25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 KASIM 2011 SALI CUMHURİYET Kadın Sezgisi Bazen Ülke Kurtarır! Dersimiz Ayır Buyur CHP Tunceli Milletvekili (divide and rule) siyasetini Aygün’ün pası ile Tayyip Bey, iç siyaset Tayyip Bey’in başlattığı ölçeğinde CHP’ye operasyonun amacı, tarihle uyguluyor. “yüzleşmek” falan değil… Bu tür şeytani planlar için “Binleşmek”, “on Azeriler, binleşmek!..” bizimkinden çok Tarihten daha has Yüzleş... nemalanmak... Türkçeleriyle “Ayır. uz Biz yüzleşiyor Ayrılık ve buyur siyaseti!” ın Darısı Amerika’n aykırılıkları diyorlar. , rle Kızılderilile büyütmek, Bu köşeye Fransa’nın büyütmek... kökten CHP’li ve rle Cezayirlile Sonunda da Alevi olduğunu yüzleşmesine... Atatürk’ü sıfırla söyleyen birçok çarpmak... okur iletisi “Demokratik geliyor... Hüseyin açılım” işlemi TürkKürt Aygün’e sahip çıkmayan ayrımını aşmada Kılıçdaroğlu’na kızıyorlar, yeterince sonuç vermedi. Alevi tarihini sahiplenen ve Şimdi de sıra CHP içindeki özür dileyen Erdoğan’ı ve Türkiye’deki Alevi takdir ediyorlar. Sünniliği, “tarihle yüzleşmek” CHP’yi ve elbette adına Atatürk’ü sıfırla çarpma kaşımaya geldi. operasyonuna içeriden ??? dışarıdan katılan katılana. İngilizlerin hâlâ sürmekte Tarihle yüzleşmek bahane. olan asırlık parçalayönet Atatürk’ü yıpratmak şahane! Hiçbir şeyden çekmediler “hırsız politikacılardan” çektikleri kadar. Sonunda çareyi buldular: Ülkenin en zengin adamını Başbakan yapalım, kurtulalım! Pekiyi, ya o da çalarsa? Bu acı gerçek yüzünden kamuoyu ikiye bölündü. Bir taraf: “Çalmak istese bir adamını seçtirir; bu işi ona gördürür. Çalmaz!” Bir kısmı ise daha realistti: “Çalarsa ilk seçimi kaybeder! Cezasını çeker.” ??? Aslında her seçim, biraz da liderler (ve kadroları için) bir tür “çalar mı, çalmaz mı referandumudur!” Elbette söz Meclis’ten ve memleketten dışarı! Zaten ve esasen bizde çalar çalmaz konusu gündemden düşmüştür. Çünkü halkımız gerçekçi olmayı ve gereksiz konulara kafasını takmamayı öğrenmiştir. Artık halkımız çok iyi biliyor ki siyasette çalanın çaldığı yanına kâr kalır. Çünkü siyasilerin, lacivert takım elbiselerinin altında “Çelikten Dokunulmazlık Zırhı” vardır. ??? Dokunulmazlık İtalya’da da vardır. Zaten İtalya, Türkiye gibidir. Orada da siyaset, öteden beri çalar çalmaz ekseninde işler. Bu belki de mafyanın anavatanı olması yüzündendir. (Bizde ne yüzdendir, bu ayrı bir yazının konusudur!) İtalyanlar, dünyanın en varlıklı 15 adamından biri gösterilen Berlusconi’yi, “Paraya ihtiyacı yok. Çalmaz” diyerek başbakan yaptılar. HOKKA nın kendi Gazetecilik, insa alarına şk anlamadığını ba tıdır!.. açıklaması sana e Lord Northcliff SAYFA 13 “Parayı çok seviyor. Çalar” diyenler ise, 17 yıldır bir türlü çoğunluk olamadılar! Hatta bir ara birleşip, “Zeytin Dalı”na sarıldılar. Bu bile işe yaramadı. Berlusconi iktidarda daha da güçlendi. Gidip gidip geri döndü. Çünkü medyanın ve özel sektörün tam desteğini almayı bildi. Yılın başında dokunulmazlığı kaldırıldı. “Çaldı mı çalmadı mı” belli olmadı ama kendisinin “Vur patlasın çal oynasın” bir karakter olduğunu dünya âlem gördü. Küçük kızlarla yaptığı bunga bunga âlemleriyle dünyanın en popüler başbakanı oldu. Sonunda İtalya’yı krizin eşiğine getirdi ve iktidar gemisini karaya oturttu. Şimdi 12 yıl hapis cezasından söz ediliyor. (Ama çalmaktan değil, 17 yaşında Faslı bir kız ile âlem yapmaktan. Bizim Yargıtay’ın 13 yaşındaki bir kız ve 23 tecavüzcüsü için verdiği “gönül rızası” kararı İtalyancaya çevrilse de, İtalyancadan çevirdiğimiz Türk Ceza Kanunu’nun rövanşı alınsa!) “Silvio” bir ara “Tayyeep” dediği Sayın Başbakanımızla “kanka” oldu. Başmisafir olarak, kızının düğününe bile geldi. Verilmiş sadakamız varmış. Emine Hanım’a da milletçe çok şey borçluyuz Kadın sezgisi diye bir şey var. Silvio’nun “âlemciliğini” erken fark etti de, Tayyip Bey’le olan samimiyetine fren koydurdu. Yoksa, ne ekonomik kriz Türkiye’ye... Ne de Allah muhafaza bunga bunga âlemleri Sayın Erdoğan’a teğet geçebilecekti!.. ‘Özelleştirilen’ Yargı! İktidar ve CHP içindeki bazı kesimlerin çabalarıyla, güncel hak ihlallerini, özgürlüğe aykırı uygulamaları bir tarafa bıraktık, genç cumhuriyetin kuruluş sürecindeki Kürt isyan hareketlerinden Dersim’i tartışıyoruz. Hadi bu iktidarın işine geliyor, ya muhalefetin? Demokrasi gereği her şey tartışılsın tamam, ama tarihsel gerçeklik dışlanmadan. Bugün terör örgütü PKK’ye karşı verilen mücadeleden ötürü yarın özür dileme durumları doğmasını da hesaba katarak... Ama hesap, o hesap! Belki de bu gidişle Mustafa Kemal’i yıpratmaya yönelik girişimler, Anadolu’yu işgal eden emperyalist güçlerden de özür dilemeye uzanacak, kim bilir... ??? Gelelim asıl güncel sorunlara. Örneğin DGM’lerin yerine kurulan özel yetkili mahkemeler... Zaman zaman sıkıyönetim hukukuna rahmet okutan, tutuklama dahil yargılama süreçleri... İnsanlar yıllardır hapiste. İçlerinde hâlâ duruşmalarda, “Bize suçumuzun ne olduğunu söyleyin” diye haykıranlar var. Mahkemeler, sahte oldukları kanıtlanan delillerin bile bu süreçte değil, yargılamanın karar aşamasında dikkate alınacağını söylüyor. Hukuk işte! Kimileri aylardır içeride, iddianame bekliyor. Üç yıl sonra mahkemede ifade sırası gelenler var. Eline silah almamış kalem sahipleri, gazeteciler hücrede. Yarın Mustafa Balbay’ın hapiste 1000. günü. Herkes yargılansın, soruşturulsun, ama peşinen cezaya uğramadan. “Yargılamanın sonu beklensin” de, ya insanlar suçsuzsa, içeride yattıkları, yaşadıkları eziyet ve büyük acı yanlarına mı kalacak? “Özel yetkinin” mağduru iktidar karşıtları, böyle mi susturulacak? Bunun adı, demokrasi mi olacak? ??? Özel yetkili mahkemeler, CMK’nin veya Terörle Mücadele Kanunu’nun çok uzun süreli tutuklamaya olanak sağlayan maddeleriyle AİHS ve AİHM kararları arasında açık ve somut uyuşmazlıklar belirgin. Bu durumda anayasaya göre, evrensel hukuk kuralları geçerli değil mi? AİHS, AİHM kararları, BM ve Avrupa Konseyi ile AGİT sözleşmeleri ve AB Konseyi Bakanlar Komitesi kararları neden uygulanmıyor? Bu arada ilginç görevlendirmeler ve atamalar?.. Tahliye isteyen hâkimlerin görev yerlerinin değiştirildiğini biliyoruz. İzmir’de özel yetkili mahkemenin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonundaki süreç ve atama trafiği dikkat çekiyor. Ana muhalefet partisi ve bazı hukukçularla birlikte İzmir Barosu Başkanı Sema Pektaş operasyonu siyasi buluyor. Bu arada iktidarın bazı bakanlarının da özel yetkili mahkemelere yönelik ilginç çıkışları var. Anlaşılan bu mahkemeler, iktidar cephesinde de sıkıntıyla karşılanıyor. Geçen hafta Paris’teki EXPO sunumu öncesinde Ulaştırma Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım’dan “özel” bir çıkış geldi. Gerçi operasyonunun AKP’yle bir ilgisi olmadığını savundu, ama görev alanları geniş tutulan özel yetkili mahkemelerin “gözden geçirilmesi” gerektiğini söyledi. Ardından kabinedeki bir başka isim, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın tepkisi. Çoğunluğu üst düzey bürokrat belediye personelinin sabahın erken saatlerinde polis tarafından evlerinden alınmasının yanlış olduğunu ve özel yetkili mahkemelerin bu noktada hata yaptığını söyledi bakan. Öyleyse CHP’nin, bu iki bakanının çıkışını değerlendirmesi, Dersim yerine ana gündem yapması gerekmiyor mu? İktidar da bu mahkemelerden rahatsızsa TBMM’de yapılacak yasa değişikliği, demokratik bir adım olacaktır, kuşkusuz... OkurYazarOkur çekilebileceğini Gazetelere FİŞ belirtmiş. yansıdığına göre, Acaba fiş istemez AKP’li bir yetkili 30 dersek bir 5 bin TL bin TL olan bedelli daha tenzilat yapılır mı? askerliğin peşin Ali Hakan Yıldız – ödenirse 30 bin TL’den, İzmir 25 bin TL’ye AKP PİYANGO yoluyla yabancılaştırılacak neoliberal ortaklığı önümüzdeki olan Milli Piyango artık “Gayri Milli günlerde Milli Piyango” olacak. Piyango’yu da Zekai Buluçsatışa çıkaracak. İstanbul Özelleştirme En büyük ikramiye bu yılbaşı 40 milyon TL oldu! Ama daha büyüğü “özelleştirilecek” Milli Piyango’yu alan yabancı şirkete çarpacak. Bundan önceki yılbaşılardan birindedünya tarihinin trilyonluk en büyük piyangosu Türk Telekom’u satın Ödül alan Lübnanlı Hariri ailesine çıkmıştı. Lübnanlılar da gerçekten vefalı bir halkmış... Bizim Başbakan’a “Yılın Ekonomi Lideri Ödülü” verdiler. Bakalım, Milli Piyango’yu satın alan millet ne verecek! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Marksizm Dondurucuda, Kemalizm Dimdik Ayakta (2) Kendi döneminde Atatürk’ün Türkiye için öngördüğü modelin kökeninde, her türlü totaliter modelden uzak özgür ve bağımsız bir ülke vardır. Atatürk, saltanat ve şeriata karşı çıkarken, en az onlar kadar, şekillendirmekte olduğu Türkiye modeliyle her türlü dikta rejimi arasına büyük mesafe koymuştur. Çünkü Mustafa Kemal gençliğinden beri Voltaire, Rousseau ve Diderot gibi yazarların düşüncelerinde somutlaşan 1789 Fransız Devrimi’nden esinlenmiş, özgürlüğü, modelinin merkezine almıştır. Dolayısıyla sağ diktatörlerin oluşturduğu katı rejimlere de, MarksizmLeninizm’e de sıcak bakmamıştır. Sosyalist ülkelerdeki yapı ve Kemalizm arasındaki net farklar şunlardır: Kemalizm hızla çok partili rejime geçmek istedi ve bunu 1946’dan önce de denedi; farklı fikirlerin yasak olduğu bir dünya yerine, ülkenin kuruluş felsefesini kabul eden bir yapıda muhalif partilerin oluşması için çaba harcadı, demokrasinin itici gücüne inandı. Kemalizm, Sovyet blokta görülenin aksine, devletin ekonominin tamamını kontrol edeceği bir tekel istemedi, tersine İzmir İktisat Kongresi’nde somutlaştırdığı gibi, serbest piyasa ve özel sermayenin ekonomik girişimlerinin önünü açtı. Kemalizm dini yasaklamaya yeltenmedi, herkesin inancını rejimin kuralları içerisinde özgürce yaşamasına olanak verdi. Kemalizm “halkçılık” ilkesiyle, halkı arkasına aldı, bir rejimin içine kimseyi zorla hapsetmeden devrimleri gerçekleştirdi. Gelecek kuşaklar, bir gün sözde erişilecek ütopik bir refah adına kendi ülkelerinde hapis hayatı yaşamadılar. Kemalizm, Sovyet rejimi gibi ideolojisini dünyaya yaymaya çalışan agresif bir dış siyaset izlemedi, “Yurtta sulh, cihanda sulh” felsefesiyle dünyayla karşılıklı saygı ilişkileri içerisinde bir barış politikası takip etti. Atatürk’ü ve Kemalizmi model alan liderler ise bunu hayranlıkları doğrultusunda kendiliğinden yaptılar. Mustafa Kemal çok net olarak Sovyet modeline başından beri karşı çıkmış, bunu özgürlükler ve ekonomik yapı açısından kendi söylemlerinde netleştirmiştir. Zaman Atatürk’ün öngörülerini haklı çıkardı. Bir yandan Batılı müttefiklerle savaşan büyük lider, diğer yandan da ödün vermeden, başka hiçbir güç odağına yanaşmadan kendi felsefesini yaşama geçirdi. Bugün de Atatürk modelinin dimdik ayakta olması, 21. yüzyılın ekonomik gerçekleri ve yaşam tarzıyla ters düşen hiçbir zerresinin bulunmaması yadsınamaz bir gerçektir. Karma ekonomi modeli, bugün gıpta ile bakılan ileri Batılı ülkelerin de kullandığı modeldir. Kimi arkadaşlar, makalemin başlığındaki “Kemalizm dimdik ayakta” sözlerine takılmışlar. Yaşadığımız sürece bakıp tam tersine, Kemalizmin çok zor bir durumda olduğuna işaret ederek… Buna verilecek yanıt ortada: Kemalizm bugün iddia edilenin aksine, felsefe, ekonomik model ve pratik uygulama olarak dimdik ayakta olduğu için bu akıl almaz saldırıların odağı haline gelmiştir. Ortadoğu coğrafyasında yeni Mustafa Kemal modelleriyle beslenen ülke istemeyen emperyalist güçler, Türkiye’de ılımlı İslam modelini pervasızca destekleyerek laik Atatürk dönemini kapatmak isteyenlere kol kanat germişlerdir. Keza, hapislerde demokrasi nöbeti tutan aydınlarımız, Kemalizmin güçsüzlüğünü değil, yaşayan gerçek gücünü göstermektedirler. Yoksa bir düşünceden ürken ve onu yok etmek isteyenler sahte suçlamalarla ya da top tüfekle bir ülkeye veya aydınlarına saldırabilirler. Hatta hepsini yok edebilirler. Bu bile o düşüncenin artık devrini doldurduğunu değil, tersini kanıtlar. İşin özünde Kemalist Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun nedeni, Cumhuriyeti kuran CHP ve TSK gibi kurumların ve “bürokrasi”nin kendilerine karşı yürütülen psikolojik savaşa teslim olmalarıyla ilişkilidir. Yoksa Kemalizm gülünç şekilde yaratılan ithamlara karşı dimdik ayakta duran bir ideolojidir. İnsan doğasına ve onun 3. binyıldaki gelişim sürecine uygun, felsefesi, ekonomik modeli, hümanizması, demokrasiye, ırkçılık karşıtlığına, eğitime, bilime, sanata verdiği önemle, esnekliğiyle, tartışılmaz derecede geçerli ve çağımıza uygun bir modeldir. Aksi takdirde bu “cadı avına” dönüşen saldırılara zaten uğramazdı! Marksizmin yine tartışılmaz derecede hümanist hedefler içeren ama uygulanabilirliği olmadığı yaşanan süreçle somutlaşan bir siyasal akım olduğu ve öte yandan Kemalizmin “çağ konvertibilitesi”ni rahatça sürdürmesinin başlıca temel gerekçeleri bunlardır. HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] T.C. İSTANBUL ASLİYE 13. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN DOSYA NO : 200661 KARAR NO : 200866 İSTANBUL ASLİYE 13. TİCARET MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NDAN İLAN Davacı Medya Prodüksiyon AŞ adına Denetim Kurulu Üyeleri Muharrem Gökhan, Murat Sarıtaş temlik alan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu vekili Av. Şeref Dinçbaylı tarafından davalılar Orhan Cem Şaşmaz Mirasçıları Dilek Cansevgisi vb. aleyhine açılan alacak davasında davalı Dilek Cansevgisi yönünden ilanen tebligat yapılmasına karar verildiğinden: Mahkememizce verilen 200661 esas, 200866 karar sayılı 28.02.2008 tarihli kararda “Taraflar arasındaki dava da davacı şirketin merkezinin İkitelli/Küçükçekmece adresinde olup, adli yargı bakımından bu ilçenin Bakırköy Adli Yargı alanına girmiş olup, Bakırköy de Ticaret Mahkemesi kurulmuş olduğundan HUMK. 17. maddesi gereğince dosyanın tümü ile birlikte BAKIRKÖY NÖBETÇİ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NE DEVRİNE, Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın yetkili Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi, alınması gereken harç ve yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkemece nazara alınmasına” karar verildiği hususunun davalı DİLEK CANSEVGİSİ’ne (Ergenekon Cad. Cumhuriyet Mah. 341/8 Şişli/İstanbul) tebliğ yerine kain olmak üzere; 7201 sayılı kanunun 31. maddesine göre ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı bu tarihiden itibaren kanuni süre içerisinde temyiz edilmezse kararın ve temyiz dilekçesine cevabın davalı yönünden kesinleşeceği hususu ilan olunur. 01.11.2011 Basın: 73130 1 SOLDAN SAĞA: 1/ “Yılancık” da de 1 nilen, kızartı ve şişmelerle kendini gös 2 teren hastalık. 2/ 3 Kaplumbağa kabu 4 ğu... Konusu dansla anlatılan müzikli 5 sahne gösterisi. 3/ 6 Bizmut elementinin 7 simgesi... Öğretim ve eğitim sistemi. 4/ 8 Edremit Körfezi kı 9 yısında turistik bir yöre... Güreşte bir oyun. 5/ Yok etme, giderme. 6/ Hava, gaz, buhar gibi maddeleri çekip emmeye yarayan aygıt. 7/ Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk. 8/ Tanıtma filmi. 9/ Uçakların yolcu indirip bindirdikleri pist... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 S A P A R T A 2 İ N E K 3 P E R O N E M E S T 6 İ F A D R E A A B U L MA S A R T 4 A M İ R A L 5 L O Ş 7 8 A O B N İ S K E S K O İ Y D A 9 D İ N K İ R E M YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mardin’in geleneksel sokaklarındaki kemerli geçitlere verilen ad... Bir nota. 2/ Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan... Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı. 3/ Pantolonun apış arasına gelen yeri... Bir entegre devrenin, boyutu çoğu kez 1 milimetrekareden küçük olan parçası... Güzel sanat. 4/ Adı hemen akla gelmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmakta kullanılan sözcük. 5/ Değerli madenlerin saflık derecesi... Manganez elementinin simgesi. 6/ Altından sopa gösterilir... Küçük bal teknesi. 7/ Pazarlama. 8/ Hastalıklı, sakat... Toprağın nemi. 9/ Bronşları genişletici ilaç olarak kullanılan alkaloit. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle