19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 17 İçişleri Bakanlığı, Abdullah Çatlı’nın 15 yılda 9 pasaport almasıyla ilgili soruları yanıtsız bıraktı Çatlı’ya ‘şahsi’ koruma AL CAN ULUDAĞ ANKARA İçişleri Bakanlığı, “devlet, siyaset, mafya” ilişkilerinin açığa çıktığı Susurluk kazasında yaşamını yitiren ve 7 TİP’linin öldürülmesi olayının sorumlusu olarak gösterilen ülkücü Abdullah Çatlı’nın 15 yılda 9 pasaport almasıyla ilgili soruları yanıtsız bıraktı. Bilgi edinme hakkı kapsamında yapılan başvuruyu, “İstemiş olduğunuz bilgi ile belgeler; şahsınızla ilgili olmaması ve yasa kapsamında bulunmaması nedeniyle tarafınıza gönderilmemiştir” diyerek geri çevirdi. “Ret” yanıtına gerekçe olarak gösterilen 4982 sayılı yasa ise 7 T P’linin öldürülmesinden yıllarca aranan Çatlı, 1980’den sonra yurtdışına kaçtı. 80’li yıllarda ASALA’ya karşı kullanıldığının ortaya çıkması ise devletin bilgisinde yurtdışına kaçtığını ortaya koyuyordu. Çatlı, Susurluk kazasında öldüğünde de üzerinden devletin verdiği yeşil pasaport çıktı. Karanlık ilişkiler hâlâ aydınlatılamadı. devlet sırrına ve istihbarata ilişkin bilgi ve belgelerin paylaşılamayacağını düzenliyor. Eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, mart ayında “Susurluk” davasında mahkemeye gönderdiği savunmada Çatlı’ya yeşil pasaport verilmesi suçlamasını reddederken Çatlı’nın 19801994 arasında 9 pasaport aldığı örneğini göstermişti. Ağar, “Söz konusu tarihler arasında Çatlı’nın edindiği pasaportlar göz önüne alındığında şahsın sahte veya gerçek herhangi bir belge edinmekte bir güçlük çekmediği anlaşılacaktır” demişti. Ağar, sözkonusu bilgiyi ise İçişleri Bakanlığı başmüfettişlerince yapılan soruşturma raporuna dayandırmıştı. Bunun üzerine gazetemiz 29 Mart’ta yasa kapsamında İçişleri Bakanlığı’ndan söz konusu soruşturma dosyasını isteyerek “Mülkiye başmüfettişlerinin yukarıda belirtilen konuda böyle bir fezleke ve soruşturması olmuş mudur? Varsa bu fezleke ve soruşturmaların içeriği nedir? Soruşturma sonucunda ne gibi bir işlem yapılmıştır? Abdullah Çatlı’ya pasaport verilmesinde sorumluluğu bulunanlarla ilgili bir işlem yapılmış mıdır? Bu kişiler kimlerdir ve sonucu ne olmuştur? Abdullah Çatlı’ya İçişleri Bakanlığı olarak herhangi bir görev verilmiş midir” sorularını yöneltti. Bakanlık, bilgi edinme başvurusuna 15 günlük yasal sınırı aşarak 37 günde internet üzerinden Personel Genel Müdürü Yusuf Mayda imzalı yazıyla olumsuz yanıt verdi. ÇEBER DAVASINDA 11 SANIĞA Y NE 5 AY HAP S KARARI İstanbul Haber Servisi Metris Cezaevi’nde tutuklu Engin Çeber’in işkenceyle öldürülmesinde ihmalleri bulunan ve 5’er ay hapis cezasına mahkum edilen 11 infaz koruma memurunun yeniden yargılandığı dava dün sonuçlandı. Mahkeme, 11 sanığı yine 5’er ay hapse mahkum etti. Engin Çeber 10 sanık hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakıldı. 11 sanığı, ayrı bir dosya üzerinden yeniden yargılayan mahkeme ilk kararından dönmedi. İnfaz koruma memurları Yusuf Gayır, Cuma Kaçar, Turan Günaydın ve Muharrem Çelik, Erdoğan Coşardereli, Nuri Atalay’ı 5’er ay, başmemur Nevzat Kayım, Öncay Bozo, Mehmet Polat ile nöbetçi komutan astsubay Abdülkadir Öztekin’i “kasten yaralama” suçundan 5’er ay hapse mahkum oldu. Sanıklar hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakıldı. “Suçu bildirmediği” gerekçesiyle 5 aya mahkum edilen infaz koruma memuru Yılmaz Aydoğdu’nun cezası ertelendi. Çeber ailesinin avukatı Taylan Tanay, sanıklardan birinin itiraz ettiği halde mahkemenin 11’ini yeniden yargıladığına dikkat çekti. Açıklamanın Böylesi!.. Kütahya Gümüşköy’deki gümüş madeninin siyanürlü atık barajında meydana gelen çökmeyle ilgili geçen haftaki yazıma, Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan açıklama geldi. Bakanlık, görüşlerimi çirkin ve dayanaksız bulmuş. Bakanlığın yanıtının bir bölümünü, yazım ve anlam yanlışlıklarını düzeltmeden, noktasına virgülüne dokunmadan veriyorum: “ ... Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun açıklamalarını tamamen yapılan inceleme, araşatırma ve analiz neticelerine dayanarak yapmıştır. Oysa çevreci olduklarını iddia eden bazı çevreler, açıklamalarıyla halkımızı boş yere infiale sevk etmektedir. Dolayısıyla kamuoyunu maksatlı olarak yanlış yönlendirmektedir...” Çevreciler mi maksatlı yönlendirmiş ben mi, pek anlamadım ama devam edelim: “Ayrıca yazınızda yer verdiğiniz ‘Çevre ve Orman Bakanlığı, çevreyi korumakla yükümlü değil, tam tersi adeta çevreyi sömürecek kuruluşların işini kolaylaştırmakla görevli’ ifadeniz gazeteci etiğinden uzak çirkin ve dayanaktan yoksundur...” Bağımsız ve uzman kuruluşların verdiği somut bilgilerden hareket etmişim, yıllardır izlediğim bakanlığın uygulamalarına bakıp eleştirmişim; bunun neresi çirkin, neresi dayanaksız, onu da anlamadım. Devam edelim: “Bakanlığımızın çevre adına yaptığı çalışmalar ve kat ettiği mesafe ortadadır. Bunun değerlendirmesini her zaman olduğu gibi sağduyulu aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz” Ben ne diyeyim? Çöküntünün ardından gerekenlerin yapıldığını söyleyen, “Bütün işimizi gücümüzü bıraktık buraya geldik” diyen bakana, “Senin işin ne” diye soracak halimiz yok. Hele hele miting alanında Kütahyalı yurttaşlara, “Endişe edilecek bir durum yok, her şey kontrolümüz altında” diyen Başbakan’a sualimiz olur mu? Atık barajının ru’‘nün raporuna uymadığını, bununla ilgili bakanlığın gereğini yapmadığını anımsatsak neye yarar? Ya da köylülerin barajda üç yıl önceden sızıntı olduğu savlarını... Bu arada gazetelerde yer alan haberlere göre Dulkadir köyü muhtarı Selim İlhan, işletmeyle birlikte kanserden ölümlerin arttığını, son 35 yılda yüz kişiye yakın insanın akciğer kanseri, pankreas kanseri ve guatr gibi hastalıklardan yaşamını yitirdiğini belirtmiş. Acaba gerçek mi, değil mi ? İktidardan bir açıklama gelir belki... Bölgede yaşayan yurttaşlar başta, bütün canlılara ilişkin bir beklentimiz daha var. Niçin Çevre ve Orman Bakanlığı ve diğer ilgili kuruluşlar, çevrenin kirlenip kirlenmediğine ilişkin savları yanıtlamadı? Neden herhangi bir tahlil sonucu açıklamadı? Bu durumda kala kala bölgeden su ve toprak örnekleri toplayan Greenpeace’e kaldık. Öyle ya seçim öncesi yetkili kuruluşların işi çok, gücü çok!.. Savcılığa bilgi Kayıp yakınları anlatacak İstanbul Haber Servisi Gözaltında kaybedilen Ayhan ve Ali Efeoğlu, Hüsamettin Yaman, Mehmet Soner Gül, İsmail Bahçeçi ve Erdoğan Şakar’ın aileleri, faili meçhul cinayetlere ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında bilgi verecek. Susurluk hükümlüsü Ayhan Çarkın’ın açıklamalarının ardın dan özel yetkili cumhuriyet savcılığı söz konusu aileleri ifadeye çağırdı. Ailelerin, bu hafta sonuna dek Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde savcı Hakan Karaali’ye bilgi vermesi bekleniyor. Nasıl kaybedildiler Üniversite öğrencisi Efeoğlu (25) 6 Ekim 1992’de okulun önünde gözaltına alındı. Bu Efeoğ lu’nun son görülüşü oldu. Yaman ve Gül 5 Mayıs 1992’de İstanbul’da sokakta gözaltına alınarak kaybedildi. Dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay, Yaman’ın ağabeyine “Alırsak köprünün altına bırakırız siz de gider alırsınız” dedi. Bahçeçi’den, 1994’te, Şakar’dan da 1993’te gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadı. HARB SEM H POROY Yaratılan ‘Defolu’ Kuşak ve ‘Aydınlıktan Karanlığa’ Önce siyaseti bir an için köşeye kaldırın, yalnız son senelerde gazetelerimizi kirleten o alçak cinayetleri hatırlayalım: Kafası kesilerek çöpe atılan “sevgili”ler, üvey çocuğunu aç bırakarak ve dayakla öldüren sözde ebeveyn caniler, karısını şişleyen, kurşunlayan, parçalayıp ceset parçalarını kesip biçip valizlere dolduranlar, bayramlık küçük çocuk cesetlerini gömüp, aileleri kedere gömenler… Her biriniz bu örneklere zaten hafızanızdan da onar tane ekleyebilirsiniz! Bana arkamdan öldürmek için saldıran kiralık yobaz katil adayının ardından Twitter ve Facebook’tan da, telefonla, faksla ve hastaneye gelerek de, on binlerce insan sevgilerini, geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Bir de maalesef başta sanal dünyada olmak üzere bana saldıran, provoke eden, alay eden, yüzlerce çirkin mesaj oldu. Onlar da gözümde seviyesiz dünyanın, ufku kararmış insanlığın sözcüleri haline geliyor. Zaten uluorta övünerek, çoğu kimliğini de deşifre ediyor. Dayanamadım. Türkiye’de yaratılan bu “ucube” yitik kuşak’ın yüzü kızarmadan kaleme alabildiklerini, ülkenin bir röntgenini görmemiz için sizlerle paylaşmak istedim. Aslında çoğu ahlaksızı okuyup bloke etmiştim. Diğer bazılarına ise Twitter yeterince geriye gidemediği için ulaşamadım. İşte arta kalan küfürlerin “hafif” küçük bir kısmından örnekler: (TTT) lan zımbırtı. Bu konuşmalarından dolayı böğürttüler seni lejyon çocuğu. Ölüyorum diyordun o da fos çıktı:) (Tu) Hastaneeee. Ölüyoruuuum. Hahahaja. Ulan çok komik adamsın Bedri. Döverim bak seni Bedri. Maymun olursun haber bültenlerinde. (Ar) Zaten bacakta ana damarına gelseydi zaten orada kurtulurduk senden milletçe. Neyse artık başka zaman inşallah.(km) Napıyım sana gıcık oluyorum. Yakıştı mı erkek adama ufacık yaradan sonra bağırdın o kadar. Seninle daha fazla uğraşacak değilim bahçemde bir köpek var bu vakitleri ona harcamam gerekiyor zira o bunu hak ediyor. (onr) Şişli Balıkçısındaki kendini yırtarak balıkların taze olduğunu anlatan çocuğa “BB gibi feveran etme” dedim, düşüncelere daldı. (Sa) Yahu biraz edep o halinle bağırıp çağırdın arabasına bile kimse almadı seni… İnsanlıktan nasibini al biraz… Bakın bunlar yayımlanabilir, “Aysbergin görünen yüzü”… İlk paragrafta aktardığım caniler, fiili kan içici katillerse, bunlar da demek onların yüreksiz, duygusuz, kalpsiz, üzerinden kötülük dökülen bir çeşit daha masum “ideologları” oluyor. İnsanın ölümden dönen fikir düşmanına bile bu seviyesizlikle saldırabildiğini görünce, aklıma tek soru geliyor: Bunları kim yetiştirdi? Hangi çarpık ruhlu aileler, hangi eğitim sistemi? Her biri açıkça bu cümleleri yazmış olsa da, yine de onların tüm ailelerini aşağılamamak ve kendilerini de korumak için isimlerini sakladım, salt rumuz baş harflerini koydum. Tanrı onlara akıl fikir ve izan versin! Sevgili dostum Mehmet Emin Kunt’un “Aydınlıktan Karanlığa Türkiye Cumhuriyeti” kitabı (Pupa Yayınları) birkaç gün önce çıktı. Ülkenin adım adım nasıl karartıldığının tüm kapsamlı, kronolojik, detaylı bir analiz eşliğinde gelen hikâyesini içiniz burkularak izleyeceksiniz. Bizler için, çevrenizdeki kitaplar hep “Türkiye Cumhuriyeti=Karanlıktan Aydınlığa” idi. Şimdi kâbuslar gerçek oldu, rüyalar değil. Peki, ülke nasıl adım adım uçuruma yuvarlanan freni patlamış kamyon görünümüne geçti? Kunt kitabında sırayla, 27 Mayıs Devrimi’nin karalanma sürecine nasıl geçildiğini, Özal dönemi sinsice ve açıkça gelişen laiklik düşmanlığını, AKP döneminde yapılan hukuksuz tayinleri, hükümet ve devleti birbirine karıştıran çarpık anlayışı, devlet kurumlarında yaşanan dönüşüm ve cemaatçi yapılanmayı, yurtseverlere ve Cumhuriyet kurumlarına karşı koyulaşan baskıları, irtica ile mücadelenin “suç” haline dönüştürülmesini, “Atatürk’ü putlaştırmayalım” söyleminin yaygınlaştırılmasını, Atatürk devrimlerinin sırayla tersyüz edilmesini, orduya yapılan darbecilik suçlamaları gibi en kritik onlarca konuyu, bağlantılı geçişleriyle ele alıyor. Seçime gidilen şu gergin günlerde kesinlikle kararsız gençlerin gözünü açması gereken bir çalışma… İşte bu defolu insancıklar, adam kesen, adam öldüren veya ölümün köşesinden dönen insanlara bile kin kusup alay edebilen ırk, insanlıktan, barıştan, kardeşlikten, bizi biz yapan Atatürkçü değerlerden hızla uzaklaştırıldığımız böyle bir “karanlığa göçüş” sürecinde türedi. Hem de çoğu cehaletlerinin ortasında, sözde din adına yapıyorlar bu densizlikleri, gerçek dini değerlerden utanmadan… 3040 yıl önce böyle çirkinlikler görülemezdi. “İleri demokrasi” dedikleri “gelişme” bu mu acaba? HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] 1/ Özellikle lü 1 fer avında kullanılan geniş 2 gözlü balık 3 ağı. 2/ Çin’in 4 para birimi... 5 “ büke belimizi / Söylet 6 meye dilimizi 7 / Hasta iken 8 halimizi / Soranlara selam 9 olsun” (Yunus Em 1 2 3 4 5 6 7 8 9 re). 3/ Bir ilimiz... 1 G A D İ R H UM Ağzımızdaki dişlerin 2 Ö R E K E G A F bir bölümüne verilen 3 R OMA N T İ ZM ad. 4/ Halka biçi4AME R A Y I minde mercan ada5N A O K R A H sı... Rusların ünlü 6 L İ S İ S B U bir destanı. 5/ OkutK U Y UM man. 6/ Spor karşı 7 A R P 8R A K S S A ĞU laşmalarında seyir9 N A U T İ L U S cileri coşturan kimse... Letonya’nın para birimi. 7/ Asur krallığının başkenti... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 8/ İki tarla arasındaki sınır... Sarkaç. 9/ Yaşamsal sıvı... Kırklareli’nin Demirköy ilçesinde, “tabiatı koruma alanı” kapsamına alınan göl. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çiçekleri halk hekimliğinde kullanılan, çalı görünüşünde bir bitki. 2/ Elektrik ya da telefon tellerinin toplanıp bağlandığı kutu... “Vizon” adıyla da tanınan kürk hayvanı. 3/ Yapağıdan elde edilerek eczacılıkta ve parfümeride kullanılan, sarımtırak renkte yağ. 4/ Zihin... Yumurta verimi yüksek bir tavuk ırkı. 5/ Bir burç adı. 6/ Nefret edilen kimseler için kullanılan bir söz... Dingil. 7/ DenizliAfyonkarahisar sınırında bir göl... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 8/ Toprağı kazıp siper yapmak. 9/ Erzurum’un bir ilçesi... Üzüntülü düşünce durumu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle