22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 17 MAYIS 2011 SALI ekonomi@cumhuriyet.com.tr 14 EKONOMİ Munzam karşılıkların arttırılmasıyla kart aidatı, hesap işletim ve havale ücretinden alınan masraf yükseldi Bu da munzamın faturası Ekonomi Servisi Merkez Bankası’nın, mevduat munzam karşılık oranlarını arttırması ve tuttuğu karşılıklar için faiz vermeyi de reddetmesinin faturası tüketiciye çıktı. Tüketici Dernekleri Federasyonu’nun (TÜDEF) yaptığı hesaplamaya göre bu yılın ilk çeyreğinde tüketiciden alınan komisyon ve masraflar 500 milyon lira artarak 4 milyar liraya çıktı. TÜDEF Genel Başkan Yardımcısı Ali Çetin, bu soygunun durdurulması için, içinde tüketicinin temsilcilerinin de olduğu bir Finans Hizmetleri Danışma Kurulu oluşturul Tüketici Dernekleri Federasyonu’nun BDDK’nin verilerinden yararlanarak yaptığı hesaplamaya göre bankaların tüketiciden aldığı komisyon ve ücretler sadece son 3 ayda yüzde 13 arttı. 500 milyon lira yükselerek 4 milyar TL’ye çıkan masraf ve komisyonların yıl sonunda 16 milyar lirayı bulması bekleniyor. masını önerdi. TÜDEF’in hesaplamasına göre munzam karşılık oranlarının arttırılmasının tüketiciye yansıması şöyle oldu: Bankalar, “munzamın” artmasıyla birlikte kaybettikleri kâr kaybını tüketici işlemlerinde alınan komisyon ve masraflara yüklediler. 2011 ilk çeyreğinde yaklaşık 4 milyar TL tüketicinin cebinden çıkarak bankaların kasasına gitti. Bankaların, kart aidatı, hesap işletim ücreti, havale masrafı vb. bankacılık hizmet gelirleri ile tüketici kredilerinden aldıkları ücret ve komisyonlar bir önceki yıla göre 500 milyon TL artarak yaklaşık 4 milyar TL oldu. Masraf ve komisyonlar, 2011 yılı ilk çeyreğinde bir önceki yıla göre yüzde 13.3 oranında artarak 4 milyar TL’ye geldi. Bu tutarın yıl sonu itibarıyla 16 milyar TL olması bekleniyor. Bankaların toplam gelirleri ile tüketicilerden aldıkları hizmet gelirleri karşılaştırıldığında tüketicilerden alınan hizmet gelirlerinin tüm gelirler içindeki payı AKP’nin iktidar olduğu 2002 yılında yüzde 6 iken, bu oran 2007 yılında yüzde 11.5, 2010 yılında ise yüzde 13.8 olmuştur. Bu oranın 2011 yılı sonu itibarıyla yüzde 14.5 olması bekleniyor. Ali Çetin, verilere ilişkin değerlendirmesinde şöyle dedi: “Ba kan Ali Babacan bankaların bu konudaki gelir kaybı için ‘Ortalama maliyetleri arttığı zaman da bunun bir miktarını kredi faizlerine yansıtırlar diye düşünüyorum’ diyerek bankalara yol göstermişti. TÜDEF olarak 2 ay önce yaptığımız açıklamada, ‘Bu bedeli tüketici ödeyecek’ demiştik. Bankaların 2011 yılı ilk çeyreği ile ilgili açıklanan veriler öngörümüzü doğruladı ve bankalar ‘munzamın’ artmasıyla birlikte kaybettikleri kâr kaybını tüketici işlemlerinde alınan komisyon ve masraflara yüklediler.” Adı Konmamış Paylaşım Savaşları Serbest piyasa düzeni, süslü adı ile küreselleşmenin akıl almaz boyutlarda, milyarlarca dünyalıyı en yaşamsal insan haklarından koparan acı gerçekleri, katlanan milyarlarca dünyalının onlu yıllarda eğitim, sağlık çalışma başta, en yaşamsal haklarda büyük kayıpları... Adı konmadan yoksul güney dünyasında, kendi koşullarına özgü 1. Cihan, paylaşım savaşlarını paramparça, kolay kolay sona ermeyecek bir süreklilik içinde gündeme getirdi... Arap baharı olarak değerlendirilen gelişmeler ise paylaşım savaşlarını, en zengin enerji kaynaklarının üzerindeki topraklarda, en çok yoksullaşan, yoksunlaşan İslam dünyasına taşıdı... Küresel ideolojinin hizmetinde şeyhler, askerisivil diktatörlükler, cemaatler eliyle birileri çok fazla zenginleşip çoğunluk çok fazla yoksullaşınca, sisteme hizmet adına kullanılan şeriat yorumlarında parçalanmış mezhepler, siyasi İslamcı cemaat, aşiret örgütlenmeleri; şimdilerde en çaresiz, en altta kalanlar olmama adına, kullanıldıkları odaklarla, ancak terör örgütleri ile ulaşabildikleri çatışmalarda da çoğunlukla yenik düşerek, yerel iktidarları ele geçirme adına kendi aralarında iç savaşa yöneldiler... Dünya ölçeğinde tartışılmayan kabul edilmiş gerçekler arasında radikal İslami akımlar, terör örgütlerinin kuruluşlarının emperyal çıkarlara hizmet odaklı oldukları var.. El Kaide, Taliban, Hamas en ünlüleri... ABD’nin 11 Eylül’ü, hâlâ şaibeli olsa da, önceden çok işe yaramış, çok, kullanılmış El Kaide, lideri Usame bin Ladin‘in üzerine kalmıştı. Emperyal paylaşım, büyük devletler arasındaki silahlı cihan savaşlarının, çokuluslu şirketlerin kimlikleri, ulus devletlerin evrensel sermaye, piyasalar düzeni çıkarları lehine zayıflatıldığı süreçte artık gündemde olmadıkları varsayılıyor. Tek kutuplu küresel dünyanın yeni düşmanı yoksul güneyde, kuralsız düzenlerin ürettiği kuralsız terör örgütlenmeleriydi... ABD’nin terör travması 11 Eylül’ü; demokrasi adına, terörle savaşta, örgütlerin bulunduğu yerlere kaymak, süper devletleri, halklarını güvenceye almak, dünyaya demokrasiyi yaymak(!) gerekçeli Afganistan, Irak işgallerini gündeme getirdi. İşgaller vitrinde aslında yörelerin tüm çevre ülkelerine askeri üslerle yerleşme, bu kez ağırlıklı sivil görünümde yeni yandaş iktidarlar getirme, özgürleşme adına ayrımcılıkla ırklar ve dinler üzerinden çatışmalıçatışmasız parçalanmalarla yeni haritaların oluşturulmasını, dünyanın paylaşım haritalarının yeniden düzenlenmesini.. sağladı... Çarkları döndürmeye yetmedi.. IrakAfganistan bataklıklarında aşiretler, mezhepler, ırklar üzerinden kanlı çatışmalarla ölenler, yaralananlar binler, onbinlerle sayılırken yolsuzlukvurgun düzeni ayrımcılıklar dengesine oturtulmaya çalışılan yandaş sivil iktidarların ayakta durmaları sağlanamadı... Hep müttefik kalmış Pakistan radikal İslami akımların odağı olarak başa bela sorun haline gelirken karşıt olarak savaşta güçlenen İran işgal edilemeyecek kadar güçlendi. Suriye bile sorun haline geldi. Kangren sorun Filistin‘de emperyal odakların istemlerine aykırı yandaşkarşıt FilistinHamas buluşması önlenemezken.. Arap baharları ile yıpranmış iktidarların yerine ılımlı İslami yandaş rejimlerin oturtulmaya çalışıldığı Tunus, Mısır, Suriye, Yemen.. Ortadoğu petrol odaklı ülkelerin yönetim projeleri bir bir suya düşecek gibi... Pakistan’da yaşamın göbeğinde, sözde kuş uçurtmayan dünyanın süper güç odaklarının yıllardır bulamadığı varsayılan Usame bin Ladin’in öldürülmesi Obama iktidarı için doping oldu. İlk misillemesi 80 ölü ile Pakistan polis okuluna yapılan Pakistan Talibanı terör eylemi. New York Times son değerlendirmesinde ABD’nin yeni dünya dengelerinde ekonomik, sosyal, siyasal çıkarları gereği doğrudan işgal, savaş, yoksulların iç savaşlarında taraf olmayacağını ilan ediyor. Uzmanlar iki işgal bataklığı deneyiminden sonra bunun bir zorunluluk olduğunu da ifade ediyorlar... Dolaylı, yandaş ılımlı İslami iktidar projeleri, yeni paylaşım haritalarını öne çıkaran ana neden de bu olmalı... Ancak Arap baharları deneyimlerinde evdeki hesap çarşıya uymuyor... Paylaşım dengeleri öylesine bozuldu, çaresizlik öylesine bir yaşamsal paylaşım iç savaş sürecini, ideolojik olmadan ırklar, ağırlıklı mezhep çatışmaları, cemaatler, aşiretler üzerinden gündeme getirdi ki ortalık kan revan... Tunus uzaktan şimdilik askeri güvence dengesinde, tetikte... Mısır’da yönetimin geçici askere teslim edilmesi daha insanca, gerçeği olmasa da taklidi daha demokratik bir düzen için umut ışığı olamadı. Geçen hafta radikal İslami grupların saldırılarında 15 Hırıstiyan öldü, 78 yaralı var. Yemende sokak eylemlerinin sonuncusunda 19 ölü var. Sivil insanlar sıcak suyla haşlanmışlar. Suriye’de kısa sürede toplam ölü, yaralı sayısı verilemiyor, ancak kaçanların vurulduğunun görüntüleri var... İsrail’in El FetihHamas barışmasına ilk tepkisi olan saldırıda 8 ölü var... Bütçe son 3 ayda açık verdi Ekonomi Servisi Maliye Bakanlığı Nisan ayı ile OcakNisan dönemi bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Buna göre Nisan ayında bütçeden 22 milyar 467 milyon lira harcama yapıldı. Buna karşılık 23 milyar 523 milyon lira gelir elde edildi. Geçen yıl Nisan ayında 4.5 milyar lira açık veren bütçe, bu yılın Nisan ayında 1 milyar 56 milyon lira fazla verdi. Böylece 23 yıldan sonra ilk defa bütçe Nisan ayında fazla vermiş oldu. OcakNisan döneminde ise bütçe giderleri 95 milyar 320 milyon lira, bütçe gelirleri ise 92 milyar 252 milyon lira olarak gerçekleşti. Bütçe, OcakNisan döneminde ise 3 milyar 68 milyon lira açık verdi. Mardinli çocuklar kariyer yapıyor GAMZE AKDEM R MARDİN PepsiCo’nun gıda şirketi Frito Lay’in eğitimde bölgelerarası fırsat eşitsizliklerini en aza indirme hedefiyle GAP İdaresi işbirliğiyle hayata geçirdiği Cheetos Gelişim Merkezleri ve merkezlerin sorumluluk alanı olan yaş aralığını lise seviyesine taşıyan “Kızlarımız Okuyor” projelerinde eğitim gören çocuklar için “Kariyer Günü” düzenlendi. Sosyo ekonomik zorluklar yaşayan kız öğrencilerin 14 yaşından sonra, her türlü ihti yaçlarının karşılanarak lise eğitimlerine devam etmelerinin sağlandığı projeden faydalanan kız öğrencilerinin sayısı şu an 50’ye ulaşmış durumda. Frito Lay Türkiye, 2003’ten bu yana GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı’nın işbirliğinde Cheetos Gelişim Merkezleri Projesi’ni sürdürüyor. Türkiye Kalkınma Vakfı da 2008’den bu yana projeye lojistik destek veriyor. Proje kapsamında Batman, Mardin (Nusaybin, Ömerli), Adıyaman (Merkez, Gölbaşı), Diyarbakır (Silvan), İzmit (Suadiye) ve Şanlıurfa Hilvan ile birlikte 6 ilde 8 adet Gelişim Merkezi bulunuyor. Kilis’te kurulan 9’uncu merkezin resmi açılışının sonbaharda yapılması planlanıyor. 5 14 yaş grubuna yönelik hizmet veren proje kapsamında 2003’ten bu yana 10 binin üzerinde çocuğa ulaşıldı. Merkezler, okul çağı ve okulöncesi çocukların, ders çalışabilecekleri, sportif, kültürel ve sanatsal faaliyetlerden yararlanabilecekleri ortamlar yaratmak, çocukların zihinsel, duygusal, kişisel ve sosyal gelişimlerini desteklemek ve ailelerinin bilinçlendirilmesine katkıda bulunarak daha sağlıklı bir toplumun ilk adımlarını atmak için hayata geçirildi. 2 milyon 964 bin kişi işsiz Ekonomi Servisi İşsizlik oranı şubat dönemi için yüzde 11.5 oldu. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde yüzde 14.4, ocak döneminde ise yüzde 11.9 idi. TÜİK verilerine göre tarım dışı işsizlik oranı aynı dönemde yüzde 14.2, Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı yüzde 48.5 oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı 2010 Şubatındaki yüzde 25.5 düzeyinden yüzde 20.6’ya geriledi. Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 600 bin kişi azalarak 2 milyon 964 bin kişiye düştü. Mevcut işsizlerin yüzde 12’sini (357 bin kişi) bu dönemde işten ayrılanlar oluşturdu. Şubat döneminde istihdam edilenlerin sayısı, geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 535 bin kişi arttı. Zenginler ikiye katlanacak Ekonomi Servisi ING Bank’ın, Londra merkezli Datamonitor ve IMF Dünya Bankası Ekonomik Görünümü Raporu verilerini baz alarak hazırladığı analize göre, Türkiye’de 20102014 arasında 20 bin kişinin daha dolar milyoneri olması, böylece dolar milyoneri sayısının 45 bini aş Emirlik Dubai Bank’a el koydu Ekonomi Servisi Dubai emirliği, ülkenin bankacılık ING’nin analizine göre Türkiye’de 100 bin TL likit varlığı sistemine gelebilecek olası zararları önlemek için Dubai Bank’a el koydu. olan kişi sayısı ise ilk defa 2014’te 1 milyonu aşacak. Birleşik Arap Emirliklerini oluşturan ması tahmin edildi. 100 bin TL li rıyla 75 bin dolar ve yedi emirlikten biri olan ve içinde kit varlığı olan kişi sayısı ise ilk de üzerinde likit varbulunduğu borç krizinden çıkmaya çalışan lığı olan kişilerin fa 2014’te 1 milyonu aşacak. Dubai emirliği, bankaya sermaye yardımı ING Bank Özel Bankacılık ve Bi oluşturduğu özel yapacağını ve mevduat sahiplerinin reysel Bankacılık Pazarlama Genel bankacılık segparalarının korunacağını belirtti. Dubai Müdür Yardımcısı Cenk Taba mentine, TürkiBank’ın aktifleri 2009 sonu itibariyle 17.4 koğlu’nun açıkladığı analize göre ye’de giren yakmilyar dirhem (4.74 milyar dolar) Türkiye’de ‘üst gelir grubu’ ola laşık 700 bin müşdüzeyindeydi. Aynı yıl 290.6 milyon rak tanımlanabilecek 100 bin TL teri bulunuyor. Tadirhem zarar eden bankanın geçen yılki üzeri likit varlığa sahip 652.5 bin ki bakoğlu, zenginlesonuçları açıklanmadı. Dubai Bank’ın şi bulunurken, bu sayının 2011 rin şimdiye kadar tamamına sahip olan Dubai Banking sonunda 739.2 bin kişiye çıkması varlıklarını daha çok Group’un yüzde 70’i Dubai bekleniyor. Bu grubun yarattığı mevduat ya da bonoda Emiri’ne ait özel şirket Dubai toplam likit varlık tutarı 2010’da değerlendirdiklerini anHolding’e ait. Dubai Banking 193.4 milyar dolarken, 2011 so cak artık biraz daha farklıGroup’un yüzde 30’u gayri nunda, 220.1 milyar dolara çıkması laşmaya gitmek zorunluluğu menkul şirketi Emaar tahmin ediliyor. 2010 sonu itiba bulunduğunu söyledi. Properties’e ait. Seçimlerden sonra anayasa değişikliğinin gündeme geleceği, değişmez maddelerin değişeceği, rejimle ilgili önemli değişikliklerin olabileceği öne çıkarken Osmanlı dönemine atıfta bulunmak, o dönemin yönetim biçimini uygulanabilir bulmak, eyalet sistemlerini tartışmak Osmanlı’nın neden yıkıldığını, ekonomi düzeninin bu yıkımda başrolde olduğunu tekrar tekrar hatırlamamız gerektiğini ortaya koyuyor. Öte yandan Eurovision yarışmasında Azeri kardeşlerimizin birinci olması ve Türk bayrağı ile sahneye çıkmaları bizi çok gururlandırıp duygulandırırken genlerimizde olan bazı reflekslerin depreşmemesi için de Osmanlı’nın yıkılış sebeplerini sürekli irdelememiz gerekiyor. Osmanlı’da özel mülkiyet düzeni yoktu Osmanlı’da özel mülkiyet yoktu. Toprak sahibi, halife olan padişahtı. Tımar sistemi (miri sistem) vardı. Bu topraklar padişahın sadık adamları olan sipahilerin tasarrufunda idi. Sipahiler saraya vergi ve asker sağlıyordu. Bu hiyararşik düzen, aslında Avrupa’daki feodal sitemden de farklı idi. Avrupa’da senyörlerin toprakta çalışan serfler üzerinde mutlak hâkimiyeti vardı. Oysa sipahi memurdu. Toprak padişahın, tapu resmi adıyla sipahiye ödenen bir gelir vardı. Toprağı işleyen köylü (reaya) ise sadece kuldu. Bu düzende toprağı işleyen bu çoğunluğun özgürleşmesi mümkün değildi. Osmanlı’da vergi sistemi ayni tahsilat şekline dayanıyordu İltizam sistemi, esasen vergilerin ayni olarak alındığı devirlerde kullanılmış bir tahsil usulüdür. Bu sistemde vergilerin tahsil yetkisi belirli ve götürü bir bedel karşılığında devlet tarafından anlaşma ile adına “mültezim” denen üçüncü bir şahsa verilmektedir. Para dolaşımdan değil mal üzerinden, mal olarak vergi toplanıyordu. Osmanlı üreten değil tüketen bir ekonomik yapıya sahipti Osmanlı ekonomisi fetihlere ve buradan elde edilen ganimetlere dayalı olduğundan, Osmanlı sanayileşmeyi sağlayamamıştır. Avrupa’da sanayileşme başladıktan Osmanlı’ya Özlem Hiç de Gerçekçi Değil sonra Osmanlı Avrupa’nın yarattığı katma değeri tüketmeye, kendinden bir şey koymamaya devam ettikçe Avrupa ile Osmanlı arasında ekonomik anlamda büyük bir fark doğmaya başlamıştır. Osmanlı tüketim ekonomisini bir süre sonra borçlanmaya dayandırmıştır Debdebe, çılgın tüketim, aristokrasinin refahı fetih ganimetleri ile finanse edilememeye ve borçlanma ciddi bir finans kaynağı haline gelmeye başlamıştır. Muhteşem Yüzyıl dizindeki gibi Kanuni dönemi gerçekten ekonomik anlamda muhteşem değildir. Kapütilasyon (imtiyazlar) aslında artan tüketimin sonucudur. Osmanlı ekonomik düzeni, İslam ekonomi anlayışı ile de bağdaşmamaktadır Kuran’da rızkın ticarette olduğu, özel mülkiyete önem verildiği, ticaret erbabı sınıfının teşvik edildiğini biliyoruz. Osmanlı ekonomisi özel girişimciliğe kapalıdır. Toprak sahipliği dinsel temele oturtulmakla birlikte, tek kişinindir. Küresel ekonomik düzende toprak imparatorlukları devri sona ermiştir Küresel ekonomik düzende artık dolar, şirket, ekonomi imparatorlukları vardır. Teknolojinin bulunduğu seviyede emperyal ülkeler bayraklarını istedikleri yerde istedikleri şekilde gözümüzün içine soka soka sallamaktadırlar. Bizleri borçlandırarak alacaklının borçluya ne yapabileceğini göstermektedirler. Üreten, ürettiğini satan ekonomiler ayakta kalabilir Devamlı tüketen, üstelik çılgınca tüketen, üretmeyen veya yeterli üretmeyen, ürettiği kadar için değil tüketimi için sürekli borçlanan, borçlarını nesillere aktaran bizim gibi ülkeler emperyal ülkelerin denetiminde kurtulamazlar. Bizi Osmanlı’ya özendirerek çanımıza ot tıkarlar. Durup dururken ülkenin bölünmesi için büyük millet edebiyatı ile bizim gözümüzü boyarlar. Cari açık büyüme için şart derler, sonra aman cari açığa dikkat derler. Kürt kardeşlerimizin aklını karıştırıp, ne güzeldi Osmanlı zamanı dedirtirler! Anayasa değişikliğinin bir ayağı ortaçağ düşünce sisteminde olanlarla değiştirilmeye kalkılırsa, ne demokrasi kalır ne özel mülkiyet. Belli sınıfların zenginliği, padişah gibi liderler ve dinsel temele oturmuş adalet sistemi ile öyle bir yanarız ki, Allah korusun. Bu nedenle ey kararsız seçmen, ey istikrarı ağzına pelesenk etmiş işadamı, ey ülke bölünse ne olur diyen farkındasız kişi, ey Kürt kardeşim; dolar imparatorluğuna aldanmayın. Dünya sahnesine konan oyunu görün. Oyunun birçok sahnesini zaten görüyorsunuz. Final sahnesinin ülkemizde oynanacağını, en azından oynanabileceği noktasından hareketle sandığa mutlaka gidin, Meclisimizin dengeli bir yapıya gelmesini sağlayın. Karsan V1’e yoğun talep Haber Merkezi New York Belediyesi’nin açtığı taksi ihalesini finalde kaybeden “Karsan V1”e, farklı ülkelerden 40’tan fazla şehir talip oldu. Karsan Yönetim Kurulu Başkanvekili Klod Nahum, önceliklerinin aracı bitirmek olduğunu, talepleri daha sonra inceleyeceklerini belirterek “Öyle yoğun talep oldu ki bazılarını geri çevirmek zorunda kaldık” ifadesini kullandı. Rönesans’ın halka arzı ertelendi Rönesans Gayrimenkul Yatırım’ın halka arzının konjonktürün daha uygun olacağı bir tarihte yapılmak üzere geri çekilmesine karar verildi. Yapılan açıklamada 1213 Mayıs 2011’de gerçekleştirilen talep toplama sürecinde yurt içi yatırımcılardan tahsisatın üzerinde talep gelmiş olmasına rağmen, yurt dışı yatırımcılardan, ayrılan tahsisatın altında talep geldiği belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle