15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli PB Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y B Ankara 14 17 12 14 19 17 21 10 10 9 12 13 14 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B Y B Y Y Y Y Y Y Y Y Y 12 15 12 23 22 22 17 17 16 13 11 11 13 HABERLERİN DEVAMI Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn A Münih B Berlin A Budapeşte Y Madrid Y Viyana Y 18 12 16 24 22 24 24 24 24 23 23 17 24 Belgrad A 24 Sofya B 19 Roma PB 20 Atina A 17 Zürih Y 22 Moskova Y 12 Aşkabat PB 26 Taşkent B 34 Baku Y 10 Bişkek PB 31 Tiflis Y 11 Kahire A 24 Şam Y 21 Ülkemizin geneli parçalı ve çok bulutlu, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Isparta, Burdur, Konya, Sivas, Kayseri ve Yozgat çevreleri yağışlı, diğer yerler az bulutlu geçecek. Yağışlar; Osmaniye, Hatay, Adıyaman, Kilis, Iğdır, Bitlis, Hakkâri, Siirt, Batman ve Mardin çevrelerinde kuvvetli olmak üzere genellikle yağmur ve sağanak, Doğu Akdeniz’de gökgürültülü sağanak şeklinde olacak. 23 N SAN 2011 CUMARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Nisan GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK olanağı sağlayan, sonuçta milletvekili seçilme olasılığını güçlendiren kararını her çevre olumlu karşıladı. Güneydoğu, Doğu illeri üç gündür savaş alanı. Bismil’de kim vurduya giden bir gencin ölümünden hükümeti sorumlu tutan, Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi; Güneydoğu illerine yayılan devlete başkaldırı izlenimi veren olayları yatıştıracak harekette bulunmadı. Tersine tam kadro, tehditler yağdırarak, yakıp yıkan sokak eylemlerini desteklemeyi yeğlediler. Ülke giderek daha kanlı, KürtDevlet çatışmasına gebe günlere kayıyor. Hareketin siyasal kolu (BDP), dayatmalarını uygulamaya geçirmekte sokağı bir silah olarak kullanıyor ve kullanacağı izlenimi veriyor. * Günü gelir, bugünlere nasıl geldiğimiz araştırılırsa… …PKK bayrağı altında yalnız Güneydoğu’da değil, İstanbul gibi büyük kentlerdeki isyan havalarında kanlı eylemlerin başlangıç tarihi, kuşku yok; AKP’nin Kürt açılımını başlattığı tarih olacak! 12 Haziran seçiminden sonra; yapılacak yeni anayasada demokratik haklar adı altında öne sürecekleri kimi dayatmaları sokağın desteğinde kabul ettirmeye çalışmayacaklarına kim güvence verebilir? Tekrar tek başına iktidara geleceğinden söz edilen bu AKP, lideri RTE ve kendine bağlı yenilediği kadro mu? Tek bir kez olsun şöyle derinden ben Türküm diyemeyen, eşinin Arap, iddiasına göre kendi kökeninin Kafkaslar olduğunu övünerek söyleyen bu Başbakan mı? RTE, son açıklamalarında Kürt sorunu yoktur dedi. Türlü çeşit yorumlara neden olan bu sözün altında neler yatıyor? Örneğin, sorunu sonlandırmak için yeni anayasada Kürtlere, TürkKürt Cumhuriyeti anlamına gelecek kimi olanaklar sağlamayı mı planlıyor? Ya da bölünmenin ilk aşaması diye nitelenecek başka olanaklar mı var aklında? Kürtlerin çoğunlukta olduğu illerde, Kürdistan diye anılmasını istedikleri Güneydoğu’da mahalli özgürlükler mi sağlayacak? Kimi bağımsız adayları veto eden YSK, bu kararı ile yeni tehlikeleri tetiklediğinin ayırdında mı acaba? YSK kararına her çevrenin karşı çıkması acaba elmalarla armutların karıştırıldığı bir dönem mi yaşattı bu ülkeye? Hiçbir çevre hukuka toz kondurmuyor. Ama YSK’nin yarattığı son olaylarda hukuka saygınlığa ne ölçüde riayet edildiğine, daha doğrusu riayet edilmediğine parmak basana rastlanmıyor. Medyanın YSK’ye sürekli yüklenmesini hadi görevi gereğidir diye sindirelim. Lakin medyanın hatta siyasal çevrelerin; Çankaya’daki AKP’linin sözüm ona çaktırmadan, üstelik sureti haktan görünerek ve ne yazık ki bugün alkışlanan YSK üzerine baskı kuran girişimlerini doğal bir hareketmiş gibi yorumlamasına, üstüne gitmemesine ne diyeceğiz? Oysa; devletin tepesinden YSK’ye yönelik doğrudan girişimlerini kanıtlayan haberler gazetelerde. Gün perşembe. YSK, “eksik olan evrakı bir günde tamamlayan” vetolu bağımsızların durumunu görüşüyor. 11 YSK üyesi sekiz saat kapalı. O gün öğle üzeri, YSK kararını henüz açıklamadığı saatte… …Çankaya’daki AKP’li, bir elçi kabulünde gazetecilere Güneydoğu’daki şiddet olaylarını birkaç cümleyle kınadıktan sonra… ...“vetolu bağımsızların noksan belgelerini tamamladıklarına göre artık bir problem olmaması gerektiğini…” söylüyor. Çankaya’daki AKP’linin basına açıkladıklarını, o sırada bağımsızların durumunu görüşmekte olan YSK’ye duyurduğunu Radikal’de Murat Yetkin, dünkü yazısında şöyle anlatıyor: “….Kararda Cumhurbaşkanı Gül’ün payı büyük… Gül, (daha önce) YSK’nin sorunu çözeceğini söylerken, yalnızca tahminde bulunmadı… …Kriz süresince Köşk’le YSK arasında kanal açıldı… Beklenen karar akşama doğru geldi. BDP destekli 6 kişinin adaylığına engel yok…” Bu iki haberin tercümesine gelince: Çankaya, YSK üzerinde ağırlığını koydu. Açık kanalda eksik evraklar tamam, öyleyse?.. Alınması gereken kararı hukuksal, bağımsız kurum olan YSK’ye duyurdu. Veto kalktı! Hukukun mu, devlet ağırlığının üstünlüğü mü? Siyaset ve medya sonuçtan memnun olduğuna göre; YSK’nin 180 derece başarılı dönüşünü hukuk mu guguk mu diye… …Çankaya’nın devletin ağırlığını kullanarak YSK gibi bağımsız bir hukuk kurumunu etkilemesini tartışmanın ne gereği var? Demokrasimize özgü alışık olduğumuz bir manzara... Davada sinirler gerildi Tartışmalarla geçen 1. Ergenekon davasının dünkü duruşmasında, 3 yıldır tutuklu İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi Nusret Senem tahliye edildi HAT CE TUNCER GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY GÜLEN’ N YEĞEN ÇAĞRILMADI Özese yeniden “Mahkemeyi itham ediyorsunuz” diye müdahale ettiği sırada tutuklu sanık Muzaffer Tekin, “Bağırmadan konuş” diye bağırdı. Özese ise “Oturduğunuz yerden müdahale etmeyin” diye bağırdı. P Merkez Karar Kurulu üyesi Nusret Senem, Alparslan Arslan’ın ilgili ilgisiz tüm arkadaşlarının dinlendiğine dikkat çekerek, Fethullah Gülen’in yeğeni olduğu iddia edilen Kemalettin Gülen’in tanık olarak çağrılmamasının manidar olduğunu, Kemalettin Gülen’in, Danıştay olayında şüpheli bir kişi olduğunu iddia etti. Birinci Ergenekon davasının dünkü duruşması gergin ve olaylı geçti. Tutuklu sanıklar İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli Tuğgeneral Veli Küçük ve diğer bazı sanıklar ile Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese arasında tartışmalar yaşandı. Küçük, 3.5 yıldır içerde olduğunu belirterek daha uzun konuşacağını söyledi. Mahkeme heyetine tepki göstermeleri üzerine salondan çıkartılmak istenen bazı izleyiciler jandarmaya direndi. 2 kişi gözaltna alındı, Küçük’ün mahkeme başkanı ile tartışmasını sürdürmesi üzerine salon boşaltıldı ancak izleyiciler salondan çıkmak istemedi. Davanın dünkü duruşmasında Sami Haşıloğlu, “Saygılı olmak zorundasınız, bağırmayın” diye uyardı. Küçük, “Sen bağırma be” diye yanıt verdi. Perinçek de şunları söyledi: “Hücrede pencere yoktu, dilekçemiz üzerine gelip bir delik açıp cam taktılar. Pencere değil, delik açtılar. Bin Fethullahçı gelse, bin Tayyip Erdoğan gelse, bin Abdullah Gül gelse beni yıldıramazsınız.” ‘Yıldıramazsınız’ etkinlik programlarının arasında dalıp giderken kendimi çektim, kaleme sarıldım... Saat 02.15... Sırtımı dayadığım kalorifer dilimlerinden ölü bir sıcak, tam karşımdaki demir kapıdan diri bir soğuk geliyor. Ama hiçbiri içime işlemiyor. İçimde, hayalimde canlandırdığım fuarın kitapkitapsever dolu salonları var. Yazıya oturunca tamamen anlatmak istediğim konunun iklimine giriyorum. Sanki az sonra aranıza ben de katılacakmışım da biraz geç kalmışım.. Her zamanki gibi! Öylesine bir heyecanla doluyum. İçim kıpır kıpır. Beş kez hücre değiştirdiğim Silivri zindanlarında bir kez daha duyumsadım ki, o salonlar benim aşkım. Bir terzi nasıl bir çocuğun bayramlığını arife gününe yetiştirme sorumluluğu hissederse, öyle bir duyguyla kitap fuarlarına yeni eser yetiştirmeye çalıştım. O, bana verdiğiniz bir ev ödeviydi sanki. Yine aynı duygudayım. Ülkesini seven, bedenini esir alsalar da ruhunu kimseye teslim etmeyen bir aydın için sürgünler, sürgün verme yeridir. Esirevleri, eserevidir. Silivri toplama kampının birinci yılı dolduktan sonra sürecin uzayacağını hissedince üç kitaplık bir çalışma programı yaptım. “Silivri üçlemesi”nin birincisini İstanbul Kitap Fuarı’na, ikincisini de Bursa ve İzmir Kitap Fuarı’na yetiştirme ödevi verdim kendime. Hapiste çalışma disiplini çok da sıradan bir şey değil; ayrıntılarını Ataol Behramoğlu’na sorun. Her iki kitap da planladığım zaman diliminde tamamlandı. Üçüncüsü de benden çıktı, fırında. Zulümhane çocuğu, Zulümname’den olma üçüncü kitapla ilgili sorumluluğumu yerine getirmiş olmanın huzuru içindeyim. Ama üçüncü biraz değişik, ne anaya benziyor ne babaya! Meslek heyecanımın doğum yeri İzmir’in aydınlık insanları, Karşı karşıya kaldığım ağır siyasal saldırı, benim de aynı yöntemle karşılık vermemi gerektirdi. Balbay, yine kitap fuarlarında telaşlı bir heyecanla size koşan Balbay... Balbay, yine kitap imzaladığı herkese sıcak bir selam vermezse, adındaki, soyadındaki sözcüklerle oynamazsa içi rahat etmeyen Balbay... Bu özü bozmadan yeni bir mücadele alanına yelken açmaya hazırlanıyorum. 1977 yılında Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne kaydımı yaptırmak üzere iki yanı ağaçlık yoldan Bornova’ya giderken kendime şu sözü vermiştim: “Kardeşim Balbay, bu okulu birinci bitir.” 1981’de birinci bitirdim. Ne zaman kendimce önemli bir işe girişsem aklıma bu anım gelir. Şimdi fuarın bütün kitaplarına dokunarak kendime şu sözü veriyorum: “Kardeşim Balbay, siyasi yaşamda da dirseğin hep insanlara değsin. Halktan hiç kopma. İzmirliler izin verirse gideceğin yerin, Mustafa Kemal’in, ‘Bağımsızlık benim karakterimdir’ dediği yer olduğunu unutma.” Güncel tartışmaların ayrıntısına girmek istemiyorum ama memlekette ileri demokrasi o kadar ileri gitti ki, evrensel hukukta hüküm giymeyen insanlar için geçerli olan masumiyet karinesinin yerini mahkumiyet karinesi aldı. Gelinen noktada, bu yöndeki bütün saldırılara karşı kendimi İzmirlilerin vicdanına emanet ediyorum. Orası benim özgürlüğüm. Güzel bir haziran sabahı buluşmak, kucaklaşmak, İzmir’in Kavakları türküsüyle coşmak umuduyla... Küçük’e konuşma süresinin dolduğuna ilişkin bir kaç kez uyarılmasının ardından Küçük’ün avukatı ve kızı Zeynep Küçük itiraz etti. Küçük, “Kızım boşver. Ne yapıyorsun sen? Biz esaret kampındayız” diyerek Zeynep Küçük’e müdahale etti. Bu arada sanık Muzaffer Tekin ve avukat Küçük yerlerinden kalka rak mahkeme heyetine bağırmaya başladır. Mahkeme başkanının jandarmaya Küçük’ün kürsüden alınması talimatı vermesi üzerine, Veli Küçük, parmağını sallayarak “Beni buradan hiç kimse alamaz” diye bağırdı. Başkan Özese’nin duruşmaya kısa bir ara verdiğinde Veli Küçük bağırmaya devam etti. Üye hâkim Sedat Senem tahliye edildi Davada 3 yıl 1 aydır tutuklu bulunan İP Merkez Karar Kurulu üyesi sanık Nusret Senem yurtdışına çıkış yasağı konularak tahliye edildi. Davada 26 tutuklu sanık kaldı. ASKER CASUSLUK Jet hızıyla inceleme HÜLYA KESK N Saldırıya tekbirli protesto Adana’da BDP destekli bağımsız adayların veto edilmesine tepki göstermek için dinci terör örgütü Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen MustazafDer binasına PKK yandaşlarınca yapılan saldırı kınandı. Yapılan eylemde yeşil bayraklar açıldı, binanın bulunduğu Kıbrıs Caddesi’ni trafiğe kapatan grup sürekli tekbir getirdi. Eyleme nsani Hürriyetler ve nanç Platformu üyeleri destek verdi. Adana Emniyet Müdürü Mehmet Salih Kesmez’in de saldırıya uğrayan MustazafDer binası ve dükkânları zarar gören esnafı ziyaret ettiği, olaylara karışan 9 kişinin yakalandığını söylediği öğrenildi. ‘Darbe Günlükleri’ iade edildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Darbe Günlükleri”ne ilişkin, eski kuvvet komutanları Oramiral Özden Örnek, Orgeneraller İbrahim Fırtına ve Aytaç Yalman hakkında yürüttüğü soruşturmada “yetkisizlik” kararı verdi. Başsavcılık, soruşturma dosyasını, “Ergenekon” ve “Balyoz Planı” iddialarına ilişkin soruşturmalarla “fiili irtibat” bulunduğu gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Daha önce İstanbul Başsavcılığı, söz konusu dosyayı yetkisizlik kararıyla Ankara’ya göndermişti. Özel yetkili İstanbul Başsavcılığı, şimdi soruşturmayı kendi yürütebileceği gibi 2. kez yetkisizlik kararı da verebilecek. Askeri casusluk iddialarına ilişkin 16’sı tutuklu, 56 sanığın yargılandığı davanın 3. oturumunda, bir taşınabilir belleğin, ayrı davalarda yargılanan iki farklı sanıkta ele geçirildiği yönündeki iddialar mercek altına alındı. Mahkeme üyesi Mehmet Ekinci, “Bu vahim bir iddia. Bu iddianın derhal araştırılması lazım” dedi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise taşınabilir bellekle ilgili iddiaların gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Mahkeme, dünkü duruşmada Poyrazköy davası sanığı emekli astsubay Ergin Geldikaya’ya ait olduğu iddia edilen taşınabilir belleğin, 15 ay sonra bu davanın tutuklu sanıklarından İbrahim Sezer’in evinde ele geçirildiği yönündeki iddiaları araştırdı. Duruşma salonunda mahkemeye İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nden getirilen Geldikaya’ya ait flash belleğin olduğu zarf ile Sezer’in evinde ele geçirilen flash bellek ile çeşitli materyallerin olduğu sarı zarf adliyenin bilgi teknik uzmanı Murat Katmer tarafından açıldı. İddia konusu aynı marka iki flash belleğin seri numaralarının aynı olduğu tespit edildi. Bunun üzerine avukat İhsan Nuri Tezel, flash belleklerin imajlarının incelenmesini istedi. Savunma yapan sanık Emrah Küçükakça, Emrah Karaca için hazırlanmış ev arama tutanağıyla kendi evinde arama yapıldığını ileri sürdü. Küçükakça, “Karaca ile olan isim benzerliği nedeniyle 6 ayı aşkın süredir tutukluyum” diye konuştu. İnsanlık Ayıbı… Erdal ATICI Yazar Baştarafı 2. Sayfada Genel Başkan Alper Taş, ‘Hata yapmamıza YSK neden oldu’ dedi ÖDP A HM’ye gidiyor ANKARA/İSTANBUL (Cumhuriyet) ÖDP’nin eksik belge gerekçesiyle veto kararına yaptığı itiraz başvurusu da YSK tarafından redddedildi. ÖDP, AİHM’ye gideceğini açıkladı. Diyarbakır’da toplanan BDP PM’de de bağımsız adaylık nedeniyle boşalan Genel Başkanlığa Hamit Geylani’nin getirildiği belirtildi. Yurt genelindeki YSK protestolarında ise tutuklananların sayısı 15’e ulaştı. Cumhuriyet’e konuşan ÖDP Genel Başkanı Taş, YSK’nin 14 Nisan’da yazı göndererek adayların eksik belgesi olduğunu bildirdiğini ve 16 Nisan’a kadar süre verildiğini belirterek, “Hata yapmamıza YSK’nin gönderdiği yazı yol açtı. Yazıda memnu hakların iadesi belgesi istenenlerin isimleri tek tek yazılmış. Ama askerlik belgesi istenenler tek tek yazılmamış. Tam tersi askerlik belgesi olanlar kâğıda yazılmış. Bizim arkadaşlarımız onu yanlış okumuş, anlamış” dedi. Taş, YSK Başkanvekili Kırdar Özsoylu’nun kendilerini aradığını ve eksik belgelerin tamamlanması halinde “demokratik açılım” yapabileceklerini dile getirdiğini anlattı. Taş, eksik belgeleri ayın 19’unda teslim ettiklerini ancak başvurularının önceki gün reddedildiğini belirtti. Taş, önümüzdeki günlerde AİHM’ye başvuracaklarını söyledi. ÖDP üyeleri YSK kararlarını kurum önünde protesto etti. Bir asker üniformasını YSK’nin kapısına bırakmak isteyen partililere polis müdahale etti. bir kez daha itirazda bulundu. ‘Failler bulunsun’ BDP PM toplantısının ardından açıklanan sonuç bildirgesinde, “İbrahim Oruç’un polis tarafından öldürülmesinden AKP’nin sorumlu olduğu tespit edilmiştir. Oruç’un failleri bulunup tutuklanmalı” denildi. Akdeniz Üniversitesi’nde de Oruç’un ölümünü protesto etmek isteyen 7 öğrenci gözaltına alındı, 5 özel güvenlik görevlisi ve 1 polis yaralandı. İstanbul Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nde oturma eylemi yapan 7 BDP’li gözalktına alındı. Bu kişiler ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Çiçek: Olan Türkiye’ye oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 12 bağımsız adayı veto eden YSK kararıyla ilgili, “İkinci kararı verdiğine göre birinci yanlıştır. Bunun hiç tartışılacak yanı yok. Neticede olan 3 güne olmuştur, olan Türkiye’ye olmuştur” diye konuştu. BDP’nin Bismil’deki olaylardan AKP’yi sorumlu tutmasına da tepki gösteren Çiçek, “Çocuk katilleri ne zamandan beri vicdandan, insaftan, ahlaktan bahsediyor?” dedi. Çiçek, Güneydoğu’daki sivil itaatsizlik eylemleriyle ilgili de “Camiye fitne ve fesat sokuyorlar” ifadesini kullandı. Otlu’dan ikinci itiraz Bu arada Yüksek Seçim Kurulu’nun bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu reddettiği Çiçek Otlu, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden “yasaklanmış haklarının bulunmadığına” ilişkin kararı alarak, YSK’nin iptal kararına Anıt, önümüzdeki günlerde sanatçılarımızın, yazarlarımızın, bilim insanlarımızın ve tüm yurttaşlarımızın gözünün önünde yıkılacak. Hep birlikte bu utanç görüntülerine tanık olacağız. Birkaç duyarlı sanatçı toplanmışlar, anıtın yıkılmaması için, demokratik yollardan mücadele ediyor. Toplantı düzenleyip insanlığa “duyuyoruz, görüyoruz, tanığız” iletisi verme çabası içine giriyorlar. Toplantı çıkışı ressam Bedri Baykam ve asistanı koşullanmış bir saldırgan tarafından bıçaklanıyor, Baykam, acı içinde, çığlıklar atıyor; “Kurtarın, beni hastaneye yetiştirin” diye çırpınıyor. Ama çevresinde insanın kanını donduran bir duyarsızlık var. Sanki tüm gözler kör olmuş, Bedri Baykam’ı görmüyor. Tüm kulaklar sağır olmuş, Baykam’ı duymuyor. Yanından geçen araçlar durmuyor, kaçıp gidiyor. Dakikalar geçiyor, ölümle mücadele sürüyor. İyi giyimli, okumuş kalıbında bir adam, kulağında cep telefonu, lüks arabasına biniyor. Baykam son bir umutla ona yöneliyor, kapısını açmaya çalışıyor. Adam kapıları kilitleyerek basıp gidiyor. Televizyonda bu sahneleri izlerken damarlarımdan kanımın çekildiğini, büyük bir buz topağının sırtımdan kayıp gittiğini hissediyorum. Kendi kendime “İnsanlık ayıbı bu” diyorum. Televizyon başında milyonlar, o insanlık ayıbına hep birlikte tanık oluyoruz. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle