18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2011 PAZARTESİ [email protected] 10 DIŞ BASIN En önemli stratejistler arasında sayılan Brzezinski gösterilere önderlik eden genç nüfusa dikkat çekti DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ ‘Her devrim gençtir’ A dı genellikle komplo teorileri ile birlikte anılan Zbigniew Brzezinski*, 1979 yılında İran’da Şah’ın ülkesini terk etmesiyle sonuçlanan devrimde olayların gidişatını belirleyen kilit bir isim olarak öne çıkıyordu. Brzezinski’nin, o tarihten sonra dünya tarihini değiştiren pek çok devrimde parmağı olduğu söyleniyor. Newsweek dergisinin 7 Şubat tarihli sayısında Arap dünyasındaki son çalkantılar ile ilgili görüşlerini dile getiren Brzezinski, gösterilerin başını genç nüfusun çektiğini ve bu gençlerin sosyal ağlar üzerinden birbirlerini etkilediklerini belirtiyor. Newsweek Birkaç yıl önce Ortadoğu’da “demografik bir devrimin” patlamaya hazır bir bomba gibi vaktinin gelmesini beklediğine dikkat çekmiştiniz. Sizce o an geldi mi? BRZEZİNSKİ Bugün dünyada 80 milyon ile 130 milyon arasında genç bir nüfus yaşıyor. Bu gençler sosyal güvencesi olmayan, orta sınıfın alt tabakalarından geliyor. Hepsi öfke, bunalım, nefret ve doyumsuzluğun yarattığı bir salgından etkilenmiş gibiler. Bunları sırasını bekleyen devrimciler olarak değerlendiriyorum. Toplumsal huzursuzluğun baş gösterdiği dönemlerde bu gençler patladığı zaman Dünyanın Yükselen Ateşi 2010 Yılında 125 Bin Yılın Zirvesinde Birleşik Devletler’in nüfusunun üçte birinin yaşadığı 16 eyaleti felç eden benzeri görülmemiş kar yağışı ve fırtına, bir bakıma 2011 yılının iklim değişikliklerinden kaynaklanan doğa felaketlerinin ilki sayılabilir. Ne ki bunun sonuncusu olmayacağından da kimsenin kuşkusu yoktur. O kadar ki şu sıralar Birleşik Devletler adeta buzul çağını yaşamaktadır. Aslında içinde bulunduğumuz yılın doğa felaketleri açısından rekoru elinde tutan 2010’u, geride bırakacağı uzmanlara göre uzak bir olasılık değil. Zira iklim değişikliklerinin kaynağında olan sera etkili gaz salımlarının azaltılması konusunda onca uluslararası iklim zirvesine karşın ciddi hiçbir önlem alınmış değil. Doğa felaketlerinin giderek artmasının önde gelen nedeni bu. Görünen o ki dünya devletleri doğayla barışa yanaşmayıp sorunu sürekli erteleme eğiliminde oldukları sürece doğa felaketlerinin sayılarının artması bir yana bugünkünden çok daha yıkıcı olacakları kimse için sır değildir. Sera etkili gaz salımlarının azaltılması konusunda acil önlem alınması yerine sürüncemede bırakılmasının bedelini ise gezegende yaşayan tüm canlıların ödeyeceklerinden kuşku yoktur. Bilim insanlarına göre 2010 yılı üç yıldan bu yana doğa felaketleri açısından en yıkıcı ve ölümcül unvanına sahip. Münich Re adlı sigorta kuruluşunun uzmanlarından Ernst Rauch iklimsel ve jeolojik felaketlerin ekonomiye yansımalarını da hesaplamıştır. Örneğin 2010 yılında Rusya da benzerine uzun yıllardan bu yana rastlanmayan bir kuraklıkla sarsılmış ve tıpkı taşkın felaketiyle karşı karşıya kalan Avustralya gibi hububat ihracatını askıya almak zorunda kalmıştır. Bu ise öncelikle Asya ülkelerini güç durumda bırakmıştır. Dünya hububat fiyatlarında görülen beklenmedik artışta söz konusu taşkın ve kuraklıkların payı olduğu kesin. Doğa felaketlerinin zararları kuşkusuz salt bunlarla sınırlı değil. Örneğin 2010 yazında Rusya’yı kavuran aşırı sıcakların faturası çok ağır olmuş, 560 bin kişi yaşamını yitirmiştir. Bilanço 2003’te Avrupa’da görülen aşırı sıcaklardan 70 bin insanın yaşamını yitirmesi kadar ağırdır. Aynı yılda taşkınlar Pakistan’da 1700 kişinin ölümüne yol açmış, maddi zararlar ise 9.5 milyar dolar gibi ciddi boyutlara ulaşmıştır. Geçen yıl şubat ayında gerçekleşen Şili depremi ekonomiye 23 milyar dolara mal olmuştur. Bilim insanlarına göre 19802009 döneminde iklimsel değişikliklerden kaynaklanan felaketler açık ve net biçimde tırmanış eğlimindedir. Yine bu yılın başında Avustralya, Filipinler ve Sri Lanka’yı vuran taşkınlar bir önceki yılları aratmıyor. Münich Re’ye göre 2010’da gerçekleşen doğa felaketleri son otuz yılın en ölümcül taşkınları arasında. Haiti depremi bir yana; Alman sigorta kuruluşuna göre 2000 yılından bu yana 949 doğa felaketi gerçekleşmiştir. Filipinler’de iki hafta süren yoğun yağışlar 400 bin insanı göçe zorlamıştır. Özetle Münich Re’nin hesaplamalarına göre, 2010 yılında gerçekleşen doğa felaketleri 295 bin insanın yaşamına mal olmuştur. Maddi kayıplar ise 97 milyar Avro gibi ürkünç düzeylere ulaşmıştır. New York Colombia Üniversitesi profesörlerinden iklim uzmanı James Hansen’e göre 2010 yılı ortalama dünya ısınma rekorunun 2015 yılına kadar olan dönemde kırılması kimse için sürpriz olmayacaktır. Yerküre bugün son buzul çağından, yani 125 bin yıldan bu yana ısınmanın zirvesindedir! ski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Zbigniew Brzezinski, Arap dünyasındaki son gelişmelerde genç nüfusun sosyal ağlar üzerinden birbirlerini etkilemelerinin büyük rol oynadığını, bu etkinin sınır tanımadığını söyledi. salgın bir hastalık gibi bulaşıcı olabiliyorlar. Yüzyıl önce Marx’ın proleterlerinin sınır tanımadan yayılmış olması gibi bugün bu genç insanlar internet üzerinden birbirlerini etkileyebiliyorlar. Facebook ve Twitter gibi sitelerde genel bir görüş paylaşımından çok, birbirlerine taktik mi veriyorlar? Aslında birbirlerine teknik öğretiyorlar. Orta Avrupa’da bir nesil önceki ayaklanmaları bir düşünün. Dayanışma sloganlar ve renkler üzerinden yürütülüyordu. Orta Avrupa’daki daha yakın tarihli ayaklanmalar da benzer yöntemleri uyguladı: Kadife Devrim, Turuncu Devrim gibi. Herkes birbirini taklit ediyor. Ve bugün Kahire’deki genç insanların Tunus’ta olup biteni yakından izlediğini ve harekete geçmek için gereken enerjiyi bu şekilde sağladığını düşünüyorum. Tunus’taki olaylar bir gençlik devrimi midir? Evet. Fakat bütün devrimler gençtir. Burada yeni olan yönetimden memnun olmayan genç sayısının fazla olması ve siyasi bilinç düzeyinin yüksekliği. Ortak kullandıkları sloganlardan başka duygu, öfke ve milliyetçi duyguların iç içe geçmiş olduğu bir ideoloji de söz konusu. Arap dünyasını birbirinden ayıran etmenler nelerdir? Bu yeni siyasi bilincin en önemli bileşeni dini fanatizmdir. İntihar bombacılarının ortalama yaşlarına bir göz atın. Hepsi çok genç. Değişiklik arzusu çok hızlı bir şekilde fanatizme dönüşebiliyor. Bu, acımasız bir öldürme arzusu ve kendine yönelik yok etme arzusunu da beraberinde getiriyor. Demek ki gençlerin başı çektiği devrimlerde ana hedef her zaman demokrasi olmayabiliyor? Gençlerin istediği siyasi saygınlık. Demokrasi bunu sağlayabilir. Ancak siyasi saygınlık, ayrıca etnik ve ulusal bağımsızlık, dini özgürlük, sosyal hak taleplerini de E beraberinde getirir. Bütün bunlar şimdi internet dünyasında yankı buluyor. Mısır’daki isyanı nasıl değerlendiriyorsunuz? Mısır için için kaynıyor. Eğer patlarsa, yalnızca Mısır’daki iç denge bozulmayacak; İsrail ile ilişkileri de sarsacak. Suudi Arabistan’ı da etkileyecek. Çünkü o ülkelerde de için için bir kaynama var. Peki bu durumda Batı ne yapabilir? Yapabilirse bu istekleri kanalize edebilir. Başka bir deyişle, köktendinciliği ve aşırıya kaçan ideolojileri körükleyen bazı sorunları çözümlemeye uğraşır. Bu sorunların başında bu bölgedeki rejimler geliyor. Bu sorunları halının altına süpürmenin anlamı yok. Obama İslamcılık olarak nitelendirilen soruna nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda artık bir karar vermeli. İngilizceden çeviren: Reyhan Oksay (Newsweek, 7 Şubat 2011) (*) Zbigniew Kazimierz Brzezinski (d. 28 Mart 1928 Varşova), Polonya kökenli Amerikalı siyaset bilimci, devlet adamı. Dünyanın en önemli stratejistleri arasında ismi sayılan Brzezinski, ABD’de 19771981 yılları arasında Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik yardımcılığını yaptı. Mısır’a Türkiye ya da İran modeli SADIK MELEKİ M ısır’ın, İslam ve Arap dünyasındaki özel konumu bu ülkedeki son gelişmelerin özenle takip edilmesine sebep oldu. Mısır’daki olaylar, Tunus’taki gelişmeler sonrasında baş verse de, bu ülkedeki olayların genişliği, önemi ve etkinliği bir ölçüde Tunus’taki olayları marjinalleştirdi. Tunusluların, isteklerinin önemli bir bölümüne ulaşması da süreçte etkili oldu. Bazı çevreler, olayları analiz ederken Mısırlıların, İran veya Türkiye modellerinden esinlendiğine işaret etmekteler. Bu konu araştırılabilir ve üzerinde düşünülebilinir ancak burada her şeyden evvel bu hareketin Mısırlı olduğunu, Mısır toplumuna özgü ve bu ülkedeki iç şartlar ve dış etkenlerden kaynaklandığını söylemeliyiz. Mısır ayaklanmasının, halk kökenli olduğundan şüphe etmemeli, ona İslami bir kimlik, hem de İran’daki türden, biçmekte acele etmemeli ve kuşkuyla yaklaşmalıyız. İran ve Türk toplumlarındaki şartların ve daha önemlisi tarihi geçmişin Mısır toplumu ile bazı ortak yanları olsa da çeşitli farklılıklar olmuştur ve bu farklılıklar hâlâ devam etmektedir. Bu ihtilaf olağan bir meseledir ve aslında halklardaki siyasi ve toplumsal gelişmeler tüm alanlarda birbiriyle kıyaslanmamalıdır. Raşid Gannuşi’nin “Ben Humeyni değilim” demesi ve Erdoğan’ı örnek olarak tanıtması ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler’in iktidar gücüne talip olmamaları, bir ölçüde, kendi arzu ve temennileri doğrultusunda deliller arayan bazılarının yorumlarına açıklık getirmektedir. Mısır’daki bugünkü gelişmelerde, bir grup halk, “Cumhuriyet” yönetimi olmasına rağmen hiçbir zaman söz ve iktidar sahibi olmadıklarını gördü. Bu ülkede aslında cumhuriyet adına bir tür monarşi ve saltanat egemen olmuştur. Mısır halkının kıyamının en büyük hedefi kendi kaderlerine egemen olma, özgürlük ve adalete ulaşmaktır. Protestoların bazı bölümünde dini görüntülerin yansıması ülke halkının çoğunluğunun Müslüman olduğunu dikkate aldığımızda olağan bir durumdur. Bir örnek alma ve model söz konusu olsa da Mısır halkının Türkiye modelini seçeceği ağır basmaktadır. Mısırlıların, Erdoğan’dan konuya müdahil olma talebi ve Türkiye Başbakanı’nın Mısır’da gerekli köklü değişimlerin yapılması üzerine sözleri ve Mübarek hükümetinin bu ifadelere karşı tavrı bu konuda aşikâr belirtiler olarak gösterilebilir. Bu modelde en önemli nokta, isteğin ciddi olarak ortaya konulması halinde, uluslararası düzen tarafından da kabul görüleceğidir. İran ve ülke dışındaki bazı medya ve siyasi cereyanlar, Mısır halkının ayaklanmasını 1979 İran İslam Devrimi veya 2009’daki seçim sonrası gösterilere benzetmek istemekteler. Burada bazı benzerlikler olabilir (her devrimde bu olabilir) ancak genel bakışta Mısır’daki olaylar bu iki konunun hiçbiri ile kıyaslanamaz. Bazıları Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarı ile sonuçlanan gelişmelerin İran’dan etkilenen İslami bir gelişme olduğunu belirtiyor. Burada, görünen o ki eğer bir etki söz konusuysa da İran’daki olaylar gibi olayların Türkiye’de olmaması hedefi ile yapılmıştır. Unutmayalım, İran, türbanı nedeni ile Meclis’e giremeyen Fazilet Partisi’nin milletvekili Merve Kavakçı’yı himaye ettiğinde Kavakçı İran’dan Türkiye’nin iç işlerine karışmamasını istedi. Bu, Mısır olaylarında İran’ın temkinli yaklaşması gerekliliğini gösteriyor. Müslüman Kardeşler tarafından da desteklenen Nobel Barış Ödülü sahibi El Baradey’in ciddi olarak olaylara müdahil olması, gelişmelerin yönetilmesinin Erdoğan’a yakın bir kişiliğe verilmesi ve kıyamın bu şekilde kontrol edilmesi belirtileri olabilir. Gerçek şu ki diktatörlerin dönemi sona ermiştir ve bu değişim sürecinde “Cumhuriyet” unvanını taşıyan petrol dışı ülkeler yer almaktadır ve daha sonra süreç, petrol sahibi Ortadoğu’daki diğer Arap diktatörlüklerine gelecektir. Bu gelişmeler, bazılarınca doğal bir değişim süreci ve bazılarınca yeni Ortadoğu planlamasının yönetimi için doğan bir süreçtir. Gelişmeler her açıdan değerlendirilse de kaçınılmaz zorunluluk olduğundan şüphe duyulmamalıdır. Farsçadan derleyen: Ekber Karabağ (İran Balkan (İRBA) HaberAnaliz sitesi 3 Şubat 2011) Yemen’de reform çağrısı Dış Haberler Servisi Yemen’de muhalefet, Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e reform sözünü yerine getirmesi çağrısında bulundu. Parlamentodaki muhalif gruplar, yayımladıkları ortak açıklamada, reform talepleri yerine gelinceye kadar parlamento oturumlarını boykota devam edeceklerini duyurdular. Salih, 2013’te devlet başkanlığına aday olmayacağını ve yönetimi oğluna bırakmayacağını açıklamıştı. 1960 öncesi CHP Giresun İl Gençlik Kolu Başkanı, 1980 sonrası kurulan Halkçı Parti Genel Başkan Yardımcısı, Bağımsız Cumhuriyet Partisi Parti Meclisi Üyesi, Gerçek Atatürkçü, Yürekten Kuvayı Milliyeci VEFAT Ergun Elgin’in eşi, Gözde Elgin’in annesi Devrim Soyer’in kardeşi, Ziraat Yüksek Mühendisi ÜNYE 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ GAYRIMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI SAYI: 2010/2072 Satılmasına karar verilen gayrimenkulun cinsi, kıymeti adedi, evsafı: Ordu ili Ünye İlçesi Liseler mah 1431 ada 309 parsel 3 normal kat 9/200 arsa paylı (17) nolu bağımsız bölüm, Yüzölçümü 491,54 m2’dir. Taşınmaz üzerinde zemin+asma kat dükkanlar 1, 2, 3, 4 ve 5 normal kat ile çekme kat toplam 6,5 katlı betonarme karkas yeni binadır. Binanın tamamı bitmiş iskan edilmektedir. Eksiği yoktur borçluya ait 3 normal kat 9/200 arsa paylı (17) nolu bağımsız bölüm mesken brüt çıkmaları ile birliket brüt 130 m2, 4 oda 1 mutfak, hol banyo, wc’den ibarettir. Pencere doğramaları pvc, camlar ısıcamdır. Üçüncü sınıf A grubu yapıdır. Birim fiyatı 448TL’dir. İnşaat değeri; Temel +proje ruhsat ve ekleri için asgari 100.000TL X9/200=4.500TL 3 normal kat 17 nolu bağımsız bölüm:130 tn2X448TL: 58.240TL Toplam: 62.740TL Arsa payı değeri; Taşınmaz belediye sınırları ve imar planı içinde 18 Lll imar paftasına isabet etmekte ticari bölgede bitişik 6 kata müsait arsadır. Ticaretin yoğun olduğu %100 inşaata müsait köşebaşındadır. Merkezi yerde ulaşımı çok kolaydır. Belediye hizmetlerinden faydalanmakta olup altyapısı ikmal edilmiştir. Taşınmazın konumu bulunduğu yer emsal değerler gerçek alım satım rayiçleri dikkate alındığıda 1 m2’si 2.000TL’dir. Arsa payı değeri; 491,54 m2X2.000TL x9/200=44.238,60TL Taşınmazın toplam değeri; Borçlu hissesi tam olup İnşaat Payı değeri; 62.740TL + Arsa payı değeri: 44.238,60TL toplam: 106.978,60TL muhammen bedelle açık artırma suretiyle satılıktır. Satış şartları:1 28. 03 .2011 günü saat 10.1510.25 arasında Ünye icra müdürlüğü önünde açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetinin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartıyla ihale olunur. Böyle bir bedel ile alıcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak kaydıyla taşınmazlar 07.04.2011 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkuller en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle bir bedel ile alıcı çıkmazsa satış düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın kesin ve süresiz teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin ve Türk Parası iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. KDV, İhale damga pulu bedeli, tapu alım harcı, tahliye masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler, tapu satım harcı ve tellaliye satış bedelinden ödenir. Türk parası dışında kalan yabancı devlet paralan teminat olarak kabul edilmez. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen sorumlu olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği taktirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenler şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 7Adresleri tapuda kayıtlı olmayan alakadarlara gönderilen tebligatların tebliğ imkansızlığı halinde iş bu satış ilanı İİK. 127. md. gereği tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 26.01.2011 (İc. İf. K. 126) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Adlarına tebligat yapılamayan ilgililere gazete ilanı tebligat yerine geçerlidir. (Basın: 7758) ENGİN AYDIN Yaşamını Atatürkçü mücadele için türlü baskılara direnerek sürdürdün. Ankara’da yemekli bilimsel toplantı düzenlediğin ve yakın dostun İlhan Selçuk’u davet ettiğin için seni Ergenekon sanığı yaptılar. Ellerin kelepçelendi. Bunu onuruna yediremedin... Acımız sonsuzdur. Mücadele arkadaşımı yitirmenin tarifsiz üzüntüsünü yaşıyorum. Bütün dost ve arkadaşlarının acısını paylaşıyorum. Ersin Elgin 06.02.2011 Pazar günü vefat etmiştir. Merhume’nin cenazesi 08.02.2011 Salı günü Alsancak Hocazade Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından İzmir Eski Balçova mezarlığına defnedilecektir. AİLESİ ALEV COŞKUN C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle