24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2011 PAZAR CUMHURİYET HABERLERİN DEVAMI İstanbul PB Edirne S Kocaeli S Çanakkale PB İzmir B Manisa S Denizli S Zonguldak B Sinop B Samsun B Trabzon B Giresun B S Ankara 11 10 9 11 14 12 13 8 9 10 10 9 8 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S B B B S B B B PB PB B 5 7 4 19 18 18 10 12 7 10 0 2 2 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih B Berlin PB Budapeşte B Madrid B Viyana B 8 9 12 14 12 9 10 10 7 11 5 16 5 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B B B B K B K K K K Y A 5 6 16 15 7 3 3 3 4 2 4 17 14 Ülkemizin kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Rize, Artvin ve Ardahan çevrelerinin yağışlı, diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Yağışlar kıyılarda yağmur, iç kesimlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. İç ve Doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı ile birlikte sis bekleniyor. SAYFA 13 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada gazetecilik yaptığı sanısıyla medya, bir liderin peşi sıra koşuyor. Dersim olayı medyaiktidar ilişkilerinin gerçek yüzünü bir kez daha aydınlattı. Medya, RTE’nin peşine takıldı. Yüreği sıkan tek biri; yazarı, yorumcusu, tartışmayı körüklediği ilk gün Başbakan’a, “Ülkenin onca sorunu çözüm beklerken Dersim konusunu gündemde ilk sıraya oturtmaktaki amacınız nedir?” diye sormadı, soramadı. Ya da; “Dersim olayları elbette gün ışığına çıkarılmalı, ama şayet bu konuyu CHP’yi, devrim önderlerini, başta Mustafa Kemal’i, Cumhuriyeti karalamak için ortaya atmadı iseniz; arşivleri açmaktan neden kaçınıyorsunuz?” diye de sormadı, soramadı. Melih Aşık dün, Kanal D’de yayımlanan “Genç Bakış” programına (24.12.2008) katılan Kılıçdaroğlu’nun Dersim olayları ile ilgili “özür dileyecek misiniz” sorusuna verdiği yanıtı yayımladı. Kılıçdaroğlu diyor ki: “1938’de bir acı olay yaşanmıştır. O coğrafyada isyan olmasın diye özel bir yasa çıkarılmıştır. Dersimliler vergi ödemesin diye. Yine okullaşma başlatılmıştır. Ama sonuçta o coğrafyada bir isyan çıkmış ve isyan bastırılmıştır. Dolayısıyla özür dilemek veya özür dilememek gibi değil, o günün koşullarında olan bir olaydır. Cumhuriyet tarihinin çok karanlık ve derin bir olayı olarak da algılamamak gerekir diye düşünüyorum.” Merakım şu: Bu açık seçik değerlendirmeden sonra; Dersim olaylarıyla ilgili ne düşündüğünü ve özür dilemesi gerektiğini acaba medyamız yazıp soracak mı Kılıçdaroğlu’na? ??? Medyatik gücüyle “lideri” peşine takacak, çok taraflı araştırılmasına önayak olacak, inisiyatif almaktan da yoksun medyamız! Dersim olaylarının sonuçlarının başlangıcını Kürt isyanına bağlayan iki konuşmacı ile “hayır, isyan değildir, katliamdır” diyen iki konuşmacıyı ekrana çıkararak mesleğin gereklerini yerine getirdiklerini sanıyor. Çoğu yayında konuklarının söylediklerini dinlerken elini çenesine dayayıp, düşünen adam izlenimi veren Cüneyt Özdemir’in CNN Türk’te haftanın beş günü yapımcılığını sunuculuğunu üstlendiği 5N 1K (Ne, Ne zaman, Nerede, Nasıl, Neden, Kim) adlı programa bir göz atın. Programın adına uygun tartışmalar yaşanıyor: Ne: Toplumsal olaylar. Ne zaman: 1938. Nerede: Dersim’de. Nasıl: Silahla. Neden: İsyan veya katliam. Kim: Aşiretler ve devlet! Sorgulayıcı gazetecilik diye işin kolaycı yönüne kaçarak, araştırmacı gazeteciliği bir yana bırakarak; 5N 1K’nin adına layık bir dizi özel bilgi belge bulup çıkarmak diye bir dert yok! ??? Değişim rüzgârlarından medyamızın da etkilendiğini geçenlerde Nazlı Ilıcak açıklayınca öğrendik. Birlikte katıldıkları bir programda, Altan Öymen; cümlelerini daha bitirmeden yarıda kesen Nazlı Ilıcak’ı, “konuşmamı kesme, durmadan müdahale etme” diye uyardı.“Yeni tartışma usulü bu” diye yanıtladı uyarıyı Nazlı Ilıcak! Nagehan Alçı ile Ilıcak kendilerine aykırı düşen konuşmaları sürekli müdahalelerle izleyenlerin anlamasını engelleme görevini böylesi aykırı davranışlarla yerine getiriyorlar. Medyamızın ünlüleri, Batı medyasının çoğu zaman övdükleri olayları yansıtış biçimine, kimi zaman ters düşüyorlar. İngiliz Daily Mail gazetesi; konuklarını karşılayan Kraliçe Elizabeth’in, Çankaya’daki AKP’linin eşi Hayrünnisa Hanım’ın, “15 santimetre platform topuklu ayakkabılarına ‘endişeli bir bakış’ attığını” yazıyor. İngiliz böyle ama Ertuğrul Özkök; Londra fotoğraflarına baktıktan sonra şöyle yazıyor: “Hayrünnisa Hanım’ın özellikle elbisesini ve ayakkabılarını çok beğendim!” Hâlâ Batı medyası ile medyamızın farklı olmadığını düşünüyor musunuz? Dame Ninette de Valois’yi tanır mısınız? Ben tanımazdım. Geçen hafta, ölümünün 10. yılı anısına Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen o muhteşem geceye kadar. Herkesin “Madam” diye andığı İrlanda asıllı dansçı ve koreograf De Valois, sonradan İngiliz Kraliyet Balesi’ne dönüşen Londra’daki VicWells Balesi’nin kurucusudur. Onu bizim için özel yapan ise Atatürk Cumhuriyetinin arzu ettiği Türk ulusal balesinin kuruluşuna verdiği unutulmaz katkılardır. ??? İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ulusal balenin kuruluşuna yardımcı olması için Türkiye’ye davet edildi Madam. Londra’daki sanat çevrelerinin “bunun bir hayal olduğu” sözlerine aldırış dahi etmeden, hiçbir karşılık beklemeksizin geldi. Okulları tek tek dolaştı, ailelerle konuştu. Seçtiği 29 çocukla 1948’de Yeşilköy’de Türkiye’nin ilk bale okulunu açtı. İki yıl sonra, okul Ankara’ya taşınarak Devlet Konservatuarı’nın bir bölümü haline getirildi. Başkente her gelişinde çantasında bale papuçları ve tütüler dolu olurdu Madam’ın... ??? Avrupa’nın ünlü hocaları, koreografları ve dansçılarını Ankara’ya getirerek genç Türk ‘Madam’ın Anısına dansçılarını eğitmelerini ve aynı sahneyi paylaşmalarını sağladı. Her dansçının düşü olan İngiliz Kraliyet Bale Okulu’nda burslar sağladı o gençlere. Verilen ilk mezunlarla, 1957 yılında Devlet Tiyatrosu’nun ilk bale topluluğu kuruldu. Önce opera ve operetlerde sahneye çıkan dansçılar Türkiye’nin ilk bale temsilini 1961 yılında “Coppelia” ile sahneledi. Başrollerdeki Binay Okurer ve Ferit Akın’ı basın göklere çıkardı. Arkasından “Uyuyan Güzel”, “Giselle”, “Kuğu Gölü”, “Fındıkkıran” ve diğerleri sergilendi... Madam’ın yetiştirdiği dansçılar o kadar başarılıydı ki aralarından Hüsnü Sunal, Meriç Sümen, Tenasüp Onat ve Sait Sökmen’e Bolşoy da dahil dünyanın çeşitli yerlerinden davetler yağdı. ??? Ama Madam için sadece dansçı yetiştirmek yeterli değildi. En büyük arzusu Türklerin kendi özgün müziklerine kendi danslarını yazmaları ve yine kendilerinin yönetmesiydi. Yani, eğitmenler, dans yazıcıları ve koreograflar yetişmeliydi. Evinç Sunal, Hüsnü Sunal, Güloya Gürelli, Güzide Noyan bale hocalığında; Suna Eden ve Yüksel Çapanoğlu dans yazısı; Tenasüp Onat da repetitörlük üzerine eğitim gördü. Önce klasik bale tekniği üzerine Türk motifli özgün eserler ortaya kondu. Ferit Tüzün’ün “Anadolu Süiti” müziği üzerine “Çeşmebaşı” balesinin koreografisini bizzat Madam yaptı. Sonra Bülent Tarcan’ın müziğine “Hançerli Hanım”, Nevit Kodallı’nın müziğine “Senfonietta” hazırlandı. Artık Türk koreograflarının söz söyleme zamanı gelmişti... Madam’ın teşvikiyle Sait Sökmen 1968 yılında Moris Ravel’in müziği üzerine “Çark” balesini yazdı. Arkadan Oytun Turfanda, Türk bestecileri Necil Kâzım Akses’in “Ballade” ve Hidayet Sayın’ın “Pembe Kadın” balelerini hazırladı. Gide gide sonunda, müziği, konusu, koreografisi, dekor ve kostümü yerli olan ilk bale olan “Çoğul” 1973 yılında 1. İstanbul Festivali’nde sergilendi. Koreografı Duygu Aykal, Madam tarafından keşfedilerek Londra’ya Kraliyet Bale Okulu’na gönderilen genç dansçılardandı tabii ki... ??? 19481974 yılları arasında kaldığı Türkiye’de, baleyle ilgisi olmayan bir halktan dört dörtlük bir ulusal bale yaratmıştı Madam. Bugün Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin, Antalya ve Samsun’da eserler sergileyen Türk Devlet Balesi varlığını hep ona borçludur. Madam’ın bunları başardığı yıllarda devlet adamları sıkça bale temsillerini izlemeye gider, bu ziyaretler de Cumhuriyetin ilk Türk dansçıları için motivasyon kaynağı olurmuş. Türk balesinin en ünlü isimlerinin, kendilerini yetiştiren kişiye minnet borçlarını ödedikleri o gece, protokol sıralarına bakmadan edemedim. Daha bir akşam önce, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve kabinenin iki bakanı eşleriyle birlikte Londra’nın 9 bin seyirci kapasiteli, 150 yıllık konser sahnesi Royal Albert Hall’da Kraliyet Orkestrası’nın konseri izlemişti. Başkentin 632 koltuklu mütevazi opera binasında Madam’ı ve yarattığı eseri ayakta alkışlayanlar arasında, ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan ne bakan ne de tek bir milletvekili vardı o gece... GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Eşzamanlı KCK operasyonlarında gözaltına alınan 70 kişi tutuklandı Cezaevleri doldu İSTANBUL/DİYARBAKIR (Cumhuriyet) PKK’nin şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK’ye yönelik soruşturma kapsamında 16 ilde yapılan eşzamanlı operasyonda, İstanbul ve Diyarbakır’da gözaltına alınan “70 kişi” tutuklandı. İstanbul’da tutuklananların 33’ü avukat, biri ise gazeteci. İstanbul Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi, avukatsız olarak sorguladığı 43 kişiden 33’ü avukat 34 kişiyi dün tutukladı. Tutuklananlar arasında gazeteci Cengiz Kapmaz ile eski DTP İstanbul İl Başkanı ve bağımsız milletvekili adayı Doğan Erbaş da var. Mahkeme, Abdullah Öcalan’ın avukatları arasında gösterilen eski DEP Milletvekili Mahmut Alınak’ın da aralarında bulunduğu 8’i avukat 9 kişiyi ise serbest bıraktı. Mahkeme bu isimlere yurtdışına çıkış yasağı koydu. Diyarbakır’da gözaltına alınan alınan 43 kişiden 4 kişi serbest bırakılırken 39 kişi ise tutuklanma talebi ile nöbetçi mahkemeye sevk edildi. İfade işlemlerinin ardından BDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Ömer Önen, Bağlar Belediye Başkan Yardımcısı Derya Tamriş ve BDP Bağlar İlçe Başkanı Ali Yüce’nin de bulunduğu 36 kişi tutuklanırken 3 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. İstanbul’da adliye önünde İzmir, Ankara, Diyarbakır, Mersin, Batman ve Hakkâri Barosu’ndan avukatlar açıklama yaparak tutuklamaları kınadı. Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, hükümetin çok tehlikeli bir politika izlediğini ifade ederek “Yarın hepimiz için çok geç olabilir. Keşke olmasaydı dememek için Başbakan’ı sorumlu davranmaya davet ediyorum” diye konuştu. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’ndan (TGDP) yapılan açıklamada, Özgür Gündem yazarı Cengiz Kapmaz’ın tutuklanmasıyla birlikte cezaevlerinde tutuklu bulunan gazetecilerin sayısının 65’e yükseldiği belirtildi. ‘5 vekilimizi tutuklamak istiyorlar’ HAKKÂRİ (Cumhuriyet) BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Amaçları, sesimizi, soluğumuzu kesmek. AKP asla ve asla Meclis’te kalmamızı istemiyor. O listede belediye başkanları, il genel meclis üyelerinin yanı sıra ilk etapta 5 milletvekilimizin isimleri var” dedi. Demirtaş, AKP’nin BDP’yi Meclis’ten atmaya çalıştığını, Anayasa Komisyonu’ndan çekilmeye zorladığını söyledi. Demirtaş, Başbakan Erdoğan’ın Dersim olaylarıyla ilgili özür dilemesini ise “ikiyüzlülük” olarak nitelendirdi. ‘Tek adam’a teslim olmayacağız’ ÖDP üyeleri, özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması istemiyle Mecidiyeköy’den Taksim Meydanı’na yürüdü. AKP’nin ülkeyi bir açık hava hapishanesine dönüştürdüğünü belirten ÖDP lideri Alper Taş, “Devrimciler ve sosyalistler olarak AKP’nin tek adam düzenine teslim olmayacağız. 3 Aralık’ta Türkiye’nin her yerinde tek parti düzenine karşı başkaldıracağız” dedi. ‘BARIŞIN SESİ KISILDI’ İstanbul Haber Servisi Barış İnisiyatifi üyeleri, KCK operasyonları kapsamında gözaltına alınan Kürt siyasetçilerin serbest bırakılması ve askeri operasyonların durdurulması istemiyle Taksim Tünel’den meydana yürüdü, barış için müzakere ve diyalog yolunun kullanılmasını istedi. Yürüyüşe BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, eski bağımsız Milletvekili Ufuk Uras, Kardeş Türküler grubu, sinema oyuncusu Yusuf Çetin ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Meydanda grup adına açıklamayı okuyan Mehmet Ali Demircioğlu, KCK operasyonları ile birlikte umutlarının yeniden kırıldığını belirterek “Hava puslandı, barışın sesi kısıldı. Saçılan nefret tohumları beyinlerimizi, kalplerimizi, vicdanlarımızı hızla kirletiyor. Savaş, öğrencilerden, kadınlardan, Kürtlerden, Türklerden, azınlıklardan bir şeyleri alıp götürüyor. KCK adı altında tutuklanan siyasetçilerin serbest bırakılmasını isteyen serbest bırakılsın. Terörle Mücadele yasası ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri yürürlükten kaldırılsın” dedi. Tuğluk’tan sert tepki KCK operasyonunda tutuklanan Ersanlı ve Zarakolu’ya destek Mükemmel Buluşu” başlıklı yazısından: “Merhaba, sizi yepyeni bir cihazla tanıştıracağız. Biyooptik bilgi merkezi olarak tasarlanan bu ürünün marka adı: Kitap. Kitap teknolojide devrimci bir çağ başlatan, yeni bir buluş. Kablo yok, elektrik devresi yok, pil yok, hiçbir bağlantı yok. Küçük ve taşınması kolay olan kitap her yerde, her zaman kullanılabilir, şarj edilmesi, fişe takılması gerekmez. Kitap asla çökmez. Kitap yeniden başlatma ihtiyacı duymaz. Muhteşem özelliklerinin keyfini çıkarmak için kapağını açmanız yeterli. Bu kadar basit çalışır. Kitap sıralı sayfa numaralarıyla üretilir ve her biri binlerce bitlik bilgiyi içinde barındırabilir. Her sayfa optik olarak taranır ve bilgileri doğrudan beyne kaydeder. Tek bir parmak dokunuşuyla sonraki sayfaya geçebilirsiniz... Dünyayı anlamanın yöntemini değiştirecek yeni çağa hoş geldiniz!” ??? Kavukçuoğlu’nun İspanya’da hazırlanan bir videodan aktardığını söylediği bu satırlar, çağın bütün teknolojik ilerlemelerine inat, kitabın modasının geçmeyeceğini vurguluyor. Ben de bu düşüncede olanlardanım. Nasıl onlarca değişik çeşidinin üretilmesine karşın ekmeğin modası geçmiyorsa, nasıl binlerce yıl önce üretimine başlanan zeytinyağının yerini başka bir şey tutmuyorsa, kitap da beynin başlıca gıdası olarak kalacak. Bu yıl 30.’su düzenlenen İstanbul Kitap Fuarı’nın ortaya koyduğu gerçeklerden biri de bu. Ülkemizde böylesi organizasyonları kalıcı hale getirmek, hele hele adım adım büyütmek hiç de kolay değildir. Her şeyden önce geleneğimizde böyle bir geleneksellik yok. “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” sözü, yaşanan pek çok şeyden sonra üretilmiş olsa gerek. Bir işe çok hızlı başlamak, çıtayı hemen çok yükseklere koymak, birkaç yılda 510 yıllık ilerleme beklemek, olmayınca da “Zaten bizden adam olmaz” demek, geleneklerimizden! İstanbul Kitap Fuarı’nda bunun tersi yaşandı. 1982’de, bir otelin alt katında 28 yayınevinin katılımıyla başlayan fuar, 30. yılında 600 yayınevinin katıldığı uluslararası bir nitelik kazandı. Adım adım Anadolu’ya yayıldı. İzmir, Bursa, Adana halkaları eklendi. Bütün emeği geçenlere bir kez daha ellerinize sağlık diyoruz. ??? 1996 yılından bu yana her yıl yazar olarak katılımcısı olduğum İstanbul Kitap Fuarı’nı üç yıldır demir parmaklıkların arkasından izliyorum, ama kitaplarımla katılmayı sürdürüyorum. Gazeteci dostlarım, gazetemiz yazarları benim adıma kitaplarımı imzalıyorlar. Bu yıl bu geleneğe siyasal kimliğim de eklendi. 20 Kasım Pazar günü, “Balbay gelemiyor, biz varız! CHP’li milletvekili arkadaşları Mustafa Balbay’ın kitaplarını imzalıyor” etkinliği gerçekleştirildi. Gürsel Tekin, Muharrem İnce, Oktay Ekşi, İlhan Cihaner, Alaattin Yüksel, Süleyman Çelebi, Hülya Güven, Mahmut Tanal, Sedef Küçük, Mevlüt Aslanoğlu, Ensar Öğüt, Ramis Topal bir kitap da benim için imzalayıp duruşma salonuna sürekli gelen dostlarım aracılığıyla göndermişler. O kitabı bir anı olarak özgürlük günlerine saklayacağım. Duruşma dostlarım, yoğun katılımlı etkinlik sırasındaki genel havayı, karşılıklı diyalogları da aktardılar. Cumhuriyet Kitapları’nın böyle bir buluşma zemini olması beni ayrıca sevindirdi. Fuar’ın bu yılki teması şuydu: “Umut: Düş mü? Gerçek mi?” Umut, her yerde yetişen bir çiçek. Umut, enerjisini düşlerden alan bir gerçek. Kitap, umudun, geleceğin habercisi. Noktayı, Fuar’ın bu yılki onur yazarı Ferit Edgü’nün, Celâl Üster’in derlediği “Sözün Özü”nde yer alan bir sözü ile koyalım: “Kelebeğin ömrü, seninkinden kısa değildir.” ‘Biz de meydan okuyoruz’ MAHMUT ORAL EL KAİDE OPERASYONU: 14 KİŞİ TUTUKLANDI ADANA (Cumhuriyet) Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin kentte birçok adrese düzenlediği eşzamanlı operasyonlarla 18 kişi gözaltına alınmıştı. Zanlılar, Emniyet’teki işlemlerinin ardından Adana’da Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na sevk edildi. Savcılıkta ifade veren 18 kişi tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Zanlılardan 14’ü tutuklanırken, 4’ü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. TGDP’den açıklama DİYARBAKIR BDP siyaset akademisinde ders veren Prof. Dr. Büşra Ersanlı ile yazaryayıncı Ragıp Zarakolu’nun terör örgütü PKK’nin kent yapılanması olduğu belirtilen KCK’ye yönelik operasyonlarda tutuklanmasının ardından, akademisyenler tarafından “Biz de akademilerde ders veriyoruz” kampanyası başlatıldı. Kampanyaya destek veren Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ali Kerem Saysel Di yarbakır Siyaset Akademisi’nde ders verdi. Derse, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, BDP’li Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, BDP PM Üyesi Hüseyin Dağ’ın yanı sıra pek çok parti yöneticisi de katıldı. Saysel, dersten önce; “Türkiye açık bir cezaevine dönüşmüş. KCK tutuklamalarının sayısının 4 binlere vardığını biliyoruz. Bunun yanında 500 kadar üniversite öğrencisi de hapishanede. 70 gazeteci hapishanede. İfade özgürlüğüne, akademik ifade özgürlüğüne dönük ciddi saldırılar olduğunu düşünüyoruz” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle