18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 5 MART 2011 CUMARTES [email protected] 20 KÜLTÜR Murat Ertel, ‘Harika bir 80. doğum günü kutlaması’ dediği retrospektif sergiyi ve babası Mengü Ertel’i anlattı ‘Zaman ölümsüzden yana’ “Vasiyeti saydığımız bu isteğinin ölümünden 11 yıl sonra, dostlarının katkıları ile gerçekleşmesi hem eşi ve annem Ülfet Ertel’i hem de oğlu olarak beni müthiş heyecanlandırdı. Harika bir 80. doğum günü kutlaması oldu bu ona.” MURAT ERTEL Benim Yönetmenlerim 2 Sevdiğim yönetmenlerden söz etmeye başlamıştım geçen hafta. Sürdüreyim. Bir İsveçli. Ingmar Bergman. Yaban Çilekleri, İskandinav soğuğunu duygu yüklü sıcaklığıyla yok eden bir güneştir. Hollywood dışındaki yönetmenlerimin sonuncusu, Satyajit Ray. Hint sinemasını “Zavallı Ayşe”lerle, Avare’lerle özdeşleştirdiğim bir dönemde “Apu Üçlemesi” beni nasıl da şaşırtmıştı. Haftalarca Pather Panchali’yle yatmış, Pather Panchali’yle kalkmıştım. Mengü Ertel, 1999 yılında toplu eserlerini sunmak için bir retrospektif sergi teklifi aldığında “Bana göre bir sanatçı yaşıyorken böyle bir sergi açmamalı” demişti. “Benim işim henüz bitmedi; ben öldükten sonra açarsınız retrospektif sergimi.” Bu sözleri söyledikten sonra “Büyültmeler” ismini verdiği özgün sergisini Dolmabahçe Kültür Merkezi’nde açtı. Bu Ertel’in yaşarken açtığı son sergisi olacaktı. Biz de tıpkı arkadaşları ve akrabaları olan Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk için ilke edindiğimiz gibi sanatçının iradesine duyduğumuz saygıyla bu isteğini yaşama geçirmeyi bir borç bildik. Vasiyeti saydığımız bu isteğinin ölümünden 11 yıl sonra ve bir de Sadık ve Ayşe Karamustafa ile Bülent Erkmen gibi dostlarının katkıları ile gerçekleşmesi hem eşi ve annem Ülfet Ertel’i hem de oğlu olarak beni müthiş heyecanlandırdı. Harika bir 80. doğum günü kutlaması oldu bu ona. İlk kez izleyici ile buluşan bu retrospektif Mengü Ertel eserleri sergisi tıpkı yıllar önce Adnan Çoker’in de dediği gibi, sanki birden fazla sanatçının her biriyle kariyer yapabileceği üsluplar barındırıyor. tel Ülfet Ertel ve Murat Er Yoğun katılım Mengü Ertel’in retrospektif sergisi önceki gün Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açıldı. “Bir Usta Bir Dünya: Mengü Ertel Tepe tepe kullanıyorum hülyalarımı” başlıklı sergi, Ertel’in 80. doğum ve 11. ölüm yıldönümü anısına düzenlenmesinin yanı sıra, Ertel’in ilk kapsamlı sergisi olmasıyla da önem taşıyor. Ertel’in afiş, logo, kitap ve dergi kapakları, illüstrasyonlar, serbest grafik çalışmaları ve tiyatro dekorlarının yer aldığı serginin açılışına ise aralarında Ertel’in eşi Ülfet Ertel, oğlu, aynı zamanda Baba Zula grubunun solisti Murat Ertel, gazetemiz imtiyaz sahibi Orhan Erinç, Zeliha Berksoy, Şükran Soner, Erdal Atabek’in de olduğu pek çok isim katıldı. Benim yönetmenlerimin çoğu Hollywood’dan. Sinemanın altın çağından. Onlar, bilgisayar oyunlarına sığınarak arka arkaya hareketli resimler sıralamıyorlardı. Ne büyük sanatçılar olduklarını kanıtlamaya çalışmıyorlardı. Öykü anlatıyorlardı. Kovboy öyküleri, gangster öyküleri, korsan öyküleri, aşk öyküleri, tarihsel öyküler. Birbirine çok benzeyen öyküler. Bir müzikal mi yapılacak, taslak hazırdı: “Oğlanla kız... Tanışırlar. Sevişirler. Bozuşurlar. Barışırlar.” Yapımcı Sam Goldwyn, yazarlarına, “Hadi bakalım, yeni klişeler üretin” diyordu. Kolları sıvıyordu yazarlar. Ama belkemiği aynı kalıyor, sadece ayrıntılar değişiyordu. Her yeni film bizi çekiyordu. Biliyorduk beş aşağı beş yukarı neler olacağını. Yine de heyecanla seyrediyorduk. Hiç sıkılmadan. Frank Capra’nın sözleri geçerliydi Hollywood’da: “Filmcilikte kurallar yoktur; günahlar vardır sadece. En büyük günah, sıkıcılıktır.” Evet, benim yönetmenlerimin çoğu o altın çağdan geliyor. John Ford’la başlamalıyım. “Sanatçı değilim ben. Film yaparım” diyen büyük ustayla. Oysa sanatçının hasıdır Ford. Onu Cehennem Dönüşü’yle tanımışım. “Tanımışım” diyorum. Antep’te Dayıahmet Ağa İlkokulu öğrencisi, “yönetmen”i nereden bilsin! Kanun Harici’ni seyrederken de yönetmeninden haberim yoktu. Bu filmleri öteki kovboy filmlerinden ayıran, onlardan üstün kılan bir şey olduğunu seziyordum; ama bunun yönetmenden kaynaklandığını kavrayamıyordum. Ford’un bütün filmlerini severim. Vadim O Kadar Yeşildi ki, Gazap Üzümleri, Rio Grande... Hepsini. İki filmi ise kişisel listemin tepelerinde dolaşır: Kadın Satılmaz ile Baharda Hücum. İnsanlık Suçu ile Devlerin Aşkı’nı da severek seyretmiştim; ama yüreğimin içine yerleştiremedim onları. George Stevens’ı “benim yönetmenim” yapan, üçlemenin öteki filmi, Vadiler Aslanı oldu. O da sıradan kovboy filmlerinden değildi. Amerika’da Batı’nın kuruluşunun yalın, gösterişsiz destanıydı sanki. En sevdiğim “western”ler arasında yerini aldı. Kahraman Şerif gibi. Fred Zinneman’la tanıştığım filmdi bu. Kanım hemen ısındı yönetmene; daha sonraki filmlerini hiç kaçırmadım. Hepsini, özellikle İnsanlar Yaşadıkça’yı çok sevdim. Kovboy filmlerinin öteki ustalarından Delmer Daves, Howard Hawks, Henry King, Anthony Mann, John Sturges de benim yönetmenlerim arasında yer alıyor. Ama sadece bu türe saplanıp kalmadı onlar; başka türlerde filmler de yaptılar. Sevdiklerim arasında en “gezgin”i Michael Curtiz’dir galiba. Curtiz. Vatan Kurtaran Aslan’dan Kazablanka’ya kadar uzanan değişik yollarda dolaştı, hepsinde de varacağı yere vardı. Yine bitiremedim… “İflah olmaz” bir sinema tutkunuyum. Ama söz: Haftaya bu “yönetmenler dizisi” sona erecek. Tek tek görüldüklerinde ayrı gibi duran bu tavır zenginliğinin Mengü Ertel’in özgün sanatçı kişiliğini nasıl oluşturduğunu algılayabilmek ve hepsinin nasıl bir tümevarımla birleştiğini gözlemleyebilmek için bulunmaz bir fırsat. İstanbul Festivali, “Keşanlı Ali Destanı”, Devlet Tiyatroları logosu, Şah Faysal Camii kıble duvarı, “Deli Dumrul” tiyatro dekoru, “Doğurgan Döngü”, kesik uçlu kalemler ile basılmamış afişler Mengü Ertel’in sanatçı kişili ğinde birleşip bütünleşiyor. Disiplinlerarası sınırları zorlayan Ertel’in bu devrimci sanatsal tavrı geçmiş yıllarda bazı meslektaşları tarafından yadırgansa da, zaman ölümsüz yapıtların lehine işliyor ve postmodernizmle göstergebilimin ardından 21. yüzyıl eleştirilerin üzerini usulca örtüyor. Grafik sanatlar Ertel’in eserlerinde resim, karikatür, fotoğraf, tiyatro ve en önemlisi yazı estetiği anafikri ile birleşiyor. Sanatın ve hayatın temelinde hülyaları gerçekleştirmek yatıyor. Annemin de dediği gibi babamın sanatında kuşaklarca damıtılmış İstanbul kültürü var. İstanbullu olmasına rağmen okuyup anlayamadığı ama saatlerce seyrettiği Osmanlıca yazılar ve hayran olup incelediği Doğu Roma mozaikleri... Yüzlerce yapıtın yer aldığı ve Dilek Bektaş tarafından kaleme alınmış “Bir Meşk Gibi” isimli kitap ve bu sergi, binlerce yapıt üretmiş olan Mengü Ertel’i anlamak ve algılamak için güzel bir başlangıç. Kansu ödülü Ferruh Tunç’a ANKARA Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü 2011 yılı için “Melez Zamanlar” adlı kitabıyla Ferruh Tunç kazandı. Adnan Binyazar, Müslim Çelik, Refik Durbaş, Şükrü Erbaş, Bahar Gökler, Emin Özdemir ve Sevgi Özel’den oluşan Seçici Kurul, 47 yapıt arasından Tunç’un “Melez Zamanlar” kitabını ödüle değer gördü. Ödülü Tunç’a 17 Mart’ta saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde yapılacak törenle verilecek. Tunç, 1958’de Gazipaşa’da doğdu. SBF İktisat bölümünü bitirdi. İlk şiirleri 1990’lı yılların başlarında Adam Sanat dergisinde yayımlandı. Broy, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Varoş, Papirüs, Mecaz, İmgeÖykü, Varlık, Sözcükler şiirlerinin ve yazılarının yayımlandığı öteki dergiler oldu. İlk kitabı “Şehrin Eski Yolcusu” 1995’te yayımlandı. Mevlut Akyıldız’ın ‘Turkeyland’ adlı sergisi Kibele Sanat Galerisi’nde Güleriz ağlanacak halimize Akyıldız, yeni sergisinde de toplumun çelişkili hallerine mizah yüklü, eleştirel bir bakış getiriyor, yaşadığı toplumun bir türlü çözülemeyen sorunlarını ironik bir dille tuvale aktarıyor. Kültür Servisi Toplumumuzun tarihine ve bugününe mizah yüklü, eleştirel bir bakışla yaklaşan Mevlut Akyıldız’ın “Turkeyland” adlı sergisi, İş Bankası Kibele Sanat Galerisi’nde açıldı. Yağlıboya yapıtları, heykelleri ve camaltı resimleriyle yergi geleneğinin günümüzdeki ustalarından sayılan Akyıldız’ın yeni sergisi 16 Nisan gününe kadar açık kalacak. Mevlut Akyıldız, “Turkeyland” sergisinde de toplumsal gerçekleri eğlendirici olduğu kadar eleştirel bir bakış açısıyla irdeleyip “şeytanın gör dediğine” işaret etmeyi sürdürüyor. Günümüz koşullarının hüzün ve karamsarlığına karşın yaşamdaki gülünç görünümlerden yola çıkarak “güleriz ağlanacak halimize” dercesine bir yaklaşım benimseyen sanatçı, içinde yaşadığı toplumun bir türlü çözülemeyen sorunlarını ironik bir dille tuvale aktarıyor. 1980’lerden bu yana yapıtlarında arabesk olgusuna, kitsch’e, popüler kültür ve sokak kültürüne yer veren Akyıldız, özellikle erkekegemen toplumun kadına bakışını tatlısert bir üslupla ele alıyor, Türkiye’nin son otuz yıldır yaşadığı toplumsal çelişkileri görünür kılıyor. Bugüne kadar açtığı 40’a yakın kişisel sergide yüzlerce yapıtını sanatseverlerle buluşturan Akyıldız, pek çok ödüle değer görüldü. Yağlıboya resim çalışmala 9. BURSA K TAP FUARI BUGÜN AÇILIYOR ‘Türk edebiyatında kadın’ Kültür Servisi Bilgi Üniversitesi Edebiyat Okulu, “Batı’ya Açılırken Türk Edebiyatında Kadın” konusunu masaya yatırıyor. Bugün 3.’sü başlayacak olan “Edebiyat Okulu” kapsamında, Cumhuriyet öncesi ve sonrasında kadınların yaşadığı trajedi, mücadele, yaşam tarzları, ideolojileri ile kimliklerine dair birçok ana mesele, edebi metinler üzerinden analiz edilerek tartışılacak. Etkinlik 16 Nisan’a kadar sürecek. Mevlut Akyıldız’ın sergisindeki yapıtlar arasında “Benim Saksağanım Daha yi Ötüyor” da yer alıyor. Bursa’da kitap zamanı Kültür Servisi Bu yıl 9.’su düzenlenen Bursa Kitap Fuarı, bugün kapılarını açıyor. TÜYAP Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde, 513 Mart tarihlerinde gerçekleşecek fuara, 225 yayınevi ve sivil toplum kuruluşu katılıyor. Fuara ilişkin dün düzenlenen basın toplantısında konuşan TÜYAP Bursa Fuarcılık AŞ Genel Müdürü İlhan Ersözlü, 8 yıl boyunca düzenlenen kitap fuarlarını toplam 1.5 milyon kişinin ziyaret ettiğine dikkat çekti. Geçen yıla göre bu yıl fuarın yüzde 20 oranında büyüdüğünü belirten Ersözlü, “Fuar ilk günden son gününe kadar dopdolu olacak. İpek Çalışlar, Can Dündar, Nedim Gürsel, Altan Öymen, İskender Pala, Üstün Dökmen ile Turgut Özakman gibi birçok yazar ve bilim adamı bulunacak. Fuarda ayrıca, Almanya’dan Alexandra Cavelius da kitapseverlerle buluşacak” diye konuştu. Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Metin Celal ise, organizasyona ilginin her yıl arttığını belirtti. Çok sayıda yazar ve şairin katılacağı fuarda, şiir dinletisi, panel ve çocuk etkinlikleri alanlarında toplam 65 resmi etkinlik gerçekleştirilecek. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü de, fuar kapsamında çeşitli etkinliklerle kutlanacak. rının yanı sıra heykel ve kaybolmaya yüz tutan camaltı resmine olan tutkusunu her fırsatta dile getiren sanatçının “Yağlıboya Kitabı”, “Hey kel Kitabı”, “Camaltı Kitabı”, “Desenler Kitabı”, “Ferahsaz Muhabbetleri” ve “Alla Turca” adlı kitapları yayımlandı. Turan Oflazoğlu’na saygı Kültür Servisi Tiyatro yazarı ve eleştirmen Turan Oflazoğlu için bugün 18.00’de Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde “saygı programı” yapılacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ ile Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin düzenlediği panelde Prof. İnci Enginün, Engin Uludağ ve Cüneyt Türel, Oflazoğlu’nun sanatı ve eserleri hakkında konuşacak. Çılgın bir Balkan gecesi Kültür Servisi Yarkın Ritim Grubu, bugün Romanyalı Mahala Rai Banda ile birlikte İş Sanat Kültür Merkezi’nde bir Balkan müziği konseri veriyor. Bu akşam saat 20.00’de başlayacak “Balkan Gecesi: Çeşitlemeler” başlıklı konserde, Balkan müziğinin en dinamik örnekleri bu müziğin ustaları tarafından sunulacak. 1994 yılında Fahrettin ve Ferruh Yarkın tarafından kurulduktan sonra bugüne kadar Cabo Verde’den Rabasa, Makedonya’dan Koçani ve İran’dan Zarbaang gibi çok farklı kültürlere ait ritim topluluklarıyla yurtiçinde ve dışında pek çok ortak çalışma yapan Yarkın Ritim Grubu, verdiği konsept konserlerle de Türk ritimleri ve ritim sazlarını yurtdışında tanıtmayı sürdürüyor. Romanya Çingene müziğinin son dönemdeki en iyi temsilcilerinden Mahala Rai Banda, adını Romanya’nın büyük kentlerindeki Çingene varoşlarından alıyor. 1990’lı yıllarda Bükreş’te kurulan topluluğun üyeleri, ülkenin hem en seçkin hem de en çılgın virtüözlerinin çıktığı Clejani ve Zece Prajini köylerinden geliyor. Bugüne dek 30’a yakın ülkede 200’den fazla konser veren Mahala Rai Banda, Çigan müziğini dünyaya duyuruyor. “Mahalageasca” şarkıları Türkiye’de de yakından tanınan Shantel tarafından da seslendirilen topluluğun ilk albümü Avrupa müzik listelerinde 3. sıraya kadar tırmandı. Şef Aykal’a ‘Onur Ödülü’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sanat Kurumu 20092010 Dönemi Onur ve Hizmet Ödülleri belirlendi. Sanat Kurumu Yönetim Kurulu, “Onur Ödülü”nün orkestra şefi Gürer Aykal’a, “Hizmet Ödülü”nün de gazeteciyazar Doğan Hızlan’a verilmesine karar verdi. Ödüller, 21 Mart’ta Küçük Tiyatro’da törenle sahiplerine verilecek. Mahala Rai Banda grubu 1990’lı yıllarda Bükreş’te kuruldu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle