25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 SÖYLEŞİ CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2011 PAZARTESİ GYİAD Başkanı Pınar Eczacıbaşı, Türkiye’nin acil çözüm bekleyen probleminin altını çiziyor: BİLİM ve SİYASET ORHAN BURSALI Temel sorun işsizlik ÖZLEM YÜZAK Pınar Eczacıbaşı... Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği (GYİAD) Başkanı, Londra merkezli bir varlık yönetimi şirketi olan Schroders’in Türkiye temsilcisi, Eczacıbaşı Holding’in patronu Bülent Eczacıbaşı’nın kuzeni... Pınar Eczacıbaşı, ABD’de kimya eğitimi aldıktan sonra önce çok kısa bir süre aile şirketinde çalışmaya başladı. Ardından kendi kariyer yolunu kendi çizerek işletme ve bankacılık sektörüne girdi. Demokrat Parti’den milletvekili adaylığını açıklaması, gerek politik çevrelerde, gerek iş dünyasında küçük çaplı bir şaşkınlığa neden oldu. GYİAD Başkanlığı’nı mayıs ayında bırakacak olan Eczacıbaşı siyasete yeniden sıcak baktığının sinyallerini veriyor… Pınar Eczacıbaşı ile hem bu yıl 25. yılını kutlayacak olan GYİAD’ı hem de kendi gelecek hedeflerini konuştuk… Ordu, Halk ve Devrim İslam ülkelerindeki devrimci halk hareketleri, çok önemli bir yeni olgunun altını çiziyor: İktidarlar, ordularını halkın üzerine süremiyor! Ordu, iktidarla halk arasındaki çatışmada “tarafsız” kalabiliyor! Tunus’ta ordu, başkanın yıkılmasını engellemedi! Mısır’da göstericileri dağıtmadı, tersine gösterilerin “nizamını” sağlayıcı davrandı... Bu ‘yeni bir durum’dur! Bugüne kadar ordu ve polis, iktidarların ve düzenin koruyucu silahlı kuvvetleri olarak görev yapıyordu dünyada! Özellikle devrimci hareketleri, gösterileri vb. bastırmada, silahlı kuvvetler önemli rol oynadı. Soğuk Savaş döneminde, yani 1990’dan önceki dünyada, iki blokta da ordular düzenleri korumakla görevliydi. Moskova, örneğin Çekoslovakya’yı işgal ederek “blok içinde” tutuyordu. Washington, askeri darbeler düzenleterek, örneğin Latin Amerika ülkelerinde sağcı, sömürücü düzenini sürdürüyordu. Bolivya dağlarındaki devrimcileri, yönetimlerde tuttuğu askeri uşaklarına öldürtüyordu! Vietnam’da savaşa giriyordu... Ülkemizdeki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 askeri darbeleri de tamamen ABD’nin küresel çıkarları doğrultusunda tezgâhlanıyordu! Ordu ülkemizde, solu kesip biçerek, gelişmesini önleyerek, ülkenin sağcıdinci biçimlenmesinde başrolü oynamış, dengeli bir toplumsal düzenin kurulmasını ve işlerliğini engellemiştir. O darbeler, “ulusun ordusu”nun değil, ABD ve küresel düzeninin ordusunun üstlendiği görevlerdi! İşin trajik yanı, TSK’deki bu sağcı yapılanma ile Atatürk’ün ve düşüncelerinin birleştirilmiş olmasıdır! Atatürk ve dönemine yönelik son 10 yıl içinde bir akım olarak ortaya çıkan haksız yere bunca utanmaz ve ahlaksız saldırıda, ordunun oynadığı olumsuz toplumsal rolün payı bayağı büyüktür! Neyse konumuz doğrudan bu değil. Ordunun, ülkedeki “iktidar mücadelesi”nde “olaya karışmaması”, “bir kenarda” durması, zamanın (ruhunun) bir olgusu mudur? Yoksa geçici, duruma özgü, göreceli bir görüntü müdür? Şüphesiz, Tunus ve Mısır’daki durumdan yola çıkarak, bütün dünya için geçerli bir yeni saptama yapmak yanlıştır. Toplumsal durumlar, “fizik yasaları”na uymaz! Başka bir ülkede farklı bir durum ortaya çıkabilir... Ama burada önemli olan; ordunun tarafsız kalması, günümüz dünyasında ciddi bir eğilim ve bir yeni durum olarak nitelendirilebilir mi? Evet, olabilir! İslam ülkelerine özgü olarak, uzun bir diktatörlük ve demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin olmadığı, üstelik yoksulluk döneminin arkasından halkın güçlü bir taleple ortaya çıkması, orduyu tarafsızlaştırıcı bir durum ortaya çıkarmıştır... Ordu, “kendi halkına” karşı silah kullanma isteğini göstermemiştir... İkincisi, dünya artık küçülmüştür ve her şey “canlı” yaşanıyor. Dünyada bir “ortak vicdan” oluşmuştur... Kimse kendi halkına karşı orduyu kullanarak katliama girişme cüretini kolay gösteremez! Buna cüret edebilecek olan da iktidarda kalamaz... Üçüncüsü, dünyada iktidarı doğrudan ele geçirmeye yönelik “sert sınıf mücadeleleri” dönemi “tatile” çıkmıştır. Ama ulusal mücadeleler sürmektedir ve sürecektir... Bu bağlamda “sosyalist iktidar” düşüncesi, ciddi bir “yenilenmiş seçenek” olarak ortaya çıkmayı beklemektedir. Burada, kapitalist sistemin, en azından bugünkü nitelikleriyle sürdürülemezliği görüşü de yaygınlaşıyor... Özetle, ordunun ülke içi iktidar mücadelesine karışmasının eski koşullarının ortadan kalktığı ve yeni bir durumla karşı karşıyayız! (Türk ordusuna da duyurulur!) Bu noktada, iktidarların “polis gücü” önem kazanıyor. Bu, yarınki yazıda... ERDOĞAN VE KIBRIS: Erdoğan “stratejik önemi” nedeniyle Kıbrıs’la ilgileniyormuş! Kuzeyi “bizden” bir parça değil miydi? Kıbrıslılara yapılan yardımı “besleme” ile nitelendirmek, müthiş aşağılayıcı ve onur kırıcıdır herkes için! Kıbrıs’ta ekonomik yeni bir gerçeklik yaratamayan yeteneksiz bir Ankara’yla karşı karşıyayız aslında! Her şeyi “serbest piyasa” ile halledeceğine inanan yeni liberalizmin bu mümtaz temsilcisi, şimdi Kıbrıslıları aşağılıyor. Orada farklı düşünceler vardır ama Türkiye ile Kıbrıs yönetimi genellikle işbirliği içindedir... Bu göstericiler düne kadar Erdoğan yönetimiyle işbirliği içindeydi! Kılıçdardoğlu haklıdır: Erdoğan yazılı metin ve camda yazılar olmadığı zamanlar, irticalen konuştuğunda çuvallıyor! Not: “Davutoğlu” ve “Sıfır Sorun” yazılarımla ilgili, okurlarla epey yazıştım. Bu arada, TKP yönetiminde olan bir yazarın düzeysiz yazısına ve bazı okurların düşüncelerine geniş bir yanıtı, “Sıfır Sorun Üzerine Okurla Dertleşme, Eleştiriler ve Yanıt” başlığı altında “blog”umda yayımladım. Gecikmiş olsa bile meraklısı için bir not... http://orhanbursali.blogspot.com obursali@cumhuriyet.com.tr ‘GYİAD, laik bir dernek’ Genç Yönetici ve İşadamları Derneği’nin (GYİAD) 3 dönemden beri başkanlığını yapıyorsunuz. GYİAD’ın kaç üyesi var, derneğin profilini ve amaçlarını kısaca tanımlar mısınız? GYİAD sosyal amaçlı bir oluşum. Üyelerinin yüzde 50’den fazlası profesyonel yönetici. Koç ve Sabancı hariç, büyük holdinglerin hissedarları, Borusan, Kütahya Porselen, Eczacıbaşı gibi birçok büyük holdingin yöneticileri bize üye. Tabii daha küçük ölçekli şirketlerin üst düzey yöneticileri de... Patronlar da yöneticiler de burada. 1986 yılında, genç yönetici ve işadamlarının ihtiyaç ve sorunlarına çözüm üretmek ve temsil etmek üzere kuruldu. Ben GYİAD’ı toplum üzerinde genç yönetici ve işadamlarının siyasi ve ekonomik etkisini arttırmak için çalışmalar yapan öncü bir sivil toplum örgütü olarak tanımlıyorum. Atatürkçü, laik, yüzünü Batı’ya dönmüş insanların yönettiği bir dernek GYİAD. 500’e yakın üyesi var, bunlardan 250’si aktif. Projeler üretiyor ve toplumsal çalışmalar yapıyoruz. GYİAD’ın temsil ettiği büyüklük nedir? Yöneticileri derneğimize üye olan şirketlerin toplam büyüklüğü 40 milyar dolar mertebesinde. Ciddi istihdam grubu yani. Böyle bir grubun enerjisini doğru yönlendirmek önemli. Bu yüzden doğru projeler bulmaya önem veriyoruz. Ne tür projeler bunlar? Birkaç örnek verebilir misiniz? GYİAD bir STK ama kendini bir “sosyal sorumluluk derneği” gibi görmüyor. GYİAD’a göre en büyük sorun, işsizlik. Eğitimden kaynaklanan yaratıcı düşünce gücü çok zayıf, girişimci desteklenmiyor. Biz de genelde projelerimizi işsizlik ve girişimciliğin geliştirilmesi üzerine inşa ettik. Örneğin Türkiye’nin ilk mikrokredi çalışması olan UNDP ve Türk Ekonomi Bankası (TEB) ile “Altın Bilezikler Mikro Kredisi” projesini hayata geçirdik. Krizde 50 bin liraya varan oranlarda mikro kredi ile girişimcileri destekledik. Projeyle vasıflı, meslek sahibi insan yetiştirmek amaçlanıyordu. 5 ilde yürüttük. GYİAD’ın katkısı daha çok danışmanlık üzerineydi. Girişimciye iş planı yapıyorduk. Ancak krize denk geldi ve TEB kredi vermeyi durdurunca proje ilerleyemedi. Şimdi başka bir banka ile ilerlemenin yollarını arıyoruz. Eğitimine İstanbul Fevziye Mektepleri VakfıIşık Lisesi’nde başlayan Pınar Eczacıbaşı, ABD’de New Hampshire Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletme (MBA) Finans dalında yüksek lisans yaptı. Kariyerine finans sektöründe 1986 yılında Manufacturers Hanover Trust Companyİstanbul’da kredipazarlama bölümünde başlayan Pınar Eczacıbaşı, 19881992 yılları arasında Tekstilbank’ta Muhabir İlişkiler Bölüm Müdürü ve 19921998 yıllarında ING Bank N.V Baringsİstanbul’da finansal kurumlara pazarlamadan sorumlu genel müdür yardımcısı olarak devam etti. 1999’dan bu yana kişi ve kuruluşlara finans ve yatırım danışmanlığı hizmetleri veren Eczacıbaşı, dünyanın en büyük yatırım ve finans kuruluşlarından Schroders Grup’a ait Schroder & Co Banque SA’nın da Türkiye temsilciliği görevini sürdürüyor. Eczacıbaşı, Türkiye’nin önde gelen sivil toplum örgütlerinden Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD) Yönetim Kurulu Başkanı ve DEİK TürkBelçika İş Konseyi Başkanı. Ayrıca Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği üyesi ve İstanbul Tarihi Eserleri Koruma Vakfı’nın kurucu üyesi. PORTRE ‘İş dünyasının siyasetle ilgilenmesi şart’ Bir iş kadını ve bir STK yöneticisi olarak günümüzde Türkiye’nin en temel sorunları nedir sizce? İsşizlik, özellikle de genç işsizliği, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik, cari açığın bir türlü düşürülememesi... Türkiye dünyanın en güçlü ekonomileri arasında olmakla övünüyor ama bu sorunlarına bir çözüm geliştiremiyor ne yazık ki? İş dünyası iktidara karşı bir söylem geliştirmekten korkuyor mu sizce? Siz GYİAD olarak gerektiğinde tavır koyduğunuzu düşünüyor musunuz? Bizde bildiğiniz gibi STK’ler siyasi görüş açıklamazlar... Ben, eğer bir sorun varsa ve bu siyasilerden kaynaklanıyorsa bunun dile getirilmesinden yanayım. Bu doğrultuda GYİAD olarak ürkiye dünyanın en güçlü ekonomileri arasında olmakla övünüyor ama işsizlik, özellikle de genç işsizliği, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve cari açığın bir türlü düşürülememesi en önemli sorunları oluşturuyor.” oldukça yerinde mesajlar verdiğimizi ve yerinde çıkışlar yaptığımızı düşünüyorum. Ama bir fren mekanizması da var bünyemizde. Bunu da açıkça söylemem lazım. Bunu mümkün olduğunca kırmaya çalıştık, hâlâ da çalışıyoruz. Sen işadamıysan siyaset seni de ilgilendirir kardeşim. Fikrini beyan edemeyeceksen, iktidara karşı konuşamayacaksan, bu problem demektir... “T ‘Girişimcilik üzerine çalışıyoruz’ Son dönemde hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz? Şimdi üzerinde durduğumuz en önemli konu GYİAD Akademi’yi yaşama geçirmek ve girişimcilik üzerine eğitimlerimizi akademik bir tabana oturtmak. Bu kapsamda geçen hafta Mardin Valililiği ile bir görüşme yaptık. Orada ilk aşamada 50 gence girişimcilik eğitimine başlayacağız. Yine girişimcilik kapsamında “Bir Fikrin mi Var” yarışmasının düzenleyicileri arasındayız. Bunu da Özyeğin Üniversitesi ile birlikte yürütüyoruz. İlk 3’e ödül veriliyor. Fikrini yaşama geçirmesi ve işini kurabilmesi için para desteği sağlanıyor... Sonra KOSGEB ile işbirliği yaptık ve Girişimciliği Geliştirme Sertifika Programı’nı hayata geçirdik. Yüzlerce genç faydalandı. Siz önümüzdeki dönemde başkanlığı bırakacağınızı söylediniz... 3 dönem üst üste başkanlık az değil. Neleri farklı yaptığınızı düşünüyorsunuz? Başkanlıktan ayrılınca ne yapacaksınız? Öncelikle biraz daha kurumsal kimlik kazandırmaya çalıştım. Şeffaf bir yönetim oluşturdum. Burası bir kulüp havasına dönüşmüş eleştirileri çokça geliyordu. Onu değiştirmeye çalıştım. Herkesin bir iş hayatı var. Para kazanmaları lazım ama burayı kurma amacı, Türkiye’nin iyi eğitim görmüş, belirli ahlaki değerleri olan iş insanları olarak biz bu ülkeye ne verebilirize cevap bulmaktı. Bizim birtakım sosyal sorumluluk projeleri yapmamız gerekiyordu. Adı sanı duyulur şeylerden söz ediyorum. Ben işte GYİAD’ı sadece bir araya gelinerek yenilip içilen bir buluşma olmaktan çıkartmak istedim. Hakikaten insanların izlediği bir dernek olmasını istedim. Başkanlıktan ayrılınca yine GYİAD’ın projelerinde yer almayı sürdüreceğim. Bugünlerde 5 STK bir federasyon çatısı altında güçbirliği oluşturma arayışları içindeyiz. Gerçekleşirse ben de işin içinde yer alırım… ‘Toplumsal sorumluluklar önemli’ Biraz da GYİAD’ın dışına çıkalım ve insan olarak hatta bir iş kadını olarak Pınar Eczacıbaşı’ndan bahsedelim isterseniz... Siz Eczacıbaşı ailesinden olmasına karşın kariyerinize daha en baştan grubun dışında başlamayı tercih ettiniz ve bugünlere kadar geldiniz... Neden? Çünkü kendimi bildim bileli daima ayakları üstünde, kendi imkânları ile durmayı başaran bir kadın olmayı istedim. İş yaşamında belli bir yere gelince bu sefer topluma olan sorumluluklarımı yerine getirme gayreti içine girdim. Bu yüzden GYİAD bünyesinde yer aldım... Ve bir siyaset denemesi... Neden siyaset peki? Yaklaşık on yıldır çeşitli sivil toplum kuruluşlarındaki görevlerim nedeniyle, topluma yönelik pek çok projede yer aldım. Bu projeler Türkiye’nin sorunlarıyla meşgul olmama neden oldu. Türkiye’de iyi yapılan işler olduğu gibi, bir o kadar da çözülemeyen ve gittikçe derinleşen önemli sorunlar var. Mevcut siyasi yapının bu sorunlardan uzak tavrı ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri görmezden gelmesi, siyasete girmem konusundaki teklifleri değerlendirmeme ve Demokrat Parti’den aday olma kararını almama yol açtı. Ama o dönem iki partinin, DP ve Anavatan’ın birleşmesi söz konusuydu. Olmayınca siyaset girişimim başarısız oldu. Peki ya şimdi? Siyaseti yeniden gündeme alacak mısınız? Eğer siyasette önüme doğru olduğuna inandığım bir kapı açılırsa neden olmasın? Cunda, Minibaş’ı bağrına bastı AYVALIK (Cumhuriyet) Gazetemiz yazarı Prof. Türkel Minibaş, ölümünün ikinci yılında Cunda’da anıldı. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkan Yardımcısı Minibaş önce mezarı başında, daha sonra da söyleşide anıldı. ÇYDD’nin İstanbul, İzmir, Tekirdağ, Bursa, Çanakkale, Şişli, Edremit, Burhaniye şubeleri ve öğrencilerin katıldığı anma etkinliğinde konuşan Ayvalık Şube Başkanı Lütfiye Seçer, Minibaş’ın devrimciliğiyle ve başarılarıyla gençlere rol model olduğunu belirterek “Biz zaten onu Cunda’da bağrımıza bastık” dedi. Minibaş’ın annesi ve kardeşinin de katıldığı etkinlikte ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı Nihal Kızıl, gazetemiz yazarı Özlem Yüzak ile yazar Öner Yağcı, Türkel Minibaş’ı anlattılar.Türkel Minibaş’ın “martının kanatlarında istediği yere özgürce gittiğini” belirten Özlem Yüzak, “Bugün karşımızda laik, aklı başında kızlar yetişmesini istemeyen bir iktidar var. ÇYDD’ye yönelik karalama çalışmaları sürdürülüyor. İşte o yüzden Türkel Minibaş gençlere rol model olmalı. O, toplumsal sorunlarda yumruğunu masaya vururdu. Muhafazakârlaşan ve kadının giderek toplumdan uzaklaştığı bir dönemdeyiz. Bizi artık torba yasalar yönetmeye başladı. Her birinde kadını kısıtlayıcı maddeler var. Bu baskıcı ortamda ÇYDD’nin burslarının artması sevindirici. Türkel Minibaş olsaydı, bugün mücadele ortamı oluştururdu” dedi. Yazar Öner Yağcı da, Minibaş’ın yurtseverliğiyle, devrimci kişiliğiyle ve o güzel gülüşüyle barCunda’daki toplantıda Prof. Türkel Minibaş’ın devrimci kişiliği üzerinde duruldu. (OYA UĞRAL) barlıklara karşı durduğunu söyledi. Engin Aydın uğurlandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Engin Aydın, dün Kocatepe Camisi’nde kılınan öğle namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. CHP’de aktif siyasete başlayan Aydın, 12 Eylül darbesi sonrasında Halkçı Parti’nin kurucuları arasında yer aldı. Aydın turizm bakanlığında özel kalem müdürlüğü, TBMM’de raportörlük, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık’ta da danışmanlık yaptı. Ergenekon dalgalarında gözaltına alınan Aydın, daha sonra serbest bırakılmıştı. Aydın, Silivri Cezaevi’nden tahliye edildikten sonra çıkışta “Cumhuriyeti kolay kazanmadık. Ergenekon terör örgütü üyeliğiyle suçlandım. Bir tek şeyi hazmedemiyorum, o da kollarıma kelepçe takılması” demişti. Aydın’ın Kocatepe Camisi’ndeki cenaze törenine eski adalet bakanları Hikmet Sami Türk ve Seyfi Oktay, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Çetin, CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek, CHP PM üyesi Gökhan Günaydın, yazar Emin Çölaşan ile İsmet Solak’ın da aralarında olduğu sevenleri katıldı. ‘KCK sanıkları aday olabilir’ ŞIRNAK (Cumhuriyet) BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, Şırnak’ta katıldığı bir yemekte, KCK/TM davası tutuklularının aday gösterilip gösterilmeyeceği yönündeki soruları yanıtladı. Kışanak, “Şu anda içeride bulunan arkadaşlarımızın durumu neyse benim durumum da aynıdır. Hiçbir farkımız yoktur. Böyle bir haklarını kullanırlarsa saygı gösteririz” dedi. Alperenler Karayolları’nı bastı ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Şanlıurfa’da kendilerini “Muhsin’in askerleri” olarak nitelendiren Alperen Ocakları üyesi bir grup, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ı protesto için Karayolları 91. Şube Şefliği’ni bastı. Grup, burada yaptığı açıklamada Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazasına ilişkin olayda ihmali bulunduğu öne sürülen yetkilileri istifaya davet etti. Tekbir getirerek “Binali şaşırma sabrımızı taşırma” sloganları atan gruptan 2 kişi gözaltına alındı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle