16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 N SAN 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 17 Budapeşte’deki Türkiye’yle ilgili toplantıda basın özgürlüğüne ve DoğuBatı dengesine dikkat çekildi ‘Siyasetin temeli dine oturursa AB zor’ LEYLA TAVŞANOĞLU BUDAPEŞTE “Şartlar bu. Ya AB’nin önünüze koyduğu kriterleri kabul edersiniz ya da siz bilirsiniz.” Bu sözler Macaristan’ın AB dönem başkanlığında, başkent Budapeşte’de Türkiye’nin AB üyeliği perspektifleriyle ilgili toplantıda telaffuz ediliyor. Toplantıyı düzenleyenler İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV), Macaristan Avrupa Cemiyeti ve Orta Avrupa Üniversitesi bünyesindeki AB Genişleme Çalışmaları Merkezi. Konuşmalar epey hararetli. Toplantının sonlarına doğru İKV Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu, Türkiye’nin 1963 Ankara Anlaşması’ndan bu yana Avrupa kapısında bekletildiğini, başka hiçbir üye adayı ülkeye uygulanmayan kriterlerin Türkiye’ye uygulanmak istendiğine dikkat çekiyor. ‘63 gazeteci hapiste’ Buna karşılık eski Macaristan Dışişleri Bakanı ve AB Genişleme Çalışmaları Merkezi Başkanı Peter Balasz, Türkiye’nin kendisine verilenlerle yetinmesi gerektiğini vurguluyor. Belçika Ghent Üniversitesi öğretim üyelerinden AB hukuku uzmanı Prof. Dr. Merc Maresceau diyor ki: “Türkiye’yle AET’nin imzaladığı 1963 Anlaşması gibi bugüne kadar bu kadar kapsamlı başka bir ortaklık anlaşması yapılmadı. Demek ki o dönemde Türkiye üyelik için hazırlıklı görülmüş. Bugün Türkiye’nin AB’yle müzakerelerinde memnun olmadığı anlaşılıyor. Eğer Türkiye gerçekten memnun değilse ve yasal açıdan ortaklık anlaşmasının yenilenmesini isterse bu anlaşma kesinlikle bir daha onarılması mümkün olmayacak şekilde bozulur. Dikkat çekmek istediğim nokta şu: Siyasetin temeli din üzerine oturtulursa TürkiyeAB ilişkileri tehlikeye girer. AB için, demokratik, ifade ve basın özgürlüğü yerleşik bir Türkiye önemlidir. Ama daha bu sabahki oturumda Türkiye’de 63 gazetecinin hapiste olduğu ifade edildi.” Türk tarafından iki eski Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal ve Prof. Dr. Emre Gönensay da toplantıda konuşmacı. Prof. Soysal şu ilginç sunumu yapıyor: “Türkiye’nin yakın gelecekte ya da hiçbir zaman AB’ye tam üye olamayacağını görüyorum. Bana göre AB’yle iyi ilişkilerimiz devam etsin, sürtüşme olmasın. Bence böylece aramızda en sağlıklı ve akılcı ilişkiler kurulacaktır. İstenmediğimiz bir kapıda neden beklemeye devam edelim?” Prof. Gönensay da şunları söylüyor: “Türkiye’nin bir ayağı Batı’da, bir ayağı Doğu’da. Bunu yaparken dengeyi sağlayabilmek için de iyi akrobat olmak gerekir. Ama korkarım Batı’daki çıpamız taramaya başladı. Artık müzakere sürecinin bugünkü gibi yavaş seyretmesi beni memnun edecek. Çünkü sonucu olmayan bir süreç de böylece yavaşlatılmış olur.” Gürşen Kafkas, kitabında tarihteki öncüler aracılığıyla kadınlara sesleniyor ‘KADIN, F GÜRAN YAPILMAK STEN YOR’ GAMZE AKDEM R Özgürlük Çabaları, Balbay’ın Mektupları... Politik mücadelenin her alanda ağırlık kazandığı günlerdeyiz. 12 Haziran seçimleri bir yanıyla hak ve özgürlük istemlerini, iktidar ve düzen değişikliği taleplerini yansıtıyor. Akkuyu’ya, Sinop’a karşı çıkan, nükleersiz bir dünya isteyenler alanlarda, Anadolu’nun sularını işgale karşı çıkanlar, sermayeye kaptırmak istemeyenler yollarda... Özgürlük mücadelesi kentlerde, sokaklarda, yollarda, dağlarda, kasabalarda, meydanlarda yansıyor. Cezaevlerinde de, hücrelerde de özgürlük istemleri... Bu nasıl bir iştir ki, topu topu üç karo genişliğinde, ortada durulduğunda iki elin duvarlara dokunduğu dar bir hücrede, siyaset, hak, hukuk ve özgürlük talebi... Moral dışında her şeyin son derecede kötü olduğu koşullarda Mustafa Balbay’ın mücadelesi... İzmir’de 12 Haziran seçimlerine yönelik sürdürülen mücadelede adı sık sık dile getirilen isimlerden birisi Balbay. 2. bölgede seçim çalışması yürüten CHP’li milletvekili adayları, parti yöneticileri ve görevlileri, Balbay için de konuşuyor, çalışıyor, mücadele ediyor. Daha adaylığı açıklanmadan önce Balbay’ın İzmir’den aday gösterilmesini isteyen CHP İl Başkanı Tacettin Bayır, dün Balbay’ın kendisine ilettiği mektuptan bazı alıntılar yaptı ve İzmir basınına gönderdiği mektubu okudu. Demiş ki: “Siyaseti kesinlikle bir ‘sığınma’ ya da ‘hapisten çıkma aracı’ olarak değil, bana yönelik siyasal saldırıya hukuk ve demokrasi zemininde karşılık verme yöntemi olarak görüyorum...” “Haziranda buluşmak umuduyla” diye bitiyor mektup... Bir mektup da bana göndermiş, zaman zaman İzmir’deki seçim çalışmalarına katılan kardeşi Suat aracılığıyla... Bir bölümünü paylaşayım: “Sevgili Serdar kardeşim, Çok sevgili dostum, 1989’da İzmir’den çıktım, Ankara’ya gittim. 1992’de Ankara’dan çıktım, İstanbul’a gittim. 1993’te İstanbul’dan Ankara’ya döndüm. Şimdi de Ankara’dan İzmir’e dönüyorum. Nietzsche’nin bir sözü var, diyor ki: Amor fati! Yani, kaderini seveceksin! İki yılı aşan, ‘Mavi Sürgün’e benzemeyen bir Silivri sürgününden sonra yeni bir heyecanın içindeyim. Hem bu heyecanımı hem de 12 Haziran sürecinde planladıklarımı seninle dostça paylaşmak istedim. İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır’a bir mektup yazarak onun şemsiyesi altında yapılacak her şeye buradan gücüm yettiğince katılacağımı söyledim. Başka, özel bir çalışma planlamıyorum... Önümüzdeki dönemde senin o net, içten, yapmacıksız değerlendirmelerine çok ihtiyacım var... Haziranda buluşmak, kucaklaşmak umuduyla selamlar, sevgiler...” AİHM yargıcı CHP’nin İzmir’deki milletvekili adayı Rıza Türmen, Balbay’ın adaylığıyla ilgili tartışmalar için “Milletvekili seçilince oradaki yargıçların tahliye etmesi gerekir. Asıl sorgulanması gereken şey, Balbay’ın niçin tutuklu yargılandığıdır” dedi dünkü basın toplantısında. Tutukluluğun cezaya dönüşmediği bir ülke için, gelecek güzel günler için... Eğitimci, şair ve yazar İbrahim Gürşen Kafkas, oratoryo şeklinde kaleme aldığı “Öncü Kadınlarımız” adlı yeni kitabında farklı kuşaklardan fikri ve vicdanı hür kadınlar kitlelere sesleniyor. 84 öncü kadının yer aldığı kitapta; Zübeyde Hanım, Halide Edip Adıvar, Türkan Saylan, Refet Angın, Yıldız Kenter, Satı Bacı, Şerife Bacı, Nene Hatun, Afet İnan, Leyla Gencer, Muazzez İlmiye Çığ, Fahrelnisa Zeyd, Necla Arat, Gülten Dayıoğlu, Füsun Akatlı, Ayla Erduran, İdil Biret oratoryoda dile gelen isimlerden bazıları. Öncü kadınların oratoryodaki seslenişlerinden örnekler veren Kafkas sözlerini şöyle sürdürdü: “Nene Hatun ‘Özgürlüğe koşun’ diyor, Nezihe Muhittin ‘karanlık yollar’ı anlatıyor, ‘kazanacağız’ diyor. Halide Edip Adıvar ‘Korkmayın, cesur olun, özgürlük sizin hakkınızdır’ diyor. Kadınlar Kurtuluş Savaşı’nın her cephesinde çalışmıştır, silah kullanan da olmuştur, mermi taşıyan da, dikiş diken de, tarla süren de, hemşirelik yapan da. İşte Kara Fatma, Nene Hatun, Şerife Bacı en bilinenleri. Kadın yalnız başarının, kurtuluşun değil, her alanda barışın da simgesidir.” Kitabında seçme makalelerine de yer veren yazar, bir yandan tarihteki kadın direnişlerini işlerken, bir yandan da erkek egemen dinlerin baskılarının altını çiziyor. Kitabını, kadınları “hafife” alan gerici erkek kafasına karşı bir duruş olarak niteleyen Kafkas, dini mistisizmin en yakıcı biçimde alet edildiği siyasettarikatticaret şeytan üçgeninde kadınların erkek egemen dünyanın bir figüranı durumuna indirgenmek istendiğini söylüyor. Kafkas kitabında can yakıcı rakamlar da veriyor: “Dünyadaki işlerin yüzde 66’sını kadınlar yapıyor fakat gelirin sadece yüzde 10’unu kazanıyorlar. Bürokraside yöneticilerin yüzde 93’ü erkek, yüzde 7’si kadın.” Ucubeleşen Siyaset ve Hançerlenen Sanat Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. Mustafa Kemal Atatürk Sonunda bu da oldu. Sanata, sanatçıya ve eserine sahip çıkan sanatçı/yazar herkesin içinde bıçaklandı. Hangisi “ucube” anladık mı? Heykel mi? Sanata “ucube” sıfatını yakıştıran siyaset tarzı mı? Yinelemiş olmaktan dahi rahatsızlık duyarak; sanatın içine tükürmekten söz eden zihniyetle ucubeleşen siyaset, Bedri Baykam’ın vücudunda yaraya dönüştü. “İnsanlık Anıtı” yıkıldı yıkılacak... Günlerce emek verilerek ellerle oyulan, dozerlerle yerle bir olacak. Sanatla verilen bu insanlık sınavından kimse geçer not alamayacak, emek veren eller hariç. Sanatçıların ömrü yaşamlarıyla sınırlı değildir, eserlerinde kalıcılaşırlar... Kars’taki anıt heykelin yıkılması için seferber olanlar, asıl yıkıntının toplumda olduğunu görmek ve göstermek istemiyorlar. Bugün demokrasinin ilerleyişinden söz ederek fikir özgürlüğünü yok edişimizin bir simgesi; tahammülsüzlüğün ulaştığı sınır olacaktır “İnsanlık Anıtı” yıkıntısı. Bu karanlık günlerin cenderesine sıkıştırılmışlığımızda sanatı güzelliğin ifadesi olarak tanımlayan Atatürk’le çıktığımız yola noktalı virgül koyan/seyirci kalan herkesin vebali var!.. “Bir millet ki resim yapmaz, bir millet ki heykel yapmaz, itiraf etmeli ki o milletin tarihinin gelişme çizgisinde yeri yoktur.” “Biz hepimiz milletvekili olabiliriz, bakan olabiliriz, hatta cumhurbaşkanı olabiliriz; ama sanatkâr olamayız. Böyle olunca sanatkâr el öpmez, sanatkârın eli öpülür.” “Sanatçı, cemiyetle uzun ceht ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hissedendir.” Bu sözler Atatürk’e ait. Ulus devlet kurulurken aydınlığı işaret eden bir yola koyulmuştuk. Tüm kurumlar çatırdayarak üzerimize yıkılırken hepimiz bu yıkıntının altından yeni bir anayasa ile çıkabileceğimiz yanılsaması içine çekiliyoruz. Sorunun anayasa ve yasalarda değil; ülkeyi teslim alan zihniyette olduğunu göremeyecek kadar kör olmayı seçiyor gözlerimiz. “Zafer ancak kendinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli başlı bir vasıtadır. Gaye fikirdir” demişti Atatürk. Asıl kimin egemen olduğu sorusunu sorsak da yanıt alamayacağımız için, usuldendir diyerek biz yine de ulusal egemenlik bayramımızı kutlayalım. Sözün bittiği noktada olduğumuzun altını çizmeyi ihmal etmeden ve çocuklarımızın eline bayram diye tutuşturduğumuzun ne olduğu konusundaki kaygılarımızla!.. Ulustan kopmuş bir devleti çizebilecek sanat yeteneğim yok yazık ki!.. Malum günümüzde artık görüntü egemen. Ulus devletin çatırtısını, ulusal egemenliğin kutlanışının patırtısı ile örteceğiz birkaç günlüğüne... Giderek zayıflayan bir ekonomi “güçlü”, yok edilen demokrasi “ileri” diye yutturulabiliyorsa hâlâ... Biz bu güçlü ve ileri yapıya, hap haline getirilerek yutturulan anayasa değişiklikleriyle iliklenmişsek, heykel yıkan zihniyetin damga vuracağı “yeni” anayasayla ne hale geleceğimizi düşünmek bile ürkütüyor. HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN BULUT BEBEK NURAY Ç FTÇ OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ [email protected] ‘Bir çocuk daha okusun diye’ 21.YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel: 0212.274 15 02 0212.213 74 02Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi: 00158007287986476 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K [email protected] SOLDAN SA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ĞA: 1 1/ Alışverişte aşırı kazanç pe 2 şinde olan ve 3 bunun için tür 4 lü yollara baş5 vuran kimse. 2/ Büyük kareleri 6 olan kumaşlara 7 verilen ad... 8 “Benim olmuş dilim / Ne 9 desem yâr incinir” 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (Türkü). 3/ Batı Av 1 P E R İ S T İ L rupa’da bir ırmak... 2 A GO R A S U R Narçiçeği renginde 3 R O K O K O T E bir süs taşı. 4/ Kuran’ı 4A A N A F O R güzel, yüksek sesle İ R İ S Ç ve usulünce okuma. 5 P İ İ S A L E 5/ Orta Anadolu’ya 6 E M U özgü, halay türü bir 7 T E M İ N K İ K halkoyunu... Eski dil 8 C A M V A L E A L de su. 6/ Güney Af 9 M E Y A N E rika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Hayvanlara vurulan damga... Japon lirik dramı. 7/ Briçte, atılan bir kâğıtla eşine oynamasını istediği kâğıdı belirtme... Mutlak. 8/ Lozan Antlaşması’nın yapıldığı saray... Bir nota. 9/ Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan yarımadanın adı... Hastalık nedeniyle dilde oluşan beyazlık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük hediye, yadigâr, andaç. 2/ Kurnaz, açıkgöz... Eskimiş bez parçası. 3/ Argoda kaba saba ve görgüsüz kimseye verilen ad... Halk dilinde babanın kız kardeşine verilen ad. 4/ Duman lekesi... Sahiplik, mülkiyet. 5/ Bir tür pelerinli palto... Bir soru sözü. 6/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Tavlada “üç” sayısı. 7/ “Durur gibi dallarda kanlı bülbüller” (Ahmet Haşim)... Sodyum elementinin simgesi. 8/ Vücutça ve ruhça dayanıksız olanlar için kullanılan bir alay sözü. 9/ Dar ve kalınca tahta... Azerbaycan ve Kars yöresinde yaygın telli bir çalgı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle