19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 2011 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Sıfırdan... ran ile kötüyüz, İ Suriye ile kanlı bıçaklıyız. Rusya, ŞİKE KURGUSU ski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent E Serim’e göre, son oynanan Manzara daletimizden manzaralar: ÖDP’nin Hopa davasına ilişkin açıklamasından: “Ev baskınlarında polisin ilk hedefi her zamanki gibi ‘Sol Yayınları’na ait kitaplar. İddianamenin büyük bölümü de bu kitapların mahiyetini anlatmakla doldurulmuş. Oğuzhan Müftüoğlu’nun ‘Bitmeyen Yolculuk’ kitabı da ‘silahlı terör örgütüne üye olmanın’ kanıtlarından birisi olarak dosyada yerini almış. İddianamede kitap, ‘çocukluğundan başlayarak, FKF, DevGenç’i’ anlatıyor’ diye sunulmuş. Anlaşılan çocukluğun anlatılması da suç unsuru sayılıyor. ‘Silahlı terör örgütü’ üyesi olmakla suçlananlara ilişkin kitaplar dışında nasıl suç delilleri var? İddianameden aktaralım: 150 cm uzunluğunda, 2 cm kalınlığında sert plastik sopa, 90x90 çapta kareli puşi, 4 adet 60 cm tahta sopa, üzerinde A TTB yazan şemsiye, sopasız flama...” Balyoz davasında yargılanan Kurmay Albay Ahmet Küçükşahin’in “TSK’ye Karşı 12 Komplo” adlı kitabından: “İddianamenin 614. sayfasında, görevimle ilgili olarak, ‘5. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Subaylığı görevini yürttüğü’ ifadesi yer almaktadır. 5. Kolordu Komutanlığı’nda ‘İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Subaylığı’ diye bir kadro bulunmamaktadır. Benim 5. Kolordu’daki görevim, ‘İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma Şube Müdürü’ idi. Altında ismim, rütbem ve görevim yazılmış olan imzasız ‘EKB (5’İNCİ KOR) isimli world belge’ ile iddianame arasında çelişki vardır. Bu durumda ya iddianame yanlıştır ya da altına ismim yazılmış olan 36 sayfalık bilgisayar çıktısı boş ve anlamsızdır.” tepeden ters ters bakar oldu. Yunanistan ile yıllardır anlaşmazlıklar sürüyor. Bulgaristan ile aramız desen şekerrenk. “Sıfır sorun”dan gelmişiz, sınır boyu soruna... Emekli diplomatyazar Daver Darende’nin ifadesiyle; enerji yönünden hem İran’a, hem Rusya’ya bağımlıyız, ama onlarla ilişkilerde dikkatli ve ihtiyatlı değiliz. Suriye ile diplomasiyi terk etmişiz, “sertleşme” politikası izliyoruz. Kısacası, “tehlikeli bir taşeronluğa” soyunmuşuz. Anadolu’da “Ele güvenen ersiz, oynaşa güvenen yarsız kalır” derler. Bir şeyi unutmamak gerek: Kast eden kan eder. lıçdaroğlu’nun yaptığı gibi... Oran’a “Hayrola?” demeye getirdik; “Ben, saha çalışmasını seven birisiyim” dedi: “Bugüne kadar hep illere, ilçelere, sivil toplum örgütlerine CHP’yi anlatmak üzere gittim. Bu alışkanlığımı devam ettiriyorum. Genel seçim sonuçları hiçbirimizi tatmin etmedi. Bu HP İstanbul Milletvekili Umut C Oran, sürekli Türkiye’yi dolaşıyor. Tıpkı birkaç yıl önce Kemal Kı Aday Gezileri nun gerekçelerini partimiz içinde aramakla beraber bir taraftan da vatandaşın sorunlarını belirlemek, onlara hizmet götürmek gibi görevlerimiz de var. Hemen her hafta bir gün İstanbul’da bir ilçeye, aşağı yukarı 2 haftada bir gün de bir ilimize gidiyorum. Sahada çalışıyorum. Vatandaşın bire bir sorununu dinliyorum.” Oran’a, “Gezileriniz, genel başkan adaylığı için bir ön çalışma mı” diye de sorduk. “CHP’de genel başkanlık sorunu var mı, yok mu ile ilgili kararı verecek olan kurultay delegeleridir” dedi ve daha önce de genel başkanlığa aday olduğunu ima edip ekledi: “Ben zaten 2008 Nisan ayında bir irade ortaya koydum. Her zaman, her şartta, her türlü görevi yapmak üzere CHP adına bu yola baş koymuş bir insanım. CHP üyesi olarak bu partinin başarısı için ülkedeki siyaset sisteminin düzelmesi için, Türkiye’de siyasetin hakikaten halka hizmet edebilir hale gelmesi için her şartta, her makam ve mevkide çalışmaya ben devam edeceğim.” Anladığımız kadarıyla Umut Oran yine genel başkan adaylığına hazırlanıyor. “şike toto” Fenerbahçe taraftarını oyalamak için kurgulandı ve bu büyük kitleyi yitirmemek için AKP’de rol paylaşımı yapıldı: “Habur’dan sonra yaratılan Fenerbahçe ‘özel hukuksal durumu’ nedeniyle Silivri yargısını kimseye anlatamayacaklarını bildikleri için, bir yandan şikeden dolayı cezaları azaltmayı ister görünürken, öte yandan da bu yasayı çıkarmamanın yollarını aramışlardır. Recep Tayyip Erdoğan, Necmettin Erbakan, Kemal Unakıtan için ‘kişiye özel anayasa ya da yasa değişikliği’ yapılmasına katılmaktan ya da bu değişiklikleri onamaktan kaçınmayanlar, şimdi aynı gerekçeyi kullanmakta bir sakınca görmemektedirler. Yasa değişikliği yapılırken hükümette ve TBMM’de seslerini çıkarmayanlar, önce Cumhurbaşkanı’nı yasayı geri göndermeye çağırmışlar; sonra da Cumhurbaşkanı’nın gerekçelerine katıldıklarını söylemekle kalmamış, ‘hiçbir milletvekilinin cesaretinin yasayı tekrar Meclis’e getirmeye yetmeyeceğini’ belirterek, milletvekillerinin iradesine ambargo koymuşlardır.” O ünlü türkünün nakaratını azıcık değiştirip hep bir ağızdan statlarda söylemek gerek: “Şikeler / lingo lingo şikeler.” Yine Yeşillendi Umut Dalları Ne yalan söyleyeyim, gecen cumayı cumartesiye bağlayan geceye kadar bu parlamentonun yeni bir anayasa üzerinde uzlaşmaya varabileceğinden umudumu kesmiştim. Bu partiler, aralarındaki onca görüş farklılığını bir yana bırakıp ortak bir metinde anlaşamazlar diyordum. Yanılmışım. Meğer BDP dışında tümü aynı fidanın güller açan dallarıymışlar. Öyle ya, bakın sahtekârlık, nitelikli dolandırıcılık gibi adinin bayağısı suçlarda ceza indirimi sağlamak için nasıl da el ele, omuz omuza, gönül gönüle çalışıp bir gece yarısı çıkarıverdiler o yasayı… Sonra huzur içinde evlerinin yolunu tuttular. İçleri rahat, yürekleri ferah derin uykulara daldılar. Umutlandım doğrusu; “azimle öksüren mermeri delermiş”, onlarda bu azim oldukça üstesinden gelemeyecekleri hiçbir şey yoktur, inanın buna! Tek, azmetsinler! ??? Bizlere de böyle vekillerimiz olduğu için gurur duymak kalıyor. Bu arada medyamızın üstün hizmetlerini de unutmamak gerekiyor. Bir yandan televizyonlar, öbür yandan gazeteler ellerinden geleni artlarına koymadılar indirim yasasının yolunu döşemek için. Ekranlarında, sayfalarında “şike” denen “hadisenin” aslında son derece masum bir “aykırılıktan” öteye bir edim olmadığını anlattılar bize. Meğerse ne akıllanmaz, ne uslanmaz, ne cahil dinozorlarmışız… Utandık cehaletimizden. İnsanlık hali işte, bazen basiretimiz bağlanıyor, ne eğridir, ne doğrudur, algılamakta güçlük çekiyoruz. Ama Tanrı’ya şükür onlar, vekillerimiz var, bizim yerimize düşünüp karar veriyorlar. Hoş, onların ne düşündüklerinin de pek geçerliliği yok, çünkü onlar da aslında “kahve dövücüsünün hınk deyicileri”, şefleri ne diyorsa onu yapıyorlar. Peki, o zaman TBMM’deki o hançereleri yırtarcasına bağırış çağırışlar, o itiş kakışlar ne anlama geliyor? Söyleyeyim: Oynuyorlar. Bizi oyalamak, yatıştırmak, uyutmak için oyunlar sergiliyorlar. O oyunlar oynanmasa nasıl olur da kendimizi “demokratik” bir ülkede yaşıyor sanabiliriz? Onlar hep orada öyle, bizler de hep şimdi olduğumuz yerde olduğumuz gibi kalabiliriz? Her an yeni sanmalara, kanmalara hazır… ??? O yeni yasa örneğin, sahtekârlıkta indirim yasası… Demokratikliği açısından bir eksiğini, bir kusurunu bulabilir misiniz? Meclis’se Meclis, çoğunluksa çoğunluk, komisyonsa komisyon, Bakanlar Kurulu’ysa Bakanlar Kurulu, her şey tamam, her şey kılıfına uydurulmuş. Ha, “içerik” diyeceksiniz. Eeee, bırakın o kadar da olsun! Yürürlükten kalkan yasayı eleştiren televizyon yorumcularının, gazete köşe yazarlarının söyleyip yazdıklarını anımsayın, şikecilere sempati duymak bir yana, kendiniz bile bizzat şikeci olabilirsiniz. Burası Türkiye’dir. Burası iyi kalpli sahtekârların, iyi kalpli kumarhaneci mafya babalarının, iyi kalpli eli kanlı darbecilerin, iyi kalpli hayali ihracatçıların, iyi kalpli banka dolandırıcılarının ülkesidir. Bu ülkenin birçok okulu onların adını taşır. Bir yandan vergi katakullisi çevirmek, öbür yandan iyi kalpliliklerini kanıtlamak için yaptırmışlardır o okulları. Kapılarından içeri adım atarlarken, çocuklar anne babalarına, “Bu amca kim” diye sorduklarında, anne babalar “Döviz kaçakçısıydı, yavrum” diyemediklerinden “İyi kalpli bir insandı” yanıtını verirler. Yarın bir gün bunlara iki üç de şikeci sahtekâr katılır, böylece seri giderek tamamlanır. ??? Olan olmuş, en iyisi biz geleceğe bakalım. Yazımın başında “umutlandım” demiştim ya, gelecek adına endişe duymama hiç gerek kalmadığını artık iyice biliyorum. Sahneledikleri oyuna bakıp kanlıbıçaklı olduklarını sandığımız AKP, CHP, MHP madem şikede uzlaşabiliyorlar, bunlara anayasa da, babayasa da vız gelir, her konuda anlaşabilirler. Yeter ki bizler oynanan oyunu sahici sanıp izlemeyi sürdürelim. Neyse… Haydi, eller havaya, hep beraber… Ah yine yeşermiş umut dalları… Lay lay lom… Nasıl? İyi geldi mi? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Bir Peri Masalı: Engelli Hakları’ Yılın 3 Aralık günü, “Dünya Engelliler Günü” olarak kutlanmakta. Bu yılın “Dünya Engelliler Günü” için TBMM’de yapılan törende, Birleşmiş Milletler’deki “Engelli İnsan Hakları Sekreterliği” görevini bırakarak Türkiye’ye dönen ve 12 Haziran 2011 seçimlerinde CHP’den İstanbul 1. bölgeden milletvekili seçilen Şafak Pavey “engelli hakları” üzerine görüşlerini açıkladı. Şafak Pavey, 24 Mayıs 1996’da İsviçre’nin Zürih kentinde tekerlekli sandalyedeki bir arkadaşını trene bindirmeye çalışırken geçirdiği bir kaza sonucu sol kol ve bacağını kaybetti. Şafak Pavey’in “3 Aralık Dünya Engelliler Günü” Meclis kürsüsünden “engelli hakları” üzerine yaptığı “hepimizi ilgilendiren” konuşmadan alıntılar: “(…) Türkiye, sorumluluklarını yerine getirmek ve denetlemek gibi bir derdi olmadığı için uluslararası sözleşmeleri rahatlıkla imzalıyor ve onaylıyor..(…) Toplumun istismar edeceği vehmiyle, bir peri masalı tadında verilen haklar, uygulamaya gelindiğinde kurnaz yönetmeliklerle deliniyor. Kaşıkla dağıtılıp kepçe ile geri alınıyor. Ekim 2004’te hükümet ülkemizdeki engelli sayısını 8 milyon 431 bin 937 kişi olarak açıklamıştır. 2008’de ise Başbakanlık raporunda sayı 1 milyon 673 bin 550 olarak açıklanmıştır. 6 milyon 758 bin 387 kişi buhar olup uçtu mu? Hükümet, Temmuz 2006 tarihinde, Özürlü Raporları Yönetmeliği’ni değiştirince milyonlarca engelli bir gecede engelsiz oluverdi. Biri de benim. Buhar olup uçmadım. Karşınızdayım. Bacağımın ve kolumun uzadığı varsayılmış, dünyada yüzde 98 olan engelli raporum iptal edilmişti. (…) Doğa felaketlerinin, savaşın, şiddetin, akraba evliliklerinin, yoksulluğun ve dünya ikincisi olarak trafik kazalarının ülkesi Türkiye’de engellilerin ve ailelerinin durumu trajik boyutlardadır. Ülkemizin en sessiz çoğunluğundan, aileleri ile birlikte 30 milyon civarında insandan söz ediyorum. Hepimizi onlara karşı işlediğimiz hilelerden ve insanlık suçundan vazgeçmeye davet ediyorum. Gelin 24. dönemden engellilerin eşit vatandaşlık ve onur hakkını güvenceye alacak olan insan hakları yasasını, kevgire çevirmeden çıkaralım. İnsanın bütçeden daha değerli olduğunu önce Maliye’ye hatırlatalım. Ve insan odaklı ilk yasayı hep beraber çıkaralım. (…) Engelliler siyasetin merhamet soytarıları değillerdir. Onlarla ruhlarımızı arındırmak alışkanlığından vazgeçelim. Kimsenin böyle bir haddi yoktur, olduğunu sananların hukuksal vatandaşlık tanımını öğrenmeleri gerekiyor. Engelli sorunlarını araştırma komisyonu kurulmasını teklif eden önergemi yüce Meclis’e ulaştırdım. Ayrıca İnsan Hakları İnceleme Komisyonu içinde bir İnsan Hakları Sözleşmesi olan engelli hakları için alt komisyon kurulmasını teklif ediyorum. Yüce Meclis’e saygıyla duyururum. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.” CHP İstanbul milletvekili Şafak Pavey’in, “bir peri masalı tadında verilen haklar” olarak tanımladığı “engelli haklarının” düzenlendiği, Engelli Kişilerin Haklarına Dair Uluslararası Sözleşme’nin 3. maddesi ile belirlenen genel ilkeler: “(a) Kişinin doğuştan gelen onuru, kendi seçimlerini yapma özgürlüğü dahil olmak üzere bireysel özerkliği ve kişilerin bağımsızlığına saygı gösterilmesi. (b) Ayrımcılık yapılmaması. (c) Topluma tam ve etkin bir biçimde katılım ve dahil olma. (d) İnsani çeşitlilik ve insanlık çerçevesinde engelli kişilerin farklılığına saygı gösterilmesi ve kabul edilmeleri. (e) Fırsat eşitliği. (f) Erişebilirlik. (g) Erkek ve kadınlar arasında eşitlik. (h) Engelli çocukların gelişme kapasitesine saygı gösterilmesi ve engelli çocukların kimliklerini koruma hakkına saygı gösterilmesi.” HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Ulusal ya da 1 uluslararası düzeyde belirli kararlar ya 2 da kurallara ilişkin 3 açıklamaları içeren 4 belge. 2/ Bir ilimiz... Bir nota. 3/ Hızlı 5 olmayan... Önceden 6 verilen güvence pa7 rası. 4/ Güney Anadolu’da bir dağ. 5/ 8 “Zorluk, güçlük” 9 anlamında eski söz1 2 3 4 5 6 7 8 9 cük... Deriden sızan tuzlu sıvı. 6/ Çıplak vücut res 1 T Ü L Ü T A B A K mi... Müzik eşliğinde ya 2 A N A Ç R U B İ pılan bir tür jimnastik. 7/ 3 T İ M M A L A K Ham petrolün bitmiş ürün 4 İ T N İ S A lere dönüştürüldüğü fab 5 L E K A A K Ç A rika. 8/ Kılıksız ve uyu6 A B A T E R şuk olan... Yön göster7 S A K İ L S K İ mek için belli yerlere F İ E F konulan işaret. 9/ Afri 8 P R A G ka’nın güney ucundaki 9 A K Ç A K E S M E burnun adı... Güney Amerika’da yaban hayvanlarını yakalamakta kullanılan kement. 1/ Hatay ilinde, Türkiye’nin en güney noktası olan köy... Asker. 2/ Kaz Dağı’nın antik dönemlerdeki adı... Bir ticaret malının satılır olması. 3/ İçinde diri balık saklanan, denizden ayrılmış havuz... Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti. 4/ Ermenistan’ın para birimi... Doğanın neden olduğu yıkım. 5/ Bir şiiri, yüksek sesle ve gerektiği gibi okuma... Kalın bükülmüş sicim. 6/ Bir nota... Bireyin kişisel görüşünden bağımsız olan. 7/ Bir iş için gereken para tutarı. 8/ İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent... Yunan mitolojisinde aşk tanrısı. 9/ Bir zaman birimi... “Derli toplu, çok şık” anlamında argo sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle