18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2011 SALI 4 HABERLER Sendikacıların Erdoğan’a göndermek istediği mektubu büyükelçilik kabul etmedi Rum basını DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Pınar Selek’in Çilesi Pınar Selek’in çilesi, daha çocukluk yaşlarında başlar, kendisini tanıyalı 25 yılı aşıyor. İlk kez Sağmalcılar Hapishanesi’nde yatan babasını ziyareti sırasında gördüğümde daha çocuktu. Azgelişmiş ülkelere özgü bir durumdur, çocukların legal bir siyasi partiye üye olmaktan başka suçları olmayan, onurlu babalarını hapishanede ziyaret etmeleri. Avukat bir baba ile eczacı bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen Pınar, iyi bir eğitim gördükten sonra sosyolog oldu. Tabii ki hem ailesi, hem yetişmesi, hem de mesleği gereği toplumsal sorunlarla ilgilenmeye başladı. Sosyolog Pınar Selek, evsizler, sokak çocukları ve Kürt çocukları gibi konulara eğildiğinden tepki çekti ve 11 Mart 1998 tarihinde gözaltına alındı. Pınar’ın çilesi yeniden başlamıştı. Pınar’a ilk gözaltına alındığında, Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili herhangi bir soru sorulmuyor. Pınar Selek ancak olaydan ve gözaltına alınmasından 1.5 ay sonra, Mısır Çarşısı bombacısı olarak ilan ediliyor. Pınar’ı cezaevine götüren memurlar, onun çilesinin intihara ve annesinin ölümüne kadar varacağını söylüyorlar. Bu arada, dava sürerken, Pınar Selek’in annesi gerçekten ölüyor. Pınar Selek şu anda tutuklu değil. Üniversite öğretim üyelerinden üç uzmandan oluşan bilirkişinin raporunda, patlamanın bombadan olmadığının söylenmesi üzerine, Pınar tutuklandıktan 3 yıl sonra serbest bırakılmış bulunuyor. Ama çilesi bitmemiş, bir yandan psikolojisi altüst olmuş, diğer yandan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, patlamanın bombadan olmadığını belirten bilirkişi raporlarını esas alarak verdiği beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulu’nun kararıyla bozulmuş durumda. Bu durumda, mahkeme yarınki oturumda Yargıtay 9. Ceza Dairesi ve Ceza Genel Kurulu’nun bozma kararlarını görüşecek, Pınar’ın akıbetini belirleyecek. Pınar’ın avukatı Alp Selek, 9. Ceza Dairesi’nin kararı üzerine dosyanın mahkemeye gitmediğini, savcılığın itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gittiğini; bu yüzden İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararında direnme yetkisinin olduğunu söylüyor. Mahkemenin kararı yarın belli olacak. Ama işin ilginç yönü, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kararı. Her şeyden önce, daire kararında, Pınar’ın mahkumiyeti Abdülmecit Öztürk’ün ifadesine dayandırılmış. Öztürk poliste verdiği ifadesinde, bombayı P. Selek ile birlikte yaptıklarını söylemiş, daha sonra da işkence altında ifade verdiğini belirterek mahkemede, ifadesini geri almış. Mahkeme, önünde verilen bu ifadenin yanı sıra bilirkişi raporlarına dayanarak beraat kararı vermiş. Savcı ise Abdülmecit Öztürk hakkındaki kararı temyiz etmemiş, Pınar ile ilgili kararı temyize göndermiş. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nden iki beraat kararı veriliyor. Savcı bunlardan birini temyiz etmeyerek, kesinleşmesini sağlıyor, ikincisini ise temyiz yoluna başvuruyor. 9. Ceza Dairesi ise üniversiteden gelen bilirkişi raporlarını da hiçe sayarak Pınar Selek’in beraat kararını “Abdülmecit Öztürk’ün duruşmaya kadar süren ikrarı”na, dayanıp, mahkemedeki ifadesine itibar etmeyerek, bozuyor. Yani 9. Daire, ne patlamanın bombadan değil gaz kaçağından olduğunu söyleyen ODTÜ Elektrik Elektronik Bölüm Başkanlığı’nın verdiği raporu gözönünde bulundurmuştur... Ne de mahkemedeki ifadesinde, “Pınar Selek’i tanımam. İfadem işkence altında alınmıştır. Polisler beni tekrar emniyete götürüp işkence yapacaklarından dolayı suçlamaları kabul ettim” diyen Öztürk’ün sözlerini dikkate almıştır. Bilirkişi raporlarının çoğunda, patlamanın gaz kaçağından olduğu söylenen olayda, bombayı koyup, patlamaya neden oldukları söylenen iki kişi var. Şimdi bunlardan birinin beraatı kesinleşmiş, öbürününse ömür boyu hapisle yargılanması sürüyor. Pınar Selek’in çilesinin çok ama çok kısa özeti bu. Düğüm, yarın saat 10.30’da İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada çözülecek. Pınar Selek’in çilesi kamuoyunun kanayan yarasıdır. “Kamuoyunun kanayan daha nice yarası var, kamuoyu vicdanı cılk yara oldu” diyebilirsiniz. Ama bu gerekçeye dayanarak, bu olayı içimize sindiremeyiz, değil mi? [email protected] Ada’da gerginlik sürüyor Başbakan Erdoğan’ın sert eleştirilerine yönelik tepkiler sürerken Sendikal Platform’un süresiz grev ve eylemleri genişliyor. REŞAT AKAR ‘İlişkiler patlamaya çok yakın’ LEFKOŞA (Cumhuriyet) Lefkoşa’da 28 Ocak günü gerçekleşen “Toplumsal Varoluş” mitinginde açılan bazı pankartlara sert tepki gösteren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ağır sözleri, Kıbrıslı Rumlar tarafından sevinçle karşılandı. Rum basını son üç günden beri, Türkiye ile Kıbrıslı Türklerin arasında ciddi gerginliklerin yaşandığına dikkat çekerek ilişkilerin patlama noktasına geldiğini savundu. Rum basını, Kıbrıslı Türklerin, Türkiye Başbakanı ile açık bir şekilde çatıştığını ve Kuzey Kıbrıs’ın patlamaya hazır bomba olduğunu öne sürdü. LEFKOŞA Kuzey Kıbrıs’ta hükümet tarafından alınan ekonomik önlemlere ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sert eleştirilerine yönelik tepkiler devam ediyor. Sendikal Platform, hükümetin aldığı ekonomik önlemlere karşı başlattığı süresiz grev ve eylemleri genişleterek sürdürüyor. Platformun kararları doğrultusunda halen Lefkoşa’da Tapu Dairesi, Mahkemeler ve Nüfus Kayıt Dairesi’nde devam eden süresiz greve dün Girne ve Gazimağusa’daki mahkemeler de eklendi. Ayrıca, tüm gümrük birimlerinde mesai dışı çalışmama eylemi sürüyor. Sendikal Platform’un, Başbakan Erdoğan’a iletilmek üzere hazırladığı mektubu Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi’ne verme girişimleri başarısızlıkla sonuçlandı. Platformu temsilen 10 sendikacının, yoğun güvenlik önlemleri arasında elçiliğe girmesine izin verilmedi. Bunun üzerine, büyükelçilikten bir yetkilinin mektubu almasını talep eden sendikacılara “postayla gönderin” yanıtı verildi. Sendikaların büyükelçilik önüne gidişini Türk basınının yanı sıra Kıbrıs Rum basını da izlerken bölgede güvenlik gerekçesiyle yüze yakın özel kuvvet mensubu konuşlandı. Basına açıklama yapan Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Başkanı Güven Varoğlu, Büyükelçi Kaya Türkmen’i “görevini yapmamakla” suçladı. KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil ise “Erdoğan kavga istiyorsa kavga edeceğiz” diyen Elcil, “meydanlara gelen 40 binler yetmediyse, bu kez 80 binler, yüz binler meydanlara dökülecek” şeklinde konuştu. Hazırladıkları mektubu Türkiye Büyükelçiliği aracılığıyla Başbakan Erdoğan’a iletmek isteyen Sendikal Platform üyesi 10 sendikacı içeri alınmadı. Sendikacılar burada açıklama yaptı. ‘İki kardeş arasında ipler gerildi’ Politis gazetesi “Kardeşler arasında ipler gerildi... Ankara ile Kıbrıslı Türkler arasında gerginlik” başlıkları altında verdiği haberde, Kıbrıslı Türklerin 28 Ocak mitinginde Türkiye aleyhine açılan bazı pankartların Erdoğan’ın tepkisine yol açtığını ve “Ankara ile Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkilerin gerilmesine sebep olduğunu” yazdı. Gazete, Erdoğan’ın cuma günü yaptığı açıklamada “sizi Türkiye besliyor” dediğini ve bu ifadenin Kıbrıslı Türkler tarafından sert tepkiyle karşılandığını ifade etti. ‘Eroğlu tatmin etmedi’ AKP’li Çelik, ülkesindeki Türkiye karşıtı gösteriye KKTC Cumhurbaşkanı’ndan sert bir kınama beklediklerini söyledi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Türkiye aleyhinde protesto gösterisi yapılan KKTC’nin Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na, “Sayın Eroğlu’nun, ben şahsen, o çirkin tavırları ve o çirkin tabloları kınamasını beklerdim. Bu tepki çok cılız bir tepki olmuştur. Tatmin eden bir tepki olmamıştır” mesajı verdi. Çelik, partisinin MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, KKTC’de gerçekleştirilen Türkiye’ye yönelik protesto gösterisinde Güney Kıbrıs Rum Kesimi bayrağı ve ağza alınmayacak küfürlü pankartlar olduğuna dikkat çekerek, bunun savunulması ve buna doğru denmesinin mümkün olmadığını belirtti. KKTC’de bütün bu olup bitenlerden sonra Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun bir açıklama yaptığına de ERDOĞAN, TALAT İLE GÖRÜŞTÜ Başbakan Tayyip Erdoğan, KKTC 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile bir araya geldi. Görüşmede, KKTC’de 28 Ocak’ta gerçekleşen bir eylemde Türkiye aleyhine pankart açılması ve Erdoğan’ın tepkisiyle yükselen tansiyon ele alındı. KKTC’deki mitingde Türkiye ve AKP aleyhine pankartlar açılmış, ardından Erdoğan, eylemi gerçekleştirenlere tepki göstererek “Bizden beslenenlerin bunu yapması manidar” ifadesini kullanmıştı. Erdoğan’a hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hem de KKTC’den tepkiler gelmişti. Erdoğan, bu gelişmeler üzerine randevu talep eden Talat ile bir araya geldi. AKP Genel Merkezi’ndeki görüşme yaklaşık 2 saat sürdü. ğinen Çelik, şunları kaydetti: “Sayın Eroğlu, insanların daha dikkatli olması gerektiğini söylüyor. İki ülke arasındaki ilişkilere zarar verilmemesi gerektiğini söylüyor. Eminim ki bu olup bitenler KKTC’li kardeşlerimizin de hoşuna gitmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Sayın Başbakan’ın, Sayın Meclis Başkanı’nın daha aktif ve gerçekten daha sağduyuyu hâkim kılacak açıklamalar yapmalarını bekliyoruz. Eğer KKTC’de yapılan bir eylem Rumları sevindiriyorsa herkesin şapkasını önüne alıp bir değil on kere daha düşünmesi gerekiyor.” Rum tarafı: Göstericilerin bizimle ilgisi yok Erdoğan’ın, Güney Kıbrıs’la ilişkisi olan bir grup Kıbrıslı Türk’ten bahseden açıklamasına ilk yanıt Rum Hükümet Sözcüsü’nden geldi. Sözcü Stefanos Stefanu, Kıbrıslı Türklerin KKTC’de düzenledikleri mitingle kendilerinin hiçbir alakası olmadığını belirterek “Kıbrıslı Türkler Erdoğan’a, beslenmesi gereken bir sürü olmadıklarını, kendilerinin de saygınlığı olduğunu söylüyorlar. Kıbrıs halkı, bu nedenledir ki; işgalden kurtulmak için mücadele etmektedir” dedi. Mektupta neler var? Sendikal Platform’un, Başbakan Erdoğan’a hitaben kaleme aldığı mektupta, her halkın kendi kendini yönetme ve yaşadığı coğrafyada bağımsız ve özgür yaşama hakkı olduğu belirtilerek “Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesini gasp etmeye çalışanlara bunu yeniden hatırlatma gereği duyuyoruz” deniliyor. Çalışma Bakanlığı’nın bir türlü düzenleyemediği iş güvenliği eksiklikleri kazalara yol açtı İş güvenliği sorumluluğu taşerona MURAT KIŞLALI ATALAY’DAN ACI İTİRAF ‘Kazaları önlemede hedefe ulaşamadık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İçişleri Bakanı Beşir Atalay, “Trafik kazalarını azaltmada istediğimiz hedefe ulaşamadık” dedi. İl emniyet müdürleri değerlendirme toplantısında konuşan Atalay, polislerin askerlik konusuna ilişkin tasarının kabul edildiğini anımsatarak “Bu tarihi bir karardır. Özlük haklarıyla ilgili diğer konular zaman zaman düzenlenir, artar eksilir ama askerlikle ilgili karar kurumsal açıdan baktığımızda polis teşkilatımız için en köklü kararlardan birisidir. Bu psikolojik olarak da polis teşkilatımız için çok önemli” dedi. Polisin toplumsal imajının her geçen gün yükseldiğini, toplumun polise güveninin arttığını savunan Atalay, “Suçlu, zanlı konusunda bütün imkânları kullanarak üzerine gideceğiz, olayı aydınlatacağız, ama vatandaşa karşı yanlış yapmayacağız” diye konuştu. ANKARA Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, Ankara’daki son kazalara yol açan iş güvenliği eksikliğindeki sorumluluğu, defalarca yargıdan dönen yönetmelikler nedeniyle 7 yıllık süreç sonunda geçen yıl, Danıştay’ı bypass ederek taşeronlara devrettiği ortaya çıktı. Bakanlığın bir türlü düzenleyemediği iş güvenliğiyle ilgili süreç şöyle gelişti: Yasanın yönetmelikleri çıkmadı: Haziran 2003’te yeni İş Yasası’nın yürürlüğe girmesinden sonra özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın birçok yönetmeliği yürürlüğe koyması gerekiyordu. Yasaya uymayan yönetmelik iptal: Yeni İş Yasası sanayiden sayılan “6 aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı 50’den faz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, iş güvenliği eksikliğindeki sorumluluğu, defalarca yargıdan dönen yönetmelikler nedeniyle 7 yıllık süreç sonunda geçen yıl, Danıştay’ı bypass ederek taşeronlara devrettiği ortaya çıktı. la işçinin çalıştığı işyerlerinde” işverenlere ilk kez iş güvenliği uzmanı istihdam etme zorunluluğunu getirdi. Ancak yasada “iş güvenliği ile görevli mühendis veya teknik elemanlar” denilmesine karşın bu konuda yürürlüğe konulan yönetmelikte “iş güvenliği uzmanlığı” ifadesine yer verilmesi ve diğer nedenlerle Danıştay 10. Dairesi yönetmeliğin pek çok maddesinin yürütmesini durdurdu. Bakanlık katılımcı olmadığını kanıtladı: Öte yandan bakanlık yeni İş Yasası’ndan önce tamamen Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından düzenlenen işyeri hekimleriyle ilgili yönetmeliği kendi yetkisine alarak AKP’nin demokratik katılımdan yana olmadığını kanıtladı. İş güvenliği taşeronlaştırılıyor: Danıştay TTB’nin açtığı dava üzerine yönetmeliğin önemli maddelerini iptal etti. Bakanlık bu kez de Danıştay kararlarına uymak yerine 5763 sayılı Kanun ile İş Yasası’nı değiştirerek çıkardığı yönetmelikte, Yargıtay’ın işyeri hekimi çalıştırma yükümlülüğünün taşeronlara devredilemeyeceği konusundaki kararlarına karşın, ilk kez işverenlere iş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini özel hukuk tüzelkişilerinden de oluşabilecek “ortak sağlık ve güvenlik birimleri”nden alma olanağını getirdi. Danıştay bir kez daha durdurdu: Danıştay TMMOB’nin ve TTB’nin açtığı davalar üzerine, bakanlığın yönetmelikle sağlık ve güvenlik eğitimi verme yetkisinin “özel hukuk tüzelkişisi”ne devredilemeyeceğini gerekçe göstererek yönetmeliğin bazı hükümlerinin yürütmesini durdurdu. Bakanlık yasayla bypass etti: Bakanlık bu kez de 23.07.2010 tarih ve 6009 sayılı Yasa ile İş Yasası’na, “İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini vermek üzere, gerekli donanım ve personele sahip olan bakanlıkça yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları ile Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketlerce kurulan ve işletilen müesseseler ortak sağlık ve güvenlik birimini.... ifade eder” hükmünü ekleyerek Danıştay’ı bypass edip bu alanı taşeronlaşmaya açmış oldu. İTİRAF GİBİ ‘Belge alımını kolaylaştırdık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “İşletme belgesi almadan çalışan işyerlerinin kapsamının genişletildiği” itirafında bulundu. “İşletme belgesinin kaldırılarak” işyerlerindeki denetimlerin askıya alındığı yönündeki haberler üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı dün bir açıklama yaptı. Açıklamada, “2009 yılından önce yürürlükte bulunan yönetmeliğe göre, parlayıcı, patlayıcı, tehlikeli ve zararlı maddelerle çalışan işyerlerinde işçi sayısı aranmaksızın işletme belgesi mecburiyeti vardı. Ağır ve tehlikeli işler tüzüğü kapsamında bulunan işyerlerinde ise 10 işçi veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinden işletme belgesi isteniyordu. Ortalama 58 günde verilen işletme belgesi, beyana dayalı olarak aynı gün verilmeye başlanmıştır. Beyan doğrultusunda işletme belgeleri hemen alınmakta, İş müfettişleri 3 ay içinde beyanın doğruluğunu kontrol ederek işletme belgesini kesinleştirmektedir” itirafında bulunuldu. ‘Korsan tezkeresi’ 1 yıl uzatıldı BDP’li Hasip Kaplan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Aden Körfezi ve Somali açıklarında korsanlıkla mücadeleye katılan TSK deniz unsurlarının görev süresinin 10 Şubat’tan itibaren 1 yıl daha uzatılması için hükümete yetki verilmesini öngören Başbakanlık Tezkeresi TBMM Genel Kurulu’nda BDP hariç partilerin uzlaşmasıyla kabul edildi. Tezkerede, Aden Körfezi, Somali karasuları ve açıkları, Arap Denizi ve mücavir bölgelerde meydana gelen korsanlık, silahlı soygun eylemleri hakkında 2008’de kabul edilen BM Güvenlik Konseyi kararları ve TBMM’nin 1 yıl için verdiği izin kapsamında TSK’nin buralarda konuşlandırıldığı anımsatıldı. BDP karşı çıktı BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ise tezkereye karşı çıktıkları nı, Türk askerinin o bölgeye gönderilmemesi gerektiğini söyledi. Küresel krizin, siyasal krizi tetiklediğini öne süren Kaplan, “Mısır’da milyonlar yürüdü. Yemen’in başkentinde 30 yıllık başkana karşı halk direnişleri başlıyor. Kıbrıs o bölgenin yanı başında. Bu kadar karmaşa içindeki bu ortama gemilerimizi, askerlerimizi gönderme rahatlığını nasıl hissediyorsunuz?” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle