28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET [email protected] 12 ARALIK 2011 PAZARTESİ 12 ARALIK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] 10 EKONOMİ Bosch’un geliştirdiği sistemle trafikteki araçlar birbirini tanıyacak ve dikkatsiz sürücüyü anında uyaracak EKONOMİ 11 türür. Şöyle ya da böyle yönetiliyor diye nitelendirmenin hiçbir anlamı yok; CHP, tek sözcükle, yönetilmiyor! Seçimlerden sonra gündeme getirilen demokratik tüzük unutulmuştur. CHP, kendi içinde demokratikleşemediği için ülkeye de demokratikleşme öneremiyor. İşbaşına geldikten sonra MYK’sini sıkça değiştiren Kılıçdaroğlu, kendisinden önceki yönetimler gibi sürekli olarak il ve ilçe başkan ve yöneticilerini değiştirmekle uğraşıyor. Örneğin, son 18 ayda yalnızca İstanbul’da beş il, onca ilçe başkanı değiştirildi. Bu kadar sık sahip değiştirmeye mahalle bakkalı bile dayanamaz, batar. Sürecin son bir örneği olarak CHP Tunceli İl Yönetimi geçen hafta görevden alındı. Görevden alınan il başkanının “tamamen hukuksuzluktur” dediği bu işlem, bir başka Dersim katliamı değil de nedir? Nedenleri parti kamuoyuna bile açıklanmayan görevden almaların hangi ölçüye göre yapıldıkları da belli değildir. Üyelikten başlayan katılımcı, demokratik bir parti yapısı ve işleyişi oluşturma yerine Kılıçdaroğlu kendi atadığı il yönetimlerini ilçe yönetimlerini atamalarında özgür bırakacak kadar bile güvenmiyor. Parti enerjisini ilkesiz ve anlamsız bir biçimde kendi içinde tüketiyor; kendi kendini yiyor! Sonuç olarak, üzülerek belirteyim ki, Kılıçdaroğlu bu partinin ideolojisinin cumhuriyetin değerleriyle çağımız solunun eşitlik, özgürlük ve dayanışma ilkelerinin çoğulcu bir birleşimi olduğunun bilincinden uzaktır. Çok yanlış bir tutumla CHP sağcılaşırsa oy alır gibi bir yol izleniyor. Bu nedenle, partinin gizilgücü harekete geçirilemiyor; toplumun aydınlık geleceğinin güveni olunmuyor; çok başarısız bir yönetici görüntüsü sergileniyor; kimi milletvekillerinin olumlu uğraşıları da kişisel kalıyor; bütüncül bir muhalefet gücüne dönüşemiyor. CHP’nin ideolojisi yoktur diyebilen Kılıçdaroğlu, bu düşünsel belirsizliği nedeniyle kararlı bir birleştirici lider olamıyor. Oysa CHP’nin demokratik süreçleri işleterek iç tartışmalarından bir an önce kurtulması gerekiyor. CHP’nin durumu Özgür örneğinde olduğu gibi değişik yorumlara yol açıyor. Söylemeye gerek yok; eleştiriler, esas olarak daha güçlü ve etkili bir CHP isteğinden kaynaklanıyor. ??? ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi, Elektrik Mühendisleri Odası, öğretim üyeleri dernekleri, Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Barış Derneği başta olmak üzere örgütlü savaşımın önde gelen örgütleyicisi; sosyalist düşünür; bilim ve sanatı kişiliğinde birleştirmeyi başarmış olan çok değerli arkadaşım, sevgili dostum Günay Gönenç’i geçen hafta yaşamın sonsuzluğuna uğurladık. Bir yapıtının adıyla o hep aramızda olacak. Teknolojiyle kazalara son ? Bosch’un geliştirdiği teknolojilerle bir yıla kadar bir Alman markası mazotlu araçlar kadar yakan benzinlileri piyasaya sürecek. Birkaç yıl içinde uyuklayan şoförün yoldan çıkmasını önleyecek sistemler birçok araçta devreye girecek. 10 yıl içinde şoför istese bile bir başka otomobile çarpamayacak. aşam için teknoloji’yi ArGe çalışmalarının stratejik hedefine koyan Bosch’un “sıfır kaza teknolojileri” üzerinde çalışmalarını sürdürdüğünü belirten Bosch Türkiye Temsilcisi ve Genel Müdürü Steven Young, bir Alman oto firması için geliştirdikleri benzinli sistemlerin 2012 içinde piyasaya sürüleceğini ve böylece benzinlilerin yüzde 30 tasarruf sağlayarak dizellilerin maliyet avantajına ulaşacağını açıkladı. Young düzenlediği toplantıda şu bilgileri verdi: L Türkiye’de daha çok beyaz eşyadaki yerimizle tanınıyoruz. Oysa Bosch, dünyada 35 bin kişilik bir ArGe ordusuyla günde 15 patent başvurusu yapan bir şirket. 150 ülkede 300 bin kişi istihdam ediyor. Cirosu 50 milyar Avro’ya yakın. Türkiye’de ciromuz 1.7 milyar Avro, Çerkezköy’de beyaz eşya, Manisa’da ısı teknikleri, Bursa’da dizel fabrikamızda toplam 9 bin kişi çalışıyor. L Türkiye grup içinde ArGe’de önemli bir merkez olma yolunda. İnternetten birbirlerini tanıyacaklar LBiz interneti aracın içine sokuyoruz. Araçlar hem birbirini tanıyacak hem merkezle irtibatta olacak. Diyelim ki sizin aracınız, bir kavşaktan hızla çıkmak üzere olan dikkatsiz sürücüyü anında algılayacak. Sistem hem sizi, hem diğer sürücüyü hem merkezi uyaracak. Diyelim ki sürücüler onu da dinlemedi. Sistem en uygun sürücüye yol verecek, diğerini otomatik olarak durduracak. L “Acil frenleme desteği” de bu yıl orta sınıf araçlar için seri olarak üretilecek. İki aracın hızı arasındaki fark 20 kilometreden aza düştüğünde acil frenleme uygulaması çarpışmayı önleyebilecek. L Uyuklayan sürücünün şeritten çıkmasını önleyen bir sistemimiz var. Sürücüyü uyarmak yerine direksiyona hafif bir etkide bulunarak ya da aracın bir tarafına fren uygulayarak yönü düzeltiyor. Türkİş’te değişim olmadı Samsung Galaxy Note Türkiye’de Samsung’un akıllı telefon ile tablet teknolojisini birleştirdiği yeni ürünü Samsung Galaxy Note Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri için tanıtıldı. Ürün Turkcell’in kontratlı kampanyası ile de müşteriye sunuldu. Kullanıcılar ürüne ayda 84.90 TL’den başlayan, 24 ay taksitli ödeme seçenekleriyle Turkcell İletişim Merkezleri’nden ve anlaşmalı zincir mağazalardan sahip olabilecek. Galaxy Note, akıllı telefon ve tablet özelliklerini bir araya getiriyor. Ürün ayrıca, 9.65 milimetre inceliği ve 178 gramlık hafif tasarımı kolay taşınabiliyor. Galaxy Note, 5.29 inç dokunmatik ekran kullanımına ek olarak sunduğu S Pen özelliği ile, yazma ve çizme haricinde, herhangi bir ekran görüntüsü üzerinde her türlü notu yazıp, paylaşmaya olanak tanıyor. Samsung Electronics Türkiye Başkanı Sung Yong Hong, “Galaxy Note, tüketici beklenti ve alışkanlıkları göz önünde bulunarak geliştirilmiş olmanın yanı sıra, kullanıcıların hayatına katma değer sağlamak üzere tasarlandı. Hayatı kolaylaştıracak gelişmiş özellikleriyle Galaxy Note, kullanıcı alışkanlıklarını değiştirecek” dedi. Türkİş 21. Olağan Genel Kurulu’nda Mustafa Kumlu yeniden genel başkanlığa seçildi Ankara Üniversitesi SBF’den Armağan Öztürk, 4 Aralık tarihli Radikal İKİ’de yayımlanan “İki CHP” başlıklı yazısında, CHP’deki gelişmeleri özetledikten sonra; “…partide sosyalistlerle Kemalistler arasında bir mücadele var”… diyor ve çözümü; “Kemalist ve sosyalist radikalizme karşı partiyi dengeli bir bütünlük içinde tutacak tek potansiyel alternatif, yani sosyal demokratlar…(ın) parti içinde ağırlığının artmasında” görüyor ve “Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi ‘yeni CHP’den gerçekten de partinin halka ve sola daha yakın olması gibi bir şeyi anlıyorlarsa, bu konuda daha kararlı adımlar atmalı” diyor. Öztürk’ün, yapıcı ve yol gösterici çözümlemelerinin bir eksiği var. CHP’de parti içi savaşımın ya da Öztürk’ün seçtiği sözcükle mücadelenin sosyalist radikaller ile Kemalistler arasında olduğu varsayımı doğruları yansıtmıyor. CHP’deki parti içi savaşım, gerçekte, partinin sağcılaşmasını; yapısına cemaatçiliğin de şırınga edilerek tüzüğü ve programıyla AKP’lileştirilmesini isteyenlerle buna karşı çıkanlar arasındadır. Siyaseten ömrünü tamamlamış ya da başarısız olmuş sağcılar ve cemaatçiler, milletvekili adaylarının saptanmasında çok etkili oldukları yetmezmiş gibi, seçimlerden sonra da CHP’ye danışman olarak akıl vermeyi sürdürüyor. Parti, Meclis’te tutarlı ve etkili bir muhalefet sergileyemiyor; kurulduğu açıklanan gölge kabinenin gölgesi bile görünmüyor. Devlet, yaz boyu çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) AKP anlayışı doğrultusunda yeniden yapılandı; CHP Meclis açıldığında bunları gür ve tutarlı bir karşı çıkışla, kamuoyunun gündemine taşıyamadı. Ana muhalefet, AKP’ye ucuz laf yetiştirmenin sığlığında kalıyor; derinleşemiyor. Ekonomi, yeniden enflasyonfaiz sarmalına dolanıyor; CHP’den ekonomik önlemler sesi, bütçe bağlantılı olarak bile çıkmıyor; hakça bir vergi düzeni; işsizlik; çalışma koşulları unutturuluyor. AKP dış politikada ABD’nin kaptanlığında Ortadoğu’ya yelken açıyor; CHP susuyor. ??? Öztürk’ün Kılıçdaroğlu’nu genel başkan olarak daha kararlı adımlar atmaya çağırması ise, üzülerek belirtmeliyim ki, tam anlamıyla bomboş bir istektir. Bu nokta bizi CHP’nin asıl eksiğine gö CHP’nin Gerçek Eksiği ‘Y 20092011 arasında 185 mühendisin çalıştığı Türkiye’deki ArGe merkezine 2013’e kadar 100 kişi daha alacak, 2013 sonuna kadar 66 milyon Avro’luk ArGe yatırımı yapacağız. L 2012 büyüme hedefini yüzde 12 olarak belirledik. Bu yılı yüzde 20’lerin üzerinde bir büyümeyle tamamlayacağız. Gelecek yıl Bosch Grubu olarak 108 milyon Avro’luk kapasite arttırım yatırımı yapacak, 600 kişiyi işe alacağız. L Benzinli motorlar ciddi bir geri dönüş yapıyor. Benzinli araçlarda yüzde 30 tasarruf sağlayan yeni bir teknolojiyi 2012’de bir Alman markasıyla birlikte piyasaya süreceğiz. Teknolojiyi sunduklarında adı da belli olur. Tabii ki sonradan diğer firmalar da bunu kullanacaklar ve benzinli ile dizel arasında yakıt maliyetinden gelen fark büyük ölçüde kalkacak. Bu teknoloji ile tasarlanan parçaların tamamı Bursa’da üretilecek ve dünyaya satılacak. L Önümüzdeki birkaç yıl içinde yeni sensör nesilleri ile park etme ya da bazı durumlarda otomatik manevra mümkün olacak. Sürücü virajı dö ? Oyların 223’ünü Mustafa Kumlu, 127’sini ise Sendikal Güç Birliği Platformu’nun adayı Petrolİş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın aldı. Kumlu yaptığı açıklamada “Yine zor, belki de her zamankinden daha zor bir dönem bizleri bekliyor” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkİş 21. Olağan Genel Kurulu’nda Mustafa Kumlu, yeniden genel başkanlığa seçildi. “İşte yine ateşten gömleği giydim” diyen Kumlu, “Hükümetin emeğe karşı bitmez tükenmez saldırılarının önümüzdeki dönemde devam edeceği açık. Yine zor, belki de her zamankinden daha zor bir dönem bizleri bekliyor” dedi. Büyük Anadolu Hotel’de 8 Aralık’ta başlayan Türkİş 21. Olağan Genel Kurulu, dün yapılan seçimin ardından sona erdi. Seçimde, 362 delegenin tamamı oy kullandı. Oyların 350’si geçerli sayıldı. Oyların 223’ünü Mustafa Kumlu, 127’sini ise Sendikal Güç Birliği Platformu’nun adayı Petrolİş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın aldı. Bu sonuçla Musafa Kumlu, yeniden Türkİş Genel Başkanı seçildi. Türkİş Yönetim Kurulu da şu isimlerden oluştu: Genel Sekreter Pevrul Kavlak, Genel Mali Sekreter Ergün Atalay, Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Nazmi Irgat, Genel Eğitim Sekreteri Ramazan Ağar. Kumlu, yaptığı teşekkür konuşmasında genel kurulun etkilerinden arınıp tek yürek, tek yumruk halinde dev sorunların çözümü için el ele yürümeleri gerektiğini belirterek “Biz birlik ve bütünlük içinde oldukça, tek bir yürek, tek bir ses oldukça önümüzde hiç kimse, hiçbir güç duramayacaktır” dedi. Kumlu, olumlu ya da olumsuz tüm eleştirileri önemsediklerini, Türkİş yönetimi ve başkanlar kurulunun bu eleştiriler ışığında yoluna devam edeceğini söyledi. Genel kurul komisyonlarının verimli bir çalışma içinde olduğunu kaydeden Kumlu, şunları kaydetti: “Genel kurul kararlarımız, Türkİş’in manifestosudur. Bu manifesto, rehberimiz olacaktır. Biliyorum, üzerimize atılan ateş topları nedeniyle yine yanmadığımız bir tek gün olmayacak. Bu zor dönemde emek lehine adımlar atılabilmesi için tek tek hepinize, hepinizin desteğine ihtiyacımız var. Bunu unutmayın, gözünüzü gönlünüzü bizlerden Mustafa Öztaşkın ayırmayın.” Yüzde 75 Türk Steven Young Avustralyalı bir baba ile Türk annenin çocuğu. 1964 doğumlu. Avustralya’dayken “yüzde 50 Türk”müş. Yolu Türkiye’ye düşmüş, evlenmiş, iki çocuğu Eren ve Kerim’i de sünnet ettirmiş, yuvayı burada kurmuş, olmuş “yüzde 75 Türk”. Young, yaşamını İstanbul Türkçesiyle anlatıyor: “1994’te Mannesmann’dan gelen teklifle Türkiye’ye geldim. En fazla 3 yıl çalışırım diyordum. Büyük konuşmuşum, yanlış olmuş. O günden beri Türkiye’deyim.” Mustafa Kumlu Öztaşkın’dan birlik mesajı Kumlu’nun genel başkanlık seçimindeki rakibi Petrolİş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın da demokratik bir mücadele ortaya konduğunu, genel kurulun bu yönde bir irade gösterdiğini belirtti. Genel kurullarda demokrasi gereği yarışlar olduğuna işaret eden Öztaşkın, kendilerinin de bunun gereğini yerine getirdiklerini söyledi. Sendikal Güç Birliği Platformu’nun bundan sonra da çalışmalarına devam edeceğini kaydeden Öztaşkın, görüşlerini, taleplerini dile getirmeyi sürdüreceklerini, kararların Türkİş’te birlik ve beraberlik içinde alınmasını sağlayacaklarını ifade etti. Bugüne kadar alınan kararların arkasında olduklarını vurgulayan Öztaşkın, bundan sonra da bu kararlara sahip çıkacaklarını bildirdi. Genel kurulun büyük bir olgunluk içinde tamamlandığını dile getiren Öztaşkın, “Bize düşen ceketimizi ilikleyip, sayın başkanı tebrik etmektir” dedi. Konuşmaların ardından Kumlu ve Öztaşkın ile listelerinde yer alan isimler birbirlerini tebrik ederek, el ele basın mensuplarına poz verdi. nünce karşılaşacağı buzlanmayı, güzergâhtaki trafik sıkışıklığını seyir halindeyken duyacak. L Bosch grubu solar sistemler, için de çalışıyor. Doğu Almanya’daki üretim ve araştırma birimi dünyanın en büyük tesisi. Almanya, Türkiye gibi bir güneş ülkesi değil. Tükiye’de şu an da devletin desteği yeterli değil. İleride burada panel üretebiliriz. Bursa’daki fabrikanın çatı ve arsasını güneş panelleriyle donattık. Ultrabook ailesine LG de katıldı Intel’in yaygınlaştırmaya çalıştığı ince, hızlı ve şık ultrabook kategorisi dizüstü bilgisayar ailesine LG’nin Xnote Z330’u da katıldı. Cihaz, 14.7 mm inceliğiyle ve MacBook Air’e benzerliğiyle dikkat çekiyor. LG’nin ultrabook kategorisindeki ilk ürünü olan Z330, Intel’in Core i52467M ve Core i72637M işlemci seçenekleriyle geliyor. Firma açıklamasında cihazın 7 saniyede başlatılabildiği, kapanışının ise 9.9 saniye sürdüğü belirtiliyor. İşlemci ve diğer teknik özelliklere bağlı olarak 2757 TL 4217 TL fiyat etiketi taşıyacak olan seri bu ay sonuna doğru Güney Kore’de piyasaya sürülecek. 12 günde 4 mağaza açacak Elektronik mağazalar zinciri MediaSaturn, Türkiye’de 2011’de yakaladığı iki haneli büyümeyi 2012’de de sürdürmeyi hedefliyor. MediaSaturn Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Nuri Topatan, 1527 Aralık arasında dört yeni mağaza açacaklarını belirterek 15 Aralık’ta Antalya’da, 22 Aralık’ta Kayseri’de iki yeni MediaMarkt, 20 Aralık’ta İstanbul’da ve 27 Aralık’ta ise İzmir’de iki yeni Saturn açacaklarını dile getirdi. 2011’in üçüncü çeyreğinin ya da ilk 9 ayının büyüme verileri, bugün (12 Aralık) saat 10’da açıklanacak. Sanayi üretim endeksi, dış ticaret, sanayide kapasite kullanımı, tüketici kredileri gibi öncü göstergelerden hareketle, 12 aylık büyümenin (eylülden eylüle) yüzde 7.5 olduğunu tahmin edebiliriz. Bu durumda, 2009’daki büyük daralmanın (yüzde 8) ardından ekonominin iki yıl üst üste yüzde 8 dolaylarında büyüdüğü görüntüsü var. Cari Açık Kamburlu Büyüme Havası… Bugün yine açıklanacak ekim ayı ödemeler dengesi verileri, cari açığın ürkütücü boyutlarını ortaya koyacak. Eylül sonunda cari açıktaki birikim 77.5 milyar doları bulmuştu. Bunu, bugün açıklanacak milli gelire (yıllık 775 milyar dolar dolayında) oranladığınızda yüzde 10 dolayında cari açık ortaya çıkıyor, ki bu dudak uçuklatıcı bir oran ve ne gelişmiş, ne yükselen ülkelerde bu oranda bir cari açık var!.. ABD, miktar olarak yüksek cari açıkta birinci, Türkiye ise miktar olarak ikinci, ama oran olarak dünyada birinci!.. Tüm sözel iddiaların aksine cari açığı azaltacak önlemler hayata geçmiş değil. Zaten kolay da değil. Çok köklü yapısal değişiklikler gerekiyor. Kaynak: TÜİK, GSYİH veri tabanı, 2011verisi tahminidir. Gelin görün ki ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, IMF, derecelendirme kuruluşları, işadamları dernek ve odaları, kimse, bu büyümeye yeterince sevinemiyor. Büyümenin keyfi çıkarılamıyor. Siz bakmayın, yine bazı şamatacı bakanlar, yardakçısı medya zevzekleri Türkiye’yi, Çin gibi, Hindistan gibi yüksek büyüme hızlarına ulaşan ender ülkeler arasında gösterip hava basacaklar. Ama kimse bu cazgırlığa artık prim vermiyor. Çünkü, iki yıl üst üste bu ölçüde büyüme, sağlık değil, sağlıksızlık ifadesi ve gerçek teşhis, aşırı ısınma… Çünkü bu büyüme, ancak ithalatla gerçekleşiyor ve ihracat, ithalatın ancak yüzde 55’ini karşılayabiliyor, dış ticaret açığı hızla büyüyor. Bu açıkları turizm benzeri diğer döviz kazandırıcı faaliyetler kapatamayınca ortaya, büyük bir döviz açığı, yani cari açık çıkıyor. Kaynak: Merkez Bankası ve TÜİK veri tabanları Cari açığın bu boyutları, kamu maliyesi karnesindeki notlarının pozitif görünümüne karşın, Türkiye’yi dış dünyaya kırılgan bir ülke olarak gösteriyor. Nitekim, derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin bu yönünü göstermeden edemiyor ve yatırımcıları sürekli uyarıyorlar. ??? 2011 büyümesi, son çeyrekte tempo düşse bile, yıllık yüzde 7.5 dolayında gerçekleşecek. Şimdi, daha çok 2012 büyüme hedefi konuşuluyor. “Orta Vadeli Program” hedeflerine göre bu oranın yüzde 4’ten az olmaması öngörülüyor. IMF ise Türkiye için muhtemel 2012 büyümesini yüzde 2 dolayında tahmin ediyor. IMF tahmini, iktidarı ve yandaşı kalemşorları pek kızdırıyor. Bu oranda bir büyümeyi pek yakıştıramıyorlar şişik egolarına. Ama sırtlarındaki cari açık kamburunu da dert etmiyorlar. “Bizde öyle bir bütçe ve kamu borçlanma performansı var ki, bu vitrinle dışarıdan para çeker, bu cari açıkla yaşar gideriz” rahatlığına sahipler. Avrupa’daki devasa bütçe açıkları, borç yükleri, böyle bir derdi olmayan Türkiye’de her şeyin güllük gülistanlık olduğu yanılsamasına yol açıyor. Yabancı sermayenin, sıcak paranın yabancı bankaların, cari açığı kolaylıkla finanse etmeye devam edecekleri beklentisini şişirdikçe şişiriyor. Oysa, Avrupa’da bankacılık sistemi “dağıtmış durumda”. Bankalara “sıkılaşma” dayatılıyor. Bu, kredi musluklarının kısılması, açılmış kredilerin geri çağrılması demek. Özel reel sektörün ve bazı bankaların buradan kan kaybı ciddi boyutlarda olabilir. O zaman da dışarıdan bulunamayan dövizin, içerideki fiyatı tekrar tavana vurabilir. Buna Merkez Bankası’nın rezervlerinin ve faiz silahının ne kadar dermanı, takati olur, yaşar görürüz… Avro zor kurtulur Ekonomi Servisi Uluslararası Para Fonu (IMF) Baş Ekonomisti Olivier Blanchard, Avrupa ülkelerinin derin mali işbirliği için vardıkları anlaşmanın doğru yönde atılmış bir adım olduğunu, ancak Avro Bölgesi’nin borç krizinde tam çözüm olmadığını söyledi. Blanchard, dalgalanmanın çoğu Avrupa’dan gelen açıklamalardan kaynaklandığını belirterek, bu görüş çeşitliliğinin mantıklı karar alma sürecindeki beceriksizliği gösterdiğine dikkat çekti. AB zirvesinden IMF’ye 200 milyar Avro kredi sağlanması kararı çıkmasını da değerlendiren Blanchard, “Bize 200 milyar Avro verme sözü önemli bir farklılık yaratıyor, biz şimdi gidebilir ve diğer ülkelere, ‘Avrupalılar bize para verdi, yardım edebilir misiniz?’ diyebiliriz. Bize tam bir bazuka verip vermediler mi, umarım öyle olur” diye konuştu. Yatırım bankası Goldman Sachs’ın Varlık Yönetimi Başkanı Jim O’Neill da “Avrupa’daki sorun, bu gerçekten bir borç krizi değil, liderlik yapısındaki bir kriz...Avrupa’nın kendini adamakıllı organize etmesi ve doğru dürüst liderlik göstermesi gerekiyor. Dünyadaki her şey, AB’deki bazı siyasetçilerin bazı aptalca açıklamalarıyla hareket ediyor” dedi. Avrupalı liderler, cuma günü, Avro Bölgesi’nde derin mali işbirliği oluşturulması için yeni anlaşma taslağı üzerinde anlaşmış, İngiltere ise mali birlikte Avro Bölgesi üyesi 17 ülke ve AB üyesi 9 ülkeyle birlikte hareket etmeyi reddetmişti. “Arap Baharı” yerini, bir “siyasal İslamın yükselişi” dalgasına bırakıyor. Bu ortamda, Irak’tan, Afganistan’dan çekilmeye başlayan ABD yönetiminin, Batı medyasının, adeta “Korkacak bir şey yok. Ilımlı İslam iktidara geliyor, o kadar” diyen bir yaklaşımı benimsediği görülüyor. ABD’nin, siyasal İslamın içindeki güçlü Selefi hareketi görmezden gelerek, bundan sonra bölgeyi, uluslararası sermayeye, ABD’nin askeri etkisine açık kalması koşuluyla, siyasal İslamın, daha doğrusu Müslüman Kardeşler hareketinin eline bıraktığı ileri sürülebilir. Bu madalyonun öbür yüzünde de, Prof. Michael Klare’nin işaret ettiği gibi ABD’nin askeri stratejik konumlanmasını küresel düzeyde yeniden düzenlemeye başlamış olması var. “Popüler Kültür”de artık “Arap Baharı” olarak adlandırılan “olay”, devrimlerin bir “yasasını” bir kez daha kanıtlıyor: İktidar, siyasi olarak en örgütlü, ideolojik olarak en etkili kesimin elinde kalır! Siyasal İslam “Arap dünyası”nda hemen her ülkede, her geçen gün siyasal iktidarı biraz daha etkisi altına alıyor. Tunus’ta hükümet kuruyor, Mısır’da Selefi kanadıyla birlikte seçimlerin ilk turunda oyların yüzde 60’ını alıyor. Fas’ta Kral, hükümet kurma görevini, siyasal İslamın partisinin liderine veriyor. Libya’da yeni hükümet esas olarak siyasal İslamın içine dolduğu Özgürlük, Adalet ve Kalkınma İçin Ulusal Birlik hareketinin elinde. Yemen iç savaşında siyasal İslam muhalefetin en güçlü kanadını Devrimlerin yasası... Merkel Sarkozy oluşturuyor. Suriye’de muhalefet, Batı’nın, Türkiye’nin de yardımıyla siyasal İslam etrafında yoğunlaşmaya zorlanıyor. Sonuçta bu dalga yatıştığında tüm bölgede, Batı’nın ve ABD’nin karşısında, siyasal İslamın, daha doğrusu Müslüman Kardeşler’in etkisindeki bir hükümetler zinciri tek muhatap olarak kalmış olacak gibi görünüyor. Bu olasılık, siyasal İslam akımını yakından tanıyanlar açısından, Liberal demokrat kesimden sola kadar kaygı verici bir manzara sunuyor. Mısır seçimlerine baktığımızda, daha düne kadar çok sınırlı bir siyasal varlığı olduğuna inanılan Selefi hareketin oyların yüzde 24’ünü aldığını görüyoruz. Wall Street Journal’ın bir yorumuna göre, bu olgu Müslüman Kardeşler’in daha sağa, daha dinci söyleme yöneleceğini gösteriyor. Mısır’da ekonomik koşullar bozulmaya devam eder, yeni olası bir Müslüman Kardeşler hükümetini ciddi bir ekonomik toplumsal kriz beklerken, Selefi akımın El Nur Partisi’nin liderinin “MK ile asla ittifak yapmayacağız” (Reuters 04/11) sözleri, bu akımın adeta pusuya yattığını düşündürüyor. Selefi hareketinin arkasında Suudi devletinin muazzam mali gücünün, dolayısıyla etkisinin olduğuna ilişkin veriler (Financial Times. Rachman, 05/12) doğal olarak kaygıları daha da arttırıyor. Suriye’de Müslüman Kardeşler örgütünün liderlerinden Zühe Siyasal İslam, ‘Yeni Soğuk Savaş’ yir Selim, KurdWatch sitesine verdiği bir demeçte, “Suriye kimliğinin Allah belasını versin... Biz Suriye’yi tanımıyoruz... Suriye, SykesPicot Anlaşması’nın ürünü, geçici yapılardan biridir” sözleri, tüm bölgesel yapıları, etnik farklılıkları aşan bir Sünni Arap birliği, bir “ümmet” projesine işaret ediyor. Yine de ABD, İngiliz medya yazarları, bölgenin Batı sözcüsü, yorumcuları, Müslüman Kardeşler’in, seçimlerle iktidara geldiğine, liberallerle koalisyon yapmaya eğilimli, Batı’yla birlikte çalışmaktan yana olduğunu vurgulamaya devam ediyor. Bu gelişmelerin arkasında, “ABD durumu kavramıyor” açıklamasına sığmayan stratejik bir düşünce var. Prof. Klare’nin “Asya’da yeni bir soğuk savaş mı?” yazısında işaret ettiği gibi, ABD yönetimi stratejik konuşlanmasının ağırlığını, ekonomik koşulların da baskısıyla, ama esas olarak Çin’in yükselmesine karşı hava ve deniz ABD’nin yeni kaygıları güçlerine, Asya denizlerine ulaşım yollarına, “gezegenin yeni ağırlık merkezine” doğru kaydırıyor. Çünkü ABD açısından enerji denkleminde Ortadoğu’nun göreli önemi azalırken hegemonya rekabeti alanında Çin’in önemi artıyor. Ortadoğu’nun, küresel enerji denkleminde yeri iki açıdan azalıyor. Birincisi, bölgede toplumsal tabanı, dolayısıyla bakmak zorunda olduğu kesimler geniş hükümetler seçimlerle yönetime gelme olasılığı, diktatörlerin iktidarlarını korumak için kitleleri satın alma eğilimi eskiye göre arttı. Bu petrolün yerel kullanımını arttıracak ve ihracatını olumsuz etkileyecek. İkincisi, teknolojinin de yardımıyla, Kanada, Brezilya, Kolombiya petrolleri, Alaska, Meksika Körfezi, Montana, Kuzey Dakota, Teksas “şeyl” alanları gibi “zor petrolgaz” kaynakları devreye girmeye başladı. Böylece, dünyanın başka bölgelerinde petrol üretimi gerilerken, ABD Enerji İdaresi’nin hesaplarına göre, ABD, Kanada ve Brezilya’nın toplam günlük petrol üretimi 20092035 arasında 10.6 milyon varil artacak, ABD’nin ithalatı içinde Ortadoğu petrollerinin önemi azalacak. Ancak, unutmamak gerekir ki, Oradoğu’nun önemi enerji denklemi içinde azalırken ABD açısından bir başka açıdan artıyor. Geçen şubatta Abu Dabi’de yapılan silah fuarında, bir İngiliz uzmanın BBC’ye anlattığı gibi, “İran riski karşısında, bölge devletlerinin silah talebi gittikçe de artıyor”. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri 2010 yılında ABD’den toplam 110 milyar dolarlık silah al mışlar (Telegraph, 22/02/011) Gulf News, salı günü Prens El Türki’nin Eşyad’da toplanan bir güvenlik forumunda, İsrail ve İran’ı kitle imha silahlarını terk etmeye ikna edemedikleri için Suudi Arabistan’ın da gelecekte nükleer silahlara sahip olmak isteyebileceğini söylediğini, Riyad’ın önümüzdeki 20 yıl içinde 80 milyar dolar harcayarak 16 nükleer santral yapmayı planladığını aktarıyordu. Silah dengesinden, enerji dengesine dönersek, başta günlük petrol ithalatı 2008’de 3.8 milyon varilden 2035’te 11.6 milyon varile çıkacak olan Çin olmak üzere, Asya ülkelerinin petrole bağımlılığı daha da artacak. Bu koşullarda, ABD açısından, petrol taşınan yolları kontrol altına almak, Çin’in gelişmesini sınırlamak bölgede yalnızlaştırmaya çalışmak büyük önem kazanıyor. ABD Avustralya’ya yeni üsler kuruyor. Filipinler’le yeni bir anlaşma yapıyor, Endonezya’ya 24 adet F16 satıyor, Tayland ve Singapur’la diplomatik ilişkilerini geliştiriyor, Clinton, Burma/Myanmar’ı ziyaret ediyor. Clinton’a göre, “ABD devleti gelecek on yılda Asya Pasifik bölgesinde diplomatik, stratejik ve diğer alanlarda yatırımlarını belirgin biçimde arttırmaya karar vermiş bulunuyor”. Prof. Klare, yazısında, bu gelişmelerden büyük kaygı duyan, Çin, Afrika ve Ortadoğu, hem de Şanghay örgütü üyeleriyle ilişkilerini derinleştirir açık deniz filosunu güçlendirirken, bölgede silahlanma yarışının, “Soğuk Savaş” dönemindeki gibi, hızlandığını vurguluyor. TAV İzmir için imza attı Ekonomi Servisi İzmir’in en önemli altyapı projelerinden biri olan İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali’nin yapımı ve Dış Hatlar Terminali’yle birlikte 2032 yılı sonuna kadar işletilmesine ilişkin ihaleyi kazanan TAV Havalimanları, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ile sözleşmeyi imzaladı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ve TAV Havalimanları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın’ın imzaladığı sözleşmeye göre TAV Havalimanları, 610 milyon Avro + KDV tutarındaki teklifiyle kazandığı İzmir Adnan Menderes Havalimanı ihalesi çerçevesinde 250 milyon Avro da yatırım yapacak. Hamdi Akın “İzmirimizin ihtiyaçları doğrultusunda gereken atılıma katkı olarak 610 milyon Avro+KDV kira bedeli ödeyecek ve 250 milyon Avro yatırım gerçekleştireceğiz. 2014’ün ilkyarısında iç hatlar terminalini tamamlayacağımızı umuyorum. Bu dönemde, İzmir’in tüm altyapı projelerinde bir hareketlenme olacağına inanıyorum. İzmir’i çok güzel gelişmeler bekliyor” açıklamasını yaptı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle