23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 23 N SAN 2011 CUMARTES 2 MİLLİ Mücadele’yi anlatmaya çeşitli tarihlerden başlanabilir: Mondros’tan sonraki işgale karşı yerel dernekler ve kongreler, İzmir’in işgali ve Hasan Tahsin’in ilk kurşunu, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Erzurum ve Sivas kongreleri ve 23 Nisan. Cumhuriyetin kuruluşunda en belirleyici olan, herhalde bu sonuncusudur. Kurucunun zihnindeki modelin ne olduğu o tarihte seziliyor: Ülkesi, temel kavramları ve kurumlarıyla bir cumhuriyet. Bir kavmin uzaklardan gelip yerleştiği yer anlamında Batı’nın yüzyıllardır kullandığı, ama Osmanlı’nın Anadolu demekle yetindiği Türkiye adı; kurulan devletin meclisli rejimle yönetileceği müjdesi ve o devlet vatandaşlarıyla “millet” oluşturma hedefi var TBMM adında.. Osmanlı’nın son döneminde sözü edilen ama o tarihte hukuken tanımlanmadan henüz kavramlaştırılmamış bir hedef. Cumhuriyetin sosyal tarihini özetleyen de bu hedef oldu. Tam olarak anlatamadığımız ve ilerici, barışçı insancıl niteliği bilinmek OLAYLAR VE GÖRÜŞLER bir milletin demokratça insancıllığında saklıdır ve ulusal dille eğitim o insancıllığı yaygınlaştırıp bütün vatandaşlara benimsetmek için vardır. Kutluluğa gelince, miladi takvimle hicri takvimi üst üste getirerek çifte bayram yaratma düşüncesi belki saygıdeğer bir çabadır ama, kuruluşunu “mübarek cuma” gününe rastlatmak için özen gösterilen, namaz sonrası Hacı Bayram Camii’nden İttihat ve Terakki binasına kadar “mukaddes sancak”la yürünen bir Meclis’in doğuşunda da yeterince kutsallık yok mudur? eresinden bakılırsa bakılsın, kuruluşundaki tutarlılık ve anlam yükü ile bizim cumhuriyetimiz, coğrafyadan ve tarihten silinmek istenen bir ulusun, yalnız kendi inanç dünyasına değil, bütün insanlığa sunduğu harika bir yapıt gibidir. Bunun dışta haset ya da karşıtlık yaratmasını anlamak mümkündür de, bu harika sayesinde bağımsız yaşayan ve inançlarını sürdüren insanların Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olabilmelerini anlamak kolay değildir. İnsanlık Ayıbı… Erdal ATICI Yazar Mutlu ve Kutlu Doğum istenmeyen, hatta zaman zaman yabancılarla da işbirliği yapılarak şurasından burasından hoyratça didiklenen bir millet kavramı. illi dediğimiz bir mücadeleyle doğan devlet, başlangıcı, değişimi ve sonuçları açısından ancak millet kavramının ışığında değerlendirilince mutlu ve kutsal sayılabilir. Canlar verilerek kazanılan o mücadele, doğacak devletin vatandaşları etnik köken farklılığı yüzünden birbirini yesinler diye kazanılmadığı gibi, ardından özverili emeklerle kurulan Cumhuriyet de aynı toprağın insanları dıştan haince yazdırılan reçetelerle o devleti yıksınlar diye kurulmadı. Doğumdaki mutluluk, bağımsız Dün bu sütunda yayımlanan Erdal Atıcı’nın “İnsanlık Ayıbı” başlıklı yazısının devamı teknik bir nedenle yayımlanmamıştır. Erdal Atıcı’dan ve okurlarımızdan özür dileyerek yazısını yeniden yayımlıyoruz. İnsanlık ayıbı; kısaca, insan olmanın gerektirdiği temel evrensel ilkelere karşı davranış ve eylemlerde bulunmaktır. Yangın, sel, deprem gibi doğal felaketlerde insanlara yardım etmemek, onların mallarını yağmalamak, yaşlılara, çocuklara, bedensel ve zihinsel engellilere şid M N det uygulamak, zulmetmek, yaralı insanları ölüme terk etmek, düşkün insanları dolandırmak, savaş esirlerine kötü davranmak, işkence, ilk akla gelen insanlık ayıplarıdır. Bu ve benzeri olayları gazetelerde okuduğumuzda, televizyonlarda izlediğimizde irkilir, “Bunu yapanlar insan olamaz!” diye tepki gösteririz. Son aylarda kamuoyunda çok yazıldı, çizildi, tartışıldı; Kars’taki “İnsanlık Anıtı”na Başbakan “Ucube” dedi ve yıktırılması sürecini başlattı. Arkası 8. Sayfada Utanma Duygusu... Belki sorun bu: Utanma duygun yok usta... Batı dünyası bugünlerde Japonları tartışıyor... Dünyanın en korkunç felaketini yaşayan Japonlar niçin yağma yapmadılar?.. Niçin ekmeğin bitmekte olduğunu bildikleri halde sadece yarımşar ekmek aldılar da çuvalla unu eve taşımadılar?.. Neden yiyecek alırken sırayı bozup birbirlerini ezmediler ve dövmediler?.. Okurumuz Okşan Okandan da bunu soruyor... O müthiş disiplin ve düzenin sebebi neydi?... Japonların dini “Şintoizm”dir... Peygamberleri yoktur... Zaten cennetlericehennemleri de yok... Japonların inanç ve ahlak anlayışı; bu dünyada, diğer insanların gözündeki imajı esas alır... Yani korkuya değil, utanma duygusu temeline dayanır... Utanma duygusundandır; o özveri, düzen, disiplin, saygı... Senin utanma duygun yok usta... Onun için ÖSYM depreminde sınav salonları liselilerin başına yıkılırken, sen sırıtarak onların geleceğini yağmalamaktan utanmıyorsun... Ya da; hukuk depreminde yazarların, aydınların, gazetecilerimizin kafasına bilgisayarları ve kitapları düştü... Kimisi adaletin altında ezildi de sıkışıp kaldıkları yerde “Orada kimse var mı?” diye inleyip duruyor... Sen ortalığı talan ederken... Her gün deprem var: İşte hukuk başımıza yıkılıyor... Adalet tepemize iniyor... Cumhuriyet sallanıyor... Devlet çöküyor... Yurt çatlayıp, patlayıp yarılıyor... Ama sen... Sıradan küçük insansan; kömür çuvalını, nohudu, gıda paketini, yarım altını... Artık ne avanta varsa alarak ve sırıtarak gidiyorsun... Tepede oturmuş büyüksen; milletin gözünün içine baka baka altınıüstünü talan ettin memleketin... Türkiye senin... Niye?.. Utanma duygun yok çünkü usta... Utanma duygun yok... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle