15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 9 N SAN 2011 CUMARTES 6 Efe yaramazlıktan ölmüş! İstanbul Haber Servisi Okulun tuvaletindeki lavabonun başına düşmesi sonucu ölen Efe Boz’un (6) ailesinin, İstanbul Valiliği ve Milli Eğitim Müdürlüğü aleyhine açtığı davada “ilginç” bir savunma geldi. Boz’un “yaramaz bir çocuk” olduğu belirtilen savunmada, “lavaboya tutunduğu, hoplayıp zıpladığı, belki aynaya bakmak için lavabonun üzerine bile çıktığı” yazıldı. Baba Kemal Boz, pazartesi günü protesto amacıyla tek başına Ankara’ya yürüyeceğini açıkladı. HABERLER C HANER: DAVA B LEREK K L TLEN YOR BÜ’NÜN ODATV BASKINI B L RK Ş RAPORU ‘Yargı artık bir oyun’ ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) Eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in, “görevini kötüye kullanmak ve imar kirliliğine neden olmak”tan Yargıtay’da yargılanmasına devam edildi. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenen Cihaner’in yürüttüğü “cemaatlere” ilişkin dava dosyasının henüz ulaşmadığının söylenmesi üzerine Cihaner’in avukatı Turgut Kazan bunun suç olduğunu söyledi. Duruşmanın ardından Cihaner, siyasi iktidarın yargıyı ne hale getirdiğinin bir ispatının yaşandığını vurgulayarak, yaklaşık 1 yıldır talep edilen dosyanın Yargıtay’a gönderilmediğini söyledi. Cihaner, “Yargılamayı bilerek kilitleyip, muhtemelen siyasi birtakım hesapların yerine getirilmesine hizmet ediyorlar. Bunun artık bir oyun olduğunun, yargının ne hale geldiğinin bilinmesi gerekiyor” dedi. “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” dava dosyasının aslı, uyuşmazlığın giderilmesi için gönderildiği Yargıtay Ceza Kurulu’ndan 10 ay sonra İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne ulaştı. Yargıtay Ceza Kurulu’nun Cihaner’in de yargılandığı Ergenekon kapsamındaki davanın Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde görülmesine dair verdiği gerekçeli karar da mahkemeye gönderildi. ‘Belge 1 dakikalık’ Haber MerkeziOdatv internet sitesinin sahibi gazeteci Soner Yalçın’ın avukatı Feza Yalçın’ın başvurusu ile Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda Odatv baskınında elde edildiği iddia edilen belgelerin “virüs” ya da “Truva atı” aracılığıyla gönderilmiş olabileceği belirtildi. Boğaziçi Üniversitesi tarafından hazırlanan raporda şu ifadelere yer verildi: “Bilgisayar dosyalarının/belgelerinin hemen aynı anda yaratılmış ve silinmiş olması normal bir durum değildir. ST3120827AS4MS1TF89 seri numaralı harddisk imajından alınan belgelerin aynı tarih ve zamanda yaratılıp silindiği görülmektedir. Bu tabloda dikkat çeken nokta, dosyaların aynı tarih ve zamanda bir dakikalık bir zaman içinde silindiğidir. Diğer dosyalara bakıldığında bunların en azından yaratılış ve siliniş tarihleri arasında dakikalar ve bazen de saatler düzeyinde farklar vardır. Dosyaların aynı zamanda, bir dakikalık bir zaman dilimi içinde yaratılıp silinmesi normal bir bilgisayar kullanımına işaret etmemektedir. Böyle bir durumda dosyaların virüs ya da Truva atı aracılığı ile yaratılıp silinmiş olması ihtimali büyüktür.” Ulan! Önce gözlerime inanamadım. Söz, onu söyleyene yakışmıyordu. Bir daha baktım, aynen öyle yazıyor. Satırlar, kelimeler karışmış olamaz mıydı? Çünkü bizim basında böyle şeyler olur… Fakat söz konusu kelimeyi TV’de onu söyleyenin ağzından işittiğimde kuşkuya yer kalmadı... Kendisinden böyle bir söz hiç beklenmeyen kişi, muhatabına “Ulan!” diye hitap ediyordu… Bu söze muhatap olan kişiden, hatta milletten özür falan dilenmişken, konuyu ben de unuttuğumu sanıyordum ki, bir de baktım “ulan!” sözcüğü zihnimde dolanıp duruyor… Serde dilcilik var ya, merakımı yenemeyip sözlüğe sarıldım… TDK’nin Türkçe sözlüğünde karşıma üç karşılık çıktı: Kelime, “oğlan”dan türeme imiş… Karşılıklar ise sırasıyla şöyle: 1) kaba Ey. 2) Çok kaba bir biçimde öfke ve nefret anlatır. 3) Erkek çocuklara seslenme sözü olarak kullanılır. Merakım bununla giderilmedi. Ardından internette Türkçeİngilizce Tureng’e girdim. “Ulan!”a karşılık olarak verilen İngilizce sözcüklerden bazıları “ulan!”la birlikte “Be adam! Yahu!” gibi anlamlar içermekteyken, bazıları “ahbap”, “arkadaş”,“kafadar”,“kanka” gibi anlamlara geliyor… Görüldüğü gibi karışık bir iş... Bir yanıyla sevimli, dostane bir hitap biçimi… Bir yanıyla kaba, incitici … Neresinden almak gerekiyor? ( Bu arada, “ulan!”a muhatap olan kişinin çokça kullandığı “yahu!”nun “ulan!”la eşanlamlı olduğunu görmek, beni şaşırtmadı diyemem…) Yukarıdaki son cümleyi de yazdıktan sonra yazımın akışında duraklama olabileceğini hissederek, yazarların, sanatçıların çok iyi bildiği o tedirginliği yaşadım… “Ulan!”la başladık da, nasıl sürdürüp sonunu nasıl bağlayacağız? Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık dedikleri türden bir durum… Sözgelimi Aziz Nesin usta, bu işin içinden nasıl çıkardı? Desek ki “ulan!” o kadar da kötü bir söz değil... “Yahu!”, “be adam!” gibi, ille de hakaret amacı taşımaksızın öfkeyle söylenebiliyor… Üç beş cümlede bir “yahu!” diyen, argo kullanmayı seven, öfkeyi hitabet sanatı olarak gören kişinin bundan çok da gocunmaması gerek… Sonra aklıma başka bir şey geldi... Son zamanların modasına uyarak halkoylamasına başvursak ve halkımıza sorsak: “Söylenen bu söz sizce onu söyleyene mi yoksa söyletene mi daha çok yakışıyor, ya da yakışmıyor... Ne dersiniz?...” Böyle bir oylama sonucunda çıkacak “evet” ler’in, “hayır”ların, “yetmez ama evet”lerin ve ilginç bir seçenek olarak da “yetmez ama hayır”ların oranları acaba ne olurdu?.. Birden, “yetmez ama hayır” buluşumla Aziz Nesin ustaya yaklaştığımı hissettim ve yazıyı kurtarmış olmanın gönül ferahlığını duydum.... Doğrusunu söylemek gerekirse bu buluş yazıya başlık bile olabilirdi... Ama yine de “Ulan!”ı yerli yerinde bırakalım… Önümüzdeki parlamento seçiminde halktan “evet” oyu isteyecek bugünkü siyasal iktidara, halkımızın büyük bir çoğunlukla “yetmez ama hayır!” demesini umarak ve dileyerek… Savcı Demir tarih verdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 12 Eylül askeri darbesinin sorumluları hakkındaki soruşturma için görevlendirilen savcı Murat Demir, soruşturmayı yıl sonuna kadar tamamlamayı amaçladığını söyledi. Demir, 12 Eylül darbe suçunun zamanaşımına girip girmediği konusunda, “Zamanaşımı söz konusu değil. Zamanaşımının, soruşturmanın başladığı tarih itibarıyla değerlendirilmesi mümkün” dedi. Erbey’in yaşam savaşı İstanbul Haber Servisi Florya’da bulunan 1.2 kilometre uzunluğundaki dev akvaryumda rutin temizlik sırasında vakuma kapılıp nefessiz kalan 3 yıldız bröveli dalıcı Volkan Erbey bir haftadır yaşam mücadelesi veriyor. Erbey’in hayati riskinin devam ettiği, beyinde ödem oluştuğu ve yoğun bakımda tedavisinin sürdüğü belirtildi. Balbay, nsanların beyin ölümünün gerçekleşmesi mi isteniyor?’ diye sordu Şefik Hüsnü anıldı İstanbul Haber Servisi Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası kurucularından Şefik Hüsnü, ölümünün 52. yılında Şişli Feriköy Mezarlığı’ndaki kabri başında yakınları ve dostları tarafından anıldı. Törende konuşan Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, “Şefik Hüsnü’nün milli demokratik devrim ve bilimsel sosyalizm adına verdiği yüz yıllık mücadelesini üstlenen İP ve Aydınlık, bu mücadelenin sürekli bayrağı olmuştur” dedi. Ağırlaştırılmış tutukluluk HAT CE TUNCER Çarkın için suç duyurusu İstanbul Haber Servisi TAYAD’lı aileler, 199098 arasında gerçekleşen polis infazlarına ilişkin Susurluk hükümlüsü özel harekâtçı Ayhan Çarkın ile 32 kişi hakkında suç duyurusunda bulundu. Sultanahmet Parkı’nda bir araya gelen TAYAD’lılar adına açıklamayı gözaltına alındıktan sonra boğularak kaybedilen Neslihan Uslu’nun ablası Nagihan Kurt yaptı. Kurt, onlarca insanın polis tarafından infaz edildiğini söyledi. Taksim’de ortak kutlama ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sendikalar ve meslek örgütleri 1 Mayıs Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü’nü Taksim’de ortak kutlama kararı aldı. Türkİş’ten yapılan açıklamada, Türkİş, Hakİş, DİSK, MemurSen, KESK, TMMOB, TTB, TEB, TÜED, TÜRMOB genel başkan ve yöneticilerinin önceki gün Türkİş genel merkezinde bir araya geldiği anımsatılarak katılımcı kuruluşların, bu yıl 1 Mayıs kutlamalarının ortak yapılması yönünde görüş ve irade birliği içinde oldukları ifade edildi. ‘Gözaltında kaybolmadı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, “Cumartesi Anneleri”ni kabulünde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “dönemimizdeki faili meçhul” diye nitelendirdiği üniversite öğrencisi Tolga Baykal Ceylan’ın “gözaltında kaybolmadığı” sonucuna vardıklarını ve Bulgaristan’a kaçma olasılığı nedeniyle İnterpol’ün devreye girdiğini bildirdi. 2. Ergenekon davasında gazetemiz yazarı Mustafa Balbay “Tutukluluk cezaya dönüşmüştü. Şimdi ağırlaştırılmış tutukluluk cezasına dönüştü” dedi. Davanın dün gerçekleştirilen 115. duruşmasında sanık ve avukatlarının talepleri alındı. Balbay, eski Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz’in sorgu ve savunmalarına dikkat çekti. Balbay, bir türlü bulunamayan terör örgütüne “silahlı kanat” gerektiğine dikkat çekerek Şahin ile ona bağlı olarak bazı teğmen ve polislerin davaya alındıklarını söyledi. Balbay, Cengiz’in ifadeleri üzerine savcı Nihat Taşkın’ın “Bu iddialarını ciddi görmediğimizden dolayı sağlığı konusunda bir talebimiz olmadı. Kendisinin akıl sağlığı konusunda muayene talebi olacak mı” demek durumunda kaldığına dikkat çekti. Balbay şöyle devam etti: “Büyük bir suikast çetesi gibi ortaya atılan iddialar bu duruma geldi. Örgütün silahlı kanadının geldiği noktayı gördünüz. Savcı Nihat Taşkın’ın Fatma Cengiz’e sorusundan cesaret alarak iddianameyi yazanlara soruyorum: Akli dengelerinin yerinde olup olmadığının kontrol edilmesini isterler mi acaba?” Balbay, “Ortaya çıkarmaya çalıştıkları terör örgütü üyelerinin büyük çoğunluğuyla burada tanışıp arkadaş olduk. Burada sanıklara yönelttiğiniz soruların yüzde 88’i iddianame kapsamı dışında. Ağar’ı tanıyor musun? Korkut Eken ne ekti? Devasa ve ölçeği belirsiz davanın geldiği nokta bu... Ortada terör örgütünün izi yok. Bir kişi dahi çıkıp ‘terör örgütü üyesiyim’ demedi. Bir kişi ‘Ergenekon terör örgütünün’ varlığını ortaya çıkarırsa ilk yazan ben olmazsam namerdim” dedi. Balbay, “Son olarak kitap taslağı suç unsuru ilan edildi. Ama ben daha taslak bile olmayan notlarımla ‘sen bu notlarla kitap yapacaktın’ diye suçlanıyorum” dedi. Balbay 765 gündür tutuklu. Bektaş’ın telefonu ‘O tarihte bölgeden sinyal yok’ İstanbul Haber Servisi“Kafes eylem planı” ve “Amirallere suikast” iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen “Poyrazköy’de ele geçirilen mühimmat” davasının tutuklu sanığı emekli Binbaşı Levent Bektaş’ın kullandığı iki SIM kartın, dava konusu mühimmatın bulunduğu tarihte PoyrazköyKeçilik bölgesinde sinyal vermediği belirtildi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın 7 Mart’ta mahkemenin talebi üzerine cevabi rapor gönderdiği belirtildi. Raporda da, “yaklaşık iki aylık kayıtlara göre Bektaş’ın SIM kart sinyallerinin ağırlıklı olarak Büyükçekmece, Avcılar, Tuzla, Beykoz ve Sarıyer ilçelerinden alındığı, son sinyal bilgilerinin ise 23 ve 24 Nisan 2009 tarihlerine ait olduğu” aktarıldı. Sarıkız, Ayışığı darbelerini planladığı iddia edilen İbrahim Fırtına sanık değil. Özden Örnek sanık değil. Darbe planlarını yaptığı iddia edilen 4 komutandan üçü sanık değil. Darbe planı yapıldığı iddia edilen 17 kişinin katıldığı yemekten 4 kişi sanık. Nerede bir yemek olsa orasının tek sanığı benim. Şener Eruygur’un Mehmet Emin Karamehmet’le konuşmaları var. Karamehmet sanık değil. Süleyman Demirel neden sanık değil? En büyük suçu işledi. Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı buraya Demirel uğurladı” dedi. ‘ACIYI BAL EYLED K’ Gazeteci Tuncay Özkan mahkeme heyetine, “Bir terör örgütü el bombasının içindekileri çıkarıp onu mum yapar mı” diye sordu. Özkan, evinde yapılan aramalarda 28 bin kitap bulunduğunu, bir terör örgütünden bu kadar kitap çıkmasının beklenemeyeceğini belirtti. Özkan, “Susurluk raporu sende çıkmış diyorlar. Evet bende çıkar. Ben yayımladım çünkü” diyerek gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu bulunduğunu yineledi. Özkan ardından şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in “Acıyı bal eyledik” şiirini okudu. DEDEKT FL K BÜROLARINA BASKIN Cezaevi koşulları Flautre’dan düzeltme BRÜKSEL (AA) TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre, bazı basın organlarında kendisine atfedilen, “Türkiye’de yargı ve özellikle basın üzerinde Fethullah Gülen’in baskısının çok büyük olduğu” şeklindeki ifadeyi yalanladı. Flautre, yaptığı açıklamada, “Sadece ideolojik olarak AKP’den uzak olanların değil, aynı zamanda hükümete yakın olanların ve Ergenekon, Gülen ya da Kürt sorununu irdeleyenler dahil tüm gazetecilerin baskı altında olduğunu söyledim” dedi. Cezaevinde birinci yılını okumaya, ikinci yılını kitap yazmaya ayırdığını belirten Balbay, “Üçüncü kitabım da bitti” diye konuştu. Cezaevinde ilk bir buçuk ay tek başına kaldığını, son 45 gündür hücrede tek başına olduğunu belirten Balbay şunları anlattı: “Hücrede ellerimi iki yana doğru uzattığımda ellerim duvara değiyor. Hücreye girdiğimde eni 3 karo. Hücreye yan durarak girebiliyorum. Sandalyemi masamla yatağımın arasına koydum. Televizyonuma 3 metre uzak olabilmek için kapının yanına koydum. Masamda çalışırken kalkmak istediğimde masayı kaldırıyorum, ileri koyuyorum, aradan çıkıyorum. Tuvalete hijyen olması açısından iyiymiş, sirke döküyorum. Bu hafta 35. kez tamirci geldi. Kapı açıldığında bir an görüntü kapanıyormuş. Onu düzeltmek için yeri kazacaklarmış. Bu anlattıklarım acizlik yakarış ve çığlık olarak anlamayın.” Cezaevinde beyin ve beden sağlığına çok dikkat ettiğini ifade eden Balbay “Cezaevlerinden mektuplar geliyor. Tek kişilik hücrede 4 ay sonra kendi kendine konuşulacağını, 8 ay sonra, 10 ay sonra neler yaşanacağını anlatıyorlar. Cezaevleri devletin taammüden, adım adım insan öldürme yeri mi dir? İnsanların beyin ölümünün gerçekleşmesi mi isteniyor” diye sordu. YGS’de şifre skandalından ne zaman Ergenekon davasının sanıklarının suçlanacağını beklediğini belirten Balbay “Neyseki Başkan Ali Demir ‘Böyle bir şey yoktur’ dedi. Bir soruşturma yapılırken ‘çember daralıyor’ denir. Burada çember genişliyor. Davanın özü kayboldu. Zekeriya Öz’den bahsetmiyorum” dedi. Yargı yönetiminin kimlik değiştirdiğini vurgulayan Balbay, “Yargıçlar yapmadıklarından da sorumludurlar. Özgürlümüzü geri verin” dedi. Çetenin lideri AKP aday adayı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara polisi, özel dedektiflik bürolarına operasyon düzenleyerek aralarında muvazzaf bir binbaşı, emekli astsubay ve polislerin de bulunduğu 14 kişiyi gözaltına aldı. Söz konusu 14 kişiden 4’ü tutuklandı. Tutuklananlar arasında yer alan ve çete lideri olduğu iddia edilen emekli Astsubay Ömer Faruk K.’nin AKP’den Ankara 1. bölge milletvekili aday adayı olduğu öğrenildi. Ankara polisi, Adalet Bakanlığı’nın özel dedektiflik bürolarına ilişkin yazısı üzerine operasyon başlattı. İstanbul, Kırıkkale, Tekirdağ ve Ankara’da 6 ay süren çalışma sonunda “özel hayatın gizliliğinin ihlali, kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunu işlediği tespit edilen dedektiflik firmalarına eşzamanlı operasyon yapıldı. 14 kişinin gözaltına alındığı operasyonda mini bir cephanelik ve çok sayıda dinleme aleti ile sinyal bozucu cihazlar ele geçirildi. ‘Demirel sanık değil?’ Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu kendisinin Sarıkız ve Ayışığı darbe planları kapsamında Cumhuriyet Çalışma Grubu’nda faaliyet göstermekle suçlandığına dikkat çekerek “Fakat Ünlüer tahliye edildi Davada Ocak 2009’dan bu yana tutuklu bulunan işadamı Hüdai Ünlüer tahliye edildi. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Balbay’ın da aralarında bulunduğu 19 sanığın tahliyesi yönünde oy kulladı. Talep reddedildi. Dava 9 Mayıs’a ertelendi. HAP STEK GAZETEC LER Türkiye’yi utandıran birincilik Haber Merkezi Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Türkiye’nin, 57 tutuklu gazeteci ile Çin ve İran’ı geride bırakarak, “gazeteci hapsi listesi”nde birinci sıraya yerleştiğini duyurdu. Hapsedilen gazeteciler arasında, IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener’in de bulunduğu belirtilerek Türk yetkililere “basın özgürlüğü taahhütlerine” uyma çağrısı yapıldı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) elde ettiği raporu yayımlayan IPI’den yapılan açıklamada, özellikle son beş ayda tutuklanan gazeteci sayısının yaklaşık olarak ikiye katlandığına dikkat çekilerek bu durumun demokratik meşruiyet açısından soru işaretleri yarattığı belirtildi. Hapsedilen gazeteciler arasında, hükümeti devirmeyi amaçlayan silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan IPI Dünya Basın Kahramanı Nedim Şener’in de bulunduğuna değinen IPI açıklamasında, Dunja Mijatovic’in, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na bir mektup yazarak, yapılan bu araştırmanın medyada meşruiyet reformunun gereksinimine işaret ettiğini, bunun gerçekleşmesi için destek önerisinde bulunduğu belirtildi. Milletvekilini dinlemişler iddiası Çetenin, maddi durumu iyi olan kişileri belirlediği ve aile ile iş ilişkilerini etkileyecek şekilde bilgi temin edip şantaj amaçlı kullandığı öğrenildi. Çetenin dinlediği kişiler arasında Meclis’te bir siyasi partinin yönetim kadrosunda bulunan bir milletvekilinin olduğu da iddia edildi. Vekilin, eşinin isteği ile takibe alındığı da ileri sürüldü. Çete üyelerinin dinledikleri kişiler arasında İstanbul’da ünlü bir işadamı, sanatçı ve yöneticilerin de bulunduğu belirtildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle