19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Gayrımenkul Yatırım Ortaklığı Derneği, kentsel dönüşümde dikkatli davranılması konusunda uyardı: Rant varsa dönüşüm yok Ekonomi Servisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na da kapsamlı bir rapor sunan Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER), kentsel dönüşümün yapılabilmesi ve sağlıklı işleyişi için alınması gereken önlemleri belirledi. Bu çerçevede ‘rant’ amaçlı olması durumunda kentsel dönüşümün başlamadan biteceğini savunan GYODER’e göre her şeyden önce ‘sadece deprem ve konut’ yaklaşımı yerine ‘şehir bazında’ bakılmalı, değerleme ve uzlaşma metotları belirlenmeli, bunun için tarafsız ve şeffaf değerleme yanı sıra imar hakkı transferi ve imar haklarının menkulleştirilmesi sağlanmalı. Başkan Yardımcısı Özlem Gökçe, Yönetim Kurulu üyeleri Emre Çamlıbel ile Uğur Dumankaya’nın aralarında olduğu GYODER yöneticilerinin katıldığı toplantıda sunum yapan GYODER Başkanı Işık Gökkaya, kentsel dönüşüm için olmazsa olhakkına saygılı, adalete bağlı ama rantın olmadığı model kurulmalı. İşin içinde rant olursa kentsel dönüşüm başlamadan biter” dedi. Gökkaya, sektöre ilişkin gelişmeleri ve 2012 bek ? Rant amaçlı olması durumunda kentsel dönüşümün başlamadan biteceğini savunan GYODER’e göre tarafsız ve şeffaf değerleme yanı sıra imar hakkı transferi ve imar haklarının menkulleştirilmesi sağlanmalı. maz koşullardan birinin “tarafsız, şeffaf bir değerleme mekanizması kurulması” olduğunu belirtti. Kamu ve özel sektör işbirliğinin önemine dikkat çeken Gökkaya, “Değerleme baştan ve sabitlenerek yapılmalı. Mülkiyet lentilerini de şöyle aktardı: ? 2011’de inşaatta istihdam 1.91 milyon kişi ile tarihi zirvesine ulaştı. 2012’de yüksek kalmaya devam edecek. ? 2011 tahminlerinde alınan konut ruhsatlarında büyüme yüz de 10 olarak öngörüldü. Fakat gerçekleşme eksi yüzde 25. Bunu dönem kayması olarak değerlendirmek gerekiyor. 2011’de sektör yüzde 10 oranında büyür. 2010 yıl sonunda 60.8 milyar lira olan konut kredileri, 2011 Kasım sonu itibarıyla yüzde 22 artışla 74 milyar lira oldu. Yıl sonu beklentisi 75 milyar lira. Yabancıların gayrimenkul net alımları 2011 yılı ilk 9 ayında, 2010’un aynı dönemine göre yüzde 19 gerileme ile 1.5 milyar dolar oldu. ? 2012’de büyümede yavaşlama beklentisi var, inşaat sektörü de yüzde 56 büyür. Burada ufak gri alan var. Mütekabiliyet yasası ve kentsel dönüşüm çalışmaları belirleyici olacak. Konut kredileri yüzde 15 büyür. KREDİ FAİZİ VERGİDEN DÜŞÜLMELİ Talep yönünde alınması gereken önlemlere ilişkin olarak da Gökkaya, konut kredisi faizlerinin gelir vergisi matrahından düşürülmesine imkân verilmesini, dar gelirlilerin konut kredisi faizlerine sübvansiyon uygulanmasını istedi. Gökkaya, “Dünyada konut kredisi faizi Gelir Vergisi matrahından düşürülmeyen tek ülke biziz” dedi. Gökkaya ayrıca gayrimenkul alım satımında uygulanmakta olan toplam yüzde 3.3’lük tapu harcının makul seviyeye indirilmesini, alım satım sözleşmelerinde damga vergisi uygulamasının kaldırılmasını, gayrimenkul yatırımlarının cazibesini düşüren yasal düzenlemelerden kaçınılmasını ve enerji verimliliği ve yeşil binaların yapımının teşvik edilmesini önerdi. Zor Zanaat Demokrat Olmak İnsanlık tarihinin her sürecinde zormuş. Ancak 21. yüzyılda, bilimsel teknolojik devrim çağında, insanlığın, insan hakları, demokratik düzen için çok daha etkin, yaygın yol almış olacaklarını umarken... Çok çarpıcı, geçen yüzyılı mumla aratacak ölçeklerde bir geriye gidiş sürecine sürüklenmek, ülkemizde milyonlar, dünya ölçeğinde milyarların kazanılmış haklarından kaybedişlerine tanıklık etmek acıtıcı... Ülkemiz insanı bilincinde olsa da olmasa da kazanılmış haklarından en ağır kayıpları yaşayanlar arasında başı çekiyor... Çünkü dünya pastasından en büyük payı kapmışların stratejik ortağı masalında, sanal piyasalar düzeni üzerinden en hızlı büyüyen ülkeler sıralamasında başa yarışırken, insani gelişmişliğin tüm göstergelerinde, hem kendi geçmişine göre hem de ülkeler kıyaslamasında durmadan geri sıralara, en sonlara düşüyor... Eskiden bu durumu, “Küresel saldırının, emperyalizmin insan haklarında kaçınılmaz geriye püskürtmesine... Yeni dünya sömürü düzeni çarkları içinde Türkiye’ye biçilen arka bahçe rolünün geçerli kılınmasında, yine emperyal merkezlerin onay verdiği 12 Eylül’ün ek katkıları... Çifte saldırıda, insandan yana demokratik, sendikal örgütlenmeler, solun silindir gibi ezilmesinin sonuçları...” olarak açıklardım... Amerika öncülüğündeki Irak işgali, bugün bütün savaş suçları, yalanları, milyonlarca Iraklının yaşamı ile birlikte Irak halkının geleceğinin yüzyıllar gerisine sürüklenmiş olması gerçeği sırıtarak ABD askerinin geriye çekilmiş olması sürecinde yaşadıklarımızı akılcı eklemleyebilmek gibi bir konumumuz daha var... Malum Ecevit koalisyon hükümeti, iktidar partileri için Türkiye’ye özgü ekonomik, bankalar krizinin sonucu yanında, bitişi hızlandıran son darbe de Irak işgalindeki duruş olmuştu. Irak işgaline onay vermeyen hükümet düşmüş, onay veren bir parti gökten zembille kurulup iktidara oturtulmuştu... Erdoğan hükümetleri sürecinde Türkiye’de yaşanan çok büyük düzen değişikliği, Cumhuriyet rejimi, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, laikliğin algılanması üzerinden yaşadıklarımızı, hakların kullanılması ile algılanması arasındaki uçurumu, geldiğimiz noktaları ise çok çok sorgulamaya, algılamaya çalışmakta, kendimizden çok çocuklarımızın geleceği adına, büyük yarar var... ??? Sistemin ayakta tutulmasında enerji yatakları üzerinde yerleşik, en geri kalmış İslam dünyası üzerinde oynanan oyunlar... Ortadoğu önde, dünya enerji kaynakları, çıkar dengeleri adına, ülkelerin de yeniden dizayn edilmesi... Sistemin kaçınılmaz krizlerinde en etkin soluklanma aracı olarak, çoğunluk yoksul dünyadaki savaşlardan yararlanılması... Yani çağımızda insanı, haklarını, demokrasiyi kökünden sallayan, tümden yoka sayan, yüzyıllar geride kaldığını sandığımız iki vebadan beter insan haklarını hedef alan mikropların, ırkçılık ve dincilik adına toplumlara ilaç yerine zehir niteliğinde aşılanmaları... Türkiye, barış içinde, birlikte yaşayabilmenin evrensel değerleri ile tersine, ilaç gibi sunulan bu iki mikrobun en çok aşılandığı, ancak hâlâ iç savaşta parçalanmamış bir ülke... Ama mikroplar içinde, sancılı kıvranıyor... Tabii ki hep birlikte gerçek insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni, çağdaş yaşam, özgürlükleri gerçek anlamları ile hiç kullanamamış olsak ve her alanda insan hakları ihlallerinden sabıkalarımız sayılamayacak kadar çok olsa bile, ucundan çarpık, yamuk tadına varmış olmanın refleksi ile herkes, her birey ve örgütlenme kendini en insan haklarından, demokrasiden yana militan sanıyor ya da öyle pazarlamaya çalışıyor... Oysa gerçek demokrat olmak, ilkelerin çok daha uzun süreçli yerleştiği, yaşandığı ülkeler, toplumlar, bireyler için bile çok zor zanaat... Herkes kendi çıkarlarından, inançlarından, değerlerinden yana demokrat... Zor olanı kendisi için tehdit gördüğü insanlar, örgütler, inançlar adına demokrasiyi ilkeleri ile savunmak... Yandaşı, cemaati, tehdit altına alınmışı ile teslim alınan medya patronlarının baskısı altında, işten atılma korkusu ile tutuklanan arkadaşlarının yanında yerlerini alamayan gazetecilerin durumları acıklı olsa da en masum, açıklanabilir bir suçlu konumu... Ya “Benim düşüncemin karşısında olanlar yargısız infazla, haksız, hukuk ayaklar altına alınarak tutuklanıyor, hücrelere kapatılıyor, uzun süreli tutuklulukla yargısız infaza hedef oluyorlarsa da temizleniyorlar...” diye oh çekenleri ne yapacağız? Operasyonlar kendi düşüncelerini, arkadaşlarını hedef alınca ancak, “Bu sivil darbe hukuku, diktatörlük düzeni...” sözcükleri ile bağırmaya kalkıştıklarında hem geç hem de güçsüz kalmış olmuyorlar mı? Dün kamu çalışanlarının etkin direnişleri vardı... İnsan haklarının en yaşamsal, en çok çiğnendiği alanlar, çoğunluk için kamu sağlığı, eğitimi hizmetlerinin katledilmesine karşı, kendi özlük haklarının da elbette savaşımını veren öğretmenler, doktorlar, eczacılar... haykırdılar! En çok hak kaybeden yoksul çoğunluk nerelerdeydi? İşte şimdi, asıl şimdi gerçek demokrat olmayı, bu zor zanaatı öğrenmeye çalışmanın tam zamanıdır... 250 milyon Avro’luk Forum Kayseri açıldı Ekonomi Servisi Şehrin mimari kimliğini yansıtan özellikler taşıyan ve 250 milyon Avro’luk yatırımla hayata geçirilen Forum Kayseri, 200’ü aşkın markayı Kayserililer ile buluşturdu. Ana cephelerinde ve iç mekânlarında yerel Kayseri taşları kullanılan ve yerel mimariye özgü kemer ve kubbeler ile modern mağazaları geleneksel çarşı temasıyla bir araya getiren AVM, Multi Development Türkiye’nin Union Investment işbirliğiyle Türkiye’de hayata geçirilen ikinci proje. Forum Kayseri Alışveriş Merkezi 200’den fazla markası ile Kayserililerin buluşma noktası olacak. Multi Development Türkiye CEO’su Hulusi Belgü, Forum Kayseri’de Migros, Koçtaş, Media Markt, Cinebonus, YKM, Boyner, C&A, LC Waikiki, FLO, Koton, Marks&Spencer gibi birçok ünlü markanın yanı sıra Media Markt, Deriden, Timberland, Starbucks, Bodyshop, Bilstore, C&A, Beymen Club, Home Store, Swarovski gibi birçok markayı da ilk kez Kayserililer ile buluşturacaklarını belirtti. İnşasına 2008’de başlanan ve 1200 günde tamamlanan Forum Kayseri, 150.000 metrekare inşaat alanı ve 65.000 metrekare kiralanabilir alana sahip. Türkiye’de de 300 kadar kadında çakma silikon var ? Fransız PIP şirketinin ürettiği sanayi tipi silikonların Türkiye’ye de ithal edildiği, 300 civarında kadına takılmış olduğu belirtildi. OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA Ucuz etin yahnisi On kat daha ucuz bir ürün kullanarak yılda yüzde 100 bin implant üreten PIP’in, yılda 1 milyon Avro civarında haksız kazanç elde ettiği ileri sürülüyor. Aşırı yırtık ürün çıktığı için doktorların şikâyetçi olduğu PIP hakkında geçen yıl kalitesiz ürün ve ölüme sebebiyet verme suçlamasıyla soruşturma açılıyor. Soruşturmanın ardından mali sıkıntıya düşen şirket bir yıl önce kapanıyor. Fransa’da üretilen ve Türkiye’ye de ithalatı yapılan sanayi tipi silikonlar, Türkiye’de de estetik yaptırarak silikon taktıran kadınlarda endişe yarattı. Başta Fransa olmak üzere, İngiltere, İtalya ve İspanya’da şikâyet ve uyarıların birbirini izlediği silikon vakasında, Türkiye’de de en az 300 civarı kadının söz konusu silikonlardan taktırmış olabileceği ileri sürüldü. Plastik ve Rekonstürtif Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Günay Gürling, Türkiye’de başta kanser olmak üzere sağlık sorunları nedeniyle yapılan cerrahi müdahalelerde çok daha titiz ürün seçildiğini, bu nedenle söz konusu ürünlerin daha çok estetik cerrahilerde kullanılmış olabileceği bilgisini verirken, Dr. Osman Oymak da sanayi tipi malzemelerden Türkiye’ye altı yıldır ithalat yapıldığını, bunu kullanan doktorların hastalarını çağırarak kontrol etmeleri gerektiğini söyledi. İmplant ürünler ithalatı yapan Honestus Medical şirketi yöneticisi Fahri Günebay’ın verdiği bilgiye göre, bu ürünleri Fransa’da dünyadaki bu alanda üçüncü büyüklüğe sahip PIP (Poly Implant Prothese) şirketi üretiyor. Ürün elde kaldı Türkiye de üç yıldır buradan ithalat yapıyor. Bir yıl önce kapatılan şirketten 1000 civarında implant ithalatı yapıldı. Bunların en 200300 civarı da ağırlıklı olarak estetik operasyonlarda kullanıldı. Zaten şirket kapatılınca da ürünler elde kaldı. “Bu şirket bu alanda dünyada üçüncü büyük şirket. Buradaki üretimi TÜV denetliyordu. TÜV (Technischer Überwachungs Verein) Almanya’da teknik muayene, kontroller ve yönetim sistem belgelendirilmesi için Alman devleti tarafından yetkilendirilmiş 140 yılı aşkın bir geçmişe sahip bağımsız bir denetim, kontrol ve belgelendirme kuruluşunun onay verdiği bir şirket. Ayrıca ithalatta, gümrüklerden geçebilmesi için C belgesi isteniyor. Bunlar steril malzemeler... Kutular açılmıyor. Her şey denetimle yapılıyor” diyen Günebay, zaten Fransa’daki doktorların da söz konusu maddenin doğrudan kanser yaptığına dair veri bulamadığını savundu. İNGİLTERE’DE 50 BİN KADIN UYARILDI tandartların altında üretimi yapılan silikonların dünyanın dört bir yanına ithal edildiğini yazan Liberation gazetesi de yalnız İngiltere’de bu ürün kullanan 50 bin civarında kadının uyarıldığını yazdı. Gazetenin haberine göre, Fransa’da yapılan araştırmalarda sanayi tipi silikonların doğrudan kansere yol açmadığı ancak içindeki kalitesiz malzemenin kanseri hızlandırıcı bir faktör olacağı düşüncesiyle çıkarılması yönünde karar alındı. Fransız Ulusal Kanser Ajansı, sağlık nedenleri gerekçesiyle takılan sanayi tipi silikonların değiştirilme masraflarını karışlayacağını duyurdu. İtalya ve İspanya’dan da şikâyetlerin geldiği sanayi tipi silikonların yüzde 80’ini estetik operasyonlarda kullanıldı. Sanayi silikonu kullanan kadınların dokuzunda kanser vakasına rastlanıyor; hastalardan biri ölüyor. S SAAB Türkiye’nin peşinde ? Stockholm Büyükelçisi Zergün Korutürk, Türkiye’nin SAAB’la ilgilenmesinin söz konusu olmadığını ancak firmanın önerilerini dinleyip Ankara’ya ilettiğini söyledi. Hükümet olarak konuyla ilgilenmediklerini belirten Bakan Ergün de istekli olabilecek Türk firmalarını “dikkatli olun” diye uyardı. OSMAN İKİZ TÜRK KAMUOYUNA DUYURU Yıllardan beri yaptığımız araştırmalar ve gözlemlerimize göre; Ermeni yalanlarını çıkarmak ve de yaymak gerektiği anlaşılmıştır. Maalesef devletimiz bunu yeterince yapamadığı için aleyhimize diğer devletlerin parlamentolarında art arda kararlar çıkıyor... Yaptığımız araştırmalara göre: 1 Ermeniler, 1.5 milyon kişiyi Türkler kestiler ve 67 milyon Ermeni yaşıyordu diyorlar. Oysa Amerikalı 2 general o yıllarda 1600 km. Anadolu’da at üstünde dolaştılar ve 2.300,000 Ermeni yaşıyor dediler. Bunların raporları Amerikan Senatosu’nda çalınmadıysa duruyor. Tehcir olanların çoğu Ermenistan’a, Irak, İran ve Lübnan’a gittiler. Yapılan tehcir 150 gün (5 ay sürdü) onların hesabına göre her gün 10.000 Ermeninin öldürülüp gömülmesi ve de hiç değilse toplu mezarlarının olması lazım. Nerede bunlar? Şüphesiz yalan. Oysa Ermenilerin katlettiği Türklerin toplu mezarları belli değil mi? 2 Almanya’nın resmi televizyonunda bir Ermeni konuşuyor. “Tehcir edilenlere nezaret eden Türk jandarmalarını çeteler öldürttükten sonra Ermenileri de soyarak katlettiler” diyor. Amerikalı 2 generalin raporları ve bunlara benzer o kadar çok delil var ki, bunlarla jenosit yapmadığımızı pekâla ispat edebiliriz. Devlet jenosit yapmamıştır. Bizler “ERMENİ YALANLARI”nı araştıran yayan ilmi ve tarafsız bir kurul, enstitü veya konsey kurulsun istiyoruz. Bugüne kadar devletimizin tam yapamadığı husus budur. 3 Sizlerden ricamız emekli büyükelçiler Şükrü Elekdağ, Kamuran İnan gibi, Şükrü Seven Ata gibi araştırmacılar; Halaçoğlu, İlber Ortaylı gibi tarihçiler veya sizlerin tanıdığı bu konuları iyi bilen şahıslarla irtibat kurarak onların iştiraklerini sağlamaktır. Bunların kitaplarının veya makalelerinin toplanarak tercüme edilip dünya kamuoyuna yayınlanması birinci hedefimiz olacaktır. Bunun için mali desteği de kolaylıkla sağlayacağımızdan eminiz. Bu konuda pek çok mustarip vatandaşlarımızın da katkıları olacaktır. 4 Gerekirse bir cemiyet de kurulabilir, resmen de teşkilatlanabiliriz. Bununla ilgili görüşlerinizi açıkça belirtmenizi rica ediyoruz. SAYGILARIMIZLA. Adresimiz: Mercan Sok. No: 35 Zümrütevler Mah. MALTEPEİSTANBUL STOCKHOLM İsveç gazetelerine göre pazartesi günü iflas başvurusunda bulunan İsveç otomobil firması SAAB’ı Türkiye satın almak istiyor. Haberlerde Türkiye’nin Stockholm Büyükelçisi Zergün Korutürk’ün ekonomi bakanlığıyla temasa geçerek Türkiye’nin SAAB ile ilgilendiğini bildirdiği ileri sürüldü. Büyükelçi Zergün Korutürk ise “haberlerin gerçeği yansıtmadığını SAAB’ın Türkiye ile ilgilendiğini” söyledi. Zergün Korutürk Cumhuriyet’e açıklamasında SAAB Genel Müdürü Victor Müller’in kendisini aradığını ve geçen hafta büyükelçiliğe gelerek SAAB’ın Türkiye için uygun olduğunu anlattığını belirtti. İsveç ekonomi bakanlığıyla bu konuda bir görüşme sinin söz konusu olmadığını belirten Zergün Korutürk, SAAB Genel Müdürü’nün önerilerini Ankara’ya bildirdiğini söyledi. Finans sorununu çözemeyen SAAB, geçen yıldan bu yana üretim yapmıyor. Çinli Youngman firmasının da talip olduğu SAAB pazartesi günü iflas başvurusunda bulundu. Uzmanlara göre SAAB iflas yoluna giderek satış işlemlerini daha da kolaylaştırıcı bir adım attı. Otomobil piyasasındaki söylentilere göre bazı Türk firmaları da SAAB ile temas halinde. Öte yandan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, SAAB’ı bir marka olarak alıp bunu bir avantaja dönüştürmek isteyen Türk firmalarını, “konuyu iyi incelemeleri ve buzdağının altında ne olduğunu görmeye çalışmaları” konusunda uyardı. Hükümet olarak SAAB’ı almalarının söz konusu olmadığını belirten Bakan Ergün, yerli otomobil konusundaki olumlu gelişmeleri yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi. Yunanistan önümüzdeki 5 yılda yüzde 20 daralacak Yunanistan Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Evangelos Venizelos, Yunan ekonomisindeki 5 yıllık daralmanın yüzde 20’ye ulaşacağını, işsizlik oranın yüzde 25’lere varacağını söyledi. Yunan ekonomisini ‘bir savaş felaketine’ benzeten Venizelos, 2012’nin ilk iki ayının ülkenin kurtuluşu açısından en kritik dönem olduğunu, yeni yardım paketiyle ilgili müzakerelerin 16 Ocak’ta başlanılmasının beklendiğini belirterek, “Kritik bir noktaya geldik. Ancak ülke henüz kurtulmadı. Şubat sonuna kadar 89 milyar Avro lazım” dedi. MÜTEŞEBBİSLER ADINA Hikmet GÜRKAYNAK Emekli Müfettiş BankacıGazeteci C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle