23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2011 CUMARTESİ 4 HABERLER Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemi ile daha fazla yetki isteyen Erdoğan’a yüklendi: DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kim Kimin Geleceği? 2 Dün, Mısır Türkiye ilişkilerinin zaman içindeki gelişimini incelerken, Mısır’ın Mehmet Ali reformlarıyla büyük hamle yaptığını, modernleşme alanında, İkinci Mahmut’a esin kaynağı olduğunu, 19. yüzyıl sonunda, hatta geçen yüzyılın başında modernleşme açısından Mısır’ın daha şanslı göründüğünü, Türkiye’nin Mustafa Kemal önderliğindeki Cumhuriyet devrimi ile durumu değiştirdiğini yazmıştık. Cumhuriyet devrimi yeniliklerinin Mısır’a etkileri neler oldu? Bu etkilerin sınırlı kaldığını belirtmek gerek. 1919 halk hareketi sonunda ortaya çıkan ve 1926 ile 28 yılları arasında esas güç, Wafd hareketiyle koalisyon yapan yenilikçi El Siyasa hareketi Kemalist reformlardan ve özellikle dil ve harf devriminden etkilenen kuruluş oldu. Bu kuruluşun üyelerinden Abd El Aziz Fehmi Arap Dil Akademisi’ne 1944’te yaptığı bir öneri ile Latin harflerinin kabulünü istedi. Bir diğer etki de, uluslaşma süreci ile ilgili olarak Mısır’ın kendi eski tarihini ve köklerini araştırmayı öngören Firavun Okulu oldu. Ama görüldüğü gibi Türkiye’deki reformların Mısır üzerindeki etkileri görece sınırlı kaldı. Prof.Dr. Bülent Tanör bu durumu, iki ülkenin “sosyal zaman”larının farklılığına bağlıyor. Durum Nâsır hareketiyle değişecek; Kahire, Ankara reformlarından etkilenecek bir ortama 1952’den itibaren girecekti. Ne var ki, o dönemde de, Türkiye artık Atatürk Türkiyesi değil, başka ufuklara yelken açmış, Amerikan İngiliz emperyalizminin bölgedeki kalesi konumunda bir ülke idi. 1952’de krallığı deviren Genç Subaylar hareketinin gerçek önderi Cemal Abdülnâsır, Mısır’ı ulusalcı ve antiemperyalist çizgiye çekerken, Üçüncü Dünyacı politikasıyla da, bütün Arap dünyasını etkiliyordu. Nâsır’ın önderliğindeki genç subaylar, kendilerine model olarak Atatürk Türkiyesi’ni seçmişlerdi. Ne var ki, Türkiye artık Nâsır hareketini bastırmayı amaçlayan, İngiliz Amerikan politikasının bölgedeki en önemli kozuydu. Ankara,1955 Şubat’ında Nâsır hareketinin etkilerine karşı kurulan Bağdat Paktı’nın öncüsü oluyor, Süveyş Kanal Savaşı’ndan sonra İngiltere’nin çağrısına uyarak uluslararası su yollarının uluslararası denetime sokulmasını öngören Londra Konferansı’na katılmaya olumlu yanıt veriyordu. Atina, sonunda gerçekleşmeyen bu konferansa, Mısır’ın hükümranlık haklarına aykırı bulduğu için katılmayı reddetmişti. Bu arada, Ankara’nın Kahire’deki büyükelçisi ve karısı vasıtasıyla devrik Kral Faruk ile hısım ilişkisi olan Fuat Hulusi Tugay ile Nâsır arasında büyükelçinin lidere karşı terbiyesizce hareketinin yol açtığı bir skandal yaşanıyor, (4 Ocak 1954) ve büyükelçi “persona non gratta” (istenmeyen kişi) ilan ediliyordu. Fuat Hulusi Tugay’ın sınır dışı edilmesi üzerine yerine vekâlet eden emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem’in “Ortadoğu’da Devrim Yılları” adlı yapıtında ayrıntılarıyla anlattığı bu olayları, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil kendisiyle, 1982 yılının OcakŞubat aylarında yaptığım uzun söyleşide teyit etmişti. Rahmetli Çağlayangil, Nâsır ile Kahire’de yaptığı bir görüşmede, Mısır’ın Türkiye’ye mesafeli davranışından şikâyet etmesi üzerine Nâsır’ın devrim sonrasında, bir model olarak gördüğü Türkiye’nin kendisine karşı aldığı tavrı hatırlattığını söylemişti. Evet Mısır ile Türkiye bazen eşzamanlı bazen değişik zamanlarda benzeri deneyimleri yaşamış, benzer yönelimler içinde olmuşlardır. Mısır’da ulusalcı ve antiemperyalist hareketin öncüsü Nâsır, Mustafa Kemal’i örnek almıştı. Ama Mısır ile Türkiye’nin sosyal zamanlarının uyum sağlamasının mümkün olduğu anda, Türkiye başka ufuklara yelken açmış ve pek de âlâ mümkün olan yakın ilişkiler bu yüzden sağlanamamıştır. Son yıllarda, laiklik karşıtı güçlerin gittikçe güçlendiği Mısır’ın, Türkiye’nin geleceği olduğunu ileri sürenler arttı. Bu görüş gerçekleşir mi? Mısır nasıl bir Mısır olmaya doğru gidiyor? Geleceği Mısır olan Türkiye nasıl bir Türkiye olur? Bütün bunları yaşayarak göreceğiz. Ama şimdiden söyleyebiliriz ki, her iki ülkenin de tarihleri birbirleri için zengin örneklerle doludur. Mübarek’te bu yetki yok UTKU ÇAKIRÖZER MÜNİH Münih Güvenlik Konferansı’na katılmak için Almanya’ya giden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beraberindeki basın mensuplarına Türkiye gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kılıçdaroğlu, ana hatlarıyla şu değerlendirmeleri yaptı: Başkanlık tartışması: Halkın gündemini çalmak için bilinçli olarak gündeme getiriliyor. Kamuoyunun gündeminde işsizlik, yoksulluk var. Bunlar AKP gündeminde yok. Şu anda zaten fiilen başkanlık sistemi var. Cumhurbaşkanı’nı, Meclis Başkanı’nı, valileri, komutanları ve yargıçları belirleyen tek kişi. Valiler seçilsin diyor. Zaten seçilip atanıyor onun döneminde. Devletin değil iktidarın valisi olduklarını da itiraf ediyorlar zaten. Mübarek’ten fazla yetkisi var: Başbakan’ın Hüsnü Mübarek’ten daha fazla yetkileri var. Hâlâ yetkisizlikten şikâyet ediyor. ABD Başkanı’nda bu yetkiler yok. Daha ne olsun ki? Bir tek kalan yargıç olarak karar vermek. Onu da yakında yapacak. Zaten 23 Nisan Bayramı’nda koltuğuna oturttuğu küçük çocuğa “Başbakan sensin astığın ‘KKTC’DEKİ İNSANLARIMIZA NASIL BESLEME DERSİN’ Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıs’ta Türkiye aleyhine yapılan protestolara ilişkin “Ülkemizden beslenenlerin bu yola girmesi manidardır. Biz destekliyoruz, bunun karşılığının olması gerekmiyor mu? Türkiye aleyhindeki eylemlere zemin hazırlanması kabul edilemez. Şimdi bakıyorum, benden randevu istiyor, çağırıp kendisiyle konuşacağım, soracağız” sözlerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan sert tepki geldi. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Bu nasıl bir üslup? Nasıl kalkıp da KKTC’deki insanlarımıza ‘besleme’ dersiniz. Hem besleme diyor hem de ayağına çağırıyor. Görülmüş üslup değil. Kıbrıs halkının bu sözlere tepki göstermesini bekliyorum. Bakalım ne yapacaklar” dedi. astık kestiğin kestik” demişti. Şimdi ağır ağır asma kesme bölümüne gideceğiz, öyle anlaşılıyor. Yurtdışında sandık kurulmalı: Münih’teki görüşmelerimde Türk vatandaşlarının Almanya’da da oy kullanmalarının yolunun açılmasını isteyeceğiz. Aslında yasası çıkmasına rağmen gerçekleştirilmiyor. Bunu hükümetin sağlaması lazım. Daha önce seçimlerin geriliminin Almanya’ya yansıyacağı için huzursuzluk olabileceğini söylüyorlardı. Türklerin böyle bir gerilime sebep olacağını sanmıyorum. Hükümet kararlı tavır takınıp Alman makamlarını ikna etmelidir. Ortadoğu’ya Spartaküs lazım: Mısır’da olanlar sıcak olmakla beraber bir anlamda işsizlerin ve yoksulların başkaldırısı. Halkın özgürlük ve demokrasi talepleri, refah devleti ve sosyal devlet özlemleri var. O bölgeye bir Spartaküs gerekiyor. Bunu da halk çıkarmalı içinden. İçişlerine müdahale: Bu eylemleri farklı yere çekmektense, halkın talebini iyi okumak gerekiyor. “Tribünden seyretmeyeceğiz” demek içişlerine müdahale ederim anlamına gelir. O yüzden doğru yaklaşım değil. Mısır hükümeti de nitekim tepkiyi verdi, “Kendi işine bak” dedi. İçeride copla susturuyor: Kendi işimize baktığımızda da Mısır’a tavsiyemizin tam tersini görüyoruz. Mübarek’e “halkın sesine kulak ver” diyor, kendi halkımıza kulak vermiyoruz. Onları coplarla susturuyoruz. Bunu da dünya görüyor aslında. Bu çifte standart da iktidarın söylemlerinin samimi olmadığını açıkça göstermektedir. Başbakan kendisine oy vermeyen kitleleri halk olarak görmüyor. Bilinçli olarak Atatürk demiyorlar: İktidar Ortadoğu’daki olayları değerlendirirken bilinçli olarak Atatürk’ün isminden bahsetmiyor. Ortadoğu halkları Türkiye’nin modern yüzüne özenir ve kendi ülkesinde de böyle yaşamak isterken, bizim yöneticilerimiz de Arapların yöneticilerine özeniyor. Onun için de demokrasi özgürlük ve laiklikten bahsetmiyor. AKP’DE DENGELER DEĞİŞECEK Başkanlık gelirse Gül gidecek Başkanlık sistemine geçilmesi durumunda Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 5 yılla sınırlandırılacağı, Erdoğan’ın 2012’de ilk başkan olmak isteyeceği belirtiliyor. ERDEM GÜL HURŞİT GÜNEŞ: Halktan özür dileyecekler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Hurşit Güneş, Kocaeli’nde bir toplantıda “Kürtler eninde sonunda bizim kucağımıza oturacak” dediği haberlerini sert bir dille yalanlarken kendisinden ve halktan özür dilenmesini istedi. Güneş, dün düzenlediği basın toplantısında “ayıp nedir” ve “günah nedir” sorularını sormak için bu toplantıyı düzenlediğini bildirdi. Güneş, “Ayıp, masumları suçlamaktır. Ayıp, iftiradan medet ummaktır. Günah, vekilliğini yaptığı insanları yüzüstü bırakmaktır” derken, kendisini kınamak için basın toplantısı düzenleyen AKP’lilere şöyle tepki gösterdi: “ Kürt kardeşlerimizin onuru için konuştuklarını söyleyip, ağızlarından yalan ve iftiradan başka bir şey çıkmayanlara buradan sesleniyorum; O güzel insanların sevgisini hak etmiyorsunuz, değil onları savunmak, adlarını bile ağzınıza almaya hakkınız yok. Çünkü kendi içinizden biri ‘ikinci eşlerimiz Kürt olsun’ dediğinde sustunuz. Asıl Kürtlerin onuru o zaman ayaklar altına alınmıştı. Sahibinizden icazet alamadığınız için tek bir söz edemediniz. Benim Kürt kardeşlerimin onurunu savunmak sizin gibilere kalmadı zaten, boşuna yorulmayın.” Güneş, yalan haber yapanlar hakkında dava açacağını kaydetti. ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ısrarla gündemde tuttuğu başkanlık sistemi tartışması, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi tartışmasına yeni bir boyut kazandırdı. AKP’de, Erdoğan’ın, Gül’ün Çankaya’daki kalan süresini, başkanlık sistemi ile ilgili alacağı karara bağlı olarak belirleyeceği belirtiliyor. Erdoğan’ın başkanlık sistemine ilişkin açıklamaları, AKP’de seçim sonrası için alınan pozisyonların da tartışılmasına neden oldu. AKP’de yapılan değerlendirmelerde başkanlık sistemi tartışmasından etkilenecek ilk isim olarak Gül öne çıktı. Gül’ün görev süresine ilişkin parti içindeki belirsizlik sürerken, Erdoğan daha önce kararın YSK’ye bırakılması gerektiğini söylemişti. Ancak tartışmadan hemen önce AKP yönetimi bu konuda görüş değişikliğine gitti. Parti yönetimi, bu konuda inisiyatifin YSK’ye bırakılmaması, “Son kararın Meclis tarafından verilmesi gerektiği” görüşünde birleşti. Edinilen bilgilere göre Erdoğan, Gül’ün Çankaya’da daha kaç yıl kalacağına başkanlık sistemi ile birlikte karar verecek. Buna göre seçimler sonrası Erdoğan, anayasa değişikliği paketiyle başkanlık sistemini de gerçekleştirirse, “Gül kararını” da verecek. Başkanlık sistemine geçilmesi durumunda Gül’ün görev süresinin 5 yılla sınırlandırılacağı, Erdoğan’ın 2012 yılında ilk başkan olmak isteyeceği belirtiliyor. AKP’de, Erdoğan’ın seçimden yüzde 45’in üzerinde oyla çıkması durumunda başkanlık sistemine geçilmesini gerçekleştirirse, geçen süre içinde oy kaybı olacağı kaygısıyla daha fazla beklemeden bunu uygulamaya geçireceği, Gül’ün 5 yıllık süresinin dolmasının ardından 2012’de “ilk başkan” olmak isteyeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Parti ne olacak Avukatlar iş bıraktı İzmir Barosu’na bağlı avukatlar, Yargıtay ve Danıştay’ın yapısının değiştirilmesiyle, ülkenin “dikta” rejimine dönüşeceği uyarısı yaparak dün duruşmalara girmeme eylemi gerçekleştirdi. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, İzmir’de avukatların yüzde 85’inin duruşmalara girmediğini bildirdi. Avukatlar günlerini İzmir Adliyesi’ndeki odalarında ve baro binasında eğitim alarak geçirdi. Pekdaş, tüm ilçelerdeki avukatların eyleme katıldığını, tutuklu ve acil olan davalar dışında duruşmalara girilmediğini söyledi. Yargıtay ve Danıştay’la ilgili değişiklik yasa tasarılarının, TBMM Adalet Komisyonu’ndan bir günde, “jet” hızıyla geçtiğine dikkat çeken Pekdaş, “Yargıdaki iş yükü bahane edilerek Yargıtay’ın ve Danıştay’ın niteliği değiştirilmeye çalışılıyor. Yargı yürütmenin denetimi altına sokulma gayreti içinde. Bu da diktaya dönüşecektir. Kamuoyunun dikkatini çekmek için duruşmalara girmeme kararı almıştık” dedi. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) AKP’de, Erdoğan’ın başkanlık sistemindeki ısrarının nedeni konusunda ise, sistem değişikliğine gitmeyip Gül sonrası Cumhurbaşkanı olma konusunda karar veremiyor oluşunun altı çiziliyor. AKP’de Erdoğan’ın karar verirken en önemli kaygılarından birinin “partinin geleceği” olduğuna vurgu yapılıyor.AKP’lilerin değerlendirmelerinde, “Erdoğan mevcut sistemle Köşk’e çıkarsa parti asla bir daha bu gücünü koruyamaz. Gül gelse bile koruyamaz. Erdoğan, arkasında bıraktığı partinin geleceğinden emin olmadıkça adım atmaz. Ama başkanlık sisteminde böyle bir sorun yok. Erdoğan yürütmenin tek patronu olarak partinin de başında olacağı için başkanlık sistemi konusunda daha istekli” görüşleri dile getirildi. Şahin ve Arınç’a da yer yok AKP kulislerinde ayrıca Gül’ün yanı sıra sisteme “çekinceleri” olduğunu ifade eden TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a, güçlü ve etkili bir pozisyon kalmayacağı da ifade ediliyor. [email protected] MISIR TİPİ AYAKLANMA İSTEDİ ANAYASAYI İHLALLE SUÇLANIYOR CENAZE TÖRENİ YARIN Engin Aydın yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Halkçı Parti kurucularından hukukçu Engin Aydın dün Ankara’da yaşamını yitirdi. İsmet İnönü’nün CHP Genel Başkanlığı döneminde Giresun Gençlik Kolları’nda siyasete katılan Aydın, 12 Eylül darbesinden sonra CHP’nin kapatılması üzerine Necdet Calp ile birlikte Halkçı Parti’yi kurmuştu. Darbeyi yapan cunta tarafından veto edilen Aydın, daha sonra hukuk adamı olarak hizmetlerde bulunmuş, Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık’ta danışmanlık yapmıştı. Öcalan: AKP kendi gladio’sunu oluşturuyor Yurt Haberleri Servisi Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmeler dün örgüte yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı’nda yayımlandı. Celal Talabani’nin Kürt sorununun çözümünde rol almasını, arabulucu olmasını isteyen Öcalan, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklananların bir bölümünün sorunun savaşla çözülemeyeceğine inananlar olduğunu ileri sürerek bu kesimin tasfiye edilirken savaşmayı ve çatışmayı sürdürmek isteyen kesimlerin “özel gladio içinde tutularak, yola devam edildiğini” ileri sürdü. Devrimci Karargâh örgütü soruşturması kapsamında tutuklanan eski emniyet müdürü Hanifi Avcı’yı örnek olarak gösteren Öcalan, ABD’nin AKP ile anlaştığını belirterek “Kürtlerin soykırımı konusunda anlaşıldı. Bunun karşılığında AKP’nin kendi özel gladio’sunu oluşturmasının yolu açıldı” iddiasında bulundu. Sorunun çözümü için İmralı’da kendisiyle görüşen ve çözüm için çabalayan yaklaşımlarını olumlu bulduğu askeri yetkililerin tasfiye edildiğini söyleyen Öcalan, mart ayının sürecin olumluya mı evrileceği yoksa bir tıkanmaya mı dönüşeceği konusunda belirleyici bir ay olacağını ifade etti. Kürt sorununun çözümü konusunda Diyarbakır halkının da Mısırlılar gibi sokağa çıkmasını isteyen Öcalan, “Diyarbakır’da halk, Mısır’daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir” diye konuştu. YÖK Başkanı Özcan’a ‘türban’ soruşturması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkında, “türban” konusunda İstanbul Üniversitesi’ne (İÜ) gönderilen yazıyla “Anayasayı ihlal ve halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik” suçunu işlediği savıyla başlatılan soruşturmada verilen “takipsizlik kararı” kaldırıldı. Özcan, birkaç ay önce, İÜ’ye bir yazı göndermiş, derslere türbanlı giren öğrencilerin çıkartılmamasını, aksini uygulayan öğretim üyeleri hakkında da disiplin soruşturması açılmasını istemişti. Bunun üzerine, TGB Ankara İl Sekreteri Osman Erbil, Özcan hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Savcı M. Şahin Tanrıöver de “Kovuşturma açılmasına yer olmadığına” karar vermiş, Erbil ise karara Sincan Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz etmişti. Mahkeme Başkanı Osman Kaçmaz’ın verdiği kararda, “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar hukuktan yoksun olup, usul ve yasalara da aykırı olduğundan itirazın kabulüyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmektedir” denildi. Özcan ise sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta kendisine ve Hukuk Müşavirliği’ne kararın ulaşmadığını belirtti. ‘RUH İKİZİ’ KIZDIRDI Erdoğan, blog yazarı öğrenciye dava açtı KIVANÇ EL Ergenekon’dan sonra rahatsızlanmıştı Geçen haziran ayında yitirdiğimiz gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarımız İlhan Selçuk’un yakın dostlarından olan Aydın son Ergenekon dalgalarında gözaltına alınmış, bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmıştı. Aydın, serbest bırakıldıktan bir süre sonra rahatsızlanmıştı ve uzun süredir de tedavi görmekteydi. Aydın’ın cenazesi, yarın Kocatepe Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “Öğrencilerimizin ‘özgür ve rahat’ derslere katılmalarını desteklemenin suç sayılmasını kamuoyunun takdirine bırakıyorum. YÖK ‘statükoyu’ değil ‘değişimi’ temsil edecektir” ifadelerini kullandı. C MY B C MY B ‘YÖK değişimden yana’ ANKARA “Beyn.org” adlı kendi blog sayfasında çeşitli yazılar kaleme alan üniversite öğrencisi Barış Ünver (22) referandum sürecinde AKP ve açılımı eleştiren bir yazı kaleme aldı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın meydanlarda söylediği “CHP, MHP terör örgütüyle ruh üçüzü oldu” sözlerine atıfta bulunan Ünver, Abdullah Öcalan’ın devlet ile olan temasının da değerlendirildiği yazıda Erdoğan ile aynı kelimeler kullanılarak, “Erdoğan da Öcalan ile ruh ikizi oldu” dedi. Bu yazı üzerine Erdoğan, üniversite öğrencisi hakkında suç duyurusunda bulundu. Erdoğan suç duyurusunda, “kişilik haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü gayri kabil hakaretlerde bulunulduğunu” iddia etti. Suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Savcısı Osman Atalay, Ünver hakkında 2 yıl hapis istemiyle Sulh Ceza Mahkemesi’ne dava açtı. Ünver, soruşturmada alınan ifadesinde, yazının amacının sadece eleştiride bulunmak olduğunu, hakaret amacı taşıyan kelimeleri kullanmadığını vurguladı. Ünver, ceza alırsa, atama veya seçilmeye tabi tüm memur hizmetlerinden de yararlanamayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle