14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ARALIK 2011 PAZAR 14 PAZAR YAZILARI İsveç’in Almanya’nın yürekli Türk Bakanı yeni yüzü... “N e oluyor bu İsveç’e. Utanıyorum yaa. Rezillik.” 13 yaşındaki oğlum, geçen hafta televizyonun ana haber bülteninde izlediği habere yüzünü kapayarak bu sözlerle isyan etti. Haber şuydu: İki bacağı da ameliyatla kesilen bir kişi, sosyal sigortalardan elektrik motoruyla işleyen tekerlekli sandalye istemiş. Sigorta bu talebi kabul etmemiş. Yazılı yanıtta kabul edilmeme gerekçesi şöyle ifade edilmiş: “Durumunuzun nasıl bir seyir izleyeceği bilinmediğinden talebiniz reddedilmiştir.” Oktay’ı isyan ettiren de bu mantıksız yanıt. İsveç’te böyle mantıksız, gayri insani davranışın olabileceğini düşünemiyor. Çok sevdiği, dünyada en iyisi olduğuna inandığı İsveç’e bunu yakıştıramıyor. Aslında isyan etmesine yol açan haber, bardağı taşıran damla olmuş. Meğer, sağlık alanı ve eğitimle ilgili son aylarda skandal niteliğindeki tüm haberler çocuğu rahatsız etmekteymiş. Sonunda, rahatsızlığın tam bir hayal kırıklığına yol açtığı “Artık utanıyorum bu İsveç’ten” ifadesinden belli oldu. Tam zamanı olduğunu düşünüp “Haklısın, dönelim artık Türkiye’ye” deyiverdim. O kızgın haliyle ağzımın payını vermekte gecikmedi. Çocukların sabahları trafikle boğuşarak okula gitmelerinden, okuldan sonra dershane yollarında bitap düşmelerinden, imtihana hazırlanma çılgınlığından başlayıp “Zaten orada da herkesi hapise atıyorlar” diye bir nefeste çizdiği tabloya son fırça darbesini vuruverdi. Boynuz kulağı geçti diye içimde kabaran sevinç dalgasını belli etmemeye çalışırken bizimki iyice coştu: “Bu İsveçliler de manyak mıdır nedir, hâlâ sağcıları destekliyorlar. Solculardan da ses çıkmıyor. Bu dünyada yaşanacak yer kalmadı. Obama da kalleş çıktı.” İçim cız etti. Dünyayı kara pençelerine almış vurguncular, çocukların bile dünyasını kararttılar. Ama daha da acıklı olan koca koca yetişkinlerin STOCKHOLM Oktay yaşındaki çocukların gördüğünü görememeleri. Bir kaos yarattılar, bu kaosun içinde insanlık çılgınca OSMAN İKİZ yuvarlanıyor. İki bacağı kesilmiş adama tekerlekli sandalye verilmiyor ve kimsenin sesi çıkmıyor. Ekonomik kriz, politikanın iflası, sosyal huzursuzluk, yarının belirsizliği insanı deforme etti. Dünün dayanışmacı hümanistleri birden bencil oldu. İsveç’teki sağcı iktidar dört yılda bunu başardı. Şu olanlara bakın. Seçme özgürlüğü palavrasıyla, veliler çocuklarını istedikleri okula gönderebilsinler diye özel okul furyasını başlattılar. Girişim özgürlüğü adı altında dünyanın en iyi çalışan eczane sistemini özelleştirmeye açtılar. Daha iyi hizmet diye yaşlı bakım evlerini özel şirketlere devrettiler. Zavallı yaşlıların bakım evlerinde ne eziyet altında yaşadıkları ortaya çıkmaya başladı. Ölen yaşlı bir kadının, otopsi sonucunda uzun zamandır gıda almadığı belirlendi. Yaşlı bir kadının bakımsızlıktan bacaklarında açılan yaralarda kurtların dolaştığını televizyon ekranlarında gördük. Yaşlı kadınların bezleri değiştirilmediği ortaya çıkınca, bakım evi şefi bütün yüzsüzlüğüyle “Uygun bezi seçmek için deneme yapıyoruz” diye açıklama yapabildi. Dahası, okulları, eczaneleri, bakım evlerini işleten şirketlerin genel müdürlüklerini, Jersey adası ve vergi cenneti diye adlandırılan benzeri yerlere aktarıp İsveç’te tek kuruş vergi ödemedikleri ortaya çıktı. Bunlar hep son birkaç ayın haberleri. Basında skandal olarak nitelenen bu olaylara rağmen insanlardan ses çıkmıyor. Çıkmadığı gibi, kamuoyu yoklamaları sağ iktidara desteğin arttığını gösteriyor. Bütün büyük gazeteler de “özelleştirilen kurumları tekrar kamulaştıracağız” diyen sosyal demokrat lideri boğmak için adeta koro halinde yayın yapıyor. İşte İsveç’in yeni yüzü. Oktay haklı değil mi?.. osman.ikiz@tele2.se lman bakanın masasında bir Atatürk fotoğrafı duruyor! SPD’li Nils Schmid BadenWürttemberg eyaletinde 27 Mart 2011 seçimlerinin ardından eyalet başbakan yardımcısı ve maliye bakanı oldu. Türk kökenli Tülay Schmid ile on yıldır evli. Reutlingen kentinde bir Türkiye fotoğrafları sergisinin açılışını yapan başbakan yardımcısıyla sohbet ediyoruz. Almanya’nın ilk Uyum Bakanlığı’nı gerçekleştiren ve bu bakanlığın başına da Bilkay Öney’i getiren Schmid’in Türkiye’yi iyi tanıdığı belli. Bugüne dek tam on kez ülkemize gittiğini anlatıyor: “Bütün A Yuvarlak Masası”nın yanı sıra Karadeniz kıyısını, batıyı ve STUTTGART Alman vatandaşlığını seçme doğuyu gördüm. Türkiye kampanyası da var. “Çifte doğasıyla, insanlarıyla çok vatandaşlık konusu ne olacak” ilginç ve çekici bir ülke!” sorusuna: “İki yıl sonraki Birkaç gün sonra Malatya seçimlerin ardından kurulacak doğumlu Bilkay Öney’le yeni meclisten böyle bir yasanın Stuttgart’taki bakanlıktaki AHMET ARPAD çıkacağına inanıyorum” yanıtını odasında karşılıklı oturuyoruz. veriyor. “Peki, burada onlarca Ana konumuz tabii ki uyum! Ne yıldır yaşayan, AB üyesi olmayan ülkelerin de olsa son yıllarda bu kelimeyi politikacılar vatandaşları yerel seçimlerde ne zaman oy ve medya ağzından hiç düşürmüyor. Bilkay kullanabilecek” diye sorunca da, bunun çifte Öney görevinin ilk altı ayında değişik vatandaşlıktan daha zor olduğunu açıklıyor. projelerle dikkatleri çekmesini başardı. Bu projelerin arasında bilimsel amaçlı bir “İslam “Bu konudaki yasa girişimlerimizi Merkel tina’ya birkaç ay önce geldim. Caddelerdeki mandalina ağaçları yeşile çalıyordu henüz. Benim mandalinalarım caddeleri kuşatmışken eylemler dalga dalga caddelere yayılıyordu. Elimde bir harita yürüyordum; müzeleri, meydanları, mahalleleri tanımak için uzun yolculuklara çıkıyordum. Atina ise tüm büyüsünün içinde dalgalanıyordu. Şehrin eski kapısının önündeki caddenin önünde içine molotofkokteyli atılmış bir çöp kutusu yanıyordu, dumanı kapıyı aşıp parlamento binasının önünden geçiyordu. Bazıları eylemin içinde koşturuyor, diğerleri ise eyleme bakıyordu. Bir başka gün, Sindagma Meydanı’nda eylem sokaklara taşıyordu. Şehrin meydanından şehrin turistik merkezlerine açılan damarları, koşturan, kaçan insanlarla doluyordu. Yerdeki beton saksılar kırılıyor, parçaları olası bir saldırıya karşı yerden alınıyordu. Böyle dönemlerde, yabancısı olduğunuz bir siyasi tartışmanın içindeyken şehirlerin en tepesine dek yürümek gerekir. O tepeye tırmanırken gaz bulutunun tüm şehri sardığını, sokakların aralarına girdiğini görmek mümkündü. Demokratik eylem, A Atina notları düşünüyordum yolları gaz bulutunun içinde sokakların arşınlarken. Suç sadece arasına dağılıyordu. Eylemler, “ekonominin kötü hükümetin “kemer sıkma” yönetimi”nde mi gizliydi? politikalarına karşı, insanların Bir otelin sahibi ise soruyordu: kaybettiği haklara karşıydı. “Bir ekonomik kriz daha ne Türkiye’nin on yıl önce Kemal kadar sürer? Bir yılı, iki yılı Derviş’in ekonomik darbesiyle anladım da biz 4. yıla girdik, ele geçirdiği ekonomi, bir süre ne zaman bitecek?” sonra derin bir çatışmanın Halk, ekonominin arkasından kurulan bir kötü yönetiminden koalisyon ATİNA sıkılmış, işten hükümetiyle ele çıkarılmalar, geçirecekti. Büyük sözleşmeli “güvensiz” abla Angela Merkel döneme geçmeyi ile onun kuzeni konuşuyordu. Nicolas Sarkozy, Fırıncılarından gemi Yunanistan’ı ÖZGE MUMCU kaptanlarına, vergi “tembellik” ve memurlarından “yolsuzluk” ile suçlayacak; ülkedeki tepki onlara taksicilere kadar örgütlü olan bir halk meydanlardaydı. doğru da yönelecekti. Ardından Üniversiteler kapanıyor, açılıyor bu tepki onlardan sıçrayarak, ve sistem sürekli direnmeye ülkeye verilen kredilerin devam ediyordu. Hükümet büyük siyasilerce nasıl kullanıldığına çalkantılardan sonra değişiyor, dönecekti; ardından ise sosyal yerine “Milli Birlik” hükümeti demokrat hükümete… kuruluyordu. Dayatılan “Malaka Papandreau” diye paketlerin uygulanmasına ise söyleniyordu otobüs durağında başlanıyordu. Yunanistan’ın bekleyen yaşlıca gözlüklü adam. “Avro babası” başbakan olarak Sosyal demokrat bir hükümet görev yapıyordu. Eurozone’un geldiği zaman neden her zaman krizi tartışılırken demokrasi bir bir ekonomik kriz çıkar, diye teferruat mı olacaktı? 17 Kasım’da, Albaylar Cuntası’nın “ölüm yıldönümünde” halk, kalabalık ve uzun yürüyüşünde bunun böyle olacağını kanıtlar gibiydi. Bir başkası şunu diyordu: “Demokrasi kültürünü bu kadar içselleştirmiş bir halk, ne cuntayı ister ne de edinilmiş haklarının geri alınmasını…” 1 Aralık’ta sendikalı, örgütlenmiş halk, alınan “adaletsiz, eşitsiz ve etkisiz” tedbirlere karşı yürüdü. Genel grev devam etti. Gazeteler 1 Aralık eylemlerine katılımın, öncekilere göre “az” olduğunu yazdı. Bir sistem krizi, bir şehirden doğru Avrupa’ya yayılırken sorular birikiyor. Bir kente, bir tepeden, siyasetin iç girdaplarında boğulmadan bakmak ise insanı sarsıyor. Ve o kentin büyüsüyle geçen günlerden birkaç gün sonra, mandalina sandıklarımın aslında acı turunçlar olduğunu öğrendim. Turunçlar ise yeşilden turuncuya dönmeye başladı. Server Tanilli’yi kaybettik. “Hayat insanın bir kere fotoğrafını çeker” demişti, bir görüşmemizde. Ve hayat, onun derin ve etkin mücadelesinin fotoğrafını defalarca çekti. Not: Geçen hafta Prof. Dr. hükümeti ne yazık ki buza yatırmış durumda! Alman anayasasına göre Berlin’deki federal meclisin üçte ikisinin onaylaması gerektiğinden de oldukça zor!” Genç bakan Bilkay Öney çifte vatandaşlık konusunda çok duyarlı. “Aşağı Saksonya Başbakanı’nın cebinde hem İngiliz, hem de Alman pasaportu varken ben cebimde niçin Türk ve Alman pasaportlarını bir arada taşıyamıyorum” diye soruyor! Konuyu biraz değiştiriyoruz. Son yıllarda, yabancılar Alman toplumuna uyum sağlayamıyor, diyenlerin çoğu nedense hep Türkleri kastediyor! “Niçin diğer yabancılar değil de bizimkiler” soruma Bakan Öney: “Bunun birçok nedeni var,” yanıtını veriyor. “Bizim insanımızın görünümü başka, giyimi başka, adı, soyadı başka, dini de başka… Çoğu dinibütün aile, kızlarını okul gezilerine yollamıyor, yüzme derslerine katılmasına ízin vermiyor; hatta kimi ana baba, okula giden 78 yaşındaki kızının başını kapatıyor. Beden eğitimi derslerine türbanıyla giren genç kızlarımız bile var.” Bakan Öney’e göre toplumumuzda din önemli bir olgu. Yabancı çocukların eğitimine gelince, İtalyanlarla beraber Türk çocukları en gerilerde, fakat nedenleri pek bilinmiyor. Eyalette değişmesi öngörülen eğitim sistemiyle yabancı öğrencilerin başarı şansı artabilir. Milyona yakın satan ve baştan sona hemen hemen Türkleri eleştiren “Almanya Kendini Yok Ediyor” adlı kitabıyla zengin olan Thilo Sarrazin’in dayanıksız görüşlerini kamuoyu araştırmalarına göre Almanların çoğunluğu da onaylamakta. Sosyal Demokrat Partisi onu üyelikten atamadı. SPD’li bakan İlkay Öney: “Onun gibi bütün çılgınlar partiden atılırsa üye sayımızda büyük bir gerileme olur!” diyor… Öney atılgan, yürekli, yerine göre de kışkırtıcı, fakat düşündüğünü dolambaçlı yoldan değil, doğrudan söyleyen biri. Daha göreve geldiğinin haftasında, eyalette 58 yıl sonra seçimleri ilk kez yitirip, muhalefet koltuğuna oturan Hıristiyan Demokratlar’ın yeni dönemdeki ilk saldırılarının hedefi Türk kökenli kadın bakan Öney olmuştu. Ardından tutucu medyanın da desteği ile eleştiriler artmıştı. “Röportaja gelen gazeteciler söylediklerimin yarısını yazmıyor” diyor Öney. “Örneğin Almanya’daki çok başarılı Türklere, sporcusundan sanatçısına, politikacısından işadamlarına dikkatlerini çekiyorum…” Onun da dediği gibi son 10 yıldır başarılarıyla topluma damgalarını vuran insanlarımızdan değil Sarrazin, kitabını eleştiren en doruktaki Alman politikacıları ve dev medya organları bile tek kelimeyle söz etmiyor, nedense! Bakan Nils Schmid’e Bilkay Öney’i soruyorum. İlk aylarda yaşadığı zorluklardan, özellikle bir Türk kadının böyle bir bakanlığın başına getirilmesinden rahatsızlık duyan sağcı kesimden yakınıyor. “Umarız dayanır” diyorum. “Ben başaracağına inanıyorum” oluyor yanıtı. www.ahmetarpad.de Gençler umut veriyor F lamanca yayın yapan VRT televizyonunda haberleri izlerken gençlere olan güvenim tazelendi. Önce haberi özetleyeyim isterseniz: “Federal bakan olan Monica De Coninck’in yerine Anvers’te Türk kökenli sosyalist (sp.a) siyasetçi Güler Turan belediye başkan yardımcısı yapıldı. Turan, gençlik, konut ve birlikte yaşamı geliştirmeden sorumlu olacak. Böylece Güler Turan ırkçıların kalesi Anvers’te ilk yabancı kökenli belediye başkan yardımcısı oldu. 36 yaşındaki Güler Turan, 2007’den bu yana Anvers Belediye Meclisi Üyesi. 2009 yılında Flaman Parlamentosu milletvekili seçilen Turan, daha sonra senatör olarak atanmıştı. Turan yeni görevi için senatörlükten ayrılacak.” Anvers’te Güler’i bulmuşlar canlı yayın yapıyorlar. Akılları sıra sıkıştırıyorlar ve hemen damgalayıp “yabancı kökenli” kategorisine sokmaya çalışıyorlar. Sanki pozitif ayrımcılık yapılmış da Güler’e ayrıcalık tanınmış havasındalar. “Anvers’te ilk yabancı kökenli belediye başkan yardımcısı oldunuz. Ne düşünüyorsunuz?” diye soruyor TV muhabiri. Güler sakin, kendine güvenen bir şekilde yanıtlıyor: “Ben Gent’te doğdum ve küçük yaştan beri de Anvers’te Berchem semtinde oturuyorum. Ben Belçikalı ve Anversliyim. Sadece yabancı kökenlilerin değil tüm bile Anvers nüfusundaki renkliliğin belediye Anverslilerin temsilcisiyim.” Sanırım yönetimine yansımasının gayet normal beklenen yanıtı alamıyor soran arkadaş. olduğunu belirtti. Ancak Flaman Sonra stüdyoya dönüyorlar. Belediye gazetelerinin sitelerinde bu habere yapılan seçimlerinde Anvers’te Yeşiller Partisi’nin yorumlar çoğu zaman ırkçılığı çağrıştıran (Groen!) liste başı olan Meryem Almacı ve türden. İyi bir hukuk eğitiminden sonra, Flaman Milliyetçisi NVA’nın önemli ismi Jan Jambon var. Meryem’e, “Güler’in 2012 2007’den itibaren belediye meclisinde bulunan, 2009’dan bu yana Flaman Bölge belediye seçimlerinde senin Anvers’te liste Parlamentosu’nda yer alan ve son olarak başı yapılmana karşı bir hamle olarak bu senatör yapılan Güler, yer aldığı göreve getirildiğini söyleyebilir miyiz?” komisyonlarda çalışkan bir siyasetçi diye sorunca Meryem, “Benim olarak dikkat çekti. Her türlü liste başı olduğum belli BRÜKSEL deneyimi ve yeteneği olmasına olduğunun hemen ertesinde rağmen sanki “aslında hak Anvers Belediye Başkanı etmiyor ama işte yabancı kökenli Patrick Janssens, Anvers olduğu için bu göreve getirildi” belediye yönetiminde bir muamelesi yapılmaya çalışılıyor. yabancı kökenliye görev Öğrenciliği yıllarında Anvers Türk vermenin zamanının geldiğini ERDİNÇ UTKU Öğrenci Derneği Başkanlığı da açıkladı. İlginç bir raslantı” yapmış olan Güler ile partisinin dedi. gençlik kollarından gelen Meryem tüm Güler’in yetenekli ve bu göreve çok uygun ezberleri bozuyor. biri olduğunu söyleyen Meryem, “Aslında Geçen günlerde benim de yönetim ekibinde geç kalınmış bir karar” diye konuştu. olduğum Binfikir gazetesi 7. yaşını gençlerle Anvers için Güler ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Zaten benzeri soru Güler’e düzenlenen bir toplantı ile kutladı. Bu toplantıda da yeni kuşak gençlerimizin Güler de sorulmuş “atanmasının Meryem’in liste ve Meryem gibi donanımlı ve durdukları başı olması ile ilgisi olup olmadığını ima yerin farkında olduğunu görmek etmişlerdi.” Güler ise Meyrem ile Brüksel’e sevindiriciydi. Konuşmacılardan Ressam tren ile birlikte gittiklerini ve çok başarılı bir Mehmet Aydoğdu’nun söyledikleri aslında politikacı olduğunu söyledi. tüm macerayı özetliyor: “Belçika’ya geldiği Yani televizyoncu arkadaşlar pek umduğunu ilk yıllarda Liege’de bazı kapılarda bulamadı. Hatta Flaman Milliyetçisi Jambon ‘Köpekler, seyyar satıcılar ve yabancılar giremez’ yazıyordu, o günlerden siyasette etkili politikacılar yetiştiren bir konuma geldik. Şimdiki gençler bize göre daha şanslı. Türk kökenli bir ressam olarak çok daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyorum. Avrupalı olmaktan mutluyum, Belçikalı olmaktan da ama Türk olmaktan da gurur duyuyorum. Bunların hiçbiri diğerine engel değil.” Belçika’daki tüm üniversite ve gençlik derneklerinin başkan ve üyelerinin katılarak görüşlerini açıkladığı toplantıda konuşmacılar özetle Türk toplumunun ilk geldiği yıllara göre büyük aşama kaydettiğini ancak gelinen noktanın yeterli olmadığını vurguladılar. Gençler özellikle “çokkültürlülük” kavramının yerini “kültürlerarasılık” kavramına bırakması gerektiğinin altını çizdiler. Belçika’da Türk toplumunun kendi özelliklerini koruyarak diğer kültürlerle birlikte varolabileceğini belirten gençler, yaşamın her alanında önyargılarla mücadele etmek zorunda kaldıklarını vurguladılar. Gençler özellikle medyanın önyargıları körüklediğini ifade ettiler. Eskiden “yabancılar giremez” yazıyorlarmış, şimdi sadece kategorize ediyorlar, yaftalıyorlar. Ama şimdi karşılarında zehir gibi gençler var. erdincutku@binfikir.be C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle