17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 5 N SAN 2011 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İnançlar Vesayeti... Savcımın Anılarını Bekliyorum! Bekliyorum!.. Özel yetkili Savcı Zekeriya Öz Bey, ne zaman anılarını yazacak? Anı kitapları büyük ilgi görüyor... On binlerce satılıyor. İşte örnekler, Hanefi Avcı’nın “Haliç’teki Simonlar”ı... Yakında kitap olarak yayımlanacak olan Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı çalışması... Sen, istediğin kadar güzel, kalıcı, belli bir sanat, edebiyat değeri taşıyan yapıtlar yaz, şiirler, romanlar, denemeler!.. Olsa olsa bin, iki bin basılır, o da güçlükle okuyucu bulur! Ama dokuz yıllık bir AKP iktidarı döneminde yaşanan acıları, işkenceleri, üç dört yıllık hapislikleri, suçsuz yere insanlara çektirilen ıstırapları anlatan, canlının canlısı anılar, on binlerce okuyucu bulur, yeni yeni baskılar yapılır! Dediğim gibi, Sayın Zekeriya Öz’den de bir anı kitabı bekliyorum. Bu, hepsinden daha önemli, daha etkileyici bir kitap olacaktır. Bir yetkili savcı ki, bir tek emirle karşısına nice nice orgeneralleri, üst rütbeli subayları, üniversite rektörlerini, bilim, sanat, kültür adamlarını, sendika liderlerini almış, sorular sormuş, sonra da onları hapislere göndermiş! Bilmem ne zaman yazar bütün bunları? Yazar ya da birilerine mi yazdırır? Emekli olduğunda kitabının onbinlerce satışının getirdiği milyonlarla geri kalan ömrünü zenginlikte geçirir! Bu Tayyip Bey yıllarının kimi eğlenceli, kimi üzüntü verici anılarını elbet o acıları çekenlerden de dinleyeceğiz, okuyacağız. Orgeneralinden subayına kadar hepsi yazacaklar, anlatacaklar... Siyaset edebiyatımızı zenginleştiren, tarihe belge olarak geçecek yapıtlarla koskoca bir kitaplık doldurabileceğiz. Gelecek kuşaklara ibret olsun diye! Biraz da böyle bir döneme nasıl da sessizce katlandığımız için utanç duyarak!.. Bugün ülkemizde iktidarın desteğinde gelişen slam inancı laiklikle uzlaşmayı kabul etmiyor. Bunun burada sayısız kanıtından ancak birkaçını verebildim. Diyanet şleri Başkanlığı bu insanlık dışı kör inançlara karşı sesini yükseltmiyor. B Prof. Dr. Coşkun ÖZDEM R rencilerinin beyin lokalizasyonları dersinde sıra duygu ve heyecanlara gelince hocaya itiraz ettiklerini, “Hocam, bu anlattıklarınız dinimize aykırıdır, duygu ve heyecanların yeri beyin değil kalptir” diyerek dersi kestiklerini de yazmıştım. Bir yıl sonra hekim olan bu gençler şimdi nasıl halk hekimliği yapmaktadırlar merak etmez misiniz? Bu yakınlarda, TV’lerde sıklıkla din yorumları yapan ilahiyatçıları, ünlü imamları dinliyoruz. Onlara geniş yer veriliyor. Düşünce ve yorumları saygıyla dinleniyor. Cüppeli Ahmet Hoca sık sık görünüyor ekranlarda. Onu ciddiyetle dinleyen Fatih Altaylı hocaya bir soru yöneltti: “Hocam bu dünyadan gelip geçen büyük insanlar oldu. Büyük bilim adamları Einstein gibi, Galile, Newton gibi. Büyük sanatçılar, Michelangelo, Leonardo da Vinci gibi. Bu insanlar cennete giremezler mi?” Cüppeli hoca hemen cevapladı: “Fatih Bey bu insanlar yaşarken Müslümanlık var mıydı? Evet vardı. Peki bu bilim ve sanat insanları Müslümanlığı seçtiler mi? Hayır. O halde elbette cenneti hak etmiyorlar.” Bunu dinleyince “eyvah” dedim, çok yazık, Cüppeli Hoca, bu büyük bilim insanları ve sanatçılarla tanışamayacak. Şu rastlantıya bakın, yukarıda inançlı öğrencilerinden söz ettiğim üniversiteden bir ilahiyat profesörü, “Kadınlar dekolte gezerlerse tecavüz beklemelidirler ve bu takdirde suç yalnız tecavüzcü erkeğe ait olmaz, onu paylaşmış olurlar” diyor. Prof. Orhan Çeker, ifadelerinin ardında olduğunu ve çok sayıda onay mesajı aldığını bildiriyor. İnancını samimiyetle, dürüstçe dile getiren bir insan o. İslam referansı ile erkek denetimi sağlanıyor. Üniversite rektörü Sayın Süleyman Okudan bir açıklamayla bu olaydan duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi ve bu tür yaklaşımların asla Selçuk Üniversitesi’ne yakışmadığını ve bu sözleri kınadıklarını bildirdi. Ne var ki sayın ilahiyat profesörü hakkında herhangi bir kovuşturmaya gerek görül ir süre türlü çeşitli açılımlarla yatıp kalktık. Onun ardından eksen kayması geldi. Acaba kaydı mı kaymadı mı diye tartışıldı? Bir süre de Ortadoğu liderliği açılımı gündemde kaldı. Ama bence en hızlı, en tutarlı gelişen açılım ve kayma ülkede aklı, bilimi değil inançları egemen kılmayı amaçlayan dinci toplum açılımı olmuştur. Ayrıca ülkede hukuk kayması, bilinç kayması, ahlak ve ilke kayması olduğu da yadsınamaz. Bu süreç medya ve yapısal değişime uğrayan sermaye katkısıyla ilerliyor. Neredeyse dışlanan bilimin temsilcisi olmak gereken ve son zamanlarda ağır yaralar alan üniversitelerimiz de ağır ağır inançlara teslim ediliyor. TV’lerde bilimsel düşünceden nasibini almamış akademisyenler dinliyoruz. Demokrasimiz inançlara öncelik veren bir doğrultuda ilerliyor. Bir inançlar vesayeti hızla gelişmektedir. Bu yazıda çok çarpıcı örneklerle bu gelişmeyi kanıtlamayı deneyeceğim: medi. Sözleri akademik özgürlük sınırları içinde sayıldı. Demek ki o öğrencilerine özgürce zehir saçmaya devam edecektir. İlahiyatçılardan yeni bir inci daha var. “Açık gezen kadın perdesiz ev gibidir. Ya kiralıktır ya satılık.” İşte akılla donatılmayan inanç böyle bir şey. İdil Biret’in konserine, burada içki içilerek günah işleniyor diye saldıranları unutmak mümkün mü? Sivas katliamı belleklerimizden silinebilir mi? Tüm yaşamını bilime, eğitime adamış bir azize diye anılan Türkan Saylan’a yapılan saldırılar nereden kaynaklanıyor? Neremiz Büyük?.. Türkiye’nin “büyüdüğünü” ilk duyduğumda küçüktüm... Büyüdü... Büyüdü... Ve... 189 ülke arasında: Gelişmişlikte 83’üncü... Refahta 80’inci... Yaşanabilirlikte 58’inci sırada Türkiye... Önceki gün Başbakan, “İşte hızla büyüyerek 16’ncı ülke olma noktasına geldik” dediğinde ve dinleyen kalabalık, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye havaya zıpladığında bunlar geçti aklımdan... Neremiz büyüdü?.. Tamam... Plazalar büyüyor, aynalı gökdelenler büyüyor, borsa büyüyor, yabancı sermaye büyüyor, döviz büyüyor, holdingler büyüyor, yeşil sermaye büyüyor... Cipler büyüyor... Haremselamlık havuzlu villalar büyüyor... Gemicik gemi olmuştur... Mısır taneleri büyüyor... Tavuk yemi... Yumurtalar... Mücevheratçılar büyüyor... Ama 189 ülke arasında Türkiye: Yoksulluk sıralamasında, 56’ncı... Beslenmede, 73’üncü... Kişisel alım gücünde, 61’inci... Gelir dağılımında, 131’inci... Çocuk sağlığında, 97’nci... Haliyle insan ömrü ortalamasında, 98’inci... İnsan haklarında, 78’inci... Can güvenliğinde, 65’inci... Kimse televizyonlara çıkıp da ya da gazetede manşeti çekip “Neremiz büyük” diye soramıyor da... Suspus arkadaşlar... Çünkü... 189 ülke arasında: Basın özgürlüğünde, 106’ncı sırada memleket... Normal demokrasilerde olduğu gibi, bu toplumun “Ülke zenginse ben niye fakirim?” diye bir kez olsun başını kaldırıp sorması gerekmez mi?.. Ama... 189 ülke arasında: İnsani gelişmede, 83’üncü sırada Türkiye... Demokraside ise 89’uncu... Ne yapacaksınız... Belki de milletin durumu iyi de... Vatandaşın bundan haberi yok... mine Erdoğan’dan kadın hakları güvencesi Türk kadınlığını temsil eden(!) Emine Erdoğan Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmada, yurdumuzda kadın haklarında büyük ilerlemeler(!) kaydettiğimizi bütün dünyaya ilan etti. Ne mutlu bize değil mi? Çağdışı söylemlerinde hiç de yalnızlık hissetmeyen Orhan Çeker ve benzerleri yaymaya çalıştıkları inançlarıyla görevlerine devam edeceklerdir. Bir başka tarihçi yazar da “Cumhuriyet şeriatı susturmak için kurulmuştur ve İstiklal Harbi’nden 50 kat fazla insan öldürülmüştür” diye buyuruyor. Şimdi bir de Erzurum’da yayımlanan derginin yayınları açıklandı. Üst düzey bir bürokrata ait bir dergi. Erzurumlu kızları aşağılayan yazılar yayımladı. “Erzurumlu kızlar artist olmak için İstanbul’a gidip kadın olarak dönüyorlar” diyor. Kadın düşmanlığından önce inanç sapıklığıdır bunlar. Dünyaya, insana, kadına bakışları budur. Çok sayıda akademik unvanlı geri kafalara sahibiz bu ülkede. “Kadın eşit haklara sahip bir insan değil, bir cinsel objedir. Erkeğe bağlı ve erkeğe tabi olmalıdır! Evet irtica bir paranoyadır ve icat edilmiştir iddialarına karşın, uzun yıllardır laiklik karşıtı, din ve inanç sömürücüsü iktidarlar desteğiyle din eksenli bir açılım” ülkemizde hızla gelişmiştir. Din kaynaklı muhafazakârlık yaygınlaştırılmıştır. Türbanla birlikte birçok benzer konunun tartışmasında referans olarak dini inançlara başvurulmaktadır. Bugün ülkemizde iktidarın desteğinde gelişen İslam inancı laiklikle uzlaşmayı kabul etmiyor. Bunun burada sayısız kanıtından ancak birkaçını verebildim. Diyanet İşleri Başkanlığı bu insanlık dışı kör inançlara karşı sesini yükseltmiyor. E nançlı üniversite öğrencileri Birkaç ay önce İstanbul Tıp Fakültesi’nin Nöroloji Anabilim Dalı’nda 5’inci sınıflar için verilen derse, 7 öğrenci pervasızca 40 dakika gecikerek giriyorlar. Ders anlatan hocanın “Bu saatte nereden geliyorsunuz, bu kadar gecikerek derse girilir mi” sorgulamasına “Biz cuma namazından geliyoruz” diye cevap veriyorlar. Açıkçası “Biz senin dersini takmayız, öncelikli olan cuma namazıdır” demek istiyorlar. Dekanlık ve rektörlüğün bu haber kendilerine ulaştığında nasıl davrandıklarına ait bir bilgi edinemedim. Randevu alarak başvurduğum fakültemiz 1980 mezunu Sayın Rektör Yunus Söylet bana bu olayla ilgileneceğini vaat etti. Sonucu öğrenemedim. Yakın yıllarda ve tarihimizde ilk kez anabilim dalımıza elimi sıkmayı reddeden bir asistan geldiğini yazmıştım. Ak saçlı hocanın elini sıkmak günah olur inancını benimsiyordu bu kızcağız. Bu inanç yaşlı bir hocaya duyulacak saygının çok üstünde idi. Derin bir kaygı duymuştum. Bundan yıllar önce Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde yine 5’inci sınıf tıp öğ Dekolte gezen kadınlar C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle