23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA Kılıçdaroğlu’ndan Batum’a ‘kâğıt kaplan’, Erdoğan’a yargıya müdahale ve çifte standart uyarısı AVRUPA GÜRAY ÖZ ‘Tek ses çıkarmalıyız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Ordu eleştirilebilir. Ancak, önceki genel başkanımızın dediği gibi orduyu eleştirmek ancak genel başkan katında olur. Tek ses, ortak ses çıkarmalıyız” sözleriyle “Ordu kâğıttan kaplan” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’u uyardı. Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın savcıları göreve çağırmasını ise “yargıya müdahale” olarak nitelendirdi. CHP’nin dünkü grup toplantısında partiye katılımı beklenen Eskişehir Büyükşehir Belediye Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen toplantıya katılmadı. Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Büyükerşen’in 27 Şubat’ta Eskişehir’de düzenlenecek bir törenle partiye katılacağını twitter’da duyurdu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında yaptığı konuşmada verdiği mesajlar da ana başlıklarıyla şöyle: ‘Yes be Annem’ Batı nihayet Mısır’daki muhalifleri sakinleştirmeyi başarabildi. Tehlike şimdilik savuşturulmuştur. Bundan sonrası artık diplomasinin maharetine kalıyor ve Batı bu konuda pek ustadır. Sorun Tunus’ta başlayan isyan dalgasının beklenmedik mecralara sürüklenmesiydi, çözülmüştür. Batı Mısır’ın İran’a benzemesinden ya da isyanın dibinde yatan yoksul dünyanın alevlenmesinden çekiniyor, İsrail’in bölgede, Arap dünyasında yapayalnız kalmasından korkuyordu. Halledilmiştir. Bir de son yıllarda manevraları hesap edilmez hale gelen, iç hesaplar için dış ilişkilerinde sınırları zorlayabilen Türkiye’nin zapt edilemeyebileceği kuşkusu vardı. Neyse ki liderimizin feraseti ve telefon trafiği bunu da çözmüştür. Sayın Başbakan Mısır konusunda Uluslararası reel politiğin kurallarına uymuş, 9 gün sabretmeyi başarmış, İsrail söz konusu olduğunda başvurduğu söz dağarcığını ihtiyatlı kullanmayı becerebilmiştir. Bakmayın siz gittikçe büyüyen yandaş medyanın üfürmelerine; Türkiye, yani Başbakan, Obama’ya akıl vermiş, yüklü miktarda da fikir almıştır. Yandaş medyanın abarttıkça abarttığı “Türkiye model oluyor” yaygarası ise boş laftır. İşin gerçeği Ortadoğu’ya Türkiye modelinin değil, Türkiye’ye “ılımlı İslam” modelinin tavsiye ve telkin edildiğidir. Bu tavsiye üstelik yeni de değildir, tam gaz uygulamadadır. Peki Mısır konusunda itidal sınırlarında bir politika izleyen Başbakan Erdoğan, KKTC konusunda neden bu kadar öfkeli bir tutum sergiliyor? Yanıtı artık herkes biliyor: AKP Avrupa Birliği konusunda rotayı değiştirmiştir. AKP hükümeti “liberal” kardeşlerimiz pek üzülecek ama, artık AB’ci değildir. Üstelik bu yeni politika “tam üyelik” zorlamalarından bıkıp usanmış AB ile de gayet uyumludur. Mehmet Ali Talat döneminin “yes be annem”ine destek, yerini “Kıbrıs’ta stratejik çıkarlarımız var” gibi diplomatik bir skandala yerini rahatlıkla bırakabilmektedir. AKP’nin Başbakan’ın öfkesini yumuşatma görevlilerinin “Bu göstericiler marjinal” demesine bakmayınız, daha dün bu göstericiler cumhurbaşkanı seçiyor, Annan planı referandumunda “yes be annem” mitingi düzenliyordu. Onlar aynı ve tutarlı kalmışlardır. Değişen Sayın Erdoğan’dır. Ama hayat böyledir. Dün dündür, bu gün de bugün. Her neyse, Türkiye’nin AB planı artık raftadır. AKP’nin AB planına gereksinimi kalmamıştır. Kullanılmış ve işi bitmiştir. Aynı şekilde Başbakanımızın “liberal” kardeşlerimizi “ihtiyaç fazlası” ilan etmesinin nedeni de budur. Bu yeni durum yalnızca KKTC konusuyla sınırlı değildir. Ümmetçimilliyetçiliğin kabarmasının, MHP ile yarışma hevesinin, CHP’yi türbanla sıkıştırma güzelliğinin nedeni de budur. “Liberal” kardeşlerimizi kızdıran başka uzlaşmaların temeli de budur. AB ile “mesafeli, seviyeli” bir ilişkiye, ABD ile “fena halde stratejik” ortaklığa, Kıbrıs’ta “stratejik statükoya” dayalı bir politikaya kimin, ne itirazı olabilir ki. “Komşularla sıfır sorun” gibi orduları gereksiz gösteren söylemler de söylemdir zaten, fazla ciddiye alınmayabilir. Ilımlı İslam ülkesi modeli de sanıldığı kadar fena olmayabilir. İyidir ılımlı İslam ülkesi olmak! Ama bu henüz tam olarak yerine getirilememiştir. Bazı adımların atılmasına, önce 24 yaşına kadar gençlerin, sonra tüm memleketin alkolden kurtarılmasına, kadınların türbanla eve kapatılmasına, üç beş çocuk yapılmasına, kapitalist sistemin işlemeyen “sosyal devleti” yerine Ilımlı İslamın “sadaka toplumu” kavramının ikame edilmesine gerek vardır. Peki bütün bu işler iyi gidiyor da niye bu kadar öfkeli Başbakan? İç politikada hırçın tutumlar prim yapıyor, cemaatlerin bunca yılın bastırılmış öfkeleri oya dönüşüyor da ondan. Son bir soru efendim, İsrail’le kavga şart mıdır? Batı ile ittifaka zarar vermez mi? Kavga ideolojik düzeyde kalmak koşuluyla, şarttır, kimseye zarar vermez, benim aklı karışık vatandaşım. İnce hesaptır bunlar ince... Sen bir kere daha oyunu ver; bak daha neler olacak neler. eposta: [email protected] CHP’nin devleti devlet yapan tüm kurumlara saygılı olduğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, “Tek ses, ortak ses çıkarmalıyız” diyerek Süheyl Batum’a mesaj verdi. Erdoğan’ın konuya ilişkin eleştirisinde haklı olabileceğini belirten Kılıçdaroğlu, “Eğer senin bir bakanın çıkıp da “Bu orduyla mı biz savaşa girecektik” der ve sen sesini çıkarmazsan sen orduya saygı göstermiyorsun demektir” diye konuştu. CHP lideri, Erdoğan’ın savcıları göreve çağırmasını ise yargıya müdahale olarak yorumladı. OSTİM’deki patlamalar: Her yetkili bir başkasını suçluyor. Sanki mübarekler iktidar değil, muhalefetteler. Bunları dile getirmek sadece muhalefet partilerinin değil, sendikaların da görevi. Koltuklarında oturmamalı, biraz çıkıp dünyaya bakmalı. Neymiş ölen işçiler için saygı duruşunda bulunacakmışız. Eğer sorun çözülecekse ben de geleyim 70 milyonla saygı duruşunda bulunalım. Sendikacıların asıl görevi hükümeti uyarmak. ‘Cumartesi Anneleri’yle buluşma: Başbakan ‘Cumartesi Anneleri’ni kabul etti, yürekten kutluyorum. Ama daha önce “Birileri tarafından kullanılıyorlar” demişti. Şimdi Sayın Başbakan’ın samimiyetini test edeceğiz. “Faili meçhuller için bir komisyon kurun” demişler. Başbakan da “O iş sadece bizim değil, diğer partilerin de işi” demiş. Biz daha önce önergemizi vermiştik. AKP grubu tarafından bunlar reddedildi. Eğer sen faili meçhullerin ortaya çıkmasını istiyorsan CHP’nin verdiği önergelere evet de. Yok eğer biz senin önergeni kabul etmeyiz diyorsan, sen ver önergeyi biz kabul edeceğiz. 12 Eylül mağdurlarını nasıl sömürdüyse, ‘Cumartesi Anneleri’nin dramını da öyle sömürmek istiyor. Tunus, Mısır olayları: Mısır hükümetini eleştirdik. Onlar da bizi eleştirdi. Mısır’la ilgili olayları daha tutarlı, soğukkanlı, insancıl, demokratik, insan hakları açısından değerlendirseydik, özel temsilcilerimizi gönderip düşüncelerimizi aktarabilseydik, iktidardan ayrılmanın da erdem olduğunu anlatsaydık. Yok, beyefendi sahaya inecek. Kimse seni sahaya indirmez ki. Sen sadece söylediğinle kaldın. Sen hep tribünde kalacaksın. Besleme tartışması: “Besleme” onur kırıcı bir laf, bunun altından nasıl kalkar bilmiyorum. Başbakan iki tarafındaki camdan konuşur. Sayın Başbakan irticalen konuşmak senin ne haddine her konuştuğunda çam deviriyorsun. Sen onlara besleme dedin. Besleme arıyorsan çevrene bak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TSK’ye yönelik “kâğıttan kaplan” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Süheyl Batum’a “Şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanı” sözleriyle yüklenirken KKTC halkına “besleme” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a da “İlle de besleme arıyorsa, devletin kaynaklarını hortumlayan yandaşlar bu sıfata layık” sözleriyle yanıt verdi. Partisinin grup toplantısına OSTİM’deki patlamalarda yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileyerek başlayan Bahçeli, özetle şu görüşlere yer verdi: Besleme yanıtı: Kıbrıslı kardeşlerimize besleme diyerek hakaret eden ve orada seçimle işbaşına gelen yönetimi küçültücü beyanlarda bulunan Başbakan’ın sözlerini şiddetle telin ediyorum. Başbakan Erdoğan ille de bir besleme örneği ve siması arıyorsa çevresine bakması yeterlidir ve devletin kaynaklarını hortumlayan yandaşlarının tam da bu sıfata layık olduğunu açıklıkla görebilecektir. “Kâğıttan kaplan” şuursuzluk: Bir tarafta TSK’yi hakir gören ve darbeci yaftasını vuran AKP zihniyeti varken, öbür tarafta demokratik sürece askeri dahil etmeye çalışan ve siyaseti yönlendirmesini arzulayan bir ana muhalefet anlayışı yer almıştır. Türk siyaseti bu iki seviye yoksunu ve istismarcı partiden yorulmuştur ve oynanan karşılıklı oyundan dolayı tahrip olmuştur. Söz konusu CHP yöneticisinin sözleri talihsiz olduğu kadar, şuurunu kaybeden bir siyasetçinin hezeyanlarından başka bir anlama gelmemektedir. Tavsiyemiz, bu CHP’li yöneticinin askerden ne beklediğini açıklıkla ortaya koyması; demokrasinin ve sandığın erdemine inanmıyorsa bundan sonra siyaset yapıp yap BAHÇELİ’DEN ERDOĞAN’A: Çıkıp birisi sormaz mı, sen neden aynaya bakmıyorsun diye. Dubai’de 1 milyar dolar almak için imza atmadı mı senin bakanın. Onlar dönüp sana besleme demez mi? Senin kafanda bu var; yardım ettiğin herkesi besleme görüyorsun. Vatandaşa kömür, makarna dağıtıyorsun, onlar da mı senin beslemen? Orduyu eleştirmek: Sayın Başbakan ordumuzu övmüş, bizi eleştirmiş. Sayın Başbakan eleştirebilir, eleştirisinde haklı da olabilir, ama ben şu samimiyeti beklerdim: Bizi eleştirdiğin gibi kendini de eleştirmeyi bileceksin. Eğer senin bir bakanın çıkıp da “Bu orduyla mı biz savaşa girecektik” der ve sen sesini çıkarmazsan sen orduya saygı göstermiyorsun demektir. Biz sadece orduya değil, devletin tüm kurumlarına saygılıyız; devleti devlet yapan kurumlara saygılıyız. Hiç kimse ordu üzerinden siyaset yapmaz. Bu, bize Mustafa Kemal’in verdiği mirastır. Her kurum eleştirilebilir, ordu da eleştirilebilir, ama önceki genel başkanımızın söylediği çok güzel bir söz var: Orduyu eleştirmek, ancak CHP Genel Başkanı katında olur. Beraber çalışmalıyız, ortak çalışmalıyız, tek ses çıkarmalıyız, ortak ses çıkarmalıyız. ‘Yargıya müdahale’ Kılıçdaroğlu daha sonra odasında soruları yanıtlarken, savcının Batum’un sözleriyle ilgili inceleme başlatmasıyla ilgili olarak “Aynı savcı, merak ediyorum Bülent Arınç için neden bir şey yapmadı. Siyasette çifte standart, yargıda çifte standart olmaz” dedi. Başbakan Erdoğan’ın da savcıları göreve çağırdığı anımsatıldığında da Kılıçdaroğlu, “Başbakan’ın bunu söylemesi yargıya bir müdahale. Yargıçlara, ‘Savcı iddianameyi yazacak. Siz de mahkum etmeyi unutmayın ha’ diyor” açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu, “Batum istifa etmeli mi” sorusu üzerine “Bana bu soruları sormayın” derken “Tek ses, ortak ses çağrısı gerçekleşebilecek mi” sorusuna da “Bu çağrı gerçekleşecek” karşılığını verdi. Erdoğan’ın Kıbrıslılara yönelik sözlerine sert tepki gösteren Bahçeli, Süheyl Batum’un sözlerini de, “Şuurunu kaybetmiş siyasetçi hezeyanı” olarak yorumladı. mama konusunda kendisini bir kez daha gözden geçirmesidir. Haşim Kılıç’a tepki: Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı’nın iktidar zihniyetini aratmayacak yorumları haklı olarak kaygımızı daha da arttırmıştır. Biz demokrasi ahlakının nasıl olacağını ve içeriğinin nelerden oluşacağını Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan öğrenecek ve duyacak değiliz. AKP’nin değirmenine su taşıyayım derken adalete darbe vurduğunu görmesi ve anlaması lazımdır. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın tarafsızlığında ve bağımsız duruşunda uzun zamandır gedikler açıldığı hepimizin malumudur. Bununla beraber AKP’nin sözde yargı reformlarını meşrulaştırmaya çalışmak ve bunu övmek AYM Başkanı’na düşen bir görev değildir ve olmamalıdır. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Grup Toplantısı’nda konuştu. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Yargıya kese açılıyor AKP, hazırladığı tasarıyla Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesine kırmızı plaka, kırmızı pasaportun yanı sıra ayrıcalıklı sağlık hizmeti de getirmeyi planlıyor ERDEM GÜL ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştiren tasarının TBMM Anayasa Alt Komisyonu’ndaki görüşmelerinde üyelere sağlanan ayrıcalıklarla ilgili tartışma çıktı. Tasarıyla Danıştay ve Yargıtay başkanlarının 6 bin 40 liralık maaşına karşın Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyelerin maaşları rekor bir artışla 9 bin 600 liraya yükseltilmesi muha lefetin, “rüşvet” itirazına yol açmıştı. Ancak, ayrıcalıkların maaşla sınırlı olmadığı belirlendi. Muhalefetin karşı çıktığı tasarıda Anayasa Mahkemesi başkan ve üyelerine sağlanan diğer ayrıcalıklar şöyle: Kırmızı plaka: 237 sayılı Taşıt Kanunu’nun bir sayılı cetvelinde yer alan Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın yanına başkan ve üyeler de geliyor. Böylece başkanın yanı sıra Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesine de kırmızı plaka veriliyor. Diğer yargı kurumlarında olmayan bu imkânla Anayasa Mahkemesi üyeleri “şahsa özel kırmızı plaka” hakkını elde ediyor. Özel sağlık hizmeti: Başkan, üyeler ve raportörler ve bakmakla yükümlü oldukları kişilere, tüm yargının tabi olduğu sağlık sisteminden çıkarılarak hiçbir sınırlama olmaksızın yurtiçi ve dışında özel sağlık kuruluşlarından yarar lanma olanağı sağlanıyor. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Anayasa Mahkemesi üyelerine sağlanan bu ayrıcalıkların başka hiçbir yargı mensubunda bulunmadığını, milletvekillerinin üstünde haklar verildiğini belirterek düzenlemelere itiraz etti. Ayrıcalıklı düzenlemelere, “Sen beni gör ben de seni göreyim” nitelemesi yapan Gök, “Dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan bu düzenlemelerin değiştirilmesini” istedi. BDP’DEN ERDOĞAN’A BESLEME TEPKİSİ: TBMM MİLLİ EĞİTİM ALT KOMİSYONU Dr. Özkahraman seçim çalışmalarına başladı İstanbul Haber Servisi Haziran ayında yapılacak genel seçimlerde aday olmak için CHP Bahçelievler İlçe Başkanlığı görevinden istifa eden Dr. Hüseyin Özkahraman, “Kavgamız eski, yüzümüz yeni” sloganıyla seçim çalışmalarına başladı. Bahçelievler’de muhtarlar, sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri temsilcilerinin katıldığı toplantılarla sık sık bir araya gelen Özkahraman, örgütlü mücadeleye inandığı için millletvekili aday adayı olduğunu belirtti. Pardon, Kıbrıs halkı ağa istemiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın KKTC halkına yönelik “besleme” sözlerinin altında “ağalık özlemi”nin yattığını belirterek, “Pardon Sayın Başbakan, Kıbrıs halkı ağa istemiyor, kendileri de maraba değil” sözleriyle tepki gösterdi. Kışanak, partisinin grup toplantısında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Cumartesi Anneleri” ile görüşmesine değinerek, annelerin somut talepleri karşısında Erdoğan’ın sadece “Sizin sorununuz benim sorunum” demekle yetinip, tek bir somut çözüm sunmadığına dikkat çekti. Konuşmasında Başbakan Erdoğan’ın KKTC halkına yönelik “besleme” sözlerini de eleştiren Kışanak; “besleme” sözünün “ağamaraba” ilişkisinde kullanıldığını, ancak Kıbrıs halkının “maraba olmadığını, ağa da istemediğini” söyledi. Kışanak, Mutki’deki toplu mezarı sadece Bitlis Valisi Nurettin Yılmaz’ın merak etmediğini, valinin aklını sadece BDP’yi engelleyebilmek için çalıştırdığını savunarak, “Sen kim oluyorsun, sen olsan olsan Tayyip Erdoğan’ın beslemesi olursun. Birine besleme denilecekse Bitlis Valisi’ne besleme denilebilir” dedi. Süheyl Batum’un TSK’ye yönelik “Kâğıttan kaplanmış” sözlerini talihsizlik olarak nitelendiren Kışanak, TSK’nin “güvenlik” dışında bir görevi varmış gibi konuşmanın “demokrasiyi katletmek” olduğunu ifade etti. İtiraz eden bürokrat uysalıyla değiştirildi AYŞE SAYIN ANKARA TBMM Milli Eğitim Alt Komisyonu’nda, ÖSYM Başkanlığı’na mal ve hizmet alımlarında Kamu İhale Yasası hükümlerinden istisna tutulmasını içeren hükmünün görüşmelerinde ilginç bir tartışma yaşandı. CHP’li Alt Komisyon üyesi Nur Serter, ÖSYM’nin asli görevinin sınav yapmak olduğuna dikkat çekerek “Sınav takvimi önceden belirlenmektedir. Tarihi önceden belli olan sınavların yapılması için gerekli olan mal ve hizmet ihtiyaçları da önceden bellidir. Bu nedenle sınava bağlı mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu dışına çıkarılması kabul edilemez” diye karşı çıktı. Komisyonda görevli olan Maliye Bakanlığı bürokratları, birçok yasal düzenlemede, alımların Kamu İhale Yasası dışına çıkarıldığını, bu durumun Türkiye’yi AB nezdinde zor durumda bıraktığını belirterek ÖSYM alımlarının da Kamu İhale Yasası’ndan istisna tutulmasına karşı çıktılar. CHP’li Serter, bu uyarı üzerine başta AKP’li Alt Komisyon üyesi Necat Birinci olmak üzere AKP’li bazı üyelerin “Yalan söylüyorsunuz” diyerek bürokratları susturduğunu söyledi. Serter, “Aslında bürokratlar doğru söylüyorlardı. Görüşlerini beğenmedikleri için bürokratları susturdular. Sayın Birinci, görüşmeler sırasında bir ara dışarı çıkmıştı, içeri girdiği sırada bürokratlar yine görüşlerini söylüyorlardı. Ancak Birinci içeri girince, o sırada konuşan bürokratın sözü kesildi ve maddenin oylamasına geçildi” dedi. Serter, bu bürokratların cuma günü yapılan son toplantıya katılmadığını, farklı bürokratların gönderildiğini belirterek “Konuşmayan, saygısızlık etmeyen bürokratları tercih ettiler” dedi. ‘Diyanet fetvası’ dava açtırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği’nin tüzüğünde cemevinin ibadethane olduğu yönündeki düzenlemenin çıkarılmaması nedeniyle dernek hakkında kapatma davası açıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “fetvası” ve hükümetin talimatıyla açılan davaya ilişkin, bugün 11.00’de Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde toplantı düzenlenecek. ‘Ucuz siyasetin sığ yansıması’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Altay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri ile görüşmesinin seçim malzemesi yapıldığını belirtti. Altay, “Başbakan’ın 9 yıldır görmediği, duymadığı, hissetmediği, hatta geçmişte ‘birileri tarafından kullanılıyor’ dediği Cumartesi Anneleri’nin feryadını seçime 124 gün kala hissetmesi çok ucuz bir siyasetin sığ bir yansımasıdır” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle