28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 2011 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Fazıl Say’ın ‘Hayyam’ konçertosunu Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası eşliğinde seslendiren ünlü klarinetçi Sabine Meyer: Hayyam’ı çalmak büyük keyif ? Meyer, Fazıl Say’ın, Ömer Hayyam’ın felsefesini müziğe mükemmel bir biçimde aktardığı kanısında. Yıllar önce Berlin Filarmoni Orkestrası’na giren ilk kadın müzisyenlerden biri olan Meyer, “Bugün bile bir kadının yanında ikinci planda klarinet çalmaya yanaşmayanlar var” diyor. HANDE EAGLE Almanya’nın güneybatısındaki BadenWürttemberg eyaletinde dünyaya gelen Sabine Meyer’le söyleşimize çocukluğundan ve müziğe ilgisinden söz ederek başlıyoruz. “Babam da müzisyen olduğu için her şey kendiliğinden gelişti” diyor. “Ağabeyim benden 5 yaş büyük, o yüzden kız kardeşi olarak onun yaptığı her şeyi ben de yapmak istiyordum.” O dönemden konuşurken Meyer’in yüzünde hafif bir çocuksuluk sezinleniyor. Klarinetçi olan babası Karl Meyer’in, kuşkusuz çok önemli bir yeri var Meyer’in yaşamında. “İlk önce piyano çalmayı öğrenmeye başladım. 8 yaşına geldiğimde de klarinete geçtim. Daha sonra 10 yıl boyunca bu enstrümanların yanı sıra yoğun bir biçimde başka müzik aletleri de çalmaya devam ettim. Müzik ailemin bir parçasıydı; ama klarinet çalma konusundaki yeteneğim ortaya çıkınca orada yoğunlaşmaya karar verdim.” Profesyonelliğe 16 yaşında geçen Meyer müzikle iç içe 35 yılı aşkın bir kariyeri ardından bırakmış. O yüzden, onca yıl önce bir kadın müzisyenin dünyaca tanınmış orkestralarda yer almasının güçlüğünü ve dünya toplumlarındaki kadın statüsünün mesleki anlamda nasıl bir gelişme gösterdiğini soruyorum... Meyer temkinli bir tavırla anlatmaya başlıyor: “Aslına bakılırsa bu biraz da kültür ve gelenekle ilgili bir şey. Benim Berlin Filarmoni Orkestrası’na giren ilk kadın müzisyenlerden olmam büyük bir değişim ve devrimdi. Almanya’da ve genel olarak bakıldığında Avrupa’da bugün hâlâ bir kadının herhangi bir konuda, ister müzik olsun ister politika ya da ekonomi, lider vasfında yer alması söz konusu olduğunda sıkıntılarla karşılaşılıyor. Günümüzde orkestralarda çalan kadın sanatçıların sayısı artmış durumda ve orkestralar da bunu genelde bir savunma olarak kullanıyorlar. Oysa kadınların bir orkestranın parçası olarak enstrümanlarını çalmalarıyla o orkestrayı yönetmeleri, hatta solist olmaları arasında büyük farklar var. Ben bugün bile bir kadının yanında ikinci planda klarinet çalmayı kabul etmeyen müzisyenler tanıyorum.” Meyer birçok seçkin orkestrada yer almış bir müzisyen ancak eşi ve ağabeyiyle birlikte kurduğu bir üçlüsü de var... Trio di Clarone klasik müzikten caz ve güncel müziğe kadar farklı müzisyenlerle birçok çalışmaya imza atıyor. Meyer sıra dışı çalışmalar gerçekleştiren üçlüden söz ederken, “25 yıl önce annem için bir doğumgünü konseri vermek isteme mizle oluştu bu fikir” diyor. “Eşim ve ağabeyimle çok iyi anlaşırız. İlk konserin ardından birlikte çalmak o kadar hoşumuza gitti ki, yılda 40’tan fazla konser verir olduk. Trio di Clarone’nin özelliği Mozart’ı alto klarinette çalıyor olmamızdı. Zamanla Mozart’a modern yorumlar getirirken, modern müziğe de yer vermeye, ikisi arasında yakınlıklar kurmaya başladık.” Orkestra şefi ve saksafoncu Peter Lehel’le Woody Allen’a ithafen hazırladıkları “Manhattan Sweet” adlı projeden söz ederken gözlerinin içi gülüyor. Fazıl Say’ın bestelediği “Hayyam Klarinet Konçertosu”na geldiğimizde, kendini ve müzikalitesini Hayyam’ın felsefesiyle nasıl bağdaştırdığını merak ediyorum. “Tabii ki Hayyam’ın şiirlerini okudum ve anlamaya çalıştım, ama burada daha da önemlisi Fazıl Say’ın Hayyam’ı nasıl anladığıydı” diyor. “Bana kalırsa, Fazıl Say Hayyam’ı ve felsefesini müziğe mükemmel bir biçimde aktarmış. Say, Hayyam’ın doğumunu, hayatının başlangıcındaki masumiyeti, eşine duyduğu sevgiyi ve ardından ölümünü konu alan besteyi öyle ustalıkla oluşturmuş ki, konçertoyu çalmak benim için büyük bir keyif oldu.” [email protected] Şerif Eleştirmenlere Karşı 1960’larda tiyatro oyunculuğu yaptım. Beş yıl. O beş yıl içinde kuliste en çok duyduğum cümlelerden biri “Adam harika bir eleştiri yazmış!” idiyse, öteki “Herif bir boktan anlamıyor!” idi. “Adam” oyunu beğenmişse, hele göklere çıkarmışsa, kendisi iyi eleştirmen, yazdığı da harika bir yazı olurdu. “Herif” ise oyunu beğenmemişse, yerin dibine batırmışsa, zaten eleştirmen filan değildi. ??? Dünyanın her yerinde olduğu gibi, Hollywood’da da bir sürü “herif” var. İşte yargılarından kimi örnekler: Howard Thompson: (Robert de Niro için) “Yeteneğin belirtisi bile yok onda.” Dwight Macdonald: (Paul Newman için): “Gülümsemeye çalışan bir odun parçası gibi sırıtıyor.” Rex Reed: (Walter Matthau için): “Yangın alarmından bile etkilenmeyen kış uykusundaki bir ayı gibi.” Dwight Macdonald: (Sapık – Psycho filmi için): “En iyisi evde oturmak. Çünkü üçüncü sınıf bir Hitchcock bu.” Robert Hatch (Afrika Kraliçesi – The African Queen filmi için): “Keşke evde oturup Jules Verne okusaydım diyorsunuz. Budalalıktan başka bir şey değil.” Dorothy Thompson: (Fantazya – Fantasia filmi için): “Sinemayı sinir krizleri içinde terk ettim.” ??? Bildiğim kadarıyla, Robert de Niro “İstikbalimle oynuyorsun” diye Howard Thompson’u, Paul Newman “odun parçası” dedi diye Dwight Macdonald’ı, Walter Matthau ayıya benzetti diye Rex Reed’i dava etmedi. Ötekiler de eleştirileri okumakla kaldılar. Sapık, Afrika Kraliçesi, Fantazya filmlerinin yapımcıları, “gişe gelirimize olumsuz katkıda bulunacak” gerekçesiyle eleştirmenleri yargıç önüne çıkarmayı düşünmediler. ??? Biraz da edebiyattan eğlenceli örnekler verelim: The New Republic: (William Burroughs’un Çıplak Yemek – The Naked Lunch kitabı için) “Düpedüz pislik, ikinci kere göz atmaya bile değmez.” Alfred Kazin: (James Joyce’un Finnegans Wake kitabı için): “İşkenceden başka bir şey değil.” Voltaire: (William Shakespeare’in Hamlet oyunu için): “Sarhoş bir barbarın yapıtı.” The London Critic: (Walt Whitman’ın Çimen Yaprakları – Leaves of Grass kitabı için): “Bir domuz matematikten ne kadar anlıyorsa, Whitman da sanattan o kadar anlıyor.” The Odessa Courier: (Leo Tolstoy’un Anna Karenina kitabı için): “Sulugözlü bir çöp yığını.” ??? Şerif Gören dost olarak da, yönetmen olarak da çok sevdiğim kişilerden biri. Türk sinemasını bugüne getiren kilometre taşlarının en önemlilerinden… Ay Büyürken Uyuyamam’ı yönetmek için yıllar sonra kamera arkasına geçtiğinde en sevinenlerden biri de ben olmuştum. Hafta içinde bir televizyon programında filmini eleştirenlere veryansın ettiğini görünce üzüldüm. “Sinema birçok kişinin istihdam edildiği bir iş. Ticaret Kanunu ve Rekabet Kurulu açısından yapılacak bir şey var mı, araştırıp manevi dava açacağım. Kaybedebilirim ama açacağım” dedi. İşte bu olmadı, sevgili Şerif. “Bugüne kadar seni övenlere prim mi verdin de, yerenlerden ceza kesmeye kalkıyorsun?” demezler mi adama... O zaman eleştiri denen şeyi bütün bütüne kaldıralım. Sonu yok ki bunun. Başbakan’ı eleştiren, “İktidara gelmemizi engelliyor” gerekçesiyle mahkemeye mi verilecek? ??? İşin acısı, söz özgürlüğünden yana görünenlerin, konu başka kişilerin söz özgürlüğü olunca, “Hoop! Dur bakalım! Buraya kadar!” demeleri. Özgürlüğün sınırını kendi arsalarının sınırıyla belirlemeye kalkışmaları. Sevgili Şerif, sen de yapıtına Hitchcock kadar, John Huston kadar güveniyorsan, güler geçersin. Yargıyı zaman verir. Haklı çıkarsan, o zaman da herkes seni eleştirenlere güler geçer. Klarinet virtüözü Sabine Meyer, müzisyen bir aileden geliyor. GÖÇÜN 50. YILINDA 4 KİTABI YAYIMLANDI Türkiye’de FULL Art Prize adı altında ilk kez bir güncel sanat ödülü verilecek Gültekin Emre’den ‘göç hikâyeleri’ OSMAN ÇUTSAY Genç sanatçılara ‘full’ destek bi alanlarda üretilen çarpıcı ve yenilikçi yapıtlar ödüllendirilmesi amaçGüncel etkiyi hedefleyen ve bu lanacak. Ödüle başvuru için yaş sınıalanda üretimler gerçekleştiren, söyrı ise 40 ve sanatçılar son 5 yıl içerileyecek ciddi sözleri olan genç sasinde ürettikleri yapıtlarla başvuranatçılar için Türkiye’de ilk kez bir bilecekler. Türk vatandaşlığı şartı güncel sanat ödülü verilecek. aranmasa da ödüle aday olacak saFULL, Türkiye’de yaşayan genç sanatçıların en az 2 yıldır Türkiye’de natçıları cesaretlendirmek, ulusal ve ikamet etmeleri gerekiyor. uluslararası sanat orhttp://www.fultamlarında tanınmalartprize.org/ weblarını sağlamak ve sitesi üzerinden yenilikçi üretimlerikabul edilen başnin önünü açmak vurular 1 Ocak’ta amacıyla güncel sabaşlıyor. Son tarih nat alanında çalışan ise 1 Nisan 2012. sanatçıları iki ödülle Yarı finalistler ise destekliyor. mayıs ayında belli Dünya mercimek dış olacak ve seçilen işticaretinin yüzde 45’ini lerle birlikte web sielinde bulunduran, gıda, tesinde yayımlanatütün, inşaat, turizm, rak halkoylamasına enerji ve finans sektörsunulacak. Sonuçlar lerini kapsayan geniş bir için Ekim 2012’yi yelpazede faaliyet gösbeklemek gerekiyor. teren ve 2 yıla yakın süZira seçilen 10 yarı fiEvrim Altuğ Gülsün Karamustafa Vasıf Kortun redir FULL markasıynalistin yapıtları mela akaryakıt alanına yatırım yapan Ar Proje yönetmenliğini Öykü Öz kânı henüz belirlenmemiş bir sergiyle Şirketler Grubu CEO’su Hüseyin soy’un yaptığı FULL Art Prize, ön güncel sanat izleyicisi ile buluşaArslan önderliğinde hayata geçen ceden belirlenmiş bir tema çerçeve cak. Jürinin seçtiği birinci ve halkın FULL Art Prize, her yıl birincilik ödü sinde üretilen yapıtlarla değil, port seçtiği en çok oy alan sanatçı, ödül tölü almaya hak kazanan sanatçıya, folyolar üzerinden işleyen bir sis reninde açıklanacak. Sanatçılar ve yaherhangi bir yapıt karşılığı bekle temle adayları belirleyecek. Resim, çi pıtları hakkında bir de katalog yameksizin, 25 bin TL para ödülü sun zim, fotoğraf, video ve enstalasyon gi yımlanacak. NAZLI PEKTAŞ FRANKFURT Çalışmalarını 1980 yılından bu yana Berlin’de sürdüren şairyazar Gültekin Emre’nin Almanya’ya Türk göçünün 50. yılında, art arda dört kitabı yayımlandı. Şiirlerini “Merkezkaç” ve “Ciğerpare”, denemelerini de “Göç/ük” ve “Kardeş Günlükler” adı altında kitaplaştıran Emre, “Bir çağ yangınıydı yaşadıklarımız. Ben bu akışa içeriden ve dışarıdan bakışlarla yazınsal bir tanıklıkta bulundum. Öykülerim bir akıştan enstantaneler, bunları değişik açı ve mercekler altında işledim” diyor. Bence Kitap Yayınevi tarafından yayımlanan kitaplar, göçün, gurbetin, yurtsuzlu ğun, özlemlerin, aşkın, arayışların, öykülerin, belirsizliklerin iç içe geçtiği metinlerden oluşuyor. Emre, “Göç/ük’ kitabım, bir kadının penceresinden göç manzaralarını içeriyor. Günlüklerim ise en derin izlerin oluştuğu düşünceleri, gözlemleri, unutulmaması istenenleri öne çıkarıyor. Bir de okuduklarımın yaşadıklarımla örtüşmesi var günlüklerde; can alıcı dizeler, kitaplar, değerlendirmeler, düşünce kırıntıları, derin izler, düşler...” diyor. “Merkezkaç”taki şiirlerinin deneysel arayışların derinlikli izlerini taşıdığını söyleyen Emre, “Ciğerpare”nin ise duygu yanı ağır basan şiirlerden oluştuğunu belirtiyor. mayı hedefliyor. Diğer ödül ise jüri üyelerince seçilecek 10 yarı finalist arasından halk oylamasıyla belirlenecek. Bu destek ödülü ise 5 bin TL. Türkiye’nin bu ilk güncel sanat ödülü Evrim Altuğ, Gülsün Karamustafa, Vasıf Kortun, Bige Örer, Agah Uğur ve Hüseyin Arslan’ın jüri üyeliğinde seçilecek. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle