16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 N SAN 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA DİZİ 9 Vietnam Savaşı’nı yaşayan Saygon’un teraslarında artık havalı ‘barlar’ var Milano’yu aratmıyor aygon “Cholon”dan ibaret değil. Kentin gerçek merkezini Saygon’un “Champs Elysees”si olarak anılan “Dong Khoi” civarı , “1. Bölge” oluşturuyor. Vaktiyle Saygon’un Uzakdoğu’nun Paris’i olarak tanımlanmasına yol açan bu semtte Fransızlar geniş, geometrik bulvarlar açmış. Paris operasını çağrıştıran bir opera binası, “kolonyal yönetim” döneminin modern iletişim merkezi sayılan bir postane binası, hükümet konağı, göz dolduran bir katedral, bir dizi otelle; bugün “1. Bölge” olarak anılan semti abad etmişler. Fransız yönetiminden kalan bu tarihi binaların tümü son yıllarda elden geçirilerek restore edilmiş. “Dong Khoi” Caddesi civarına, Milano’daki marka mağazaların hepsi aynı sırayla bir bir açılmış: Ferragamo, Bulgari, Armani, Ralph Laureen, Chanel, Cartier, Vuitton vs… Çevrede gösterişli gökdelenler boy atmaya başlamış. S yazmış. ABD ile girişilen Vietnam Savaşı’nı izleyen gazeteciler, aynı caddenin beri yanındaki “Caravelle”i yeğlemiş. Kent yamaçlarındaki çatışmaları izleyebilmek için bu otelin çatısında randevu verirlermiş birbirlerine. ‘Saigon Saigon’ ve ‘Rex’in barları Walter Cronkite, Peter Arnette gibi marka olmuş bir dizi Amerikan gazetecisinin gelip geçtiği Caravelle’in çatısında şimdi “Saigon Saigon” isimli havalı bir bar var. Karşı çaprazdaki “Hotel Rex”i de üst düzey ABD askerleri karargâh tutmuş. Amerikalılar bu oteldeki konferans salonunu da Vietnam Savaşı’nda brifing vermek için kullanmış. Aynı salonda arkadan komünist Vietnam liderliğince “KuzeyGüney Vietnam”ın birleşmesi ilan edilmiş... Vietnam Savaşı bitiminde ABD vatandaşlarının tahliyesi, işte bu iki otelin, Rex ve Caravelle otellerinin teraslarından helikopterlerle Şık mağazaları, otelleriyle Saygon “turizminin” kalbinin attığı bu yer vaktiyle “savaşın” kalbinin attığı yermiş. Graham Greene, ’50’lerde daha Fransa’ya karşı verilen ilk bağımsızlık savaşı sırasında burada Saygon’un “Champs Elysees”si sayılan “Dong Khoi” Caddesi’nin hemen karşı köşesindeki “Continental” otelinde kalmış. Sonraları Michael Caine’in oynadığı ünlü bir filme dönüşen “Sessiz Amerikalı” kitabını yazar burada, bu otelin 214 numaralı odasında yapılmış. ABD’nin çekilmesinden sonra infaz edilmekten korkan Güney Vietnamlıların çaresizlikle binmek isteyip de binemediği, yalnız ABD vatandaşlarını tahliye eden filmlerdeki dramatik helikopter sahneleri burada bire bir yaşanmış... O sahnelerin yaşandığı terasların hepsi şimdi bar olmuş ve turist kaynıyor. “Rex”in çatısında akşamları beyaz keten pantolonlu Kanada vatandaşı bir Yunanlı, “Quizas quizas quizas”, “Besame Mucho”, “What a wonderful world” gibi parçalarla, 50’li60’lı yılların müziğini yapıyor. Şişman, yaşlı başlı Amerikalılar gençliklerinden kalma bu yarım asırlık parçalar eşliğinde “nostalji” yaparak yanak yanağa dans ediyor. Hey gidi hey! Nerden nereye... Yeni Seçime Yeni CHP mi? Televizyonlardaki reklamlara baktığımız zaman Kılıçdaroğlu’nun yeni CHP anlayışını vurguladığını görebiliyoruz. Bu da farklılıkları bir araya getiren ve daha geniş bir kitle partisini işaret ediyor. Aday isimleri açıklandığı zaman da bu durumu daha açık olarak görmek mümkün oldu. Bu değişim istenen değişim midir, yoksa şu andaki durumda ancak bunlar mı yapılabildi, seçimde bu değişim iyi tepki alır mı bunlar tartışılıyor. En önce söylemek gerekir ki Türkiye’de siyaset, farklılıkların birliği üzerinden değil (partilerin söylemi böyle de olsa) aksine farklılıklar üzerinden yapılıyor. Geçmişe bakacak olursanız özellikle son birkaç seçimdir birleştirici, kapsayıcı, her bölgeden nüfuzlu isimleri toplayan Adalet Partisi, ANAP gibi partiler artık yok. Bu açıdan CHP’nin yeni tavrı tehlikeli olarak da nitelenebilir, özellikle gençleri çekecek, ümit verecek, eski saplantıların en azından bir kısmını ortadan kaldıracak bir tavır da olabilir. Ama bir partiden yalnızca eskileri göndermek yenileşmenin tek ölçütü değildir. Kendi iş hayatımda en az birkaç kez çeşitli medya gruplarında büyük değişimlerin içinde oldum. Bu yeniden yapılandırmaların bazılarında yönetici olarak da bulundum. Eskimiş isimleri ya da artık çalışmak yerine laf üreten ve yeni gelenleri de eski alışkanlıklara çeken, kendine göre teşkilat kuranları göndermek belki bir başlangıç. Ama yeniden yapılanma, yeni bir izlenim verme, gerçekten farklı kesimlere ulaşma çok kolay bir iş değil. İktidar partisinin en büyük başarılarından biri, farklı alanlarda bıkmadan usanmadan çalışan, kimi kendi alanında önemli işlere imza atmış, kimi yaptığı işlerle kendini kanıtlamış, kimi siyasi tavırlarıyla belli kesimlerde efsane olmuş isimleri bir araya getirip çalıştırabilmesindeydi. Seçimlerde büyük çoğunluk hiç kuşkusuz partilere oy verecek. Bu anlamda isimlerin çokça tartışılması önemli değil. Ama özellikle yönetici kadronun ve vitrindeki isimlerin, küçük yerlerde yaptıklarıyla tanınmış adayların bulunması önemli. CHP’nin yenilenme süreci daha başından, partiye yakın yerlerden bile fazlasıyla eleştiri alıyor. Bunu çözmenin yollarından biri de belki herkesin söyleyebileceği türden sözlerle reklam çekmenin yanı sıra profesyonel yönetim anlayışını getirmek, farklı kişiliklerin birbirini tamamlayan ve birlikte bir takım oluşturdukları izlenimini veren bir siyaset yürütmektir... ‘B RLEŞME SARAYI’NIN DUVARLARI KONUŞUYOR ani duvarların dili olsa da konuşsa derler ya… “Birleşme Sarayı”nın duvarları da o biçim. Burada en gizemli bölüm, bodrumdaki izbe dehlizlerle, gizli sığınaklar… Vietnam Savaşı’nın gerilimli günlerinde, Güney Vietnam cumhurbaşkanı bile yatağını sığınak olarak kullandığı bu bölmeye indirmiş. Sabık cumhurbaşkanın yeraltındaki yatak odasında tek kişilik bir yatak, bir sehpa ve biri siyah, biri beyaz iki eski telefon göze çarpıyor. Labirent gibi uzayıp giden koridorlarda ayrıca haberleşmekripto merkezleri, acil durum odaları, yedek radyo istasyonları, Nuhu Nebi’den kalan teleks makineleri ile paralel telefon santralleri dikkat çekiyor. İlk katta, bahçeye açılan büyük ziyafet mutfaklarının altındaki dar merdivenlerden dehlizlerin girişindeki birinci oda özellikle dehşet verici. İçinde florasan lambalarıyla aydınlatılan demir bir masa ile koltuktan başka bir şey olmayan odanın kapısında “güvenlik bölgesi/security zone” yazıyor. Burası savaş döneminde kenti mesken tutan CIA’nın kullandığı bir sorgu odası olmalı. H ‘ABD kimden yana?’ H ollywood filmlerini andıran öykünün arka planında ilginç şöyle de bir görüşme var. “Kukla Başkan”, Güney Vietnam askeri birliklerin kendisine karşı harekete geçtiğini öğrenince, Saygon’daki ABD Büyükelçiliği’ni arıyor. Büyükelçiye ABD’nin kendi yanında mı, darbecilerin yanında mı olduğunu soruyor. Büyükelçi Henry Cabot Lodge konuyu geçiştiriyor. Görevde bulunduğu sürece Washington’a hizmette kusur etmeyen Diem, aldığı kaçamak yanıtı beğenmiyor. Büyükelçiye kesin bir tavır için bastırınca, Lodge’dan şu manidar yanıtı alıyor: “Fiziki güvenliğiniz için endişedeyim. Size karşı faaliyete girişen Güney Vietnam askeri birliklerinin, istifanız halinde yaşamınızı bağışlayacağını haber aldım. Siz de bundan haberdar mısınız?” Bu soruyu Diem, “Hayır” diye cevaplıyor ve istifa etmemek için diretiyor. Ertesi gün Ngo Dinh Diem, esrarengiz şartlar altında “darbeciler” tarafından “Cholon” da ele geçirilerek öldürülüyor.(*) ABD’nin Güney Vietnam’da bizzat başa getirdiği kuklaları böyle bozuk para gibi harcaması Diem’le sınırlı kalmamış… Aynı konuma Diem’den sonra gelen ve ziyaret ettiğimiz yeni başkanlık sarayında ikamet eden ilk cumhurbaşkanı olmak şerefine erişen Nguyen Van Thieu’nün sonu da parlak olmamış. Thieu, gerçi canını kurtarmış ama günümüzün gözden düşen Arap diktatörleri gibi; Amerikalıların kendisiyle işi bittiği anda, 15 tonluk bagaj ve 15 milyon dolarlık bir altın stokuyla arkasına bakmadan kaçmak zorunda kalmış. (*) “A Vietnam War Reader American and Vietnamese Perspectives” Michael Hunt ‘Türk savaş uçağı 25 yıl sonra’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Ankara Cermodern Galerisi’nde Türk Hava Kuvvetleri’nin (THK) 100. yıl etkinlikleri kapsamında düzenlenen fotoğraf ve resim sergilerinin açılışını yaptı. Aksay, milli savaş uçağı konusunda özel bir ekip kurduklarını ve ekibin iki aydır çalıştığını söyledi. Aksay, “Şimdiden çalışmaya başladı THK, 25 sene sonra kendi uçağımızı yapmak üzere. Heyecanlıyız” dedi. ağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlar 1. Bölgeye onon beş dakikalık yürüyüş mesafesinde, tarihi “Birleşme Sarayı”ndayız. Bir zamanlar burada “Norodom Sarayı” adıyla anılan görkemli bir Fransız sarayı varmış. Vietnam’ın Fransız kolonisi olduğu devirde sömürge valileri için inşa edilen o saray, daha sonra “Vietnam Savaşı” arifesinde bir bombardımana kurban gitmiş. Fransız sömürge döneminin sonuyla birlikte, sömürgecilerin sarayı da yok olmuş. Ancak ne var ki Fransızların çekilmesiyle, Çinhindi olarak anılan bölgede Amerikalıların tarih sahnesine çıkması bir olmuş. Vietnam; komünist Kuzey ile kapitalist güney arasında bölünmüş. Eski “Norodom Sarayı”nın yerinde yükselen bu yeni saray, Soğuk Savaş’ın tavan yaptığı yıllarda ABD “kuklasına” dönüşen “Güney Vietnam’ın Başkanlık Sarayı” şeklinde tasarlanmış ve adına Fransa’nın sömürge dönemi sonrasını ifade etmek açısından başlangıçta “Bağımsızlık Sarayı” denmiş. Tarihin ironisi “ABD kuklası” Güney Vietnam diktatörlerinin çoğu bu “Bağımsızlık Sarayı’nda” yaşamış. Yeni sarayı önce Güney Vietnam’ın ilk devlet başkanı Ngo Dinh Diem sipariş etmiş. Ama Diem’e yeni binada yaşamak kısmet olmamış. ’60’lar başında Diem’in “son kullanma tarihi” bitince, ABD bu ilk “kukladan” desteğini çekmiş. Diem; başkanlık sarayı altındaki bir dehlizden, o dönemde batakhaneleri ile meşhur olan Çin mahallesi “Cholon”a kaçmış. Ancak burada bir askeri operasyonla ele geçirilerek yok edilmiş. Y ski “Bağımsızlık”, şimdiki Birleşme Sarayı’nın” altındaki bir bölmedeki “fotoğraf sergisinde”, bu “kirli ilişkinin” tarihi fotoğrafları var. ThieuJohnson, ThieuNixon derken en ilginç, en çarpıcı fotoğraflar; ABD acendasını üstlenmekle birlikte bir askeri darbeyle alaşağı edilen Diem’e ait olanlar. “Cicim günlerinde” Diem’in, Başkan Eisenhower’ın yanı başında açık bir araba içinde çekilmiş fotoğrafları var. Ardından Vietnam Savaşı’na damga basan Amerikalı General Taylor ve Büyükelçi Nolting’ün yanında onu ziyadesiyle itibarlı, “has müttefik” pozlarında görüyoruz. Bunların yanında da “kurşunlanmış ceset” olarak resmedilen son fotoğrafı duruyor. ‘TET Ğ ÇEKEN EL N BULUNAMADIĞI NT HAR!’ E D Fotoğrafın altında şöyle bir yazı dikkat çekiyor: “‘Suicide’ with no hands Tetiği çeken elin bulunamadığı ‘intihar’” Eminağaoğlu aklandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı’nın başvurusu üzerine, Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı, eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında, “yargı görevi yapanı etkileme” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlarından yargılandığı davada verilen beraat kararı Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde onaylandı. Beraat kararının “daha doyurucu” gerekçelere dayanması gerektiğini iddia eden Eminağaoğlu, daire kararına itiraz etmişti. uvarları yıkan ‘tanklar’ “Birleşme Sarayı’nı” tarih abidesi yapan tek unsur bu fotoğraflardan ibaret değil. Bir de bahçe kapısı girişinde duran Rus yapımı 390 ve 843 numaralı tanklar var. “Kukla” Güney Vietnam devletine bu tanklar son vermiş. 30 Nisan 1975’te, bahçe kapısını yıkarak içeri dalan bu tankların enstantenesi; Vietnam tarihine geçen en önemli fotoğraf karelerinden biri. Sarayın adının “Bağımsızlık Sarayı’ndan” o tarihte “Birleşme Sara yı”na çevrilmesi de buradan geliyor. “KuzeyGüney” Vietnam arasındaki “duvarlar” bu tanklarla yıkılmış ve ülke birleşmiş ancak bu, barışçı bir “eşitlerin” birleşmesi şeklinde yaşanmamış. Vietnam Savaşı sonunda ABD’nin yanında yenilen “Güney”, “komünist Kuzey’in” hâkimiyetine girmiş. Amerikalılarla işbirliği yaptığı düşünülen binlerce Güney Vietnamlı; “yeniden eğitim kampı” denen, “toplama kamplarına” sevk edilmiş. ’60 mimarisinin en mükemmel örneklerinden biri olarak gösterilen bu tarihi sarayın, ünlü mimarı Ngo Viet Thu da bu acımasız kardeş kavgası ve kan davasından payına düşeni almış ve o dahi bir süre “toplama kamplarında” kalmış. Yurdun 4. katından düştü İstanbul Haber Servisi Zeytinburnu’nda Atatürk Öğrenci Yurdu’nda kalan tıp fakültesi öğrencisi İrfan Paksoy, odasının bulunduğu 4’üncü kattan düştü. Ağır yaralanan Paksoy yapılan ilk müdahalenin ardından cankurtaranla İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Paksoy’un hastanede ameliyata alındığı ve sağlık durumun iyi olduğu öğrenildi. Nöbeti bırakıp sevgilisini vurdu İZMİR (AA) Bornova AKP ilçe binası önündeki nöbet noktasında görevlendirilen evli polis memuru A.A., kendisinden ayrılacağını söyleyen kız arkadaşı D. K. ile telefonda tartıştı. Görev yerini terk edip kız arkadaşının evine giden A.A, D.K’yi boynundan vurdu. D.K. ağır yaralanırken polis memuru teslim oldu. Gül’ün korumalarına 24 maaş ödül ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İstanbul’a gitmek için Esenboğa Havalimanı’na doğru yola çıkan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül’ün makam şoförü, 3 Mart’ta mide kanaması geçirince bayılmış, araç bir anda kontrolsüz kalmıştı. Koruma polisi Şirin Şerbetçi’nin ve arkadan gelen diğer koruma ekibinin olağanüstü çabalarıyla araç kontrol altına alınmıştı. 6 koruma polis yönetmeliklere göre 24 maaş ikramiyeyle ödüllendirildi. Ödülün kişi başı 34 bin lira düştüğü öğrenildi. C MY B C MY B SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle