18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2011 SALI Güler, Akyürek, Altay, Cerrah ve Öz dahil 30’u aşkın kamu görevlisine Dink soruşturması başlatıldı Dört yıl geç kalan karar 2003 CD’SİNDE 2006 TARİHLİ PLAKA HİLAL KÖSE BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Polis Devleti Tunus, 11 milyonluk bir ülke... 30 bin kişiyi aşkın bir polis gücü kurmuştu diktatör Bin Ali... Bir başka kaynak ise 135 bin polisten bahsediyor! Tabii, ayrıca güçlü bir özel muhafız ordusu da olsa gerek. 77 milyon nüfuslu Mısır’ın polis gücü ise 350 bin kişi. Nüfuslarına göre oranlarsanız, Mısır’da 220 kişiye bir polis düşüyor! 6 milyon Mısırlının günde 2 dolarla yaşadığı belirtilen Mısır’daki yoksulluğu ve baskı rejimini sürdürmek için şüphesiz bu kadar polis az bile diyebilirsiniz! “Sivil” görünüşlü bütün diktatörlerin yaptığı; baskıcı iktidarını sürdürebilmenin en önemli aracı olarak, büyük bir polis gücü inşa etmektir... Onları zırhlandırmak, en ileri teknolojilerle donatmaktır tabii ki! Emniyet gücünün, normal koşullarda, yasaların uygulanabilirliğini sağlamak için “yeterli düzeyde” olması öngörülür. Ama muhalefeti sindirmek, gösterileri bastırmak, halka gözdağı vermek, iktidarınızın sürekliliğini inşa etmek istiyorsanız, o zaman kendinize bağlı, maaşını verdiğiniz, doğrudan emir ve komutanız altında, hemen/anında yönlendirebildiğiniz, gerektiğinde çeşitli kumpaslarınız için kullanabileceğiniz emniyet gücünü durmadan inşa edersiniz... Bu gücü, işkence dahil her amaçla kullanabilirsiniz... Dünkü yazıda şunu vurguladık: Tunus ve Mısır’da görüldüğü gibi, yönetimlerin orduyu günümüzde “iç iktidar” çatışmaları, iktidarını sürdürme aracı olarak “kullanmak” zorlaşmaktadır. (Fotoğrafta bir Mısırlı subayın alnı göstericiler tarafından öpülürken... Time dergisi) Bu durumda, polis gücü daha büyük önem kazanıyor... Şüphesiz ki sözü Türkiye’ye, AKP iktidarına getireceğiz. Daha önce yine bu köşede emniyetin güçlendirilmesine ve polis gücündeki sayısal artış konusuna değinmiş ve 210 bin kişilik bir kuvvete ulaşıldığını belirtmiştik. Mustafa Sönmez’in geçenlerdeki “Polis Devletinin Neresindeyiz?” başlıklı yazısında verdiği son rakamlara göre, emniyetin sayısal gücü 241 bin kişiye ulaşmış. Bu sayının 2002’de 150 bin kişi civarında olduğu anımsanırsa, demek ki yaklaşık 90 bin kişilik bir artış söz konusu! Yine Sönmez’in yazısından öğreniyoruz ki, askeri savunma harcamalarına bütçeden 15 milyar, “kamu düzeni ve güvenlik” (yani emniyet) harcamalarına 19 milyar TL harcanıyor! Bu arada, banka ve işyerlerinin güvenliğinin de özel güvenliğe terk edildiğini anımsayalım. Emniyet, bir sürü alandan çekilirken, merkezi gücü ve toplumsal konularda rolü arttırılıyor! Protestoların, gösterilerin vahşice bastırılmasında bunu görüyoruz. AKP bununla da yetinmiyor. Sınırları korumayı ordudan devralmak için harekete geçiyor. İçişleri Bakanlığı’na bağlı olacak Sınır Muhafaza Genel Müdürlüğü yasa tasarısı hazırlıyor. Siyasi iktidarın doğrudan denetleyeceği silahlı güçler nitelik ve nicelik olarak büyüyor... Bütün bu girişimlere ek olarak, iktidarın, emniyete ve MİT’e, bugüne kadar ithalatını sadece askerin yapabildiği ağır silah satın alma hakkını verdiğini de eklemeliyiz! İç güvenlikten sorumlu emniyet güçleri neden ağır silah ithalatı yapacak? Açık ki, iktidar “kendi halkına” karşı sivil ve askeri, ama büyük bir silahlanma arayışı ve girişimi içindedir! Günümüz dünyasında, otoriter rejimlerin orduları kendi halkına karşı kullanma olanaklarının çok daraldığı gerçeğini, AKP iktidarı, Türkiye özelinde de görmüş, diyebiliriz. Aslında, TSK’ye karşı bu kadar yıkıcı operasyonlara rağmen, orduyu tamamen kendi amaçları için kullanmasının imkânsızlığını da görüyor olmalıdır. AKP’nin otoriter rejim heveslerinin ve pratikte gördüğümüz uygulamalarının artmasına paralel olarak, kullandığı ve kullanacağı emniyet ve askeri güçleri arttırması da ilginç bir rastlantı olmasa gerek!!! BAŞBAKAN VE CUMARTESİ ANNELERİ: Başbakan “Cumartesi Anneleri”ni kabul ederek görüştü! Öte yandan ise partisi, Meclis’te faili meçhul cinayetlerin soruşturulması için CHP’nin verdiği önergeyi reddetti! Bu ne lahana turşusu bu ne perhiz demeyelim! Başbakan “halkla ilişkiler” yapıyor, partisi ise Meclis’te gereğini yapıyor! Başbakan’ın halkla ilişkisi “oy avcılığı” ile ilgili... Meclis’te AKP’nin tutumu ise büyük bir olasılıkla, MHP’nin, Türkçü veya değil, muhafazakâr kesimlerin bu seçimlere giderken oylarını avlamakla ilgili! Burada akla gelen diğer olasılık da, önceki seçimlerin hemen öncesinde Doğru Yol ve Anavatan birleşmesinin “anlaşılmaz” ve “karanlık” bir şekilde suya düşmesinde yapılan pazarlıklar ve verilen sözlerdir!! Böylece merkez kanatta başka bir parti kalmamıştı! Doğru Yol, faili meçhul cinayetler döneminin iktidarıydı! Düşünün, kimler vardı işin içinde! Düzeltme: Pazar günkü Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği üzerine yazımda, orijinal yazımda bulunan, ancak baskı sırasında çıkartılmış olan bir (,) önemli bir anlam kayması yarattı. “Devletin emniyet ve istihbaratına yuvalanmış cemaatçi odakların servis ettikleri” cümlesinden sonra (,) vardır ve cümle “Yılmaz Dikbaş adlı yazarın da..” biçiminde devam etmektedir. Virgül konmazsa, sanki devlet Sayın Dikbaş’a bazı şeyler servis etmektedir, anlamı çıkıyor ki, böyle bir savım veya bilgim yoktur. Düzeltir, özür dilerim… Balyoz’da 4x4 araç bilmecesi BARKIN ŞIK Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 2007’de öldürülmesine ilişkin dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün de aralarında bulunduğu 30’u aşkın kamu görevlisine soruşturma başlatıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mustafa Çavuşoğlu, Dink ailesinin 17 Ocak’ta yaptığı suç duyurusu üzerine Trabzon ve İstanbul Emniyeti ile Trabzon jandarma görevlileri hakkında soruşturma başlattı. Savcılık, örgütlü suç kapsamında olduğu için memurların yargılanmasına ilişkin 4483 sayılı Güler: Soruşturma açılmadı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler ise Dink’in öldürülmesi olayıyla ilgili hakkında soruşturma açıldığı haberlerini yalanladı. Güler, “Hakkımda açılmış herhangi bir soruşturma veya bu yönde yetkili mercilerce verilmiş bir soruşturma izni söz konusu değildir” dedi. edildi. Dilekçede, “Şüpheliler aldıkları bilgiler çerçevesinde ‘uyarı’ ya da yasadan kaynaklanan görevlerini yerine getirerek önlem almış olsalardı Dink’in öldürülmesine engel olacaklardı. Olmadılar. O halde eylemleri ihmalle insan öldürmedir” denildi. Ergenekon sanığı Prof. Mehmet Haberal’ın sağlık durumunun tutuklu yargılanmasına engel teşkil etmediğine dair raporu yargıdan gizlenmesiyle ilgili süreçte 4483 sayılı yasanını işletilmediği vurgulandı. yasadaki süreci işletmeyerek, şüpheliler hakkında soruşturma izni verilmesini talep etmedi. Dink’in ölümünün dördüncü yılında, savcılığa yapılan başvuru, AİHM kararının uygulanması yönünde adli süreci başlatmış oldu. Şüphelilerin ifadelerinin alınmasına önümüzdeki günlerde başlanacak. Dink ailesinin, dilekçesinde kamu görevlilerinin “İhmali davranışla adam öldürmek, delilleri gizlemek ve yok etmek” gibi suçlardan yargılanması talep ANKARA Balyoz darbe planı iddianamesinin eklerinde yer alan belgelerdeki olaylar ile tarih uyuşmazlıkları arasındaki örnekler artıyor. Balyoz davasının iddianamesinde yer alan 11 No’lu CD’de ve son olarak Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda yapılan aramalarda ortaya çıkan “El konulacak 4X4 Araçlar” başlıklı listedeki bir plaka nedeniyle, soruşturmayı yürüten ve iddianameyi hazırlayan savcılar, Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet edildi. Balyoz darbe planının ekleri arasında yer alan ve el konulacak 4x4 araçların listesinin bulunduğu belge, iddianameye göre son olarak 4 Mart 2003 tarihinde kaydedildi. Bu listenin 11’inci sırasında ise 16 BEB 33 plakalı 4x4 bir araç bulunuyor. Ancak 98 model bu araç, söz konusu Bursa plakasını 13 Nisan 2006 tarihinde almış. Rover Freelander marka araç bu tarihe kadar İzmir’de 35 AR 6132 plakasıyla bulunuyormuş. Bu tespitler, Bursa Emniyet Müdürlüğü’nün mahkemeye gönderdiği yazısıyla da tescil edildi. Yine 11 No’lu CD içerisinde yer alan, “Savunma Sanayi.xls” başlıklı belgedeki, Havelsan’da çalışıyor olarak gözüken 357 kişiden 32’sinin darbeciler tarafından nerelere tayin edileceğine ilişkin iddialar da şikâyet konusu oldu. Söz konusu 357 kişilik listede yer alan 115 kişinin 2002 2003 yıllarında Havelsan’da çalışmadığı tespit edildi. Yine 11 No’lu CD’de yer alan ve son olarak 12 Şubat 2003 tarihinde kaydedilen “Müzahir.xls” başlıklı excel dosyasındaki “Ali’den gelen (Telekom)” sayfasında Türk Telekom’da çalışan kişiler listelenirken işe bu tarihten sonra giren bir kişinin yer aldığı saptandı. Listede 183819 Sicil No’lu Sedat Özgüdenli’nin ilgili kurumda 9 Haziran 2004 tarihinde çalışmaya başladığı ortaya çıktı. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’na yapılan şikâyet başvurusunda, savcılık makamına 29 Mart 2010 tarihinde ulaşan Telekom yazısının 2 Temmuz 2010 tarihinde tamamlanan iddianameye girmemesi eleştirildi. ‘Faşistler vuruyor AKP koruyor’ Hrant Dink’in arkadaşları, Dolmabahçe’de bir araya gelerek “Faşistler vuruyor, AKP koruyor”, sloganlarıyla Beşiktaş’taki Barbaros Parkı’na yürüdü. Öldürülen Ümit Kaftancıoğlu’nun gelini Canan Kaftancıoğlu, savcı Doğan Öz’ün eşi Sezin Öz, gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu’nun da aralarında bulunduğu grup adına açıklama yapan müzisyen Yavuz Bingöl “Hükümetin bu cinayetin sahiden aydınlatılması, böylece devletin biraz daha temizlenmesi için parmağını oynatmaya niyeti yok. Gerçek katilleri koruyan mekanizmaya hükümet de dahildir” dedi. Bingöl, AİHM’nin ırkçı, kusurlu dediği yargıçların ve güvenlik güçlerinin hâlâ görevde olduklarına dikkat çekerek hükümete şöyle seslendi: “Böyle bir cinayeti soruşturmayacaksanız, yargılamayacaksanız savcılarınız, mahkemeleriniz niye var? Hrant’ın öldürülmesinden sonra yaşananlar, hepsini gayrimeşru kılıyor. Ya da belki umursamıyorlar! Televizyonu açıp Mısır’da olup bitenleri seyretsinler. Günün birinde birileri hatırlatır.” (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Dink davasında dosya mütalaa için savcılığa gönderildi. Dava 28 Mart’a ertelendi ‘Türkiye sınıfta kaldı’ İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin polis muhbiri Erhan Tuncel, azmettirici Yasin Hayal’in yargılandığı dava dosyasının, esas hakkındaki görüşünü açıklaması için savcıya gönderilmesine karar verildi. Dünkü duruşmaya, çocuk mahkemesinde yargılanacağı için katil zanlısı Ogün Samast katılmadı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 16. duruşmaya müdahiller Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, kızı Delal Dink, ağabeyi Hosrof Dink katıldı. Mahkemeye yargıç Erkan Canak yerine atanan Rüstem Eryılmaz başkanlık etti. Mersin ve Diyarbakır baro başkanlarının müdahil avukatı olarak davaya kabul edildiği duruşmayı BDP milletvekili Ufuk Uras ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da izledi. Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, Dink’in Sabiha Gökçen haberinin ardından, MİT Müsteşarlığı’nın talimatıyla İstanbul Vali Yardımcısı’nın odasında ‘tehdit edildiği’ görüşmeyi anımsatarak “Gazeteci Nedim Şener’in kitabındaki bu görüşmenin Genelkurmay’ın isteği üzerine yazıldığı ifade ediliyor. Bu iddia üst düzey MİT görevlisine ait” dedi. Genelkurmay’ın Agos’u fişlediği yönündeki iddialara da dikkat çeken Çetin, Genelkurmay’a bu fişlemenin amacının, yasal dayanağının, hangi psikoljik harbe ya da harekâta dayandığının sorulmasını talep etti. Kafes Eylem Planı’nda adı geçen subay Erbay Çolakoğlu’nun istihbaratçı olduğunu, 2006 yılında Trabzon’da azınlıklar ve misyonerler konusunda çalışmalar yaptığını belirterek, Çolakoğlu’nun hangi görev tanımı ile bu çalışmayı yaptığının öğrenilmesini istedi. Çetin, devam eden soruşturmayı yürüten savcılığa da mahkeme aracılığıyla dilekçe sundu. Ergenekon davası sanığı Kemal Kerinçsiz’in Dink’in hedef gösterilmesi sürecinde rol oynadığına dikkat çeken Çetin, Kerinçsiz’in o döneme ait telefon görüşme kayıtlarının Ergenekon davasına bakan mahkemeden istenmesini talep etti. Ergenekon davası sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon da bulunduğu söylenen misyonerlik faaliyetlerine ilişkin sunumların da incelenmesini istedi. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Konya Şubesi Başkanı Vehbi Şanlı’nın cinayetten bir gün sonra telefonla görüştüğü Nejat Mete’ye “Ellerine sağlık” dediğini belirterek Genelkurmay’a yazı yazılarak bu konuda soruşturma açılıp açılmadığının sorulmasını istedi. Avukat Arzu Becerik, AİHM’nin Dink kararına dikkat çekerek, “İnsan hakları konusunda Türkiye’nin sınıfta kaldığı en önemli olay Hrant Dink’tir” dedi. Becerik, AİHM kararının tam anlamıyla uygulanmasını talep ettiklerini söyledi. Tuncel ve Hayal’in tahliye talebini reddeden mahkeme heyeti Hrant Dink cinayetine ilişkin özel yetkili savcılıkça yürütülen soruşturmaların geldiği aşamaların sorulmasına karar verdi. Dosyanın davaya ilişkin görüşünü hazırlaması için savcılığa gönderilmesine karar veren mahkeme Trabzon 1. Ağır Ceza ve 2. Sulh Ceza mahkemelerinde görülen dava dosyalarının bu dava dosyasıyla birleştirilmesi talebini de reddetti. Mahkeme, davayı 28 Mart 2011’e erteledi. ‘BU DAVA ÇÖKMÜŞTÜR’ Balyoz’da ikinci kimlik skandalı HATİCE TUNCER “Balyoz Harekât Planı” davasında bir sanığın daha kimlik bilgilerinin karıştırıldığı ortaya çıktı. Astsubay Murat Bektaşoğlu, dosyadaki kimlik bilgilerinin kendisine ait olmadığını belirterek kendisiyle aynı devreden aynı adı taşıyan bir asker arkadaşının Ankara’da görev yaptığını söyledi. Sanık eski İstanbul 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan sol kolunda çıkık olduğu için rapor göndererek duruşmaya katılmadı. “Balyoz Harekât Planı” davasına dün devam edildi. Yoklama sırasında sanık Bektaşoğlu’nun ilk kez duruşmaya geldiğini ifade etmesi üzerine kimlik tespiti yapıldı. Jandarma Astsubayı olduğunu belirten Bektaşoğlu’nun açıkladığı kimlik bilgileriyle dosyadaki bilgilerin birbirini tutmadığı görüldü. Başkan Ömer Diken, “Kimlik bilgileri çok farklı” derken Bektaşoğlu, “İddianamedeki şahıs ben değilim. Benim devremde bir Murat Bektaşoğlu daha var. Şu anda Ankara’da” dedi. Başkan Diken “İlk duruşmadaki gibi bir durum ortaya çıkıyor. Kimlik bilgilerini inceleyelim. Savcılığa bildiririz” diye açıklamada bulundu. Davanın ilk duruşmasında sanık Astsubay Recep Yavuz’un kimlik bilgilerinin diğer sanık Recep Yıldız’a ait olduğu anlaşılmıştı. Sanık Albay Cengiz Köylü söz alarak iddianamenin eklerindeki deliller ve iddia edilen harekât planları ile Donanma Komutanlığı’nda bulunan evrakın aynı bilgisayarda, aynı teknik kullanılarak, aynı odak noktaları tarafından oluşturulduğunu savundu. Yeni belgelerin davanın durumunu tamamen değiştireceğini kaydeden Köylü, “Bu nedenle bu dava çökmüştür. İftiralar üzerine iftira kurulamaz. Boş yere vakit kaybetmeyelim” dedi. Daha sonra iddianamenin 678. sayfasından itibaren okunmasına geçildi. AP’den Avcı’ya ziyaret isteği ANKARA (AA) Avrupa Parlamentosu (AP) Milletvekili Marietje Schaake, avukatı aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na başvurarak Devrimci Karargâh Örgütü davası kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ile yüz yüze görüşme izni istedi. Schaake’nin avukatı Fidel Okan, konuyla ilgili dilekçeyi Adalet Bakanlığı’na dün verdi. Dilekçede, Schaake’nin, Türkiye’de son zamanlarda yaşanan gelişmeleri titizlikle takip ettiği ve 25 Şubat 2011’de Türkiye’ye geleceği belirtildi. Schaake’nin Türkiye’de bazı görüşmelerde bulunacağı ve AP’ye, bunlara ilişkin rapor hazırlayacağı ifade edilen dilekçede, şunlar kaydedildi: “Müvekkilimin Türkiye’ye geliş amaçlarından en önemlisi Hanefi Avcı’dır. Sayın Avcı’nın söz konusu görüşmeye ilişkin bilgisi mevcut olup, Sayın Marietje Schaake ile görüşeceği günü beklemektedir. Kaldı ki SaMarietje yın Avcı da müvekkilim olup, ilgili başvuruSchaake muz çift taraflı olarak değerlendirilmelidir.” Hizbullah’a 9 ilde operasyon DİYARBAKIR / KOCAELİ (Cumhuriyet) Diyarbakır Emniyet’i Diyarbakır, Batman, Mardin, Şanlıurfa, Elazığ, Siirt, Şırnak ve Ankara’da yürüttüğü operasyonlar kapsamında aralarında şeriatçı terör örgütü Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerinin akrabalarının da bulunduğu 26 kişiyi gözaltına aldı. Kocaeli’de de 15 kişi yakalandı. Diyarbakır’da örgütün üst düzey yöneticilerinden Edip Gümüş’ün eniştesi Halef Yılmaz ve MustazafDer Genel Başkan Yardımcısı Alaattin Tonka, Fesih Güler, Peygamber Sevdalıları Platformu Koordinatörü Cemal Elelçi, Cafer Varol, Mücahid Bulut, Cihat Söyler ve eşi gözaltına alındı. Örgütün askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar’ın kardeşi İrfan Tutar da Ankara’da yakalandı. Batman’da da Batman Hak ve Özgürlükler Platformu Başkanı Masum Ayyıldız, MustazafDer Genel Sekreteri Ekrem Gülşen, BilgeDer Başkanı Yaşar Kuray, Şefkat Eli Derneği Başkanı Ahmet Varol ve Mücahit Bulut, gözaltına alındı. Şüpheliler, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Gercüş’te de Enfa Der yöneticisi Şehmus Kızmaz, Fethullah Barlak, Selman Irmak ve Emrullah Soyvural’ın evlerinde arama yapıldı. http://orhanbursali.blogspot.com [email protected] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle