16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 N SAN 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] EKONOMİ 13 Merkez Bankası, finansta aktif rol oynamak isteyen İslami sermayeye, küreselleşmebilmesi için yeni araçlar önerdi: Şeriat Denetleme Kurulu Merkez Bankası, şeriata uygun araçlar konusunda ülke bazlı farklılıkları çözmek için küresel olarak kabul gören likidite yönetimi ve düzenleme kurulu oluşturulumasını önerdi. Ekonomi Servisi Merkez Bankası, mali piyasalarda daha aktif rol almak için, her geçen gün yeni bir ürün geliştiren İslami sermayeye yeni model ve kurullar önerdi. TCMB Başkanı Durmuş Yılmaz, şeriata uygun araçlar konusunda ülke bazlı farklılıkları çözmek için küresel olarak kabul gören likidite yönetimi regülasyonları ve altyapısı üzerinde çalışmanın, uygulanabilir bir seçenek olabileceğini belirterek “Dikkatle tasarlanmış ve yapılandırılmış bir Şeriat Denetleme Kurulu’nun oluşturulması doğru bir adım olabilir” dedi. AA’nın haberine göre Yılmaz, Merkez Bankası’nın, İslami Finansal Hizmetler Kurulu ile ortaklaşa düzenlediği, “İslami Finansal Hizmetler Sanayiinde Likidite Yönetimi” başlıklı uluslararası seminerin açılışında yaptığı konuşmada, son global krizin derinleşmesinde likidite konusundaki slami Likidite Yönetimi Birliği’nin (IILM) kurulduğunu hatırlatan Yılmaz, banka olarak kurucu üyesi oldukları bu kuruma 10 milyon dolarlık bir kaynak sağladıklarını da söyledi. olmak üzere İslami Likidite Yönetimi Birliği’nin (IILM) kurulduğunu kaydeden Yılmaz, uluslararası düzeyde bir nihai kredi mercinin bulunmasının, İslami finansal hizmetlerin artan bir güvenle gerçekleştirilmesini sağlayacağını dile getirdi. Yılmaz, IILM’nin, hem ulusal hem sınır ötesi düzeyde kaliteli, likit ticareti yapılabilir ve düşük riskli şeriata uygun finansal enstrümanların piyasaya sürmesinin beklendiğini, bunun da İslami finansal piyasaların sağlamlığını ve istikrarını arttıracağını söyledi. Yılmaz, MB olarak katılım bankalarına likidite sunabilecekleri bir mekanizma bulunmadığını ancak kurucu üyesi oldukları IILM’ye 10 milyon dolar kaynak sağladıklarını ifade ederek, Türkiye’de katılım bankalarının likidite yönetimini kolaylaştırmak amacıyla çeşitli kuruluşların yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. BABACAN’DAN BANKALARA: UYMAK ZORUNDASINIZ Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık oranlarını arttıran kararına bankacılık sektöründen yükselen tepkilere karşılık verdi. Babacan, bankaların tepki gösterdiği son düzenlemeleri bir kez daha savundu. Babacan “Devletin yaptığı düzenlemelere uymak zorundalar” dedi. Saraybosna’ya hareketinden önce havaalimanında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, “Hiç kimse aynı gemide olup da bu geminin selameti beni ilgilendirmez, ben geminin üzerindeki alışverişimle nasıl para kazanırım, gemi batmış çıkmış, altında delik varmış, bu beni ilgilendirmez diyemez” diye konuştu. Başbakan Yardımcısı, alınan son kararlar konusunda bankalara mesaj verdi: Devletin, ilgili otoritelerimizin, kamu kuruluşlarımızın düzenleme ve denetleme görevi vardır. Bankalarımız da bu düzenlemelere uymakla mükelleftir. Babacan, bankalara uygulanan ekonomik politika ve hedefler doğrultusunda gerekirse ilave önlemler alınacağını da söyledi. Yoksul slamın Birinci Cihan Savaşı Aksi yaşanmadığı için dünyanın olarak algılanan 1. ve 2. cihan savaşları, aslında zengin kuzey dünyasında zenginliğin paylaşım kavgaları, haritaların yeniden çizilmesi savaşıydı. Sonra emperyal dünya Soğuk Savaş, iki kutupluluk sürecini de aşmış olarak tek kutuplu oldu. Laf aramızda çokuluslu şirketlerin güçleri, ülkelerin siyasal iktidarlarının güçlerinin üzerine çıktı. Küresel ideoloji adına, artık zengin kuzey dünyasında büyük çaplı silahlı gücün de kullanıldığı paylaşım savaşlarının olmayacağı teorik olarak ilan edildi... Küresel ideolojinin teorisyenlerine göre savaşlar yoksul güney dünyasında yoksulluğu daha fazla paylaşmama, en ağır bedelleri ödeyen olmama adına, ırklar ve dinler eksenli, kimlikler, ayrımcılıklar üzerinden yaşanacaktı. Küresel ideolojinin yine ağırlıklı yoksul güney dünyasına yönelik değerler pazarlamasında, ulus devletlerin tarihe gömülecekleri teziyle birlikte, insan hakları, özgürükler adına pazarlanan değerler alt kimlikler üzerinden, ayrımcılık eksenli olunca, yoksulluğun paylaşılmaması, en alttakiler olmama savaşları kaçınılmaz ırklar, dinler, aşiretler, cemaatler, mezhepler, kavimler.. eksenli, ülke haritalarının paçalanması sonuçlarıyla birlikte gündeme geldi... Dünya çapında çok fazla savaş, kan dökülmesi, haritaların bölünmesi örnekleri aralıksız, dağınık yaşandığından, ne çekilen acıların ne de insan hakları kayıplarının, vahşetin, dökülen kanların boyutlarını çok fazla algılayamıyoruz... Hâlâ ayrımında değiliz, üstelik ülkemizde gündem çok hızlı, çok kolay değişiveriyor. Ancak İslam dünyasında süresi, sonuçları, boyutları belirsiz, yoksul İslam dünyasının başkaldırısı içerikli sayılabilecek, yoksulluğu paylaşmama, en alttakiler olmama adına, tek tek ülkeler için iç savaş içerikli paylaşım kavgası gündemde... Zengin kuzey dünyası, aslında kendilerinin yandaşı, çıkar hizmetlisi diktatörlerin devrilmesi amaçlı patlamaları denetlemek adına miyadı dolmuş iktidarlar, yönetimler yanında durmamayı seçmenin ötesinde, insan hakları, demokrasi adına devirenler tarafından olmayı seçti. Oluşabilecek yeni iktidarlar, yönetimleri en etkin boyutlarda denetleyebilmek adına, “yoksul İslamın birinci cihan savaşı” içeriğini kazanmakta olan gelişmeleri denetleyebilmek uğruna BM, NATO’yu da devreye sokmuş olarak, Fransa örneğinde görüldüğü üzere, kimileri doğrudan müdahaleci olmakta acele de ederek gelişmelerin göbeğinde başroldeler.. Uluslararası Savaş Karşıtları’nın (WRI), dünya çapında, bu kanlı savaşları daha da kanlı hale sokan müdahalelere karşı 40’ın üstünde ülke, 80’in üstünde örgütle gerçekleştirdiği protesto eylemlerini takan yok... Gündemde olan diktatörlere karşı başkaldırıların içeriğini de tartışan yok... Emperyal dünyanın çıkar ilişkilerinde, yıllarca kendilerine hizmet etmenin karşılığında diktatörler, yasal yollardan çok yasadışı yollardan elde edilmiş ailelerinin, yakın çevrelerinin kara para içerikli servetlerinin hakları olduğunu savunacaklar elbette... Düşürülen diktatörlerin sığınacakları ülkeler, zengin kuzey dünyasının en büyük bankalarındaki servetlerinin geleceğiyle ilgili pazarlık çirkin, kirli ortaklıkların ne kadar belgesi ise bir o kadar da doğal bir durum olarak kabul ediliyor.. Birikimleri, koşulları olsa elbet bu kapkara tabloyu sorgulayacaklar. Hak dini İslama inanmış bu kadar büyük bir dünya nüfusu ile, üstelik çağın en önemli doğal serveti petrol, enerji yatakları üstündeki ülkelere yerleşik... Neden en yoksul, en alttakiler arasında olmamak üzere, birbirlerini İslamın farklı yorumları, şeriat düzeni adına, mezhepler, cemaatler, aşiretler.. üzerinden en kanlı, en ilkel koşullarda kesip biçmekteler? Cennete gitmenin yolu, din kardeşlerini katletmekten, ülkelerini iç savaşlarla parçalamaktan, çoğunluk Müslümanı daha çaresiz, daha yoksul bırakmaktan geçebilir mi? Önceki gün canlı yayında içim burkularak Bingazi’de, Türkiye aleyhine, elçilik önünde de gösteri yapan Libyalıları izledim. Elbette Erdoğan hükümetini hem Kaddafi hem de kendilerinden yana ikili oynamakla suçlayan, Türkiye’nin ülkelerini bombalayanlar arasında olmaması dilekleriyle İslam dünyasında ilk Erdoğan iktidarı karşıtı gösterilerin, uzaktan slogan seslerinin haklılık payı var. Aynı göstericiler Fransa askeri müdahalesinden yana olduklarını da dillendirdi. Özeti aşiretler arasındaki çıkar paylaşım savaşında üstlenilen rollerle ilgili durumlar ortada. Ayrıca da Türkiye’den yeni çatışmalar için doğrudan silah desteği isteniyor... Seçim haberlerinde, AKP’de tek karar verici, merkez, Erdoğan’ın son kararı için cemaatlerin “Benden daha çok aday, Gülen cemaati her yerde egemen olmasın” baskılarından söz ediliyordu... İslam dünyası paramparça, biat kültürü eksenli örgütlenmelerle.. paylaşım çatışmalarının batağındalar... Türkiye ya Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, laiklik, eksik de olsa demokrasi kültürü birikimi ile bu bataklığın dışında kalmayı başaracak ya da içine çekilecek... endişelerin önemli rol oynadığına işaret etti. Yılmaz, bu bağlamda İslami finansal hizmetlerde likidite yönetiminin özel bir ilgiyi hak ettiğini söyledi. Kaynak sağlandı Likidite yönetimine ek olarak denetleme ve regülasyona ilişkin konularda da zorluklar bulunduğuna dikkati çeken Yılmaz, “Şeriata uygun araçlar konusunda ülke bazlı farklılıkları çözmek için küresel olarak kabul gören likidite yönetimi regülasyonları ve altyapısı üzerinde çalışmak, uygulanabilir bir seçenek olabilir. Dikkatle tasarlanmış ve yapılandırılmış bir Şeriat Denetleme Kurulu’nun oluşturulması, doğru yönde bir adım olabilir” dedi. İslami finansal hizmetler sunan kuruluşlara likidite yönetimi meselelerini etkin bir şekilde çözmelerinde destek Kredi masrafları A HM yolcusu Oto satışları yüzde 82 arttı Ekonomi Servisi 2011 yılı OcakMart döneminde otomobil satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 82.87 artarak 122 bin 895 adete ulaştı. Otomobil pazarı yılın ilk ayında yüzde 137.16, şubat ayında yüzde 88.87 büyürken mart ayında büyüme hızı yüzde 59.09 oldu.Yılın ilk 3 aylık toplam hafif ticari araç pazarıysa geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 63 artarak 58 bin 736 adet seviyesinde gerçekleşti. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin açıklamalarına göre 103 bin 36 adet olan 2010 yılı OcakMart dönemi otomobil ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar yüzde 76.28 arttı. 2011 yılının ilk ayında otomobil ve hafif ticari araç pazarı yüzde 122.89, şubat ayında yüzde 87.97 büyürken mart ayında büyüme hızı yüzde 51.15’te kaldı. Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarı OcakMart 2011 döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 76.28 büyüyerek 181 bin 631 adet olarak gerçekleşti. Tüketici kredilerinde kredi maliyetlerini yüzde 20 oranında arttıran BSMV ve KKDF kesintisinin bankalarca ödenmesi gerektiğini savunan TÜDEF, A HM’e başvurmaya hazırlanıyor. Libya ile yatırım anlaşmasına jet onay AYŞE SAYIN ANKARA TBMM, iç karışıklık, ayaklanma ve NATO şemsiyesi altındaki çokuluslu gücün müdahalesi ile karşı karşıya Libya’daki Türk yatırımcılar için “fazla mesai” yaptı. TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen uluslararası sözleşme ile “ayaklanma, savaş, iç karışıklık” nedenleriyle zarar gören yatırımcıların yatırımlarının “uluslararası güvence” altına alınmasının yolu açıldı. TBMM Genel Kurulu’nda önceki gece “Yetki Yasası”nın kabul edilmesinin ardından ele alınan “Türkiye ile Libya Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması”nın uygun bulunmasına ilişkin yasa tasarısı jet hızıyla kabul edildi. Anlaşma ile öngörülen diğer düzenlemeler şöyle: İki taraf yatırımcıları teşvik edilecek. Makul olmayan, ayrımcı tedbirler uygulanmayacak. Karşılıklı giriş ve ikamet kolaylığı sağlanacak. Tazminatın ödenmesinde gecikme halinde ödeme, kamulaştırma tarihinden ödeme tarihine kadar bir oran öngörülmemişse her iki tarafça üzerinde anlaşılan oranda faiz içerecek. Yatırımın satışı ve tasfiyesi halinde elde edilen meblağ, ödenecek tazminat, anapara, faiz ödemeleri transferin yapıldığı tarihteki döviz kurundan gerçekleşecek. Uyuşmazlıkların çözümünde Paris Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Mahkemesi’ne gidilecek. Ekonomi Servisi Tüketiciler, Banka Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu (KKDF) kesintisini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürecek. hurriyet.com.tr’nin haberine göre, hem kredi kartlarında hem de tüketici kredilerinde kredi maliyetlerini yüzde 20 arttıran bu kesintilerin, bankalarca ödenmesi gerektiğini savunan Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) iç hukuk yollarının tükenmesinin ardından konuyu uluslararası yargıya taşıyacak. Federasyon, 2004’te açtığı davada BSMV ve KKDF’nin faiz üzerinden alındığını vurgulayarak, faizin de bankalar açısından bir kazanç olduğunu ve dolayısıyla hem verginin hem de kesintinin bu kazancı sağlayan bankalar tarafından ödenmesi gerektiğini savunmuştu. Ancak hem ilgili mahkeme hem de Yargıtay, federasyonun bu başvurusunu haklı bulmamıştı. Tüketici kredilerine uygulanan BSMV kredi faizi üzerinden yüzde 5 olarak kesiliyor. KKDF’de ise kredi faizi üzerinden yüzde 15 kesinti yapılıyor. Bankalar, tüketiciden kestikleri bu kaynakları Maliye’ye aktarıyor. Nasıl işliyor? Örneğin vatandaş 30 bin liralık ihtiyaç kredisi çekiyor. Bunun için banka 10 bin lira faiz ödemesi gerektiğini hesaplıyor. Ancak vatandaşın borcu 40 bin lira yerine 42 bin lira olarak ödüyor. Çünkü 10 bin liralık faiz üzerinden yüzde 15 KKDF kesilerek 1500 lira; yüzde 5 de BSMV kesilerek 500 lira daha ödemesi gerekiyor. Böylece borcu 12 bin liraya çıkmış oluyor. Enerjisa’ya 700 milyon Avro’luk dev finansman Ekonomi Servisi Sabancı Holding ve Avusturyalı Verbund’un yüzde 5050 ortağı Enerjisa, ikinci faz yatırımlarının finansmanı için Dünya Bankası kuruluşu olan Uluslararası Finans Kurumu (IFC), UniCredit ve WestLB AG ile 700 milyon Avro’luk kredi anlaşması imzaladı. Bu finansmanın, Enerjisa tarafından Bandırma’da inşa edilecek ikinci doğalgaz kombine çevrim santralı, Doğançay ve Yamanlı’da iki hidroelektrik santral ve Mersin’de bir rüzgar enerjisi santralının yapımında kullanılacak. Toplam kapasitesi 1100 megavat olan santralların maliyeti ise 1 milyar Avro’yu bulacak. Yatırımların 300 milyon Avro’luk kısmı özkaynaklardan karşılanacak. Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman, holding cirosunun yüzde 7’sini Enerjisa’nın oluş turduğunu belirterek 2015’de 5 bin megavatlık üretime ulaşarak bu oranı yüzde 15’in üzerine çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. Hakman yıl sonunda 700 milyon ile 1 milyar Avro arasında yeni bir finansman sağlayabileceğini belirtti. Enerjisa Finans Departmanı Direktörü Özlenen Aydın da 700 milyon Avro’luk kredinin 4 yılı geri ödemesiz 8 yılı ödemeli olmak üzere toplam 12 yıl vadeli olacağını ve Euribor+225 baz puan faiz uygulanacağını aktardı. Tüketici dizilerde ürün reklamına tepkili Kamuoyunda “Yeni RTÜK Kanunu” olarak bilinen “6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun”un yürürlüğe girmesiyle televizyon yayınlarında gözle görülür bir değişiklik yaşandı. Tüketici artık sadece reklam kuşaklarında değil dizilerde de ürün tanıtımları ile karşı karşıya bırakılıyor. Tüketiciler Derneği Genel Başkanı Engin Başaran, kanun sonrası dizilerde ürün yerleştirme örneklerinin görülmeye başlandığını ve bunun özellikle o dizileri izleyen çocuk ve gençleri bilinçsiz tüketime yönlendirdiğini söyledi. Başaran, reklamların sosyal duyarlılık çerçevesinde çok dikkatli şekilde verilmesi gerektiğini ifade ederek “Bir ürünün reklamını ‘Bu bir reklamdır’ diye uyardıktan sonra yapmak gerekir. Ama yeni uygulamada dizinin veya filmin akışı içinde ürün senaryo gereği gibi gösterilerek tanıtılıyor. Bu ahlaki değil” dedi. TOWERS WATSON TÜRK YE’DE BÜYÜYECEK Risk yönetimi, yetenek ve ödül alanlarında danışmanlık hizmeti veren Towers Watson, İstanbul’da Towers Watson Danışmanlık Ltd. Şti. adı altında yeni bir şirket kurarak Türkiye’deki yatırımlarına hız verdi. Towers Watson’da 2007 yılından bu yana çalışan Süha Alıcı, şirketin Türkiye’deki faaliyetlerini yönetmek ve geliştirmek üzere genel müdür olarak atandı. Alıcı, “Son zamanlarda yerel şirketler, ‘en iyi evrensel uygulamalar’ı kendi şirketlerine uyarlamaya çok istekli. Bu faktörler Türkiye yatırımımız için en büyük etken. Mevcut ve yeni müşterilerimizin artan taleplerini karşılamak için hızla büyümeyi hedefliyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle