18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Y B Y B B Y Y Y Y Y Y Y Y 6 2 8 4 15 12 12 6 8 9 9 9 9 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y B Y Y Y Y Y Y Y Y K K 11 11 5 15 17 17 11 14 11 11 5 7 1 HABERLERİN DEVAMI Oslo K 1 Belgrad Helsinki PB 9 Sofya Stockholm PB 1 Roma Londra Y 9 Atina AmsterdamPB 7 Zürih Brüksel Y 6 Moskova Paris PB 9 Aşkabat Bonn B 6 Taşkent Münih K 5 Baku Berlin PB 2 Bişkek Budapeşte K 4 Tiflis Madrid PB 17 Kahire Viyana K 4 Şam PB K Y Y K K K PB PB K PB PB Y 9 2 11 10 4 8 1 2 5 5 4 20 15 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu Marmara’nın doğusu İzmir dışında Ege bölgesi geneli Akdeniz, İç Anadolu’nun güney ve batısı, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Malatya dışında Doğu Anadolu bölgesi geneli, Güneydoğu Anadolu ile Kırklareli, Samsun, Çorum çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı iç ve batı bölgelerde 1 ile 3 derece artacak. 27 ŞUBAT 2011 PAZAR TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Şubat GÜNCEL Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK ve ekonomik konuların yanı sıra Kürt sorununa doğrudan çözüm önerileri hazırladığını görünce fena halde rahatsız oldu. Dersim olaylarıyla ilgili biriki belge açıklayacağını söyledi. Asıl amacı gerçeklerin ortaya çıkması değil. Asıl amacı dar ve kör particilik anlayışıyla, Dersim’de yaşanan dramatik olayların sorumluluğunu bir iki belgeyle yine CHP’ye yüklemek ve bölge halkı indinde karalamak! CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şayet konunun kamuoyunda gerektiği biçimde anlaşılmasını istiyorsa Başbakan’ın, devlet arşivindeki Dersim belgelerinin hepsini açıklamasını istedi. RTE ise atv gibi iktidar partisine oynayan bir kanalda, Sabah gibi AKP’nin yoldaşı, yandaşı bir gazetenin yazarlarıyla yaptığı söyleşide Kılıçdaroğlu’na verdiği yanıtta, başka türküler seslendirdi. “Bu konuda yanlış anlama varmış” diye başladı, devam etti: “Bir defa” Kılıçdaroğlu Başbakanlık arşivini kastediyorsa, bu arşiv herkese açıkmış. Yok eğer CHP Genel Başkanı, “Beyefendiden Dersim ile ilgili ‘bilgi’ almak istiyorsa, daha önce açıkladığı belgeler gibi bundan sonra da bazı belgeleri ‘vakti saati geldiğinde’ açıklayacakmış!” Bir genel başkan, devlet arşivlerini açıklama yetkisini elinde bulunduran sorumlu hükümetten, gerçeklerin olduğu gibi ortaya çıkması için arşivlerdeki belgelerin bir ikisini değil, bütününü açıklamasını istiyor. Üstelik sıfatı Başbakan, öteki genel başkan; tecahülü arifaneden gelerek diğer partinin önerisine yan çiziyor. Türkçesi kaçak güreşiyor. Kimi gerçeklerin sömürdüğü ve sömürüldüğü gibi olmadığını ortaya çıkaracak devlet arşivlerini “açarım” diyemiyor. Kılıçdaroğlu, kaçağın arşivleri açmayacağını değil, açamayacağını bildiği için, bir ikinci hamle yapıyor: Genelkurmay’ın arşivlerini de açıkla! Hazretten ses yok. Lakin çağrısına ikinci elden bir yanıt. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’ten… Ama ne yanıt? “Gerek Genelkurmay arşivindeki belgelerin gerekse Başbakanlık arşivindeki belgelerin incelenmesi sonucunda” … asıl foyası ortaya çıkacak olan CHP imiş. Ya’vu asıl sorun da bu zaten. Sizin bilinen amacınız doğrultusunda belgeleri inceleyerek kamuoyunu yanıltmanız değil istenen. AKP’nin olayların saptırılmasını, partisel amaçlarla kullanılmasını önlemek için arşivlerin bütünüyle açıklanmasıydı istenilen. Bu adamların nalıncı keseri gibi her olayı kendilerine yonttuğunu kimi saftirikler, yandaşlarla yalakalar dışında hâlâ bilmeyen kaldı mı acaba? Medyamızın da maşallahı var: Hükümeti öven manşet başlıkları esirgemeden kullanıyor... Libya’daki kanlı, yağmalı, saldırgan olayları gecikmeli olarak fark eden hükümetin oradaki vatandaşlarımızı tahliye hareketini, medyamız “Cumhuriyet tarihinin ve yüzyılın en büyük tahliye olayı”, Türkiye’yi dünyada böylesini beceren tek ülke diye göstererek hükümeti onurlandırdı. Onur Öymen, bir milletvekili. Ne ki böylesine palavra iddia ve övgülere limon sıkacak bilgi birikimiyle her zaman ses getiren bir diplomat, siyasetçi. Tarih bilmeyenlere şöyle basit bir tarih dersi veriyor: “…1975 yılında Güney Kıbrıs’ta kalan ve İngiliz üslerine sığınan 60 bin (yazı ile altmış bin) yurttaşımızı iki haftadan az sürede tahliye ettik. 10 gün içinde havadan taşıdığımız yurttaşlarımızın sayısı 9391 idi…” Sen gel de kimilerine, bu türden ama zamanın hükümetleriyle medyasının büyütmediği gerçekleri, örneğin 2. Dünya Savaşı’nda ağır ateş altındaki İngiliz askerlerini Fransa’nın kuzeyinden kurtaran tarihsel tahliye olaylarını anlatabilirsen, anlat! Hadi tahliyeleri abartmadan edemiyorsunuz. Hiç değilse, Tunus’taki isyandan sonra Kuzey Afrika ülkelerine domino etkisi yaparak benzeri olayların Libya’yı da saracağını önceden kestiremeyen hükümet zafiyetini irdeleseniz ya! Trablus Büyükelçiliği’nin 18 Şubat’ta, Libya’da olayların başlamasından 48 saat önce “orada benzeri olayların beklenmediğini, bu nedenle müsterih olunmasını” duyurduğunu, üstelik bu duyumun sonradan büyükelçilik internet sitesinden acele kaldırıldığını neden saklıyorsunuz? …ve fakat: Başbakanlık’ın aynı duyumun çok sonradan başmüşavirlik internetinden de kaldırdığını neden yazıp neden üstüne gitmiyorsunuz? Bu yanlış da değil, basiretsizlik kanıtlayan duyumlar… Hükümetin olayların başlamasından günler sonra denizden de tahliye hareketine girişmesi, yüzyılın ve Cumhuriyet tarihinin en büyük tahliyesi üzerine daha bugünden düşen gölgelerdir. Arkası gelecek… TV ağzı ile söyleyelim: Az sonra! BOP. Büyük Ortadoğu Projesi!.. ABD Başkanı Obama’nın başkanı olduğu bir proje!.. Anımsadınız mı? Bir süredir Ortadoğu ülkeleri korkunç bir karışıklık, hatta iç savaş içinde! Ölenler, yaralananlar!.. Herkes birbirine düşman! Ülkenin seçimle işbaşına gelmiş liderleri kaçıyor. Kimi de meydan okumayı sürdürüyor. Kaddafi gibi, yüzlerce insanın öldürülmesine yol açanlar da var... Ne oldu bu Magrip ülkelerine? Avrupa’nın güneşin battığı yer anlamına gelen, Magrip saydığı ülkelere? BOP sonunda yürürlüğe mi kondu? Bütün bu işlerin Şunu Bir Anlatan Çıksa! ardında BOP mu var? Kaddafi’nin, Amerikan uçaklarının yıktığı sarayında yaptığı son konuşmasında dediği gibi, ABD mi bütün bu başkaldırıları kışkırtan? BOP Ortadoğu’yu belli bir çizgiye getirmek için hazırlanan bir plan, bir hesap! Dedikleri gibi, bir proje!.. Bizim Başbakan Tayyip Bey bu BOP’un asbaşkanlarından biri değil mi? Bunu kendisi TV’lerde kaç kez söylemedi mi? Gururla, iftiharla, sevinçle!.. Neydi bu proje? Anlatan da çıkmadı. Asbaşkanımız bile bu projenin amacını, niyetini anlatmadı. Şimdilerde anlaşılıyor, Kuzey Afrika’nın ve Ortadoğu ülkelerinin yeniden belli bir düzene sokulması imiş!.. Tunus da, Mısır da, Yemen de, Libya da, bu gidişle Cezayir de, Fas da, bir süre sonra başka Asya ülkeleri de BOP’un programında yer alacak!.. Yaşaması, yönetimi bambaşka bir biçime sokulacak... BOP’un öteki asbaşkanları kim, bilmiyoruz! Herhalde Bin Ali, Kaddafi, Mübarek değilmiş ki hepsi tepetaklak edildi! Şimdi yerlerini BOP’un, açıkçası ABD’nin istediği kişiler alacak! Böylece Tayyip Bey’in dilinden düşmeyen “ileri demokrasi” de böyle kurulmuş olacak... Postal… Onun kulağına fısıldadım: “Bizi bırakıp bırakıp erken gidiyorsunuz…” Belli ki hiçbir şey anlamadı… Bu kez kulağına “kemik” dedim, zıpladı, kuyruğunu salladı, sevindi, demek ki anladı… O evimizin en küçüğü… Cunda’da annesinin yanında yuvarlana yuvarlana yürürken, ayakları çok büyük olduğu için adını “Postal” koymuştuk. Sonbaharda kardeşleri paylaşıldığında onu kimse istememişti. Postal’ı arabamıza alıp Ankara’ya doğru yola çıktığımızda, adanın kışında kendi karnını zor doyuran annesi arabanın arkasından koşmuştu gücü bitene kadar. Arabanın içinde ise Andree ile ikimiz ağlıyorduk… Sonradan komşular, annenin en son tepeye kadar gidip oradan arabanın gittiği yöne bakakaldığını, kimi günler o tepeye çıkıp saatlerce yola baktığını anlatmışlardı. Postal büyüdü… Siyahbeyaz benekleri olan, upuzun kulaklı, çok yakışıklı bir köpek oldu… Evimizin minik oğlu… En son lambaları söndürmeyi öğrendi. Uykusu gelince, misafirler otururken gidip burnu ile lambaları söndürüyor. Zaten biraz sonra misafirler “Geç oldu” diyerek kalkıyorlar. Uykusu kaçıp da lambaları ilk yaktığında ise bütün gece evde hırsız aramıştık… O hırsızı bulamamamızdan sıkılıp lambayı yeniden söndürene dek… Dün gece başını okşarken kulağına öyle dedim: “Bizi erken erken bırakıp gidiyorsunuz… Pako, Gorbi, Rok böyle yaptılar… Yaşamlarınız çok kısa… Bir anda şu ev boşalıyor siz gidince… Ellerimizde sizden kalan tasma, ağlayarak oda oda sizi arıyoruz… Eşe dosta sizi anlatmaya çalışıyoruz, çoğu kimse bu özlemi anlayamıyor… Anılarınızı birbirimize anlatıyoruz, aslında kendi kendimize... Bazen komik olanlarına gülüyoruz, yine de burnumuzu çekerek… Belki de sizleri sevmek uğruna, o acıları çekmeyi peşinen kabulleniyoruz… Çünkü sizde olan, bizlerde olmayan çıkarsız bir sevgiyi tanımaya değer…” İrticayla Mücadele Planı’nda tek tutuklu sanığın babası olduğunu söyleyen İrem Çiçek: Bu senaryo bitmez AL CAN ULUDAĞ ANKARA Avukat İrem Çiçek, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı” iddialarıyla ilgili davada tek tutuklu sanığın babası Kurmay Albay Dursun Çiçek olduğuna dikkat çekerek, “2 yıldır devam eden bu kâbus daha ne kadar sürecek” diye sordu. Çiçek, dava kapsamında eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile Orgeneral Hasan Iğsız’ın tanık olarak dinlenerek, gerçeklerin ortaya çıkmasını istedi. Çiçek, “Sözde hazırlandığı iddia edilen ‘ rtica ile Mücadele Eylem Planı’ çerçevesinde Orgeneral lker Başbuğ, Orgeneral Hasan Iğsız ve ihbar mektubunda adı geçen albayların tanık olarak dinlenmesini istiyoruz” dedi. Avukat İrem Çiçek, önceki gün Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından sözde “İrtica İle Mücadele Planı”nın uygulamaya konulması iddiasıyla ilgili İlhan Cihaner’in de yargılandığı davada yapılan usul hataları sebebiyle yeniden bir iddianame hazırlanmasına karar verildiğini anımsattı. Bu aşamada, İrtica İle Mücadele Planı’nın hazırlandığı ve uygulamaya konulduğuna ilişkin iddialarda adı geçenler arasında tek tutuklu sanık olarak babası Dursun Çiçek’in yargılandığına dikkat çeken İrem Çiçek, “isyanını” şu sözlerle dile getirdi: ‘Nereye kadar?’ “Biz oluşan mağduriyetin engellenmesi ve gerçeklerin bir an önce ortaya çıkmasını amaçlıyoruz. Bu amaç doğrultusunda sözde hazırlandığı iddia edilen planın, hazırlanması için emir verdiği söylenen Orgeneral İlker Başbuğ, Orgeneral Hasan Iğsız ve ihbar mektubunda adı geçen albayların İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak dinlenmesini ve yine Erzincan dosyası sanıkları ile aynı mahkemede bir an önce yargılanarak gerçeklerin ortaya çıkmasını talep ediyoruz. Bu süreç ise olduğu yerde saymaya ve hatta yalnızca babamın tutukluluğunu sürdürmeyi amaçlayan odakların ekmeğine yağ sürmeye devam ediyor. Şimdi soruyorum size, babam Erzincan iddiaları ile ilgili olarak tekrar bir iddianame hazırlanmasını tutuklu olarak boşu boşuna cezaevinde mi bekleyecek? 2 yıldır devam eden bu kâbus daha ne kadar sürecek? Ne kadar daha iftira atanlar ve buna ortak olanlar ortaya çıkarılmayacak?” Belki Yargıtay’ın Erzincan’a gönderdiği dosyayla ilgili bir iddianame bile düzenlenmeme ihtimali olduğunu kaydeden Çiçek, “Bugüne kadar sunduğumuz deliller iddiaların ne kadar mesnetsiz birer iftira olduğunu ortaya çıkardı. Fakat bunu bir türlü kabul etmek istemeyenler bu İrtica ile Mücadele senaryosunu ne kadar daha uzatacaklar ve babamı tutuklu yargılayacaklar? Neden babam tutuklu?” diye konuştu. ‘ ddialar iftira’ Hocalı katliamına protesto Azerbaycan Birlik Teşkilatı, Azerbaycan’ın Hocalı kentinde, 19 yıl önce 613 kişinin öldürülmesini protesto etti. Taksim Meydanı’nda toplanan grup, öğle ezanının okunmasıyla birlikte kendilerini yere attı. Katliamda öldürülen 3 yaşındaki bir çocuğun fotoğrafının yer aldığı maskeler takan eylemciler, ezanın bitişiyle tekrar hayata döndü. Azerbaycan Birlik Teşkilatı Eşbaşkanı Nurlan Kerimov, 26 Şubat 1992’de Rus 366. Motorize Piyade Alayı’nın desteğindeki Ermeni güçlerin Azerbaycan’ın Hocalı kentinde insanlık tarihine kara bir leke olarak geçen cinayetler işlediklerini söyleyerek, “Sivil, silahsız Azerbaycan Türkleri, çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan katledildi” dedi. BELÇ KA BASININDAN ÇARPICI DD A Fehriye Erdal öldürülmüş olabilir BRÜKSEL (AA) Belçika’da aynı grup bünyesinde yayın yapan yerel gazeteler Gazet van Antwerpen ve Het Belang van Limburg, Sabancı cinayeti zanlılarından DHKPC’li Fehriye Erdal’ın ölmüş olabileceğini yazdı. Gazetelere konuşan ve adı açıklanmayan savcılık kaynakları, artık yaşamadığı düşüncesiyle Erdal’ı aktif olarak aramadıklarını belirterek, tekrar tekrar gündeme getirmek yerine bu dosyayı kapatmanın daha iyi olduğunu savundu. Gazetelere göre savcılık kaynakları “Erdal, küçük bir balıktı ama çok şey biliyordu ve saklanması karşılığında birilerinden epey para alıyordu” ifadesini kullandı. Sabancı Holding Otomotiv Grubu Başkanı Özdemir Sabancı, ToyotaSA Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe’nin 9 Ocak 1996 tarihinde öldürülmesinin zanlılarından terörist Erdal’ın Türkiye’ye iade edilmesi talebi Belçika yargısında karşılık bulmamıştı. Belçika, Fehriye Erdal’ı 26 Eylül 1999’da Neşe Yıldırım adına düzenlenen sahte pasaportla yakalamasına rağmen, Türkiye’nin iade taleplerini sürekli reddederken teröristin siyasi sığınma başvurularını da geri çevirdi. Savcılık ve polis kaynaklarına dayandırılan Erdal’ın ölmüş olabileceği yönündeki haberin, 1 Mart’ta Belçika’ya gelecek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ziyaretinin hemen öncesinde yayımlanması dikkati çekti. Kayıp yakınlarına destek veren CHP stanbul Milletvekili Çetin Soysal: Gerçek Ergenekon bulunsun Kayıp yakınları, 309. kez stanbul’da, 109. kez ise Diyarbakır’da bir araya geldi. İSTANBUL/DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Cumartesi Anneleri’nin 309. kez gerçekleştirdiği oturma eylemine CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Gözaltı Kayıplarını Araştırma Alt Komisyonu üyesi Çetin Soysal da destek verdi. Soysal, şunları söyledi: “Gerçek Ergenekon 1 Mayıs 1977’de başlastanbul’da kayıp yakınları tarafından yapılan eyleme CHP stanbul Milletvekili Çetin Soysal destek verdi. dönemin eli kanlı katillerini ortaya çıkarağız.” iyarbakır’da eylem D mıştır, 1978 Maraş katliamını yapmıştır. 1980’de yüzlerce insanın katlini sağlayan Ergenekon’dur. O dönemde görev alanlar, emniyet müdürleri, kurulan masalar, işkence yapanlar belli ama ne yazık ki hâlâ ortaya çıkaramadığımız bu gerçekleri artık ortaya çıkartma mız gerek. Anaların verdiği bu mücadelenin gereğini TBMM yapmak zorundadır. Bizler yapmak zorundayız. Sonuna kadar gideceğiz. O İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın” sloganıyla her hafta düzenlediği oturma eylemi 107. haftasında Diyarbakır’da Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Raci Bilici, hükümetin adım atmaması nedeniyle PKK’nin ilan ettiği eylemsizlik kararının tehlikeye düştüğünü belirtti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle