16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 7 N SAN 2011 PERŞEMBE 6 HABERLER Poyrazköy davasında Çubuklu İskelesi’ndeki aramalara katılan polisler dinlendi ‘Mühimmat yosunlaşmamıştı’ HÜLYA KESK N Poyrazköy davasında, aramalara katılan polis memurları “tanık” olarak dinlendi. Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Sualtı Grup Amirliği görevlisi tanık Adnan Toktaş da Çubuklu İskelesi’ndeki mühimmatı çıkararak delil poşetlerine koyduğunu söyledi. Bunun üzerine sanık emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, “Denizde bulunan mühimmatı çıkaracak olan, yasalara göre Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’dır. Başkalarının çıkarması hukuksuzdur” dedi. “Denizdeki bir mühimmatın ne kadar süre içerisinde yosun tutacağı” sorusu üzerine tanık, “En az 34 gün içinde yosunlaşır. Çıkardığımız mühimmatlar ise yosunlaşmamıştı” yanıtını verdi. Sanık Levent Bektaş ise mühimmatların üs Ataç ifade verecek Duruşmada söz alan sanık avukatı İrfan Sütlüoğlu, müvekkillerinin eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Metin Ataç ile Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Eşref Uğur Yiğit’e suikast iddiasıyla yargılandığını hatırlattı. Bununla ilgili olarak Ataç’ın avukatının kendisine ulaştığını anlatan Sütlüoğlu, Ataç’ın 11 Nisan Pazartesi günü görülecek olarak duruşmada “tanık” olarak ifade vermek istediğini belirtti. Bunun üzerine Ataç’ın tanık olarak dinlenmesine karar veren mahkeme duruşmayı 11 Nisan’a ertelendi. tünde kendi isminin bulunduğunu, ancak o tarihte tutuklu olduğunu ve asıl sorumluların ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi. “Kafes eylem planı” ve “Amirallere suikast” iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen “Poyrazköy’de ele geçirilen mühimmat”la ilgili 69 sanıklı davanın dün 11. duruşması yapıldı. Mahkeme Başkanı Vedat Yılmaz Abdurrahmanoğlu, duruşmada Poyrazköy’de yapılan aramalarda görev alan polis memurlarının “tanık” olarak dinleneceğini ve du ruşmaya 11 Nisan Pazartesi günü devam edeceğini söyledi. Bu sırada söz alan tutuklu sanık emekli Binbaşı Bektaş ile bu davanın tutuksuz sanıkları Tuğamiral Mehmet Fatih Ilgar ve Feyyaz Öğütçü, 11 Nisan Pazartesi günü yapılacak duruşmada, taleplerini dile getirmek için söz hakkı istediklerini belirtti. ‘Görüntü kaydı yaptık’ Sanık avukatlarından Kemal Yener Saraçoğlu da İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği “Poy razköy’de arama, el koyma kararlarının” yasalara aykırı olduğunu ve denetlenmesini istedi. Duruşmada dinlenen dönemin Beykoz Asayiş Şube Müdürlüğü görevlisi tanık Muammer Kaçar ve dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlisi tanık Asım Bekçiler, 23 Nisan 2009 tarihinde yapılan arama çalışmalarına katıldıklarını, ancak “hava muhalefeti” nedeniyle arama yapılmadığını söyledi. Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü Sualtı Grup Amirliği görevlisi tanık Hayata Dönüş Operasyonu’nda görev alan 39 jandarmanın yargılanmasına devam edildi ‘ ntihar eden kimse görmedik’ İstanbul Haber Servisi Bayrampaşa Cezaevi’ndeki “Hayata Dönüş Operasyonu” sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne neden oldukları, 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılanmasına dün devam edildi. Mahkeme heyeti, İstanbul Baro Başkanlığı’nın davaya müdahil olma talebini reddetti. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, 10 tutuksuz sanık katıldı. Duruşmada, bazı müştekiler ve müdahiller ile taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanıklardan Musa Tarhan, o dönemde 3 aylık asker olduğunu, bu sebeple cezaevinin içerisine sokulmadıklarını dile getirdi. Tarhan, Elazığ Jandarma Komando Birliği’nde görevli olduğunu, Elazığ’dan İstanbul’a getirildiğini, bir cezaevinde görev yaptığını, hangisi olduğunu bilmediğini belirterek “İstanbul’da 2 gün kaldık. Jandarma Komutanlığı’nda kaldım. Bölük komutanımın adını bilmiyorum. Tim komutanımın adını hatırlamıyorum. Bize herhangi bir eğitim verilmedi. Operasyon bittikten sonra Elazığ’a geri götürüldük. Silahlarımızı Elazığ’da bıraktık” diye konuştu. Adnan Toktaş da Çubuklu İskelesi’nde bulunan mühimmatı çıkarmak için bir ekiple söz konusu bölgeye gittiklerini ve mühimmatlarla ilgili görüntü kaydı yaptıklarını söyledi. Tanık Toktaş, görüntü kayıtları ile ilgili bomba imha ekiplerin “tehlike yok” demesi üzerine denizdeki mühimmatı çıkarıp poşetleyerek bomba imha uzmanı ekiplere teslim ettiklerini belirtti. Sanık Feyyaz Öğütçü’nün, “Denizde bulunan mühimmatla ilgili, 4536 sayılı kanunun 5. maddesi gereği Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın görevli olduğunu ve komutanlığa haber vermeniz gerektiğini bilmiyor musunuz” sorusuna tanık, “Bilmiyorum” yanıtını verdi. Öğütçü de “Mühimmatı çıkaracak olan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’dır. Başkalarının çıkarması hukuksuzdur” dedi. Avukat Ülgen’in mühimmatların “Poşet içinde mi, yoksa dağınık halde mi olduğu?” sorusu üzerine tanık Toktaş, mühimmatların geniş bir alana yayılmış olduğunu, bazılarının poşet içerisinde olduğunu anlattı. “Bir mühimmat denizin içersinde ne kadar süre içerisinde yosunlaşır” sorusu üzerine tanık Toktaş, “En az 34 gün içerisinde yosunlaşır” yanıtını verdi. Avukat Ülgen’in “Peki bu mühimmatlarda yosun var mıydı?” sorusuna ise tanık “Yosun yoktu” dedi. Avukat Ülgen’in “Yepyeniydi yani?” demesi üzerine tanık “Bilemem” yorumunu yaptı. Dibe Vurma: YÖK ve ÖSYM Üniversite sınavına bir yıl hazırlığın dershane fiyatı 36 bin lira arasında değişiyor. Ortalama 5 bin lira derseniz, 1.700.000x5000=8.5 milyar. Başka masrafları, özel hocaları vb. katmıyoruz... Büyük bir alın teri ve öğrenme süreci... Ailelerin büyük özverileri... Yeter ki çocukları üniversiteye girsin.. Bu alınterini, bu helal paraları çalmaya kalkan, gelmiş geçmiş en büyük alçaklar arasında yerini alır... Geçmişte bunlar görülmedi mi, görüldü. Eğer dinle ilişkilendirecek birisi çıkarsa, bu hırsızlığın en büyük dinsizlik olduğunu söyleyecektir. İnsanlık içinse en büyük ahlaksızlık... Ama günümüzde ticarete konu olan her şey için, ne ayıp kaldı ne ahlak ne de din ve iman! ÖSYM Başkanı Ali Demir konuştukça güven vermiyor. Bu kez, bugüne kadar ÖSYM içindeki en önemli işlemlerin, baskıları yapan Meteksan şirketine verildiği anlaşıldı! Böylece, gizlilik gerektiren işlemlerle ilgili zincirin halkaları çoğaldı! Meteksan müdürü, yağlı ballı patronunu anlaşılır nedenlerle koruyor ve bütün suç bizde, diyor! (ÖSYM ile yaptığı iş hacmi nedir?!) Ali Demir’in en güven vermez açıklamalarından biri, biz göreve gelir gelmez tüm sınavlarda oyunları bozduk, açıklamasıdır! Vay vay vay... Sınav düzeneği üzerine başka en büyük kuşku da, ortada bunca şüphe varken ve savcılık olaya el koymuşken iktidar sahiplerinin, daha işin başında “bize güven, gerisini merak etme sen..” açıklamalarıdır! Hele dün iktidarın propoganda şefi Hüseyin Çelik de ortaya çıkmasın mı! Tamam dedim, bu işte kesin bir şeyler var... Aradan 9 ay geçti, geçen KPSS olayını Bay Savcı neden sonuçlandırmadı? Savcı Bey, acaba bir şeylere ulaştı ve işin ucu iktidarın irili ufaklı uçlarına değince mi durdu? Yoksa, kendisine “fazla kurcalama” mı dendi?! Eh, 9 ay boyunca bir hareket görülmezse, çok daha kuşkucu sorular akla gelir... Yandaşlığın egemen olduğu toplumda, üniversite ve diğer merkezi sınavlarda dolapların dönmediğini düşünmek zordur. Bunun aksini göstermek, tamamen yönetimin sorumluluğudur. Ama şu sınava bakıyoruz, tel tel! Diyelim ki en hafifinden ve en namuslusundan, “acemilikler” yapıldı! ÖSYM ülkenin en itibarlı kurumuyken başına ve içine, acemilerin alınması, yönetime getirilmesi doğru mu? Sözlü sınavlarla yeni kaç kişi alındı, alınanların yetenekleri ve yeterlilikleri nasıl ölçüldü? Yandaşları mı doldurdunuz göstermelik sınavla kuruma? Atamaları yapan YÖK ve Başkanı Özcan’ın kriterleri var mıydı, Ali Demir’i ve arkadaşlarını (TÜBİTAK’tan Ercan Öztemel, örneğin) nereden buldu, hangi siyasi ilişkilerle Özcan’ın kulağına fısıldandı bu isimler? Yarın yayımlanacak Cumhuriyet Bilim Teknoloji’de soruyoruz: Sınav’da ilk ‘kural bozma’, türbanlı kızların 8 okula özel olarak yerleştirilmesiyle başladı, ÖSYM önce bunun kasıtlı atama olduğunu reddetti! Bilgisayar atadı, diyerek ilk yalanı söyledi! Sonra da ‘pozitif ayrımcılık yaptık’ dediler! Bu pozitif ayrımcılık, sınav sorularının çözüm anahtarını da vermeye kadar uzanmış olabilir! Bu kızlar kimlerdir ve sınavdaki başarıları mutlaka bilinmelidir!’ “O halde, ÖSYM, binlerce ‘seçilmiş’ öğrenciyi de, belirli yerlere toplayabilir... Ve bu gruba da şifresi kulaklara üflenmiş kitapçıkları ” dağıtabilirler!” ‘Aramalar 7 gün sürdü’ Bayrampaşa Cezaevi’nde düzenlenen ‘Hayata Dönüş’ operasyonunda 12 kişi yaşamını yitirmişti. ‘4 gün dışarıda bekledik’ Tutuksuz sanık Orhan Durgut da, olay sırasında Elazığ’da görevli olduğunu İstanbul’a geldiğinde bir kışlada kaldığını, kışlanın yerini bilmediğini söyleyerek “2 gün kışlada bekledik. Ümraniye Cezaevi’ne götürüldük. Benim görevli olduğum tim dışarıda güvenliği sağladı. Operasyon bittiğinde de kışla ya gelerek Elazığ’a geri döndük. Cezaevinin içine girmedim” dedi. Müdahil avukatlarından Oya Aslan’ın “Elazığ’dan 3 bölük olarak mı geldiniz. Silahlarınızı Elazığ’da mı bıraktınız” sorusuna Durgut, “Elazığ‘dan kaç bölük geldiğimizi hatırlamıyorum. Olay yerine giderken silahımız yoktu. 4 gün boyunca dışarıda bekledik. Cezaevinin giriş kapısında görev yaptım” yanıtını verdi. Avukat Aslan’ın, “2006 yılında jandarmada verdiğiniz ifadenizde neden cezaevinin koridorlarına girdiğinizi söylediniz” sorusu üzerine Durgut, “hatırlamıyorum” cevabını verdi. Tutuksuz sanık Abdullah Pala da, “Cezaevinin dış gü venliğini korumakla görevliydik. Robocop kıyafetleri giymiştik. Üzerimizde silah yoktu. Dışarıdan gelecek tepkilere karşı dış güvenliği sağladık. Cezaevinin içine hiç girmedik. İstanbul’da 34 gün kaldık. Görev bittiğinde Elazığ’a geri döndük. Bölük komutanımın adı Polat Mahuş’tu. Elazığ’da bana verilen silah G3’tü. Silahlarımızı Elazığ’da bıraktık” diye konuştu. ‘Duyumlarımı söylüyorum’ Avukat Severay Ballıkaya’nın, “İntihar edenleri gördünüz mü? Daha önceki ifadenizde intihar edenleri gördüğünüzü söylemişsiniz” şeklindeki sorusu üzerine Pala, “Ben sadece duyumlarımı söylüyorum. Bir şey görmedim” dedi. Tutuklu sanıklardan Murat Yılmaz ise olay sırasında Elazığ Jandarma Komutanlığı 1. Bölük’te görevli olduğunu , “İstanbul’a geldiğimizde Hasdal’a yerleştik. Görevimiz dış güvenliği sağlamaktı. Silahımız yoktu. İstanbul’da 3 gün kaldık. Ağır yaralılar vardı. Biz yaralıların taşınmasına yardım ettik. Cezaevine girmedik. Bizim dışımızdaki özel birlikler içeriye girdi. Ben Ümraniye Cezaevi’nde görev yaptım” dedi. Avukat Güçlü Sevimli’nin, “Tutuklu hükümlülerin dışında ölen oldu mu” sorusuna Yılmaz, “Bilmiyorum” diye yanıt verdi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele’de görevli komiser tanık Şefik Kasım ise Poyrazköy kazılarına katıldığını, aramanın 7 gün sürdüğünü, ancak tüm aramalara katılmadığını söyledi. Adres çalışmasının nasıl yapıldığının sorulması üzerine tanık Kasım, “Adres çalışması googleearth’den ve açık kaynaklardan yapıldı. Beykoz Tapu Müdürlüğü’nden tapu kayıtları alındı” dedi. Tanık Bektaş ise “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na kayıtlı ‘Kurs Sualtı Komutanlığı’ diye bir yer yok. Bu adres Google’dan bulunamaz. Olmayan bir yeri nasıl bulabiliyorlar? Ayrıca Bedrettin Dalan’a ait çok sayıda parsel var. Ellerinde bir kıstas olmadan diğer parseli nasıl seçebiliyorlar?” dedi. Olay tarihinde İstanbul Terörle Mücadele’de görevli tanık Şefik Kasım’a, sanık avukatı Celal Ülgen ihbar mektuplarını gönderen kişi ya da kişilerin kimliklerinin tespiti konusunda araştırma yapılıp yapılmadığını sordu. Tanık Kesim ise “İki IP adresi alındı. Mektuplarının birisinin internet cafeden diğerinin ise kablosuz bir ağ ortamından atılmış. İnternet Cafeden mektubu kimin gönderdiğini tespit edemedik. Kablosuz ağ sahibinin ise ifadesini aldık. Ancak kablosuz ağ da şifresiz olduğu için başkaları da göndermiş olabilir” diye konuştu. ‘TUTUKLULUĞU ANLAMAKTA GÜÇLÜK ÇEK YORUZ’ Genelkurmay’dan Balyoz açıklaması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz davası sanığı 163 muvazzaf ve emekli personelinin tutukluluk haline ilişkin mahkemeye yaptıkları itirazın reddedilmesine tepki gösterdi. Genelkurmay açıklamasında “Tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir” denildi. Genelkurmay Başkanlığı, açıklamasında, “57 Mart 2003 tarihinde 1’inci Ordu Komutanlığı’nda yapılan bir plan semineri ve bu seminerle ilişkilendirilmeye çalışılan ve bir darbe planı olduğu iddia edilen planla ilgili olarak başlatılan kovuşturma işleminin devam ettiğini” kaydederek şu ifadeleri kullandı: “Devam eden yargı sürecine müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle kaçınan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargılamayı etkilemeyecek şekilde, çeşitli defalar açıklamalar yaparak, ilgili makamları bilgilendirerek yapılan seminerin ne olduğunu, nasıl yapıldığını, neleri kapsadığını ve kimlerin hangi emirlerle katıldığını tereddüde yer bırakmayacak şekilde izah etmiştir. Benzer hususlar, savcılık makamlarınca görevlendirilen bilirkişi raporlarında da açık bir şekilde yer almaktadır. Hal böyle iken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevli ve emekli 163 personelinin tutukluluk halinin devamını anlamakta güçlük çekilmektedir.” Genelkurmay, internet sitesinden yaptığı açıklamanın sonuna, mahkemenin tutukluluk halinin devamına ilişkin verdiği kararı ekledi. Avcılar Belediyesi’ne baskın: 21 gözaltı İstanbul Haber Servisi CHP’li Avcılar Belediyesi’ndeki bazı ihale dosyalarında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin olarak yürütülen soruşturma kapsamında savcılığın talimatıyla operasyon gerçekleştirildi. Dün sabah erken saatlerde Avcılar Belediyesi’nin çeşitli birimlerinde çalışan kişilerin de aralarında bulunduğu 21 kişi gözaltına alındı. Operasyon kapsamında Kadıköy ve Şişli belediyelerinde çalışan bazı kişilerin de gözaltına alınanlar arasında yer aldığı öğrenildi. ALMAN MEDYASI YORUMLADI, AB TEMS LC S UYARDI Bilimsel kurumlarda, etik dışı davranışlar yayılıyor! CBT’de Metin Balcı’nın “yüksek sayıda bilimsel makalenin sırrı” başlıklı yazıda “uluslararası bilimsel makalelerimizin en çok yayımlandığı 10 bilim dergisini” inceliyor ve görüyor ki, bunların büyük çoğunluğu, parayı bastır makaleyi yayımla dergisi! Bu makalelerle, akademik yükselmeler gerçekleşiyor! YÖK, hemen her şeyi bozmaktadır! Sanki böyle bir tarihi misyon üstlenmiş gibi! ÖSYM olayı dolaylı bir YÖK olayıdır! ‘Gülen’i eleştiren tasfiye ediliyor’ OSMAN ÇUTSAY / UĞUR HÜKÜM Arınç’tan ‘tutuklu gazeteciler’ yorumu: Gazeteci olmak melek olmak demek değil ELÇ N POYRAZLAR Kılıç’a yumurta atanlara para cezası ESKİŞEHİR (AA) Eskişehir’de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’a yumurta atan 2 öğrencinin yargılandığı dava karara bağlandı. Duruşmada söz alan sanık öğrenciler Tevfik Caner Ertay ve Yakup Çetinkaya haklarındaki suçlamaları reddetti. Hâkim Erol Özdemir, sanıkları 7 bin 80’er lira para cezasına çarptırdı. Hâkim, hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verdi. FRANKFURT / STRAZBURG (Cumhuriyet) Türkiye’deki son tutuklama ve baskınların ardından, Alman medyası suskunluğunu bozmaya başladı. İki etkili haber dergisi, internet sitelerinde Fethullah Gülen hareketinin gücünü ve yaşanan baskıları işledi. Der Spiegel’in “Türkiye’de Gülen Hareketi” başlıklı ayrıntılı bir haberinde “İmamın Korkunç Gücü” altbaşlığı kullanıldı. İstanbul muhabirinin ayrıntılı analizinde, “Gülen, Türkiye’nin en güçlü adamlarından biri sayılıyor. Yandaşları ülkedeki düzen gücünün geniş kesimlerinin altını oymuş görünüyor, eleştirenler tasfiye ediliyor” denildi. Dergide, basına yönelik baskılara değinilir ken suçlamaların “saçmalığı” da vurgulandı. Focus dergisi de Türkiye’deki basın özgürlüğünün hızla kötüleştirdiğini belirterek “Eleştirel gazetecilerin terörle mücadele bahanesiyle hapse atıldıklarını” kaydetti. Fransa Türk Öğrenci Kongre Derneği’nin düzenlediği konferansta konuşan Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre de Türkiye’de yargı ve basın üzerinde Fethullah Gülen’in baskısının çok büyük olduğunu ifade etti. 10 gün önce gazeteci Nedim Şener’le telefonla görüştüğünü belirten Flautre, “Şimdi kendisiyle görüşemiyorum. Türkiye’de basına yapılan baskı, suçsuz insanların tutuklanması ve Ergenekon davasını yakından izliyoruz. Türkiye bu vaziyette AB giremez” dedi. WASHINGTON ABD’de temaslarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de kimsenin gazetecilik faaliyetlerinden dolayı suçlanamayacağını savunarak, tutuklu gazetecilerin terör örgütü üyesi olmak ve örgüt adına propaganda yapmakla suçlandıklarını söyledi. Washington’daki düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu’nda konuşan Arınç “Gazeteci olmak demek melek olmak demek değildir” dedi. Arınç, gazetecileri tutuklayan hâkime, “onları bırak” diyemeyeceğini, bunun anayasal bir suç olacağını belirtti. Arınç, yargıdan isteyebileceği tek şeyin kararın çabuk verilmesi olduğunu söyledi. Türkiye’de son günlere basın özgürlüğüne yönelik tartışmaların AKP’yi yıpratma amaçlı olduğunu savunan Arınç, bunun uluslararası bir kampanyaya dönüştürülmek üzere olunduğunu ileri sürdü. Kendisi aleyhinde kitap yazan Ergün Poyraz’ın Ergenekon davası kapsamında tutuklu olduğunu anımsatan Arınç, Poyraz’ın “birilerinin para vererek kendisine kitap yazdırdıklarını” itiraf ettiğini ileri sürdü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle