18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 ŞUBAT 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Ürdün, Kral’ın girişimiyle reform başlatılan nadir ülkelerden biri; muhalefet, özellikle Müslüman Kardeşler, düzeni değiştirmek yerine sistemde reform talep ediyorlar. (Ureyb Rentawi, El Düstur, 2 Şubat 2011) İsrail, Ürdün’deki devrimci değişime askeri yolla müdahale edebilir. 1990’larda silahlı (FİS ve GİA gibi) İslamcı hareketlerle çatışma sonucu 100 bin kadar insanı ölen Cezayir’de Başkan Buteflika, milli diyalog başlattı. Daha önce imzalanan “Milli Uzlaşma” belgesi gereği, yaralarını sarmayı; sosyoekonomik sorunları çözmeyi planlayan ülkede hâlâ generaller ile siyasetçiler iç içe. Kim kime karşı, pek bilinmiyor. 40 siyasi partisi bulunmasına rağmen, iktidar askersivil yönetimin tekelinde. Her ikisi ekonomiyi ortaklaşa yönetiyorlar, fakat üst düzey askerisivil bürokraside yolsuzluk ve rüşvet çok yaygın. Eski Başbakan Ahmed Bin Bitur, Arap ülkelerinde yaşananlar ışığında, “acil ama sessiz değişime gidilmesini” istedi. (El Cezire.net, 3 Şubat 2011) Muhalefet sıkıyönetimin kaldırılmasını istiyor, demokratik açılım ve sosyoekonomik adalet için faaliyet yürütüp protesto girişimlerinde bulunuyor. Ama yönetim taviz vermeye niyetli değil; herhangi bir sertleşme, kan dökülmesiyle sonuçlanabilir. Bölgede mutlu son olmayacak Arap halkları, öncelikle Mübarek’in gitmesini; ardından isyan fırtınasının hangi ülkede kopacağını bekliyor. Ortadoğu’nun kaderi Kahire’de belirlenecek. (Abdülbari Atwan, El Quds El Arabi, 1 Ocak 2011) ahrir (Kurtuluş) Meydanı göstericileri, milyonlar adına bölgenin kaderini değiştirecek tarihi yazıyorlar. (El Düstur, 2 Şubat) Kahire’de ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan iktidar yanlısı provokatörlerin 2 Şubat tarihli saldırısı, ülkede iç çatışma ihtimalini arttırdı. O güne kadar “Mübarek gitsin” diye slogan atan göstericiler, bu kez “Cellat Mübarek, tutuklanıp yargılanmalı” talebini yükselttiler. Arap halkları, öncelikle Mübarek’in gitmesini; ardından isyan fırtınasının hangi ülkede kopacağını bekliyor. Ortadoğu’nun kaderi Kahire’de belirlenecek. (Abdülbari Atwan, El Quds El Arabi, 1 Ocak 2011) Diken üstündeki Suudi Arabistan Kralı Abdullah, şöyle diyor: “Hiçbir Müslüman, bir Arapİslam ülkesi olan Mısır’ın güvenlik ve istikrarıyla oynayamaz. ABD Başkanı Obama’yı şu noktada uyarıyor: Mısır’ın istikrarı, güvenliği ve selameti asla pazarlık konusu olamaz. Mısır’ın kaderi ile kazanımları, Arap ve İslam dünyasınınkiyle ortaktır.” (El Şark El Awsat, 3031 Ocak 2011) Suudi hanedanında Şiilere, liberallere ve kadınlara yönelik şiddetli baskılar zaman zaman yerel protesto ve kıpırdanmalara yol açsa da petrodolara dayanan muazzam servet, hemen tüm Körfez ülkelerinin güvencesi gibi gözüküyor. Doha’daki Brookings Merkezi yöneticisi Şeyh Salman, isyan krizinin bu bölgeye uzanamayacağını ileri sürüyor. Dubai’deki yabancı bir güvenlik uzmanına göre; petrodolar prenslikleri, Ürdün ve Cezayir’e oranla daha fazla bağışıklığa sahiptir. Kuveyt gazetesi El Vatan, siyasi faaliyet ve serbestliğin görece daha fazla olduğu ülkesinde halk hareketlerinin gençler tarafından hem hoş karşılandığını hem de tehdit olarak görüldüğünü yazıyor. Zira Körfez gençliği, Tunus ve Mısır’daki olayların özünü henüz kavrayabilmiş değiller. Buna karşılık Suudi gençleri, devrik Tunus lideri Bin Ali’ye iltica hakkının verilmesinden memnun olmadılar. Kral ailesine yakınlığıyla bilinen gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ülke T basını da aynı duygularını dillendirdiler. (El Sefir, 3 Şubat 2011) 33 yıldır ülkeyi yöneten Yemen Başkanı Ali Abdullah Salih, yaşam boyu makamında kalmaya gayret etti. Son gelişmelerden etkilenen Yemenli muhalifler, hükümeti dört koldan kuşattılar. 3 Şubat’ta düzenlenen büyük muhalif gösterisinden önce sahneye çıkıp şu sözleri verdi: Bir daha başkan HAYAL ve GERÇEK KÜRŞAT BAŞAR Sivil Direniş Seçim yaklaşırken liderlerin meydanlarda birbirlerine ağır eleştiriler yöneltmesi, deyim yerindeyse bir ağız dalaşına girmesi, partilerin birbirlerine geçmişlerine dek uzanan suçlamalarda bulunması doğal sayılabilir. Seçim yaklaştıkça meydanlar ısınır, liderler kalabalıklar karşısında iyice coşar, kendi düşüncelerinden ve yaptıklarından çok karşıtlarına saldırma üzerinden nutuklar da bizde epeyce ilgi görür. Ama asıl sorun, seçim zamanı değil, her zaman iktidar ve muhalefetin birbirine neredeyse düşmanca davranmasında... Yalnız liderlerin değil, parti sözcülerinin hatta zaman zaman ilgisiz bakanların, milletvekillerinin bile aklına eseni söylediğini, belden aşağı vurduğunu biliyoruz. Bu yeni bir olay değil. Bizde politika her zaman böyle. Demokrat Parti dönemindeki tartışmalar, Menderes ve İnönü’nün birbirlerine yönelttiği eleştiriler, Demirel ve Ecevit dönemi de farklı değildi. Meydanlardaki bu konuşmalar seçimlerden sonra Meclis’e taşınıyor. Grup konuşmaları neredeyse tümüyle karşı partiye saldırı üzerine kuruluyor. Meclis’in yaptığı tüm işlerde, komisyonlarda, yasama çalışmalarında, ülkenin en kritik ve önemli konularının tartışılmasında bile bu kavga aynen devam ediyor. Anayasa değişikliği, reformlar gibi konular bir yana, toplumun tamamının gerçek yararıyla ilgili olan konularda bile partilerarası bir uzlaşma olmaması Türkiye’deki sistemin saçmalığının açık bir örneği... Şimdi olduğu gibi kimi dönemlerde iktidar ve muhalefet liderleri asla bir araya gelmiyor, bazen el bile sıkışmıyor. Demokrasi, o seçimde daha çok oy alanın her istediğini yapması ve muhalefet partilerinin de buna her koşulda itiraz etmesi gibi garip bir anlam taşıyor bizde. Böylece, uzlaşma kültürü diye bir şey gelişmediği gibi, yönetime gelenler, halkın kendilerine oy vermeyen bölümlerine düşman gibi davranıyor. Hadi bu kadar abartmayalım ama en azından onların hassasiyetlerini, ihtiyaçlarını, taleplerini dile getiren sözcülerini hiçbir biçimde dinlemiyor. Aksine onları aşağılıyor, hakaret ediyor, alay ediyor veya görmezden geliyor. Bu ne demek? Ülkenin neredeyse yarısından çoğunu temsil eden diğer partilerin bu görevini yapamaması demek. Bu açıdan bakıldığı zaman ana muhalefet partisinin bir noktada sivil direniş çağrısı yapmasını anlamak zor değil. Ama bizde iktidar olan hiçbir partinin anlamadığı, bu tür bir kavga sonucunda, hiç kimseyle uzlaşmadan kendi istediği kararları alan iktidarın yönetimden düştüğü anda yaptığı her şeyin tersyüz edileceği, bu kez de kendisinin aynı konuma geleceği gerçeği... [email protected] olmayacağım; oğlumu başkan yapmayacağım. Sosyoekonomik ve politik reformları uygulayacağım. Yemen’de Şii/Zeydi Havsiler, El Kaide ve ayrılıkçı Güney Yemen Hareketi, silahlı mücadele yoluyla rejime zor anlar yaşatıyorlar. Sosyalist ve İslamcı muhalif partiler ise “tek adam” yönetimine karşı mücadele ediyorlar. Ülke, mezhepsel ve bölgesel (GüneyKuzey) parçalanmayla karşı karşıya. Yemen lideri, yılanların başında dans ederek idarei maslahatçılık yapıyor. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın inkârına ve reform vaatlerine rağmen dipten kaynayan bir toplum var. Suriye Müslüman Kardeşleri, sivil itaatsizlik için çağrıda bulundu. (El Şark El Awsat, 1 Şubat 2011) Geri adım atıldı Fas’ta, birkaç yıl önce Kral öncülüğünde başlatılan açılım ve reformlar durdu; geri adımlar atıldı. Çok partili sisteme karşın son gelişmelerden etkilenen siyasi oluşumlar, demokratik mücadele yollarını denemek üzere hareketlendiler. Kral ailesinden bazı prensler, politik ve sosyoekonomik değişimin kaçınılmazlığına işaret ediyorlar. Moritanya yönetimi, sosyal ve siyasal reformları başlatarak işleri yoluna koydu sayılır. Ancak El Kaide uzantılarının gerçekleştirdiği silahlı eylemler, bu ülkenin ne denli kırılgan olduğunu gösterdi. (El Sefir, 3 Şubat 2011) Ankara’ya gelen uçak düştü: 7 ölü ABD şaşkın, İsrail panikte Y andaş El Ehram gazetesi, değişimde ABD’nin aktif ve olumlu yanına işaret ediyor. ABD, Mısır’ın düşmesiyle Arapİslam dünyasında yaratacağı depremin farkında fakat gelişmeler karşısında sersemlemiştir. Çelişkili tavırlar alıyor. “ABD’nin derdi ne Mübarek, ne Mısır’ın geleceğidir. O, Mısır ve bölgedeki çıkarlarının peşindedir. Mısır’a 30 yılda toplam 90 milyar dolar yardım sunan ABD, isyanın şaşkınlığıyla uyandı. Kimine göre bu halk hareketi, ABD’nin teşviki ve tezgâhıdır. Bu doğru olamaz; zira ABD, en stratejik müttefikinin felaketini isteyip tüm Ortadoğu’da patlamalara yol açacak kadar aptal değildir. Ayrıca iddia edilen doğru olsaydı; ABD, neden açıkça şunu diyemedi: Ey Mübarek, kalk ve git!” (Racih El Huri, El Nahar, 2 Şubat 2011) Amerikalı siyasi yorumcu Steven Cook şunu söylüyor: “Mısır’ın yıkımı; güvenliğini ABD’ye havale etmiş Suudi Arabistan, zayıf Ürdün, küçük Körfez prenslikleri, Arap dünyasıyla irtibatı ipliğe bağlı Fas yöneticilerinin yüreğine korku salıyor. ABD, bu ülkelere sırtını dayarsa, çıkarlarından emin olamaz. Ayrıca İsrail’e düşman İslami yükseliş ile MısırAmerikan ilişkilerini bozacak köklü değişimler, Beyaz Saray’ı ürkütüyor.” İsrail Başbakanı Netanyahu, “Mısır’daki değişimi anladığını” belirtti ama “Obama’nın Mübarek’ten vazgeçmesinden” yakındı. İsrail, son günlerde ABD ve AB nezdinde Mübarek lehine kulis yapmış, ancak başarılı olmamıştı. Netanyahu, Mısır’da rejimin değişikliği ihtimalini gördüğünden, uluslararası güçleri Mısırİsrail arasında varılmış anlaşmaları korumaya çağırdı. Olmazsa, İsrail ordusu GazzeMısır sınırını yeniden işgal edebilir. İsrailli bir yetkiliye göre Mısır, “ABD’nin bölge politikalarında anahtar ülkedir. Oysa İsrail açısından büyük önemli bir eksen, bir çeşit istinat duvarıdır.” İsrail basınının farklı bir analizine bakalım: “Mavi Marmara olayından sonra Türkiye ile stratejik ortaklık bitti. Ürdün Kralı Abdullah, hükümetimizi eleştiriyor: Netanyahu ile buluşmaktan kaçınıyor. Hariri hükümetinin düşmesi ve Hizbullah’ın siyasi yükselişi, Ortadoğu’daki ılımlılar blokunu çökertti. Mübarek giderse, Netanyahu’nun Arap müttefiki kalmaz. Yerine Ömer Süleyman geçerse, bu İsrail için çok hayırlı olur.” (Yediot Ahronot, 30 Ocak 2011) BÖLGEYLE İLGİLİ TAHMİNLERİMİZ caktır. Muvazaa çoğulculuk ve yandaş demokrasi tezi çökmüştür. (Bilal Hasan, El Şark El Awsat, 30 Ocak 2011) Mübarek rejiminin düşmesi, bölgedeki depremin tetikleyicisi olabilir; etkileri, bir ülkeden diğerine göre farklılık gösterecektir. ABD, köhne rejimlere, miadını doldurmuş yöneticilere bağlı kalmayacak; işine geldiği yönetim ve şahsiyetlerle yeni işbirliği olanakları arayacaktır. ABD’nin iradesi her şeyi belirlemez; değişim ve ilişkilerin boyutunu, halkların mücadele kararlığı da belirleyecektir. Dış Haberler Servisi Kuzey Irak’taki Süleymaniye kenti havaalanından kalkış yapan küçük bir ticari uçak düştü. Yoğun kar yağışı sırasında meydana gelen kazada 7 kişi öldü. Süleymaniye Havaalanı Müdürü Tahir Abdullah Kadir, iki motorlu küçük uçağın, AsiaCell adlı cep telefonu firması için çalışan 4 yabancı işadamını taşıdığını, uçakta 3 de mürettebat olduğunu belirtti. Uçağın gidiş yönünün Ankara olduğu bildirildi. Aslıtürk ‘zamanaşımına’ güveniyor LONDRA (AA) İngiliz Westminster Asliye Hukuk Mahkemesi, işadamı Orhan Aslıtürk’ün Türkiye’ye iadesine karar verdi. Aslıtürk’ün kararı temyize götürmemeyi ve hakkında İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunan karar doğrultusunda Türkiye’de yargılanmayı kabul ettiği öğrenildi. 1998 yılından bu yana aranan Aslıtürk hakkında Türkiye’de açılan davaların bazılarının zamanaşımına uğradığı belirtiliyor. 1 2 3 4 5 Tunus ve Mısır’daki halk isyanı, henüz devrim aşamasında değildir. Muhtemelen ilk aşamada sistem içi uzlaşmalar ve ileri reformlarla sonlana Demokratik açılımlar, her kesimden siyasi fikrin önünü açacaktır. Kriz sonrası boşluğa en fazla örgütlü ve hazır olan İslamcı kesimler, kazanımlardan azami ölçüde ve fırsatçı taktiklerle yararlanmayı deneyecekler. İngiliz ve Amerikan basını, yeni bir demokratik ortamdan en fazla yararlanacak gücün İslamcılar olacağı konusunda hemfikir. Bu ihtimal ise İsrail ile Batı’yı korkutmaktadır. Durum ne olursa olsun, Uluslararası Stratejik İlişkiler Enstitüsü’nden (IRIS) Kerim Emile Bitar’ın deyişiyle şimdilik mutlu son beklememek gerek. (Le Nouvel Observator sitesi, 1 Şubat 2011) 6 7 8 9 Bu yüzden, artık tek tek politikacılar ve simge isimler yerine, ABD ayaklanma sonrası simgeleşmiş halk unsuru denen bir olguyu da göze alabilecektir. Bu çerçevede, “AKP modeli” pazarlanmaya, devreye sokulmaya çalışılacaktır. Altunya: Kürt raporu hazırlamadım ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dr. Niyazi Altunya, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu için bir Kürt raporu hazırlamadığını bildirdi. Altunya, gazetemizin 31 Ocak tarihli sayısındaki haberde emekli vali Güngör Aydın’la birlikte, kendisinin de içinde bulunduğu beş kişinin Kılıçdaroğlu’na bir Kürt raporu sunduğu bilgisine yer verildiğini anımsattı. Aydın, “Bu haber asılsızdır. Ben ne Sayın Kılıçdaroğlu ile görüştüm ne de kendisine sunulduğu söylenen rapordan haberim var” dedi. BİTTİ 2 askeri araç kazası: 10 yaralı ŞIRNAK / ANTALYA ( Cumhuriyet) Şırnak’ın Silopi ilçesinde Habur yönüne giden Kamuran Salcan, yönetimindeki kamyon ani dönüş yapınca askeri zırhlı araca çarptı. Kazada araçta bulunan 7 asker yaralandı. Antalya’da da Kardeş Kentler Kavşağı’nda askeri cipin refüje çarpması sonucu 3 asker yaralandı. Her iki kazada da yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Bilezikleri için öldürülmüş NEVŞEHİR (Cumhuriyet) Nevşehir’de bir mezarlıkta yakılarak öldürülmüş olarak bulanan 5 aylık hamile Telli Divanlıoğlu’nun (34) birlikte yaşadığı Murat T. tarafından bilezikleri için öldürüldüğü belirlendi. Gözaltına alınan Murat T. (38) Divanlıoğlu’nu öldürdüğünü kabul ederken Divanlıoğlu’nun annesi Gülnaz Karaca’yı (66) da cinayeti öğrendiği için öldürdüğünü itiraf etti. Çifte cinayetin sanığı tutuklandı. ŞANLIURFA (Cumhuriyet) Siverek ilçesi Karpuzcu köyü yolu üzerinde kadın cesedi gören kişiler durumu jandarmaya bildirdi. Kimliği belirlenemeyen ve 25 yaşlarında olduğu sanılan kadına ait cesette çok sayıda bıçak yarası belirlendi. C MY B C MY B Bir kadın cinayeti daha
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle