19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 19 MAYIS 2011 PERŞEMBE 18 Mağdur yurttaştan suç duyurusu Kalbinden vurularak öldürülen üniversiteli gencin acılı annesinin feryadı: ‘Polis ayak kırdı’ iddiası OSMANİYE (Cumhuriyet) Osmaniye’de gözaltına alınan bir kişi, karakolda yediği dayak sonucu ayak bileğinin kırıldığını iddia ederek suç duyurusunda bulundu. 16 Mayıs akşamı alkollü halde evine gelen Metin Serdar Gökçe adlı yurttaş, ailesi ve komşularıyla kavga ettiği için gözaltına alındı. Geceyi karakolda geçirdikten sonra sabah polis tarafından hastaneye kaldırılan Gökçe’nin sağ ayak bileğinde 2 kırık tespit edildi. Gökçe, “Bir komiser yanıma gelerek boynuma tekme attı ve ‘Kamera var, bunu tuvalete sokun orada verelim dersini’ dedi. Tuvalette beni 5 polis dövdü. ‘Ayağım kırıldı’ diye bağırdım fakat vurmaya devam ettiler” dedi. Baba Mustafa Gökçe de polislerin “Bu işi kurcalamayın” diyerek kendilerini tehdit ettiğini savundu. İddiaları yalanlayan Osmaniye Emniyet Müdürü Tayfur Erdal Ceren, “Karakola gitmemek için direndi, küfür ve hakaret edince zor kullanılarak gözaltına alındı. 254 promil alkollü çıktı” dedi. Katiller bulunsun H LAL KÖSE DP’liler Ege’yi ısıttı AYDIN (Cumhuriyet) DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek’in “Bulamaç ve Eşek adaları 2004 yılında Yunanlılar tarafından işgal edildi ve hükümet buna sessiz kaldı” demesi üzerine bir grup DP’li adalara gitmek üzere Aydın’ın Didim ilçesinden denize açıldı. Yunan askerleri teknenin Eşek Adası’na yanaşmasına izin vermedi. Küçükçekmece’de öldürülen üniversite öğrencisi Aykut Alıcı’nın annesi, yalınayak geldiği duruşma salonunda, mahkemeden, oğlunu öldüren saldırganların tümünün yargı önüne çıkarılmasını istedi. “Oğlumun katiliyle göz göze geldim” diyen anne Songül Alıcı, duruşmada, sanıklardan ikieşhis etti sini teşhis etti. Davaya katılma talebi kabul İşletme Fakültesi öğrencisi 20 yaşındaki Aykut Alıcı, 14 Ağustos edilen anne Songül Alıcı, yaşa2010’da evinin önünde daha ön dıklarını anlatırken fenalaştı. Olay ce tartıştığı 9 kişinin saldırısına uğ günü, Aykut’un ve diğer oğluradı. Kalbinden bıçaklanan genç, nun, Celal Toprak, Yavuz İşkendi imkânlarıyla gittiği hasta cen’in de aralarında bulunduğu kanede yaşamını yitirdi. Alıcı’nın labalık bir grup tarafından saldırıölümüne neden oldukları ileri sü ya uğradığını, oğullarının kararülen 5 sanık, 9 ay sonra ilk kez kola sığındığını anlatan Alıcı, şöyyargıç karşısına çıktı. Bakırköy 12. le devam etti: “Saat 23.00 sıralaAğır Ceza Mahkemesi’nde başla rında, balkondan oğlumun eve yan davada savunma yapan tutuklu doğru geldiğini gördüm. Bir sanıklardan Celal Toprak, Aykut’un bıçaklandığı saatlerde babasıyla hastaneye gittiğini ifa“Oğlumun de ederek “Saat 24.00 sıralarında, Yavuz İşçen’le katiliyle göz göze geldim” telefonda görüştüm. diyen Alıcı, duruşmada sanıklardan Hastanede olduğumu ikisini teşhis ederken tüm saldırganlar söyledim. ‘Beni döven yargı önüne çıkarılıncaya kadar Aykut’u vuracağım’ ve sonra tekrar arayıp ‘Aymücadelesini sürdüreceğini söyledi. kut’u vurdum’ demedim. Öl dürme olayında yoktum” diye konuştu. Sanık Saffet Türker de, “Olay günü Celal’in kavga ettiğini duyunca evine gittim. Ölüm olayını ertesi gün karakolda öğrendim” dedi. 18 yaşından küçük olduğu için ‘suça sürüklenen çocuk’ olarak nitelenen tutuklu Ahmet Şen’in ifadesi, avukatı olmadığı için alınamadı. T anda kalabalık bir grup üstüne çullandı. Celal Toprak’ın tuttuğu bıçak, oğlumun göğsüne saplanmıştı. Ben bağırınca, Celal Toprak balkona doğru baktı ve göz göze geldik. Oğlum da ‘vuruldum’ diye bağırdı.” Katillerin dokuzunun da cezalandırılmasını istediğini söyleyen Alıcı, “Aşağı indiğimde yerde oğlumun kanlı terlikleri vardı. Yalınayak hastaneye gitmiş. Ben de bütün katiller bulunana dek yalınayak mücadelemi sürdüreceğim” de Tanık Tayfun Güler ise görgü tanıklarının çekindikleri için ifade veremediklerini belirterek olay günü sabah Aykut’la tartışan kişiler arasında Yavuz İşçen’in de olduğunu söyledi. Mahkeme bir sonraki oturumu, çocuk sanık olduğu için basına ve izleyicilere kapalı yapma kararı aldı. İkitelli Polis Karakolu’ndan olay günü Aykut ve ağabeyinin başvurusunun olup olmadığının sorulmasına hükmeden heyet, tahliye taleplerini reddetti. Tanıklar çekiniyor di. Sanıklar Toprak ve Şen’i teşhis eden anne, Toprak’a “Ben Aykut’a okul okuttum. Sen Aykut’u toprağa gömdün. 9 ay 3 gün oldu bir gün uyku uyumadım” derken fenalaştı. Tanık Yavuz İşçen ifade verirken sanıklar dışarı çıkarıldı. Savcılık ifadesini değiştiren İşçen, “Olaydan önce ve sonra beni arayıp ‘Aykut’u vuracağım ve Aykut’u vurdum’ diyen kişinin Celal olup olmadığından emin değilim” dedi. Tanık Zeynel Köklü de şöyle konuştu: “Olay günü tehdit edilmiş. Akşam eve dönüyorduk. Birden saldırdılar. Yapmayın demeye kalmadan Aykut ‘ben vuruldum’ dedi.” Yolculuk Bir yolculuğa çıktım... Uzun, zorlu, yıpratıcı ama çok öğretici bir yolculuktu... Tanıdığım, tanıdığımı sandığım insanları aslında hiç tanımadığımı anlatan, birçok yıllanmış “değeri” bir daha hiç bulmamacasına ardımda bıraktığım, hiçlik tadında bir yolculuktu benimkisi... Hiç tanımadığım, hiç karşılaşmadığım, yüzünü dahi görmediğim, bilmediğim insanların aslında ne büyük, ne şahane dostlar olduğunu da gösterdi bu yolculuk diğer yandan... Değerini bildiğim dostların ne denli yaşamsal olduğunu da.. Kısacası, “Alis Harikalar Diyarında” tadında bir sihirli ve trajik yolculuktu sanki... Devlerin aslında cüce olduğu, tavşanların aslanları yediği, ağustosböceklerinin zavallı karıncalara hayatı zehrettiği, pirelerin develeri yuttuğu, rafa kaldırılmış insanlığın acı çığlıklarına sırtlanların koro halinde güldüğü, çok uzun burunlu pinokyoların tüm çırpınmalarına karşın asla insan olmayı başaramadığı, kırmızı başlıklı insancıkların hain kurtlara yem olduğu bir garip yolculuk, belki de bir tuhaf rüyaydı... Ortalık Toz Duman PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] Partilerin 12 Haziran genel seçim mitinglerinde iktidar başının öncülüğünde, karşıtlarının da seçmenlerin oylarını almak için kullandıkları söylemler çok ürkütücü, şaşırtıcı ve yadsınacak nitelikte. Bu görüntü Batı’nın demokratik ükelerinde yoktur. Onlar seçmenlerinin karşısına, toplumlarında eksik bırakılmış olan konularla işlemlerin, istenilen düzeye nasıl getirileceğinin program ve tasarımlarını açıklayarak çıkarlar. Seçim düzeyine girildiğinden beri yazılarımda uzun yıllar emek verdiğim Atatürk’ün partisinin başta genel başkanı olmak üzere tüm sözcülerine R.T. Erdoğan’ın seçim teknesine doldurduğu hayali projelerinden de daha öncelikli amacının, karşıtlarını kayık muhabbetine çekerek etkisizleştirmek olduğunu hep dile getirdimse de bu öneriye kulak asılmadı. CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun seçmenin suçlamalara cevap vermesini istediğine değinerek savunma yapmasına kısmen hak versem de ülkede ulusumuzun gereksinim duyduğu ekonomik durum ve en önde gelen işsizlik, bunun getirdiği sıkıntılarla kişilik bozulmaları, aile kurumunun sarsılması ve geçimsizliklerin boşanmaları getirmesi; açmazlarına çare olabilecek, toplumsal durumlarını toparlayabilecek partinin, inandırıcı projelerine öncelik vermesi, ezilmiş, yoksullukla çökertilmiş halkımızın yaralarına merhem olacaktır. Onlar böylece korku imparatorluğunun yarattığı karamsarlıktan kurtularak sandığa atacağı oyu bu açıklamaların eşliğinde değerlendirecektir. Çünkü, onların istemi sokak dalaşları değil, refahlı ve mutlu bir yaşamdır. Son bir haftalık gözlemlerimde, ana muhalefet partisi genel başkanının gerçekleri ortaya koyan eleştirileri yanında, işsizlikle yoksulluğun getirilerinin giderilmesiyle ilgili sosyal güvenlik projelerini açıklaması, çok ilgi çekici olmaya başladı. Seçime 23 gün kalmasına karşın üzülerek belirtmeliyim ki parti örgütlerinin Genel Başkan’ın çalışma düzeyinin çok altında kaldığı elle tutulurcasına gözleniyor. Miting alanlarındaki görüntüler de ayrı bir öykü. AKP’ninkilerde bindirilmiş kıtalar örneği kalabalıklaştırılmasında doğrucu bir ekranda açıklandığına göre partiyle içsel birlikteliği olmadığı halde, dövizlerini taşıyanlarla alanı dolduranlara etiğe aykırı düzeyde sadaka gibi ücret verildiğini duyduğumda benim yüce ülkemin insanını bu hale getirenleri lanetleyerek, kınarkenhalkımın sağduyusuna güvenmeme karşın ülkem için büyük acı duydum. Bir de bilmem dikkatinizi çekti mi? Toplumda genel seçime karşı bir ilgisizlikle aldırmazlık da gözlenmiyor mu? Bu ortamda kayıtsız kalınması olanaksız olan en önemli bir konu da ÖSYM açmazı… 1 milyon 700 bin gencimizin geleceğini kara bulutlarla saran bu aymazlık, sorumluların umurlarında bile değil. Kurumun Başkanı Ali Demir’den basının bu konuyla ilgili açıklama istemlerine umursamazlıkla ve tebessümle verdiği cevaplardan en önemlisi “Şifre var ama kopya yok” şeklinde. Yıllarca sınav komisyonlarında bulunduğum için biliyorum; her sınavda şifre bulunması, yapısı gereği doğaldır. Ama bunlar o denli gözetim altındadırlar ki komisyon üyelerine bile seçilmiş şifrelerle ilgili sınav süresince hiç bilgi verilmez. Buna karşın bu sınav da başarılı olan bir öğrenci “Cevapları verilmiş şifrelerin belgesini elde ederek, yüksek puan aldım” diye duruma açıklık getiriyor. İşin şaşırtıcı yönü bu denli trajikomik durumda başta tüm cumhurun hakkını korumakla görevli Başkan ile Başbakan “Sınavda sorun yok” diyerek ÖSYM Başkan’ına koruyucu kalkan olurlarken geleceğin simgesi olabilecek 1 milyon 700 bin gencin düştükleri duruma aldırmazlıklarını içime sindiremiyorum! . Bu konuda yok yere telef edilen, M. Kemal’in, H. Âli Yücel ile Baba Tonguç’un Anadolu’nun çocuklarına büyük bir armağanı olan Köy Enstitülerinin eğitiminden geçmiş seçkin kişiliğe sahip yazar öğretmen Mehmet Başaran’ın 16 Mayıs günlü, gazetemizde çıkan, ki aynı fikirde olduğum yazısından seçilerle YGS’nin hazin durumunu yansıtmaya çalışacağım: “Sınav mı, İşkence mi, Kıyım mı? Çözüm, kendi gerçeklerimiz göz önüne alınarak akılcı, çağcıl, karma, parasız, öğrencileri kendi yetenekleri doğrultusunda yetiştiren eğitim hakkını ödünsüz gerçekleştirmek. Kısa erimli politika çıkarlarından sıyrılmak.”.... Cumhuriyet eğitiminin amacı, “Tam bağımsız, onurlu, yüce bir toplum yaratmaktır” tümceleriyle Sayın Mehmet Başaran, Milli Eğitimimizin gerçeğini, tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Bunu bilmeyen ve görmeyenlerin dikkatlerine sunulur!.. DİKKAT: Lütfen ikinci örneği değerlendirelim. Her yolculukta ya da rüyada olduğu gibi, iyilik, güzellik, vefa, direniş ve yüzünü güneşe dönmüş insanlar da vardı bu sihirli ve trajik yolculukta.. Baş eğmeyen, toprağını elleriyle, sanki bebeğini kucaklarmış gibi sarmalamış, karanlığa direnen aydınlık yüzlerden söz ediyorum örneğin... Aydın sıfatını anasının ak sütü gibi hak etmiş, her türlü zorbalığa, sırtlanların, insan olamayan pinokyoların ve hain kurtların en alçakça pusularına, yaşamlarından çalınan yıllara ve tecrit hücrelerine karşın bir heykel gibi dimdik duran kahramanlardan söz ediyorum... En zor şartlar altında dahi sofrasını, yüreğini, bir Tanrı misafirine dahi olağanüstü bir cömertlikle açan o yoksul ama “çok zengin” aydınlık insanlardan söz ediyorum... Ve yolculuğa çıktığım gün yine bu sütunda yazdığım veda yazısında söylediğim o son cümleyi bir kez daha iftiharla yineliyorum: Ve gazeteci, bu devasa kitlenin bir ferdi olmaktan şeref duymaktadır... 31 Mart 2011 günü bir veda yazısıyla çıktığım yolculuk, bir milletin kurtuluş meşalesinin yakıldığı o kutsal günde, 19 Mayıs’ta sona erdi... İlahi bir tesadüf müdür?.. Yoksa güneşli günleri çağrıştıran bir mesaj mıdır, bilemiyorum... Ama kesinlikle emin olduğum bir şey var: Biz, güneşi hak ettik... Bir Yurtsevere Mektup (108) Sevgili kardeşim Balbay, yolculuk bitti!.. Ve sana yazmayı, bu güzelim ve kahredici ülkenin kepazeliklerini, güzelliklerini, karanlığa öykünen paryalarını, aydınlığa hasret insanlarını, “yok artık” dedirten olaylarını anlatmayı çok ama çok özlemişim... Hoş, zaten kısacık bir zaman dilimi sonrası kucaklaşarak anlatacağım ama olsun, yine de görevi aksatmamak lazım... Bu altı haftalık mecburi yolculuk için gönül koymadığını biliyorum. Zaten Silivri “Spor Salonunda(!)” da görüştük, uzaktan da olsa, bağırarak da olsa konuşabildik ya, bu vicdanımı rahatlatıyor... İçimden haykıran bir ses, senin yanında İstanbul birinci bölgeden (Kadıköy) bağımsız aday olan sevgili Tuncay Özkan’ın, İstanbul ikinci bölgeden aday olan Çetin Doğan Paşa’nın İzmir birinci bölgeden aday olan sevgili Doğu Perinçek’in, Antalya’dan aday olan sevgili Atilla Uğur Albay’ın da yeni TBMM’de yer alacağını söylüyor... Yeni Meclis, bu güzelim vatanın geleceği için en büyük kavgaların verileceği Meclis olacak... Ve sizler bunu başaracak güce de, bilgeliğe de, yüreğe de sahipsiniz... Bu ülke size minnettardır, kardeşim... Seni ve tüm yurtseverleri, yüreğimin olanca sıcaklığıyla ve dışarıdaki milyonlar adına sevgiyle kucaklıyorum... HARB SEM H POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] B R YÜREĞ M Z VARDI… ORTAYA KOYDUK… YA TUTACAKTI, YA HER ŞEY ESK S G B DEVAM EDECEKT … 1992 YILINDA 10 ÖĞRENC YE EĞ T M DESTEĞ Ç N ÇIKTIĞIMIZ UZUN YOLCULUĞUN 19. YILINDA 17.900 ÇOCUĞUMUZ B Z MLE BÜYÜMÜŞ YEKÜV GENC OLMUŞ TÜM GENÇLER M Z N 19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇL K VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı (YEKÜV) Tel: 0212 274 15 02 / 0212 213 74 02 Fax: 0212 275 52 44 • [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Çanakkale ve İs 1 tanbul Boğazlarının Lozan Antlaşma 2 sıyla belirlenmiş 3 statüsünü Türkiye 4 lehine değiştiren ve 1936’da imzalanan 5 antlaşma... Bir renk. 6 2/ Bölmeli göçebe 7 çadırı... Çanakkale’nin, peyniriyle ta 8 nınmış ilçesi. 3/ Fel 9 sefede “nesnenin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kendisi” anlamında kullanılan terim... Osmanlı 1 B A Ğ D A D İ K larda gümrük vergisi. 4/ 2 A N A K A R S U Ermenistan’ın para biri 3 Ğ OM İ D İ L mi... “Siyah İnci” de de 4 D A M A R E N A nilen ünlü Brezilyalı fut 5 A K AME L K bolcu. 5/ “ karanlıkta 6D A İ R E E T gelse şiirin hası / Ayak seslerinden tanırım” (B. R. 7 İ R D E L E M E K S İ N T E K E Eyüboğlu). 6/ Rey... De 8 9K U L A K K E F miryolu... Çinko elementinin simgesi. 7/ Üstünde ölü yıkanan kerevet. 8/ Delice davranış. 9/ Mısır’ın başkenti... Yiyecek bulamayan kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ I. Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğrayan Osmanlı devletinin, İtilaf devletlerini temsil eden İngiltere ile 1918’de yaptığı ateşkes antlaşması. 2/ Gereğinden çok yemek yiyen... Şamanizmde büyü yapmak için kullanılan taş. 3/ “Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın değil” (Yunus Emre).... Polonya halkından olan kimse. 4/ Sarı renkli bir üzüm cinsi. 5/ Evcil bir geyik... Günahkâr. 6/ Sulak yer... Ahmet Haşim’in bir şiir kitabı. 7/ Avrupa’da büyük bir yarımada... İlgi eki. 8/ Çözümleme... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 9/ Lav akıntılarıyla kaplı yüzey şekli... Çıplak vücut resmi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle