22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 N SAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 17 Arkeolojik belleğe güncel tercüme Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde açılan ‘Savaş, Güç ve nanç’ sergisi, ulusal ve uluslararası 28 sanatçının 34 çağdaş yapıtını buluşturuyor EVR M ALTUĞ Bedri Rahmi Eyüboğlu ‘Nü’ 1934 ‘Krşk tknk’ müzayedesi Artium Modern’de Kültür Servisi Artium Müzayede Evi, “Krşk tknk” başlıklı 78. müzayedesini 9 Nisan Cumartesi günü saat 15.00’te gerçekleştirecek. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Burhan Uygur, Abidin Dino, Ahmet Özel, Muzaffer Akyol, Burhan Uygur, Hikmet Onat’ın aralarında bulunduğu sanatçıların yapıtlarının satışa sunulacağı çağdaş sanat müzayedesi, Artium Modern’de yapılacak. Müzayedeye çıkacak yapıtların sergisi, 8 Nisan Cuma gününe kadar, 11.00 19.00 saatleri arasında, Artium Modern’de görülebilir. (0 212 291 01 31) Koleksiyoner Dağhan Özil’in kişisel sanat birikiminden damıtılan 34 (Türkiye ve uluslararası çıkışlı) çağdaş yapıt, Atatürk’ün emri ile 1921’de açılan Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ndeki arkeolojik eserlerle bir arada sergilenmeye başladı. 28 sanatçının yapıtlarını buluşturan “Savaş, Güç ve İnanç” isimli serginin can damarı, izleyiciyi arkeolojik hafızayla yeniden buluştururken çağdaş yapıtlarla da görğine, sellik, dil ve arayış bütünlüğünü bir rkeolojinin belle ölümsüzlük savaşı, söylem gücü n doğan sergi, a dırıyor. Sergi, ksiyonunda ve insanlığın kültür mirasına kalma Dağhan Özil kole an çoksesli bir tercümeyi an pıl uoyuna taşıyor. inancını yansıtmaya çalışıyor. çağdaş sanatla ya görselmetinsel kataloğu da kam 9 Kasım’a dek açık kalacak sersamlı bir beraberinde kap gide yapıtlarıyla Halil Akdeniz, Filiz Azak, Bedri Baykam, Ramazan Bayrakoğlu, Fred Bervoets, Sabine Boehl, Bubi, Philippe Cognee, Jiri Georg Dokoupil, Jan Fabre’ın Jan Fabre, Gotthard Graubner, “Aptallık Ölüm Mehmet Günyeli, Ramin HaeriTaşır” adlı zadeh, Ergin İnan, Gülsün Kaçalışması. ramustafa, Markus Lüpertz, Jonathan Meese, Hermann Nitsch, A.R. Penck, Jaume Plensa, Gerhard Richter, Thomas Ruff, Johan Tahon, Ömer Uluç, Koen Vanmechelen, Ben Willikens, Ekrem Yalçındağ ve Fahr El Nissa Zeid bir araya geliyor. Serginin arkeolojik ayağında danışmanlığıyla, daha önce “Tanrılar ve Tanrıçalar” adıyla müzeyi de kitaplaştıran arkeolog Belma Öte yandan, sergi, beraberinde sergi kapsamında yer alan bir görsel Kulaçoğlu’nun imzası yer alırken, delil, Fahr el Nissa Zeid’in 1964’te kapsamlı bir görselmetinsel kataloçağdaş eserlerin seçim ve eşleşme sü Hitit Müzesi’nde açtığı retrospektif ğu da kamuoyuna taşıyor. Bu yayınrecinde Özil’in heyecanı, gözle gö sergisini bizlere nazikçe hatırlatıyor. da Kadir Has Üniversitesi Rektör Yarrünür kılınmaya çalışılmış. Bu min Buna ek olarak, 1995’te yine müze dımcısı, eleştirmen ve gazeteci yazar valde Ankara’daki tarihi müzenin de, güncel sanatçı Handan Börüte Hasan Bülent Kahraman ile Müze daha önce de çağdaş sanata kapısını çene’nin “Yeryüzünün Belleği” ser Müdürü Melih Arslan ve Kulaçoğaçtığını hatırlamanın yeri: Nitekim gisini de bu sıraya katmak gerek. lu Özil ikilisinin metinleri başı çe Ergin nan’ın “kümbet” adlı çalışması. kiyor. Özil, kitapta sergiye giden süreci kaleme aldığı yazısında, Almanya’nın Düsseldorf kentindeki Insel Hombroich Müzesi’ni gezdiği ana şöyle referans veriyor: “Benim için bir aydınlanma anıydı. Antik yapıtlarla çağdaş yapıtları bir arada sergiliyorlardı. Çok etkilendim. Aradığımı bulmuştum…” Yazısında kamuoyuna İstanbul dışında açmayı tasarladığı yeni bir müze (modelinin) müjdesini çıtlatan Özil’in vizyonuyla, sergide birbirleriyle nazik ve sürprizli temaslar kurmayı başaran yapıtlar, hiç az değil. Kuşkusuz, eserlerin hemen tümü bir diyalog zemini yaratıyor, ancak özellikle Jan Fabre’ın 2004 tarihli “Aptallık Ölüm Taşır” isimli yapıtı, müzedeki klasik Helenistik döneme ait olduğu düşünülen pişmiş toprak lahit ve Çatalhöyük’te yedinci tabakada günışığına çıkarılan Akbabalar freskiyle bir arada sunulmasıyla etkileyici bir görünüm yaratıyor. Bunun yanı sıra MÖ 3 bin yılından, Horoztepe Çorum kökenli “anne ve bebeği” heykelciğiyle 1990 tarihli Jiri Georg Dokoupil imzalı, has anne sütüyle üretilmiş “Külot” adlı kâğıt yapıtın yan yanalığı da insanda başdöndürücü bir sanatzaman yolculuğunu deneyimletiyor. Bu kuvvetli estetik iletişimin sürdüğü bir diğer kısımda da Zeid’in 1991 tarihli “Kafatası” isimli işiyle sunulan, Philippe Cognee imzalı “Mor ve Pembe Kafatasları” ile Markus Lüpertz’in “Ölü Doğa” eseri (1987) öne çıkıyor. Etkinlikte ayrıca, Ergin İnan’a ait 1996 tarihli “kümbet”le, her ikisi de MÖ 8. yüzyıldan olan “Midas Mezarı” ve “Sultanhanı Steli”nin kurduğu ilişki de çarpıcı. SERG 29 N SAN’A KADAR AÇIK Canan Atalay’ın fırçasından ‘Yeryüzü’ Kültür Servisi Ressam Canan Atalay’ın “Yeryüzü” adlı sergisi 29 Nisan’a kadar Çankaya’daki Atlas Sanat Galerisi’nde görülebilir. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nde çalışmalarını sürdüren Atalay, bu sergisinde üzerinde yaşadığımız topraklara, denizlere, sessiz doğa kesitlerine yer veriyor. Sanatçı, yeni bir yeryüzü perspektifini, geçiş imgeleriyle uzakyakın görünümler içinde ele alıyor. Görünen manzaraya karşı kendi manzarasını yaratan doğanın dinginliğini, sakinliğini hissettiren sanatçı, yeryüzünün zaman dışı kutsallığını, geniş boşluklar içinde korunaklı, renkli, küçük mekânlarda simgeleştirirken güneşin parlaklığında, gecenin karanlığında manzaranın gizilgücünü açığa çıkarıyor. ÜN VAL ’NDE BUG BUL F LM FEST STAN Festivalde nostalji günü Kültür Servisi Bugün dördüncü gününe giren İstanbul Film Festivali’nde saat 20.00’de, sinemanın erken dönemine ait sessiz filmlerden oluşan bir seçki, piyanist Alper Maral’ın doğaçlamaları eşliğinde gösterilecek. “Kahve ve Sigara” başlığıyla gerçekleşecek etkinlikte sessiz kısalar, bilim kurgu, western ve fantastik türlerin ilk örnekleri Akbank Sanat’ta görülebilir. Bugün yerli yapımlar arasında saat 16.00’da Rıfat Ilgaz’ın eserinden sinemaya aktarılan bir 1990 Yusuf Kurçenli filmi “Karartma Geceleri” Beyoğlu Sineması’nda, festivalin özel gösterimi olan ve restore edilen 1958 Memduh Ün yapımı “Üç Arkadaş” ise saat 21.30’da Atlas Sineması’nda izlenebilir. Yıllar sonra yeniden sinema perdesinde izleme şansı yakalayabileceğimiz klasikler arasında ise “Yeni Hollywood” döneminin ilk örneklerinden bir Arthur Penn filmi “Bonnie ve Clyde” 11.00’de Fitaş 4’te ve “Film Gibi 30 Yıl” bölümünün Reis Çelik seçkisi Kieslowski filmi “Öldürme Üzerine Küçük Bir Film” 11.00’de Rexx’te. Fitaş 4’te “Mayınlı Bölge” bölümünden 1960 Kore yapımı “Hizmetçi”nin Sang Soo Im tarafından çekilen yeni versiyonu 13.30’da ve “Ölü Ozanlar Derneği” ve “Truman Show”un yönetmeni Peter Weir’in esirler, hayatta kalmak ve yalnızlık üzerine bir 2. Dünya Savaşı öyküsü olan ve başrollerini Ed Harris ve Colin Farrell’in paylaştığı “Özgürlük Yolu” 19.30’da izlenebilir. Son film, yeni planlar... stanbul Film Festivali’nin ‘onur konuğu’ Béla Tarr KSV Salon’daki söyleşinin de konuğuydu Kültür Servisi İstanbul Film Festivali’nin “onur ödüllü” konuğu, Macar yönetmen Béla Tarr, önceki gün İKSV Salon’da bir söyleşi gerçekleştirdi. Alin Taşcıyan’ın moderatörlüğündeki söyleşide Tarr, “Sinemanın dersi olmaz, film uygulanarak pratikte öğrenilir” diyerek sinemaya 16 yaşında başladığını, 1973 Polonyası’nın hoşgörüsüz ortamında üniversiteye kabul edilmediğini anlattı. İlk uzun metrajlı filmini 20’li yaşlarında çeken Tarr; “Biz bir grup sinemacı kokuşmuş filmlere karşı kapıları kırıp gerçek hayatı göstermek istiyorduk” diyerek o dönem yapmak istediklerinin engellenmediğini ama seyirciye de ulaştırılmadığını belirtti. Söyleşide soruları filmlerinden örnekler vererek yanıtlayan Tarr; “Seyircinin dünyada olup bitenlerden bütün çıplaklığıyla haberdar olması gerekir. Ben çirkin, kirli, en kötü şeyi anlatırken de seyirciye güç vermek istedim, hiç karamsar olmadım. Filmlerimi gelecek için, torunlarımız bugünü anlayabilsin diye yaptım” dedi. Filmlerini işini çok iyi yapan ve onu iyi tanıyan bir ekiple birlikte birbirini etkileyerek ortaya çıkardığını söyleyen yönetmen “Ben bu düzeni değiştirmek istemiyorum, göstermek istiyorum. Fastfood gibi yayılan ve seyirciyi aşağılayan filmleri kabul edilemez buluyorum. Ben seyirciyi zeki, kendi kararlarını alan, gerçeği bilmeye hakkı olan insanlar olarak düşünüyorum” dedi. Bir süre önce film çekmeye son verdiğini açıklayan Tarr; “2008’de etrafımdaki halkanın daraldığını, “Torino Atı”nın son filmim olacağını biliyordum. Bu uyuşturucu olmadan nasıl yaşayacağımı bilmiyorum, ama kendimi yinelemekten korkuyorum” diyerek bundan sonra bağımsız sinemacılara destek olacağını belirtti. Hizmetçi C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle