18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon PB Giresun PB Ankara B 16 14 17 14 21 20 21 14 10 11 13 13 14 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B B K K PB 15 14 8 23 21 21 15 15 13 14 5 4 4 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra PB AmsterdamPB Brüksel B Paris B Bonn PB Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid PB Viyana PB 9 10 10 13 13 12 13 12 16 14 15 18 12 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Y PB Y PB PB PB B K PB K PB A A 16 12 21 19 16 2 3 5 7 8 2 25 19 Ülkemizin doğu kesimleri parçalı bulutlu, Rize, Artvin, Hopa, Ardahan ve Hakkari ile Van çevreleri yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışlar, Hopa çevrelerinde yağmur, diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. İç Anadolu’nun kuzey batısı ile İç Ege’de sabah ve gece saatlerinde yer yer sis görülecek. 8 KASIM 2011 SALI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Kasım Kötü muameleye uğradıkları için başvuru yapanların sayısındaki artış, iktidarın hoşgörü söylemleriyle çelişiyor İşkence devam ediyor HÜLYA KESKİN GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY PKK ŞANTİYE BASTI Aynı işletmeye ikinci saldırı BİNGÖL (Cumhuriyet) Bingöl’ün Karlıova ilçesi yakınlarındaki özel bir firmaya ait hidroektrik santralı (HES) şantiyesine giden bir grup PKK’li terörist, gece bekçisini dövdü, 3 iş makinesini ateşe verdikten sonra kayıplara karıştı. Devecik köyü yakınlarında yapımı devam eden HES şantiyesine önceki akşam gelen bir grup terörist gece bekçisini etkisiz hale getirdi, el ve ayaklarını bağladıktan sonra dövdü. Teröristler şantiyede başka kimsenin olmadığını öğrenince 3 iş makinesini ateşe verdikten sonra ormanlık alana kaçtı. 10 Ağustos’ta da aynı şantiyeyi basan teröristler, iş makinelerini ateşe verdikten sonra kaçırdıkları 3 işçiyi 1 ay sonra serbest bırakmıştı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na (TİHV) 2011 yılının ilk 10 ayında 500’e yakın kişi işkence gördüğü ididasıyla başvurdu. Söz konusu rakam 2011 için öngörülmüş olsa da yılın bitmesine iki ay kala mağdurların sayısı bu rakama ulaşması bile. İşkence sıralamasında İstanbul ve Diyarbakır ilk sıralarda yer aldı. Vakfa yapılan başvurular genelikle, Hopa olaylarında ve üniversite protestolarında işkenceye ve kötü muameleye maruz kalan kişilerden geldi. AKP’nin “işkenceye sıfır tölerans” söylemine karşın, işkence sona ermedi, yalnızca yeri değişti. İşkence, son yıllarda karakollardan ziyade, sokağa, öğrenci, işçi eylemlerine, en küçük çaplı ba ? Mağdurlar tarafından TİHV’ye yapılan başvurular, kötü muamele ve işkencenin bitmeyip yer değiştirdiğini ortaya koydu. İşkence son yıllarda karakollardan çıkıp sokağa indi. sın açıklamalarında görülmeye başlandı. 2011 yılında TİHV’ye 460 kişi işkence gördüğü ve kötü muameleye maruz kaldığı için başvurarak, yardım istedi. Yetkililer, vakfın İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır temsilciliklerine yapılan başvurular sonucu ortaya çıkan rakamı aslında 2011 yılı sonu için öngörüyorlardı. Ancak yılın bitmesine 2 ay kala tahmin edilen sayıya ulaşılması işkence olaylarında hızlı bir artışın yaşandığını yine gündeme getirdi. Hopa’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto etmek için düzenlenen eylemlere polisin sert müdahalede bulunması ve bu müdahaleye tepki göstermek için gerçekleştirilen basın açıklamalarının da gözaltılar ile sonuçlanmanı TİHV’nin raporlarına da yansıdı. İşkence sokağa indi İşkenceye maruz kaldığını belirten insanlarının neredeyse yarısını Hopa protestolarına katılanlar oluşturdu. İktidarın öğrenci protestolarına hiçbir şekilde tölerans göstermemesi de vakfa başvuran öğrenci sayısını arttırdı. Vakfa en çok başvuru Hopa protestoları ve öğrenci olaylarına yapılan sert polis müdahalesi sonucu işkence gören ve kötü muameye maruz kalan kişilerden geldi. TİHV’ye aşvuruda İstanbul ve Diyarbakır ilk sıralarda yer aldı. İstanbul’dan 130, Diyarbakır’dan ise 110 kişi işkenceye uğradığını belirtti. Yapılan son yasal düzenlemelerle gözaltı merkezlerinde denetimin arttırılması, işkencenin uygulandığı yeri de değiştirdi. İşkence artık basın açıklamalarında, öğrenci ile işçi protestolarında ve kayıt dışı alanlarda daha fazla yaşanır hale geldi. Şikâyetler arasında, hakaret, dayak, aşağılama, öldürme tehdidi, kimyasal maddeye maruz bırakma, yakınlarına yönelik tehdit, soğukta bekletme, soyma, hücrede tecrit, basınçlı soğuk su gibi çok sayıda işkence türü yer aldı. İÇİŞLERİ BAKANI ŞAHİN BABA BDP’DEN YARDIM İSTEDİ İşadamının oğlu PKK’ye katıldı KONYA (Cumhuriyet) Konya’nın en zengin işadamlarından birinin üniversite öğrencisi oğlunun terör örgütü PKK’ye katıldığı belirtildi. İsmi öğrenilemeyen işadamının, oğlunun geri dönmesi için Diyarbakır’a giderek BDP yetkilileriyle görüştüğü bildirildi. İşadamının elektrik elektronik mühendisliği son sınıfta okuyan oğlu terör örgütü PKK’ye katıldı. Konyalı işadamının bunun üzerine Diyarbakır’a giderek BDP yetkilileriyle görüştüğü bildirildi. Olayı doğrulayan BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, “20 gün önce Konya’dan zengin bir işadamı Diyarbakır’a geldi. Oğlu son sınıfta okulu bırakıp PKK’ye katılmış” dedi. Son dönemde üniversite öğrencileri arasında PKK’ye katılım oranının yüzde 60’lara çıktığını öne süren Aydoğan, şunları söyledi: “1990’lı yıllarda katılım genellikle halk düzeyindeydi. 30 yıldan sonra gelinen noktada üniversite öğrencileri katılıyor. Metropollere gelenler Kürt kimliğinden dolayı ezilmenin farkına varmışlar.” ‘Kürt sorununu bulamıyorum’ ORDU (Cumhuriyet) İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Kürt insanının esas itibarıyla herhangi bir sorunu olmadığını dile getirerek “Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum” dedi. AKP Ordu İl Başkanlığı’nın bayramlaşma programına katılan Şahin, Kürt sorunu ve terörle mücadele konusunda ilginç açıklamalarda bulundu. Bakan Şahin ülkenin özgürlüklerinden yararlanarak, bu ülkenin bir bölümüne veya bir kesimine ‘özgürlük’ getirmek adına kan dökmek için oluşmuş bir şebekenin bulunduğunu da vurgulayarak, bu şebekenin def edilmeye başlandığını ve bunun devam edeceğini söyledi. Bakan Şahin, Kürt insanının esas itibarıyla herhangi bir sorunu olmadığını dile getirerek “Sorun sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum” dedi. “Sorun yol mu? Sorun şarkı mı? Sorun kıyafet mi? Sorun ibadet mi? Sorun hastane mi?” diyen Bakan Şahin, “Kürtleri cebren köleleştirme” olarak nitelendirdiği KCK’nin BDP’li belediye başkanlarına emir vererek, bölgede yatırım yapılmasını engellediğini savundu. Şahin ayrıca, örgütün ortak paydasının özelliklerini de “dinsizlik ve inançsızlık” olarak sıraladı. İlhan Erdost mezarı başında anıldı 12 Eylül askeri yönetimi tarafından yasak yayın bulundurmak iddiasıyla gözaltına alınıp, 7 Kasım 1980’de Mamak Askeri Cezaevi’nde dövülerek öldürülen yayıncı İlhan Erdost, ölümünün 31. yılında sevenlerinin katılımıyla gömütü başında anıldı. İlhan Erdost’u, eşi Gül, kızları Türküler ve Alaz, ağabeyi Muzaffer İlhan Erdost’un yanı sıra yazarşair Vecihi Timuroğlu, gazetemiz yazarı Mustafa Şerif Onaran ve sevenleri andı. Muzaffer Erdost, “Kim öldürdü, öldürttü İlhan’ı sorusunun yanıtı, gökte gezen yıldızlarda değil” diye konuştu. Mustafa Şerif Onaran ise düşünce özgürlüğünün suç sayılmadığı, farklı anlayışların barış içinde bir arada olduğu ülke özlemini dile getirdi. Molotoflu saldırılarda 21 gözaltı İstanbul Haber Servisi İstanbul’da PKK’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda 21 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların Zeytinburnu’nda motolofkokteyli ile birçok bina ve otomobile zarar veren göstericiler olduğu bildirildi. Yeşiltepe Mahallesi’nde cumartesi gecesi yüzleri maskeli grup, 7 araca ve birçok bina ile işyerine molotoflarla saldırarak zarar vermişti. Görgü tanıklarının ifadeleri ve İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün bilgileri üzerine dün sabah Zeytinburnu’nda tespit edilen adreslere eşzamanlı düzenlenen operasyonlarda suç unsuru sayılabilecek dokümanlara da el konuldu. YÜKSEKOVA’DA GERGİNLİK Cenaze töreninde ortalık karıştı HAKKARİ (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 2 PKK’linin cenazelerinin toprağa verilmesinden sonra ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçen kalabalığı dağıtmak için polis gözyaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanırken, göstericiler ise taş ve molotofkokteyli atarak karşılık verdi. Hakkâri’nin Çukurca ilçesinin Kazan Vadisi’ne Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karadan ve havadan yaptığı operasyonlarda 37 PKK’li öldürüldü. Cesetleri Malatya Adli Tıp Kurumu’na gönderilen 24 PKK’linin arasında bulunan Aynur Kırbaş ile Reşat Aslan’ın cenazeleri dün ilçeye getirildi. PKK’li Kırbaş ve Aslan için Merkez Camii’nde namaz kılındı. Cenazeler yaklaşık 20 bin kişinin katılımı ile ilçeye 3 kilometre uzaklıktaki Akalın Mezarlığı’na götürülerek toprağa verildi. Cenazelerin toprağa verilmesinden sonra grupta bulunanlar sloganlar atarak ilçe merkezine doğru yürümeye başladı. Polis kalabalığın ilçeye girmemesi için müdahalede bulunarak, göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanırken göstericiler de taş ve molotofkokteyliyle karşılık verdi. HSYK’nin ‘yol haritası’nda yolsuzlukların siyasi istikrarı tehdit ettiği öne sürüldü Fener’de HSYK ivmesi İLHAN TAŞCI görememişti. Giden işçilerimiz, “biraz mark biriktirip hemen dönmek” üzere bir bavulla yola çıkmıştı. Almanlar yıllar sonra Türklerin kalıcı olduğunu anlayınca durumu şöyle özetlemişlerdi: “Biz işgücü bekliyorduk, insan geldi!” Türk hükümetleri de gurbetçilere yıllarca “mark ineği” gözüyle baktılar, çoğunlukla biriktirdikleri paralarla ilgilendiler. Giderken yanlarına 100 kelimelik bir TürkçeAlmanca listesi bile vermediler. Almanya’ya varan ilk kuşak, tam Türk gibi davrandı. Kendisini çok fazla değiştirmeden oraya uyum sağladı. Sonra yanına ailesini aldırdı, ardından memleketinin insanlarını. Benim de çocukluğum iki amca, teyze ve dayımın gurbetçiliğiyle geçti. Doğduğum kasaba kökenlilerin Avrupa’daki sayısı kasabamızın bugünkü nüfusundan sanırım daha fazladır. ??? Almanya’nın başı çekmesiyle birlikte, 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca Avrupa’nın ve dünyanın pek çok ülkesine göç verdik. Bugün dünyanın 120 ülkesinde 6 milyona yakın Türk var. Rekor 2.5 milyonla Almanya’da. Fransa’da 400 bin, Hollanda’da 350 bin, Avusturya’da 250 bin, İngiltere’de 140 bin... ABD’de 250 bin, Avustralya’da 150 bin, Suudi Arabistan’da 100 bin, Kanada’da 60 bin, Rusya’da 50 bin, İsrail’de 30 bin, Japonya’da 10 bine yakın. Avustralya’ya giden Türklerin çoğunun bu ülkeyi Avusturya ile karıştırdığını Sidney’de kendilerinden dinledim. Şöyle anlatmışlardı: “Köyde bize uçağın 3 saatte varacağını söylemişlerdi. Yolculuk 45 saati geçince hostese sorduk; meğer Avusturya’ya değil Avustralya’ya gidiyormuşuz...” Başta yine Almanya olmak üzere yurtdışında bugün 4. kuşak oluştu. Tabloya bakınca pek çok bireysel başarı var. Ancak ne yazık ki uzun erimli planlamalara dayalı kurumsal başarılar çok az. En azından gurbetçilerin artık dönmeyeceğinin kesinleşmesinden, yurtdışında 2. kuşağın oluşmaya başlamasından sonra kurumsal adımlar atılabilirdi. Bu olmayınca, Türkiye’deki toplumsal, siyasal ayrılıkların tümü yurtdışına da yansıdı. O kadar yansıdı ki; Türkiye hapşırsa onlar nezle oluyordu. Ekonomik olarak da yine tek tek bireysel başarılar var. Ancak yurtdışı birikimlerin çoğunun ya ölü yatırımlara gittiğini ya da fırsatçıların eline geçtiğini görüyoruz. Hiçbir şey için geç değil. 50 yıllık birikimin üzerine yapılabilecek şeyler var. Örneğin, Hindistan artan beyin göçünü beyin gücüne çeviren projeler yaptı ve başardı. Gidenler için artık Almanya kalıcı vatansa, ama Türkiye’den de kopamıyorlarsa bunun üzerine iki ülkenin de çıkarına olacak planlar yapmak mümkün. Onlar artık Almanya Türkleri... ??? Pek çok kez Almanya’nın farklı şehirlerinde konferansa katıldım. Sonrasında Türklerle uzun sohbetler ettim. Kimi anlatılanlar fıkra gibiydi ve makaleler dolusu ders içeriyordu. Üçünü paylaşmak isterim... Berlin’de üç kuşak bir arada yaşıyor. Anneanne artık Türkiye’ye dönmek istediğini söylüyor. Çocuklar, torunlar soruyor: Hep beraber ne güzel yaşıyoruz, neden dönmek istiyorsun? “Ölünce beni orada gömün.” Allah gecinden versin... Burada olsa... Hem mezarına sürekli çiçek getiririz... “Son nefesimi burada verirsem; ya sorgu melekleri bana Almanca sorarsa... Ben Almanca bilmiyorum ki...” İki Almanya birleşince fiyatlar artmış, mağaza kasalarında kuyruklar oluşmuş. İlk solukta pek çok kişi eski adıyla Batı Almanya’ya göçmüş. Kuyrukta iki Doğu Alman durumdan yakınırken onları dinleyen Türk araya girmiş, şöyle demiş: Gelmeseydiniz, sizi biz mi çağırdık? Berlin’de üç kardeşin işlettiği pidecinin müşterileri de çoğunlukla Türk’müş. Sadece en büyükleri Almanca biliyormuş. Bir grup Alman müşteri gelince küçük kardeş seslenmiş: Abi baksana, yabancılar geldi! İstanbul’da operasyon ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK), “yolsuzluk soruşturmalarının” hızlandırılmasına ilişkin genelge yayımlamasından yalnızca 72 saat sonra Deniz Feneri sanıklarının art arda tahliye edildikleri ortaya çıktı. HSYK’nin tüm teşkilata gönderdiği genelgede, yolsuzlukların, “siyasi istikrarı tehdit ettiği, ekonomik ve sosyal kalkınmayı engellediği” vurgulanırken soruşturmalarda izlenecek yol haritası da anlatıldı. Türkiye’nin, Hakkâri Çukurca’da 24 askerin şehit olması ve kara harekâtını tartıştığı saatlerde, eski RTÜK Başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Karahan’ın aralarında bulunduğu 6 şüphelinin bu tartışmalar gölgesinde tahliye edilmesi rahatsızlık yaratmıştı. O günlere ilişkin bir başka ilginç rastlantı daha ortaya çıktı. HSYK tarafından 18 Ekim tarihinde tüm teşkilata “Yolsuzluk olaylarına ilişkin soruşturmalar ve kovuşturmalar” konulu 6 sayfalık bir genelge gönderildi. HSYK’nin genelgesinde, “Bazı kamu görevlilerinin işlediği görevi ihmal veya kötüye kullanma, rüşvet, zimmet, resmi evrakta sahtecilik, kamu kurumunun dolandırılması gibi suçlar nedeniyle yürütülen soruşturmaların ve kovuşturmaların bir an önce sonuçlandırılmasının sağlanması, suçu sabit bulunanlara kanunlarda belirtilen cezaların zamanında ve etkili bir şekilde uygulanması, toplumumuzun yargıya ve adalete olan saygı ve güven duygusunu” arttıracağı anlatıldı. Yolsuzluk olaylarının “hukukun üstünlüğünü tehlikeye atan, adaleti ve demokrasinin kurum ve değerleri yanında ahlaki değerleri zayıflatan, siyasi istikrarı tehdit eden, ekonomik ve sosyal kalkınmayı engelleyen, toplumsal barış ve güvenliğin bozulmasına se bep” olduğuna işaret edildi. Her türlü yolsuzluk olaylarında, derhal soruşturmaya geçilmesi istenilen genelgede, önerilen yol haritası sayesinde “birçok olumsuzluğun ortadan kaldırılabileceği” vurgulandı. Genelgede ayrıca yolsuzluklarla ilgili basında yer alan her türlü haberin de dikkatle takip edilmesi istendi. Mutluluk Böyle Bir Şey Olmalı ? Baştarafı Arka Sayfada En küçükleri on üç yaşında anca var. Acemi. Ağdan ayıklamaya çalıştığı bir iki iri lüferi denize düşürdü. Diğerleri ses etmeden ona sadece baktılar. O da gözleriyle bağışlanmayı diledi. O zaman diğerleri ona güldüler. Hepsi kendi çıraklıklarını anımsadılar. İlk seferlerini, ilk kaptanlarının sessiz bakışlarını anımsadılar, arada sırada nedensiz gülümsemesini... Acemi tayfanın denize düşürdüğü lüferler hâlâ canlıydılar. Bir anda, en beklenmedik bir anda, bir el onları kavramış, yeniden denizin o muhteşem mavisine bırakıvermişti. Lüferler denizin mavisi içinde kayboldular. Teknede işler bitmişti, sıra günün en keyifli anındaydı. Kaptan en başta acemi tayfayı çağırdı. O günün yevmiyesini eline verdi. Küçük tayfanın yüzü heyecandan pırıl pırıldı. İlk kez, onu bekleyen annesine, elleri kolları dolu gidecekti. Bir çırpıda tekneden atlayıp çarşının yolunu tuttu. Diğerleri onun bu heyecanını sevecenlikle izlediler... Sonra herkes kendi işine gitti. Ben hâlâ kıyıda oturuyordum. Usulca kalktım. İçimde kıpır kıpır bir sevinç. “Hay Allah” dedim kendi kendime, “gene denizin büyüsüne kapıldın, dikkat et, az sonra İstanbul’a dönüyorsun”. Döndüm de. Sadece yüreğim o mavide kaldı. 3 günde hızlanan yargı HSYK’nin bu genelgesinden yalnızca 3 gün sonra, “yolsuzluk” suçlamasıyla tutuklu bulunan Deniz Feneri sanıklarının tahliye edilmesi dikkat çekti. Mahkeme tahliye gerekçesinde, “Yaklaşık 4 aydan fazla tutukluluğun cezaya dönüşebileceğini” belirtirken şüphelilerin, “delillerin yok edilmesi ihtimalinin de ortadan kalktığını” savunmuştu. Oysa zanlıların avukatları, daha önce 15 kez çeşitli mahkemelere tahliye talebinde bulunmuş, her defasında “suç işlediklerine dair kuvvetli delillerin bulunması” ile “delil karartma ihtimalleri” gibi gerekçelerle ret kararı verilmişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle