16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 11 N SAN 2011 PAZARTES [email protected] 10 DIŞ BASIN Erdoğan’ın ‘NATO’nun Libya’da ne işi var’ demeci sonrasında Türkiye bu kuvvetlerin yanında yer aldı Türkiye’nin ikili yaklaşımı önümüzdeki günlerde Görünen o ki, NATO, Suriye’yeTürkiye eğer ABD ve karşı askeri müdahale kararı alırsa, tekrar ve geçmişte olduğu gibi bu ülkelerin yanında yer alacak ve yine “Silahlı güç göndermiyorum ki sadece lojistik destek veriyorum!” diyecek. Çünkü Türkiye, Afganistan ve ardından Libya için de aynı şekilde tutum ve pozisyon sergilemiş ve sonunda ABD ve NATO’nun yanında yer almış. Sarkozy Kaçınılmaz Sona Doğru... 2012 cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça kamuoyu yoklamalarında yerlerde sürünen Nicolas Sarkozy’nin bir kez daha başkanlığa ulaşamayacağı telaşıyla, deyim yerindeyse ne yapacağını bilmiyor. Kaçınılmaz hezimeti zafere çevirmenin umutsuz çırpınışları kendisi bunun ayırdında olmasa da kaçınılmaz sonu kesinleştirmekten öte işe yaramıyor. Nitekim bölgesel seçimlerin birinci turu iktidar partisi UMP’nin hezimetiyle sona ermesi, bunun ikinci turda da doğrulanması olasılığı 2012 başkanlık seçimlerindeki hezimetin kaçınılmaz olduğunun kanıtlarından biri olarak görünmektedir. Ciddi Le Monde gazetesinin 2 Nisan 2011 tarihli başyazısı, Cumhuriyet medyatörlüğünden ayrılmadan önce JeanPaul Delevoye, son bir kez daha cumhurbaşkanına sunduğu yıllık raporunda ülkenin durumuyla ilgili endişelerinden söz etmekte, son bölgesel seçimler toplumun kolektif güvenini kaybettiğinin kanıtı olarak görmektedir. Zira seçmen listelerinde yazılı seçmenlerin sadece üçte biri sandık başına gitmiştir. Katılımın düşüklüğü, bir bakıma seçmenin yönetime karşı öfkesini ortaya koyarken bölgesel seçimlerden en kârlı çıkan partinin baba Le Pen’in kızı Marine Le Pen’in faşist partisi olmuştur. Faşist partinin başarısının nedenleri kimse için için sır değil. Her zaman olduğu gibi Sarkozy döneminin başta halkın alım gücü olmak üzere ülkenin hiçbir sorununa çözüm getiremeyen iktidarının aslında başka yerde aranması gereken yetersizliklerinin nedenlerini göçmenlerde, yabancı düşmanlığında gören ve bunu başarıyla kullanan faşist partinin söz konusu stratejisi aslında yeni değil. 2007 başkanlık seçimleri öncesinde aynı taktiği başarıyla kullanmıştır. O kadar ki, vergi kalkanları ve çeşitli ayrıcalıklarla zengin takımının ceplerini doldurmasına karşın emekçilerin sosyal kazanımlarını birer ikişer yok eden, geniş kitlelerin alım gücü, yoksulluk gibi temel sorunlarına şaşı bakan Sarkozy döneminin marifetleri arasındadır Sarkozy döneminde CAC 40’ta boy gösteren büyük şirketler hemen her yıl kârlarını katlamışlar, rekor üstüne rekor kırmışlardır. İssizliğin, yoksulluğun artması, evsiz barksızların yürekler acısı durumu, emeklilerin, sigortalıların giderek daha vahim boyutlara ulaşan çilesi de keza bu dönemin olumsuzlukları arasında sayılabilir. Yukarda sözü edilen medyatör Dr. Delevoye’un toplumla ilgili teşhisleri ve endişelerine hak vermemek ne mümkün? Fransız toplumu bitkin ve halsizdir. Daha da vahim olan varlığını algılamakta zorlanmaktadır. Sarkozy döneminin armağanı sinir hastalığından kurtulmak istemekte, ne ki bunu yapacak enerjiden yoksun olduğu saplantısı içindedir. Denize düşen yılana sarılır. Şu sıralarda Sarkozy ve un ufak olma arifesindeki partisinin durumu bu. Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak için şeytanla bile anlaşmaya razı görünmektedir. Çok sayıda yorumcunun altını çizdiği gibi faşist partinin ırkçı söylemleri, tıpkı 2007 başkanlık seçimleri sırasında olduğu gibi Sarkozy ve partisinin ağzını sulandırmıştır. Bunu iyi kullandığı da söylenebilir. Ancak bugün işler biraz değişiktir. “Fransa artık Fransa değil.” Kendimizi evimizde hissetmiyoruz türünde özellikle Müslümanları hedef alan, yaptırımlı bir dizi önlemlerle yabancı düşmanlığını fiili olarak devreye sokmanın hazırlığında, aynı zamanda da faşist partinin sıradanlaşmasının yolunu açmaktadır. Buna karşılık faşist parti de Yahudi düşmanlığı, ırkçılık gibi bildik söylemlerini askıya alarak sıradan bir sağ parti hüviyetiyle görünmenin yolundadır. İkinci etap, yine çok sayıda yorumcuya göre tıpkı İtalya’daki gibi bütünüyle sağa kayan iktidar partisi UMP ile ırkçı ve Nazi partisi hüviyetinden çıkıp sıradan sağcı parti kimliğine bürünen faşist partiyle blok oluşturmanın yollarının aranmasıdır. Daha açık bir deyişle, Sarkozy ve partisi iktidarda kalmak için şeytanla işbirliğine razıdır. Ancak bu son derecede tehlikeli bir birlikteliktir. Çoklarına göre de içi patlayıcı dolu bir odada kibrit yakmakla eşanlamlıdır, ya da bir bilge sözüne göre bu girişimde Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riski de hayli yüksektir. İktidarda kalmak için “kuru tahtalarda yatmaya razı” Sarkozy’nin çabaları kuşkusuz salt bunlarla sınırlı değil. Bir ara tek başına “Arslan yürekli Richard” kimliğine bürünerek Libya’ya, biraz da ülkesindeki Hıristiyanlara şirin görünmek amacıyla “Haçlı Seferi” düzenlemesi başkanlık seçimleri için mutlaka gerekli prestij arayışları arasındadadır. Ne ki burada da şansı yaver gitmemiş, kumandayı NATO alarak başkanın prestij arayışlarını kursağında bırakmıştır. Sarkozy’nin savaşları salt bunlarla sınırlı değil. Afganistan, Sahel, Mali ve Burkina’da Aqmi teröristlerine, Somali korsanlarına, Fildişi sahili’nde Gbago’ya karşı savaş Libya gibi “Haçlı Seferi” boyutlarında olmasa da başkanın prestij savaşları arasında. Özellikle Libya savaşında rehberinin adı çoğunca Paris’in ünlü büyük mağazası Bazar Hotel de Ville’i “BHV” anımsatan her tencereye kapak filozof heveslisi Bernard Henry Levy (BHL) Sarkozy’nin kılıç kuşanmasındaki rehberi, danışmanı. Ne ki başkanın savaş macerasının tümünün fiyaskoyla sonuçlanmasına bakıldığında insanın aklına ister istemez ünlü özdeyişimiz gelmiyor değil: “Kılavuzu karga olanın...” Sarkozy’nin işi zor. B ölgedeki son gelişmeler, ABD’nin bölgeye karşı hırs ve tamahını arttırırken bazı bölge ülkelerinin bu ülkenin yanında yer alması gözlerden kaçmıyor. Bu süreçte İslam ülkesi olan Türkiye’nin tuhaf ve garip davranış ve tutumu siyasi yorumcularca şaşkınlıkla karşılanıyor. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “NATO’nun Libya’da ne işi var” yönündeki ifadesinden sonra bir hafta bile geçmeden NATO’nun Libya’ya karşı başlattığı hava saldırılarına müteakip Türkiye’nin NATO kuvvetlerinin yanında yer alması “Türkiye’de neler oluyor?” sorusunu zihinlere getiriyor. Türkiye’nin önemli kırmızı çizgileri içinde yer alan Kuzey Irak ile ilgili Erdoğan’ın tutumu dikkat çekti. Irak’ın kuzeyine resmi ziyarette bulunan Erdoğan, Türkiye’deki çeşitli siyasi çevrelerin farklı tepkisine neden olan hareketler yapıyor ve Barzani’ye kardeşi olarak hitap ediyor. Tam bu sıralarda ünlü Ergenekon davasının savcısı Zekeriya Öz görevinden alınıyor. Demirel iktidarını anımsatıyor Öte yandan, İran’la dostluk ve kardeşlik iddia eden Türkiye, İran’a ait bir kargo uçağını zorunlu olarak iniş yaptırıyor. PETER BEAUMONT bir yapı olarak gördüler. Amerika ve İsrail’i sevindiren, Müslümanları şaşırtan Türkiye’nin bu ibya’daki krizin başından beri David ngiliz eğitmenler... tavrı çoklu sorulara neden olup, İran’la Cameron hükümetinin izlediği arası iyi olmayan Süleyman Demirel Savaş meydanında, askeri varlıklıklarını diplomatik, insani ve askeri stratejiye bir iktidarındaki Türkiye’yi anımsatıyor. koalisyonun hava saldırılarından korumaya panik rüzgârı eşlik ediyor. Barışçıl Mavi Marmara gemisinde öldürülen 9 başlayan rejim güçleri ile çölde sıkışıp gösterilerin üzerine bomba yağdırıldığı, Türk’ün kanı henüz kurumazken Türkiye kalmış zayıf ve dağınık muhalefet arasındaki paralı askerlerin dehşet saldığı yönündeki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, anlamlı doğruluğu tam olarak kanıtlanmamış medya çözümsüzlükle yüz yüze gelen yetkililer bir şekilde mayıs ayında yapılacak şimdi de başka parlak bir fikri empoze haberlerinden yola çıkan İngiltere, BM’den Birleşmiş Milletler toplantısı için İsrail etmeye başladılar. Yeni tasarıya göre, eski Albay Muammer Kaddafi’ye karşı Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i ambargo kararının çıkması için çaba sarf etti. İngiliz Özel Kuvvetler eğitmenleri, belki de Türkiye’ye davet ediyor. bir aydan kısa bir süre zarfında, isyancıları Bu adımı, resmi söyleme göre “sivilleri Libya’ya karşı yapılacak silahlı düzgün bir muharip güce dönüştürecekler. korumak” için, gayri resmi söyleme göre müdahalede Türkiye’nin yer Burada bu planın amacının savaş ise “Kaddafi ve rejimini devirmek” için almayacağına dair üst düzey Türk meydanında kazanmak olmadığını da yarı pişmiş, eksik planlanmış bir hava yetkililerin ifadeleri ve Erdoğan’ın belirtmek gerekiyor. Hiç kuşkusuz amaç, saldırısı izledi. Bu harekât, birçok nedenle, “NATO’nun Libya’da ne işi var?” askeri bakımdan “düşüncesizce planlanmış Londra’nın pırıl pırıl kıvılcımlarının bile yönündeki açıklamalarından birkaç gün artık farkına vardığı gibi, (ham bir hayal bir harekât” olarak nitelendirildi. sonra Türkiye, birkaç savaş gemisi ve olan) Trablus’u işgal etmek değil. Hayır, Yetkililer ve siyasetçiler tarafından denizaltısını Libya’ya karşı yapılan onların işi sadece isyancılara doğudaki yapılan, rejime ilişkin stabilite analizi operasyonda NATO’nun emrine veriyor. üslerinden çıkmaları için yardım ederek, acınacak ölçüde yetersizdi. Birçok Bu olay, Ankara’nın Afganistan Kaddafi’nin gitmesini sağlayacak, bir kişi, rejimin aldatıcı bir şekildesavaşındaki Batı ve NATO askeri ateşkes için (risk giderek artıyor ama, özellikle ülkenin batısında, aslında güçlerinin yanında yer alması olayını Kaddafi’nin anladığı türden bir olduğundan daha kırılgan olduğu fikrine anımsatıyor. İzmir’deki üssün Libya’ya ateşkesten söz edilmiyor burada) kaptırdı kendini. Aynı analizciler, yönelik yapılacak NATO Kaddafi’ye yeterince baskı başka bir yanılgının daha içine operasyonlarında karar mekanizması ve yapılmasına destek vermek. düşerek, isyancıları ulusal açıdan merkezi olacağı birkaç gün önce etkililer Londra’da pişirilmekte olan temsil gücüne sahip, siyasi ve bildirildi. Son haftalardaki bu olaylar ve siyasetçiler bu son teklifi sarmalayan askeri bakımdan bütünleşmiş “Türkiye’de neler oluyor?” sorusunu “gerçeklikten uzaklık tarafından yapılan rejime akıllara getiriyor. Görünen o ki, duygusunu” gözler ilişkin analiz acınacak ölçüde önümüzdeki günlerde eğer ABD ve önüne serercesine yetersizdi. Birçok kişi, rejimin NATO, Suriye’ye karşı askeri düşünülen şu: Bu İngiliz ibyalı muhalifler, müdahale kararı alırsa, Türkiye aldatıcı bir şekilde özellikle milislerinin paraları Kaddafi güçlerine tekrar ve geçmişte olduğu gibi bu ülkenin batısında, aslında Arap ülkeleri tarafından zaman zaman ülkelerin yanında yer alacak ve yine ödenecekmiş; “İngiliz olduğundan daha kırılgan olduğu füzelerle karşı “Silahlı güç göndermiyorum ki askerleri veya eskikoyuyor. fikrine kaptırdı kendini. Aynı sadece lojistik destek veriyorum!” İngiliz askerleri, analizciler, başka bir yanılgının diyecek. Çünkü Türkiye, Afganistan ‘İngiliz hükümetinin’ ve ardından Libya için de aynı daha içine düşerek, isyancıları talimatıyla Kaddafi şekilde tutum ve pozisyon ulusal açıdan temsil gücüne yandaşlarıyla sergilemiş ve sonunda ABD ve çatışıyormuş” izlenimi sahip, siyasi ve askeri NATO’nun yanında yer almış. vermemek için... bakımdan bütünleşmiş Daha açık ve temsil edilen bir yapı olarak Farsçadan derleyen: Ekber bir toplum olma özlemindeki gördüler. Karabağ (İran Fars Haber Ajansı, 6 sivillerin rejim tarafından Nisan 2011) hedef alınması, Libya’da Libya: Harekât sürünmeye devam ediyor meydana gelmekte olan ciddi olaylar karşısında güçlü bir uluslararası yanıta gereksinim olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyuyor. Ancak bugüne kadar uygulanan taktikler anlamsız, dağınık ve tehlikeli anlaşmazlıklara düşen koalisyon güçleri sayesinde bölük pörçük... Bütün bunlar olurken İngiliz stratejisinin sadece cahilce olduğunu söylemek bile fazla kibar bir yaklaşım olur. Cameron ve William Hague başarısız olma potansiyeline sahip bir hava harekâtına, bu savaşta pek çıkarı olmayan ve askeri varlığını meydandan büyük ölçüde çekmiş olan ABD gibi bir ortakla balıklama daldılar. Başlangıçta Libya hava kuvvetlerinin zayıflatılmasında etkili ve harekâtın yürütülmesi için gerekli olan hava unsurları, ABD Warthog ve Spectre’in geri çekilmesiyle bütün operasyon birdenbire son derece güçsüz bir görünüm aldı. Yerde yabancı güçlerin kullanılmasına yönelik isteksizlik ve isyancıları silahlandırmak konusundaki iştahsızlık nedeniyle, Libya’daki çözümsüzlüğü kırabilmek için gerekli olan manevra alanı daima fazlaca dar olacaktı. Şimdi bize gereken daha gerçekçi olmak, Taliban düşmeden önce Afgan Kuzey İttifakı’na verilen Batı desteği ile karşılaştırma yaparak, ileri sürülen “eğitim planını” zayıf argümanlarla yerinde bir planmış gibi göstermeye çalışmak değil... Kuzey İttifakı, Libya’daki isyancılardan farklı olarak, birleşmiş, deneyimli ve iyi motive olmuş bir kuvvetti. Bugün Libya’da olanlar için söylenebilecek bir deyim var: “Bu sürünen bir harekât” (Mission Creep). Çerçevesi tehlikeli bir biçimde eksik tanımlanmış, belirsizliklerle dolu bir harekâtın içinden uzatılan bir yardım eliyle, dağılmış bir muhalefetin Bingazi’de bile iktidar olup olamayacağı bir soru işaretidir. Kendini koruyamayanları korumamız doğru bir şeydir. Tartışılmayan ise şudur: Giderek anlaşılmaya başlandığı gibi, bir iç savaşta taraf olmalı mıyız? Hem de böylesine beceriksizce. İngilizceden çeviren: Çimen Turunç Baturalp (The Guardian, 7 Nisan) L Y L T.C. SİNCAN 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL AÇIK ARTTIRMA İLANI 2010/3209 Tal. Bir ipotek borcundan dolayı aşağıda evsafı ve özellikleri yazılı taşınmazın satışına karar verilmiştir. TAŞINMAZIN TAPU KAYDI: Ankara ili Sincan ilçesi Mareşal Çakmak Mah. 362 ada 14 parselde kayıtlı 560,00 m2 arsa üzerine inşa edilmiş 60/560 arsa paylı 1 kat 1 nolu mesken (Sincan Mareşal Çakmak Mah Göktuğ Cad. 13 nolu Batuhan apt 1 kat 1 nolu daire) TAŞINMAZIN HALİ HAZIR DURUMU: Dairenin giriş kapısı çelik kapı, girişte 1 salon, antre 3 oda, 2 balkon, mutfak, banyo ve WC’den ibarettir. Daire kaloriferli sistemle ısıtılmaktadır. Salon ve odalarda zeminler lamine parke yer döşeme, ıslak hacimler seramik kaplıdır. Salon ve odaların duvarları sıvalı, saten boya ile kaplıdır. WC ve banyolarda seramik döşeme yapılmış olup mutfakta tezgâh altında üstünde ahşap dolaplar antre girişinde vestiyer mevcuttur. Pencereler ve iç kapılar ahşaptır. Kapılar Amerikan panel kapıdır. Mesken 90.00 m2’dir. MUAMMEN KIYMETİ: 120.000,00 TL üzerinden satışa çıkartılacaktır. SATIŞ ŞARTLARI: 1Yukarıda özellikleri yazılı taşınmaz açık arttırma ile Ankara Cad Ölmez Apt. no: 15 l. kat Sincan 1. İcra Müdürlüğü mezat salonunda 03/06/2011 günü saat: 11.00 11.05 arasında satılarak paraya çevrilecektir. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak kaydıyla 13/06/2011 günü aynı yerde ve aynı saatlerde açık arttırmaya çıkartılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanlı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2. Arttırmaya iştirak edeceklerin, takdir edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunun vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. İstendiğinde alıcıya 10 günü geçmemek üzere süre verilebilir. Satış bedeli üzerinden %1 KDV, ihale damga resmi, alıcı adına tahakkuk edecek 1/2 oranındaki tapu harcı ve tahliye ve teslim masrafları satın alana ait olacaktır. Taşınmazın aynından doğan birikmiş emlak vergi borçları ile tellaliye harcı ve satıcı adına tahakkuk edecek 1/2 oranındaki tapu satış harçları satış bedelinden ödenir. 3. İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililer (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içerisinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaklardır. 4. İhaleye katılıp ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve tüm zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya örneği gönderilebilir. 6. Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş, münderecatını kabul etmiş sayılacakları başka bilgi almak isteyenlerin 2010/3209 tal. sayılı dosya numarası ile müracaat etmeleri, taşınmazın sicilinde mevcut ilgili konumundaki hissedarlara tespit edilen adreslerine genel hükümlere göre tebligat yapılamaması halinde İİK’nin 127. maddesi gereğince ilanın gazetede yayımı ile ilgililere tebliğ edilmiş sayılacağı satış ilanın ilanen tebliğine karar verildiği hususu ilan olunur. 05/04/2011 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 23821) C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle