19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Bir direniş bilgesi u ülkeye yıllarca bıkıp usanmadan Aydınlanma’nın tarihini öğreten Server Tanilli de terk edip bizi gitti sonunda. İşin aslını sorarsanız, bize gereğinden fazla tahammül ettiği de söylenebilir. Üniversitede “Uygarlık Tarihi” dersi veren hocaların kurşunlanıp ömür boyu tekerlekli iskemleye mahkum edildiği, bu da yetmezmiş gibi yazdıkları kitapların yasaklı hale getirildiği, uygarlığa, bilgiye ve kültüre düşmanlığın böylesine pervasızca ilan edildiği bir memlekete Server Hoca gibileri gerçekten fazla geliyor. Server Tanilli sosyolog ve siyaset bilimci olduğu kadar sanat ve edebiyat tutkunuydu. Geniş bilgi yelpazesinde insanın insan oluşunun öyküsü ise apayrı bir yer tutardı. 12 Eylül öncesinde Şişli İktisadi ve Ticari İlimler Yüksekokulu’nun birinci sınıf öğrencilerine verdiği “Uygarlık Tarihi” dersleri bir dönem öyle ünlü olmuştu ki daha üst sınıflardan öğrencilerin de o dersleri nasıl doldurdukları, amfinin nasıl dolup taştığı efsane gibi anlatılırdı. Neydi bu dersin amacı? Server Tanilli sosyolog ve siyaset bilimci olduğu kadar sanat ve edebiyat tutkunuydu Vicdan FM Bazı şeyler, bazı başka şeylerin daha değerli olmasına yol açtıkları için, bazıları tarafından bazılarına karşı savunulmayı hak ederler. O bazı şeyleri bazı bazı dinliyor olsanız bile. Hem “keyfe keder” diye pek hoşgörülü bir deyimimiz bile var. Bazı bazı keyfe keder. O keyfi bazen bile olsa sürmek için korumamız, savunmamız gereken şeylerse gittikçe çoğalıyor, birikiyor. Ve bu bana tıpkı Gülten Akın’ın “Pas” şiirini her okuyuşumda duyduğum keder gibi, keyif değil, keder veriyor: Keyfeder. Gülten Akın “onulmaz bir inceliğin yıkımına” karşı çıkanların bir bir yok olmasından duyduğu derin kederi dile getirir “Pas”da: “Sanmazdım çocukları asfalta ve parka başlatsınlar/ Oteller hanlar yapsınlar canım viraneliklere/Pastalar vitrinler çiğdem pilavına karşı/ Sanmazdım kar yerine buzdan dondurma/ Bir tek çapanoğlu kalmasın Yozgat’ta”. Öyleyse Ataol Behramoğlu’nun unutulmaz şiirindeki gibi şimdi ben de “Kederliyim binlerce sebep var kederli olmama”. Bazı şeyler, bazı değerlerin korunmasını daha da gerekli kılarlar. Bazı ayrıntı gibi gelen, görünen şeylerdir ki bunlar, yok olduklarında, azaldıklarında, varlıkları tehdit altında olduğunda ne kadar gerekli oldukları, böylece de ne kadar değerli oldukları ortaya çıkar. Gerekli şeylerin her zaman değerli oldukları söylenemez ama, değerli şeyler özellikle de bazı dönemlerde çok gerekli hale gelirler. Bazen karanlıkta şarkı söylemenin, ıslık çalabilmenin bile bir değeri vardır, öyle ya karanlığın da bir duvar gibi insanın sesine indiği, sözcüklerin üstüne çöktüğü anlar olur. Özellikle o zamanlarda bir ses ararsın sesinin yanına, ıslığının yanına bir ıslık, sözünün yanına bir sözcük. Islığın, sözün aynı sesin yolcusu olur dudaklarında. Bazen de insanın kendi sesine değil sessizliğine bile kulak vermekten korktuğu anlar olur. Parçalanır insan korkudan, ağzı başkasının ağzı, sesi bir başkasının sesi, kulakları bir başkasının kulakları gibi, birbirine seslenmez, birbirini duymaz, birbirine yoldaş olmaz. Bazen öyle anlar gelir ki alışkanlıklar bile korunması gereken büyük yapıtlar, hazineler, kültür değerleri ve miraslar arasına girer neredeyse. Buna gülümsersin ama acı bir gülümsemedir bu. Gülten Akın’ın “Sanmazdım...” dediği gibi olur, “Bunu hiç sanmazdım” dersin. Kaç yıldır aklımda bir radyo yazısı yazmak vardı, TRT Radyo 3 için bir yazı. Sonra o sırada yazdığım gazeteden çıkarıldım, olmadı. Birlikte büyüdüğümüz bir radyo diyecektim “evrensel müziğin kanalı” TRT Radyo 3 için. Kaç yıldır dinliyorum unuttum, en azından “Stüdyo FM” programının 32. yılına girdiğini biliyorum. Şebnem Savaşçı ve Yavuz Aydar’ın birlikte hazırlayıp sundukları rock müzik programı. Tıpkı yine bir klasik olan “Gece ve Müzik” programı gibi. Açık Radyo ve Radyo 3, gün boyu dinlediğim iki radyo. Yıllar sonra, gece yolculuğuna, içsel yolculuklarıma karanlıkta onun sesiyle çıktığım o çocukluk ve gençlik arkadaşımı savunacağım aklıma gelmezdi. Bırakın yeni çocuklar, yeni gençler de onunla yenilensinler diyeceğim hiç aklıma gelmezdi. O hâlâ rastlarsam severek dinlediğim “Yurttan Sesler”le “Evrensel Müzik” programlarının karşı karşıya getirileceğiyse dünyada aklıma gelmezdi. Bunların hiçbiri aklıma gelmediği için şimdi yavaş yavaş aklım başıma geliyor. İster Türk müziği olsun ister Kürt müziği, Arap, Ermeni, Rum, Yahudi, klasik Batı müziği, Hint, Pakistan, Kuzey Afrika müzikleri, Balkan şarkıları, Roman havaları, caz, rock, Afrika, etnik, şarkı, türkü, ağıt, bozlak, flamenko, fado... Ben hepsini “Yurttan Sesler” diye dinliyorum, hepsi “yerli”dir benim için, hiçbiri “yabancı” değildir, “Evrensel Yurttan Sesler”dir. Kimi az dinlenir kimi daha çok. Hiçbirimiz bu dünyanın yerlisi değiliz, ama birbirimizin yabancısı da değiliz. Müzikleri klasik Batı müziği, caz, rock diye ayırarak, TRT Radyo 3’ün vericilerini azaltarak, halk dinlemiyor gerekçesiyle programları kaldırarak olmayan yabancılığı icat etmeyin. “Evrensel müzik” dinlemeniz şart değil ama vicdanınızın sesini ara sıra da olsa dinleyin! B Uygarlık Tarihi Şu anda Cumhuriyet Kitapları’nda 25. baskısı yapılmış durumdaki “Uygarlık Tarihi”nin önsözünde amacı şöyle özetliyor Server Hoca: “Bu kitap 19721975 yıllarında yazıldı. Amacı da liselerden üniversite ya da yüksekokullara gelen öğrencilerin ‘kültür açığı’nı gidermekti. Gerçekten böyle bir sorun vardı. Liseler gençlere hemen hemen hiçbir şey vermiyordu. (…) Niçin böyleydi bu? Çünkü Türkiye’de egemen sınıflar özellikle 50’li yıllarla beraber gençlerin uyanmasını istemiyorlardı. (…) Ne yapmak gerekiyordu? Li selerin düzeltilmesini beklerken, fakülte ve yüksekokulların ilk sınıflarına bir “uygarlık tarihi” ya da “kültür tarihi” dersi koyarak, gençlerin ‘kültür açığı’nı gidermek!” Marifet iltifata tabidir derler ya, siz inanmayın. Türkiye’de hiçbir marifet cezasız kalmaz demek, onlarca yıldır kurtulamadığımız karabasan gibi ruh halini daha iyi yansıtan bir deyiş olur. Sen misin gençlerin “kültür açığı”nı gidermek isteyen derler adama, bir kör karanlıkta bir kalleş kurşun gelir bulur bedenini, geri kalan yıllarını inmelendirdikleri için birileri ellerini oğuşturur. Ama Server Tanilli’de pek işe yaramamıştır bu yöntem. Çünkü o, namuslu, halktan ve emekten yana, aydınlık bir bilim adamı ve insan olarak yıllar yılı direnişin ne olduğunu dosta düşmana göstermesini bilmiştir. Mahkum edildiği tekerlekli sandalye onun Avrupa’nın çeşitli kentlerini dolaşıp konferanslar vermesini, toplantılara katılıp konuşmalar yapmasını, Strasbourg Üniversitesi’nde çalışmasını, sayısız yeni kitap, yazı, makale üretmesini engellememiş, Server Hoca bu arada sessiz ve derinden, hiç yayınlanmayan, ancak bakmasını bilenin görebileceği eşsiz bir yapıt oluşturmuştur: Acıyı damıtarak direncin ve direnişin bilgeliğini yontmuştur. Bir umut rengi Avrupa’daki sürgün yıllarımda yollarımız birkaç kez kesişti ve hepsi unutulmaz anlar ola rak kazındı belleğime. Yılmaz Güney’in cenazesinde Irène Melikoff’la birlikte hatırlıyorum onu; cenazeyi uğurlayan kalabalıkta hüznü, acıyı, özlemi ve öfkeyi kaynaştıran fonun üstünde, bir umut rengi gibi kalmış o ikilinin resmi aklımda. Sonra Stockholm’e gelişi, tek başıma oynadığım, Dario FoFranca Rame metinlerinden derleme “Kadınlar, Bizim Kadınlarımız” adlı oyunu izleyişi… Oyun defterine yazdığı, “Bana Avrupa’daki en mutlu gecelerimden birini yaşattınız” sözleri… Evet, Server Hoca’yı direniş bilgesi diye tanımlamamın en önemli nedeni bu zaten: O, en kötü koşullarda bile gittiği her yerde insanlara umut aşılamaktan hiç geri kalmadı. Bilmem, onu bir kitap fuarında okurlarına kitap imzalarken gördünüz mü? Çünkü gördünüzse şayet, ne demek istediğimi hemen anlarsınız. Önünde çoğunluğu gençlerden oluşan upuzun bir kuyruk, Server Hoca mutlaka biraz konuşuyor her biriyle kitabını imzalarken, yüzünde zeki bir gülümseme, konuşma zorluğu çekiyor belki biraz ama fark etmiyor, o derdini zaten öyle iyi anlatmış ki o kuyruklar ve o kuyruklardaki gençler hiç tükenmiyor. Şunu demek istiyor sanki: “Vurun ulan vurun / Ben kolay ölmem / Ocakta küllenmiş közüm / Karnımda sözüm var / Haldan bilene.” Bence, ardında sayısız değerli yapıt ve en önemlisi hiç unutulmayacak bir yaşam dersi bırakarak ışığa yürüyen Server Hoca için, Ahmed Arif’in bu dizeleri geçerliliğini koruyor. Onun hâlâ söyleyecek sözü var, tabii “haldan bilene”… Yemek kültürü üzerine Çiya Yayınları’ndan üç yemek kitabı bir dergi Kültür Servisi Çiya Yayınları’ndan çıkan “Yemek ve Kültür” dergisinin Sonbahar 2011 sayısı, raflardaki yerini aldı. Aralarında, Turgay Fişekçi’nin “Dünyayı Verseler Yerim”, Behçet Necatigil’in “Reçel”, Sami Zubaida’nın “1940’ların Bağdatı’nda Mutfağımız” ile Sharon Croxford’un “Melbourne’da Türkiye Mutfağı” başlıklı yazılarının yer aldığı derginin bu sayısında, “Paris’te Sanatçı Cafeleri” dosyası da bulunuyor. Çiya Yayınları’ndan çıkan yemek kültürü üzerine üç yeni kitap da okuyucuyla buluştu. Gabriele van Armin’in “Yemek” adlı kitabı, günün ilk öğünü olan kahvaltı seçimi ile başlayıp yemek yemek, pişirmek, tatmak hakkında konulara değiniyor, yolda yemek, yemeğe çıkmak gibi ilginç anılara yer veriyor. Julian Barnes’in “Mutfaktaki Tarifbaz”ı ise yazarın gastronomik kesinlik arayışının pratik bir anlatısı olma özelliği taşıyor. Barnes bu arayışı sırasında başından geçenleri paylaşarak okurlarına mutfağından kesitler sunuyor. Dr. Hamit Zübeyir Koşay ile Akile Ülkücan’ın yayına hazırladığı “Anadolu Yemekleri ve Türk Mutfağı” adlı kitap ise Türk mutfağı ve yemekleri ile ilgili geniş kapsamlı bilgi vermeyi amaçlıyor. ? Kültür Servisi Kadıköy’deki Koşuyolu Parkı karşısında önceki gün yeni bir sanat merkezi açıldı. Ağırlıkla görsel sanatlar ve tiyatro dallarında eğitim verecek olan Koşuyolu Sanat Merkezi’nin tiyatro sahnesine Devlet Tiyatrosu’nun tanınmış oyuncu ve yönetmeni Serpil Tamur’un adı verildi. Açılışta konuşan Serpil Tamur, Koşuyolu Sanat Merkezi’nin sahibi Jale Sezgin’e sanat adına teşekkür etti. www.kosuyoluasanat.com Koşuyolu Sanat Merkezi Serpil Tamur Sahnesi açıldı Tarık Akan’ın Köy Enstitüleri ile ilgili belgeselinin DVD’si çıktı ? Kültür Servisi İmre Azem’in “Ekümenopolis Ucu Olmayan Şehir” belgeseli bugün saat 17.00’de Kadir Has Üniversitesi Cibali Salonu’nda gösterilecek. Gösterimin ardından yönetmen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Dr. Şükrü Aslan ve TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’nden Mücella Yapıcı’nın konuşmacı olarak katılacağı bir panel düzenlenecek. “Ekümenopolis Ucu Olmayan Şehir” 17 Aralık saat 19.00’da ise Tütün Deposu’nda TMMOB Şehir Plancıları Odası Kent Planlama Basın Ödülü’nü alan Yaşar Adanalı’nın katılımıyla gösterilecek. Ekümenopolis’e iki gösterim Kültür Servisi Tarık Akan’ın 1940 yılında kurulan, 1946’da hakkında politik tartışmalar başlatılan ve 50’li yıllardan sonra Demokrat Parti iktidarınca tamamı kapatılan Köy Enstitülerinin hikâyesini aktardığı belgeseli “Köy Enstitüleri Bir Meçhul Öğretmen”in DVD’si çıktı. Adını Uğur Mumcu’nun “Köy Enstitülerinin kurulduğu yerlere birer ‘meçhul öğretmen’ anıtı dikilmeli ve her kuruluş günlerinde saygı duruşunda bulunmalıyız” sözünden alan film, Arifiye Köy Enstitüsü’nden 1946 49 yıllarında mezun Ayşe ve Mehmet Bayındır’ın öyküsüne odaklanıyor. DVD’nin tüm geliri ise Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’na bağışlanacak. Bayındır öğretmenlerin şahsında tüm Köy Enstitüsü öğretmenlerinin öyküsünün anlatıldığı filmin seslendirmesini ise Genco Erkal, Işık Yenersu, Rutkay Aziz yapıyor. Belgesel, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı’nın Taksim’deki ofisinden temin edilebilir. (0 212 252 63 14 15) TÜRKİYE’DE ÇİN KÜLTÜR YILI ETKİNLİKLERİ BAŞLIYOR 2012 Çin kültürüyle geliyor Kültür Servisi Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın geçen hafta düzenlenen basın toplantısıyla tanıtımını gerçekleştirdiği “2012 Türkiye’de Çin Kültür Yılı” etkinlikleri Ankara’da başlıyor. Edebiyat, sanat, kültürel miras, akrobasi ve kukla gösterisi gibi çeşitli etkinliklerin düzenleneceği yılın açılışı, bugün saat 17.30’da Cer Modern Sanatlar Merkezi’ndeki “Ünlü Çin Ressamların Fırçasından İpek Yolu” resim sergisi ve saat 21.00’de ATO Congresium Uluslararası Fuar ve Sergi Sarayı’ndaki “Yeni İpek Yolu Mesajı” adlı dans ve müzik gösterisi ile gerçekleştirilecek. İstanbullu sanatseverler “Yeni İpek Yolu Mesajı” gösterisini 15 Aralık Perşembe günü TİM Show Center’da izleyebilecek. “İpek Yolu’nun Başlangıcı, Büyüleyici Çin” temasıyla bir yıl sürecek etkinliklerin ardından 2013, Çin’de Türkiye Kültür Yılı çeşitli etkinliklerle kutlanacak. 23. Ankara Uluslararası Film Festivali yarışma başvuruları başladı ? Kültür Servisi Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı’nca 1525 Mart 2012 tarihleri arasında düzenlenecek olan 23.Ankara Uluslararası Film Festivali yarışma başvuruları başladı. Çeşitli dallarda toplam 12 ödülün verileceği yarışmada En İyi Film 2.500 TL ile ödüllendirilecek. 9 Ocak 2012 tarihine kadar www.filmfestankara.org.tr adresinden online olarak yapılacak başvuruların ardından yarışmacıların yönetmelikte istenen belgelerini Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı Farabi Sok.29/1 Çankaya 06690 Ankara adresine iletmeleri gerekiyor. ? Kültür Servisi Murat Gülsoy, Yekta Kopan ve Ayfer Tunç’la İKSV Salon’da edebiyat günleri devam ediyor. Can Yayınları işbirliğiyle gerçekleştirilen Ubor Metenga buluşmaları bu kez, üç yazarın yakın dostu olan, beklenmedik ölümüyle ayrı düştükleri Yücel Balku için gerçekleştiriliyor. Yücel Balku’nun “Sükut Ayyuka Çıkar” kitabının yorumlanacağı oturum, yarın saat 20.00’de. Etkinlik ücretsiz. ? Kültür Servisi Kanadalı indiepop ikilisi Junior Boys, enerjik, elektronik pop müzikleriyle 14 Aralık Çarşamba akşamı İKSV Salon sahnesinde olacak. Son albümleri “It’s All True” geçen haziran ayında yayımlanan grubun “So This is Goodbye” adlı albümleri 2007’de Polaris Müzik Ödülü’ne aday gösterilmişti. ‘Ubor Metenga’ Yücel Balku için Junior Boys, Salon’da Ev ve Of i s Taş ım ac ı lı ğı Tel: 0216.575 91 22 0532.564 17 17 0555.302 66 34 Sizin için taşınmayı sorun olmaktan çıkarıyoruz... C MY B C MY B ZÜLFİKAR NAKLİYAT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle