19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2011 ÇARŞAMBA 14 HABERLER Prof. Dr. Erdem, ‘Türkiye yeni anayasa konusunda dönülmez noktada’ dedi: Tren kaçırılmamalı HÜLYA KESKİN İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır Erdem, Türkiye’nin yeni bir anayasa oluşturmada dönülmez bir noktaya girdiğini vurguladı. Prof. Dr. Erdem, “Tüm siyasi partilerin anlaması gereken bir şey var. Bu anayasa treni eğer bir kere kaçarsa Türkiye’de barışın sağlanması uzun yıllar mümkün olmayacaktır. Anayasanın en çetrefilli maddesi 66. madde. Burada kullanılan Türk kelimesinin yarattığı algı başlı başına bir sorun. Bunu anlatmada başta MHP olmak üzere tüm siyasi partilere önemli görevler düşüyor” dedi. Prof. Dr. Erdem, anayasanın toplumun her kesimini kapsaması için “maksimum toplumsal mutabakatla” ve baştan aşağı yeniden düzenlenmesi gerektiğini anlattı. “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘ustalık dönemim’ dediği üçüncü başbakanlık dönemi, yani onun ustalığı bu anayasanın çıkarılmasına bağlı” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Erdem, “Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bu yana hiç bu kadar barışa ihtiyaç duymamıştı. Barış isteğini yerine getirmeyen bir anayasa Türkiye için hiçbir anlam ifade etmeyecektir” diye konuştu. “10 yıl önce Kürt sorunu bir terör sorunuydu, şimdi ise halkın sorunu” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Erdem, “Kürt mesele sine kimsenin gözünü kapatmak gibi bir hakkı yok. Anayasa bu sorunu çözmek zorunda” dedi. imse anayasa sürecine taş koymamalı’ Yeni anayasanın hazırlanmasında CHP, MHP ve BDP’ye önemli görevler düştüğüne dik ‘K kat çeken Prof. Dr. Erdem, “Siyasi partilerin milletvekillerinden oluşan TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu, gerçekten çok önemli. Burada tüm seçmenlerin istekleri dile getirilmeli. Eğer bu gerçekten sağlanmaz ise komisyonun demokratikliği görüntüde kalır. Yeni anayasa, ger çekten bizim geri dönülmez noktamız. Türkiye toplumsal bir iç savaşa doğru gidiyor. Artık halklar karşı karşıya gelmeye başladı. Dolayısıyla tamamen yeni bir anayasa hazırlanmalı, TBMM’deki hiçbir milletvekili de bu sürece taş koymamalıdır” dedi. Yavalar: Deprem Tanrı cezası diye görülemez LEYLA TAVŞANOĞLU Vatandaşlık kavramı Türkiye’nin ilk kez sivil bir anayasa hazırlayacağını vurgulayan Prof. Dr. Erdem, yeni anayasada üzerinde en çok durulması gereken maddeye dikkat çekti. “Anayasanın 66. maddesi, toplumumuzun, hatta hukukçuların da birçoğuna göre kutsal bir madde. En ufak bir değişiklik üniterliği bozar. Tam tersi. 66. madde değişmezse, bu devletin üniter yapısının değişme ihtimali ortaya çıkar” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Erdem, söz konusu maddedeki “Türk” kelimesinin değişmesi gerektiğini vurguladı. 66. maddenin anayasanın en sorunlu maddesi olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Erdem, “Hukukçular olarak buradaki ‘Türklük’ kavramını devlet ile yurttaş arasındaki hukuki bağ olarak açıklıyoruz. Ama bu söylemler artık toplumsal barışı sağlamıyor. Türk kelimesinin değişerek yerine ‘vatandaşlık kavramı’nın tesis edilmesi gerekli. Burada Türk kelimesi, Atatürk’ün kastettiği ‘millet’tir. Ne var ki bugün bu Türk sözcüğünün yarattığı algı başlı başına bir sorun” dedi. ‘Tutuklu vekiller Türkiye’nin ayıbı’ Tutuklu milletvekili sorununa da değinen Prof. Dr. Erdem, “Yaşananlar 21. yüzyılda kabul edilebilecek gibi değil. Bu durumun kabul edilemez olduğunu Cumhurbaşkanı, Başbakan ve AKP’den tüm siyasiler söylüyor ama bir şey de yapılmıyor. Birinin tutuklu olması için ceza hukukuna göre ‘delilleri karartma ve kaçma’ ihtimalinin olması gerekiyor. Bu insanlar için böyle bir durum söz konusu değil ki. O zaman mahkemeler hangi kararla, ne hakla bu kişileri cezaevlerinde tutuyor? Siz kamuoyu vicdanında, ilerde vereceğiniz kararı şimdiden kirletirseniz, kamuoyu vicdanında haksız konuma düşersiniz. Verdiğiniz karar toplumda hiçbir zaman onay görmez. Siyasetle ilgilenmeyen bir yurttaş için bile bu durum tahammül sınırını çoktan aştı. Bu durum Türkiye için bir ayıptır. Tutuklu milletvekilleri derhal serbest bırakılmalı” diye konuştu. Hüdai Yavalar, yıllar önce ABD’ye göç etmiş bir Türk. 1958’de gittiği Washington’da hem çeşitli işlerde çalışmış hem de George Washington Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirip lisans üstü derecesini almış. Uzmanlık konularından birisi de deprem mühendisliği. Yavalar’ın bir başka yönü de sporculuğu. Bugün Türkiye’de orta yaşı aşkın kuşak onu Darüşşafaka ve Beşiktaş basketbol takımlarının ünlü Hüdai’si olarak hatırlıyor. Bir başka özelliği de içinde Atatürk sevgisinin hiç tükenmemesi. 1995’te merkezi Washington’da olan Amerika Atatürk Cemiyeti’nin de kurucu başkanı. Yavalar anavatanından hiç kopmayan bir kişi. Son olarak üç haftalığına İstanbu’a gelmişti. Buradan doğduğu kent Tokat’a geçti. Tokat’a yaptırmakta olduğu bir okul inşaatını, gönderdiği piyano ve çeşitli müzik aletlerinin öğrenciler tarafından ilgi görüp görmediğini denetledi. Sonra da gazetemize gelerek son Erciş ve Van depremi felaketlerinde, yüzlerce insanın ölümüne yol açan o çürük çarık inşaatları yapanları topa tuttu. Hüdai Yavalar 1999 depremlerinden Türk insanının hâlâ hiçbir ders çıkarmadığını söylüyor, 12 yıl geçmeden de Van ve Erciş’te yeni deprem felaketleri yaşanmasının aklı almadığını anlatıyor: “Ben liseyi İzmit’te bitirmiştim. Orada yıllarca oturduk. İzmit’te deprem olduğunda Amerika Atatürk Cemiyeti olarak dönemin ABD Başkanı Clinton’a bir mektup yazarak onun İzmit’e gelmesini teklif ettim. Bu teklifimi kabul etti. Bildiğiniz gibi o yıl deprem bölgesine gitti. Ben de orada kendisiyle birlikteydim. O deprem felaketinde yaşanan acıların aynısı bugün de yaşanıyor.” “Deprem felaketlerinde bunca can ve mal kaybı olmasının sorumlusu kimdir” soruma Yavalar şu yanıtı veriyor: “En başta hükümet sorumludur. O yapıları yapan müteahhitlere bütün suçu yükleyemezsiniz. Müteahhit o işi yapandır. Ama yapı denetimini yapacak yetkililer vardır. En başta da hükümettir, belediyedir. İlk depremin ardından bütün devlet erkânı ve ilgili bakanlar Van’a giderek incelemelerde bulunmuşlardır. İlgili bakanlıkların gerekli komisyonları kurarak ciddi bir şekilde sorumluluk almaları gerekirdi. Bu yapılmadığı için büyük bir cinayete sebep oldular. Bu işte sorumlu bakanlıkların mahkemeye verilip cinayet suçundan cezalandırılmaları gerekir.” Yavalar, depremlerin ardından ayakta kalan binaların incelenmesinin de özel bir yöntemi olduğunu şöyle anlatıyor: “Van depreminde binaların incelenmesinden sorumlu makamlar, ayakta kalmış binaları çok dikkatli şekilde incelemeye almalı ve binalara hiç kimse yaklaştırılmamalıydı. Bu inceleme uzun zaman alır ve bunda özel cihazlar kullanılır. Van’da böyle bir yöntem uygulanmamıştır. Bunun sonucunda da daha fazla can kaybına yol açılmıştır. Tekrar ediyorum. Bu bir cinayettir. Bunun sorumluları da ağır biçimde cezalandırılmalıdır.” Yavalar’a göre binanın inşasında depreme dayanıklı olması için yapılması gerekenler şunlar: “Öncelikle binanın büro, apartman, fabrika, okul, konut olarak mı yapılacağına bakılmalıdır. Siz bir apartmanı ileride ofis binasına çevirmek isterseniz olmaz. O binaya daha fazla yük bindiremezsiniz. Ayrıca bina yapılacak arsanın toprağının incelenmesi çok önemli. New York’un altı kayalık olduğu için istediğiniz yükseklikte bina yapabilirsiniz. Ama yumuşak toprakta o yükseklikte binalar olmaz. Eğer yüksek binada ısrar ediyorsanız onun teknolojisi değişir. Örneğin Japonya’da deniz doldurularak havaalanı yapıldı. Bina her yıl 20 santimetre kadar denize doğru çöker. Bunu hidrolik kaldıraçlarla kaldırıp eski haline getirirler. Bu çok önemli bir teknolojidir.” Yavalar, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez’in depremin Tanrı’nın bir cezası olduğu sözlerini de şöyle eleştiriyor: “Böyle saçma görüş olmaz. O zaman sert bir fırtına, yağmur olunca o da mı Tanrı’nın cezası kabul edilecek? Bilgisiz insanların beyinlerini yıkayarak yapılan yanlışları örtbas etmeye çalışıyorlar.” Binada kullanılacak malzemenin kalitesinin de çok önemli olduğuna işaret eden Yavalar, ayrıca betonarmede en alt kattaki çelik çubukların belli kalınlıkta olmaları, yukarı katlara doğru daralarak yükseltilmesi gerektiğini savunuyor: “Türkiye’de inşaatlara bakıyorum. Betonarme çeliği paslanmış. Paslı çelik betonu tutmaz. Bu çok tehlikelidir. Binaları tutan aslında çeliğin kendisidir. Kolonları ve kirişleri etriye dediğimiz çelikler birbirine bağlar. Bina sallandığı zaman bunların birbirinden ayrılmaması gerekir. Ayrılırsa bina çöker.” Deprem sonrası incelemenin önemi Sadakat bağı zayıfladı Devletin gözünde yabancılarla yurttaşları birbirinden ayıran en önemli noktanın “sadakat bağı” olduğunu anlatan Prof. Dr. Erdem, “Devlet bu bağın karşılığında yurttaşını korumak zorundadır. Ama bazı kesimlerde bu sadakat bağı zayıflamış durumda. Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından Ermeniler kendilerini büyük bir tehlike içinde hissediyorlar. Küskünler. Çünkü devlet, Dink’i korumadı. Dink’in katili o gönül bağının yeniden tesis edilmesi için bulunmak zorundadır. Bu Türkiye Cumhuriyeti’nin namus borcudur” dedi. “MHP’ye oy atanlara bakıldığında, 66. maddedeki ‘Türk’ kelimesinin kesinlikle çıkmasını istemeyen bir kesim olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Erdem, söz konusu madde hakkında bir buçuk yıl önce yazdığı “Türk Vatandaşlık Hukuku” adlı kitapta, “Türk” kelimesini “millet” olarak değiştirmeyi önerdiğini, ancak bunun şimdiki şartlar için yeterli olmadığını söyleyerek “Bu maddede Türk kelimesi yerine ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ tanımı kullanılmalıdır” dedi. TEŞEKKÜR Türkiye Aydınlanmasının çağdaş düşünürlerinden, Uygarlık İşçisi, Hocamız, Cumhuriyet Gazetesi yazarı, her şeyimiz TBMM HEYETİ FRANSA’YA GİDİYOR Prof. Dr. SERVER TANİLLİ’nin sonsuzluğa yolculuğunda bizleri yalnız bırakmayan, acımızı paylaşan başta TBMM Başkanı Sn. Cemil ÇİÇEK’e, Kültür ve Turizm Bakanı Sn. Ertuğrul GÜNAY’a, Avrupa Birliği Bakanı Sn. Egemen BAĞIŞ ve eşine, CHP Genel Başkanı Sn. Kemal KILIÇDAROĞLU ve kurmaylarına, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Kadir TOPBAŞ’a, CHP Kadıköy Belediye Başkanı Sn. Selami ÖZTÜRK’e, Şişli Belediye Başkanı Sn. Mustafa SARIGÜL’e, DSP Genel Başkanı Sn. Masum TÜRKER’e, EMEK Partisine, İP Genel Başkanı Sn. Doğu Perinçek’e, Sn. Tuncay ÖZKAN’a, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığı’na ve Öğrencilerine, Şişli Siyasal Bilgiler Öğrencilerine, Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Öğrencilerine, Strasbourg Üniversitesi ve Türk Etütleri Enstitüsü’ne, TÜYAP Ailesine, TÜRKİYE İŞ BANKASI Kültür Yayınları’na ve son görev sırasında tüm imkânlarını seferber eden, dayanışma dostluk ve vefa örneğini her zaman olduğu gibi cömertçe sergileyen CUMHURİYET GAZETESİ Ailesine, tören ve cenazesine katılan Türkiye’nin aydınlık yarınlarını oluşturan siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, sendikalarına, meslek odalarına, sanatçılarımıza, yazarlarımıza, öğrencilerine, okurlarına ve telefonla taziyede bulunan burada isimlerini sayamadığımız tüm sevenlerine ve dostlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi sunarız. Soykırımı inkâr yasasına karşı güç birliği BAHADIR SELİM DİLEK AİLESİ BAŞSAĞLIĞI 15. Yasama Dönemi Edirne Milletvekili İlhan IŞIK’ın vefatını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dileriz. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI ANKARA Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken Nicolas Sarkozy’nin daha önce desteklemediği, “Fransa’nın kabul ettiği soykırımları inkârını suç sayan” yasa konusunda tavrını değiştirmesi Ankara’yı harakete geçirdi. Söz konusu yasanın 22 Aralık’ta Fransız parlamentosunda görüşülmesi öncesinde TBMM’den bir heyetin Türkiye’nin hassasiyetini ve kaygılarını iletmek üzere Paris’e gitmesi kararlaştırıldı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dün TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Volkan Bozkır ile birlikte ağırlıklı olarak diplomat kökenli milletvekillerini Dışişleri Bakanlığı’na davet etti. Fransa’nın bugüne kadar kabul ettiği soykırım yasalarının inkârının tartışılmaya açılmasının 45 bin Avro ve 2 yıla kadar hapis cezasısıyla cezalandırılmasını öngören yasaya ilişkin gelinen son noktayı anlatan Davutoğlu, milletvekillerine “Fransa’ya Türkiye’nin hassasiyetlerini aktarmak üzere parlamento heyeti göndermeyi düşünüyoruz. Böylece güç birliği yapmış oluruz. Gitmeyi düşünür müsünüz” diye sordu. Bunun üzerine AKP’den Bozkır Başkanlığı’nda, TürkFransız Parlamentolar Arası Dostluk Grubu’ndan CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk, CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç ile MHP’den daha sonra bildirilecek bir ismin pazartesi günü Paris’te olması kararlaştırıldı. Heyet, gelecek hafta pazartesi ve salı günü temasların ardından Türkiye’ye dönecek. Öte yandan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek de, Fransa Meclis Başkanı Bernard Accoyer’e gönderdiği mektupta, Fransız meclisinin gündemindeki yasa teklifine karşı Türkiye’nin rahatsızlığını dile getirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle