18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 KASIM 2011 PERŞEMBE [email protected] 12 DIŞ HABERLER 20’yi aşkın ülkenin katılımıyla İstanbul’da yapılan konferansta geniş önlemler içeren yol haritası ilan edildi İstanbul süreci başladı MİNE ESEN / MUSTAFA K. ERDEMOL Arap Baharı ve ‘Karşıt Devrim’ “Arap Baharı” aralık ayında birinci yılını tamamlayacak… Muhammed Bouazizi adlı üniversite mezunu işsiz bir işportacının 2010 Aralıkı’nda kendisini ateşe vermesiyle Tunus’ta kendiliğinden gelişen bir halk hareketi olarak ortaya çıkan “Bahar”; çeşitli merhalelerden geçti ve sonunda kapımıza dayanan artçı şoklarla dev bir jeopolitik oyuna dönüştü. Başlangıç aylarında “ya özgürlük, ya ölüm!” gibi sloganlarla yollara düşen Tunuslu, Mısırlı Arapları… büyük bir hayret duygusuyla izlemiştik. Geri dönüp düşündüğümde; Tunus daha sonra Mısır’da Tahrir’den yansıyan görüntülerin uyandırdığı ilk güçlü duygunun bu büyük “hayret” olduğunu anımsıyorum… O dönemde, Tunus’tan sadece 145 kilometrelik dar bir boğazla ayrılan İtalya’daydım… Sokaktaki adamdan, üst düzey siyasi kadrolara, medya mensupları ile ileri gelen “think tank”çilere dek her kesimden insan olanı biteni derin “şaşkınlıkla” takip etmekteydi. Coğrafi yakınlığı nedeniyle Kuzey Afrika’yı geleneksel olarak özenle izleyen Çizme’de herkes “gafil avlanmıştı”. “Arap Baharı”nın ilk günden ısrarla büyük güçlerce hazırlanmış bir “dizayn”/ “kurgu” olduğunu düşünenlerin halefine, aslında başta böyle bir hazır kurgu yoktu. “Hazır kurgunun” ilk dönemlerde var olmadığını, Mısır’da isyanın ilk aşamalarında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un gaflarından anlıyoruz… İsyancılar sokaklarda Mübarek posterlerini tutuştururken dahi Clinton zira ABD çıkarlarının bekçisi sayılan Mısır devlet başkanını feda etmeye yanaşmıyor; kameralar önündeisyancılarla papaz olmak pahasına! “Mübarek hükümeti istikrarlıdır!” demeçleri vermeye devam ediyordu… fganistan’ın geleceği 20’yi aşkın ülke ve uluslararası A örgütün katılımıyla dün İstan Gül’den iki lidere baklava Zerdari, Türk tarafının iknalarıyla önceki gece zirvenin ardından her 2 ülkeden 4’er üst düzey yetkiliyle aynı yemek masasında buluştu. Eylül ayında arkasında Taliban olduğu belirtilen Rabbani suikastı sonrasında Kâbil’den İslamabad’a yöneltilen sert suçlamaların ardından her 2 ülke liderinin ilk kez aracı bir ülke olmaksızın buluştuğu yemeğe Gül’ün baklava gönderdiği belirtiliyor. Yemeğin geç saatlere kadar sürdüğü, liderlerden birisinin “Türkiye dışında hiçbir güç bizi bir araya getiremezdi” dediği gelen haberler arasında. Dışişleri kaynakları; İstanbul’daki toplantılarla, aralarında sert rüzgârlar esen iki ülke arasında buzların kırılması için adım atıldığı düşüncesinde olunduğuna vurgu yapıyor. Bunda, Pakistan’ın bugüne kadar yanaşmadığı Rabbani suikastına ilişkin ortak soruşturma yaklaşımına önceki günkü üçlü zirvede yeşil ışık yakmasının katkısı olduğu belirtiliyor. Gül’ün, zirvenin altyapısı için yoğun mesai harcadığı, tarafların baştaki çekimserliklerin ardından Türkiye’nin hatırını kıramadıları ifade ediliyor. Gül’ün Karzai ve Zerdari’yi ağırladığı yemekte liderlerden birisinin Gül’ün elini tutup “Sen kimi emredersen, ben onu getiririm” dediği diplomatik kulislere yansıyan iddialar arasında. iplomatik kaynaklara göre, D Afganistan Devlet Başkanı Karzai ve Pakistan Devlet Başkanı bul’da masaya yatırıldı. Başta ABD olmak üzere NATO güçlerinin 2014’te çekilme planları arasında, şiddet yorgunu ülkede güvenlik, barış, istikrar ve ekonomik kalkınmanın nasıl sağlanacağı sorularına Türkiye’nin ev sahipliğinde Çırağan Sarayı’nda düzenlenen Afganistan İçin İstanbul Konferansı’nda yanıt aranırken gerek komşuları gerekse uluslararası toplumdan ve kuruluşlardan sağlanabilecek destek için yol haritası ele alındı. Konferans, kısa adı İstanbul Süreci olan Güvenli ve İstikrarlı Bir Afganistan İçin Bölgesel Güvenlik 26 ülkenin liderleri, “NATO’nun çekilmesi sonrası” dönemin ele alındığı konferans çerçevesinde aile fotoğrafı da çektirdi. Türkiye ve Afganistan toplantıda bölgesel dayanışmaya vurgu yaptı. (AFP) ve İşbirliği’ne Dair İstanbul Süreci’nin de başlangıcı oldu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan nistan’ın uluslararası toplumla ekonomik ve si Afganistan’ın önemini gösterdiğini söyledi açıklamada belgede BM genel ilkeleri doğrul yasi bakımlardan entegre olmuş bir ülke hali ve şunları kaydetti: “Son derece kapsamtusunda, bölge ülkelerinin ve Afganistan’ın top ne gelmesi için samimi bir bölgesel dayanış lı güven arttırıcı önlemlerle İstanbul Sürak bütünlüğüne, içişlerine saygısı, yeniden in ma iradesiyle desteklenmesi gerektiğini dile ge reci’ni ilan ediyoruz. 11 bakan 9 değişik şasına destek gibi paragrafların da yer aldığı vur tiren Gül, sınırların belirsizleştiğini, bir ülke ve düzeyde heyet başkanı ve 10’a yakın örgulandı. Belgede teröre karşı mücadelenin ya ya bölgedeki sorunların diğer ülke ve bölgeleri güt bu belge etrafında buluşarak ciddi bir nı sıra Afganistan’ın terör örgütleri için zemin de etkilediğini vurguladı. Gül, “bölgesel sa taahüde girmiş oldular. Afganistan’da barış ve güvenlik sağlanıncaya kadar çalıolmasının önlenmesi, mültecilerin dönüşleri için hiplenme ve dayanışma” çağrısı yaptı. şacağız taahhüdüdür bu.” kolaylaştırıcı önlemlerin alınması, uzlaşma ünyanın kalbi Afganistan Güven arttırıcı önlemler içeren bir paketin hasürecine destek verilmesi, uyuşturucuyla müKonferans sonunda Davutoğlu ile Resul yata geçtiğini ve böylelikle somut bir yol haricadele gibi genel prensiplere yer verildi. “Asya’nın kalbinde Güvenlik ve İşbirliği” ortak basın toplantısı düzenledi. Davutoğ tası belirlendiğini vurgulayan Davutoğlu, 2012 başlıklı zirvede görüşülen konuların başında lu, Asya’nın kalbi olarak adlandırılan Af Haziranı’nda Afganistan’ın başkenti Kâbil’de bölgesel işbirliği mekanizmalarının oluştu ganistan’ın sadece Asya’nın değil tüm dün İstanbul Konferansı’na katılan ülkelerin yenirulması geldi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davu yanın kalbi olduğunu belirterek “oradaki bir den bir araya geleceklerini belirterek İstanbul toğlu ve Afgan mevkidaşı Zalmay Resul’un başarı ya da başarısızlık tüm dünyanın Süreci’nin orada da devam edeceğini ifade eteşbaşkanlık ettiği konferansın açılışında ko başarısı ya da başarısızlığı olarak değer ti. Resul de “İstanbul Süreci’nden ortaya çınuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Afga lendirilecektir” dedi. Türkiye olarak böl kan bu somut belge Asya’nın kalbinde alınistan’ın mücadele etmekte olduğu terorizm, gesel sahiplenmeye büyük önem verdikle nan önlemleri daha da güvenli hale getirecek” aşırılıcılık, uyuşturucu, insan kaçakçılığı gibi rini belirten Davutoğlu, birbirlerinden fark dedi. ABD, Almanya, Avustralya, Çin, Fransa, konuların bir ülkenin tek başına üstesinden ge lı düşünen ülkelerin Afganistan konusunda Hindistan, İngiltere, İran toplantıya katılan üllebileceği sorunlar olmadığını kaydetti. Afga bir araya geldiğini kaydetti ve bu durumun keler arasında bulunuyor. D ‘Karşıt devrim’ manevraları İsrail balistik füze denedi Dış Haberler Servisi İsrail’in dün balistik füze denemesi yaptığı bildirildi. İsrail Radyosu, ülkenin orta kesimlerindeki Palmaçim üssünde balistik füze denemesi yapıldığını duyururken İsrail Savunma Bakanlığı; denemenin, füzenin itici gücünü sınamak amacıyla yapıldığını belirtti. İsrail, nükleer savaş başlığı taşıyabildiği sanılan Eriha füzelerine sahip. İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak’ın İran’a düzenlenmesi olası bir askeri harekâta hükümette çoğunluğun desteğini sağlamak için çaba gösterdiğini yazdı. Ancak Netanyahu ve Barak’ın çoğunluğun desteği olmadan da saldırı kararı alabileceği belirtiliyor. Gazetenin haberinde, Netanyahu ve Barak’ın son olarak, daha önce İran’a saldırıya karşı çıkan Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ı ikna ettiği de kaydedildi. Haberde, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) 8 Kasım’da yayımlayacağı raporun, İsrail’in İran’la ilgili kararında etkili olacağı da belirtildi. Batılı uzmanlar, İsrail’in İran’a kış aylarında saldırmasının, hava koşulları nedeniyle neredeyse imkânsız olduğu, yoğun bulutların İsrail Hava Kuvvetleri’nin kapasitesini azaltabileceği görüşünde. İsrail’de yayımlanan Yedioth Ahronoth gazetesi ise ABD’nin, İsrail’in İran’a saldırmasından endişelendiğini, bu nedenle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne Tahran yönetimine daha sert yaptırımlar uygulaması için çeşitli düzeylerde baskı yaptığını yazdı. Üst düzey bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, Barack Obama yönetiminde kaygıların giderek arttığını, İran’ın nükleer silah yapımı konusunda önemli ilerleme kaydettiği yolunda bir UAEK raporunun İsrail’i ABD’den bağımsız olarak harekete geçirmesinden endişe edildiğini söyledi. Merkel: Onların da başbakanıyım OSMAN ÇUTSAY / ALİ YILDIRIM BERLİN / FRANKFURT Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’den Almanya’ya işgücü göçünün 50’nci yıldönümü nedeniyle yaptığı kısa ziyaret, “Almanya’daki Türklerin uyumu”, “Angela Merkel hükümetinin Türkiye’nin AB üyeliğine olumsuz bakışı” ve “terör örgütü PKK ile mücadele” konularında iki başkent arasındaki gerginliğin sürdüğünü gösterdi. Erdoğan, dün Merkel’le yaptığı basın toplantısında, Alman siyasetini; 3 milyona yakın Türk’ün uyum sorununa gerekli ilgiyi göstermemekle suçlayarak, Berlin’den AB üyelik sürecinde gerekli dayanışmayı göremediklerini hatırlattı. Almanya’ya yerleşecek Türklere dil zorunluluğu getirilmesinin insan hakları ihlali olduğunu belirten Erdoğan, asimilasyonun da antisemitizm kadar ağır bir insanlık suçu olarak görülmesi gerektiğini savunurken Türk kökenli sanatçılar ve sporcuların da köklü bir ortaklığın göstergesi olarak değerlendirilmesini istedi. Merkel ? Almanya’ya işgücü göçünün 50. yılı için Berlin’de bulunan Erdoğan, asimilasyonun insanlık suçu sayılması gerektiğini savunurken, Merkel, göçmenlere ‘Bu hükümet sizin de hükümetiniz’ mesajını verdi. (AFP) Türk toplumunun başarılarını kabul ederken, yaşanan önemli eksikliklerin varlığının da kabul edilmesi gerektiğini hatırlattı. Göçmen ailelerdeki gençlerin eğitim sorununa dikkat çeken Merkel, “Başarılı bir uyum için Alman dilini öğrenmek ve ona hâkim olmak şarttır” dedi. Merkel, Erdoğan’ın Türk toplumuna yönelik “sahip çıkıcı” tutumuna dikkatli bir yanıt olarak “Burada bizlerle kuşaklardır yaşayan herkes bilmelidir ki, ben onların da başbakanıyım ve federal hükümet de onların hükümetidir” dedi. PKK’ye karşı Almanya ile ortak mü Öte yandan, iki Alman avukat Berlin’deki federal başsavcılık nezdinde bir suç duyurusunda bulunarak Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve bazı eski genelkurmay başkanlarının, “insanlığa karşı suç işledikleri” gerekçesiyle yargılanmaları talebinde bulundu. Avukatlar, öldürülen PKK’li militanların cesetlerinin tanımaz hale getirildiğini Uluslararası Ceza Yasası’nın ihlal edildiğini, bu arada “ölülere saygısızlık” suçu işlendiğini de savundu. Suç duyurusu cadele isteyen Başbakan Erdoğan, terör örgütü yandaşlarının Almanya’da 6 milyar Avro toplayarak PKK’ye destek verdiğini söyledi. Erdoğan, “Ben inanıyorum ki başta değerli mevkidaşım ve Alman makamları, bunlar hususunda hassasiyetlerini daha da arttıracaklardır” dedi. PKK ile mücadelesinde Türkiye’yi desteklediklerini belirten Merkel ise “Almanya PKK konusunda Türkiye’ye yardım için elinden geleni yapıyor” dedi. Mübarek’in ta ki dikiş tutmayacağı anlaşılana dek ABD ve Batılı güçlerin hesapları mümkün mertebe oynayan taşları; Tunus Mısır coğrafyalarıyla sınırlı tutmak oldu. Mübarek’in eli mahkum gidici olduğu görüldüğü andan itibaren ise hesaplar değişti ve o noktadan itibaren “Arap Baharı” karşıtı manevralarla bir büyük “karşıt devrim tezgâhı” devreye girdi. Şimdi çok net izleyebildiğimiz bu “karşıt devrim” ittifakı ve tezgâhı ancak nasıl kuruldu? Nerde, ne zaman çark devreye girip çalışmaya başladı? Son dönemde konu üzerinde okuduğum en zihin açıcı ve çarpıcı yazıyı, Çizme’nin önde gelen strateji dergisi “Limes” in Yayın Yönetmeni Lucio Caracciolo kaleme aldı. “Repubblica” da Kaddafi infazının hemen ardından “İslamcılık ve Petrol” (22 Ekim 2011) başlığıyla yayımlanan yazı satırbaşlarıyla şunları söylüyor: 1. Kaddafi’nin infazı, “jeopolitik karşıt devrimin” merhalelesidir. 2. Karşıdevrimi, başta Suudi Arabistan; Körfez’deki petrol monarşileri ile İslamcılar ve Batı fitillemiştir. 3. Karşıdevrimin fitilleniş tarihi, Suudi Arabistan ordularının 12 Şubat’ta (Arap Baharı isyanını bastırmak üzere!) Bahreyn’i işgal etmesidir. Batı’nın Suudi Arabistan müdahalesini sessizlikle geçiştirmesi (Saddam’ın Kuveyt işgali hatırlandığında!) özellikle dikkate şayandır. 4. Suudi Arabistan ordularının Bahreyn’e girişiyle eşzamanlı olarak Libya’da da Kaddafi’yi al aşağı etme operasyonu başlamıştır. 5. Her iki müdahale; Washington’dan Londra’ya… Pekin’den Berlin’e, Tokyo ve Paris’e uzanan coğrafyaya derin soluk aldırmıştır. Hedeflenen amaç, (Tunus ve Mısır’dan fitillenen) “Arap Baharı’nın”, stratejik petrol bölgelerinde ne pahasına olursa olsun çiçek açmasını engellemek olmuştur. Baharın, petrol coğrafyalarında boy vermesi; yukarıdaki başkentlerin “karakışa” girip fiilen! donması anlamına gelir ki bunun mutlaka önlenmesi gerekmiştir. 6. Böyle bir “mutlak öncelik” karşısında, isyancılara Libya’da silah dağıtan ilk örgütün İslamcılar olduğu gözden kaçırılmıştır… 7. Kaddafi rejimini devirmekte İslamcıların ne yoğun devrede olduğu, (geçtiğimiz ağustos ayındaki!) “Trablus’un kurtarılış sürecinde” fark edilmiştir. 8. “Trablus operasyonunda” İslamcılara önderlik eden Abdülhakim Belhac’ın Müslüman Kardeşler şeyhi Ali al Salabi etkisinde olduğu; Al Salabi’nin de “Ulusal Geçiş Konseyi” Başbakanı Mahmut Cibril’le birlikte hükümetteki tüm diğer laikler (Kaddafi infazı akabinde gerçekleştiği üzere!) istifasını talep ettiği, (2011 yaz sonunda!) açığa çıkmıştır. 9. Tablo; “Suudi Arabistan’ın Bahreyn’i işgali” ile (NATO destekli) “Libya isyanının”, sade “takvim” bağlamında değil; aynı zamanda “jeopolitik” manada bağlantılı olduğunu tescil etmiştir. 10. Bu “paralel gelişmeden” zira şu somut sonuçlar hasıl olmuştur: a. Arap Baharı coğrafyalarında; laik, ilerici güçler meydanlardan yok olurken bununla bağlantılı olarak çeşitli İslamcı gruplar, Müslüman Biraderler, Selefiyyeler öne çıkmıştır… b. Mısır’da ordu konumunu pekiştirmiştir. c. Suudi Arabistanİran gerilimi yükselmiştir… 2011 Şubat ortası olarak belirlenen bu “karşıt devrim” üzerinde söylenen daha çok şey var. Devamı gelecek yazıya. KURBAN BAĞIŞLARINIZ EĞİTİM BURSU OLSUN Bağışlarınız önce çocuklarımızın gönüllerini doyuracak, sonra eğitimlerine katkı olacak. Her şey “Bir Çocuk Daha Okusun Diye”… Vakfımıza Bakanlar Kurulu kararıyla vergi muafiyeti tanınmıştır. 21. YÜZYIL EĞİTİM ve KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) 0212 274 15 02 / 0212 213 74 02 www.yekuv.org / [email protected] Vakıflar Bankası Osmanbey Şubesi TR 550001 5001 5800 7287 9864 76 Fethiye’den kalkan iki gemi Gazze yolunda Haber Merkezi Fethiye’den dün yola çıkan iki geminin İsrail ablukası altındaki Gazze’ye ilaç götürdüğü bildirildi. Filistin Maan Haber Ajansı, “Tahrir” adlı Kanada gemisi ile “Saoirse” adlı İrlanda gemisinin 5 ayrı ülkeden 27 aktivist ile 30 bin dolarlık ilaç taşıdığını ve yarın Gazze’de olacağını duyurdu. Fethiye’den yola çıkan gemilerin daha önceki girişimlerin İsrail tarafından sabote edildiği için bu girişimin gizli tutulduğu belirtildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal ise gemilerin limandan ayrılırken rotalarının Rodos olduğunu bildirdiklerini ve gemilerde Türk vatandaşının bulunmadığını açıkladı. Ünal, gemilerin ABD ve Komor bandıralı olduğunu bildirdi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle