19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 ARALIK 2011 PERŞEMBE 6 HABERLER Bozkurt, Aydınlık’ın yazdıkları için değil yazmadıkları yüzünden suçlandığını vurguladı ve ekledi: Değer vermediğimiz kâğıt parçaları bir gazeteyi Ergenekon üyesi yaptı ‘Alçakça komplo’ İstanbul Haber Servisi Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk, gazetedeki arama sürecine ve iddialara ilişkin Taraf yazarı Yasemin Çongar’a verdiği yanıtta, aramayı “alçakça bir komplo” olarak değerlendirdi. Bolluk, Çongar’ın yazısında, 19 Ağustos 2011’deki baskında el konulan eposta yazışmalarıyla ilgili emniyet yetkililerine, “Kendi payıma bu tür bir haberleşmenin hiçbir zaman içinde olmadığımı bildiğim için, rahatlıkla söyleyebilirim ki, emaillerde yansıyan ilişki külliyen yalandır. Anlaşılan, böyle bir düzmece haberleşme metni üzerinden bir yandan Başbakan Erdoğan ve savcı Kansız ve tabii halen devam eden davalar yıpratılmak istenirken, bir yandan da benim şahsımda Taraf gazetesinin adı kirletilmek isteniyor. Bu sahte belgelerin bir gazetenin bürosunda ele geçmiş olması ise yapılmak istenen operasyonun kirliliğini arttırıyor” ifadesini verdiğini kaydetti. Bolluk, “Aydınlık gazetesinin Başbakan Erdoğan, savcı Cihan Kansız ve Çongar arasındaki yazışmaları gösteren epostaları haberleştirmediğini” vurgulayarak “Bu yazışmaların ‘sahte oduğunu’ ve ‘deli saçması’ olduğunu düşünmüştür. Aydınlık’ın değer vermediği kâğıt parçaları, başarılı bir gazete sahibini ‘Ergenekon terör örgütü üyesi’ yapıyor. Aydınlık bunları yayımlasaydı, ‘Taraf gazetesine ve bu soruşturmayı yürütenlere yönelik bir komplonun içine girmiş olacaktı’ diyorsunuz. Peki, yayımlamadığı için Mehmet Sabuncu’nun evinin basılması, gözaltına alınması, terörle suçlanması ve gazetemiz aleyhine asılsız haberler yapılması bir komplo değil mi?” Aydınlık Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Bozkurt ise Aydınlık gazetesinin yazdıklarından değil, yazmadıklarından suçlandığını belirterek, arama kararında gözaltı gerekçesi olarak, “Soruşturma kapsamında daha önce yapılan aramada Başbakan, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı ve ulusal yayın yapan bir gazetenin yazarı arasında, yürütülen soruşturmayla ilgili dışarıdan talimat verildiği izlenimi oluşturacak şekilde mail yazışmalarının yapıldığına dair bir kısım örgütsel nitelikli dokümanların elde edildiği belirtiliyor” dedi. Bozkurt “Bu dokümanın Ergenekon terör örgütünün ‘Lobi’ kapsamında belirtilen ‘DezenformasyonKara Propaganda’ faaliyeti kapsamında hazırlandığı iddia edilmektedir. TCK’de ‘DezenformasyonKara Propaganda’ diye bir suç tanımı yoktur. Bu Ergenekon savcılarının ürettiği bir suç tanımıdır. Bugün ‘kuvvetli suç şüphesi’ denilen o kâğıt parçası eposta çıktılarından ibarettir” ifadelerini kullandı. Fotoğraf: UĞUR DEMİR AKP Neden Dünyayı ‘Takmıyor’? Aydınlık’ın sahibi Mehmet Sabuncu’nun gözaltına alınması ile muhalif medyaya yönelik polisiye ve yargısal sindirmesusturma operasyonları sürüyor. Aydınlık ve Ulusal Kanal gibi muhalefetini siyasal planda oldukça sert ve içerikli olarak sürdüren medya, polisiye yöntemlerle ezilmeye çalışılırken... büyük patron medyasının ise aba altından sopa ile iktidar yanlısı yayına zorlandığını dünya âlem biliyor. Patronlara Doğan Medya örneği yaratıldı, vergiler salındı, onların pek çoğu haksız çıktı mahkemelerde... Ama önemli olan yıllar sürecek bir mahkeme baskısı ile Doğan Medya üzerinde ipotek kondu... Diğer büyük patron medyaları da Doğan Medya örneğini içselleştirdi ve kendilerine “çeki düzen” verdi. Böylece bir zamanların ünlü kanalları tatlı su yayıncılığına başlayarak seyircilerini büyük ölçüde kaybettiler... AKP iktidarının tek ölçüsü var “demokrasi oyunlarında”. Meşru ve hukuki zeminde iktidara ve düzene muhalefet eden partilere ve medya organlarına karşı tavrın... Muhalefeti, düzenin normal bir olgusu olarak kabul ediyor musun, yoksa etmiyor musun.. Ediyorsan oyunu kurallarına göre oynuyorsun... Etmiyorsan, demokrasi dışı bir iktidarsın ve hızla tek parti diktatörlüğüne ve daha ötesi faşizme yelken açıyorsun demektir. Bugün medya üzerinde iktidarın açık ve kapalı terörü esmektedir... ABD dahil, AB ve uluslararası kuruluşlar, özellikle son iki yıldır, ülkemizde basın özgürlüğünü ayaklar altına alan iktidar ve uygulamalarına dikkat çekiyor ve medya özgürlüğü ile demokrasi arasındaki bire bir ilişkiyi vurguluyorken... AKP iktidarının bütün bunları “iplememesini” nasıl yorumlayacağız? ??? Ergenekon “açık örgüt kazanı”na, 45 yıldan beri, eski veya yeni ortaya çıkan veya çıkacak olan rejimiktidar muhaliflerini durmadan atmaları, iktidarın dünyada yeni keşfettiği bir “muhalif temizleme” yöntemi olsa gerek. Düşünün 3 yıl önce başlamış bir davaya, sürekli olarak “Vay sen de Ergenekon’dansın..” diyerek eklemeler yapması, olacak şey değil.. Zaten bir süredir iktidar yanlısı besleme medya ve yazarlar ve Ergenekon tezgâhını kuranlar, “Ergenekonu uyutuyorlar... hepsini salıverecekler bu gidişle..” biçiminde ortalığı velveleye veriyorlardı. Belli ki istekleri, Ergenekon kazanının altına “yeni insanlar” sürmek ve kazanın yeniden kaynamasını sağlamaktı... Şimdiki tutuklamaların bir amacı bu... İkinci amacı, “Ergenekon canavarı”nın hâlâ canlı olduğunu aptallara göstermek.. Üçüncü amacı da kurmak istedikleri tek parti diktatörlüğü yolunda ilerlemek.. Ergenekon davası uzun zamandır artık bir “Van Gölü Canavarı”dır! Bugünkü tutuklamaların diğer bir yönü de şudur: İktidar, Suriye üzerinde savaşçı baskısını arttırdıkça, içeride polisiye önlemlerini ve baskıları da arttırma yolundadır. Amerikalılara ve Avrupalılara, “Suriye’yi halletmede benden daha iyisini bulamazsınız” mesajını ne kadar güçlü verirse, bu ülkelerin, AKP iktidarının totaliter uygulamalarına göz yumacağını düşünüyorlar! Türkiye giderek daha zor dönemeçlere giriyor... ‘Üstümüze faşizm geliyor’ Ergenekon soruşturması kapsamında Aydınlık Gazetesi Sahibi Mehmet Sabuncu ve 3 kişinin gözaltına alınması dün Aydınlık çalışanları, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) ve yurttaşlar tarafından protesto edildi. Taksim’deki Aydınlık gazetesinin önünde toplanan grup “Ergenekon Örgütü”nün faa ‘Yazmadıklarımızla suçlanıyoruz’ liyetlerini yürüttüğü iddia edilerek önceki gün gözaltına alınanların serbest bırakılmasını istedi. Galatasaray Meydanı’nda grup adına açıklama yapan gazeteci Halil Nebiler, 4 yıl içinde Aydınlık’a 8 kez baskın yapıldığını belirterek, “Tüm Türkiye tehdit altında. Üstümüze faşizm geliyor. Buna karşı gelmek için bir arada olmamız gerekiyor” dedi. Eyleme Tuna Kiremitçi, Şükran Soner ve Can Ataklı’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci yazar da destek verdi. ‘eposta suç unsuru sayılamaz’ rgenekon soruşturması kapsamında Aydınlık Gazetesi Sahibi Mehmet Sabuncu’nun gözaltına alınmasına “elektronik postaların” gerekçe gösterilmesini değerlendiren İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. A. Timur Demirbaş, “Bu tür mailler herkese gelebilir. Bu bir tuzak da olabilir. Türkiye son dönemlerde, AİHM tarafından mahkum edileceği olaylara imza atıyor” dedi. Demirbaş, “Artık üç kişinin, bir araya geldiği zaman bile, ‘örgüt üyeliği’ suçlaması ile gözaltına alınabileceğini” söyledi. Demirbaş, herhangi bir kişiye gelen E elektronik postanın “suç unsuru” sayılamayacağına dikkat çekti. “Bir hukukçu olarak Türkiye’de son dönemde yaşananları anlamakta güçlük çekiyorum” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Demirbaş, “İfade özgürlüğünün suç unsuru oluşturması kısmında bazı olayların gerçekleşmiş olması gereklidir. Söz konusu email, bir gazeteci için haber nitelikli olabilir. Ama burada haberleşmiş bir email yok. O yüzden bir suç unsuru olamaz. Herkese email gelebilir. Bir elektronik postanın internet adresinize gelmesi, tek başına suç sayılamaz” diye konuştu. “Artık üç kişi bir araya geldiği zaman bile, ‘örgüt üyeliği’ suçlaması ile gözaltına alınabilir” eleştirisinde bulunan Demirbaş, şunları kaydetti: “İfade özgürlüğü bakımında, muhalif basın yayın kuruluşlarına bu tür baskıların yapılması hiç hoş değil. Gazeteci tabii ki eleştirecektir. Gazeteci hükümeti de iktidarı da Başbakan’ı da eleştirebilir. Bu yasal bir haktır. Kimse bu yasal hakkı engelleyemez. Ama Türkiye’de son dönemde yapılan uygulamalar, ilerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sürecinde, Türkiye’nin ceza almasına neden olacaktır. Bu bir sindirme politikasıdır.” ‘Beni cezalandırın şema hukuki zemin kazansın’ HÜLYA KESKİN Odatv soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink cinayeti ve Ergenekon arasındaki bağlantıyı işaret eden “Emniyetten İki İlginç Şema” başlıklı haberi nedeniyle 8 yıla dek hapis istemiyle yargılandığı davadan beraat etti. Söz konusu haberi “Ergenekon soruşturması ve Dink davası arasında bağlantı olduğunu” gözler önüne sermek için yazdığını anlatan Şener, “Bu şemaları emniyet istihbarat teşkilatı hazırlamasına karşın, daha sonra mahkemeye biz hazırlamadık dediklerini duydum. Ben kitapta yazdıktan 1 yıl sonra, bu şema taraflarca savcı Zekeriya Öz’e sunuldu. Buna karşın iki dava birleştirilmedi” dedi. Şemanın durumu ortaya çıkaran en somut delil olduğuna dikkat çeken Şener, “Cezalandırılmam halinde bu şema ilk kez hukuk nazarında zemin kazanmış olacak. Ergenekon örgütü sanığı olarak yargılanan bir kişi olarak, ‘Dink ve Ergenekon arasında bağlantı var’ diyen benim gibi birini bulamazsınız. Cezalandırılmam önemli değil, asıl önemli olan mahkemede iki dava arasındaki bağın ortaya çıkması” dedi. OSMAN ŞAHİN’E KUTLAMA Sevgili dostumuz, Türkiye’nin öykü yazarlığında köşe taşları arasında yer alan Osman Şahin için “Ustalara Saygı” gecesi düzenlendi. O kadar çok istedim gitmek ama evden çıkamadım. Oysa Toroslar’dan esen bu heyecanı orada bizzat yaşamak isterdim. Ama olsun, şimdi Osman Şahin’in zengin çağrışımlarla ve görselliklerle dolu öykülerini yeniden okumanın zamanıdır! Bütün okurları da buna davet ediyorum. Dostumuza kucak dolusu sağlıklı uzun bir ömür... Ve buna karşılık da yeni öyküler diliyoruz. AKP İl Başkanlığı’na yürümek ve burada basın açıklaması yapmak isteyen Hopa davasında yargılanan gençlerin ailelerini Kocatepe’de çok sayıda polis ve panzer karşıladı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) Orgeneral Koşaner’in kasedi de delil oldu İstanbul Haber Servisi Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen ve Balyoz Güvenlik Harekât Planı’nın devamı niteliğinde olduğu öne sürülen belgelere ilişkin iddianameye ait 79 ek delil klasörleri İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 DVD halinde taraf avukatlarına verildi. Birinci ve ikinci Balyoz iddianamelerinin delilleri olan Balyoz, Oraj, Suga, Çarşaf, Sakal gibi eylem planlarının yanı sıra 2007’de güncellendiği öne sürülen belgeler ile eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Işık Koşaner’in de internet sitelerinde yayınlanan ses kaydı da delil klasörlerinde yer aldı. Çeşitli okullarda görev yapan öğretmenler, okuyan öğrencilerin ve bazı askerlere ait fişlemelere ilişkin belge ve fotoğrafların da yer aldığı delil klasörlerinde emekli Orgeneral Çevik Bir imzalı Milli Savunma Bakanlığı’na gönderilen bir belge de yer aldı. Hopa muhaliflerin ortak davası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) KESK Ankara Şubeler Platformu, demokratik değerlere sahip çıkan tüm toplumsal kesimleri Hopa protestocularının yargılanacağı yarınki davaya çağırırken pek çok sinema emekçisinin de desteğini alan Sudaki Suretler Belgeseli Yapım Ekibi, Hopa davası tutuklusu çalışma arkadaşları Çağrı Yılmaz için çağrıda bulundu. Grup adına konuşan yönetmen Erkal Tülek, Sudaki Suretler belgeselinin HES’lere, devlete ve şirketlere karşı mücadele eden halkların belgeseli olduğunu ifade etti. Aynı saatlerde, Hopa davasında yargılanan gençlerin aileleri ise AKP İl Başkanlığı’na yürüdü. Polis barikatıyla karşılaşan aileler, “HES’ler için polisle jandarmayla halkın karşısına dikilenler, iktidarlarının baki olmadığını bilsin. Halk var, irade burada” açıklamasında bulundular. Açıklamada, 31 Mayıs’ta Hopa’da ve Ankara’da yaşanan eylemlerde demokratik haklarını kullanan kalabalıklara polisin ölçüsüzce müdahalede bulunduğu belirtilirken eylemden sonra Büro Emekçileri Sendikası üyesi iki işçinin de memuriyetten çıkarılmaları konusunda adımların atıldığı vurgulandı. Açıklamada, “Hopa davası toplumun tüm muhalif kesimlerinin, emek ve demokrasi güçlerinin, adalet ve barış isteyenlerin ortak davasıdır” ifadeleri yer aldı. Bakan’ı protesto eden gençlere yaka paça gözaltı CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Malatya’ya konuşlanacak radar sisteminin bir füze sistemi değil, savunma amaçlı radar sistemi olduğunu söyledi. Yılmaz, “Türkiye’ye bir füze yerleştirilmiyor, lütfen. Füze koyarsanız saldırı amaçlıdır. Bu radar siteminin hiç kimseye bir tehdit oluşturması mümkün değil” dedi. Yılmaz, daha sonra Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’i ziyaret etti. Bakan Yılmaz, Büyükşehir Belediyesi’nden çıkarken, Türkiye Gençlik Birliği üyesi üç üniversite öğrencisi tarafından protesto edildi. Bedelli askerlik ve AKP aleyhine slogan atan öğrenciler gözaltına alındı. Polisin sert müdahalesi sırasında iki öğrencinin burnundan kan geldiği görüldü. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle