19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 MAYIS 2011 CUMARTES 4 HABERLER Erdoğan, Cemil Çiçek’i eleştiren Hrant Dink’in oğlunu ‘diyasporanın etkisi altında olmakla’ suçladı Marifet ltifata Tabi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, doğru yolu geç de olsa sonunda buldu ve kendisiyle partisini kaset şantajına tabi tutanlara meydan okudu. İyi de yaptı. Hatta ilk tehdit ileri sürüldüğünde, aynı yolu tutmalıydı. Sevgili okurlar anımsayacaklardır, Deniz Baykal ile ilgili kaset piyasaya düşünce, burada Genel Başkan’ın istifa etmemesi gerektiği yazıldı. Ne yazık ki, yazılı ve görsel medyanın tavrı ile kamuoyunun tutumu bu konuda cesaret verici olmadı; Deniz Baykal istifa etti. Baykal’a yöneltilen şantaj ile elde edilmek istenen sonuca ulaşılabilip ulaşılamadığı henüz meçhuldür, bunu zaman gösterecektir. O ayrı bir konu. Ama Baykal’ın şantaj karşısında direnememesi, bu konuda daha da çok destek bulamaması iyi olmamıştır. En umulmadık kalemlerin bile, “özel yaşama saygılıyız” diye başlayan, sonradan eveleyip geveleyerek devam eden söylemleri, kimilerinin yine özel yaşama saygıdan söz ettikten sonra, kasetin içeriğini tartışmaları, kasetin kendisinden daha çirkin ve daha yıkıcı olmuştur toplum açısından. Ama Baykal’a kaset şantajına gelene kadar, devletin organlarının sızdırdığı belgelerle kişileri infaz etmeye yönelik uygulamalara da tanık olmuştu kamuoyu. Kişi hak ve özgürlüklerine yönelik o saldırılar, gerekli tepkiyi görmüş olsalardı, siyasi iktidarın emrindeki yetkililer, soruşturma ve kovuşturmaları savsaklamasalardı, bugün karşılaştığımız olayları yaşamak zorunda kalmazdık. MHP’liler ile ilgili kasetlerde ne olduğunu bilmiyorum. Ama kesinlikle söyleyebilirim ki, görüntülerin kasete alınması ve sonra da şantaj aracı olarak yayımlanması, kasetlerin içeriğinden kat be kat daha vahimdir, hem demokrasimiz hem de toplumun kendi öz saygısı açısından... Eğer yetkililer isterlerse, bu suçların faillerini bulabilirler. Ayrıca eğer kamuoyu isterse, bu olaylara son verebilir. Türkiye’nin siyaset sahnesinin daha ne kadar bu tür şantajlarla meşgul edilebileceğine karar vermek kamuoyuna kalmıştır. Çünkü kamuoyu, şantajcılara boyun eğmek yerine, şantajcılara boyun eğdirmeyi yeğlerse, bu iş bıçakla kesilmiş gibi duruverir. “Şantajcıların kim olduğunu tam olarak bilmeden, onlara boyun eğdirmek mümkün mü?” diye sormanın bir anlamı yok. Çünkü şantajcı, tek kişi değildir. Nasıl ki, bir suikastta, tetikçi ile ardındaki azmettiriciyi ayırt etmek gerekirse, burada da yapılması gereken aynı şeydir. Şantaj tetikçilerinin ardındaki azmettiriciyi bulmak ise çocuk oyuncağıdır. MHP’yi kaset yoluyla baraj altına gömmek isteyen kimse azmettirici de odur. İşte görüyorsunuz, suçluyu bu kadar açıklıkla ilan ediyorum. Bundan daha ileri gidip, isim vermeye kalkmayı ise, okurun ferasetine hakaret olarak kabul ediyorum. Bu durumda iş demokrasinin asıl yargıcı olan halka kalıyor. Eğer, o demokrasi yargıcı, bu şantaj olayını, azmettiricisini sandıkta cezalandırırsa, siyasal yaşamımızda bir kirli sayfa kapanır. Yok eğer öyle yapmaz ise, bu kirli oyunlar ve şantajlar devam eder. Nereye kadar? Taa seçmenin kendi özel yaşamına kadar. Bir atasözümüz var: Marifet iltifata tabidir. Marifet gibi halt da, iltifata tabidir. Küçük çocuklar, duyup da ayıp olduğunu da bildikleri küfürleri tekrar ettikleri zaman şöyle durup bir etrafa bakarlar, çevreden ne tepki gelecek diye. Onay görürlerse devam ederler, kınanır, ayıplanırlarsa bir daha hiç değilse bir süre için yapmazlar. Bu olay da tıpkı öyledir. Evet, özel yaşam gaspçılarının bu eylemlerini sürdürüp, sürdüremeyecekleri artık halkın kararına kalmıştır. Eğer halk onların bu hareketine tepki gösterirse ne ala!.. Yoksa maazallah!.. Son hedefi Arat Dink YUSUF Z YA CANSEVER KARS/VAN Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim çalışmaları kapsamında partisinin dün, Kars ve Van’da düzenlediği mitinglerde halka seslendi. Erdoğan Kars’taki konuşmasına, “ucube” diyerek yıkılmasını istediği ve büyük tartışmalara neden olan, İnsanlık Anıtı’yla ilgili sözleriyle başladı. Nahcıvan Meclis Başkanı Vasıf Talibov’un kendisine gönderdiği mektubun çok önemli olduğunu ve söylenmesi gerekeni söylediğini belirten Erdoğan daha sonra Talibov’un mektubunu okudu. Mektupta anıt için “Ucube” nitelemesi dikkat çekti. Bahçeli’nin 19 Mayıs’taki açık Kars’ta Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’na yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, Taraf gazetesi ve öldürülen gazeteci Hrant Dink’in oğlu Arat Dink’i de hedef aldı. Arat Dink’in “Başbakan’a Adalet Eski Bakanı C.Ç’ye kanlımız mı diyelim’ diye sorduk. Bize ‘Kanlım deme zanlım de’ dedi” açıklamasını yalanlayan Erdoğan, yazıyı yayımlayan Taraf gazetesini ve Arat Dink’i diyasporanın avukatlığını yapmakla suçladı. lamasında bile kin, öfke ve nefret olduğunu söyleyen Erdoğan “MHP Genel Başkanı... 19 Mayıs bir milli bayramımızdır değil mi? Milli bayramla ilgili yapmış olduğu açıklamasında kin, öfke, nefret dolu açıklamalar yapıyor. Ben, MHP’nin genel başkanını da arkadaşlarını da MHP’ye gönül veren kardeşlerime havale ediyorum. Gerçekten bağımsız ülkücülere havale ediyorum. Doktorlara değil, psikiyatristlere değil, milletime havale ediyorum” dedi. Kendisini televizyona düelloya çağıran Kemal Kılıçdaroğlu’na, bir dönem televizyon kanallarında yayımlanan “Yalan Rüzgârı” adlı dizide başrol oyna diyen Başbakan “TV’ye çıkalım diyor ikide biri ne kadar meraklısın. Madem öyle, bir dizi vardı, Yalan Rüzgârı, o diziyi sana uyarlasınlar her gün oyna” diye konuştu. Arat Dink’e yanıt Suikast sonucu öldürülen Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in oğlu Arat Dink’in dün Taraf gazetesinde çıkan ve Başbakan’ın cinayetten sonra kendisine “Cemil Çiçek için kanlı değil zanlı” dediği yönündeki yazısına tepki gös terdi. Erdoğan, “Bir gazete (Taraf) başlık atmış. O da güya Başbakan Yardımcım Cemil Bey’in (Cemil Çiçek) Dink’in oğlu tarafından söylenen bir şey ki ben böyle bir ifadeyi asla Başbakan Yardımcım için kullanmam. Onun ölümüyle ilgili ‘zanlı’ olarak ifade etmişim. O, ‘kanlı’ demiş, ben ‘hayır kanlı değil, zanlı’ demişim. Bu çocuk bunu söylemişse kendisine teessüf ederim. Ama bunu malzeme haline getiren o gazeteyi de huzurlarınızda kınıyorum, tel’in ediyorum. Diyasporanın etkisinden kurtulup Ermenistan’dan biz adım atmasını beklerken, Ermeni yanlısı ne yazık ki bazı zihniyetler hâlâ bu ülkede, onların avukatlığını üstlenmişler, bunu sürdürüyorlar” dedi. ERDOĞAN’I DÜZELTT ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART SORUNU 1940’A DAYANDIRDI Çiçek: Kastı Silivri değil terfi UTKU ÇAKIRÖZER Şimdi de nönü’yü suçladı VAN (Cumhuriyet) Başbakan Tayyip Erdoğan, Erdoğan, Kürt sorunu konusunda bu kez 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü hedef aldı. Bugünkü sorunun 1940’lara dayandığını iddia eden Erdoğan, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü “İnkâr politikaları üretmekle” suçladı. Van’da seçmenlere seslenen Erdoğan, BDP’nin Kürt halkının temsilcisi olamayacağını savundu, Erdoğan, “Türkiye kazanmadı, Kürt kardeşlerim kazanmadı. Hep kaybettik. Kürt kardeşlerimin sorunu, bizim sorunumuzdur” dedi. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde, 1940’lı yıllarda Kürtçe kitap ve plakların yasaklanmasına ilişkin 5 belgeyi halka gösteren Erdoğan, “Bu belgeler, Türkiye’de 2002’ye kadar sürdürülen inkâr politikalarının belgeleri. 1940’larda konan yasakların, işte bugüne kadar ne ocaklar söndürdüğünü, ne acılar yaşattığını biliyorum” diye konuştu. Kültür Bakanlığı tarafından basılan Ahmedi Hani’nin Mem u Zin kitabını halka gösteren Erdoğan, Ahmed Arif’in “33 Kurşun” şiirinden alıntılar yaptı. Erdoğan, 2005’te Diyarbakır’da “Kürt meselesi benim meselemdir” dediğini anımsatarak, “Sözümün arkasında durdum ve duruyorum. Söylediğimden bu yana biz birçok mesafe aldık. Kürt sorunu ile PKK sorununu lütfen birbirine karıştırmayalım” dedi. SSK POLEM Ğ NDE YEN SÜREÇ ANKARA Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın emekli korgeneral Engin Alan’la ilgili olarak “Ayağa kalkmadı, bedelini de ödedi. Gereği yapıldı, gideceği yeri de buldu” biçimindeki sözleriyle Silivri’yi değil “terfi ettirilmemesi”ni kastettiğini savundu. Çiçek, Cumhuriyet’e şu değerlendirmelerde bulundu: Erdoğan’ın Engin Alan ile ilgili sözleri: Seçim zamanında kim neyi nasıl anlatmak istiyorsa öyle anlatıyor. Yani neticede terfi etmesi gerekirken etmedi, durum budur. Bunlar zaten başbakanın talimatıyla olacak şeyler değil, bu gibi süreçler yargı sorumluluğu içinde sürdürülür. Ayağa kalkmadı diye bir bağlantı kurmak olacak şey değil. Başbakanı seversiniz, sevmezsiniz ama böyle bir üslup hiçbir devlet görevinde olmaz. Sevmeyebilirsiniz ama saymak durumundasınız. Terfi etmedi yoksa Balyoz davası ile falan ilgisi yok. O çok uç nokta. (Başbakan’ın düzeltme yapmadığının anımsatılması üzerine) O kadar açık ki yani gerek yok. Kaset olayı: Biz bu konularla ilgili konuşmadık. Belli bir süre sonra AK Parti suçlanınca cevap verdik. İkincisi bu işin hukuki boyutunu savcılar soruşturuyor. Siyasi ve ahlaki boyutunu ise millet bilir. O konularda bir şey söylemem doğru olmaz. Hrant Dink’i hedef gösterdiği iddiası: Biz insanların etnik kökenine bakarak değerlendirme yapamayız. Karşı olduğumuz husus 1915 olayları üzerinden yürütülen haksız kampanyadır. Türkiye soykrım yapmıştır diye içerde, dışarda birtakım kampanyalar yapılıyor, diyasporayla. Neticede babası öldürülmüş birinin çok da sağlıklı bir değerlendirme yapacağını düşünmüyorum. Ben hayatımda hiçbir şahsı hedef alan bir siyaset yapmadım. musakart yahoo.com ‘Amaçları MHP’yi yok etmek’ Semih Yalçın, partisine yönelik izleme ve dinlemelerin ‘Başbakanın talimatıyla hareket eden emniyetteki gruplarca’ yapıldığını söyledi AYŞE SAYIN ANKARA MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın, partisini hedef alan “kaset komplosu” ve “dinlemeizleme”lerin altında, referandum sürecinde başlayan “MHP’yi tasfiye” operasyonunun yattığını belirtirken, bu organizasyonu yapan ekibin “Başbakan’ın talimatıyla hareket eden emniyetteki kontrol dışı gruplar” olduğunu söyledi. Yalçın, MHP’yi hedef alan “dinleme ve izleme”lerden AKP hükümetini sorumlu tuttu. MHP’yi “tasfiye” operasyonunun referandum sürecinde başladığını belirten Yalçın, referandum sürecinde gerek Genel Başkan Bahçeli’nin, gerekse parti yönetimi olarak kendilerinin AKP’nin “açılım politikalarına ve anayasa değişikliğine” karşı sert söylemle karşılık verdiklerine dikkat çekti. Yalçın, AKP’nin çizdiği “açılımyeni anayasa”nın yaşama geçirilmesi için “MHP’siz Meclis” senaryosunun uygulamaya konulduğunu, bunu için de MHP’yi baraj altında bıra kacak her yolun “mubah” görüldüğünü savundu. Yalçın, referandumdan sonra bu senaryonun yaşama geçirilmesi için “Başbakan’ın, hükümetin talimatıyla emniyetteki kontrol dışı grupların” harekete geçtiğini ve MHP’nin bütün Başkanlık Divanı üyelerinin izleme ve dinlemeye alındığını, özel kalemin bile dinlendiğini, yatak odalarına girildiğini belirten Yalçın, “Açılıma karşı çıktığı için MHP’yi yok etmeye çalıştılar. Ancak MHP bunun altında kalmayacak” görüşünü dile getirdi. Yalçın, “farklı ülkücülük” adlı internet sitesinde Bahçeli’yi hedef alan “şantaj mektubu”nda, kendisi dahil bazı isimlerin Bahçeli’yi “uyardığı, ancak dinlemediği”nin ifade edildiğine de dikkat çekerek şunları söyledi: “Tamamen parti içini karıştırmaya yönelik bir durum var, yani sanki parti içindeki ilişkileri iyi bilen birisi tarafından bu şantajlar yapılıyor gibi izlenim verilmeye çalışılıyor. Parti içinde ayrışma varmış görüntüsü yaratılmaya çalışılıyor.” Protesto çağrısı Erdoğan’ın Van mitingi öncesi terör örgütü PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’nda Halk İnisiyatifi adına yayımlanan açıklamada, “Erdoğan’ı protesto etmeye çağırıyoruz. Mitinge katılanlar ise hedefimiz olacaktır” denildi. Başbakan Erdoğan’ın Van mitinginin ardından ellerinde Türk bayrağı ve AKP flaması taşıyan partililere saldıran 10 kişi gözaltına alındı. Erdoğan’a ‘Neşter’ davası KIVANÇ EL DEVLET BAHÇEL 11 YIL ARADAN SONRA LK KEZ G DECEK Diyarbakır gerilimi AYŞE SAYIN ANKARA MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Diyarbakır’da “açık hava mitingi” yapma kararı, tansiyonun son derece yüksek olduğu bölgede, “güvenlik kaygısı”nı da beraberinde getirdi. MHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Teyar Karakoç, Diyarbakır’da valilikten 1 aydır randevu alamadıklarını belirterek, “Vali yok, devlet yok, eğer Türkiye Cumhuriyeti bu konuda önlem alamıyorsa, biz kendi önlemimizi alacağız” dedi. 1975’ten bu yana MHP’nin “miting” girişiminde bulunmadığı, MHP lideri Bahçeli’nin de 11 yıl aradan sonra ilk kez gideceği Diyarbakır’da valilik, güvenlik gerekçesiyle miting için Atatürk Kapalı Spor Salonu’nu adres gösterirken, MHP teşkilatı diğer partilerin mitinglerini yaptığı İstasyon Meydanı’nı istedi. MHP Diyarbakır İl Teşkilatı da, mitingin aynı salonda yapılmasına soğuk bakmadıklarını, ancak salonun “küçük” olması nedeniyle, açık alan talebinde ısrarlı oldu. MHP’nin kurucu genel Başkanı Alpaslan Türkeş’in 1975’te miting yapmak istediği ancak protestolar nedeniyle bu toplantıyı iptal etmek zorunda kaldığına dikkat çekilerek, bölgenin en gerilimli kenti Diyarbakır’da Bahçeli’nin mitingi için üst düzey güvenlik önlemi uygulanması bekleniyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “çelik yelek” giyme taleplerini de geri çevireceğine dikkat çekiliyor. MHP Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Teyar Karakoç, Bahçeli’nin 6 Haziran’da yapacağı miting için hazırlıklarının devam ettiğini, kapasitesinin düşük olması nedeniyle “kapalı salon toplantısı”nı uygun görmediklerini söyledi. Alınacak önlemlerin ayrıntılarını görüşmek için bir aydır Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak’tan randevu alamadıklarını belirten Karakoç, “Ama maalesef Diyarbakır’da vali yok, devlet yok. 1 aydır randevu verilmiyor. Valimiz, sadece Bakan Mehdi Eker’le birlikte seçim çalışmalarında, eğer bulursak güvenlik konusundaki önlemleri görüşeceğiz” dedi. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın SSK’deki yolsuzluklara ilişkin operasyonu yapan CHP milletvekili adayı savcı Ömer Süha Aldan’ın, hazırladığı iddianamede CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu koruduğunu ima etmesine Aldan’dan yanıt geldi. Aldan, “Soruşturma dönemi 20012002’dir. Kılıçdaroğlu 1999 yılında görevden ayrılmıştır. Soruşturmada Kılıçdaroğlu ile ilgili tek bir unsur bile yoktur” dedi. Aldan, kendisine yönelik iddialarla ilgili yargı yoluna gideceğini söyledi. Aldan şahsi internet sitesinden “Yalanı yalanlamak” başlıklı bir yazı yayımladı. Soruşturmanın konusunun 2001 ve 2002 yıllarını kapsadığını belirten Aldan, “İddianın aksine fiyatların revize edilmesi amacıyla protokol sistemini lağveden ve fiyatların düşürülmesi için yeni protokol için girişim başlatan Sayın Kılıçdaroğlu’dur” değerlendirmesi yaptı. Aldan, müfettiş raporlarında Kılıçdaroğlu ile ilgili suçlayıcı bir ima dahi bulunmadığını vurguladı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle