16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 N SAN 2011 CUMARTES CUMHUR YET SAYFA HABERLER Anadil eğitimi, köylerinin isimlerinin geri verilmesini ve soyadlarını isteyen Çerkesler: 9 Türkiye artık farklılıklarının kendi gücü olduğunu anlamalı Dilimizi unutturmayın Murat Özden: TARKAN TEMUR Ya Ucube Binalar? Geçenlerde İstanbul Müftüsü, yeni yapılan camilerin çoğunu çirkin ve estetikten yoksun bulduğunu, bunların altına yapılan dükkân, market, çay bahçesi türü yerlerin de kazandıkları parayı ne yaptıklarını bilmediklerini söyledi. Özellikle bu estetik konusu gerçekten çok ilginç. Bizde en gelenekselci, tutucu, sürekli geleneklerin korunması gerektiğini söyleyip duranlar aslında o gelenekleri hiç umursamayanlar oluyor. Mimar Sinan gibi bir ustayı yetiştirmiş, dünyanın en güzel camilerini yapmış bir ülkede nasıl olup böylesine şekilsiz mimari örnekler çıkabiliyor akıl alır gibi değil. Avrupa’da birçok ülkede kilise mimarisi az çok birbirine benzer. Küçük veya büyük, klasik şekilden fazla sapmaz. Modern kiliseler de yine değişik ve beğenseniz de beğenmeseniz de kendine göre bir estetik anlayışı yansıtan örneklerdir. Bu konuda neden bir düzenleme yapılmaz bilmiyorum. Çünkü insanı asıl çıldırtan şey, var olan bir örnek, bir plan üzerinden bir bina yapmanın daha kolay olması... Diyeceksiniz ki, hangi mimari alanda bir düzenleme var da camilere getirilecek? Doğru. Kaç yıldır yazar dururum. Bir tatil beldesinde, dünyanın en güzel koylarında aklına esen aklına estiği gibi villa, site, dükkân, büfe yapabilir mi? Bizde yapar. Boğaz’ın en güzel yerlerinde o güzelim eski mimari örneği yalıların bile yanında, hatta onların yerine olur olmaz binalar yapılmıyor mu? Turistlerin geldiği, doğa harikası bölgelerde, üç beş tane saçmasapan fes, ney, zurna, hediyelik eşya satılacak diye olmadık dükkânlar açılmıyor mu? Yörenin iklimine, şartlarına, geleneksel yapısına göre yapılmış tarihi binaların yanına getirip mavi cam bina diken mi ararsınız, abuk sabuk kilim deseni süsleme yapan mı istersiniz, her yerde var. Binaların her yerini saran garabet televizyon antenlerine bile bir düzenleme getirilemez. Her aklına gelen bir bina yapabilir mi? Bunların bir mimari denetimi yok mudur? Gidip heykelleri görüp “ucube” diyenler bunları hiç görmez mi, bunları da “ucube” bulmaz mı? Ve kimse kusura bakmasın ama bunları çizenler gerçekten mimar mıdır? Geçenlerde yine bir tatil beldesinde bir kongreye katıldım. Böylesine güzel bir sahilin çevresine sıralanmış binalara baktım, aklım almadı. Düşman işgal etse bu kadar kötülük yapmaz bir yere. Hadi eskiden yapılanlar neyse, bari yeni yapılanlara bir standart getirmek de mi imkânsız? Yapılaşmayı engelleyemediğimiz ortada onu anladık. Ama en azından o yapılaşmayı düzenlemek bu kadar zor mu? Belediyelerin en azından belli bir bölgede, mahallede hiçbir şey yapamıyorsa bu işin uzmanlarını çağırarak, sanatçılardan faydalanarak bir görsel düzenleme sağlaması imkânsız mı? Kenan Kaplan: Dışarıdan değil Türkiye’den istiyoruz Çerkeslerin, artık “Çerkes tavuğu”, “Çerkes kızı”yla anılmak istemediğini belirten Çerkes Hakları İnisiyatifi sözcülerinden Murat Özden, Türkiye’deki tüm etnik grupların Türkleştirilmesinin doğru olmadığını belirterek, “Türkiye, adı konulmamış bir savaş yaşıyor. Bir ‘ucubelikler komedyası’ yaşıyor. Bu eritme ve asimilasyon politikasından Çerkesler de çok etkilendiler. ‘Vatandaş Türkçe konuş’ kampanyaları, köylerin dağıtılması, 150’likler listesindeki Çerkeslerin çokluğu, askeri okullara çerkeslerin alınmaması gibi politikalar Çerkesleri korkuttu. Bu süreç bugüne kadar geldi. AB sürecinde Kürtler, Aleviler ve Romanlar ön plana çıkarıldı, ama Çerkesler yine görmezden gelindi. Çerkesler, kendi kurumlarının dışında, politik söylemler geliştirip, bir siyaset geliştirip tavırlarını koyma kararı aldılar. Ankara’da bu nedenle miting yaptı. Bu nedenle Çerkes Hakları İnisiyatifi oluşturuldu” diye konuştu. Çerkesler... Onlar, göçler, sürgünler ve acılarla dolu tarihlerinin anılarını halen içlerinde yaşatan bir halk. Çokuluslu bir imparatorluktan ulus devlete geçişte, onlarca halk gibi kimliklerini kaybetmemek için içlerine kapandılar. Türkiye’de toplumsal anlaşmanın sağlanamamasının en büyük etkenlerinden biri olan Türkleştirme politikasının dilleri ve kültürleri üzerinde yarattığı tahribata karşı dernek ve vakıflarda örgütlendiler. Çerkeslerin talepleri arasında “Çerkes dilinin tescillenmesi, Çerkes Ethem’in adı kullanılarak oluşturulan aşağılayıcı tarih tezlerinin tarihi açıklığa kavuşturulması, üniversitelerde Çerkes dili ve edebiyatı bölümü açılması” var. Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin, her zaman “Türkiye’nin bütünlüğünden ve demokrasiden yana tavır aldığını” belirten Çerkes Hakları nisiyatifi sözcüleri, “Çerkesler, Türkiye’nin kurucuları arasındadır. Her cephede savaşan Çerkesler, Türkiye’ye kanını ve canını verdi. Biz anadilde eğitim değil, kültürümüzü kaybetmemek için çocuklarımıza ilköğretimde anadil eğitimi verilmesini istiyoruz” diyor. Açılımda görmezden gelindik Çerkes Hakları İnisiyatifi’nin sözcülerinden Kenan Kaplan taleplerini görünür kılmak amacıyla 12 Mart’ta Ankara’da kitlesel bir miting düzenlediklerine dikkat çekerek Kürtlerden sonra Türkiye’deki en büyük etnik köken olduklarını ancak demokratik açılım sürecinde Çerkeslerin dışlandığını belirtti. Kaplan, “Türkiye’de 5 milyon Çerkes vardır. 3 milyon da akrabalık ilişkisi ile kendisini bir şekilde Çerkes gören vardır. Toplam Çerkes nüfusu 8 milyondur. Bu nüfus görmezden gelinmemeli. Ancak bu açılım sürecine Alevi, Kürt, sonradan da Romanlar eklendi. Çerkeslerin üstü çizildi” dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Almanya’daki Türk işçilerine “Entegre olun, asimile olmayın” sözleriyle seslendiğini anımsatan Kaplan, “Çerkesler, Türkiye’nin kuruluşunda tüm cephelerinde savaşmışken ve ülkenin kurucu unsurları içindeyken, Almanya’ya işçi olarak gittikleri halde Alman hükümeti oradaki Türklere ‘anadili eğitimi’, ‘din dersi’ eğitim veriyor, Türk üniversitesi kurulması için çalışma yürütüyor. Ama Türkiye’de 5 milyonluk çerkes halkının hakları gündeme getirilmiyor. Burada demokrasiden bahsetmek güç. Hükümet Çerkesleri asimile olmuş, kültürel hak talebi olmayan unsurlar olarak görüyor. Demokrasinin gereği olan insan hakkı olarak talep ediyoruz. Biz Murat Özden Çerkes doğduk. Çerkesler, demokrasiden yana, Türkiye’nin bütünlüğünden yana tavır koymuşlardır. Bugün de öyledir” diye konuştu. Kenan Kaplan Bölünme korkusu yersiz Çerkesler, çeşitli uluslararası kuruluşların yardım taleplerini reddederek, hükümetten istediklerini vurguluyor. Anadil taleplerine karşılık olarak toplumda hemen “bölünme” fobisi yaratıldığını belirten Murat Özden, “Türkiye karpuz değildir, hemen ikiye bölünsün. Taleplerimize çeşitli dış güçlerden değil, kuruluşunda savaştığımız Türkiye’den destek istiyoruz. Bunun altını çizmek istiyoruz. Biz kendimizi inkâr edersek, Türkiye daha güçlü mü olacak. Vatandaşları ne kadar devletine bağlı olursa, o devlet de o kadar güçlü olur. Türkiye, farklılıklarının kendi gücü olduğunun farkına varmalı. Türkiye sadece Türk etnik unsuru etrafında birleşirse güçlü olamaz. İmparatorluktan gelen devlet, farklı unsurlar barındırıyor, bu farklılıkları sisteme katarak güçlü bir ülke olabilir. Bizim Türkiye’deki varlığımız Türkiye’nin Kafkaslar’daki gücü, Arapların Türkiye’de olması, Türkiye’nin Ortadoğu’daki gücüdür. Artık bu anlaşılmalı” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927’de yapılmasına karşın, bugüne dek hiçbir sayımda etnik köken sorulmadı. 1927 ve 1935 sayımlarında “Aile arasında konuşulan dil nedir?”, 1940 ve 1950 nüfus sayımında “Ev içinde konuşulan dil nedir?”, 1955 sayımında “Ev halkının kendi aralarında konuştuğu dil nedir?”, 1960 ve 1965 sayımında ise “Ev içinde ve aile içinde konuşulan dil nedir?” soruları yöneltildi. Benzer bir soru 19701985 dönemini kapsayan 4 sayımda da yer almasına karşın sonuçları açıklanmadı. 1990 yılındaki sayımda ise benzer bir soruya yer verilmedi. Çerkes Hakları İnisiyatifi ise sağlıklı olmayan sayımlara karşılık olarak sürgünlerden sonra 400 bin Çerkesin hayatta kaldığını, nüfusun 35 yılda bir kez ikiye katlandığı varsayımıyla Türkiye’deki Kafkasyalı ırk sayısının 6 milyon 500 bin olduğunu savunuyor. Bu sayının yarısının asimile olmuş olması ihtimaline karşılık Türkiye’de en az 3 buçuk milyonunun asimile olmayarak Çerkes olarak yaşamını sürdürdüğünü, bu sayının da 40 yaş üstü olan üçte birinin, yani 1 milyonu aşkın nüfusunun halen Çerkesçe konuşabildiğini belirtiyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘Altı buçuk milyon Kafkas kökenli var’ 11 kişi istedi Çerkes dili sınıfı açıldı Kenan Kaplan, “ sveç’te Çerkes aileleri ‘anadil eğitimi’ için başvuruda bulundu. sveç hükümeti de yanıt olarak 11 kişilik talep gelmesi halinde ülkenin neresinde olursa olsun Çerkes dili için öğretmen göndereceği yanıtını verdi. Biz anadilde eğitim değil sadece anadil eğitimi istiyoruz. Amacımız bölücü bir unsur olmak değil, çocuklarımızın kültürünü ve dilini unutmaması için devletin demokratik isteğimize olumlu yanıt vermesini sağlamak” dedi. Sürgün ve soykırım Kuzey Kafkasyalılar, Rus imparatorlarının yüzlerce yıl süren saldırılarıyla büyük bir soykırıma uğradı. 1859 1866 yılları arasındaki “Büyük Sürgün” döneminde Kafkas sürgünleri yarım milyon kayıp verdiler. Kafkas sürgünleri Osmanlı tarafından belli bir plan dahilinde iskân edildi. Anadolu içlerinde bölgesel yoğunluk oluşturmaları önlenerek yerleştirildiler. Anadolu’da bugün dahi nüfusu 150 haneyi aşan Kafkas kökenlilere ait bir köy bulmak zor. Çerkesler, Türkiye Kurtuluş Savaşı’nda da aktif rol aldılar. “Soyadı Yasası”yla da soyadlarından vazgeçtiler. 4B, 4C’ye karşı miting ANKARA (Cumhuriyet) Türkiye KamuSen, “sözleşmeli ve taşeron” çalıştırmayı protesto etmek amacıyla bugün Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda miting yapacak. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, “iş güvencesine sahip çıkmak, tüm alanlarda 4/B’li, 4/C’li köleliğe ve taşeronlaşmaya dur demek, işsiz, umutsuz, çaresiz bırakılan gençlerin sesi olmak, tüm kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarını korumak, KPSS ve YGS’de yaşanan skandalları bir kez daha gündeme getirmek ve sorumluların yakasına yapışmak için” bugün Ankara Abdi İpekçi Parkı’nda miting yapacaklarını söyledi. Miting saat 12.00’de başlayacak. TTB’den iki günlük grev ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Eriş Bilaloğlu, yurttaşlardan sağlık çalışanlarının grev yapacakları 1920 Nisan’da aciller dışında sağlık kurumlarına başvurmamalarını istedi. Bilaloğlu, tıp alanındaki çeşitli uzmanlık derneklerinin temsilcileriyle TTB Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Bilaloğlu, eylemi en etkin ve büyük bir katılımla yaparak sonuç almayı amaçladıklarını kaydetti. Herkesi eyleme destek vermeye çağıran Bilaloğlu, “Talebinize yanıt gelmezse nasıl bir yol izleyeceksiniz” sorusu üzerine de, “Bunu 1920 Nisan’da aramızda konuşacağız. Tatminkâr bir yanıt alamazsak ne yapacağımızı hep birlikte konuşacağız” dedi. Yarın miting var Çerkesler kültürel ve politik hakları için yarın yeniden sokağa çıkmaya hazırlanıyor. Mitingde hükümete ve kamuoyuna Çerkes halklarının öncelikli sorunları olan anadilde eğitim öğretim ile radyoTV yayınlarının devlet eliyle yapılması talepleri iletilecek. Miting yarın saat 15.00’te Kadıköy skele Meydanı’nda. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle