18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 2011 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 ‘CHP’ye karşı psikolojik savaş var’ CHP’nin bir türlü kendini yenileyemediği eleştirileri var. SALICI Bir kere, CHP’ye karşı yürütülen bir psikolojik savaş olduğu kesin. Bu eleştiriler çok haklı değil. AKP’nin Türkiye’yi götürmek istediği yöne karşı dik duruş sergileyen CHP’den başka bir siyasi parti yok. CHP’nin kendi iç çekişmeleri yoluyla güçsüzleştirilmeye çalışılması esas amaçlardan birisidir. Bu konuda da bayağı mesafe kat edildi. Ayrıca şu soruyu sormak lazım: CHP son yıllarda ne zaman yüzde 26 oy aldı da ben bilmiyorum? Ben şahsen yüzde 30 oy bekliyordum. Bu gerçekleşmedi. Ama bunun nedenleriyle ilgili CHP’nin bütün kademelerinde çok ciddi bir analiz yapmamız gerektiği kesin. Öbür yandan yüzde 26, CHP’nin geleneksel oy tabanını bu seçimlerde en az altı puan genişlettiğini gösteriyor. Ayrıca CHP 12 Haziran seçimleri öncesi bir sürü rapor yayımladı. Bu raporların bir kısmının içeriğini halka iyi anlatamamış olabiliriz. Ama bu ev ödevimizi iyi yapmadığımız anlamına gelmiyor. CHP’NİN İL BAŞKANI SALICI AKP’NİN CHP’Lİ YEREL YÖNETİMLERE KARŞI SALDIRI KAMPANYASI BAŞLATTIĞINI SÖYLEDİ ‘Baskın bizi büyütür’ LEYLA TAVŞANOĞLU Yok Böyle Yas!.. Pazartesi gecesi ekranda “Yok Böyle Dans” vardı.. Nasıl hüzünlü, ne biçim yaslıydı sözcüklere sığmaz. Ne iki akşam önce “kaçak” kutlanan Cumhuriyet Bayramı’nın coşkusu ne de Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlunun düğününde, devlet erkânının, gelinle damata evlilik cüzdanını verirken yüzlerine yansıyan o şahane tebessüm vardı. Dans mıydı, cenaze miydi anlayamadım yani.. Mesela, Helin Avşar derin göğüs dekolteli mini minnacık elbisesiyle profesyonel dansçı partnerinin kollarında süzülürken baktım, gözpınarlarında bir kıpırtı, neredeyse ağlayacak... Ya Özlem Yıldız; artık “ça ça” türü bir şey miydi, yoksa “hip hop” tarzı yeni danslardan biri miydi bilemiyorum, mini eteği elverdiği ölçüde bacaklarını, pardon ritmini konuştururken görüntüde seyirci, gayet hüzünlü bakışlarla tempo tutuyor... Bir adım ötesi toplu yas işte... Zaten dans sonrası, jüri üyesi Sait Sökmen de gayet ağırbaşlı bir biçimde Özlem Hanım’ın vücudunu överek “dansa ne kadar yatkın kıvraklıkta olduğunu” ilan etti... İvana Sert ve Özge Ulusoy’un karalar bağlamışçasına süzülmeleri ve varla yok arası kıyafetleri ise jüri tarafından ağlanası bir yas havasında puanlandırıldı tabii.. Ama gecenin deprem yasına dibine kadar uygun giysileri İlhan Mansız’la, dansçı Clare’in üstündeydi; palyaço kıyafetine bürünmüşlerdi... Yüzlerini de palyaço gibi boyamışlardı. İlhan Mansız’ın palyaço suratına deprem yasının ruhuna uygun olarak bir damla gözyaşı resmetmişler miydi inanın tespit edemedim.. Ben de ufaktan burnumu çekmeye başladım tabii!.. ??? Zaten, ilerleyen dakikalarda tutamadım kendimi, bıraktım gitti... Hele profesyonel dansçıların o geceye özel hazırlanmış gösterisi başlayınca koptum; yasın ciddiyetine, ağırlığına yaraşır bir şekilde dizildiler sahneye.. Tam da hüngür hüngür ağlanacak bir performanstı; uzun yırtmaçların içinden çıkan bacaklar, erkek dansçıların elleri üstünde yükselirken, salona derin bir sessizlik hâkimdi yani... Ama kim ne derse desin salonun biricik yıldızı sunucu Burcu Esmersoy’du. Az puan alan yarışmacılara verdiği öpücükler, öpücük vermeyenlere “unuttun amaa” çıkışları, yarışmanın sahibi ve jüri üyesi Acun Ilıcalı ile kahkahadan yarılan üzünçlü konuşmaları, İlhan Mansız’ın saç stiliyle ilgili derin yorumlarıyla böyle bir yas, pardon dans programına nasıl da yakıştığını seyirci de teslim etti zaten, huşu içinde alkışlandı... Bu hüzünlü yarışma öylece uzayıp giderken, baktım katılmaya başlayacağım izlemeyi bıraktım... O nedenle kim birinci oldu, kim Burcu Hanım’ı bir daha öptü bilemiyorum... Zaten, bence “Yok Böyle Dans”ın birincisi kesinlikle Serdar Turgut olmalı... Katıldı mı, katılmadı mı o yas hali içinde fark edemedim ama olsun, tam da 29 Ekim’de, yani Cumhuriyet törenlerinin bile “yastayız” gerekçesiyle yasaklandığı gün yazdığı “Cumhuriyetin en inançlı bayramı” yazısı nedeniyle bu şerefi dibine kadar hak ediyor... Hele şu satırlar: Sizi bilmem ama benim gönlüm artık Cumhuriyet Bayramı günlerinde Atatürk resminin asıldığı her yerde yanına Recep Tayyip Erdoğan’ın da resminin asılmasını istiyor. Çünkü bu iki kişi arasında derin bir bağlantı olduğunu hissediyorum...” Böylesine asil bir “dansçı”ya da üstüne tüy dikilmiş, “duygusal” bir birincilik ödülü gerek... Aslında “demokrat olmayı yaşamının 56’ncı baharında Gülen cemaatinden öğrendiğini” yazan bir köşe yazarına az bile... Hele taa Pennsylvania’larda Fethullah Hoca’nın elini öpüp kol saatini aldıktan sonra, üstüne ne olabilir bilemiyorum... Ben işin içinden çıkamadım, ya siz?!.. CHP’nin çiçeği burnunda İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, yeni CHP’nin halkın geniş katmanlarına hitap eden bir parti haline gelmesinin hedeflendiğini anlatıyor. CHP’li belediyelere baskın düzenleten AKP’ye de meydan okuyarak, “Hodri meydan. Onlar baskın yapsın, biz büyüyelim” diyor. Bizde, CHP’nin merkez sağdan kesinlikle oy alamayacağı, sosyal demokrat oy oranı CHP’nin kurduğu parti okulunun amacını anlatır mısınız? SALICI Biz şu anda daha yenileşme sürecinin içindeyiz. 9 Eylül’de parti okulu açıldı. Partiye gelip ideolojik donanım almak isteyen gençlere parti okulu açık. Şimdi bu sorunu da çözmeye çalışıyoruz. Daha aktif, daha ortada görünen bir gençlik kollarına ihtiyacımız var. Üniversitelerde örgütlenmiş olmamız lazım. Kadınların kendi bireysel birikimlerini partiye katabilecekleri bir yaklaşım ortaya koymamız gerekiyor. Bugün Türkiye’de kadına şiddet doruğa çıkmışsa bu önemli ölçüde AKP iktidarının getirmiş olduğu muhafazakâr anlayışın sonucudur. nın da aşağı yukarı bilindiği için iktidara gelme şansının bulunmadığı gibi bir kanı var. Bu görüşe katılıyor musunuz? SALICI Taksim’de 1 Mayıs buluşması hazırlıklarını yapıyordum. Milletvekilliği yapmış olan bir ağabeyimiz, “Sen ne için bu kadar uğraşıyorsun? Çok uğraşırsan üç bin, az uğraşırsan iki bin kişi gelir” dedi. Ama oraya 20 küsur b i n kişi topladık. Ben partimizin tabanında insanların çok vicdanlı olduklarına ve hiçbir karşılık beklemeden, hissederek, olumlu işlere anında yöneldiklerine inanıyorum. Bunu gördüm. Biz o zamana kadar Kazlıçeşme’de miting yapmayı düşünmemiş bir siyasi partiydik. Çok ciddi sayıda insan topladık. Ama ne yazık ki o sayı sandığa yansıyamadı. Sosyal demokratsak en hafif deyimiyle ilerici bir partiyiz demektir. İlerici partiler toplumun en azından bir adım önünde olmak zorundadırlar. ‘Amaç itibarsızlaştırmak’ Yerel yönetimlerde güçlü olan siyasi partinin iktidar olduğu gerçeğini gördük. O zaman CHP yerel yönetimlerde daha güçlenmek için neler yapmalıdır? SALICI CHP yerel yönetimler de güçlenme aşamasında. O nedenledir ki AKP CHP’li yerel yönetimlere karşı saldırı kampanyası açtı. Sadece saldırı kampanyası yapmıyor, onları itibarsızlaştırmaya da çalışıyor. Artık CHP’li belediyelere saldırmak vakayı adiyeden oldu. Bunu yapan AKP. Acaba şimdiye kadar CHP’li belediyelerde ne buldu? Çok standart bir uygulama yapıyorlar. Önce basına haber veriliyor. Aslında davet yoluyla ifade verebilecek olan belediye başkanları ve çalışanlarına baskın öncesi kameralar belediyeye yerleştiriliyor. Bunlar polis eşliğinde götürülüp ifadeleri alınıyor. Sonra da serbest bırakılıyorlar. En son Maltepe Belediyesi’ne baskında ortaya çıktı ki yapılan soruşturma belediye senfoni orkestrasının kurulmasıyla ilgili. Kadıköy Belediyesi’nde plastik poşet alımıyla ilgili işlemler araştırılıyormuş. Orada CHP’nin kendisine yapılmış bir saldırı söz konusudur. Amaç CHP’yi itibarsızlaştırmaktır. Kadıköy Belediyesi’ne baskından birkaç saat sonra belediye önünde binlerce kişi toplandı. Bundan sonra bir belediyemize baskın yaptıklarında oraya on bin kişi, ondan sonrakine 20 bin kişi toplayacağım. Hodri meydan. Onlar baskın yapsınlar, biz büyüyelim. Depremin Burukluğuyla 88. Yıla Ulaştık PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Tüm yenilik ve çağdaşlaşmayı bizlere bahşeden Atatürk’ün laik, demokratik Cumhuriyetin 88. yılına Van merkezli 7.2’lik depremin acılı burukluğuyla eriştik. Bu yetmedi bir de AKP iktidarı, deprem bahanesiyle kutlama törenlerini iptal etti. Oysa bu kutlama, şenlik olmayıp TC’nin en kutsal günü olduğundan onu saygıyla anma görevidir. Buna karşın büyük kentler başta olmak üzere tüm yurtta halkımız, bu emanetin büyük değerinin bilinciyle alanları doldurdular. Yollarda ay yıldızlı bayraklarımızı elleriyle yükseklere kaldırıp milli marşlarla anma görevini üstlendiler, mitingleri aşan kalabalıklarla kutladılar. Öyle ki; İstanbul’un Kadıköyü’nde yürüyüş yapanların uzunluğu Bostancı’dan İskele Meydanı’ndaki Atatürk anıtına kadar uzandı. Halkımız coşkuyla ve bilinçle anma borcunu tüm engellemelere karşı yüreklilikle ödedi. Bunları izlerken Kurtuluş Zaferi’nden sonra halk yönetimi anlamındaki Cumhuriyetimizi, 88 yıl sonunda istenilen düzeye getirebildik mi? Atamız her zaman, hatta 10’uncu Yıl Nutku’nda da değindiği Cumhuriyeti gençliğe emanet ederken, “Bu aydınlanmayı Türk askerine borçluyuz” derdi. Bizler özsöz niteliğindeki bu kavramın aydınlatıcılığında o günden bu yana rejimimizi yüksek uygarlık düzeyine yeterince ulaştırabildik mi? Ne gezer!.. Bu görevi hakkıyla yapabilseydik, şanlı ordumuzun 50’nin üstünde komutanını uydurma senaryolarla, 1 yıla yakındır kanıtlanmayan suçlamalarla Hasdal tutukevine kapattırmazdık? İşte iç sızlatan ilginç ve düşündürücü bir tutuklama örneği. Terörist başı Öcalan İmralı’ya getirildiğinde sorgulamasını, onlarla savaşımda uzmanlaşmış olduğu için yapan E. J. Kd. Alb. H. Atilla Uğur da 2008’in Temmuzu’ndan beri Hasdal’da tutuklu!.. Önceliği, özgürlük ve bağımsızlık olan Cumhuriyetimizin askerini, bilim adamını, gazeteci yazarını, iktidara muhalefetleri nedeniyle, hatta halkın iradesiyle seçilip milletvekili olsalar dahi, insan haklarını hiçe sayarak tutukladılar. Bu işler, Hak’tan reva mı? Buna karşın Almanya mahkemelerince çağın en büyük sahteciliği tanımıyla yüz kızartıcı dolandırıcılık suçları kesinleşen Deniz Feneri e.V. sanıkları 4 ayda hemen salıverildiler. Başbakan Yardımcısı B. Arınç, bu kararın yıl lardır tutuklu bulunanlara da uygulanmasını temenni ederken nedeni belli olan gerçeği bilmiyor muydu?! İçerde suçları belirtilmeden yıllardır tutuklananlar için hak, hukuk, adalet nerede? Demokratik Cumhuriyeti özenle koruyabilseydik, zedeletmeseydik bunlar olabilir miydi? ??? Aç, açlık, işsizlik ve daha gündemde olan bir yığın dert yetmezken, bir de deprem riski taşıyan ülkemizde, 23 Ekim günü 13.41’de Van’da, özellikle de başta Erciş ilçesi olmak üzere bölgenin tümünü deprem felaketinin yerle bir ettiğinin vuruculuğunu yaşadık. Oradaki yurttaşlarımızın acılarına katılan halkımız, el birliği ve beraberliğiyle güçleri yettiğince tüm gereksinmelerini karşılama çabasına soyundu. Bu arada 1999 Gölcük depreminden bu yana “Deprem Vergisi” adıyla kamu görevlilerinden, emekçiden, ticaret ehlinden, araçlardan, gümrükten, pasaport ve daha birçok işlemden toplanan yaklaşık 40 milyar TL’nin (eski tanımla 40 katrilyon) nereye harcandığının bilinmezliği sorularak gündeme taşındı. Bu para eski, yeni maliye bakanlarının açıkladıklarınca, duble yollara, sağlık işlerine ve eğitime harcanmış... Bu bilgilendirme, ödeyenlerde büyük tepki yarattı. Öyle ki derneğimizce karınca kararınca depremzedelere yapılmasını düşündüğümüz ayni yardımın, yönetim kurulumuzdan birinin oraya gidip ulaştırılması kararı da bu nedenle alındı... Devletçe bu birikimlerin amacı aşan şekilde harcanması epeyce güvensizlik getirdi. Adı geçen yatırım giderlerinin devlet bütçesinden karşılanması hükümetin asli görevi değil mi? ??? Ayrıca; hâlâ felaketi yaşayanlar için toplanan milyarların, zorunlu eşyalarla çadırların birçok yiyecek yardımlarının özel kurumların özverili desteklerinin yanında devletin yapması gereken yardımların hâlâ eşgüdüm içinde eşitçe ve hakça dağıtılamadığının yansımalarını medyadan izleyerek, okuyarak üzüntüyle öğreniyoruz... Bu felakette kurtarma ekiplerinin, özverili içtenlikli çabaları takdire değer olmuştur... ??? 4 yıl önce 31 Ekim’de yitirdiğimiz SHP Genel Başkanı, büyük bilim adamı Prof. Dr. Sayın Erdal İnönü’nün ışıklar içinde yattığına inanarak, Tanrı’dan onun hak ettiği rahmetini sürdürmesini diliyorum... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Abecenin bir 1 ya da birkaç harfini kullanma 2 maya özen gös 3 terilerek yazılan 4 yazı (Halk edebiyatındaki “leb 5 değmez” denen 6 şiir türü bunun 7 en güzel örneklerinden biridir). 8 2/ Bir ilimiz... 9 Özel gezinti ge1 2 3 4 5 6 7 8 9 misi. 3/ Afrika’da bir ırmak... Bir vidada iki 1 B O Z L A K S U diş arasında kalan çu 2 O B A Y İ D İ Ş kur bölüm. 4/ Satrancı 3 Z E M İ N AMA andıran bir strateji oyu 4 U L A K A R K nu... Yırtıcı bir kuş. 5/ 5 K İ Z İ R T A Yaprakları güzel ko6 S İ O F B U kulu bir bitki... Kaza7 A K N E A Y A Z kistan’ın plaka imi. 6/ G R E N A D A Yemen’in başkenti... 8 L Notada durak işareti. 7/ 9 O T O K R İ T İ K Canlıları benzerlik ya da farklılıklarına göre sınıflandıran bilim. 8/ Yaprakları çay gibi haşlanarak içilen bir Güney Amerika bitkisi... Tepkili uçak. 9/ Bir sapın ucunda üç ya da beş parmağı bulunan ve toprağı bellemeye yarayan alet. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Dikdörtgen biçimli masa üzerinde oynanan minyatür futbol oyunu. 2/ Zekâ geriliğinin ileri şekli... Gözleri görmeyen. 3/ Bir cins güvercin... Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka. 4/ Bir sayı... Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bulunduğu bölüm. 5/ Bingöl ilinde bir baraj... Hıristiyanların en büyük bayramı. 6/ Olanak. 7/ Büyük konaklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştırılan uşak... Tırnak boyası. 8/ Eski dilde su... Gerçekleştirilmesi zamana bağlı güçlü istek. 9/ Bir yerden beklemeden, durmadan geçme. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle