16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 21 N SAN 2011 PERŞEMBE [email protected] 16 ‘Radyonun çindekiler’ okurla buluştu Kültür Servisi İkaros Yayınları, şair Cenk Gündoğdu’nun mülteci sorununu ilk kez tiyatro gündemimize taşıyan “Radyonun İçindekiler” adlı oyunuyla tiyatro dizisini sürdürüyor. Önsözünde Zehra İpşiroğlu ve Sema Göktaş’ın yazılarının yer aldığı kitap, daha iyi bir hayat için her şeyden vazgeçerek umut yolculuğuna çıkan insanların trajedisini anlatıyor. Oyun içinde oyun kurgusuyla tasarlanan “Radyonun İçindekiler”, bir radyonun içinden geçen ve sadece duyduğumuz an bizi sarsan, ardından unuttuğumuz o acı şeyleri çekip önümüze koyuyor. KÜLTÜR Handan Börüteçene’nin ‘Sessizlik Bozulmasın Diye Çiçekler Kokularını Salmadı’ sergisi 24 Nisan’a kadar açık Savaş karşıtı atölye sergi EVR M ALTUĞ Operada korku Kültür Servisi İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin “Kötülüğün Döngüsü (The Turn Of The Screw)” operası bugün saat 20.00’de, bu sezon son kez Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası Sahnesi’nde seyircisiyle buluşacak. ABD’li yazar Henry James’in “The Turn of The Screen” adlı eserinin, Edward Benjamin Britten’ın opera yorumu olan eserle İstanbullular, ilk kez bir korku operası izlemenin ayrıcalığını yaşıyor. Ayrıca İstanbul’da ilk kez bir opera İngilizce sahnelenmiş oluyor. Yapı Kredi Kültür Merkezi (YKKM), 24 Nisan’a dek, Handan Börüteçene’nin “Sessizlik Bozulmasın Diye Çiçekler Kokularını Salmadı” adlı sergisine ev sahipliği yapıyor. Bir nevi barış ve demokrasi atölyesi niteliği kazanan sergi, YKKM girişinde çalışan iki çanta dikiş ustasının emekleri ve varlığıyla da anlamını pekiştiriyor. Sergi, sanatçının savaş olgusuna binaen hazırladığı üçlemenin son halkası. Etkinlik Börüteçene’nin 2002’de Venedik’te yer alan “Barış İçin Ayrılmıştır”, 2003’te Borusan Sanat Galerisi’nde “İki Oda Bir Salon: Huzur!” ve 2004’te ise İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde (İFKM) düzenlediği “Kimdim Buralarda, Yarın Kim Olacağım?” adlı sergilerinin, İstiklal Caddesi üzerindeki son noktası. ‘Sivillere bir şey olmuyor’ Börüteçene, projenin geldiği bu noktada Ortadoğu’da son haftalarda yükselen tansiyonun etkili olduğunu öne sürüyor: “Fransız Kültür’deki sergiden bu yana yedi yıl geçti. Ortadoğu’da yaşanan ve ‘domino taşı’ olarak nitelenen bu hareketle, geçenlerde, cumartesi akşamı herkes eğlendiği bir sırada TV’den de bir altyazı geçti ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Libya üzerine Tomahawk’larını göndermeye başlaması, ‘sivillere bir şey olmuyor’ vurgusuyla aktarıldı. Ben de bunun üzerine telefona sarıldım ve üç hafta boyunca bu sergiyi organize etmek için çalıştık.” Sanatçı, “Üzerimde bir yük vardı ve bu yükün sorumluluğu, burada yapılan tasarımlar, çantalarla ken Börüteçene, 9 yıldır sürdürdüğü bir dizi serginin son halkasında, savaş karşıtı mesajlarla yüklü tasarımları sokağa taşırıyor. Bir tür barış ve demokrasi atölyesi niteliğindeki sergi, iki çanta ustasının emeği ve varlığıyla anlamını pekiştiriyor. di yazgılarında, o çantaları alanların tasarrufuyla bundan sonra yaşamaya devam edecek” diyerek, girişiminin atölyemekândan hayata karışan yönünün altını çiziyor. Savaş artı para Etkinliğe emek veren çanta ustası Zabit Kaya da, “serginin, anlayabilene birçok mesaj verdiğinin” farkında. Kaya için Börüteçene’nin eserlerinde yer alan mavi beyaz borsa endeks şeritlerinin tarihi ve güncel savaş imgeleriyle bir aradalığının verdiği mesaj açık: “Savaş artı para”. Her biri insanın dayanıklılığı ve iletkenliğini, değerini vurguladığı içinaltın yaldızlı ipliklerle birbirlerine teğellenmiş farklı çanta, cüzdan ve masa örtüleri ile kılıflarla öne çıkan ser Altın Palmiye’nin jürisi Kültür Servisi Bu yıl 1122 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek Cannes Film Festivali’nin jüri üyeleri açıklandı. Robert De Niro’nun başkanlığını yapacağı jürinin üyeleri oyuncuyapımcı Martina Gusman, yapımcı Nansun Shi, oyuncu Uma Thurman, eleştirmen yazar Linn Ullmann, yönetmen Olivier Assayas, oyuncu Jude Law, yönetmen Mahamat Salah Haroun, yönetmen yapımcı Johhny To. gide, İFKM’deki sergiden izlenimler de, bir video yerleştirmeyle izleyicilerin hafızasına sunuluyor. Sanat tarihsel bağlamda ‘ölüm çiçeği’ olarak nitelenen beyaz ‘lilyum’ların kokusuyla kuşatılan ve sergi boyunca da böyle kalacak atmosfer hakkında gözlemlerini aktaran Kaya için, son 2530 yılın öne çıkan en dramatik ‘savaş’ları ise, BosnaHersek ve Irak üzerinden dünyanın hafızasına mal olmuş. Çanta ustası Kaya, sergide özellikle Börüteçene’nin 2002’de Venedik, Lido’da da sergilenen dev ‘İnebahtı Savaşı’ temalı masa örtüsüyle dikkat çeken ve savaş karşıtı görselmesajların tarihi tablo ve rölyeflerle bir arada yamandığı çarpıcı eserlere bakarken, özellikle ‘karşılığı para olmadığı için’, Bosna savaşına kimsenin müdahale etmediğini vurguluyor. Doğaya salınan polenler YKKM’deki sergide Börüteçene’nin yaptığı, bir bakıma “Pandora”nın atölyesini kurmak olmuş. Masalsı, şefkatli bir yanı olan, son derece duygusal, şairane, umut yüklü sergisi için konuştuğumuz sırada, sanatçıya satışa sunulan bu tasarımların tıpkı “Bir çiçeğin polenlerini doğaya salışı gibi” etki verdiğini söylediğimizde, adeta gözleri gülüyor: “Aynen, şimdi gitsin, onlar yapacaklarını yapsın diyorum. Bakalım parçalar nasıl hayat bulacaklar... Fransız Kültür Merkezi restoranında, insanların üzerlerine nasıl oturduklarını görmüştük… Her şey ortada, bana söyleyecek çok şey de düşmüyor aslında. İnsanlar meydanlarda kendilerini yakıyorlar, yine hiçbir şey olmuyor. Hatta yeryüzünde tüm bunların Twitter ile başladığına inananlar bile var!” Öte yandan, etkinliğe emeğiyle destek veren diğer çanta ustası, ismini İlhan Selçuk’tan alan İlhan Tuna ise, “İçimizden çıkaramadığımız savaş olgusunu ter akıtır, deri döker gibi buradan dışarı çıkarmaya çalışıyoruz” diyerek, Börüteçene’nin yapıtına anlamlı bir yorum getiriyor. Yitik Ülke’den 3 yeni kitap Bedri Baykam ‘Coke’ Dubai’de çağdaş Türk sanatına ilgi Kültür Servisi Christie’s Müzayede Evi’nin önceki gün Dubai’de düzenlenen “Arap, İran ve Türk Modern ve Çağdaş Sanat Müzayedesi”nde Kezban Arca Batıbeki’nin “Pulp Fiction”, Bedri Baykam’ın “Coke” ve Azade Köker’in “Milas Orman Yangını” adlı eserlernin her biri 56.250 dolara (yaklaşık 86 bin TL) satıldı. Selma Gürbüz’ün “Mimozalı Kadın”ının 43.750 dolara (yaklaşık 67 bin TL) ve Nazif Topçuoğlu’nun isimsiz yapıtının 18.750 dolara (yaklaşık 29 bin TL) alıcı bulduğu müzayedede Türkiye’den toplam 14 çağdaş sanat eseri satışa sunuldu. Haber Merkezi Genç edebiyatçıların eserlerini yayımlayan Yitik Ülke Yayınları 3 yeni kitap daha yayımladı. Zerrin Soysal’ın “Yedi Gün Duası”, Yeşim Ağaoğlu’nun “Sana Şiir Yazmasam Olur mu?” ve Aslı Solakoğlu’nun “Hayata Yetişmek” adlı kitapları kitapseverlere sunuldu. Kadınların ‘Otobüs’ü yeniden yolda BGST Tiyatro Boğaziçi namus meselesini ‘renkli’ bir tiyatro diliyle tartışıyor KARDEŞ TÜRKÜLER’DEN YENİ ALBÜM Patrick Watson grubuyla Salon sahnesindeydi Tiyatro Boğaziçi, ‘Kadınların Tiyatrosu’ formatında yaratılan ve yalnızca kadınların izleyebildiği “Otobüs” adlı oyunlarını yeniden sahnelemeye başladı. Oyun bu ‘sefer’ herkese açık... S BEL ÇORBACIOĞLU Kabare gibi bir konser ZÜLAL KALKANDELEN Barış ve kardeşlik için ‘Çocuk (H)Aklı’… Kültür Servisi BGST Kardeş Türküler uzun bir aradan sonra yeni albümleri “Çocuk (H)Aklı” ile dinleyicilerinin karşısına çıkıyor. Kalan Müzik’te çıkan, müzik direktörlüğünü Arto Tunçboyacıyan’ın yaptığı albümde Kardeş Türküler’in önceki çalışmalarından farklı olarak beste ağırlıklı şarkılara yer veriliyor. Topluluk, “Çocuk (H)Aklı” adlı albümün adını ise şöyle açıklıyor: “Hem bulunduğumuz toprakların çocuklarına dair şarkıların yorumlanması hem de çocukların önyargısız, naif, öğrenme ile kirlenmemiş bakış açısının sahiplenilmesi nedeniyle bu adı verdik. Çocuk hesapsızca davranan, korkusuzca koşandır. İsyan edendir, ‘Kral Çıplak’ diyendir. ‘Çocuk aklı’ diye gülüp geçmeyin, bir daha bakın her gün baktığınız, baka baka ezberlediğiniz tabloya. Bir de bakmışsınız ki, bozulmuş ezber, ‘Çocuk Haklı’ymış meğer”. Feminist tiyatro denildiğinde akla ilk gelen isimlerden olan Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu Tiyatro Boğaziçi, bundan iki yıl önce ‘Kadınların Tiyatrosu’ formatında yaratılan ve yalnızca kadınların izleyebildiği “Otobüs” adlı oyunlarını yeniden sahnelemeye başladı. Oyun bu ‘sefer’ herkese açık... BGST Tiyatro Boğaziçi oyuncuları kendilerini, kadın sorunuyla ilgilenen, feminist ve bunu sanat üzerinden yapan bir ekip olarak tanımlıyor. Bu ekipte yer alan Nihal Albayrak ve Ayşan Sönmez, “‘kadın tiyatrosu’yla ‘kadınların tiyatrosu’nu ayırmak lazım” diyor. Kadınların tiyatrosu, kadın sorununu ele alan diğer tiyatrolardan farklı olarak, toplumsal cinsiyet rolleriyle gelen meslek kalıplarını kırmak ve kadınlara kamusal alanda daha fazla fırsat ve alan yaratmak adına, yaratıcı ekipten teknik ekibe kadar tamamen kadınlardan oluşuyor ve sadece kadın seyircilere açık. Albayrak ve Sönmez, “Otobüs”ün, topluluğun diğer ‘kadınların tiyatrosu’ formatındaki oyunları olan “7 Kadın” ve “Bir Kadın Uyanıyor”dan farklı bir dili olduğunu ve bunun üzerine ekibin oyunu herkese açmaya karar verdiğini söylüyor. Bu karar üzerine, ilk kez 2009’da sahnelenen oyun, üzerinde biraz daha çalışılarak mart ayında herkese açık bir şekilde yeniden sahnelenmeye başlanmış. Topluluğun oyunu herkese açmalarının altında erkekleri ‘eğitmek’ gibi bir derdi yok: “Bizim derdimiz, birilerine bir şey öğretmekten ziyade bir paylaşım alanı sunmak.” “Otobüs”te, gerçek bir hayat hikâyesinden yola çıkılarak, 10 farklı ‘renk’ten ve yaşamdan kadının yolculuğu anlatılıyor. Oyuncuların kostümlerine taşıdıkları renkler karakterlerine bir gönderme değil ama her renkten ve karakterden kadının yolculuğu ‘namus’ ile kesişerek değişiyor. Oyun bize soruyor: Aslında kimler gerçekten ‘beyaz’ ve ‘siyah’? Oyunda dekor yerine hareket kullanılıyor. Topluluk izleyiciyi bir otobüsün içine hapsetmek yerine kullandıkları tekerlekli sandalyelerle sahneyi otobüsün içine ya da mola yerine çeviriyor. Metni Sevilay Saral tarafından yazılan oyunda Albayrak ve Sönmez ile birlikte Aysel Yıldırım, Banu Açıkdeniz, Başak Doğan, Gülcan Küçük, Pınar Gümüş, Sema Merve İş, Senem Han ve Zeynep Okan rol alıyor. “Otobüs”, 22 ve 25 Nisan’da ise Maya Sahnesi’nde izlenebilir. yoktu, ama uzandığı her yere vurup farklı sesler çıkaran bateristin perforYılın en güzel konserlerinden biri mansı görülmeye değerdi. si önceki akşam gerçekleşti. AlternaPatrick Watson, bir yandan içkisini tif müzik sevenlerin son yıllarda dik yudumlarken, bir yandan da yaptığı katini çeken Kanadalı müzisyen Pat esprilerle konserin gerçekten keyfini çırick Watson, kendi adıyla anılan gru kardı. Grubun kabare tarzına yakınlıbuyla birlikte Salon sahnesindeydi. ğı konserde daha çok ortaya çıktı. Bir Yaptıkları müziği belli bir kategoriye ara sahnedeki sandalyeleri salondaki sokmak zor; klasik müzik ve kabare et seyircilerin tam ortasına koydular. kisinde bir tür barok pop denilebilir. Taburelerin üzerinde ayakta durarak giKayıt sırasında ve sahnede kullandık tar çalan müzisyenlere, yine sandalye ları enstrümanlar arasında çelik tas, ka tepesinde mikrofonsuz söyleyen Watşık gibi objeler de yer son muhteşem falsetalıyor. tosuyla eşlik etti. Taburelerin üzerinde 2003’te ilk albümünü Watson’ın Ameriçıkaran grubun kuruka’nın ünlü şarkıcı ve ayakta durarak gitar luş öyküsü de ilginç. bestecilerinden Dolly çalan müzisyenlere, Bir fotoğraf kitabına Parton’a adadığı “Big yine sandalye eşlik edecek müzik Bird in a Small Cage” yapmaları istendiğinde tepesinde mikrofonsuz adlı şarkı için hepsi dörtlü olarak bir araya birden bir mikrofonun söyleyen Watson gelmişler. Ortaya çıbaşında toplandılar. muhteşem kan sonuç herkesi o kaSonra bir ara Watson dar heyecanlandırmış falsettosuyla eşlik etti. sahnede yalnız kaldı. ki, grup olarak devam Bir de baktık ki, hiç etme kararı almışlar. fark edilmeden kala2007 ve 2009’da Kabalığın arasına dağılan diğer üç münada’nın en önemli müzik ödülü Ju zisyen vokalde ona eşlik ediyor. no’yu alınca da yolları iyice açılmış. Gecenin en güzel anlarından birisi Patrick Watson, karanlık salonda sa de, Patrick Watson’ın loop pedal ile sedece parmaklarının arasına yerleştiri sini kaydedip kendisiyle düet yaptığı len minik ışıklar yardımıyla görebildiği sırada yaşandı. O anda salonda yere düpiyanonun tuşlarına dokunurken, din şen bir bira şişesinin çıkardığı ses de leyiciler su gibi akan duruluktaki mü kayda girdi. Böylece o loop tekrar tekzikle adeta büyülendi. rar dönerken şişe sesini de sürekli Son albümden “Beijing” en çok duyduk. En sevilen şarkılarından beklenen şarkılardan birisiydi. Bu şar “Wooden Arms”ı çalmasalar da, dokının kaydı sırasında stüdyoya bisik ğallığı, içtenliği ve müzikalitesiyle let getirip tekerleklerin çıkardığı sesi çıtanın çok üzerinde bir konserdi. de kullanmışlar. Konserde o olanak www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle