28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2011 SALI 4 HABERLER Sen Bu İşin Sonunu Hiç Düşünmedin mi? Henüz politikacılık gradosunu yükseltip devlet adamı düzeyine varamamış olan siyasetçiler bile, asgari tutarlılığa sahiplerse eğer, bir lafı söylerken iyice düşünürler. Bunu yapmayanlar günün birinde söyledikleri yüzlerine vurulduğunda apışıp kalırlar. Önünde sonunda söylediğini, yaptığını koyarlar önüne adamın, sonra da sorarlar: Sen bu işin sonunu hiç düşünmedin mi? Yıllar yılı, Ermeni soykırımı iddialarıyla karşı karşıya kaldık. Soykırımı tümden reddedenler olduğu gibi, şöyle diyenler de oldu: Belgeler üzerinden o günün koşullarını aydınlatalım, bizdeki belgeler bir soykırım değil “mukatele” olduğunu gösteriyor. Bilim adamları durumu incelesin! Soykırım iddiacıları buna yanaşmadılar, çözümü siyasi arenaya yansıtmakta aradılar, çeşitli parlamentolardan birbiri ardına soykırımı tanıyan kararlar çıkarttırdılar. O sırada bizler çok haklı olarak şunu diyorduk. Bu konuda kararı siyasetçiler veremez; bilim adamları araştırır, yargı karar verir. Nitekim Fransa’da kimi tutarlı bilim adamlarıyla birlikte senato da bu yönde görüş bildirdi. Yani tezlerimiz de yankı buldu. Peki şimdi ne yapıyoruz? ??? Şimdi iktidarın başı ile ana muhalefetin başı, 70 yıldan eski olaylar konusunda, Seyit Rıza ahfadından özür dileme yarışına giriyorlar. Yani iki siyasi oturmuş, tarihçilerin inceleyip görüş bildirecekleri bir konuda görüş oluşturup bildiriyor, özür üstüne özür diliyorlar. Hani, tarihi konularda karar verme yetkisi politikacıların değildi? Fransız veya bilmem ne parlamentosu 1915 olayları hakkında görüş oluştururken geçerli olan bu sav, Tayyip Bey ile Kemal Bey 19351938 olayları hakkında görüş oluştururken geçerliliğini yitiriyor. Öyle mi? Bundan böyle herhangi bir siyasi kuruluş 1915 olaylarının soykırım olduğu yönünde görüş bildirdiğinde, artık “Sizin böyle bir yetkiniz yok” demek hakkına sahip değiliz. Böyle bir şey söylersek, yanıtı hazırdır: Sizin hükümet başkanınız ile ana muhalefet liderinizin Dersim olayları hakkında yargıya varıp hesap sorma hakkı var da bizim neden olmuyormuş? Politikacı, tarihi günlük siyaset polemiğine alet edince olacağı budur işte. ??? Olay aslında son derecede açık. Bir yandan ana muhalefet liderini inancını ve kökenini açıklamaya zorlamaya çalışarak anayasal suç işleyen Tayyip Erdoğan, Seyit Rıza isyanının ölçüsüz güç kullanılarak bastırılması olayını kullanıp “bir taşla iki Kemal vurmaya” çalışıyor. Peki hedefteki iki Kemal’den biri olan Kılıçdaroğlu Kemal ne yapıyor? O zamanlamaya bakmadan, yerli yersiz diye düşünmeden, kendi dışında belirlenmiş gündeme kafadan dalıyor. Yoksa yanılıyor muyum? Yoksa gündemi CHP’ye davet ettiği zata belirleten de kendisi mi? Dersimlilerden devlet adına özür dileyen Başbakan’a Kemal Bey ne yanıt veriyor? Özür yetmez, toprak talebi olan olursa onu da karşıla! diyor. Ermeniler, 1915’te Türkiye’den tehcir edilenlerin topraklarını isteyip, sigorta şirketleriyle sıkıştırıyor. Türkiye sağlam hukuki dayanaklarla ret yanıtı veriyor. Bu arada Kemal Bey, Dersim olayları dolayısıyla toprak taleplerinin yerine getirilmesini istiyor. Kemal Bey acaba 1915’te tehcir edilenlere de tazminat ödenmesinden yana mı? Ermeniler, Kemal Bey’in isteklerini emsal göstermezler mi? Kemal Bey bilerek yaptığı bu işin sonunu da düşündü mü acaba? ‘CHP, geçmişiyle yüzleşti’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, Dersim tartışmalarıyla ilgili olarak “CHP geçmişiyle yüzleşmiştir. Tuncelili bir genel başkanı olmasından daha anlamlı bir yüzleşme olabilir mi? Bir Tuncelili AKP’ye genel başkan olabilir mi?” dedi. Tarhan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonla ilgili değerlendirmeler yaptı. Tarhan, “Özel görevlendirilmiş emniyet müdürleri, Habur’daki hizmetinden memnun kalınmış, ancak hizmetle yetinmeyip, yeni hedef olarak İzmir’e konuşlandırılan, PKKMİT görüşmesinin deyimini kul Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan: Bir Tuncelili AKP’ye genel başkan olabilir mi? ? CHP’nin geçmişiyle yüzleştiğini ve bunun en anlamlı örneğinin Tuncelili bir genel başkanı olması olduğunu söyleyen CHP Grupbaşkanvekili Tarhan, “Faili meçhuller, JİTEM cinayetleri, işkenceler, Maraş, Çorum, Sivas ile kim yüzleşecek? Kubilay’a kıyanların günahlarıyla kim yüzleşecek” diye sordu. Tarhan, İzmir Belediyesi’ne yönelik operasyonları da “ayarlanmış yargı görevlileriyle İzmir’e saldırı” olarak değerlendirdi. lanıyorum, ‘ayarlanmış’ yargı görevlileriyle İzmir’e hiç durmadan saldırıyorlar. Sipariş yargıya uygun, sipariş hukuk uygulanıyor. Bu sözde operasyon bir AKP operasyonudur. Aslında AKP’nin yerel seçim startıdır” açıklamasını yaptı. Tarhan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son açıklamalarıyla kutuplaşmayı derinleştirdiğini vurgularken “Bu her şeye öfkeli adam, bundan adeta zevk alıyor” dedi. Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün ortalarda görünmeyen bazı radikal şahsiyetlerin önünde diz çökerek, neredeyse başını okşatmıştı bir zamanlar. İşlediği bazı suçlardan henüz adalete hesap vermediğini, 12 Eylül darbecileri tarafından ‘iyi çocuk’ denilerek, himayelerine alındığını biliyoruz. Alelacele gömlek değiştirdi, gömleğini bir ton açık renkle değiştirip işe koyulmasına rağmen bugün çok iyi geçindiği Anayasa Mahkemesi’nde bir içtihat olmuş. Bazı malum eylemlerin odağı olma tespitinden kurtulamadığını da unutmuş görünüyor Sayın Başbakan. Toplumsal kamplaşmayı körüklemek üzere kurgulanan bu fasıla artık Başbakan’ın bir son vermesini öneriyoruz. CHP geçmişiyle pekâlâ yüzleşmiştir. CHP’nin Tuncelili bir genel başkanı olması, bizatihi yüzleşme değil de nedir? Söyleyin Başbakan, bir Tuncelili AKP’ye genel başkan olabilir mi?” Tarhan, “Kubilay’a kıyanların günahlarıyla kim yüzleşecek Sayın Başbakan, torunların mı yoksa? Faili meçhuller, JİTEM cinayetleri, işkenceler, Maraş, Çorum, Sivas ile kim yüzleşecek? Ebu Suud efendiyle gurur duyanlar mı yüzleşecek? Fırsatı ganimet bilip, Cumhuriyeti sanık sandalyesine oturtmaya mı kalktınız Sayın Başbakan? Kendinize geliniz” dedi. Tarhan, CHP’de Dersim konusundaki görüş ayrılıkları anımsatıldığında, CHP’nin demokrasiyi içselleştirdiğini, her konuda olduğu gibi bu konuda da farklı değerlendirmelerin olabileceğini söyledi. HSYK, yolsuzluk iddialarına ilişkin kararını Kayseri ziyaretinden önce vermiş İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ‘Halkla ilişkiler için gittik’ ? CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği ‘Kayseri ziyareti’ni gerçekleştiren HSYK üyelerinden Bülent Çiçekli, ‘’Halkla ilişkiler faaliyeti için gittik’’ dedi. İLHAN TAŞCI İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN DENETMENLER TASFİYE EDİLDİ Eşit işe eşit maaş ile haklar yok oldu MURAT KIŞLALI ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kayseri Büyükşehir Belediyesi’ndeki yolsuzluk dosyasının kapatılması için devreye girdiğini ileri sürdüğü HSYK üyelerinin Prof. Dr. Bülent Çiçekli ile Ali Aydın olduğu ortaya çıktı. 2627 Ekim’de Aydın ile Kayseri’de olduğunu kabul eden Çiçekli, “Adalet Günü nedeniyle halkla ilişkileri geliştirme faaliyeti için gittik” dedi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Çiçekli, şunları söyledi: Adalet Günü kutlamasıydı: Kurul olarak 25 Ekim’in olduğu haftayı “adli günyargı günü” olarak kutluyoruz. Yeni HSYK’nin ilk mesai günü de 25 Ekim. Böyle bir tesadüfi birliktelik olduğu için bu haftanın yargı günü olarak kutlanması kararı alınmıştı. Bu tarihlerde üniversitelerli, ilköğretim okullarıyla, halkla ilişkileri geliştirme faaliyetleri oldu. Ben ve Ali Aydın da Kayseri’deki faaliyete katılmak üzere görevlendirildik. Savcı vardı, dosyayı konuşmadık: 27 Ekim’de ben ve Ali Aydın Kayseri’deydik. Programımız, sabah 10.00 civarı adliye ziyareti oldu. Müsait olan tüm hâkim ve savcılarla görüşmemiz oldu. Başsavcı bey zaten vardı programda. O soruşturmayı yürüten savcılardan birini ismen ve cismen tanıyorum. Diğer ikisini tanımıyorum. Söz konu su soruşturmayla ilgili ne gündem ne bir mevzu söz konusu oldu. Mantık süzgecinden geçirilmemiş: Kayseri özel bir ziyaret değildi. Siyasetçi değilim ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun yapmış olduğu açıklamalar biraz ezbere, özellikle belli kanallardan tamam bazı tespitleri, birtakım dosyalarla ilgili çıkışları doğru olabilirama önüne gelen bilgiyi bir mantık süzgecinden geçirmeden açıklamasıyla izah ediyorum. HSYK de yaptığı açıklamada, yolsuzluk iddiaları ile ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın 23 Ekim’de verildiğini, kararın 26 Ekim’de onaylandığını belirterek kararın ilgililere 2 Kasım tarihinden itibaren tebliğ edilmeye başlandığını bildirdi. Açıklamada, “Kurul üyelerinin Kayseri’ye gitmelerinden önce soruşturma sonuçlanmıştır” denildi. Operasyon öncesinde atama trafiği HAKAN DİRİK İZMİR İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun “siyasi” olduğu yönündeki işaretler artıyor. İlki genel seçimlerin hemen öncesinde gerçekleşen belediye operasyonunun ikinci dalgasında 44 kişi gözaltına alındı. İlk 2 günde nöbetçi hâkim İsmail Şahin’in karşısına çıkan bürokratların büyük bölümü tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ancak bu süreçten sonra Şahin, aniden rapor aldı. Gözaltına alınanlardan geri kalanlar da bu sırada, “tutuklanması istemiyle” mahkemeye gönderilmişti. Ancak mahkemeye yeni bakan hâkim serbest bırakılmalarına karar verdi. Operasyonun siyasi olduğunu savunanlar, Şahin’in, Erzincan’daki Ergenekon soruşturmasında şimdi Denizli Milletvekili olan İlhan Cihaner’in makamının ve evinin aranması emrini ve sonrasında tutuklama kararını alan nöbetçi hâkim olduğunu anımsatıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, bu göreve seçilmeden önce Şahin’i “hamiline arama belgesi verdiği” gerekçesiyle suçlamıştı. Kılıçdaroğlu, Şahin’in, birinde isim yazılı diğeri boş iki arama belgesine imza attığını ileri sürmüştü. “Operasyon siyasi” diyenlerin bir başka dayanak noktası da, “açılım” sürecinde PKK’lilerin yurda girişinde yaptığı görev nedeniyle bazılarının “Habur savcısı” olarak andığı eski Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak. Onun İzmir Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmasının ardından belediyenin hedef tahtasına oturtulduğu iddia ediliyor. namikzafer@yahoo.com ‘Hâkimler ve savcılar yine ayarlanmış’ Bu iddiayı en net biçimde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin dile getirdi. İzmir’de yaşananların tesadüf olamayacağını vurgulayan Tekin, “Habur’da PKK’lilerin Türkiye’ye girişinde rol alan Savcı Durdu Kavak, bir süre önce İzmir’e atandı. Emniyet müdürlüğünde de son operasyondan önce bazı görev değişiklikleri oldu. Bu kadarı da tesadüf olamaz herhalde. Emniyette görev değişiklikleri oluyor, Habur savcısı Durdu Kavak İzmir’e geliyor ve belediye iki kez basılıyor. Bunlar yargının ne hale getirildiğini de gösteriyor. Hatırlanacağı üzere, kamuoyuna yansıyan bazı görüşmelerde, MİT ile PKK’nin görüşmesinde ‘Habur’da savcılar ayarlandı, hâkimler ayarlandı’ deniliyordu. Görüyoruz ki, savcılar hâkimler yine ayarlanmış” dedi. ‘Müsteşar bile yaparlar’ İstanbul Haber Servisi YargıSen Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, gazetemize yaptığı değerlendirmede, Kayseri’deki yolsuzluk iddialarının kapatılması için bir HSYK üyesinin orada bulunduğu yönündeki iddiaların vahim ve ürkütücü olduğunu belirterek “HSYK üyesi, görevini hukuk devleti içinde yapıyor ise böyle bir şey söz konusu olamaz. Bu tür iddialar ortaya çıkıyorsa birtakım teşebbüsler söz konusu olduğu izlenimi doğuyor. Yarın ‘Kayseri’ye ziyaret için gidilmişti’ gibi yanıtlar verilebilir. Aslında bu durum HSYK’nin röntgenini çekiyor. HSYK, Adalet Bakanlığı ve siyasi irade o kadar iç içe geçmiş ki HSYK yönünden garipsememek gerekiyor. Giden üye bir süre sonra müsteşar dahi olabilir” dedi. Ergenekon davasına bakan mahkemenin AKP’nin kapatılması için delil toplayan savcıların isim listesini istemesine de değinen Eminağaoğlu, “O savcıların hepsi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından görevlendirilmiştir. Artık hukuk, mahkemeler eliyle ihlal edilebilir duruma geldi. Asıl darbe, savcıların isimlerinin istenmesi işlemidir” dedi. ‘Özel yetkili’ ataması Operasyona ilişkin iddialardan biri de savcılara yönelik. İlk operasyonu gerçekleştiren savcı Mehmet Sait Demiröz, sonrasında Yargıtay üyeliğine seçilmişti. İkinci operasyondan bir gün önce de özel yetkili savcılarda değişikliğe gidildiği ileri sürüldü. Buna göre özel yetkili savcılar Faruk Çalışkan ve Fatih Genç görevden alındı. Yerlerine Birol Cengiz ve Zafer Kılıç atanarak operasyon başlatıldı. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, bu süreçte yaşanan “trafik” göz önüne alındığında operasyonun siyasi olduğunun kanıtlandığını söyledi. Yüksel, “Habur Savcısı’nın İzmir’e gelişi ve operasyon sürecindeki açıklamaları, hâkim değişiklikleri, savcı değişiklikleri... Bu doğrudan İzmir’i cezalandırma anlayışıdır. AKP, Türkiye’de demokrasiyi kaldırmak hedefinde epeyce yol aldı. Anlaşılan ülke genelinde demokrasiyi tamamen kaldırmak için İzmir’i pilot bölge seçtiler” dedi. Yüksel, operasyonun siyasi yapısından yeni “dalgaların” geleceğinin anlaşıldığını da ileri sürerek “Seçime kadar her 23 ayda bir operasyon yaparak bizi yıpratmaya çalışacaklar” diye konuştu. ANKARA Hükümetin, 666 sayılı kanun hükmünde kararname (KHK) ile getirdiği “Eşit işe eşit maaş” düzenlemesinde muhasebe ve milli emlak denetiminin kaldırıldığı ortaya çıktı. Muhasebat ve milli emlak denetmeni kadrolarında çalışanlar idari uzman kadrosuna atanarak tasfiye edildi. Merkez ile taşra teşkilatı arasında da haksızlıklar yaratıldı. Muhalefet milletvekilleri, “Eşit İşe Eşit Maaş Kararnamesi”ndeki düzenlemeleri şöyle değerlendirdi: Bülent Kuşoğlu, CHP Milletvekili: Mali hakların düzenlenmesi hakkındaki KHK ile kariyer uzmanlarının kendi içinde ve merkeztaşra arasında haksızlıklar yaratıldı. Maliye Bakanlığı içerisinde gelir uzmanları, muhasebe ve milli emlak denetmenleri özlük hakları ve statüleri yönünden ihmal edildiler. Mehmet Günal, MHP Milletvekili: Denetim elemanlarında taşramerkez açısından tartışmalı düzenlemeler yürürlüğe sokuluyor. Erkan Akçay, MHP Milletvekili: Çıkarılan KHK’lerde birçok çelişki yer alıyor. Statü değişiklikleri mali hakların bozulmasına yol açıyor. Aynı nitelikteki personel arasındaki denge bozuldu. İş barışı, kurum içi denge, statü ve mali kayıp gündeme geldi. CHP, Mustafa Balbay için İzmir’de Özgürlük Mitingi düzenliyor Parmaklıklar ardında 1000 gün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Türkiye’deki gelişmeleri dile getirip buna karşı olduklarını söylemek ve gazetemiz yazarı ve İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın tutukluluğunun 1000. günü nedeniyle 4 Aralık Pazar günü İzmir’de “ Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlük Mitingi” düzenleme kararı aldı. CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Birgül Ayman Güler, toplantının ardından yaptığı açıklamada CHP’nin “Türkiye’deki gelişmeleri hep birlikte dile getirmek ve buna karşı olduklarını söylemek üzere” 4 Aralık Pazar günü İzmir’de “ Cumhuriyet, Demokrasi ve Özgürlük Mitingi” düzenleyeceklerini kaydetti. Güler, 30 Kasım Çarşamba günü (yarın) Mustafa Balbay’ın tutukluluğunun 1000. günü olduğunu belirterek, İzmir’de gerçekleştirilecek ve Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun da katılacağı mitingde Balbay temelinde hak ve özgürlük talebinde bulunacaklarını belirtti. Balbay’ın tutuklu milletvekillerinin ve gazetecilerin ve üst düzey belediyecilerin temsilcisi olduğunu ifade eden Güler, mitingde Türkiye’deki basın özgürlüğü ihlaline tepki göstereceklerini, basından kendilerine destek olmalarını istedi. Belediyelerden tazminat davası Güler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP’li belediyeler ile Alman Vakıfları arasındaki ilişkiye yönelik sözlerini de anımsatarak bu konuda Erdoğan hakkında verdikleri gensorunun ön görüşmesinin Meclis TV’nin yayın yapmadığı bir saatte yapılmasına tepki gösterdi. Meclis’te CHP’nin iddialarına yanıt verilmediğini belirten Güler, “Tüm belediyelerimiz tek tek sayın Başbakan hakkında tazminat talebiyle davalarını bugünden itibaren açmaya başlıyorlar” diye konuştu. Toplantıda, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Brüksel ziyareti ve PES Kurultayı’na katılımının değerlendirildiğini belirten Güler, Brüksel’de Norveç Savunma Bakanı ile Kılıçdaroğlu arasında bir tartışma çıktığına ilişkin haberleri ise bir kez daha yalanladı. Savcılardan itiraz İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonun ardından gözaltına alınan 15 kişinin mahkeme tarafından tutuksuz olarak yargılanmak üzere salıverilmesine ise savcılardan itiraz geldi. Özel yetkili savcılar, 1 haftalık itiraz süresini beklemeden, 15 kişinin tamamının tutuklanması istemiyle bir üst yargı organı olan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle