürdürülemeyeceği görülmüş, Beat hareketleri, 68 Olayları, Vietnam Savaşı’nın bütün dünyayı ayağa kaldırması, yeni, barışçıl bir dünya isteğini güçlendirmişti. Şiire 1960’larda başlayan genç kuşaklar artık bu yeni ülkenin ve dünyanın şiirini yazıyorlardı. Yirmi üç yaşındaki Ataol Behramoğlu 1965’te dönemin simge şiirlerinden “Bir Gün Mutlaka”yı, yine yirmi üç yaşındaki İsmet Özel 1967’de “Evet İsyan”ı yazıyordu. İkinci Yeni ozanlarının dünyanın ve ülkenin bu değişiminden etkilenmeleri, yeni dönemin şiirlerini yazmaları, onlardaki şiir gücünü ve algısını göstermesi bakımından çok çarpıcıdır. Edip Cansever’in içinde “Mendilimde Kan Sesleri”, “Ölü mü Denir” gibi ünlü şiirlerinin yer aldığı kitabı Sonrası Kalır ile, Turgut Uyar’ın benzer duyarlıkta şiirlerinden oluşan kitabı Toplandılar 1973’te yayımlandı. Ertesi yıl Ece Ayhan, Devlet ve Tabiat kitabıyla dönemin ruhundan ne denli etkilendiğini ortaya koydu. Garip’ten gelen, İkinci Yeni anlayışının 1956’da Perçemli Sokak ile örnek ürünlerini veren Oktay Rifat, yine tez davranmış 1966’da yayımlanan kitabının adını Elleri Var Özgürlüğün koymuştu. İkinci Yeni ozanları, her biri ne denli büyük yaratıcılar olduklarını, ülkenin ve dünyanın değişimi karşısında, kendilerinden yirmi yıl sonra doğmuş genç ozanlarla yarışarak, onların yeni dünyaları üstüne de söz söyleyerek göstermişlerdi. Yetmemiş, bu dünyadan ayrılana dek yazdıkları her yeni şiirde yeni dünyalar kurup, okurlarını yeni duyarlıklarla buluşturarak, arkalarında görkemli birer şiir serüveni bıraktılar. 2011 yazının konser bolluğu içinde en heyecanla beklenenlerden birisi, 1 Haziran’da İstanbul Küçükçiftlik Park’taki Interpol konseri. New York’ta 1997’de kurulan grup, albümlerindeki karanlık sound ve çarpıcı şarkı sözleriyle tüm dünyada sadık bir hayran kitlesi edindi. Geçen yıl dördüncü albümleri yayımlanan topluluğun gitarist ve geri vokali Daniel Kessler’ı turne sırasında New Orleans’ta yakalayıp söyleştik. Interpol’ü ilk kez 2004’te New York’ta Curiosa Festivali’nde, 2010’da da Amsterdam’da dinledim. Gruba iki yeni üye katılmasına karşın, sanki uzun yıllardır birlikte çalıyor gibiydiniz... Bu, insanlar arasındaki kimyayla ilgili. Bize eşlik eden üyelerle yıllardır arkadaş olduğumuz için kolay oldu. Oldukça rahatız konserlerde. Bas gitarist Carlos Dengler’ın gruptan ayrılışı çok konuşuldu. Dengler’ın müziğinize yaptığı katkıları düşünecek olursak, Interpol’ü nasıl etkiledi bu ayrılık? Bir gruptan kim ayrılırsa ayrılsın dinamiği etkilenir. Carlos’un varlığı önemli bir katkıydı. Ama o, bir rock grubunda yer almaktansa ailesine daha fazla zaman ayırmak istiyor. Ayrılışından sonra, yeni bir rota belirlemedik. Tanıdığımız müzisyenlerle, Brandon Curtis ve Brad Truax’la yola devam ediyoruz. Bu turda sahne performansınızda gerçekleşen en olumlu değişiklik ne oldu? Geçen ay Amerika’nın en büyük festivallerinden birinde Coachella’da konser verdik. Video ekrandan gösterilen imajlar kullandık. David Lynch ile bu konuda bir işbirliği yaptık. Bunlar çok heyecan verici ve olumlu gelişmeler. Çalışmalarınızı değerlendirirken sizin için hangisi daha önemli: Hayranların ve eleştirmenlerin görüşleri mi, yoksa kendi düşünceniz mi? Ben hayranlarla eleştirmenleri aynı cümlede “Farklı müzikal geçmişlere sahip insanlar olarak amacımız bir araya gelip sevdiğimiz müziği yapmak. Yapılan her işte insanın öncelikle kendisini mutlu etmesi önemli. Çünkü ortaya çıkan şey sizi temsil ediyor. Dünyadaki en iyi grup olmayabiliriz, ama müziğe tutkumuzu hiç kaybetmedik.” lenip sindirilmesi gerekir. Kimileri “Bu benim Turn on the Bright Lights’ım değil” diyor. Bu tip yorumları yerinde bulmuyorum, bir albümü anlamak zaman ister. Peki sizce neden birçok kişi ilk albüme tutkuyla bağlı kaldı? Elbette o albümü ben de seviyorum; ama daha iyi şarkılar içerdiğini, daha iyi bir prodüksiyona sahip bir albüm olduğunu düşünmüyorum. Sadece birçok insan için ilk olmasının verdiği bir ayrıcalığa sahip. Interpol’le ilgili itiraz ettiğiniz bir değerlendirme daha var. Postpunk’ı yeniden canlandıran gruplardan biri olarak anılıyorsunuz ama siz, “Bugüne kadar postpunk albümü yapmadık” diyorsunuz... Bu aslında bir tür iltifat olarak görülebilir. Ancak biz hiçbir zaman “şöyle bir albüm yapalım” şeklinde bir hedef koymadık kendimize. Farklı müzikal geçmişleri olan insanlar olarak bir araya gelip sevdiğimiz müziği yapmaktı tek amacımız. Ama insanlar her şeyi etiketlemeye eğilimli. Geçen yıl Kuzey Amerika turnesinde U2 öncesinde sahneye çıktınız. O dev pençenin altında çalmak nasıl bir histi? Oldukça eğlenceliydi. Daha büyük bir dinleyici kitlesine müziğimizi dinletme olanağı bulduk. Gerçekten iyi tepkiler aldık. Gelecek hafta da İstanbul’da olacağız! Çok heyecanlıyız konser için. (www.zulalkalkandelen.com) anmazdım. Hayranlar çok daha önde gelir. Yapılan her işte insanın öncelikle kendisini mutlu etmesi önemli. Çünkü ortaya çıkan şey sizi temsil ediyor. Dünyadaki en iyi grup olmayabiliriz, ama müziğe tutkumuzu hiç kaybetmedik. Albümler hakkında çıkan yazıları ise okumadım. O yazılarda inanmamı gerektirecek bir şey olduğunu sanmıyorum. 2010 albümünüz “Interpol”, bazı hayranlarınızca diğer albümler kadar heyecanla karşılanmadı. Bununla ilgili bir düşünceniz var mı? Benim en beğendiğim albümlerden... Oldukça da gelişmiş bir soundu var. Ancak günümüzde albümlere bütünüyle değer verilmiyor; tek tek şarkılar dinleniyor. Oysa tümüyle din ‘Karayip Korsanları’ndan ilk gün rekoru 19 Mayıs’ta vizyona giren “Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde” ilk gün gerçekleştirdiği 1 milyon 418 bin 370 TL’lik hasılatla Türkiye’de bir rekora imza atarak tüm zamanların en iyi ilk gün açılışını yapan yabancı film oldu. Film, ülkemizde vizyona girdiği günü takip eden hafta sonundaysa 2 milyon 762 bin 329 TL’lik hasılat elde ederek 2011 yılının en iyi açılış yapan filmi unvanına da sahip oldu. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da 2011 yılının en iyi açılış hasılatına imza atan “Karayip Korsanları: Gizemli Denizlerde” ile birlikte serisinin global gişe hasılatı 3 milyar doları geçti. STANCOOL FEST VAL 2729 MAYIS TAR HLER ARASINDA nemaya ilgisini fark etmemiz de bir etken. Sinema dünyasının önemli ve farklı isimlerini bir araya getirmek ve tanıtmak istedik. Örneğin Tilda Swinton ile Serra Yılmaz bir sorucevap etkinliğinde buluşturacağız” diyor. Festivalin en önemli özelliklerinden biri de halka açık ve ücretsiz olması. Festivalin kreatif başkanı Demet Müftüoğlu Eşeli bu noktada söze giriyor: “Festivale gelen isimleri bir zamanlar dergi sayfalarında görmek bile zordu. Şimdi ise çeşitli etkinlikler aracılığıya onlarla buluşabiliyor, sohbet edebiliyoruz.” Ana konsepti sanat olan festivalin “cool” tarafını ise şöyle özetliyor Eşeli: “Amacımız farklı disiplinlerden isimleri bir araya getirerek bir çarpışma, buluşma yaratmak. Bir müzisyenle edebiyatçının farklı bir konu başlığı altında buluşması... İşin en ‘cool’ yanı da bu zaten. ” Etkinlikler Pera Müzesi ve Tophanei Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Farklı disiplinlerin ‘cool’ buluşması CEREN ÇIPLAK Londra merkezli kültür projeleri oluşturan Liberatum ile Türkiye’deki resmi ortağı İSTANBUL’74 bir kez daha, farklı disiplinlerden uluslararası isimleri ülkemizdeki meslektaşları ile “İstancool Festivali” kapsamında 27 – 29 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da buluşturuyor. Bu yıl ikincisi düzenlenen festival çerçevesinde; Cannes’da bu yıl “Melancholia” filmindeki rolüyle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazanan Kirsten Dunst, İngiliz senarist, yönetmen ve oyuncu Terry Gilliam, R.E.M grubunun solisti Michael Stipe, Oscar’lı oyuncu Tilda Swinton, İngiliz yönetmen, foTilda Swinton bakışta bir kültür sanat toğrafçı ve kavrametkinliğinden çok “koksal sanatçı Sam Tayteyl festivali” havasınlorWood, Fransız da geçmişti. moda markası GiFestivalin kurucusu venchy’nin kreatif dive artistik direktörü rektörü Riccardo TisPablo Ganguli, bu eleşci, moda tasarımcısı tiriyi “Festival, buraHaider Ackermann daki insanlar için bir ve müzisyen Courtsürprizdi. Geçen yıl ney Love İstanbul’a bazı basın organları geliyor. Festivale kofestivalin anlamını annuşmacı olarak ülkeKirsten Dunst lamadan heyecanlı mizdense Serra Yıldavrandı” şeklinde maz, Reha Erdem, Nurgül Yeşilçay, Murathan Mun açıklıyor. Festival adını, aslında ‘cool’ isimleri ağırladığı için değil, resmiyeti gan katılacak. Geçen yıl mimar Zaha Hadid, Nobel kırmak ve gençlerin ilgisini çekmek için ödüllü yazar Naipaul, yazar Hanif Ku almış. İstancool’un bu yılki programında reishi, piyanist, besteci Michael Nyman’ın da aralarında bulunduğu ağırlıklı olarak sinema dünyasından “yıldız” isimleri ağırlayan festival, ilk isimler var. Ganguli, “Türkiye’nin si Sansürü masaya yatıracaklar Kültür Servisi Sabancı Üniversitesi tarafından Uluslararası Hrant Dink Vakfı ve Anadolu Kültür desteğiyle 26 28 Mayıs tarihlerinde Hrank Dink anısına düzenlenecek “İfade Özgürlüğü” temalı atölye çalışmaları kapsamında 28 Mayıs’ta saat 17.15’te Çağdaş Sanatta Sansür başlıklı bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleşecek. Cezayir Restaurant Toplantı Salonu’nda yapılacak toplantıya aralarında Hale Tenger, Neriman Polat, Yasemin İnceoğlu, Sevil Demirci ve Erden Kosova’nın da bulunduğu isimler katılacak. EŞ HASAN ÇAKIR 65 YIL ÖNCE BUGÜN DOĞAN SÜMEYRA’NIN YAŞAMINI K TAPLAŞTIRIYOR ‘Serçelerin Süvarisi’ Sümeyra OSMAN ÇUTSAY FRANKFURT Çağdaş Türk halk müziğinin unutulmaz ismi Ruhi Su’nun “Beni en iyi anlayan öğrencim” dediği Sümeyra’nın yaşamı, eşi Hasan Çakır tarafından kitaplaştırılıyor. 25 Mayıs 1946’da Edirne’de doğan Sümeyra Çakır, 5 Şubat 1990’da Frankfurt’ta yaşamını yitirmişti. Sümeyra’yı bir kitap halinde anlatacağını, bunun için gerekli tüm hazırlıkları tamamladığını söyleyen Hasan Çakır, “Sümeyra’yı anlatacağım. Ama amacım sadece onu ve kendimi anlatmak değil, kültür tarihimizin, en önemlisi toplumsal tarihimizin bir dökümünü de çıkarmaya çalışmak. Hayatımız, böyle bir bütünün parçasıydı çünkü” diyor. Eşi gibi mimar olan Hasan Çakır, Sümeyra ile birlikte bir direnişin içine doğduklarını belirterek kitabın başlığının da muhtemelen “Allı Turnam Bizim Ele Varırsan” olacağını söylüyor: “Sümeyra aramızda olsaydı, bugün 65. yaşını kutlayacaktık. Çok erken ayrıldı... Hastalığının son döneminde bir gün bana ‘Hasan, tam kendimi tamamen bulmuş ve oluşturmuştum ki, tam gerçekten verebileceğim bir konuma gelmiştim ki, bu dünyadan ayrılıyorum’ demişti. 12 Eylül’de sürgüne hazırlıksız yakalanmıştık. Ölümüne de hazırlıksız yakalandık. 80’li yıllar, Sümeyra’nın kısa süren ömrünün son 10 yılı, hep 12 Eylül kuşatması, baskılar, ayrılık ve direnişle geçti. O, bu direnişte türkülere sarıldı. Kitap da Sümeyra’nın bu direnişini anlatacak. Bir zor zamanı yazıyorum. Kitapta sürgün fotoğrafları, Sümeyra’nın sanat yazıları, onun hakkında yazılanlar, söyleşiler yer alacak. ” ‘Orada Neler Oluyor?’ Kültür Servisi Bosna Hersekli tiyatro eleştirmeni, dramaturg Zoran Mlinarevic “Politik Oyunlar Festivali” kapsamında bugün saat 19.00’da garajistanbul’da söyleşi gerçekleştirecek. Mlinarevic, “Orada Neler Oluyor?” başlıklı söyleşide savaş zamanı Saraybosna’da sürdürülen tiyatro performanslarından bazı çekimleri seyirciler ile paylaşacak ve konuşmasını savaş dönemi Bosna’sında savaşa tepki olarak ortaya çıkan sanatsal üretim ekseninde şekillendirecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle