19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2011 CUMARTESİ 6 HABERLER İnternet Andıcı davasında çapraz sorgusu yapılan Tümgeneral Çubuklu’ya Başbuğ’un açıklamaları soruldu: ‘Kâğıt parçası’ talihsizlikti için söylemiyorum. ‘Boru’ açıklamasını bilemem. Mühimmat konusunda Lojistik Daiİnternet Andıcı davasında, tutuklu sanık Ge resi ilgilidir.” nelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı ÇuSavcı Pekgüzel, Çubuklu’ya sorular yönelbuklu’ya, emekli Orgeneral İlker Başbuğ’un tirken tutuklu sanık emekli avukat Teğmen SerGenelkurmay Başkanlığı sırasında İrtica ile Mü dar Öztürk “O ihbar mektubunu hazırlacadale Eylem Planı’nı “kâğıt parçası”, Poy yanlar arasında savcıların da bulunduğuna razköy’de bulunan lav silahlarını “boru” diye ilişkin HSYK’ye yapılmış bir suç duyurusu nitelemesini Tümgeneral Çubuklu “Komuta var” dedi. Savcı Pekgüzel ise “Sayın Başkanımı tenkit etmek istenım, sanık Serdar Öztürk’ün mem. Ancak ‘kâğıt parçatutuklanmasını talep ediyosı’ tabiri talihsizliktir. A N D I Ç İ M H A rum. İhbar mektubunu savBen bu görüşe katılmıyocıların yazdığını söylemesi EDİLMİŞ rum” dedi. hakarettir. Bugüne kadar Davnın dün 46. duruşsabrettik. Lütfen talebim koİnternet Andıcı davasına ko nusunda karar verin” diye ması yapıldı. Savcı Mehnu olan “Andıç”ın imha edildi konuştu. Duruşmaya yarım samet Ali Pekgüzel, önceki ği ortaya çıktı. Mahkemenin is at ara verildikten sonra heyetin gün savunmasını tamamteği üzerine Genelkurmay’dan kararını açıklayan Özese, Özlayan Tümgeneral Çubukİnternet Andıcı’nın onaylı su türk’ün tutuklanması talebini lu’ya çapraz sorgusunda, retleri gönderilirken aslının 3 Ey reddetti. Duruşmadaki beyanErgenekon soruşturmaları lül 2009’da imha edildiğine iliş ları suç oluşturabileceğinden ve davaları sırasında Gekin tutanak da gönderildi. Mahnelkurmay’a sorulan koSilivri Cumhuriyet Savcılıkemeye Andıç ile birlikte EkA nularda davayı boşa çıkarğı’na suç duyurusunda buluolarak sunulan “Günlük Takip maya, İrtica ile Mücadele nulmasına karar veren mahkeEdilen Türkçe Yayın Yapan İnEylem Planı’nın sahte olternet Siteleri” başlığı altında sı me, Öztürk’ün 16 duruşmadan duğunu kanıtlamaya yöneralanmış 292 internet sitesinin men edilmesine ve kararın uylik çalışmalar yapılıp yalistesi de gönderildi. Sitelerin gulanmasına hükmetti. pılmadığı konusundan çok karşısında “Alevi sitesi”, “Böiçek: Daha fazla sayıda soru yöneltti. Savcı lücü internet sitesi”, “AKP yantalihsizlik Pekgüzel, Çubuklu’ya dölısı” gibi sınıflandırmalar yer alınemin Genelkurmay BaşTutuklu sanık emekli Albay yor. 138 sitenin bulunduğu kanı İlker Başbuğ’un söz“Yabancı Dilde Yayın Yapan Si Dursun Çiçek ise Hıfzı Çukonusu ifadelerini kullanbuklu’ya “İlker Başbuğ’un teler” listesi de gönderildi. dığı basın toplantısı hak‘kâğıt parçası’ açıklamasının kında bilgisi olup olmadıtalihsizlik olduğunu söylediğını sordu. “Zaten ben basın toplantılarına niz. Sizin bu talihsizlik açıklamanız daha fazkarşıyım” diyen Çubuklu şunları söyledi: “ la talihsizlik değil mi” diye sordu. Çubuklu ise ‘Kâğıt parçası’ tabiri bir talihsizliktir. Ben bu “Ben ‘keşke söylemeseydi’ anlamında söylegörüşe katılmıyorum. Komutanı tenkit etmek dim” diye yanıt verdi. HATİCE TUNCER Karanlıktaki Ülke İki hafta üst üste yazdığım konunun arkasını bırakmak niyetinde değilim. Karanlıktaki ülkede yapılan karanlık işlerin belki de en karanlığı olduğu için. Arap harfleri ve Arapçayla ilkokul çağındaki çocuklarımızın dünyası karartılmak isteniyor. İlgili kurumdan, bakanlıktan herhangi bir açıklama gelmedi. Bekliyorum. Yazmayı sürdüreceğim. Bilgisayarımda konuyla ilgili okur mektupları birikiyor. Onlardan da zaman zaman söz edeceğim. Herkesi buradan bir kez daha uyarıyorum. İlk ve orta dereceli okullara Arapça ders konulmasına karşı ciddi bir toplumsal muhalefet oluşturulamazsa, bunun anlamı, karanlıktaki ülkenin daha da zifir karanlıklara gömülecek olmasıdır. Belki de oradan bir daha çıkmamak üzere. ??? Karanlıktaki ülkede 21 Aralık Çarşamba günü bir ışık parıltısı görüldü. Bir ucundan tanık olduğum, göz kamaştırıcı bir ışıktı bu… İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da, birçok başka kentimizde binlerce sağlık ve eğitim emekçisi, kol kola, omuz omuza yürüdüler… Ertesi günün gazetelerine tek tek baktım… Cumhuriyet, Bir Gün, Sözcü, Aydınlık gibi birkaçı dışında, hele renkli basının hemen tümünde, tam bir karartma operasyonu… Utanç verici, öfkelendirici, onursuz bir suskunluk, örtbas etme çabası… 21 Aralık’taki kitlesel emekçi eylemini birinci sayfalarından, gereken önemi vererek duyurmamış olan bir basın, artık halkı aydınlatma işlevini değil, karartma görevini yerine getiriyor demektir… Günümüz Türkiye’sinde yazılı ve görsel medyanın büyük çoğunluğuyla yaptığı budur. ??? En son Edirne’de yerlerde sürüklenen, parçalanırcasına dövülüp hırpalanan çocukların görüntüleri bazı ekranlarda gösterildi… Bu gidişle bu birkaç ekranın da bütünüyle karartılacağı günler uzakta değil demektir… Bu ülkede, 12 Eylül faşist darbesi dışında, polisin gençlere karşı bu kadar acımasızca davrandığı, bu kadar orantısız güç kullandığı görülmedi… Yargı organları hiçbir zaman bu kadar açıkça hukuk dışılığın aleti, maşası, infaz memuru olmadı… Ülke hiç bu kadar karanlıkta değildi… Yapılanlar, yaklaşık iki yüzyıllık bir tarihe sahip olan aydınlanmacı harekete “Jakoben” diye saldıran karanlıkçılığın, onu bu ülkenin tarihinden ve geleceğinden silip süpürme çabasıdır… Atatürk’ün adını taşıyan kuruma Atatürk düşmanlığı “tescilli” kimselerin atanması, bunun son göstergelerinden biridir. Böyle bir atama, suç işleyen kişiye suçun araştırılması görevinin verilmesine benziyor… ??? Karanlıkçılık, kavramların da karartılması demektir… Bazı Batı dillerinde ve bu arada Fransızca’da bu sözün karşılığı, Latince “karanlık” anlamına gelen “obscuro”dan türetilmiş “obscurantisme”dir… Aydınlanmanın büyük akıllarından önde gelen bazılarının adlarıyla yücelen Fransız kültürü, şimdi bazı karanlıkçıların siyasal önderliğinde giderek cüceleşmekte… Fransız parlamentosunun içler acısı bir azınlık ve dağınıklık sergileyen oturumunda kabul edilen yasa, Türkiye’de karanlığın daha da koyulaşmasına yol açacak… Günümüz Batı dünyası, evrensel aydınlanma kültürünün bu coğrafyada en seçkin uygulayıcısı olmuş ve o değerleri bugünkü Batı’dan çok daha büyük bir bilinçlilik ve kararlılıkla geleceklere taşımaya yetenekli bir ulusun çocuklarını geçmişin kan lekeleri içinde kirletip lekelemeye çalışırken, onları ülke içindeki karanlıkçılığa karşı savaşımlarında yalnız bırakıyor, güçsüz düşürüyor… Ülkemiz içerden ve dışardan karanlıklarla kuşatılıyor… ??? Karanlıklarda kalmak da ne yazık ki alışılan bir olgudur… Tenceredeki suyun ısısı azar azar yükseltilmedeyken farkına varmaksızın haşlanan kurbağa örneğini buraya da uygulayabiliriz… Göz azar azar arttırılan karanlığa da uyum sağlar… Farkında olmaksızın büsbütün görmezleşinceye kadar… Bugün yaşanmakta ve dayatılmakta olan süreç budur… Hatice Bozkurt 41 gazeteciye tutuklama istemi İstanbul Haber Servisi KCK’nin basın yapılanmasında yer aldıkları ileri sürülen, DİHA Van muhabiri Evrim Kepenek, AFP muhabiri Mustafa Özer, Özgür Gündem editörü Hatice Bozkurt, eski DİHA muhabiri Murat Eroğlu, sosyolog Ülfiye Özcan, Gün Matbaası çalışanı Hamza Sümeli ve müzisyen Celal Kaya savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldı. 41 gazeteci ise “örgüt üyesi” oldukları iddiasıyla tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk edildi. Adliye önünde açıklama yapan gazeteciler, “Meslektaşlarımızı serbest bırakın. Gazetecileri susturma operasyonlarına son verin” dedi. KCK operasyonuyla 20 Aralık’ta gözaltına alınan 46’sı gazeteci toplam 48 kişi dün sabah 05.30 sıralarında Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Emniyette açlık grevinde olan 20 gazeteci, savcılığa getirilince eyleme son verdi. Gazetecilerin ifadesi 12 savcı tarafından alındı. Bir gizli tanığın, gözaltındaki bazı gazetecilerin Kandil’de yapılan örgütün basın konferansına katıldıklarını ileri sürdüğü iddia edildi. DİHA Yazıişleri Müdürü Fatma Koçak, Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya, Özgür Gündem gazetesi imtiyaz sahibi Ziya Çiçekçi, Vatan gazetesi muhabiri Çağdaş Ulus, ANF muhabiri Zeynep Kuray’ın da aralarında bulunduğu 41 gazeteci tutuklanmaları istemiyle İstanbul Nöbetçi 9. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi. Adliye önünde bir araya gelen meslek örgütleri ve gazeteciler, gözaltındaki meslektaşlarının serbest bırakılmasını istedi. BDP’li vekiller Mülkiye Birtane ve Levent Tüzel de gözaltındaki gazetecilerle görüştü. Ç CHP’Lİ KART ‘Balbay ve Haberal süreçten kaygılı’ İstanbul Haber Servisi CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Silivri Cezaevi’ne giderek Ergenekon davasının tutuklu sanığı, gazetemiz yazarı CHP Milletvekili Mustafa Balbay ve tutuklu CHP Milletvekili Mehmet Haberal ile görüştü. Her iki milletvekilinin de morallerinin yüksek olduğunu söyleyen Kart, “Ancak Haberal ve Balbay Türkiye’nin son dönemde yaşadığı süreçten kaygılılar. Ülkenin demokrasi, hukuk ve toplumsal ayrışma adına zor bir dönem yaşadığını düşünüyorlar” dedi. Tutuklu milletvekillerini yaklaşık iki saat ziyaret eden Kart, “Cezaevi koşulları ve yaşadıkları sıkıntılara karşın ikisini de çok iyi gördüm” ifadelerini kullandı. Kart, “Çok zindeydiler. Her ikisi de çok güçlü ve sorumluluk sahibi” diye konuştu. Haberal ile sağlık sorunları hakkında konuştuklarını anlatan Kart, “Haberal’ın acil çözülmesi gereken sağlık sorunları var. En kısa sürede sağlık hizmeti alması gerek. Tutuklu vekillerin yaşadığı sıkıntıları Avrupa Parlamentosu’na da taşımayı düşünüyorum” dedi. Öte yandan CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan ve “çok yalnız bırakıldığını” söylediği MHP Milletvekili Engin Alan’ı dün ziyaret etti. Onur, ziyaretten sonra “Çok iyi geçti. Partisiyle ilgili fazla konuşmak istemiyor. Ziyaretimden çok memnun oldu, uzun uzun sohbet ettik” diye konuştu. Temizöz’ün yurtdışı çıkışı ‘yılan hikâyesi’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Eski Kayseri Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Cemal Temizöz ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ’ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına devam edildi. Emniyet Genel Müdürlüğü, Temizöz’ün bazı faili meçhul cinayetlerin işlendiği tarihlerde yurtdışında olmadığına dair yazı gönderdi. Genelkurmay Başkanlığı, daha önceki duruşmalarda bazı cinayetlerin işlendiği 216 Şubat 1994’te Temizöz’ün yurtdışında olmadığına, daha sonra yurtdışında olduğuna dair belge göndermişti. Mahkemede Arafat Aydın ifade verdi. Mahkemeye gönderilen imzasız mektupta ise “Cizre’de yaşayan Abdulcabbar Uca, aynı zamanda sanık Kamil Atağ’ın da üvey oğludur. Bu şahıs 1990’lı yıllarda Cem Ersever’in kadrosundaydı. (...) Bana 4 kişiyi öldürdüğünü anlattı. Bunlardan biri de sağ yakalanan bir kadın PKK’liydi” denildi. Atağ, adının karalanmak istenildiğini belirtti. Alan’a ziyaret C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle