Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 KASIM 2011 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Çok yıllar önce yaklaşık otuz yıl, Almanya’ya gitmiştim, orada yaşama tutunmaya çalışan insanlarımızla röportaj yapacaktım. Rastlantı bu ya, Nazi soykırımını belgelerle anlatan Horocoust belgeseli, Almanya’da ilk kez gösteriliyordu. Hangi Alman’ın kapısını çalıp belgeselden söz etsem, derin bir suskunlukla karşılaşıyordum. Adeta şok olmuşlardı, çünkü Alman okul kitaplarında şöyle bir geçiştirilen soykırım ilk kez bu denli yalansız, dolansız belgelerle gösteriliyor ve onlara geçmişi anlatıyordu. Şimdi nereden o günlere döndüm, çünkü Türkiye Cumhuriyet tarihinin en karmaşık, en gizlenmeye çalışılan vakalarından biri, 193738 yıllarında Dersim’de yaşanılan olaylar, beklenmedik bir biçimde konuşulmaya başlandı. Olayları çeşitli nedenlerle duymuş olanların bellekleri tazelendi ama ilk kez bu olayları duyan genç insanları ağır bir travma bekliyor. Anlatılan zulüm karşısında gerçekten insanın dayanması çok zor. Ama madem, konuşmaya başladık öyleyse sonuna kadar gidelim. Genelde devlete karşı bir isyanın bastırılması olarak bildiğimiz Dersim olaylarında yüzlerce acılı hikâye gömülü, bu hikâyelerden biri de “Dersim’in kayıp kızları.” Nedir “Dersim’in kayıp kızları?” Dersim’de yaşanan, isyan bastırma sırasında ailelerinden koparılıp ve özellikle subay Filmde kız çocukları başka bir hayat için ellerinden alınan ailelerin de hikâyeleri var. Kendisine kaybolan ablalarından birinin adı verilen Şemsi, iki ayrı bez parçasına sarılı iki tutam saçı gösteriyor. Annesinin kayıp olan iki ablasının özlemlerine dayanmak için, onların kâküllerinden kestiği iki tutam saçı nasıl sarıp sarmaladığını ve ölene kadar da koynunda sakladığını anlatıyor. Sonra annesine kızarak “Neden bunları bana bıraktın? Ben bunlarla nasıl yaşayacağım? Bunları kimlere bırakacağım?” diyerek feryat ediyor. Ve hep ağlıyor. Bu filmi izleyen gencecik bir çocuğun feryadını da buraya almak istiyorum. Bu travmayı nasıl atlatacağız hiç bilmiyorum. O anlattıkça ben ağladım. Ben ağladıkça o anlattı. Meğer ne dramlar yaşanmış bu ülkede. Meğer ne çok şey bilmiyormuşuz biz. Meğer ne çok şeyler gizlenmiş hepimizden. Tanıdığımızı sandığımız insanlar meğer tanımadığımız, bilmediğimiz insanlarmış! Doğduğum büyüdüğüm yerde, Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde, “Fato Paşa” veya “Fatma Abla” diye bildiğimiz o koca çınar meğer ne çok badirelerden geçmiş de haberimiz yokmuş! Meğer “Fato Paşa” Dersim’in kayıp kızlarından biriymiş dostlar! Not: “İki Tutam Saç Dersim’in Kayıp Kızları”, Yönetmen Nezahat Gündoğan’ın belgeseli 9 İki Tutam Saç Dersim’in Kayıp Kızları * ailelerinin yanına evlatlık olarak verilen pek çok kız çocuğu olduğu biliniyor. Bunlar bir daha ailelerini görmüyorlar, başka bir hayatı yaşamak zorunda kalıyorlar. Kulaktan kulağa yayılan bu olayı, bir belgesel “İki Tutam Saç Dersim’in Kayıp Kızları” bize çok açık gösteriyor. Doğrusu ben iki yıl önce izlediğim bu belgeselin, şimdilerde televizyonlarda gösterilmesini, daha da ileri gidelim, tüm partilerin isteğiyle, Meclis’te gösterilmesini isterdim. Benim bu dileğim yerine gelmeyecek, öyleyse ben size filmin hikâyesini anlatayım: Yapımı üç yıl süren, çekimleri Adıyaman, Dersim, Bursa ve İstanbul’da gerçekleşen film Huriye Arslan ve Fatma İçin’in anlatılarıyla başlıyor. İki kayıp kadın, 70 yıl sonra Adıyaman’da buluşuyorlar. Tek başlarına konuşurken acılardan, travmalarından, suskun geçirdikleri yıllardan, annebabalarını, kardeşlerini özlediklerinden bahsediyorlar. Zaman zaman gözyaşlarıyla... Ama ailelerine kavuşma istekleri o kadar güçlü ki, kimi zaman hayatlarından vazgeçme noktasına geldiklerinde bile, bu güç onlara yaşama sevinci veriyor. Ve onların yaşama tutunmaları karşısında hayranlık duyuyorsunuz. Birlikte görüntülendikleri karelerde ise çoğunlukla çocukken oynadıkları oyunları, yarım yamalak hatırladıkları anıları, bazen gözleri dolsa da hep yüzlerinde geniş bir gülümsemeyle anlatıyorlar. Arslan ve İçin “şanslı” kayıplardan. Zira 70 yıl sonra olsa da yakınlarını bulmuşlar. Ancak Dersim’de ailelerinden kopartılan ve hâlâ kayıp olan çok sayıda kadın var. Güneşte Dost Kedilerle... Kasım güneşi yakın bir dost gibi. Her sabah değil, ama arada bir geliyor. Bahçeye çık, güneşte otur, seyret ağaçları, çiçekleri, yoldan gelip geçenleri dercesine... Zaman insana hem dost, hem düşman. Hele bir süreliğine tek başına isen. Beklemek bir açılımı, bir iyi haberi, bir güzel duyarlığı... Neyse ki, bahçede sekiz kedi var. Bir kez yazmıştım, önce beş idiler, derken yakınlarını da çağırdılar. “Buyrun burda iyi insanlar var, sabah akşam bize bir şeyler veriyorlar” diye... Başa çıkmak zor. Birkaç ay önce küçük yavruydular. Anneleri gelir bakardı, ama şimdi o anne bir çeşit canavar oldu. Önce kendini düşünüyor, yemeğe ortak olan yavruları dövüyor, horluyor... Dünkü yavrular da başlarının çaresine bakmak zorunda kalsın diye! Hayvanları sevmek güzeldir. Hele kedileri, köpekleri. Daha doğrusu doğanın yarattığı tüm varlıkları! Dalıp gidiyorum onların oyununa! Saklambaç onlarda, kovalamaca, güreşmece!.. Yiyeceklerini almak için canla başla uğraşıyorlar. Kapıları kapatmazsan dalıyorlar evin içine. Bir değil, beşi birden! Haydi ara da bul, hangi yatağın altına, dolabın içine... Bir Benek vardı, elimizde büyüdü. Bir arkadaştı, sözden anlar, laf dinler, kucağa çıkar, bakınca seni anlar. Ama yok oldu gitti? Bizlerin suçu, bırakıp gidersen İstanbul’a, sevdiğin kediyi bir dost evine bırakırsan, dönüşte bulamazsın! Sevgili Bekir Coşkun’la eşi yıllardır sevdikleri kedilerle, köpeklerle yaşıyorlar. İkide bir okuruz serüvenlerini. Bir içten sevgidir, bağlılıktır. Biraz hastalansalar yanlarındadırlar. Yaz bitince alırlar sevdiği kedilerini ya da köpeklerini, Ankara’ya götürürler. Arkalarında bırakmazlar. Hayvansever demek az gelir, gerçek yaşamayı, yaşatmayı sevmektir bu! Güneşte oturuyorum. Elimde dedemin bastonu, arada bir kalkıp birkaç adım atıyorum. Demir kapıya bir git, bir gel! Sonra otur, dal kendi dünyana! Yazını yazdınsa, yeni bir yazı, yeni bir öyküyü düşlerinde yaşat! Yaşam budur diye! Birkaçı toplandı etrafımda. Daha doymamışlar! Her biri ayrı bir kişilik! Eski zaman adamları kediyi Tanrı saymışlar. Yer içer uyur, sevişir o kadar, topluma da kendine de bir yararı yok, bencil mi bencil demişler! Oysa onlar da yalnız kendini düşünenlerimiz gibi... Yine de iyi ki varlar! Bizlere değişik tat veriyorlar. Ta çocukluk günlerime götürüyorlar. Evdeki kedileri sevmek için ilkokuldan kaçıp onlara döndüğüm günleri yaşatıyorlar... Güneş çekildi, kediler bir yerlere kaçıştı. Hadi, ben de odama 50 yıllık daktilomun başına!.. Suskunluğunu bozan Kocaoğlu, iktidarın belediyesine yönelik tutumunu sert sözlerle eleştirdi: Kurt sürüsü gibi daldılar ? İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik ikinci operasyon halkın da tepkisini çekti. Sessizliğini bozan Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise adalet anlayışının sarsıldığını söyledi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik düzenlenen ikinci operasyonda gözaltına alınan 44 kişiden 33’ünün serbest bırakılmasının ardından konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyeye, “kurt sürüsü gibi” dalındığını söyledi. Kocaoğlu, salı günü başlayan ve cuma günü sabaha karşı son yargılamanın yapılmasıyla tamamlanan operasyonun ardından dün İzmir genelindeki CHP’li belediye başkanları, milletvekilleri ve partililerle birlikte, Torbalı’da kamuoyunun karşısına çıktı. Kocaoğlu, hayat öyküsünü anlatarak başladığı konuşmasında, “Ben ve ekip arkadaşlarım bugüne kadar namusuyla, şerefiyle çalışan ve öylece yaşayan insanlarız. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çetecilik olmaz” dedi. Vatan haini miyim? Büyük katılım nedeniyle mitinge dönüşen Torbalı’daki İZSU temel atma töreninde konuşan Kocaoğlu belediyeye yönelik operasyonlarla ilgili “Ben İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Türkiye’nin 3. büyük kentinin başkanıyım. Ben neyim? Ben vatan haini miyim?” diye sordu. Operasyonda 11 kişi tutuklandı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Büyükşehir Belediyesi’ne çete suçlarını kapsayan CMK 250 kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltına alınanların sorgulamaları tamamlandı. 15 kişi de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Operasyonun ardından aralarında sendikacıların da olduğu, 44 kişiden 11’i tutuklandı. Ağır Ceza Mahkemesi’nde cumartesi günü sabaha karşı saat 02.30’a dek süren duruşma sonrası, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Erhan Bey, Özel Kalem Müdürü Levent İşler, Karar ve Tutanaklar Daire Başkanı Tülay Azeri, Bilgi Teknolojileri Daire Başkanı Selçuk Savcı, Grand Plaza Yönetim Kurulu Başkanvekili ve Genel Müdür Vekili Işık Çelikoğlu, eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü yönetim kurulu üyesi, eski Grand Plaza Genel Müdürü Muharrem Derbentoğlu, İZELMAN Genel Müdürü Hüseyin Kırmızı, bir kuyumculuk şirketinden Şulehan Ulusoy, AKP İlçe Yönetim Kurulu üyesi Çağlar Haspolat, organizatör İsmail Yoğutçu, Turkuaz şirketi yetkilileri Mustafa Nafi Kaya, Gökhan Boğazkesen, Murat Boyacıoğlu, Ferik Faruk Boyacıoğlu ve “Kubilay” filminin yönetmeni Faik Ahmet Akıncı serbest bırakıldı. Operasyonun ardından İzenerji Genel Müdürü Ali Sabuktay, Kültür Müdürü Halim Yazıcı, Solfej Prodüksiyon Organizasyon Şirketi’nin sahibi Sedat Sakur, DİSK 3 No’lu Şube Başkanı Cafer Konca, sendika disiplin kurulu başkanı Necip Binici, şube saymanı Memiş Sarı, denetim kurulu başkanı Cafer Alt, yönetim kurulu üyesi Yakup Yıldırım, kültür daire başkanlığı çalışanlarından Tülay Tümay ve Cengiz Başkurt, destek hizmetleri şefi Pınar Çalışkan tutuklandı. ‘Adalet sarsıldı’ Kocaoğlu, belediye başkanlığına ilk başladığı dönemde İzmir’e Bursa’dan Cumhuriyet Başsavcısı atandığını söyleyerek, şu görüşlere yer verdi: “O savcı İzmir’de. 6.5 yıl görevde kaldı. Şimdi İzmir’de görevli değil. O savcının adını bilen var mı? O savcının ileri geri konuştuğunu duyan var mı? Bilinemez, duyulmamıştır çünkü savcı kararlarıyla konuşur. Operasyon oldu, şu an görevde olan İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’ndan açıklama geldi. Ertesi gün gazeteleri açtık aynı savcıdan bir röportaj daha. Geliyorum diyor. Şaibe var diyor. Deliller kesin diyor. Bu çok tehlikeli bir süreçtir. Aç, yarı aç, işsiz yaşayabilirsiniz ama adaletsiz yaşayamazsınız. Eğer bir devlette adalet sarsılıyorsa, adalet gemisi su alıyorsa orada bir problem var demektir. Adalet sadece İz mir Büyükşehir Belediyesi’ne değil herkese lazımdır.” Kocaoğlu, bazı kesimlerde operasyonun zamanlamasının yanlış olduğu yönünde bir görüş hâkim olduğuna dikkat çekerek, “Bu operasyon kökten yanlış. Nereden bakarsan bak, yanlış. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni teftiş eden kontrolörler ki, stajyer olduklarından dahi şüpheliyim. Çoluk çocukla belediyeyi incelediler. Kurt sürüsünün, sürüye saldırdığı gibi İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne daldılar” dedi. ncelemeye karşı değiliz’ Kocaoğlu kendisinin ve ekip arkadaşlarının incelenmekten yana bir sıkıntıları olamayacağını ‘İ söyleyerek, “Biz, bizleri çete statüsüne dahil ederek yapılan eyleme, haksızlığa, adaletsizliğe karşıyız. Biz incelemeye karşı değiliz. Bunu dünya âlem bilsin” diye konuştu. Kocaoğlu, İzmir’in EXPO adaylık sürecinde Paris’te yapılacak sunum öncesi İzmir’e dönmesini eleştiren bir kesim olduğuna vurgu yaptığı konuşmasında, “Bu tür organizasyonlar o kente verilir. Seçilen başkan o kentin lideridir. Ama orada da olsam bana sunum yaptırmayacaklardı. Ya bakan ya da vali konuşacaktı. Ben konuşturulmayacaktım. Kalksın yetkili birisi, hayır konuşturacaktık desin, asarım kendimi. Kendimi, nam olsun diye asarım” yönünde görüş belirtti. Kayıp yakınları Eren’i sordu ? İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri oturma eylemlerinin 348. haftasında 12 Eylül döneminin ilk kayıplarından 1970’li yılların öğrenci liderlerinden Hayrettin Eren’in akıbetini sordu. Eyleme İstanbul Milletvekilli Sırrı Süreyya Önder de destek verdi. Hüseyin Eren’in erkek kardeşi Faruk Eren, anne ve babasının artık eylemlere gelecek durumda olmadığını söyleyerek “Yapılabilecek her şeyi yaptılar. Zaman geçtikçe oğulları yerine mezar aramaya başladılar” diye konuştu. EMİNAĞAOĞLU’NA RET Kurumda, emekliliğe teşvik kararnamesiyle başlayan kadro temizliği sürüyor HSYK, itirazı görmezden geldi ANKARA (ANKA) YargıSen Başkanı Hâkim Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun talebi olmadığı halde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki görev yeri değişikliği yapılmasına yönelik itirazı, HSYK tarafından reddedildi. Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği’nde Avukatlık Hizmetleri Sınıfından Mevzuat İnceleme Şube Müdürü olan eşi Serpil Eminağaoğlu’nun durumunu anlatan bir yazıyla başvuran Eminağaoğlu’na, eşinin özlük haklarından vazgeçmesi durumunda Ankara dışında görev yapabileceği iletildi. HSYK bu talebe karşın Eminağaoğlu’nu Ankara dışında görevlendirdi. Eminağaoğlu, sağlık, çocukların eğitim ve eşinin çalışma yerine ilişkin bilgilerle HSYK’ye başvurdu. HSYK’nin istemi üzerine Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen yazıda Serpil Eminağaoğlu’nun ancak özlük haklarından vazgeçerse Ankara dışında görevlendirilebileceğini HSYK’ye bildirdi. HSYK de bu yazıya rağmen Eminağaoğlu’nun talebi olmadığı halde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Erbil’in isteği üzerine görev yeri değiştirildi ve İstanbul 34. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görevlendirildi. TRT’de sürgün dönemi FIRAT KOZOK Ahmet Ayık’ın acı günü ? Spor Servisi Dünya ve olimpiyat şampiyonu güreşçi, Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği üyesi Ahmet Ayık’ın önceki gün ve dün intihar ederek yaşamlarına son veren yeğenleri Rafet ve Hüseyin Ayık dün toprağa verildi. DP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Rafet Ayık önceki gün sahibi olduğu düğün salonunda, amcasının oğlu Hüseyin Ayık da kuzeninin verdiği parayla açtığı kahvehanede dün intihar etmişti. İki kuzen Şişli Camisi’ndeki cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenazeye siyaset ve spor dünyasından isimler katıldı. ANKARA TBMM’yi 6 ay boyunca devre dışı bırakarak ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle yöneten AKP, kararnamelerin ardından bu kez de sert bir kadro temizliği başlattı. KHK’lerle getirilen emekliliğe teşvik düzenlemesinin ardından TRT, tüm birimlerine resmi yazı göndererek “atıl personelin belirlenmesini” istedi. Yönetim ayrıca “yeri değiştirilmesi gereken personelin listesinin çıkarılması” talimatı verdi. ? Personelin yeniden yapılandırılması için harekete geçen TRT yönetimi, ardı ardına hazırladığı resmi yazılarla birimlerden atıl ve yeri değiştirilmesi gereken personelin listesini istedi. TRT yasasında 2008’de yapılan değişiklikle çalışanları emekliliğe teşvik etmek için yüzde 30 fazladan prim verilmesinin önü açılmıştı. “Personel fazlalığı” gerekçe gösterilerek yapılan emekliliğe teşvik uygulaması ile yüzlerce çalışan emekli olmuştu. Bu arada 4 yılda açılan 3 genel duyurulu sınav, başka kurumlardan nakil, sınavsız sözleşmeli personel ve taşeron şirketler aracılığı ile emekli olandan daha fazla personel TRT’ye alınmıştı. ‘Personel ihtiyacı’ Personelin yeniden yapılandırılması için harekete geçen TRT yönetimi, ardı ardına hazırladığı resmi yazılarla birimlerden atıl ve yeri değiştirilmesi gereken personelin listesini istedi. 26 Eylül 2011’de TRT Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Koyuncu imzasıyla yayımlanan “personel ihtiyacı” başlıklı duyuruda İstanbul ve Diyarbakır’da personel ihtiyacı bulunduğu, isteklilerin ünitelerine başvurmaları istendi. Koyuncu’nun 3 Kasım tarihli “yer değiştirme” konulu yazısında ünitelerin ihtiyacı olan ve yer değiştirilmesi gereken personelin, 17 Kasım’da yayımladığı “atıl personel” konulu yazısında da “atıl” personelin acilen İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığı’na bildirilmesi istendi. İki arkadaş aynı iple intihar etti ? MALATYA (Cumhuriyet) Yeşilyurt ilçesi’nde lise öğrenimini yarım bırakan Alper K. (17) ile aynı yaştaki Adıgüzel V.Ç., önceki gece bir ağacın dalında aynı iple asılmış olarak bulundu. Sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta profil fotoğraflarını ‘öldü’ yazısıyla değiştiren iki arkadaşın, aynı kızı sevdiği ve bu nedenle birlikte intihar ettikleri sanılıyor. CHP’den 2B önerisi ANKARA (Cumhuriyet) CHP, kamuoyunda “2B” arazisi olarak bilinen ve 31 Aralık 1982’den önce orman niteliğini kaybetmiş arazilere ilişkin düzenlemeler içeren kanun teklifini TBMM’ye sundu. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, teklife kendisi ve 106 CHP’li vekilin imza koyduğunu bildirdi. Hamzaçebi, 2B’lerin herhangi bir anayasal tartışmaya meydan vermeden satılabilmesi için anayasanın 170. maddesinde değişiklik yapılması gerektiğini de vurgulayarak “Değişikliği uzlaşma ile bir haftada gerçekleştirebiliriz” dedi. Kanun teklifine göre, 2B arazisinde binası olanlar ve tarımsal faaliyette bulunanlar ile orman köylüleri, kullandıkları arazinin tapusunu alacak. Ermenilerden tepki İstanbul Haber Servisi Arat Dink ile bir grup Ermeni aydın, “Beni Ermeni diasporasına benzetenin alnını karışlarım” diyen Başbakan Erdoğan’a “Ermeniye benzeyenin değil, bilakis Ermeni olanın bu topraklarda eşit, mutlu ve onurlu bir yaşam sürdürebileceği bir siyasi üslup istiyoruz” diye seslendi. Ermeni aydınlar, “Partinin itibarı, devletin itibarı, insanlığı imtihanı” başlığı ile yayımladıkları açıklamada, “Dillerde hakaretin ‘Ermeni dölü’nden ‘Ermeni diyasporası’na evrilmesinin, zihniyeti örtmeye yetmeyeceğinden emin olabilirsiniz. İşini daha titiz gören bir ayrımcılık, memnuniyet değil, ancak tedirginlik sebebi olabilir” diye yanıt verdi. Hırsız daha önce kurumla çalışmış ? İstanbul Haber Servisi Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Kimya İhtisas Dairesi’ndeki hırsızlık olayına ilişkin gözaltına alınarak adliyeye sevk edilen Gürsoy Erinci’nin (31), daha önce kuruma su veren şirkette çalıştığı öğrenildi. Erinci’nin kurumdan çaldığı bazı kredi kartlarını harcama yaptıktan sonra kırdığı, kurumda çalışan bir kadına ait olan ziynet eşyalarını ise bozdurduğu kaydedildi. Erinci’nin 2006’da Bahçelievler’de karıştığı hırsızlık suçundan bulunduğu Ankara Sincan Açık Cezaevi’nden, 17 Ekim’de izin ihlali yaparak kaçtığı tespit edilmişti. C MY B C MY B