28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ARALIK 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 üzeri otomobiller ve yük taşımacılığında kullanılan araçlarda özel tüketim vergisi oranı arttırılmıştı. Bu artışlar, kamuoyuna “güncelleme” diye yansımıştı. Biz ise belli bir orana göre alınan vergilerdeki oran artışlarının enflasyon güncellemesi olarak değerlendirilemeyeceğini, enflasyon nedeniyle fiyatlarda meydana gelen artışların vergi gelirlerini zaten otomatik olarak ilişkin hükümler ile yeniden değerleme arttıracağını, enflasyon uygulanamaz hale geldi. güncellemesinin sadece maktu Peki, o zaman bu yeniden değerleme vergilerde söz konusu olabileceğini oranı ne işe yarıyor? belirtmiştik. Bu sistemle gerçek anlamda vergi Biliyorsunuz; Vergi Usul Kanunu’nda, güncellemesi yapılıyor. Vergi Maliye Bakanlığı’nca, yeniden kanunlarındaki pek çok had ve tutar bu değerleme oranının ilan edileceğine orana göre her yıl arttırılıyor. Birkaç yönelik hüküm bulunur. Yeniden örnek eminim daha iyi fikir verebilir. değerleme oranı; ilgili yılın ekim Örneğin Motorlu Taşıtlar Vergisi... ayında, ekim de hesaba katılarak bir 2011 yılında 13 yaş arasında 1600 cc önceki yılın aynı dönemine göre binek otomobilimiz için ödediğimiz 697 Türkiye İstatistik Kurumu’nun Üretici lira vergi yüzde 10.26 oranında artacak Fiyatları Genel Endeksi’nde meydana ve yaklaşık 769 lira olacak. gelen ortalama fiyat artış oranıdır. Bu oran 2011 yılı için yüzde 10.26’dır. Yeniden değerleme oranı, 2004 yılına kadar 20 Mart 1964 doğumlu işletme aktif çalışan bayanım. SSK girişim değerlerinin 1 Haziran 1982, prim ödeme enflasyon toplam gün sayım 2 bin 500. Ne zaman emekli olabilirim? karşısında değer Sorularınız için malicozum?ismmmo.org. kaybetmelerini Ozan Taş tr adresine mail ataengellemek bilirsiniz. Tüm soSizin durumunuzda emekli amacıyla rular eposta ile olmak için, SSK’den 5 bin tek tek cevapkullanılıyordu. günü doldurmak ve 40 yaş lanacaktır. Ancak, 2004 yılı yeterlidir. başında yürürlüğe giren Enflasyon Düzeltmesi’ne eçen ekim ayında, sigara, alkollü içki, cep telefonları, G elektrikli araçlar hariç 1.600 cc Vergi Usul Kanunu’nda belirlenmiş ceza tutarları da yüzde 10.26 oranında artacak. Benzer şekilde, fatura kullanma mecburiyeti ile amortismana tabi tutma haddi olarak bilinen ve 2011 yılında 700 lira olarak uygulanan had aynı oranda artacak. Konut kira geliri elde eden gelir vergisi mükellefleri Gelir Vergisi Kanunu’nun 21. maddesinde hüküm altına alınan istisnadan faydalanır. 2011 yılında 2 bin 800 lira olan bu tutar, yüzde 10.26 artarak 2012 yılında uygulanacak istisna rakamını oluşturacak. Belki de her şeyden önemlisi gelir vergisi tarifesini oluşturan gelir dilimi rakamlarındaki artış olacak. Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesinde düzenlenen tarifedeki gelir dilimleri de bu oran kadar artacak. Dolayısıyla aynı kanunun 86. maddesine göre uygulanan 2012 yılı beyan haddi tutarı da bu rakam kadar artmış olacak. Veraset ve intikal vergisi tarifesindeki dilimler de yüzde 10.26 artacak. Artış sadece, vergi dilimleri ile sınırlı olmayıp istisnaya konu tutarlar da aynı oranda yükselecek. Bunun dışında Harçlar Kanunu’nda hüküm altına alınan ve maktu olarak belirlenmiş harç tutarları ile damga vergisi tutarlarında da artış kaçınılmaz. İşte bu artışlar, gerçek anlamda güncelleme olarak ifade edilebilir. Yukarıda sıraladığımız kalemler ilk aklımıza gelenler. Diğer kalemler Maliye Bakanlığı’nca yıl sonlarında yayımlanan tebliğler ile ilan ediliyor. Gün Dökümü Yeniden İnternette sigortalıların çalışmalarını, yani SSK gün dökümlerini internette görebilmeleriydi. Böylece emekçiler çalıştıkları işyerlerinde sigorta primlerinin yatırılıp yatırılmadığını kontrol edebilmekteydi. Her ne hikmetse SGK, yıllardır uygulanan bu hizmetten rahatsız olup gün dökümlerini SGK web sayfasından kaldırmıştı. SGK yönetimi aldığı yeni kararla 15 Aralık 2011 tarihinden geçerli olmak üzere, sigortalıların gün dökümlerinin bir başka ifadeyle sigortalıların çalışma ve gün sayılarını gösteren hizmet dökümünün, eskiden olduğu gibi SGK resmi internet sitesinden bazı kişisel bilgilerin doldurulmasını müteakip yapılabilmesini sağladı. www.sgk.gov.tr adresinden 15 Aralık 2011 tarihinden itibaren sigortalı tescil kaydı tespiti, hizmet cetveli/hizmet hesabına bağlı olarak gün dökümü, emekli aylık bilgisi, aylıklara ilişkin banka değişiklik talepleri ya da aktivasyon kontrolü ile müstehaklık sorgulama iş ve işlemleri de sorgulanabilecek. on yıllarda sosyal güvenlik S sisteminde en güzel gelişmelerden birisi, Gerçek ‘Güncelleme’ Şimdi Yapılıyor Fasaryadan Bir Ulus!.. Bir o eksik kalmıştı, onu da bi güzel açıklayıverdi AKP mebusu, ohh rahatlayıverdik!.. Dersim, İstiklal Mahkemeleri, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Sait filan derken bi baktık, aaa aslında biz İstiklal Savaşı da yapmamışız, tümü üfürmeymiş iyi mi?.. Savaş palavra olunca, Cumhuriyet de hayal oluyor tabii!.. AKP’nin Ordu Milletvekili İhsan Şener, geçen gün İnsan Hakları Komisyonu’nda aynen şunları söyledi: Belki bunlar tartışılacak ama mesela Yunan tarihinde bir Ege Savaşı yok. Bunu biliyor musunuz? Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Bizim tarihimizin en önemli savaşlarından biri Yunanlılara karşı verilmiş olan savaştır. Biz Milli Güvenlik Akademisi’nde oralardaki şehitlikleri dolaştık. Bütün şehitlikler temsili... O zamanki İngiliz sefirinin İngiltere’ye çektiği telgraflar var. Bunlar bütünleştiği zaman tartışacağımız şeyler çıkıyor. Mebus arkadaşın bu saptamalarına göre bir savaş yok, savaş yok olunca şehit, gazi filan da yok... E, bu durumda şehitlikler de temsili... Arkadaş “Her şey yalan” diyecek, dolandırıyor, kıvranıyor ama bi türlü söyleyemiyor.. Biz söyleyelim o halde... Bu durumda, 15 Mayıs 1919’da Yunan birlikleri İzmir’e çıkmamıştır... İzmir işgal olunmadığı için, ilk kurşunu atan Hasan Fehmi de palavradır yani... Rumların tükürük ve hakaret yağmuru altında “Yaşasın Venizelos” diye bağırmadığı için süngülenerek şehit edilen Süleyman Fethi Bey de koca bi yalandır haliyle.. Pasaport’un önünde Efsun askeri eliyle kan kırmızı kesilen deniz ise bir ham hayal... ??? O zaman, İzmir’i işgal etmemiş Yunan ordusunun Aydın’a, Nazilli’ye, Uşak’a, Tire’ye yani Batı Anadolu’ya tecavüz etmesi de mümkün değildi... Eskişehir’i, Bursa’yı ele geçirmesi, bir ara Polatlı önlerine kadar gelmesi ve Türkler tarafından durdurulması da masaldı bu durumda... Padişah Vahdettin’in emri, Şeyhülislam Dürrrizade alçağının fetvasıyla Mustafa Kemal ve arkadaşlarının idama mahkum edilmesi, Yunan ordusunun “Halife’nin Ordusu” ilan edilmesi de koca bir fanteziydi demek ki... Anadolu’nun İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar tarafından paylaşılmış olması da yalandı öyleyse... İngiliz desteğinde Yunan ordusunun Batı Anadolu’yu adım adım ele geçirdiğinin adeta günlük halinde İngiliz ve Avrupa gazetelerinde tefrika edilmesi de kocca bir balondu o halde... Bütün bu olmayan işgal ve barbarlıkların son raddesinde, Birinci ve İkinci İnönü zaferleri, Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Afyon’un, Eskişehir’in, Bursa’nın, en sonunda İzmir’in alınması, Yunan komutanların esir düşmesi, Mustafa Kemal’in İzmir girişinde, Belkahve’de İsmet Paşa’ya “Bir rüya görmüş gibiyim” demesi, Mudanya Ateşkes Antlaşması, Lozan Antlaşması, iki kez işgal edilen İstanbul’un kurtuluşu, Misakımilli sınırları içinde bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti’nin doğması da olsa olsa bir faraziye idi demek ki.. Demek ki biz hayali bir Cumhuriyette, fasaryadan bir ulusuz öyle mi?.. Demek ki Yunan Başbakanı Venizelos, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurreisi Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterirken, derin bir rüya içindeydi... İnsanda biraz utanma, azıcık sıkılma olur... ??? Bunların ağababaları da böyleydi ancak bu denli cüretkâr, bu kadar terbiyesiz değillerdi... Prof. etiketli İdris Küçükömer, 70’lerde, Türklerin emperyalizme karşı savaş vermediğini, olan bitenin yalnızca bir TürkYunan savaşı olduğunu söylediğinde hiç utanmadan alkış tutmuşlardı... Ama artık bu da yetmiyor olsa gerek; “İstiklal Savaşı yoktu”ya kadar geldiler. Ama asıl istedikleri bu da değil... Ah, bir “Atatürk’te yoktu” diyebilseler... İhsan Şener’e çağrı: o temsili şehitliklerin bir bir isimlerini, o zamanki İngiliz sefiri diye yuvarladığınız kişi kimse ismiyle gönderdiği telgrafları bi zahmet açıklayın da aydınlanalım. Yoksa maazallah “müfteri,” damgası yersiniz, ayıp olur... NE ZAMAN EMEKLİ OLABİLİRİM? Yaşam, Kıvanç ve Acılarla Bir Arada PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Haftanın en kıvandıran olayı, 77 yıl önce 5 Aralık 1934’te kadınlarımıza, BMM’nin onayı ile verilmiş olan seçme ve seçilme hakkıdır. M. Kemal 1923’te halkın yönetimi demek olan Cumhuriyeti kurduktan sonra 10 yılda adım adım çağdaşlaşmayı getiren yasaları Meclis’in onayıyla çıkartmıştı. Önce 1924’te üç temel yasa olan, tekke ve zaviyelerin kapatılması, hilafetin kaldırılması ve “Tevhidi Tedrisat”ı getirdi. 1926’da Medeni Kanun’un, kabulüyle yurttaş olarak kadınlarımıza da eşit haklar sağlandı. Giderek, önce 1930’da kadınlara yerel yönetimlere girme hakkı, 1933’te muhtar olabilmeleri, devamla 1924 Anayasası’nın 10 ve 11. maddeleri değiştirilerek 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını aldılar. Öyle ki Ulu Önderimizin önerisi ve İ. İnönü’nün çabalarıyla yasalaşan bu hakla birçok çağdaş sayılan ülkeden önce ( İtalya 1944, Yunanistan 1952, İsviçre 1980’den sonra), 1 Mart 1935 seçimlerinde toplumun tüm katmanlarından 18 kadınımız TBMM’ye girdi. Böylece “Kadın Hakları Devrimi” sayılan bu uygulamayla Türkiye dünyada 2. sırada yer almış, Türk kadınına eşit yurttaşlık hakkı verilmişti. ??? Kadınımızın giderek Meclis’teki sayısı azalır olmuş, bu sayı 1991 genel seçimlerinde 8’e düşmüştü. Haziran 2011 seçimlerinde Meclis’teki AKP, CHP, MHP ile bağımsızların toplam kadın milletvekili sayısı, toplumun yarısı olmalarına karşın ancak 78 kişiyle yüzde 14 olabildi. Bu durumda komisyonlarda 15 erkeğin yanında 3 kadınımız adeta etkisizleştirilmiş oldu. Kadınlarımızı sadece aile ile özdeş sayan bu zihniyeti, onlar, Atatürk’ten aldıkları Aydınlanma’nın gücüyle kesinlikle alt etmelidirler. ??? Örneğin; her zaman hatırlatıldığı gibi bu yıl 27 Mayıs 2011’de Kadın Araştırmaları Derneği’nce; “Geri adım atmak yok” başlığıyla basına verilen duyurunun sonunda; “AKP’nin yetkili çevrelerini, Devrim Yasalarımıza aykırı öneri ve girişimlere ilişkin açıklamalar yapmamaya, kadınlarımızı ise laik Cumhuriyetin kazanımlarından asla vazgeçmemek için uyanık olmaya çağırıyoruz” deniyor. Tekrar 6 Aralık 2011’de derneğin kurucu Başkanı Sayın Prof. Necla Arat, “Bağnazlık, günümüzde de etkisini sürdürmekte. Bu 5 Aralık’ta da kadının siyasetteki yerini arttırıp güçlendirecek sağlıklı bir siyasal anlayışa gereksinmemiz olduğunu bir kez daha vurguluyoruz” diye kadınlarımızı devrim yolunda duraksamadan devama çağırıyor. ??? Ayrıca; bir de 77. yıl nedeniyle, İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi ile İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği eşliğinde 5 Aralık 2011 günü baronun altındaki salonda temsilci üyeleriyle çağırıyı öğrenerek gelenlerin huzurunda, “Eşit hakların yasalarda yazılı olması yeterli olmuyor, yaşama geçirilmesi için kararlı bir devlet politikası belirlenmesi ve uygulanması gerekiyor” ana fikriyle “ülkemizde eğitimde istihdamda kadınlar giderek azalıyor (yüzde 24), yerel yönetimlerde kadınlar yok derece az, her üç kadından biri aile içi şiddet görüyor. 180 günde 130 kadın cinayeti işlenmiş. Bunun için 4320 sayılı yasanın eksikliklerinin kurumlar arası koordinasyon kurularak, ivedilikle düzeltilmesi gerekiyor” denilerek en önemli yaraya parmak basıldı. ??? Sonuç olarak; kuruluş ve kurum olarak, tüm kadınların cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalarla uluslararası sözleşmelerden doğan vaatlerin yerine getirilmesi, kadınların siyasette ve karar verici konumlarda sayılarının arttırılması, bakanlığın adının “Kadın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olarak değiştirilmesi istemi basına sunuldu. ??? 1989’da SHP’nin İstanbul kadın komisyonlarındaki başkanlığım sırasında Genel Başkanımız Erdal İnönü’ye Batı ülkelerinde olduğu gibi kadınlara siyasi kurumlarımızda kota hakkı sağlanması istemimizi sunmuş, önerimiz tüzük kurultayında onaylanınca, kadınımızın yüzde 25 katılımını sağlayarak 44 kişilik PM’de 11 kadınımıza yer verdirmiştik. CHP’de de bu uygulama devam etmektedir. Kadınlarımız devrim inancıyla haklarına, görevleri olduğu bilinciyle aralıksız sahip çıkmalıdırlar... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com 1/ Taşları, kayala 1 rı parçalamakta kullanılan sivri 2 kazma... Satrançta 3 bir taş. 2/ Temel, 4 esas... İri taneli be5 zelye. 3/ Bombalardan korunmak 6 için yerin altına ka 7 zılmış siper. 4/ 8 Öğütülmüş tahıl... “Yağız atlar kiş 9 nedi, meşin kırbaç şakla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 dı / Bir araba yerinde 1 G İ L A B U R U durakladı” (F.N. Çamlı 2 Ö R E K E AMA bel). 5/ Nükleer etkinliğin 3 K İ P R E K A T ölçümünde kullanılan bi4S R O K F O R rim. 6/ Mitoloji... Çem5U Ç A N O R S A berin çevresinin çapına 6 L İ A K R I R oranını gösteren sayı. 7/ 7 U L E M A A Z A “Misket limonu” da denilen, acı sulu küçük li 8 E T A M İ N K K A P AMA mon cinsi... Bir cetvel 9 O K türü. 8/ Japon Şinto dininin en büyük güneş tanrıçası. 9/ Küçük erkek kardeş... Müzikte üç ya da dört sesin bir arada tınlaması. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tanrı ile insanların ruhları arasında yapılan anlaşmayı simgeleyen “evet dediler” anlamındaki deyim. 2/ Ses... Şiirleri şeriata aykırı görüldüğü için 1404’te derisi yüzülerek öldürülen ünlü tasavvuf şairi. 3/ Cilacılıkta kullanılan bir tür zamk... Kırşehir’in bir ilçesi. 4/ “Bizde böyledir / Güzeli oynatırlar / Çirkini söyletirler” (Türkü)... Boru sesi. 5/ Kuram. 6/ Küçük tuzlu bisküvi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 7/ Etmen... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 8/ Küçük akarsu... Küba’nın para birimi. 9/ Az pişmiş et... Tümör. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle